GERİ İNDEKS İLERİ

30- Saadet ve mutluluğun doruğuna imanla çıkılır. /4323

31ـ الإيمانُ نَجاةٌ/ 185.

31- İman, kurtuluştur. /185

32ـ ثَمَرَةُ الإيمانِ الفَوْزُ عِنْدَ اللهِ/ 4587.

32- İmanın meyvesi, Allah katındaki kurtuluştur. /4587

33ـ ثَمَرَةُ الإيمانِ الرَّغْبَةُ في دارِ البَقاءِ/ 4652.

33- İmanın meyvesi, kalıcı yurt için rağbet etmektir. /4652

34ـ ثَلاثٌ مَنْ كُنَّ فيهِ كَمُلَ ايمانُهُ: العَقْلُ، وَالحِلْمُ، وَالعِلْمُ/ 4658.

34- Üç şeye sahip olan kimsenin imanı kâmildir: Akıl, hoşgörü, ilim. /4658

35ـ ثَلاثٌ مَنْ كُنَّ فيهِ اسْتَكْمَلَ الإيمانَ: مَنْ أذا رَضىَ لَمْ يُخْرِجْهُ رِضاهُ اِلى باطِلٍ، وَإذا غَضِبَ لَمْ يُخْرِجْهُ غَضَبُهُ عَنْ حَقٍّ، وَإذا قَدَرَ لَمْ يَأخُذْ ما لَيْسَ لَهُ/ 6668.

35- Üç şeye sahip olan kimse, imanını kâmil etmiştir: Razı olduğunda rızası onu bâtıla yönlendirmeyen, gazap ettiğinde gazabı onu haktan ayırmayan ve kudreti olduğunda hakkı olmadığı şeyi almayan kimse. /6668

36ـ ثَلاثٌ مَنْ كُنَّ فيهِ فَقَدْ أكْمَلَ الإيمانَ: العَدْلُ في الغَضَبِ وَالرِّضا، وَالقَصْدُ في الفَقْرِ وَالغِناءِ وَاعْتِدالُ الخَوْفِ وَالرَّجاءِ/ 4671.

36- Üç şeye sahip olan kimse, gerçekten de imanını kâmil etmiştir: Gazapta ve hoşgörülükte adil olmak, fakirlikte ve zenginlikte eşit olmak, korku ve ümitte dengeli olmak. /4671

37ـ ثَلاثٌ مِنْ كُنُوزِ الإيمانِ: كِتْمانُ المُصيبَةِ، وَالصَّدَقَةُ، وَالمَرَضُ/ 4672.

37- Üç özellik imanın hazinelerindendir: Musibeti, sadakayı ve hastalığı gizlemek. /4672

38ـ حُسْنُ العَفافِ، وَالرِّضا بِالْكَفافِ مِنْ دَعائِمِ الإيمانِ/ 4838.

38- İffetli olmak ve elde-avuçtakine kanaat etmek, imanın esaslarındandır. /4838

39ـ خَفْضُ الصَّوْتِ وَغَضُّ البَصَرِ، وَمَشْيُ القَصْدِ، مِنْ أمارَةِ الإيمانِ وَحُسْنِ التَّدَيُّنِ/ 5273.

39- Sesi alçaltmak, göz yummak ve orta yolu yürümek imanın alametlerinden ve dindarlığın güzelliğindendir. /5073

40ـ دَوامُ الطّاعاتِ، وَفِعْلُ الخَيْراتِ، وَالمُبادَرَةُ اِلى المَكْرُماتِ مِنْ كَمالِ الإيمانِ، وَأفْضَلِ الإحْسانِ/ 5141.

40- Daima (Allah'a) itaat etmek, hayır işler yapmak ve iyilikte yarışmak, imanın kemalinden ve ihsanın üstünlüğündendir. /5141

41ـ زَيْنُ الإيمانِ الوَرَعُ/ 5468.

