[1]- Sefinet'ul Bihar, c.2, s.446.

[2]- Müstedrek-i Vesailu'ş-Şia, c.10, s.206.

[3]- Divan-ı İmam Humeynî, s.257.

[4]- Biharu'l-Envar, c.60, s.216.

[5]- Biharu'l-Envar, c.60, s.217.

[6]- Biharu'l-Envar, c.57, s.214.

[7]- Biharu'l-Envar, c.57, s.214.

[8]- Biharu'l-Envar, c.57, s.214.

[9]- Asıl dili Farsça olan bu şiir, Ehl-i Beyt muhibbi şairlerinden Aga Çayçiyan'a aittir. Kısaca, "Hisan" olarak tanınır.

[10]- Hac, 32.

[11]- Ayetullah Uzma Şeyh Lütfullah Sâfî Gulpaygânî'nin dilinden.

[12]- Ber Setig-i Nur, s.70-71 (Merhum Ayetullah Uzma Seyit Şahabuddin Mer'aşî Necefî'nin hal tercümesi).

[13]- Aynı kaynak, s.131.

[14] - Divan-ı İmam Humeynî, s.253-257.

[15]- Külliyât-ı Divan-ı İmam.

[16]- Yukarıda, sözü edilen şiirden kesitler sunulmuştur.

[17]- Merhum Muhammed Ali b. Hüseyin b. Ali b. Bahauddin Katuziyan Keçuî Kummî, Envaru'l-Muşa'şaîn'in yazarıdır. XIV. yüzyıl ulemasındandır. Bu kitabı, H. 1325 yılında yazmıştır. Üç ciltten oluşan bu kitabın şimdiye kadar sadece birinci cildi basılmıştır. Keçuî, eserinin birinci cildinde Kum'un tarihi, Hz. Mâsume'nin (s.a) Kum'a gelişi vs. konulardan söz etmektedir. Henüz basılmayan ikinci cildinde İmamzadelerden, üçüncü cildinde de Kumlu muhaddislerden söz etmektedir. Eserin birinci cildi H. K. 1327'de "Sengî Hattı" ile, 243 sayfa olarak basılmıştır.

[18]- Eski İran padişahlarından Yezdgird'in oğludur. Babasının ardından padişahlık tahtına oturdu. Saltanatı döneminde yaptığı savaşlar neticesinde büyük zaferler ve fetihler elde etti. Hicretten önce 184 senesinde hayata gözlerini kapadı.

[19]- Envaru'l-Muşa'şaîn, c.1, s.15.

[20]- Asıl adı, Şahabuddin Ebu Abdullah Yakut b. Abdullah Hamevî'dir. Mucemu'l-Buldan onun eseridir. Miladî XIII. yüzyılın seçkin İslam alimlerinden ve coğrafya üstatlarındandır. Yakut Hamevî, Miladî 1229 yılında vefat etmiştir.

[21]- Sâsanî padişahları M. Ö. yaklaşık 226 yılında İran'da hüküm sürmüşler, İslamiyet'in doğuşundan sonra Müslümanlarla yaptıkları savaşta yenik düşmüşlerdir.

[22]- İskender Makdunî, M. Ö. 330 yılında İran'a saldırarak burayı ele geçirdi. Aynı dönemde Hahâmenişîlerin saltanatı da sona erdi. Makdunî, M. Ö. 323 yılında vefat etti.

[23]- Hahâmenîşiler, İran'da hüküm süren eski bir imparatorluktur. M. Ö. 558 yılında Büyük Kuriş tarafından kurulmuş ve yine M. Ö. 330 yılında İskender Makdunî tarafından yıkılmıştır.

[24]- Kum Ra Beşinasîd, s.37.

[25]- Kiyumers'ten sonra gelen II. Pişdadî padişahıdır.

[26]- Hekim Ebu'l-Kâsım Firdevsî Tûsî, İran'ın ve dünyanın en seçkin şairlerindendir. Yaklaşık 80 yıl hayat sürmüştür. Hicrî 329 yılında, Tus'a bağlı Baj veya Baz kasabasında dünyaya gelmiş, 411 yılında da hayata veda etmiştir. Şunu da söylemek gerekir ki, Firdevsî hakkında verilen bu tarihler konusunda ihtilaf vardır. Elinizdeki kitapta en güçlü görüş esas alınmıştır. Bkz: Lugatnâme-i Dehhuda.

[27]- Rahnemâ-i Kum, s.B.

[28]- Ebu Musa Eş'arî (Abdullah b. Kays), Peygamber efendimizin (s.a.a) sahabesindendir. O'nun döneminde Zübeyd, Adn ve Yemen Sahilleri'ne hakim olarak atandı. Amr ve Osman döneminde de Basra, Kûfe ve Yemen'de valilik yaptı. İmam Ali (a.s) döneminde de bir süre Kûfe valiliğinde bulundu. Reyhanetu'l-Edeb,c.1.

[29]- İlki Seffah ve sonuncusu el-Mu'tasam Billah olan Abbasî hükümdarları, Hicrî 132 ilâ 640 yılları arasında, yani yaklaşık 500 yıl hükümet etmişlerdir.

[30]- Hârun Reşit, meşhur Abbasî hükümdarlarındandır. Hicrî 170 ilâ 193 yılları arasında hükümet etmiş, hükümeti yaklaşık 23 yıl sürmüştür.

[31]- Kum Ra Beşinasid'den aynen, s.38-39.

[32]- Tarih-i Kadim-i Kum Tercümesi'nden aynen,  s.28.

[33]- Şia Der İslam, Allame Tabatabaî, s.25 (Bu kitap, İslam'da Şia adıyla Kevser Yayıncılık tarafından Türkçe'ye kazandırılmıştır).

[34]- Tarih-i Kadim-i Kum Tercümesi, s.13.

[35]- Timurleng, Timurların birinci padişahıdır. Oldukça acımasız ve taş kalpli biriydi. İlginç bir baskınla 45 yaşlarındayken Horasan'a saldırdı. Zamanla tüm İran'ı hakimiyeti altına aldı. Sonunda, Hicrî 807 yılında, 70 yaşlarındayken öldü. Mezarı Semerkand'da, Gur-i Emir adıyla bilinir.

[36]- Kum Belediyesi tarafından yayımlanan şehir haritasından aynen, 1. sütun.

