Back Index Next

1- Kitabu’r-Rahme

2- Kitab-u Cevamii’l-Hac

3- Kitabu’z-Ziya Der İmamet

4- Makalâtu’l-İmamiye

5- Menakıb

6- Mesalib’u Ruvati’l-Hadis

7- Kitabun fi Fazl-i Kum ve’l-Kûfe

8- Basairu’d-Derecat

9- Müntahabât

10- Fazail-u Abdullah, Ebu Talib ve Abdulmuttalib[119]

12- Ali b. Babeveyh (r.a)

Asıl adı, Ebu'l-Hasan Ali b. Hüseyin b. Mûsa b. Babeveyh'tir. İmam Hasan Askerî'nin (a.s) döneminde yaşamış ve İmam Mehdi'nin (a.f) küçük gaybet dönemini derk etmiştir. Bununla birlikte doğum tarihi hakkında net bir bilgi yoktur. Tarihçiler arasında "Birinci Saduk" olarak bilinen Ali b. Babeveyh, Şeyh Saduk'un babasıdır.

İmam Hasan Askerî'nin (a.s) şehadetinden önce Ali b. Babeveyh'e yazdığı mektuptan anlaşıldığı kadarıyla Ali b. Babeveyh o dönemler 20 yaşlarında idi. İmam, bu mektupta ondan övgüyle söz etmiş, güvenilir bir fakih olduğunu vurgulamış ve ona nasihatte bulunmuştur.

Neccaşî, Rical'ında ondan övgüyle söz ederek Kumluların onu güvenilir bir fakih olarak gördüğünü kaydeder. Neccaşî, aynı adlı eserinde Ali b. Babeveyh'in 18 eseri olduğunu da belirtmiştir.[120]

Şeyh Tûsî de el-Fihrist ve Rical'ında ondan övgüyle bahsetmiş ve 20 eserinden söz etmiştir.[121]

İmam Hasan Askerî’nin (a.s) Ali b. Babeveyh’e Yazdığı Mektup:

İmam Hasan Askerî (a.s), Ali b. Babeveyh’e yazdığı mektupta şöyle buyuruyordu:

"Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Hamd, alemlerin Rabbine mahsustur. Çekinenler için güzel bir akıbet vardır. Cennet tek olan Allah’a kulluk edenlere ve ateş inkârcılarındır. Zulmedenlerin düşmanıdır ve tek olan Allah’tan başka ibadet edilecek bir ilah yoktur. O, en büyük yaratıcıdır. Allah'ın selamı, yaratılanların en üstünü Muhammed’e (s.a.a) ve onun pak Ehl-i Beyt’ine olsun.

Ey benim şeyhim, itimat ettiğim fakihim Ebul Hasan Ali b. Hüseyin Kummî! Yüce Allah razı olduğu şeyleri yapmaya seni muvaffak etsin ve rahmetiyle senin neslinden gelecek buna layık çocuklar karar versin. Seni takvalı olmaya, namazı ikame etmeye ve zekât vermeye davet ediyorum. Zira zekât vermeyenin namazı kabul olmaz. (Yine, seni) başkalarının hatalarını bağışlamaya, gazaplıyken sinirine hakim olmaya, sıla-i rahme, fedakârlığa, din kardeşlerinle işbirliği yapmaya, iyi ve kötü günlerde ihtiyaçlarını gidermeye çalışmaya, cehalet ve bilgisizlik durumunda aklını kullanmaya ve akıllıca davranmaya, dini tanımaya, işlerde sağlam olmaya, Kurân öğrenmeye ve ona manevî olarak bağlanmaya, güzel ahlaklı olmaya, iyiliği emredip kötülükten men etmeye ve tüm çirkinliklerden çekinmeye davet ediyorum. Nitekim, yüce Allah şöyle buyuruyor:

'...Kim sadakayı, iyiliği ve insanların arasını bulmayı emrederse onun sözünde hayır var. Allah'ın razılığını kazanmak için bunları yapana pek büyük bir mükâfat vereceğiz.'[122]

Sakın gece namazını terk etmeyesin! Zira Peygamber (s.a.a), Ali’ye (a.s) şöyle vasiyet etti: 'Ey Ali, gece namazını kıl! Gece namazını kıl! Çünkü gece namazını önemsemeyen bizden değildir.'

Bizim tavsiyelerimize uy ve sana emrettiklerimi bütün Şiîlerime emret ki onlar da amel etsinler.

Sabırlı ol ve zuhuru (İmam Mehdi'nin gaybetinin son bulması) bekle! Nitekim, Peygamber de (s.a.a) şöyle buyurmuştu: 'Benim ümmetimin en iyi ameli, O'nun zuhurunu beklemektir. Şiîlerimiz O zuhur edinceye kadar kederlidirler.' Peygamber (s.a.a) O’nun hakkında şöyle müjde vermiştir: 'O, bütün dünya nasıl zulümle dolmuşsa, aynı şekilde dünyayı adaletle dolduracaktır.' Ey emin bildiğim şeyhim, Ebul Hasan! Sabret ve bütün Şiîlerimi sabırlı olmaya, (inançları doğrultusunda) sebat göstermeye davet et.