41- İmanın süsü takvadır. /5468

42ـ وَقالَ (ع) في ذِكْرِ الإيمانِ: زُلْفى لِمَنِ ارْتَقَبَ، وَثِقَةٌ لِمَنْ تَوَكَّلَ، وَراحَةٌ لِمَنْ فَوَّضَ، وَجُنَّةٌ لِمَنْ صَبَرَ/ 5497.

42- (İman), kendini kontrol eden için bir mevki, tevekkül eden için bir güvence, işlerini (Allah'a) havale eden için bir rahatlık ve sabreden için bir kalkandır. /5497

43ـ زَيْنُ الإيمانِ طَهارَةُ السَّرائرِ، وَحُسْنُ العَمَلِ في الظّاهرِ/ 5504.

43- İmanın süsü gizlide, amelin güzelliği ise aşikârda temiz olmaktır. /5504

44ـ سَلُوا اللهَ الإيمانَ وَاعْمَلُوا بِمُوجَبِ القُرْآنِ/ 5649.

44- Allah'tan iman isteyin ve Kurân'ın vaciplerine amel edin. /5649

45ـ شَرُّ الإيمانِ ما دَخَلهُ الشَّكُّ/ 5724.

45- En kötü iman, içine şüphenin girdiği imandır. /5724

46ـ صَلاحُ الإيمانِ الوَرَعُ، وَفَسادُهُ الطَّمَعُ/ 5724.

46- İmanın salahı takva, fesadı ise tamahtır. /5798

47ـ صِدْقُ الإيمانِ، وَصَنايعُ الإحْسانِ، أفْضَلُ الذَّخائِرِ/ 5814.

47- İmanda samimi olmak ve ihsan etmek, hazinelerin en üstünüdür. /5814

48ـ صُنْ إيمانَكَ مِنَ الشَّكِّ: فَإنَّ الشَّكَّ يُفْسِدُ الإيمانَ كَما يُفْسِدُ المِلْحُ العَسَلَ/ 5822.

48- İmanını şüpheden koru! Zira şüphe, tuzun balı bozduğu gibi imanı bozar. /5822

49ـ عَلَيْكُمْ بإخْلاصِ الإيمانِ فَإنَّهُ السّبيلُ اِلى الجنّةِ وَالنّجاةُ مِنَ النّارِ/ 6167.

49- İmanınızı ihlaslı kılın! Zira iman, ateşten kurtuluşa ve cennete uzanan bir yoldur. /6167

50ـ علَى الصِّدْقِ وَالأمانَةِ مَبْنَى الإيمانِ/ 6198.

50- İman, doğruluk ve emanettarlık üzere inşa edilmiştir. /6198

51ـ غايَةُ الإيمانِ الإيقانُ/ 6346.

51- İmanın en yüce mertebesi, yakîn sahibi olmaktır. /6346

52ـ غايةُ الإيمانِ الموالاةُ في اللهِ، وَالمُعاداةُ في اللهِ، وَالتّباذُلُ في اللهِ، والتّواصُلُ في اللهِ سُبحانَهُ/ 6378.

52- İmanın en yüce mertebesi; Allah için dostluk etmek, Allah için düşmanlık etmek, Allah için bağış yapmak ve Allah için vuslat etmektir. /6378

53ـ فَمِنَ الإيمانِ ما يَكُونُ ثابِتاً مُسْتَقِرّاً في القُلُوبِ وَمِنْهُ مَا يَكُونُ عَوارِىَ بَيْنَ القُلُوبِ وَالصُّدُورِ/ 6592.

53- Bazı imanlar var ki kalplerde yer edinmiştir, yerleşmiştir oraya; bazıları da var ki kalplerle sinelerin arasındadır, ödünç almıştır orayı. /6592

54ـ فَرَضَ اللهُ سُبحانَهُ الإيمانُ تَطْهيراً مِنَ الشّرْكِ/ 6608.