[37]- "Kume" ya da "Kum", Farsça terimler olup çardak anlamına gelmektedir. Yazar, Kum Kenti'ne niçin Kum denildiğinin sebeplerini anlatırken bazılarının gerekçe olarak Kum'un Farsça'dan Gum olarak Arapça'ya geçiş yaptığını ve bu nedenle Arapların Gum dediklerini rivayet etmektedir. Gum, Arapça'da iki noktalı "Kaf" harfiyle yazılır. Türkçe'mizde böyle bir kelime bulunmadığından genellikle iki noktalı "Kaf" harfi, "K" harfiyle telaffuz edilir. Tıpkı "Gamer" kelimesinin "Kamer", galem kelimesinin de "Kalem" olarak telaffuzu gibi. Çev.

[38]- Kum Ra Beşinasid, s.36.

[39]- Envaru'l-Muşa'şaîn, c.1, s.97.

[40]- Envaru'l-Muşa'şaîn, c.1, s.97; Buna benzer bir rivayet de Sefinetu'l-Bihar, c.2, s.455 ve Biharu'l-Envar, c.60, s.207'de zikredilmiştir.

[41]- Sefinetu'l-Bihar, (Kaf, Mim, Mim); Bihar, c.60, s.213.

[42]- Bihar, c.60, s.216.

[43]- Mucemu'l-Buldan, c.4, s.397; Ayetullah Uzma Mer'aşî Necefî (r.a) bu konuda şöyle der: "Kanımca en doğru görüş budur. Kum (iki noktalı), Kum (noktasız) kelimesinin başkalaşımıyla bu adı almıştır. Bugün, Kum'da Rehber Sokağı kenarından geçmekte olan küçük bir nehir vardır ve bu nehir, Komendan Nehri olarak bilinir."

[44] - Envaru'l-Muşa'şaîn, c.1, s.96.

[45]- Bu isimler, mâsum imamlarımızın (a.s) yer yer sözlerinde geçen tanımlamalardan alınmıştır. Ayetullah Uzma Mer'aşî Necefî, bu konuda şöyle demiştir: "Kum'un en meşhur isimlerinden biri Cennetu'l-Bilad'dır. Hâlen de bilinen bir diğer meşhur ismi de Der-i Beheşt'tir (Babu'l-Cennet). Şehrin önemli bir kapısı Hz. Ali b. Cafer'in (a.s) türbesi yakınlarında olduğu için buraya Der-i Beheşt (Cennet Kapısı) dendi. Nitekim, Kum'un isimlerinden biri de Der-i Beheşt'tir (Babu'l-Cennet). Bu konuda daha fazla bilgi için bkz: Gencine-i Âsar-ı Kum, c.1, s.77-88.

[46]- Bu rivayetlerden bazıları, Biharu'l-Envar, c.60, s.211-231'de geçmektedir.

[47]- Bihar, c.60, s.216.

[48]- Bihar, c.60, s.228; Mecalisu'l-Muminin, c.1, s.83.

[49]- Bazı rivayetlerde, Kum'dan cennete bir kapı açıldığı yer alır. Bkz: Bihar, c.60, s.215.

[50]- Bihar, c.60, s.228.

[51]- Envaru'l-Muşa'şaîn, c.1, s.112.

[52]- Seyit Abdulazim Hasenî, nesebi 4. göbekten İmam Hasan'a varan; İmam Rıza, İmam Cevad ve İmam Hâdi'yi (a.s) derk eden ve döneminin Alevileri tarafından saygıyla anılan değerli İmamzâde-lerdendir. Bugün, Türbe haline gelen mezar-ı şerifi Tahran'da bulunmaktadır. Çev.

[53]- Bihar, c.60, s.214.

[54]- Envaru'l-Muşa'şaîn, c.1, s.114; Kum halkının İmamlara ve onların çocuklarına olan sevgi ve saygılarından dolayı sayısız imamzâde burayı tercih etmiş, takiyesiz ve gayet rahat bir şekilde ömürlerinin sonuna kadar burada yaşamışlardır. Kumda birçok imamzâde türbesinin bulunmasının sebebi buradan kaynaklanmaktadır. Nitekim bir şair de bu konuya değinerek şöyle demiştir:

Dört yüz kırk dört asil var burada / Allah'ın emriyle defnedilmişler tıpkı sedef içindeki inciler gibi /Fark arama Kum, Kâbe ve Necef arasında / Akıl ehli insanlar can verirler Kum uğruna.

[55]- Bihar, c.60, s.218.

[56]- Bihar, c.60, s.214-215.

[57]- İhtisas, Şeyh Mufid, s.101.

[58]- Tarih-i Cedid-i Kum, s.7; Mecalisu'l-Muminin, c.1, s.35.

[59]- Sefinetu'l-Bihar, (Kaf, Mim, Mim). Şunu da söylemek gerekir ki, Kum halkı hakkında açıklanan bu faziletler, özellikle Şiî ve Ehl-i Beyt dostu kimseler içindir. Nitekim bu sevgiyi, İmam Rıza (a.s) döneminde yaşayan Kum halkı, Ehl-i Beyt hânedanına olan içten bağlılığını en güzel şekilde sergilemiştir. Burada, Kum halkı, aynı zamanda Kum'da ikâmet eden kimseleri de kapsar.

[60]- Biharu'l-Envar, c.60, s.213. Sade bir dille açıklama yapmak gerekirse, burada delilden kasıt şudur ki; Allah, bütün şehirleri muhakeme edip onlara Kum'u hüccet olarak gösterecek. Eğer şehrinizden şikâyetçiyseniz işte size Kum şehri! Neden böylesine güzel bir şehir? Eğer şehrinizin halkından şikâyetçiyseniz işte Kum halkı! Onlar nasıl Allah yolunu seçtiler ve bunda nasıl başarılı oldularsa, siz de onlar gibi olabilirdiniz!.

[61]- Seçkin Şiî ulemasından olan Kadı Nurullah, Şeyh Bahaî'nin muasırlarındandı (Hicrî XI. yüzyıl). Şiî olmak suçundan  Hindistan'da şehit edildi. Mezar-ı şerifi, Hindistan'ın Ekber Âbat bölgesindeki Şiî mezarlığındadır.

[62]- c.1, s.34.

[63]- Şiîlerin, "Ebu Bekir, Ömer ve Osman'a kötü söz söylemeyin" diyen Zeyd b. Ali'nin sözünü dinlememesi neticesinde, Sünnîlerin onlara Rafızî dedikleri söylenir. Bkz: Mecmau'l-Bahreyn, "rafeze" terimi.

[64]- Mucemu'l-Buldan, c.4, s.397; Mecalisu'l-Müminin, c.1, s.35; Mucemu'l-Buldan'da, adı geçen yerde şöyle yazılıdır: Sahib b. Abbâd, şu şiiriyle Kum'un kadısını azletti:

Ey Kum'da ikâmet eden kadı, seni azlettim / O halde kalk ve git buradan!