'...Allah'tan yardım dileyin ve sabredin. Şüphe yok ki yeryüzü Allah'ındır, kullarından dilediğine mîras olarak kalır ve sonuç, çekinenlerindir.'[123]

Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi sana ve bütün Şiîlerime olsun. Allah bizim için kâfi, koruyucu, güzel Mevlâ ve yardımcıdır."[124]

Bu mektup, aynı zamanda küçük gaybet dönemleri olan II. ve III. yüzyıllarda, Kum’da ilmî ve manevî ağırlıkların var olduğunu, Peygamber Ehl-i Beyt’inin (a.s) ilmini yaymak için özel bir merkez hâline geldiğini de göstermektedir.

13- Muhammed b. Hasan b. Velid Kummî (r.a)

Şia’nın Ali b. Babeveyh’ten sonra Kum’daki en büyük fakih ve muhaddisidir. Şeyh Saduk’un üstadı olarak da anılır. Fıkıh dalında yazılan el-Cami adlı eser, onundur. Bu seçkin şahsiyet, H. 343'te Kum şehrinde vefat etmiştir.

14- İbn-i Kavleveyh Kummî (r.a)

Asıl adı, Cafer b. Muhammed b. Kavleveyh'tir. Kum İlim Havzası’nın IV. yüzyıl fakih ve alimlerindendir. Kamilu’z-Ziyarat'ın sahibi ve Şeyh Müfid’in üstadı olarak da bilinir. Fıkıh, hadis vb. gibi birçok dallarda eserleri vardır. Allame Seyit Muhsin Emin, Âyânu’ş-Şia adlı eserinde ona ait 25 kitaptan isimleriyle birlikte söz etmiştir. Bu büyük şahsiyet, H. 367 veya 369 yılında vefat etmiştir. Kabr-i şerifi, Irak'ın Kazımeyn şehrindedir.[125]

15- Şeyh Saduk (r.a)

Fıkıh, ilim ve fazilet dünyasının parlayan yıldızlarından biri de büyük alim ve müçtehit Ebu Cafer Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Musa Babeveyh’tir. Şeyh Saduk ismiyle meşhurdur. Yaklaşık olarak H. 305 yılında doğmuş ve 381 yılında vefat etmiştir. Kum asıllı bu büyük fakih hakkında Muhaddis Abbas Kummî’nin tanımlamasıyla yetiniyoruz:

“Şeyh Saduk, hadisleri ezbere bilen büyük bir şahsiyettir. Kumlular arasında sayısız hadis ezberi ve ilim alanında onun gibi birine rastlanılmamıştır. Kum’da yaşarken, Rey halkının ısrarı üzere Rey şehrine gitti ve oraya yerleşti... Üç yüze yakın eseri vardır... Bize ulaşan rivayetlerin çoğu, bu büyük şahsiyetin kaleminin bereketiyledir. Kabri, Rey şehrindedir.”[126]

Şeyh Saduk’un doğumu konusunda Ali b. Babeveyh'in anlattıkları ilginçtir. Ali b. Babeveyh (Şeyh Saduk'un babası) der ki:

"İmam-ı Zaman'dan bir ricada bulunmak için bir mektup yazarak İmam’ın (a.f) üçüncü özel naibi Hüseyin b. Rûh vesilesiyle o hazretin mukaddes huzurlarına gönderdim. Mektupta bir oğlum olması için dua etmesini istiyordum. Çok geçmeden 'Allah, yakında ona iki salih evlat verecek' diye cevap geldi."

İmam’ın (a.f) duası kabul oldu ve Ali b. Babeveyh çok geçmeden iki çocuk sahibi oldu. Birinin adını Muhammed, diğerinin adını da Hüseyin koydu. Muhammed (Şeyh Saduk), büyüdüğünde İmam Mehdi’nin (a.f) duasıyla dünyaya geldiği için iftihar ederdi. Üstatları; ‘Hz. Hüccet’in duasıyla dünyaya gelen birinin, böyle (ilmî ve manevî değerler taşıyan seçkin biri) olması yeridir' derlerdi.[127]

Şeyh Saduk ile aynı dönemde yaşayan Tarih-i Kadim-i Kum[128] yazarı, şöyle der: “Bizim dönemimizde Şia alimlerinin sayısı 266'ya ulaşmıştı. Ama Ehl-i Sünnet alimlerinin sayısı sadece 14 idi.”[129]

***

Yukarıda yer alan bilgiler ışığında sonuç olarak şunu söylemek gerekir ki, II., III., özellikle de IV. yüzyıllarda, Kum’un ilmî havzaya ve bu havzanın büyük alim ve fakihlerin varlığıyla yüksek bir ilim düzeyine sahip olduğu anlaşılmaktadır.