54- Allah, imanı şirkten temizlenmek için farz kıldı. /6608

55ـ قَدْ أوْجَبَ الإيمانُ عَلى مُعْتَقِدِهِ إقامَةَ سُنَنِ الإسْلامِ وَالفَرْضِ/ 6708.

55- Gerçekten de iman, ona inanana, İslam'ın kurallarını ve farzlarını yerine getirmeyi vacip kılmıştır. /6708

56ـ قَوُّوا إيمانَكُمْ (قَوِّ إيمانَكَ) بِاليَقينِ فَإنّهُ أفْضَلُ الدّينِ/ 6797.

56- İmanınızı yakînle güçlendirin. Zira iman, dinin en üstünüdür. /6797

57ـ كَيْفَ يَجِدُ حَلاوَةَ الإيمانِ مَنْ يُسْخِطُ الحقَّ؟!/ 7004.

57- Hakkı gazaba getiren, imanın tadını nasıl alır? /7004

58ـ كَسْبُ الإيمانِ لُزُومُ الْحَقِّ، وَنُصْحُ الخَلْقِ/ 7222.

58- İmanın getirisi, haktan ayrılmamak ve halka yol göstermektir. /7222

59ـ كَذِبَ مَنِ ادَّعى الإيمانَ وَهُوَ مَشْغُوفٌ (مَشْعُوفٌ) مِنَ الدُّنْيا بخُدَعِ الأمانيِّ وَ زُورِ المَلاهي/ 7238.

59- Dünyadan yana kendini boş hayallere kaptıran ve gününü boş eğlencelerle geçiren kimsenin iman iddiası yalandır. /7238

60ـ لقاحُ الإيمانِ تَلاوَةُ القُرْآنِ/ 7633.

60- İmanın aşısı Kurân okumaktır. /7633

61ـ مَنِ ارْتابَ بالإيمانِ أشرَكَ/ 8485.

61- İmandan yana şüphe eden şirke düşer. /8485

62ـ مَنْ لا إيمانَ لهُ لا أمانةَ لهُ/ 8762.

62- İmanı olmayanın emanettarlığı da olmaz. /8762

63ـ مَنْ أحبَّ أنْ يكمُلَ إيمانُهُ فَلْيَكُنْ حُبُّهُ للهِ، وَبُغْضُهُ للهِ، وَرِضاهُ للهِ، وَسَخَطُهُ للهِ/ 8897.

63- İmanının kâmil olmasını dileyen Allah için sevsin, Allah için buğzetsin, Allah için hoşgörülü olsun ve Allah için gazap etsin. /8897

64ـ مَنْ أعْطى في اللهِ، وَمَنَعَ في اللهِ، وَأحَبَّ في اللهِ، وأبْغَضَ في اللهِ، فَقَدِ اسْتَكْمَلَ الإيمانَ/ 9031.

64- Allah yolunda bağışta bulunan, Allah için engelleyen, Allah için seven ve Allah için buğzeden, imanını tekmil etmiştir. /9031

65ـ مِلاكُ الإيمانِ حُسْنُ الإيقانِ/ 9726.

65- İmanın ölçüsü yakînin güzelliğidir. /9726

66ـ نجا مَنْ صَدَ   قَ إيمانُهُ وَهُدِىَ مَنْ حَسُنَ إسْلامُهُ/ 9996.

66- İmanı doğru olan kurtulmuş, İslam'ı güzel olan hidayet olmuştur. /9996

67ـ لا شَرَفَ أعْلى مِنَ الإيمانِ/ 10624.

67- İmandan daha üstün şeref yoktur. /10624

68ـ لا وَسيلَةَ أنجَحُ مِنَ الإيمانِ/ 10662.

68- İmandan daha kurtarıcı bir vesile yoktur. /10662

69ـ لا إيمانَ كَالحيَاءِ وَالسَّخاءِ/ 10753.