[Şair'in "Kalk ve buradan git!" cümlesinden kastı, "kalk" anlamına gelen "Kum" terimini tekrar etmek ve onu Kum'dan kovduğunu belirtmektir. Şiir diliyle düşüncesini bu şekilde ifade etmiştir. Çev.]

[65]- Mecalisu'l-Müminin, c.1, s.35.

[66]- Sefinetu'l-Bihar, (Kumem).

[67]- Bu şahsiyetler hakkında, ileriki konularda, İslamî İlimler Havzası başlığı altında kısaca bilgi verilecektir.

[68]- Usul-u Kafî, c.1, s.288; Uyun-u Ahbari'r-Rıza, c.2, s.149.

[69]- Ferhatu'l-Gura, s.105; Sefinetu'l-Bihar, c.2, s.447. Şunu da belirtmek gerekir ki, Allame Hillî (Ö. 726 H.), ed-Delailu'l-Burhaniyye adlı risalesinde bu olayı tenkitsiz olarak kaydetmiştir (el-Gârat, İntişarat-ı Encümen-i Millî basımı, c.2, s.857)

[70]- Tarih-i Mezhebî-i Kum, s.77-78.

[71]- Muhtasaru'l-Buldan, s.264.

[72]- Tarih-i Kadim-i Kum, s.91; Tarih-i Mezhebî-i Kum, s.75.

[73]- Tarih-i Mezhebî-i Kum, s.74.

[74]- Uyun-u Ahbari'r-Rıza, c.2, s.263; Sefinetu'l-Bihar, c.2, s.447.

[75]- Sefinetu'l-Bihar, c.4, s.447; Bihar, c.60, s.231 (Uyun-u Ahbari'r-Rıza'dan naklen.)

[76]- Gencine-i Âsar-ı Kum, c.1, s.154-158.

[77]- Gencine-i Âsar-ı Kum, c.1, s.159-161.

[78]- Tarih-i Mezhebî-i Kum, s.81.

[79]- Aynı kaynak, s.142.

[80]- Muhtaru'l-Harâic, s.273.

[81]- Menakib-i Âl-i Ebi Talib, c.4, s.413.

[82]- Menakib-i Âl-i Ebi Talib, c.4, s.425.

[83]- Bu mektubun içeriği Kum İslamî İlimler Havzası'nın kuruluşu bölümünde gelecektir.

[84]- Kemalu'd-Din, Şeyh Saduk, c.1, s.150-152.

[85]- Keşfu'l-Gumme'den aynen, c.2, 25. bölüm, s.502.

[86]- Bu kitap, Hicrî 378 yılında Arapça olarak yazıldı ve IX. yüzyılın başlarında Farsça'ya tercüme edildi. Ne yazık ki kitabın Arapça'sı günümüze ulaşmamıştır. Farsça'sının ise sadece çeyreği mevcuttur.

[87]- Fethu'l-Buldan, Bilazerî, s.384-385; Tarih-i Kadim-i Kum, s.25-26; Mucemu'l-Buldan, c.4, s.397.

[88]- Fethu'l-Buldan, s.384.

[89]- el-Kamil, İbn-i Esir, c.4, s.435; Tarih-i Taberî, 2. bölüm, s.992; Tarih-i Mezhebî-i Kum, s.40.

[90]- Tarih-i Kadim-i Kum, s.38.

[91]- el-Kamil, İbn-i Esir, c4, s.82.

[92]- Ahbaru't-Tuvel, Deynurî, s.307.

[93]- Tarih-i Kadim-i Kum'dan aynen, s.378.

[94]- Tarih-i Kadim-i Kum, s.278; Mucemu'l-Buldan, "Kum" terimi.

[95]- Gencine-i Danişmendan, c.1, s.36.

[96]- Bihar, c.60, s.213.

[97]- Gencine-i Âsar-ı Kum'dan aynen, s.89. Yazar der ki: Meşhur görüşe göre Mütevekkil'in katili, oğlu Muntasar idi. (Tetimmetu'l-Munteha, s.238)

[98]- Aynı kaynak, s.90-92.

[99]- Uyun-u Ahbari'r-Rıza, c.2, s.149.

[100]- Ferhatu'l-Gura, s.105. Bu ibareden anlaşılan şu ki, yukarıda sözü edilen medrese, VII. yüzyılda Kum İslamî İlimler Havzası'na ait medreselerinden idi. Demek oluyor ki, o tarihlerde Kum İlim Havzası, oldukça parlak bir dönemdeydi. Adı geçen medrese, bugünkü Razeviye Medresesi'dir ve hâlen Kum'da, Azer Caddesi üzerinde bulunmaktadır.

[101]- Bihar, c.60, s.213.

[102]- Behcetu'l-Âmal, c.4, s.197; Kâmusu'r-Rical, c.4, s.178; Mucemu'r-Ricali'l-Hadis, c.7, s.273.

[103]- Bihar, c.49, s.278; Rical-ı Kişşî, s.496.

[104]- Behcetu'l-Âmal, c.4, s.201-203; Bihar, c.49, s.278.

[105]- Behcetu'l-Âmal, c.4, s.203.

[106]- Aynı kaynak, c.1, s.480.

[107]- Aynı kaynak, c.2, s.199-200.

[108]- el-İhtisas, Şeyh Mufid, s.69; Bihar, c.47, s.336.

[109]- Camiu'r-Ruvat, c.1, s.642; Kâmusu'r-Rical, c.7, s.232.

[110]- Emali, Şeyh Mufid, s.76; Bihar, c.47, s.349.

[111]- el-İhtisas, Şeyh Mufid, s.195.

[112]- Bazı tarihçiler, onun 94 cilt kitabı olduğunu kaydetmişlerdir. Hicrî 207 yılında vefat ettiği de söylenir. (Bkz: Tefsir-i Ali b. İbrahim, c.1, s.10-14, Mukaddime.)

[113]- Mucem-u Rical-i Ahadisi'ş-Şia, c.1, s.177, 191; Kâmusu'r-Rical, c.1, s.225.

[114]- Behcetu'l-Âmal, c.5, s.354.

[115]- Âyanu'ş-Şia, c.10, s.327.

[116]- Kâmusu'r-Rical, c.1, s.263; Âyanu'ş-Şia, c.2, s.478; Fihrist-i Şeyh, s.26.

[117]- Âyanu'ş-Şia, yeni basım, c.7, s.225; Kâmusu'r-Rical, c.4, s.335.