Bazı tarih kaynaklarından çıkardığımız sonuca göre ise, Hicrî IV. yüzyılda sadece Kum'dan çıkan alim ve muhaddis sayısının yüzü bulduğu anlaşılmaktadır.[130]

V. ASIRDAN GÜNÜMÜZE KUM İLİM HAVZASI

Kum İlim Havzası'nın V. ve VI. Yüzyıllardaki Parlak Dönemi

Hicrî V. ve VI. yüzyıllarda (Selçuklular döneminde) dahi Kum, Şia alim ve fakihlerinin büyük merkezlerinden biri idi. Bu yüzden bir kısım insanlar ilim öğrenmek için bu şehre gelirlerdi.

En-Nakzu’l-Fazâih kitabı yazarı Şeyh Abdulcelil Razî, Kum'un H. VI. yüzyıldaki ilmî ortamını (İslami ilimlerdeki eğitimi durumunu) şöyle açıklar: "Kum'un yeterince teçhizatlı dinî medreseleri var. Büyük alimleri, üstatları ve müfessirleri yanı sıra farklı inançlara ait kitapların bulunduğu zengin kütüphaneleri de mevcut.”

Şeyh Abdulcelil Razî, fakih ve dinî önderlerin görkemli bir şekilde yaşattığı muasır ilmî medreselerin isimlerini kayda almıştır. Bu medreseler, şunlardan ibarettir:

Medres-i Saad Salt, Medrese-i Esiru’l-Mülk, Medrese-i Seyit Said İzzuddin Murtaza, Medrese-i Seyit Zeynuddin, Medrese-i Zuheyruddin Abdulaziz, Medrese-i Ebu’l-Hasan Kemîc, Medrese-i Şemsuddin Murtazâ, Medrese-i Murtaza Kebir ve Hz. Mâsume’nin Harem-i Şerifi’nin hemen yanında olan Medrese-i Astâne (başka bir adı da olabilir). Büyük bir olasılıkla bu medrese, şu anki Feyziye Medresesi’dir.[131]

Tarih-i Mezhebî-i Kum yazarı, yukarıdaki konuyu naklettikten sonra şöyle der: Hicrî VI. ve VII. yüzyıllarda yaşayan Selçuklular ile, Safevîler hükümeti dönemine kadar (H. 907) Kum ve Kum'da yaşayan alimlerin konumu müellif için tam olarak açık değil. Bu dönemler arasında Kum’da çeşitli olaylar gerçekleşmiş, birkaç kez halkı katliam edilmiş ve şehir harabeye çevrilmiştir…”[132]

X, XI ve XII. Yüzyıllarda Kum İlim Havzası (Safevîler Dönemi)

Safevî hânedanı, yaklaşık 240 yıl (H. 907-1148) İran'da hükümet etti. Şiî olan Safevî hükümdarları, Şiîliğin yayılmasında büyük rol oynadılar. Şia alimlerini destekleyerek onlara her türlü imkânı verdiler. Böylece ilmî havzalar İsfahan, Tebriz, Şiraz ve Kum gibi şehirlerde gitgide gelişerek yayıldı. Kum Kenti, resmen halkın ve İran hükümetinin ilgi odağı hâline geldi. Yıkılan medreseler onarıldı veya yeniden inşa edildi. Bu nedenle Şia’nın önde gelen alimleri, Kum İlim Havzası'nda tahsil ve tedrisle meşgul oldular. O dönemin seçkin alimlerinden bazıları şunlardır:

Esfar yazarı tanınmış filozof (hekim) Mevla Sadrâ Şirazî; döneminin önde gelen fakih ve filozoflarından Mevla Muhsin Feyz ve Mevla Abdurrezzak Feyyaz Lahicî (bu iki zât, aynı zamanda Mevla Sadrâ'nın damatlarıdır); oğlu Mirza Hasan Geylanî (ö. 1043 H.); Kadı Said;[133] Mevla Tahir Kummî vs.

Bazı tarihçiler, Safevîler döneminin iki büyük alimi Şeyh Bahaî ile Mir Fendereskî'nin de bir süre Kum İlim Havzası'nda kaldıklarını ve Feyziye Medresesi'nde odaları olduğunu yazar.[134]

Safevîler döneminde Kum’da yaşayan seçkin ve çalışkan alimlerin varlığı, o asırda Kum'da faal bir ilim havzasının bulunduğunu, çok sayıda medrese ve öğrenciye sahip olduğunu ve burada İslamî ilimlerin hemen hemen her dalında derslerin tedris edildiği anlaşılmaktadır.