69- Hayâ ve cömertlik gibi iman yoktur. /10753

70ـ لا يَنْفَعُ الإيمانُ بِغَيرِ تَقْوى/ 10828.

70- Takvasız imanın faydası olmaz. /10828

71ـ لا يَكْمُلُ إيمانُ عَبْدٍ حَتّى يُحِبَّ مَنْ أحَبَّهُ اللهُ سُبْحانهُ، وَيُبْغِضَ مَنْ أبْغَضَهُ اللهُ سُبْحانهُ/ 10849.

71- Allah'ın sevdiğini sevmedikçe ve buğzettiğine buğzetmedikçe kulun imanı kâmil olmaz. /10849

72ـ لا يَصْدُقُ إيمانَ عَبْدٍ حَتّى يَكونَ بما في يَدِ اللهِ سُبْحانَهُ أوْثَقَ مِنْهُ بِما في يَدِهِ/ 10850.

72- Allah'ın elinde olana kendi elinde olandan daha fazla güvenmeyen kulun imanı sadık değildir. /10850

73ـ لا شَيْءَ يَدَّخِرُهُ الإنْسانُ كَالإيمانِ باللهِ وصَنايعِ الإحْسانِ/ 10862.

73- İnsan için Allah'a iman etmek ve ihsanda bulunmak gibi hazine yoktur. /10862

74ـ يُسْتَدَلُّ عَلى إيمانِ الرّجُلِ بِالتّسْليمِ وَلُزُومِ الطّاعَةِ/ 10955.

74- Kişi için imanın kanıtı, teslimiyet ve itaattir. /10955

75ـ يُسْتَدَلُّ عَلى الإيمانِ بِكِثْرَةِ التُّقى، وَمِلْكِ الشَّهْوَةِ، وَغَلَبَةِ الْهَوى/ 10968.

75- İman; takvanın çokluğu, şehvete hakim olma ve heva-hevesi alt etmeyle kanıtlanır. /10968

76ـ يَحْتاجُ الإيمانُ إلى الإيقانِ/ 11019.

76- İman, yakîne muhtaçtır. /11019

77ـ يَحتاجُ الإيمانُ الى الإخلاصِ/ 11022.

77- İman, ihlasa muhtaçtır. /11022

78ـ مَنْ صَدَّقَ اللهَ سُبْحانَهُ نَجى/ 9073.

78- Allah'ı doğrulayan kurtulmuştur. /9073

79ـ أصْلُ الإيمانِ حُسْنُ التَّسْليمِ لأمْرِ اللهِ/ 3087.

79- Asıl iman, en güzel şekilde Allah'ın emrine teslim olmaktır. /3087

80ـ آمِنْ تأمَنْ/ 2261.

80- İman et, güvende ol. /2261

 

MÜMİN

1ـ المؤمِنُ صَدُوقُ اللّسانِ، بَذُولُ الإحْسانِ/ 1596.

1- Mümin, dili doğru, ihsanı bol olandır. /1596

2ـ المؤمِنُ يَقْظانٌ يَنْتَظِرُ إحْدى الْحَسَنَتَيْنِ/ 1639.

2- Mümin uyanıktır; iki güzellikten birini bekler. /1639

3ـ المؤمِنُ عَفيفٌ، مُقْتَنِعٌ، مُتَنَـزِّهٌ، مُتَوَرِّعٌ/ 1730.

3- Mümin iffetli, kanaatkâr, nezih ve takvalıdır. /1730

4ـ المُؤمِنُ مَنْ كانَ حُبُّهُ للهِ، وَبُغْضُهُ للهِ، وَأخْذُهُ للهِ، وَتَرْكُهُ للهِ/ 1742.

4- Mümin Allah için seven, Allah için buğzeden, Allah için alan ve Allah için bırakan kimsedir. /1742

5ـ المؤمِنُ شاكِرٌ في السَّرّاءِ، صابِرٌ في البَلاءِ، خائِفٌ في الرَّخاءِ/ 1743.

