Back
İÇİNDEKİLER

 

39- Babam ve Muhammed bin Hasan bin Velid metindeki mezkur senetle Ahmed bin Meysemî’den şöyle rivayet etmişlerdir: Bir grup ashap İmam Rıza (a.s)’ın etrafında toplanmış, Peygamber’den bir konu hakkında nakledilen, birbiriyle çelişikli gözüken iki hadis hakkında tartışıyorlardı. Bu ihtilaf konusunu İmam (a.s)’a sorunca da İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Allah-u Teala bazı şeyleri helal kılmış, bazı şeyleri haram kılmış ve bazı şeyleri de farz kılmıştır. Allah’ın haram kıldığını helal kılan, Allah’ın helal kıldığını haram kılan veya Allah’ın kitabında hükmü zikredilen, sünnette delili apaçık ortada olan ve bir neshedicisi de olmayan bir farzı ortadan kaldıran rivayetle amel edilemez. Zira Resulullah Allah’ın helal kıldığını haram edici, haram kıldığını helal edici ve Allah’ın farzlarını ve ahkâmını değiştirici konumda değildi. Bu konuda tümüyle Allah’a itaat eden, teslim olan ve Allah tarafından bir elçi konumundaydı. Nitekim Kur’an-ı Kerim'de buyurulmuştur: “Ben sadece bana vahyolana tâbi olurum.” Peygamber bu konuda Allah’a itaat ediyor ve Allah adına onun emrettiği hükümlerini tebliğ ediyordu.”

Ben şöyle arzettim: Bazen sizden bir konuda Peygamber’den bir hadis naklediliyor ki sünnette var, ama Kur’an’da yok. Sonra da sizden onun aksi nakledilmekte!

İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Bazen Resulullah bir şeyi haram olarak nehyetmiştir. Bu konuda Resulullah’ın nehyi Allah’ın nehyi ile uyum içindedir. Bazen de bir şeyi emretmekte; bu emir farz ve lazımdır. Bu da Allah’ın emirleriyle uyum içindedir. O halde Peygamber’den haram düzeyinde bir nehiy varsa, sonra aksi bir hüküm bildiren rivayetler naklediliyorsa o rivayetlerle amel etmek caiz değildir. Emrettiği hususlarda da durum aynıdır. Zira biz bir zaruret olmaksızın Resulullah’ın izin vermediği hususlarda izin vermeyiz ve emrettiğinin hilafına da bir şeyi emretmeyiz. Hakeza Resulullah’ın haram kıldığını helal, helal kıldığını da haram kılmayız. Peygamber Allah’ın emirlerine tabi ve teslim olduğu gibi biz de Resulullah’ın emirlerine tabi ve teslimiz. Allah-u Teala şöyle buyuruyor: “Peygamber size ne verirse onu alın, sizi neden men ederse ondan geri durun; Allah'tan sakının, doğrusu Allah'ın cezalandırması çetindir.” (Haşr/7)

Bazen de Peygamber  bazı şeylerden nehyetmiştir. Ama bu nehiy haramdan değil, mekruhdan nehiydir. Bazen de bazı şeyleri emretmiştir. Ama bu emri farz olan emir değildir. Dinde fazilete ve tercih edilen şeye delalet eden bir emirdir. Böylece insanları mazur olsun veya olmasın onunla amel edip etmeme noktasında özgür bırakmıştır. O halde Peygamber kerahet olarak bir şeyden nehyedince veya müstahab olarak bir şeyi emredince Peygamber onu yapıp yapmama noktasında ruhsat vermiş demektir. Bizden,  biri bir şeyi emreden ve diğeri onu reddeden iki rivayeti de bir kişi nakletmişse onu inkâr etmeyin. Bu rivayetler ravisi bir, sahih ve meşhur rivayetler ise o zaman onların biriyle, ya ikisiyle ya da istediğin ile amel etmen gerekir. Bu konuda Resulullah’a teslim olma veya kesin bir ilmi olmadığı hasebiyle bizden veya Peygamber’den olduğunu reddetme noktasında ruhsatınız vardır. Bunu inat, küfür ve Peygamber’e teslim olmamak üzere terk eden kimse azim olan Allah’a şirk koşmuş sayılır.