O dönemlerde kurulan medreselerden bazıları şunlardır:

Feyziye Medresesi

Kum’un en eski medreselerinden biridir. Bu medreseyi bütün asırlarda dini eğitim alan talebelerin merkezi olarak adlandırmak mümkündür. Safevîler döneminde binası yenilendi. Kapısı Hz. Mâsume’nin Harem-i Şerifi'nin eski avlusuna açılan Feyziye Medresesi'nin güneye doğru bakan eyvanındaki yazıtlardan anlaşıldığı kadarıyla bu medrese, Safevîler döneminde yenilenmiştir. Bu onarımlar ise, ikinci Safevî şahı I. Tahmasib’in (ö. 984 H. K.) Hicrî 934 yılında yaptırdığı onarımlardır. Bazı tarihçiler, bu medresenin "Feyziye" olarak anılmasını büyük hekim, muhaddis ve fakih Mevla Muhsin Feyz’in (ö. 1091 H.) vaktiyle burada kalmasına bağlamışlardır.

Bir diğer gruba göre ise bu ismi, o dönemde medresede kalan hekim Abdurrezzak Feyyaz Lahicî’nin adından almıştır.

Müminiye Medresesi

IX. Safevî şahı Şah Sultan Hüseyin zamanında, Muhammed Mümin tarafından yapılmıştır. Son dönem mercilerinden merhum Ayetullah Uzma Mer'aşî Necefî'nin emriyle genişletilerek yeniden onarılmıştır.

Canihan Medresesi

Kum Merkez Camii'nin (Mescid-i Cami) büyük kapısının tam karşısındadır. Safevîler döneminde Cihangir Han adlı biri tarafından yaptırılmıştır.

Han Medresesi

Ayetullah Uzma Burucerdî Medresesi olarak da bilinir. Safevîler döneminde Mevla Muhsin Feyz’in öğrencilerinden Mehdi Kulu Han adında biri tarafından yapılmış, sonraları merhum Ayetullah Burucerdî tarafından yeniden inşa edilmiştir. Bu medrese, H. 1123 yılında tesis edilmiştir.[135]

Kacarlar Döneminde Kum İlim Havzası

Aralarında Fethali Şah ve Nasiruddin Şah'ın da bulunduğu Kacar şahları, Hicrî 1200-1339 yılları arası İran’da hüküm sürmüşlerdir. Bu asırda da büyük alimler Kum İlim Havzası'nda eğitim ve öğretimle meşgul idiler. Kum Kenti, Fethali Şah döneminin büyük taklit mercii Ayetullah Uzma Mirza Kummî’nin[136] de Kum’a yerleşmesiyle daha büyük önem kazanmıştır.

Bu asırda yeni birçok ilmî medreselerin yapılması veya onarılması, ilim havzasının yeni bir döneme geçtiğini göstermektedir. Mirza Kummî’nin Kum’a yerleşmesiyle ilim havzası genişlemiş, ortaya koyduğu zengin eserlerle bereketini sergilemiştir.

Safevîler döneminde Feyziye Medresesi'nin ilk onarımı, bu medresenin ortasındaki havuza kadar yapılmıştı. Fethali Şah döneminde (H. 1213-1214) genişletildi ve daha sonra yeniden restore edildi.

Daru’ş-Şifa Medresesi'nin ana binası Fethali Şah'ın emriyle yapıldı. Kâzi-i Kum yolunda yer alan Hacı Molla Sadık medresesi, Nasiruddin Şah hükümetinin ileri gelen devlet adamlarından Mirza Aga Han tarafından yapılmıştır.

Görüldüğü gibi Kum İlim Havzası, bu asırda yeni bir döneme girmiş, büyük gelişmeler kat etmiştir.

Havzanın Genişlemesinde Ayetullah Feyz’in Rolü

Kum İlim Havzası’nın tanınmış ve mümtaz şahsiyetlerinden biri de Merhum Ayetullah Uzma Mirza Muhammed Feyz’dir. Hicrî 1293 yılında Kum'da doğdu ve 27 Cemaziyülevvel 1370'te, 77 yaşındayken vefat etti. Kabr-i şerifi, Hz. Mâsume’nin Harem-i Şerifi’nin altın eyvanının karşısındaki eski avludadır.

Bu büyük insan, gerek dersleri, gerek yazdığı kitapları, gerekse eğittiği öğrencileriyle ilim havzasının güçlenmesinde ve genişlemesinde etkin rol oynamıştır.

Ayetullah Feyz, Hicrî 1340 yılında İslamî ilimlerin daha da genişlemesi ve ilmî havzanın güçlenmesi için Erak şehrinde oturan Ayetullah Uzma Şeyh Abdülkerim Hâirî’ye bir mektup yazarak onu Kum’a davet etti. Daha sonra, önceki mektubu sözlü olarak onaylamaları için bir grubu elçilikle görevlendirdi ve Erak’a gönderdi. Ayetullah Hâirî, o ve onun gibi değerli alimlerin ısrarları sonucu aynı yıl (H. 1340) Kum’a geldi.