[118]- Behcetu'l-Âmal, c.6, s.562.

[119]- Tenkihu'l-Makâl, c.2, s.18.

[120]- Ricalu'n-Neccaşî, c.2, s.89.

[121]- el-Fihrist, Şeyh Tûsî, s.93; Ricalu't-Tûsî, Camiatu'l-Müderrisîn, s.432, No: 6191.

[122]- Nisa, 114.

[123]- Âraf, 128.

[124]- Maâdinu'l-Hikme, c.2, s.264; Menakib-i Âl-i Ebî Talib, c.4, s.246 ve 425 (az farklılıkla).

[125]- Âyânu'ş-Şia, yeni basım, c.4, s.154-155; Bihar, c.5, s.84-88.

[126]- Fevaidu'r-Razaviyye, s.562'den aynen.

[127]- Bihar'dan naklen, c.51, s.236; s.306-307.

[128]- Bu kitap, H. 378'de telif edilmiştir.

[129]- Tarih-i Kadim-i Kum, 16. bölümün fihristi.

[130]- Bu şahsiyetlerden bazılarının hayatı, Tabakat-u Âlamu'ş-Şia Fi'l-Karni'r-Râbi'de zikredilmiştir.

[131]- Kitabu'n-Nakz, s.164. Bu kitap, Muhammed b. Mahmud Selçuklu tarafından yazılan Fazaihu'r-Ravafiz adlı kitaba reddiye olarak yazılmıştır. Merhum Abdulcelil b. Ebu'l-Feth, Mesud b. İsa Ebu Said Mütekellim er-Razî bu kitabı yaklaşık H. 559-566 yıllarında telif etmiştir. (ez-Zeria, Allame H. Aga Bozorg-i Tahranî, c.24, s.284.)

[132]- Tarih-i Mezhebî-i Kum, Ali Asgar Fakihî, s.167.

[133]- Asıl adı Muhammed b. Muhammed Müfid el-Kummî'dir. Kadı Said adıyla bilinir. Hicrî XI. yüzyılın sonlarında ve XII. yüzyılın başlarında felsefe, irfan ve ilim bakımından önde gelen şahsiyetlerdendi. Kendisi, Feyz-i Kâşanî'nin seçkin öğrencilerinden idi. Kum'da bir süre kadılık görevi yaptı. İslamî ilimler alanında çeşitli kitaplar yazdı. Oğlu Mevla Sadruddin de ilmî kariyere sahip büyük şahsiyetlerdendi. (Fevaidu'r-Razaviyye'den aynen, s.627-628.)

[134]- Tarih-i Mezhebî-i Kum, s.131.

[135]- ez-Zeria ilâ Tesanifi-Şia, c.7, s.153.

[136]- Ayetullah Uzma Mirza Kummî'nin asıl adı Ebul Kâsım'dır. Muhammed Hasan Geylanî'nin oğludur. Burucerd'in Çapluk kasabasında dünyaya geldi. Tahsilinin devamı için Necef'e gitti, oradan da Kum'a döndü. Saygın bir taklit mercii idi. Hicrî 1231 yılında Kum'da vefat etti. Mezar-ı şerifi Kum'un Şeyhân Kabristanı'ndadır.

[137]- Gencine-i Âsar-ı Kum'dan aynen, c.1, s.328-337.

[138]- Risalet Gazetesi, 14 Âzer 1374, s.3.

[139]- Oğlu Merhum Ayetullah Şeyh Murtaza Hâirî, 1280 H. K. yılında dünyaya geldiğini tahmin etmiştir. (Sırr-ı Dilberân, s.48)

[140]- Gencine-i Âsar-ı Kum'dan aynen. Abdülkerim Hâirî ve İslamî İlimler Havzası’nın o dönemki durumu hakkında daha fazla bilgi edinmek için bkz: Hurşid-i Havzaha-i İlmiyye-i Kum.

[141]- Ayetullah Uzma Burucerdî dönemindeki dinî, içtimaî ve siyasî konularda kaydedilen ilerlemeleri öğrenebilmek için Üstat Ali Devanî’nin Ayetullah Burucerdî’nin Hayatı adlı eserine bakabilirsiniz.

[142]- Biharu’l-Envar, c.60, s.213.

[143]- Aynı kaynak.

[144]- Aynı kaynak.

[145]- Divan-ı İmam, s.29-30.

[146]- Aynı kaynak.

[147]- Divan-ı İmam, s.26.

[148]- Daha fazla bilgi için, bu kütüphanede bulunan kitapların fihristini içeren kitaplara müracaat ediniz.

[149]- Fevaidu’r-Radaviyye, s.562.

[150]- Adını, Kum’a yaklaşık 28 km. uzaklıkta bulunan “Berka Rud” veya “Beberkun”dan almıştır.

[151]- Ravilerin bazılarının isminin zikredilmediği zayıf sayılan rivayetler.

[152]- Fevaidu’r-Radaviyye, s.29.

[153]- Sefinetu’l-Bihar, c.1, s.296.

[154]- Usul-u Kafî, c.1, s.163.

[155]- Tarih-i Mezhebî-i Kum, s.118.

[156]- el-Kamil, İbn-i Esir, c.6, s.122, 135.

[157]- “Mazlum Namazı” iki şekilde kılınır. Birincisi şöyledir: “Mazlum Namazı” niyetiyle 2 rekât namaz kılınır ve namazdan sonra şu dua okunur: “Allah’ım, ben mazlumum! Bana yardım et! (intikamımı ondan al!). İmam Sadık (a.s) şöyle buyurur: “Bu namaz ve duadan sonra Yüce Allah o kimseye yardım gönderecektir.”

[158]- Mikyalu’l-Mekarim, Mirza Muhammed Taki Musevî İsfahanî, s.2, c.85.

[159]- Mehcu’d-Dâvât, s.68-69.

[160]- Daha önce de hakkında açıklama yapıldı.

[161]- Hud, 113.

[162]- Gencine-i Danişmendan, c.1, s.121.

[163]- Kısasu’l-Ulema'dan naklen, s.10-11.

[164]- Aynı kaynak, s.101.

[165]- Mecmua-i Seminer-i Berresi-i Mesail-i Havza, s.138-140.

[166]- Tarih-i Bist Sale-i İran, c.4, s.28; Zuhur ve Sukut-i Saltanat-ı Pehlevî'den naklen, c.1, s.68.

[167]- Pendhâî ez Reftâr-ı Ulema-i İslâm, s.21-22.