5- Mümin iyi günde şükreden, kötü günde sabreden ve genişlikte korkan kimsedir. /1743

6ـ المؤمِنُ عَفيفٌ في الغِنى، مُتَنَـزَّهٌ عَنِ الدّنْيا/ 1744.

6- Mümin, bollukta iffetini koruyan, dünyadan yana nezih olan kimsedir. /1744

7ـ المؤمِنُ بَيْنَ نِعْمَةٍ وَخَطيئَةٍ لا يُصْلِحُهُما إلاّ الشّكْرُ وَالاسْتِغْفارُ/ 1775.

7- Mümin, nimet ile suç arasındadır. Şükür ve mağfiretten başka hiçbir şey onu düzeltmez. /1775

8ـ المؤْمِنُ عِزٌّ كَريمٌ، مأمُونٌ عَلى نَفْسِهِ، حَذِرٌ مَحْزُونٌ/ 1901.

8- Mümin; aziz, değerli, kendinden emin, ihtiyatlı ve hüzünlü kimsedir. /1901

9ـ المؤمِنُ دائمُ الذّكْرِ، كَثيُر الْفِكْرِ، عَلى النَّعْماءِ شاكِرٌ، وَفِي البَلاءِ صابِرٌ/ 1932.

9- Mümin; zikri daim, tefekkürü çok, nimetlere karşı şükreden ve belalara karşı sabreden kimsedir. /1932

10ـ المؤمِنُ حَييٌّ، غَنيّ، مُوقِنٌ، تَقيٌّ/ 1852.

10- Mümin; hayâlı, ihtiyaçsız, yakîn sahibi ve takvalı kimsedir. /1852

11ـ المؤمِنُ اذا سُئِلَ أسْعَفَ، وَإذا سَألَ خَفَّفَ/ 1825.

11- Mümin, kendisinden bir şey istendiğinde yardımcı olur; kendisi bir şey istediğinde de zora sokmaz. /1825

12ـ المؤمِنُ حَذِرٌ مِنْ ذُنُوبِهِ أبَداً يخافُ البَلاءَ وَيَرْجُو رَحْمَةَ رَبِّهِ/ 1782.

12- Mümin; daima günahlarından sakınan, belalardan korkan ve rabbinin rahmetine ümitli olan kimsedir. /1782

13ـ المؤمِنُ الدُّنْيا مِضْمارُهُ، وَالْعَمَلُ هِمَّتُهُ، وَالْمَوْتُ تُحْفَتُهُ، وَالجنّةُ سَبْقَتُهُ/ 1945.

13- Dünya müminin meydanı, ameli çabası, ölümü hediyesi, cennet ise madalyasıdır. /1945

14ـ المؤمِنُ مَنْ طَهَّرَ قَلْبَهُ مِنَ الدَّنِيّةِ (الرّيْبَةِ)/ 1956.

14- Mümin, kalbini kötülüklerden temizleyendir. /1956

15ـ المؤمِنُ قَريبٌ أمْرُهُ، بَعيدٌ هَمُّهُ، كَثيرٌ صَمْتُهُ، خالِصٌ عَمَلُهُ/ 1964.

15- Mümin; işi yakın, tasası uzak, suskunluğu çok ve ameli halis olan kimsedir. /1964

16ـ المؤمِنُ علَى الطّاعاتِ حَريصٌ، وَعَنِ الْمَحارِمِ عَفٌّ/ 1994.

16- Mümin itaat konusunda hırslı, haramlar konusunda iffetlidir. /1994

17ـ المؤمِنُ نَفْسُهُ أصْلَبُ مِنَ الصَّلْدِ، وَهُوَ أذَلُّ مِنَ الْعَبْدِ/ 2064.