Ayetullah Feyz, Aga Tevliyet'i de yanına alarak halkı bizzat kendi seferber etti. Hepsi birlikte Şah Cemal mahallesine gittiler ve Ayetullah Hâirî'yi sıcak bir şekilde karşıladılar. Ayetullah Hâirî, Hz. Mâsume’nin avlusuna vardığında akşam namazının vakti henüz girmemişti. Ayetullah Feyz, Yeni Avlu’da kendisinin kıldırdığı cemaat namazını Ayetullah Hâirî’ye bıraktı ve kendi de diğer alimlerle birlikte halkın arasına katılarak Ayetullah Hâirî’ye iktida etti. Ertesi akşam Ayetullah Feyz, cemaat namazı kılınan Harem-i Şerif’in avlusuna geldi. Ayetullah Hâirî, Ayetullah Feyz’i cemaat namazını kıldırmaya davet ettiyse de o, bunu kabul etmedi. Bunun üzerine Ayetullah Hâirî ona, “Mutlaka benim namaz kıldırmam gerekiyorsa, o zaman sizin bana iktida etmenizi istemiyorum” dedi. Ayetullah Feyz, Ayetullah Hâirî'nin bu isteğini kırmayarak Kum İmam Mescidi’nde cemaat namazı kıldırmaya başladı.

Böylece Ayetullah Feyz, kendi merciliğini Kum ilim havzasının gelişip güçlenmesi için feda ediyordu. Ama Ayetullah Hâirî'yi Kum’a davet etmesi ve onu sıcak bir şekilde karşılamasıyla havzanın güçlenmesi ve genişlemesi için büyük bir adım atmış oluyordu.

Onun hakkında ilgi çekici konulardan biri de şu ki: Ayetullah Feyz, namaz esnasında, kunut duasını okurken ruhunu yüce Allah’a teslim etti. Seksen bin kişi yağmur altında cenaze törenine katıldı. Cenaze namazını Ayetul-lah Hâirî kıldırdı. Vefat tarihini kabrinin üstüne kendi adı olan “Ayetullah el-Feyz” olarak yazmışlardır. Zira bu isim, ebcet hesabına göre onun vefat yılı olan 1370 sayısına denktir.

Bu değerli şahsiyeti, hayırlı dualarla yâd ediyoruz. Verdiği hizmetler her zaman hatıralarda yaşayacaktır.[137]

Havzanın Ayetullah Hâirî Tarafından Yeniden Tesisi

Kum İlim Havzasının inişli çıkışlı dönemleri olmuştur. Bununla birlikte iyi bir teşekkül ve akıcılığı olmamıştır. Havza, Ayetullah Mirza Kummî’nin vefatından sonra (1231 H.) yıllarca durgun bir dönem geçirdi. Bu dönemde hür düşünen, emin, salahiyetli, otorite sahibi bir alim, müçtehit, müdür ve yöneticinin eksikliği hissediliyordu. Bu şans ise, büyük taklit mercii Ayetullah Uzma Hâirî’ye nasip oldu. Bu büyük ilim ve amel adamının gelişiyle Havza öyle bir düzene kavuştu ki, onun, “Kum İlim Havzası’nın Yeni Kurucusu” olarak tanınmasına sebep oldu. Bu nedenle onu, Kum İlim Havzası'nın kurucusu olarak yâd etmek, doğru olsa gerek. Daha önce de değindiğimiz gibi Kum İlim Havzası'nın temeli daha İmam Sadık (a.s) döneminde  atılmış ve Ayetullah Hâirî tarafından da yeniden yapılandırılmıştır.

Ayetullah Hamaneî'nin 13 Âzer 1374'te Hz. Mâsume’-nin Harem-i Şerif'inde yaptığı konuşmada şöyle gelmiştir:

“Siz Kum halkının Ehl-i Beyt’e olan bağlılığı bundan 1200 yıl önceye dayanır. Bu özelliğinden dolayıdır ki (Kum) Şia tarihinde İslamî İlimler Havzası'nın en büyük şahsiyetlerini ağırlamıştır. Biz tarih boyunca; Merhum Ayetullah Hâirî (r.a) tarafından bu şehirde kurulan veya yenilenen, Merhum Ayetullah Uzma Burucerdî zamanında büyüyüp gelişen ve sonra değerli İmam ve büyük inkılapla azametinin doruk noktasına ulaşan böylesi bir mübarek havzaya dünyanın hiçbir yerinde sahip olmadık.”[138]

Ayetullah Hâirî, H. 1276 yılında Yezd’in Mehricerd Köyü'nde dünyaya geldi.[139] Yıllarca Necef, Kerbela ve Samirra’da tahsil ve tedrisle meşgul oldu. Hicrî 1332 yılında Erak alimlerinin daveti üzerine oraya giderek öğrenci yetiştirmeye başladı. Yine, Hicrî 1340 yılında ziyaret ve Nevruz dolayısıyla Kum’a geldi. İlim Havzası'nın alimleri ve halkın ısrarları sonucu Kum'a yerleşti ve şimdiki İlim Havzası'nın temelini attı.