[168]- Pendhâî ez Reftâr-ı Ulema-i İslâm, s.22.

[169]- Zindigi-i Zaim-i Bozorg-i Âlem-i Teşeyyü Ayetullah Burucerdî'den naklen, s.410, 411.

[170]- Allame Meclisî, Biharu’l-Envar kitabında Sıbt b. Cuzî’nin Tezkire kitabına mutabık olarak şöyle yazar: İmam Kâzım’ın (a.s) Fatıma-ı Kübra, Fatıma-ı Vusta, Fatıma-ı Suğra ve Fatıma-ı Uhra adlarında 4 kızı vardı. Hz. Mâsume’nin bunlardan hangisi olduğunda bazıları şüphe etmiştir. Ama Hz. Mâsume’nin diğerlerine nazaran sahip olduğu üstünlükten anlaşılan, onun Fatıma-ı Kübra olduğudur. (Biharu’l-Envar, c.88, s.317)

[171]- Muntaha’l-Âmal, c.2, s.121, 149.

[172]- Delailu’l-İmamet, Taberî  (Şii), Razî yayınları, s.149.

[173]- Menekib-i Âl-i Ebi Talib, c.4, s.367.

[174]- Merhum Nemazî, Hicrî Kamerî 1405 yılında, 2 Zilhicce'de vefat etmiştir. Mezar-ı şerifi, İmam Rıza'nın (a.s) Harem-i Şerif'inin Razevî Avlusu'ndaki odalardan birinde bulunmaktadır.

[175]- Müstedrek-i Sefinetu’l-Bihar, c.8, s.257.

[176]- Encum-i Furûzan, s.58; Gencine-i Âsar-ı Kum, c.1, s.386; Feyz, Gencine adlı eserinde şöyle yazar: “Hüccetü’l-İslam Şeyh Cevad Müçtehid, hac yolculuğunda Medine’deki kütüphanede adı geçen iki kitabı (Levakih ve Nezhe) büyük zorluklardan sonra bularak bu konuyu o kitaplarda gördüğünü söylemektedir.” (Gencine-i Âsar-ı Kum, c.1, s.387)

[177]- Zindigi-i Hz. Musa b. Cafer (a.s), İmadzâde, c.2, s.375.

[178]- Tarih-i Kadim-i Kum, s.213; Biharu’l-Envar, c.48, s.290; Âyanu’ş-Şia, c.8, s.291; Riyahaynu’ş-Şeriat, c.5, s.32; Envaru’l-Muşa’şain, c.1, s. 208; Müntaha’l-Âmal, c.2, c.242; Meragidu’l-Muarif, c.2, s.163; Dairetu’l-Maarif-i Şia, Seyit Hasan Emin, c.3, s.231; Gencine-i Danişmendan, c.1, s.14.

[179]- Vesiletu'l-Mâsumîn, Mir Ebu Talib Câiz Tebrizî, s.65; Levagihu’l-Envar, s.58; Zindigani-i Hz. Mâsume, Mehdi Mensurî (Ö. 1146 H.), s.37; Kerime-i Ehl-i Beyt, s.105.

[180]- Müstedrek-i Sefinetu’l-Bihar, Allame Şeyh Ali Nemazî, c.8, s.257.

[181]- Risaletu’l-Arabiyyeti'l-Aleviyye ve’l-Lugati’l-Merviyye, Şeyh Hür Âmulî, Hayatu’s-Sitte'den (Mehdi Mensurî) naklen, s.11.

[182]- Vesailu’ş-Şia, c.14, s.3

[183]- Vesailu’ş-Şia, s.7-8.

[184]- Vesailu’ş-Şia, c.14, s.117-118.

[185]- Usul-u Kâfi, c.1, s.317.

[186]- Usul-u Kâfi, c.1, s.261.

[187]- Sefinetu’l-Bihar, c.2, s.376; Bihar, c.60, s.219.

[188]- “Setti” lügatte "hanımefendi ve bayan" anlamına gelir. Bu medrese Hz. Mâsume’ye ait olduğundan buraya "Settiye" denir. Halk arasında yaygın olarak bilinen “Orada Hz. Mâsume’nin bir tandırının olduğu” iddiası, asılsızdır. Beytu’n-Nur (Nur Evi) ismini almasının sebebi ise, buranın kutsallığından kaynaklanmaktadır. Bazıları bu konuya dikkat etmediklerinden Beytu’n-Nur’a "Beytu’t-Tenur" (tandır evi) demişlerdir.

[189]- Aynı kaynak. Hz. Mâsume’nin Kum’da 16 gün yaşadığını ve vefat yılının da (10 veya 12 Rebiyülahır 201 Hicrî) olduğunu göz önüne alırsak, Kum’a geliş tarihi; 23 Rebiyülevvel 201 Hicrî'dir.

[190] - Riyazu’l-Ensab, s.160, (Hayatu’s-Sitt, s.50'den naklen)

[191]- el-Hayatu’s-Siyasiyye li’l-İmam Rıza, Cafer Murtaza Âmulî, s.428; Kıyam-ı Sâdat-ı Alevî, s.161, 168.

[192]- Vesiletu’l- Mâsumin, Mirza Ebu Talib Büyük, s.68.

[193]- Bu şiir, kitabın giriş bölümünde diğer beyitleriyle birlikte zikredilmiştir.

[194]- Minhacu’d-Dumû, s.440.

[195]- Bihar, c.60, s.219. Bazıları, yüzleri kapalı bu iki şahsın muhtemelen İmam Rıza ile İmam Cevad (a.s) olduğunu kaydetmişlerdir.

[196]- Aynı kaynak, s.220, 229.

[197]- Muntehe’l-Âmal, c.2, s.162; Tarih-i Kadim-i Kum, s.218 de şöyle yazılıdır: “Ümmü İshak ile Ümmü Habib, Hz. Mâsume'nin türbesinin hemen bitişiğinde defnedilmişlerdir.”

Muhaddis Nurî, başka bir yerde şöyle der: “Tarih-i Kum kitabından anlaşıldığı kadarıyla Zeyneb, Ümmü Muhammed ve Meymûne, İmam Cevad’ın kızlarıdır. (Munteha’l-Âmal, c.2, s.235)

[198]- Bunlara ilave olarak dokuz imamzade daha Hz. Mâsume'nin türbesi kenarına defnedilmiştir. Bu konu hakkında kitabımızın son bölümünde açıklama yapılacaktır.

[199]- Baba tarafından Harempenahîlerin, anne tarafından da Eşrakîlerin dedesidir. Kabr-i Şerifi, Yeni Avlu'da, Merhum Ayetullah Şeyh Fazlullah Nurî'nin mezarıyla karşı karşıyadır.