17- Müminin nefsi taştan daha sağlam, kuldan daha mütevazıdır. /2064

18ـ المؤمِنُ أذا نَظَرَ اعْتَبَرَ، وَإذا سَكَتَ تَفَكَّرَ، وَإذا تَكَلَّمَ ذَكَرَ، وَإذا اُعْطِيَ شَكَرَ، وَإذا ابتُلِيَ صَبَرَ/ 2075.

18- Mümin baktığında ibret alır, sustuğunda düşünür, konuştuğunda zikreder, (bir şey) verildiğinde şükreder ve belaya uğradığında sabreder. /2075

19ـ المؤمِنُ إذا وُعِظَ ازْدَجَرَ، وَإذا حُذِّرَ حَذِرَ، وَإذا عُبِّرَ اِعْتَبَرَ، وَإذا ذُكِّرَ ذَكَّرَ، وَإذا اُظْلِمَ غَفَرَ/ 2076.

19- Mümin, nasihat edildiğinde (kendine) mani olur, sakındırıldığında sakınır, bir şey anlatıldığında ibret alır, hatırlatıldığında yâd eder ve zulüm gördüğünde affeder. /2076

20ـ المؤمِنُ دأبُهُ زِهادَتُهُ، وَهَمُّهُ دِيانتُهُ، وَعِزُّهُ قَناعَتُهُ، وَجِدُّهُ، لآخِرَتِهِ، قَدْ كَثُرَتْ حَسَناتُهُ، وَعَلَتْ دَرَجاتُهُ، وَشارَفَ خَلاصَهُ ونَجاتَهُ/ 2103.

20- Müminin huyu zahitliği, gayreti diyaneti, izzeti kanaatidir; ciddiyeti ahireti içindir. Kuşkusuz, hayrı çok, makamı yücedir; kurtuluş ve esenliğiyle müşerref olmuştur. /2103

21ـ المؤمِنُ يَنْظُرُ إلى الدّنْيا بِعَيْنِ الاِعْتِبارِ، وَيَقْتاتُ فيها بِبَطْنِ الاضْطِرارِ، وَيَسْمَعُ فيها بأُذْنُ الْمَقْتِ وَالإبْغاضِ/ 2126.

21- Mümin dünyaya ibret gözüyle bakar; midesini zorunlu olduğu kadarıyla doyurur, düşman ve nefret kulağıyla dinler. /2126

22ـ اَلمؤمِنُونَ لأنْفُسِهِمْ مُتَّهِمُونَ، وَمِنْ فارِطِ زَلَلِهِمْ وَجِلُونَ، وَلِلدُّنْيا عائِفُونَ، وَإلى الآخِرَةِ مُشْتاقُونَ، وَإلى الطّاعاتِ مُسارِعُونَ/ 2134.

22- Müminler kendi nefislerine ithamda bulunurlar; geçmiş günahlarından korkarlar; dünyaya karşı isteksiz, ahirete karşı isteklidirler ve (Allah'a) itaatte birbirleriyle yarışırlar. /2134

23ـ المُؤمِنُ مَنْ تَحَمَّلَ أذَى النّاسِ، وَلا يَتَأذّى أحَدٌ بِهِ/ 2155.

23- Mümin, insanların eziyetine tahammül eden ve kimsenin ondan eziyet görmediği kimsedir. /2155

24ـ المؤمِنُ مَنْ وَقى دينَهُ بِدُنْياهُ، وَالْفاجِرُ مَنْ وَقى دُنْياهُ بِدينِهِ/ 2160.

24- Mümin, dinini dünyasıyla koruyan; günahkâr, dünyasını diniyle koruyan kimsedir. /2160

25ـ المؤمِنُ أمينٌ عَلى نَفْسِهِ، مُغالِبٌ (مجُاهِدٌ) لِهَواهُ وَحِسِّهِ/ 2204.

25- Mümin, kendinden emindir; heva ve hevesine galiptir. /2204

26ـ اِتّقُوا ظُنُونَ المُؤمِنينَ، فَإنَّ اللهَ سُبحانهُ أجْرَى الحَقَّ عَلى اَلْسِنَتِهِمْ/ 2508.