Havzada yeniliklere imza atan Ayetullah Hâirî, sınav sistemini yürürlüğe sokarak talebelere aylık bağladı. Din hocalarına yönelik kılık kıyafet kanunu çıkardı. Bu büyük şahsiyetin ileriyi gören düşünceleri, büyük gayretleri ve güzel yönetimleri sonucu Kum medreseleri talebelerle doldu taştı. İslamî İlim Havzası'nda büyük bir değişim yaşandı ve Kum İslamî İlimler Havzası’nın adı dünyanın dört bir yanına yayıldı.

İşte bu nedenledir ki Ayetullah Hâirî, “Kum İslamî İlimler Havzası'nın Kurucusu” olarak bilinmektedir. Ayetullah Uzma Şeyh Muhammed Ali Erakî (r.a), Ayetullah Uzma Seyit Muhammed Rıza Gulpaygânî (r.a) ve İmam Humeynî (r.a) gibi büyük üstat ve taklit mercileri, Ayetullah Hâirî’nin bu havzadaki öğretiminin semerelerinden sadece bazılarıdır.

Bu dönemde Kum İslamî İlimler Havzası’nda okuyan talebe sayısı iki bine ulaşmıştı.

Ayetullah Burucerdî'nin Önderliği Döneminde Havza

Ayetullah Uzma Hacı Şeyh Abdülkerim Hâirî, Hicrî 17 Zilkade 1355'te vefat etti. Mezarı Hz. Mâsume’nin Harem-i Şerif'inin yanı başında bulunan Mescid-i Bâlaser’dedir.

İşin ilginç yanı şu ki; Ayetullah Hâirî’nin adı “Hacı Şeyh Abdülkerim Yezdî” olarak ele alındığında ebcet hesabına göre Kum'a giriş yılı ve İslamî İlimler Havzası'nın kuruluş yılı olan Hicrî Kamerî 1340 yılı ortaya çıkmaktadır. "Hacı Şeyh Abdülkerim" olarak ele alındığında da Şemsî 1299 yılına tekabül eden havzadaki düzenlemeler için Kum'a ayak bastığı yıl ortaya çıkmaktadır.

Merhum Ayetullah Seyit Sadruddin Sadr onun hakkında yazdığı bir kasidede vefat yılını ebcet hesabına göre şu cümleyle yazmıştır:

“Ledeyi’l kerimi halle dayfen indehu”

"O saygın kişi, Allah’ın dergâhına misafir geldi."

Bu cümle ebcet hesabına göre onun vefat yılı olan Hicrî 1355 yılına denktir.[140]

Ayetullah Hâirî’nin (r.a) vefatından sonra öğrencilerinden büyük alim ve taklit mercii üç şahsiyet (Ayetullah Uzma Seyit Muhammet Hüccet, Ayetullah Uzma Seyit Sadruddin Sadr, Ayetullah Uzma Seyit Muhammed Taki Hansarî) anlaşma ve dayanışma içerisinde İslamî İlimler Havzası’nın yönetimini üstlenerek bütünlüğünü sağladılar. Hicrî 1315'ten Ayetullah Burucerdî’nin gelişine kadar (Hicrî 1324) havzanın kalite ve verimi oldukça artış kaydetmişti.

Kum İslamî İlimler Havzası'nın büyük medreselerinden biri olan Hüccetiye Medresesi de o dönemlerde Ayetullah Hüccet'in önderliğinde faaliyet göstermiş ve bu artışa hız katmıştır. Bu da o dönemlerde havzadaki genişlemeyi ve talebe artışını açıkça göstermektedir.

Birçok parkı, bir mescidi, bir su deposu ve büyük bir avlusu bulunan Hüccetiye Medresesi, Feyziye ve Daru’ş-Şifa'dan sonra Kum İslamî İlimler Havzası'nın ikinci büyük talebe eğitim merkezidir.

Ayetullah Burucerdî’nin Kum’a Gelişi

Bu dönemde, Kum İslamî İlimler Havzası’nın ileri gelenleri arasında, büyük bir fakihin Kum’a gelmesi ve Havza’nın yönetimini üstlenmesi meselesi konuşuluyordu. Bu kişi, Burucerd şehrinde bulunan büyük taklit mercii Ayetullah Uzma Burucerdî idi.