[200]- İkametu'l-Burhan Der Usul-i Din, Mirza Musa Farahânî, s.479 (Bu kitap, 1302 H. K. yılında yazılmıştır.)

[201]- el-Fakih, c.1, s.121; Bihar, c.22, s.550.

[202]- Tuhefu’l-Ukûl (Farsça tercümesi), s.183.

[203]- Bihar, c.48, s.317.

[204]- Nasihu’t-Tevarih, c.3, s.68; Riyahaynu’ş-Şeriat, c.5, s.35.

[205]- Bihar, c.102, s.266.

[206]- Minhacu’d-Dumû, s.441.

[207]- Bihar, c.60, s.117.

[208]- Bihar, c.60, s.228.

[209]- Bihar, c.43, s.86, 88.

[210]- Bu kitabın el yazması nüshası, Necef’teki Şuşterîliler Kütüphanesi'nde mevcuttur.

[211]- Kerime-i Ehl-i Beyt, Ali Ekber Mehdi, s.63-64.

[212]- Envaru’l-Muşa’şaîn, c.1, s.211.

[213]- el-Gadir, c.1, s.197.

[214]- Bihar, c.68, s.76, 77.

[215]- Emalî, s.82 (Dr. Muhammed Hâdi Eminî’nin Fatıma Bint-i İmam el-Kâzım adlı eserinden naklen, s.61)

[216]- Sakkâzâde’nin, Derya-i Suhan kitabından naklen.

[217]- el-Lu’luu's-Semine, s.217; Gencine-i Danişmendan, c.1, s.16-17; Âsaru’l-Hüccet, c.1, s.8.

[218]- Tecrübeyle icabet olduğu kanıtlanan hacet dualarından biridir. İnançla ve diğer şartlarıyla birlikte yerine getirildiği takdirde insanı hâcetine ulaştıran etkin bir duadır.

[219]- Kerime-i Ehl-i Beyt kitabının 43 ilâ 45. sayfalarında şöyle yazılıdır: Yukarıdaki olayı Merhum Ayetullah Şahabuddin Mer'aşî birçok kez değişik insanlara nakletmiştir. Ayetullah Necefî’nin öğrencilerinden biri olayı şöyle nakleder: “Ayetullah Mer'aşî derslerinden birinde buyurdu ki: ‘Benim Kum’a gelmemin nedeni şu di: Babam Hz. Ali’nin (a.s) türbesinde kırk gece sabahlara kadar duayla ve ibadetle geçirdikten sonra Ali (a.s), mukaşefe aleminde ona, ‘Seyit Mahmud! Ne istiyorsun?’ demiş. Babam da ‘Hz. Fatıma’nın kabri nerede, onu ziyaret etmek istiyorum’ demiş. Ali (a.s) ‘Ben onun vasiyetinin aksine yerini söyleyemem’ diyince, babam ‘O zaman onu ziyaret etmek istersem ne yapayım?’ diye sormuş. Ali (a.s) şöyle buyurmuş: ‘Yüce Allah Hz. Fatıma’nın makamını ve görkemini (bu konuda) Hz. Mâsume’ye vermiştir. Kim Hz. Fatıma’yı ziyaret etmek isterse, Hz. Mâsume’nin ziyaretine gitsin.”

Ayetullah Mer'aşî, bu olayı naklettikten sonra şöyle dedi: ‘Babam devamlı olarak Hz. Mâsume’nin ziyaretine gitmemi isterdi. Ben Necef-i Eşref’ten bu niyetle ve İmam Rıza’yı (a.s) ziyaret etmek için geldim. Daha sonra Kum’da İslam-i İlimler Medresesi’nin kurucusu Ayetullah Hâirî’nin ısrarı üzerine burada kaldım. 60 yıldır her gün, Hz. Mâsume’nin haremini ziyaret eden ilk ziyaretçiyim

[220]- Bihar, c.102, s.266.

[221]- Aynı kaynak.

[222]- Bu kitap, Hicrî 1325'te telif edilmiştir.

[223]- Envaru'l-Muşa'şaîn, c.1, s.211.

[224]- el-Bihar, c.60, s.228.

[225]- Bu değerli alimin mezar-ı şerifi de Kum'da, Şeyhân Kabristanı'ndadır.

[226]- Bihar, c.48, s.317.

[227]- Bihar, c.60, s.219.

[228]- Uyûn-u Ahbari'r-Rıza, c.2, s.267.

[229]- Bihar, c.48, s.317.

[230]- Nasihu't-Tevarih, c.3, s.68; Riyahaynu'ş-Şeriat, c.5, s.35.

[231]- Envaru'l-Muşa'şaîn, c.1, s.212.

[232]- Zubdetu't-Tesanif, c.6, s.159.

[233]- Uyûn-u Ahbari'r-Rıza, c.2, s.262.

[234]- Aynı kaynak, s.260.

[235]- Usûl-u Kafî, c.2, s.74.

[236]- Aynı kaynak, s.75.

[237]- Âl-i İmran, 49.

[238]- Misbahu'ş-Şeriat, s.100.

[239]- Velahâ ve Velayethâ, Şehit Murtaza Mutahharî, s.73-82.

[240]- Astâne-i Mukaddese-i Kum yayınlarından aylık Kevser dergisinden naklen.

[241]- Envaru'l-Muşa'şaîn, c.1, s.212.

[242]- Envaru'l-Muşa'şaîn, c.1, s.216.

[243]- Aynı kaynak.

[244]- Önceden Kum’da nakkâre evi vardı şu anda Meşhed’dedir. O zaman mamul olarak ne zaman Hz. Mâsume’den bir keramet görülse Nakkâre çalarlar ve halkı bu önemli olaydan haberdar ederlerdi. Son dönemlerde bu sünnet yeniden yapılmaya başlanmıştır.

[245]- Bu konunun benzeri Merhum Ayetullah Muhakkik Dâmad tarafından nakledilmiştir. Bkz: Zindigani-i Hz. Mâsume, s.45).

[246]- Muntahabu't-Tevarih, s.495-496.

[247]- Fevaidu'r-Radaviyye, s.379.

[248]- Gencine-i Danişmendan, c.1, s.39.

[249]- Ber Setiğ-i Nur, (Ayetullah Mer'aşî'nin Hal Tercümesi), s.77.

[250]- Aynı kaynak, s.79.

[251]- Hz. Mâsume'nin Harem-i Şerifi’nin tebligat bölümü, 1373 H. Ş.