26- Müminlerin zannından çekin! Zira Allah, hakkı onların diliyle söyletir. /2508

27ـ أشْرَفُ المُؤمِنينَ أكْثرُهُمْ كَيْساً/ 3009.

27- Müminlerin en üstünü en zeki olanıdır. /3009

28ـ أفضلُ المُؤمنينَ إيماناً مَن كانَ للهِ أخْذُهُ، وَعَطاهُ، وَسَخَطُهُ، وَرِضاهُ/ 3278.

28- İman bakımından müminlerin en üstünü Allah için alan, Allah için veren, Allah için öfkelenen ve Allah için hoşnut olan kimsedir. /3278

29ـ إنّ المؤمنينَ مُشْفِقونَ/ 3416.

29- Müminler (birbirlerine karşı) şefkatlidirler. /3416

30ـ إنّ المؤمِنينَ وَجِلُونَ/ 3418.

30- Müminler (Allah'tan) korkarlar. /3418

31ـ إنّ بِشْرَ الْمُؤمِنِ في وَجْهِهِ، وَقُوَّتَهُ في دينِهِ، وَحُزْنَهُ في قَلْبِهِ/ 3454.

31- Müminin sevinci yüzünde, gücü dininde, hüznü kalbindedir. /3454

32ـ إنَّ المؤمِنَ لَيَسْتَحْيي إذا مَضى لَهُ عَمَلٌ في غَيرِ ما عُقِدَ عَلَيْهِ ايمانُهُ/ 3463.

32- Mümin, imanıyla bağdaşmayan bir şey başından geçtiğinde kesinlikle bundan hayâ eder. /3463

33ـ غايَةُ الْمُؤمِنِ الجنّةُ/ 6358.

33- Müminin gayesi cennettir. /6358

34ـ غِنى المؤمِنِ بِاللهِ سُبْحانَهُ/ 6394.

34- Müminin zenginliği Allah'tandır. /6394

35ـ قَدْ أحيا عَقْلَهُ، وَأماتَ شَهْوَتَهُ، وَأطاعَ رَبّهُ وَعَصى نَفْسَهُ/ 6703.

35- (Mümin) aklını canlı tutmuş, şehvetini öldürmüş, rabbine itaat etmiş ve nefsine karşı gelmiştir. /6703

36ـ كَمْ مِنْ مُؤمِنٍ فازَ بِهِ الصَّبْرُ، وَحُسْنُ الظَّنِّ/ 6963.

36- Nice müminler vardır ki sabır ve hüsnü zanları onları kurtarmıştır. /6963

37ـ كُنْ مُؤمِناً، تَقيّاً، مُتَقَنّعاً، عَفيفاً/ 7183.

37- Takvalı, kanaatkâr ve iffetli mümin ol. /7183

38ـ لِلْمُؤمِنِ عَقْلٌ وَفىٌّ، وَحِلْمٌ مَرْضِيٌّ، وَرَغْبَةٌ في الْحَسَناتِ، وَفِرارٌ مِنَ السَّيئاتِ/ 7365.

38- Müminin yeterli aklı, beğenilen sabrı vardır; hayırlara rağbet eder, kötülüklerden kaçar. /7365

39ـ لِلْمُؤمِنِ ثَلاثُ ساعاتٍ: ساعَةٌ يُناجي فيها رَبّهُ،وَساعَةٌ يُحاسِبُ فيها نَفْسَهُ، (وَساعةٌ يَرُمُّ فيها مَعاشَهُ) وَساعةٌ يُخَلّي بَيْنَ نَفْسِهِ وَلَذَّتِها فيما يَحِلُّ وَيَجْمُلُ/ 7370.