Sonunda bu davet gerçekleşti ve Ayetullah Burucerdî Hicrî Şemsî 1324 yılında Kum’a geldi.

Kum’da ikâmet eden dönemin büyük alimlerinden Ayetullah Hansarî, Ayetullah Hüccet ve Ayetullah Sadr, Ayetullah Burucerdî’ye oldukça saygı duyuyorlardı. Ayetullah Hansarî, Hicrî Şemsî 1330 yılının Şehriver ayında; Ayetullah Hüccet, 29 Dey 1331 Şemsî’de ve Ayetullah Sadr 5 Dey 1332 Şemsî'de vefat etti.

Şianın iki büyük taklit mercilerinden Seyit Ebu’l-Hasan İsfahanî 13 Âban 1325 Şemsî'de ve Ayetullah Hacı Hüseyin Kummî de aynı yılın İsfend ayında Necef-i Eşref'te vefat ettiler. Böylece İran, Irak ve diğer ülkelerdeki Şiîler, Ayetullah Uzma Burucerdî'ye yöneldiler ve daha sonra tüm Şia dünyasının tek taklit mercii o oldu. Bu yüzden Kum İslamî İlimler Havzası, onun ve halkın özel teveccühü sayesinde hızlı bir ilerleme kaydederek kısa sürede büyük gelişmelere imza attı.

Ayetullah Burucerdî döneminde Havza, çeşitli açılardan büyümeye ve gelişmeye başladı. Medreseler, kütüphaneler, dersler, ilmî müzakereler, neşriyat, Arapça-Farsça dergiler ve yüksek düzey İslamî ilimler  yaygınlaştı. Onun önderliğinde Kum’da yaşayan talebe sayısı altı bine ulaştı.

Önceki dönemlerde bin ile iki bin arasında değişen talebe sayısının kısa sürede altı bine ulaşması, ne denli bir gelişme olduğunu açıkça göstermektedir.

Özetle; Kum İslamî İlimler Havzası, Ayetullah Burucerdî'nin önderliğinde (Şemsî 1324-1340 yılları arası) Caferî fıkhının büyük bir ilim ve kültür akademisi hâline geldi. Aynı zamanda bu gelişim, hem İran’da hem de dünya genelinde dinî, siyasî ve toplumsal değişimleri de beraberinde getirdi.

Bu asrın büyük üstatlarından ve Kum İslamî İlimler Havzası'nın temel taşlarından biri de, büyük üstat ve müderris İmam Humeynî (r.a) idi. Onun havzada verdiği dersler, Ayetullah Burucerdî’den sonra en kalabalık usul ve fıkıh derslerinden sayılıyordu.[141]

Ayetullah Uzma Burucerdî, 13 Şevval 1380 tarihinde (Şemsî 1340 yılında) vefat etti. Onun yokluğu, Şia dünyası ve Kum İslamî İlimler Havzası için büyük bir faciaydı.

Ayetullah Burucerdî’nin vefatından sonra İmam Humeyni, Ayetullah Uzma Gulpaygânî ve Ayetullah Uzma Necefî Mer'aşî gibi büyük merciler, Havza’nın önderliğini ele aldılar. Bu asırda özellikle İmam  Humeynî’nin (r.a) rehberliğinde Şah Pehlevî’ye karşı giriştiği siyasî mücadele Havza’nın başka bir döneme girmesine ve halkın Havza konusundaki duyarlılığını daha fazla artırmasına neden oldu. Zira Havza, haksızlıklara karşı yapılan mücadelenin daima merkezi olmuştu.

Halkın desteğini arkasına alan Havza'nın toplum üzerindeki etkisi gün geçtikçe arttı ve sonunda kültürel ve siyasî mücadelenin en görkemli merkezi olarak ortaya çıktı.

İslam inkılabının zafere ulaşmasından sonra İslamî İlimler Havzası yeni bir merhaleye girdi. Çeşitli alanlarda ilgi odağı haline geldi. Yurt içinden ve yurt dışından gelen talebe sayısı kısa sürede 30 bine ulaştı.

İslamî İlimler Havzası'nın Parlak Eserleri ve Bu Havzada Yetişen Büyük Şahsiyetler

İslamî İlimler Havzası'nın asıl hedefi, İslamî ilimlerin, özellikle de Caferî fıkhının eğitimi ve tebliğidir. Yani, insanların din işlerini ve sorumluluklarını her yönüyle öğrenmelerini sağlamaktır. Şu halde İslamî İlimler Havzası'nın asıl hedefi iki temel üzerine kuruludur:

1- İslam’ın tüm yönleriyle tanınması.