[252]- Hz. Mâsume'nin Harem-i Şerifi’nin tebligat bölümü, 1373 H. Ş.

[253]- Hz. Mâsume'nin Harem-i Şerifi’nin tebligat bölümü, 1375 H. Ş.

[254]- Hz. Mâsume'nin Harem-i Şerifi’nin tebligat bölümü, 1373 H. Ş.

[255]- Ayetullah Uzma Mekarim Şirazî ile yapılan bu röportaj, sesli ve görüntülü olarak kasete alınmıştır. Bu kaset, Hz. Mâsume'nin Harem-i Şerifi’nin kültür bölümünde mevcuttur.

[256]- Ayetullah Uzma Şeyh Muhammed Ali Erakî, 103 yaşında, 25 Cemadissani 1413 h.ş yılında vefat etmiştir. Kabr-i şerifi Hz. Mâsume'nin Harem-i Şerif’inde, Mescid-i Bâlaser’de bulunmaktadır.

[257]- Ömrünün son yılarında mukaddes Meşhed şehrine yerleşen, orda da vefat eden ve İmam Rıza'nın (a.s) kabrinin yanı başına defnedilen büyük İslam alimlerindendir. Necef şehrinde 50 yıl İslamî ilimler alanında tahsil gördü. Aynı zamanda Büyük Mirza’nın değerli öğrencilerindendir.

[258]- Hz. Mâsume'nin Harem-i Şerifi’nin tebligat bölümü, 1373 H. Ş.

[259]- Ehl-i Beyt hakkında okuduğu naat ve mersiyeleriyle tanınan ihlas sahibi biriydi. Merhum Abdülkerim Hâirî’nin dersinden önce birkaç dakika Nehcü’l-Belaga’dan hutbeler okur, ardında bir miktar da Ehl-i Beyt'in (a.s) musibetlerinden söz eder, ağıtlar okurdu.

[260]- Hz. Mâsume'nin Harem-i Şerifi’nin tebligat bölümü, 1373 H. Ş.

[261]- Çehre-i Dirahşân-i Kamer-i Benî Haşim Ebu'l-Fazl el-Abbas (a.s), c.3, s.374'ten naklen.

[262]- Safevîler H. 905 yılından 1135 yılına kadar (230 yıl) İran’da hüküm sürdü. Safevî padişahları sırasıyla şunlardır: I. Şah İsmail, I. Şah Tahmasib, II. Şah İsmail, I. Şah Abbas, Şah Sufî, II. Şah Abbas, Şah Süleyman, Şah Sultan Hüseyin, II. Şah Tahmasib, III. Şah İsmail, III. Şah Abbas. (Dairetu’l-Maarif-i Ferheng ve Hüner, s.778)

[263]- Kacarlar, Hicrî 1200 yılından 1339 yılında kadar İran’da hükümet etmişlerdir. Bu hanedanın padişahları da sırasıyla şunlardır: Muhammed Han, Fethali Şah, Muhammed Şah, Nasruddin Şah, Muzafferuddin Şah, Muhammed Ali Şah ve Ahmed Şah (Dairetu’l-Maârif-i Ferheng ve Hüner, s.778)

[264]- Gencine-i Âsar-ı Kum, c.1; Rahnema-i Kum, s.32-40.

[265]- Bu konuda daha fazla bilgi için Rahnema-i Kum'a ve Gencine-i Âsar-ı Kum'un birinci cildine müracaat ediniz.

[266]- Kitapta yer alan şiirlerin tamamı, Türkçeleştirilmiştir. Orijinal beyitler değillerdir. Çev.

[267]- Daha fazla bilgi için bkz: Hz. Mâsume Çeşme-i Cûşan-ı Kevser.

[268]- 2.5 milyar tümen, (Miladî 2004 yılı itibarıyla) yaklaşık 3 milyon dolar eder. Çev.

[269]- Peyam-ı Astâne Yayınları,23 Âzer 1379 H. Ş. tarihli sayısı, s.4.

[270]- Bihar, c.100, s.121.

[271]- Zerih: Mezarı çevreleyen demir parmaklıklara denir. Çev.

[272]- 300 milyon Tümen, Miladî 2004 yılı itibarıyla yaklaşık 400 bin dolar etmektedir. Çev.

[273]- Hadiste geçen "Harem"den kasıt, türbe veya mezar olarak algılanmamalıdır. Daha önce de belirtildiği üzere harem kelimesinin asıl anlamı "hürmete ve ihtirama şayan yer"dir. Buna göre hadisteki mana; "Ehl-i Beyt dostlarının bize ve yakınlarımıza hürmet ettiği ve edeceği güven ve huzur yurdu Kum'dur" şeklin olmalıdır. Çev.

[274]- Bihar, c.60, s.216.

[275]- Bihar, c.60, s.214.

[276]- Bihar, c.60, s.216.

[277]- Bihar, c.60, s.216; Tarih-i Kadim-i Kum, s.100.

[278]- Bihar, c.60, s.212. Bu rivayet, Kum halkının İmam Mehdi ile (a.f) olan bağlarını ve zuhurunun ardından Kum’un İmam’ın dünyayı kapsayan adalet hükümetinin merkezlerinden biri olacağını açıkça beyan etmektedir.

[279]- Bihar, c.60, s.218; Tarih-i Kadim-i Kum, s.93.

[280]- Tarih-i Kadim-i Kum, s.90; Bihar, c.60, s.217.

[281]- Bihar, c.60, s.216.

[282]- Tefsir-i Burhan, c.2, s.406.

[283]- Bihar, c.60, s.216.

[284]- Bihar, c.60, s.228; Mecalisu’l-Müminin, c.1, s.83.

[285]- Sefinetu’l-Bihar, c.2, s.447.

[286]- Nitekim, İmam Ali (a.s) da Kum'un, zuhurdan sonra Hz. Mehdi'nin (a.s) hükümet yerlerinden biri olacağını doğrulamıştır.

[287]- Ayetullah Nurî, Müstedrek’de Cemkeran Mescidi'nin 373 H. K. yılında kurulduğunu yazar ve 293 yılında kurulduğunu reddeder. (Necmu's-Sakıb, s.215. (Cennetu'l-Me'va, s.47) Buna delil olarak da Şey Saduk’un 90 yılından önce (yani 381 yılında) vefat ettiğini söyler. Ancak, anlaşılan şu ki, Hacı Nurî bir hata yapmıştır. Çünkü Şeyh Saduk IV. yüzyıldan 90 yıl önce vefat etmiştir, III. yüzyıldan değil. Buna göre, Cemkeran Mescidi'nin kuruluş tarihi yine 293 yılıdır. (Ruh-i Mucerred, s.292'den alıntı.)