O halde birbiriyle çelişen iki rivayetle karşılaşınca her şeyden önce onları Allah’ın kitabına takdim edin. O halde Allah’ın kitabındaki helal ve haramlarla uyum arzediyorsa amel edin, değilse Peygamber’in sünnetine takdim edin. O halde Resulullah’ın sünnetinde hükmü var ise, örneğin haram şeklinde bir nehiy veya farz olan bir emir varsa o sünnetle uyum arzeden rivayetlerle amel edin. Yok eğer mekruh şeklinde bir nehiy varsa, ayrıca bir de muhalif (çelişen) ayrı bir rivayet varsa o halde Resulullah’ın nehyettiği, haram değil kerih gördüğü şey hususunda ruhsat vardır demektir. Burada her iki rivayetle de amel etmek mümkündür. İnsan burada teslim, tabi olma veya Resulullah’a irca etme noktasında ihtiyar ve irade sahibidir. Bunlar dışında kalan şeylerin ilmini bize irca edin. Biz ona daha evlayız. Kendi görüşünüzü belirtmeyin. Şüpheli şeyler hususunda ihtiyat ve dikkat ediniz. Nezdimizden bir beyan ve açıklama buluncaya kadar araştırın, kendi aranızda mevzu bahis ediniz.”

 

40- Babam metindeki mezkur senetle İbrahim bin Ebu Mahmud’dan şöyle rivayet etmiştir: İmam Rıza (a.s)’a; kusma, burun kanaması, irin ve kanın abdesti bozup bozmadığını sordum, şöyle buyurdu: “Bunların hiç birisi abdesti bozmaz.”

 

41- Babam mezkur senetle Zekeriyya bin Adem’den şöyle rivayet etmiştir: İmam Rıza (a.s)’a makattaki sivilcelerden çıkan irinin abdesti bozup bozmadığını sordum şöyle buyurdu: “Abdesti bozan üç şeydir: İdrar, dışkı ve yellenme”[67]

42- Babam metindeki mezkur senetle Hasan bin Ali Veşşa’dan şöyle nakletmektedir: İmam Rıza (a.s)’a şöyle sordum: Birinin elinde bir yara varsa ve yaranın üzerine de merhem sürmüşse abdest alırken o merhem sürdüğü yeri yıkama yerine meshetmesi caiz midir? İmam şöyle buyurdu: “Evet, üzerine meshederse yeterlidir.”

 

43- Babam metindeki mezkur isnatla Ahmed bin Muhammed bin İsa’dan, o da babası Muhammed bin İsa’dan şöyle nakletmektedir: İmam Rıza (a.s)’a şunu sordum: Adamın birisi abdestini aldıktan sonra yüzünün bir bölümüne suyun değmediğini anlarsa ne yapmalıdır? İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Abdest alırken ıslattığı uzuvlarındaki ıslaklıkla orayı ıslatırsa yeterlidir.”

 

44- Abdulvahid Nişaburî metindeki mezkur isnatla Fazl bin Şazan’dan nakletmektedir: İmam Rıza (a.s)’ın şöyle buyurduğunu işittim: “İmam Hüseyin (a.s)’ın kesik başını Şam’a  götürdüklerinde Yezid (Allah lanet etsin) onu bir kenara bırakmalarını emretti. Sonra da yanına bir sofra kurdurttu, arkadaşlarıyla o sofrada yemek yedi ve şarap içti. Ardından İmam Hüseyin (a.s)’ın kesik başını bir leğen içinde tahtının yanına koymalarını emretti. Leğenin üzerine de satranç tahtasını koyup üzerinde satranç oynadılar. İmam Hüseyin'i, babası ve dedesini alayla anıyor, ihanette bulunuyorlardı. Satrançta yenince şarabını alıyor ve üç defa yudumluyordu. Bardağından geri kalanı da İmam Hüseyin (a.s)’ın kesik başının bulunduğu leğenin yanına döküyordu.”

İmam (a.s) daha sonra şöyle buyurdu: “O halde bizim Şiilerimiz şarap içmemeli ve satranç oynamamalıdır. Şarap ve satrancı görünce İmam Hüseyin’i hatırlayan ve Yezid ve Al-i Yezid’e lanet eden kimsenin günahları yıldızlar sayısınca da olsa Allah affeder.”

 

45- Babam babasından, o da babalarından, onlar da Ali bin Ebu Talib’den, o da Peygamber’den şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Düşmanlarımızın elbisesini giymeyin, düşmanlarımın yemeğini yemeyin, düşmanlarımın yolundan gitmeyin. Aksi taktirde onlar benim düşmanım olduğu gibi siz de benim düşmanım olursunuz.”

 

46- Abdulvahid bin Muhammed bin Ubdus Attar metindeki mezkur senetle Fazl bin Şâzan’dan şöyle dediğini nakletmektedir: “Adalet ve ihsan üzere davranmak nimetin devamının ilanıdır. Güç ve kuvvet sadece Allah’ındır.”

 

Rey şehrinde ikamet eden Ebu Câfer Muhammed bin Ali bin  Hüseyin bin Mûsa bin Babeveyh el-Kummî  Fakih’in (Allah taatine yardımcı, rızasına muvaffak kılsın) yazdığı “Uyun-u Ahbar’ir Rıza” kitabının birinci cildi burada bitti. Kitabın bir sonraki cildinde de İmam Rıza (a.s)’dan toplanan rivayetler yer alacaktır.

 

Back Index