2- İnsanların bilinçlendirilmesi: Bu konuda İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor:

“Kum, ilim ve fazilet merkezi olacak, onun vesilesiyle yeryüzünde dinî açıdan mustazaf  kalmayacaktır."[142]

Yine, başka bir yerde şöyle buyuruyor:

“İlim, doğudan batıya bütün beldelere Kum’dan yayılacak, Allah’ın hücceti herkese tamam olacak, oradan kendisine ilim ve dinin ulaşmadığı kimse kalmayacak ve sonra Hz. Kaim [İmam Mehdi (.af)] zuhur edecektir."[143]

Kum İslamî İlimler Havzası’nın önemli eserleri çoktur. Birçok ilim adamı, orada yetişmiştir. Şimdi, havzanın yetiştirdiği bazı ilim adamlarından ve insanlığa kazandırdığı önemli eserlerinden birkaçını zikredeceğiz:

1- Havza; fıkıh, usul, tefsir, edebiyat, mantık, ilm-i kelam, felsefe, ahlak vs. alanlarda değerli üstatlar yetiştirmiş ve bu üstatlar arasından büyük taklit mercileri çıkmıştır. Bunlardan bazıları hâlen hayatta olmakla beraber, bazıları da vefat etmiştir. el-Mizan tefsiri yazarı Allame Tabatabaî, Ayetullah Şehit Doktor Muhammed Hüseyin Beheştî, Ayetullah Hamaneî, Ayetullah Şehit Sadukî, Ayetullah Şehit Kuddusî gibi büyük şahsiyetler bu havzanın öğrencilerindendir.

2- Havzanın bir diğer semeresi de seçkin yazarlar ve araştırmacılar yetiştirmiş olmasıdır. Bunlar araştırma içerikli engin eserler yazmışlar, çeşitli dergiler yayınlamışlar ve büyük bir düşünce akımı başlatmışlardır.

3- Çeşitli kuruluşlarda yönetimde bulunan birçok seçkin müdürler: Şehit Ayetullah Sadukî, Şehit Ayetullah Kuddu-sî, Şehit Ayetullah Murtaza Mutahharî, Şehit Ayetullah Beheştî, büyük üstat Ayetullah Muhakkik Dâmad ve her biri ilim ve erdem örneği olan yüzlerce bilgin, araştırmacı ve ilim adamı bu havzada yetişmişlerdir.

4- Kum İslamî İlimler Merkezi, kendi çapında yüzden fazla araştırma merkezi kurmuştur.

5- Havza, gerek yurt içinde, gerekse dünya çapında görevlerini başarıyla sürdüren araştırmacılar, bilginler ve hatipler yetiştirmiştir. Bunlardan bazıları dünyanın çeşitli yerlerinde, çeşitli dillerde yaptıkları yayınlarla insanlığa ışık tutmakta ve dinî vazifelerini en güzel şekilde yerine getirmektedirler.

6- Havza, bünyesinde oldukça değerli ve bir o kadar önemli eserlerin bulunduğu büyük kütüphaneler tesis etmiştir. Bu eserlerin her biri, Müslümanlar için kalıcı birer kültür hazineleridir. Ayetullah Uzma Necefî Mer'aşî Kütüphanesi (r.a), İslamî Tebliğ Merkezî Kütüphanesi ve Feyziye Medresesi Kütüphanesi bunlardan bazılarıdır.

Bugün, Kum İslamî İlimler Havzası ve bu havzanın insanlığa kazandırdığı değerli eserlerinin gerek İran, gerekse dünya genelindeki konumu, İmam Sadık’ın (a.s) asırlar önce buyurduğu düzeye ulaşmıştır. Nitekim İmam (a.s) şöyle buyurmuştur:

“Kaim’in [İmam Mehdi’nin (a.f)] zuhurundan önce Kum, ilmin merkezi olacak ve oradan da doğudan batıya bütün diyarlara yayılacak, Allah’ın hücceti herkese tamam olacak (Allah, herkese hüccetini tamamlayacak), bu ilim ve din kaynağından faydalanmayan kimse kalmayacaktır.”[144]

Şunun da altını çizmek gerekir ki; yukarıda belirtilen eserlerden her biri, ötelerden beri sayısız parlak eserin kaynağı olmuş ve tarih boyunca da olmaya devam edecektir.

Sözgelimi İmam Humeynî (r.a), Şehit Murtaza Mutahharî ve Şehit Beheştî, bunlardan sadece birkaçıdır. İlim, din ve siyaset adamı olan bu değerli şahsiyetlerin sadece üçü, başlı başına siyasî, ilmî, içtimaî, dinî ve Havza'ya yönelik ilerlemede yüzlerce, hatta binlerce kitaba kaynak olmuşlardır. 

İmam Humeyni’nin Havzaya Getirdiği Yenilikler

İmam Humeynî’nin parlak yaşantısının iftiharlarından biri de Kum İslamî İlimler Havzası'nda oluşturduğu değişiklikler ve diğer havzaların bu değişiklikleri takip etmiş olmasıdır.

Back Index Next