[288]- Ebu Cafer Muhammed b. Ali b. Bâbeveyh Kummî, Şeyh Saduk ismiyle meşhurdur. 381 H. K. yılında vefat etmiştir. Kabri, Rey şehrindedir. Fıkıh, hadis, rical, kelam ve diğer dallarda yaklaşık 500 cilt kitap yazmıştır. Bu büyük şahsiyetin hayatı hakkında daha geniş bilgi için bkz: Bihar, c.1, s.35-42.

[289]- Bu kitap, Hicrî 378'de telif edilmiştir.

[290]- Cemkeren merasimlerinin Salı'yı Çarşamba'ya bağlayan gecelerde yapılmasının sebebi, muhtemelen bu olaydan kaynaklanmaktadır.

[291]- Türbesi, eski meydana yakın olan Azer Caddesi'ndeki Çehel Ehteran'da, bir sokak içindedir. Şiîlerin ziyaret yerlerinden biridir. (Gencine-i Âsar-ı Kum, c.2, s.362)

[292]- Bihar, c.53, s.230'da Hasan b. Muhammed b. Hasan Kummî-’nin Tarih-i Kum kitabından naklen gelmiştir. O da Şey Saduk’un Munisu’l-Hazin kitabından nakletmiştir. Ayetullah Hacı Nurî, Tarih-i Kum kitabını muteber bilmektedir. (Bihar, c.53, s.233)

Ayrıca Cemkeran’ın kuruluşu ve bununla ilgili gelişen olaylar, şu kaynaklarda da nakledilmiştir: en-Necmu’s-Sâkıb, s.212; Cennetu'l-Me'vâ, s.42; Cemalu’l-Usbû, s.280; Bihar, c.53, s.233; Müstedrekü’l-Vesail, c.3, s.432; Mikyalu’l-Mekarim, c.2, s.563; İlzamu’n-Nasib, c.2, s.58; Kelimet’un Tayyibe, s.337; Nasiru’ş-Şeriat, Tarih-i Kum, s.60; ez-Zeria, c.23, s.282.

[293]- Burada maksat, İmam’ın sonraki aşamalardaki merkezidir. Şüphesiz İmam’ın ilk merkezi ve kıyamının başlayacağı yer Mekke ve Allah’ın evinin yanıdır.

[294]- Envaru’l-Muşa’şaîn, c.2, s.190-194.

[295]- Cemkeran Mescidi, Küçük Gaybet döneminde İmam’ın (a.f) özel vekili Osman b. Said zamanında (17 Ramazan 293 h.k yılında) inşa edilmiştir.

[296]- Önceden meşhur olan ama şu anda pek kullanılmayan adlarından biri de Kademgah-ı İmam-ı Zaman'dır (a.f).

[297]- Ber Setiğ-i Nur, (Ayetullah Mer'aşî Necefî'nin hal tercümesi) s.94-95; Cemkeran Mescidi hakkında daha ayrıntılı bilgi için bkz: Sima-i Sahibu’z-Zaman, Mehdi Hairî.

[298]- Merhum Ayetullah Sutûde Erakî, bu mescitte birkaç yıl cemaat namazı kıldırmıştır.

[299]- Feth, 10.

[300]- Bu olay, aynı zamanda el-İmam Mehdi Mine’l-Mehd İle’z-Zuhur, Allame Merhum Seyit Muhammed Kâzım Kazvinî, s.323'te de yer almıştır.

[301]- Pâsuh Be Deh Porseş, Ayetullah Şeyh Lütfullah Safî Gulpaygânî, s.31-44.

[302]- Metinden anlaşıldığı kadarıyla şöyle denilmelidir: “La ilahe illallah vahdehu vahdeh.”

[303]- Bihar, c.53, s.231.

[304]- Babu’r-Rıdvan, c.203.

[305]- Daha fazla bilgi için bkz: Gencine-i Âsar-ı Kum, c.1, s.396.

[306]- Musa b. Muberka’nın kız kardeşleri; Zeyneb, Ümmü Muhammed, Meymune ve kızı Bureyhiyye ondan sonra Kum’a geldiler. Kabirleri Hz. Mâsume'nin Harem-i Şerifi’nin kenarındadır.

[307]- Musa, güzel yüzlü, nuranî çehreli biriydi. Bu yüzden yüzünü kapardı. Bu nedenle de ona Musa Muberka demişlerdir.

[308]- Azer Caddesi'nin sonunda Çehel Ahterân’a yakın Seyit Serbahş’e ait bir mezar vardır. İsmail b. Muhammed b. Cafer es-Sadık ismiyle maruftur.

[309]- Ali b. Cafer’in (a.s) kabrinin Kum’da olduğunu söyleyen tek kişi, Merhum Allame Molla Muhammed Taki’dir (I. Meclisî). Şeyh Saduk, el-Fakih kitabında yazdığı şerhte bunu nakletmiştir.

[310]- İmamzâde İbrahim’in türbesinin kubbesi, Ayetullah Uzma Necefî’nin çabaları ve Hacı Hüseyin Ali Kûrî Aştiyanî’nin maddî yardımlarıyla yapılmıştır. Bu değerli şahsiyetin İmam Kâzım’a (a.s) dayanan nesep bağı, Ayetullah Muazzam tarafından türbenin üzerine yazılmıştır.

[311]- Gencine-i Âsar-ı Kum, c.2, s.262.

[312]- Gencine-i Âsar-ı Kum, c.2, s.281-282, 287-288.

[313]- Gencine-i Âsar-ı Kum, c.2, s.284-286.

[314]- Babu’r-Rıdvan fi Menakib-i Sultan-ı Horasan, s.222; Bihar, c.102, s.272; Misbah- u Zairîn, s.260

[315]- Nasruddin Şah’ın annesinin yaptırdığı Mehd-i Ülya Medresesi, Maderşah’ın kabrinin yanında küçük bir medrese idi. Şu anda bir kısmı Harem-i Şerif’in hizmetçileri tarafından kullanılmakta olup diğer kısmı Mescid-i Âzam’a katılmıştır.

[316]- Şerh Der Kitab-ı Tarih-i Mezhebî-i Kum, s.156-159.

[317]- Gencine-i Danişmendan, c.1, s.17.

[318]- Bu kitap hakkında daha fazla bilgi edinmek için bkz: ez-Zeria fi Tesanifi’ş-Şia, c.4; Bihar, c.53, s.233, 234.