39- Müminin üç vakti vardır: Birinde rabbiyle münacat eder; birinde nefisini muhasebe eder; diğerini de nefsi ile zevkleri arasında helal olan şeylerde harcar. /7370

40ـ لا يَكْمُلُ إيمانُ الْمُؤمِنِ حَتّى يَعُدَّ الرّخاءَ فِتْنَةً، وَالْبَلاءَ نِعْمَةً/ 10811.

40- Rahatlığı fitne, belayı nimet saymadıkça müminin imanı kâmil olmaz. /10811

41ـ لا يُلفَى المؤمِنُ حَسُوداً، وَلا حَقُوداً، ولا بَخيلاً/ 10833.

41- Mümin ne haset eder, ne kin güder, ne de cimrilik eder. /10833

42ـ لا يَكُونُ المؤمِنُ إلاّ حَليماً، رَحيماً/ 1073.

42- Ağırbaşlı ve şefkatli olmadıkça mümin olunmaz. /1073

43ـ يَنْبَغي لِلْمُؤمِن أنْ يَسْتَحييَ إذا اتّصَلَتْ لَهُ فِكْرَةٌ في غَيْرِ طاعَةٍ/ 10924

43- İtaatten başka bir düşünceye kapıldığında mümine yakışan, ondan hayâ etmesidir. /10924

44ـ يَنْبَغي لِلْمُؤمِنِ أنْ يَلْزَمَ الطّاعَةَ، وَيَلْتَحِفَ الوَرَعَ وَالْقَناعَةَ/ 10925.

44- Mümine, itaate sarılmak, takva ve kanaat elbisesi giymek yaraşır. /10925

45ـ يُمْتَحَنُ المؤمِنُ بِالبَلاءِ، كَما يُمْتَحَنُ بِالنّار الخِلاصُ/ 11023.

45- Altının ateşle sınandığı gibi mümin de belayla sınanır. /11023

46ـ لِلْمُؤمِنِ ثَلاثُ عَلاماتٍ: الصّدْقُ، وَالْيَقينُ، وَقَصْرُ الأمَلِ/ 7370.

46- Müminin üç alameti vardır: Doğruluk, yakîn ve arzuları kısa tutmak. /7370

47ـ لَنْ يُلْقَى المؤمِنُ إلاّ قانِعاً/ 7408.

47- Mümin daima kanaatkârdır. /7408

48ـ لَيْسَ بمُؤمِنٍ مَنْ لَمْ يَهتَمَّ بإصْلاحِ مَعادِهِ/ 7531.

48- Ahiretini ıslah etmeye çalışmayan mümin değildir. /7531

49ـ لَوْ ضَرَبْتُ خَيْشُومَ المؤمِنِ عَلى أنْ يُبْغِضَنِي ما أبْغَضَني، وَلَوْ صَبَبْتُ الدُّنْيا بِجُمْلَتِها عَلى الْمُنافِقِ عَلى أنْ يُحِبَّني ما أحَبَّني/ 7571.

49- Bana buğzetsin diye müminin burnuna vursam, buğzetmez; beni sevmesi için münafığa dünyayı da versem, beni sevmez. /7571

50ـ مَنْ آمَنَ أمِنَ/ 7639.

50- İman eden güven bulur. /7639

51ـ مَنْ يُؤمِنْ يَزْدَدْ يَقيناً/ 7987.

51- İman edenin yakîni artar. /7987

52ـ مَنْ آمَنَ باللهِ لَجَأ إليهِ/ 8068.

52- Allah'a iman eden ona sığınmıştır. /8068

53ـ ما آمَنَ المؤمِنُ حَتّى عَقَلَ/ 9553.

53- Mümin, aklını kullanmadıkça iman etmiş sayılmaz. /9553

54ـ مَثَلُ المؤمِنِ كَالْاُتْرُجَّةِ طَيِّبٌ طَعْمُها وَريحُها/ 9879.

54- Mümin turunca benzer; tadı da güzeldir, kokusu da. /9879

55ـ هُدِىَ مَنْ أخْلَصَ إيمانَهُ/ 10015.

55- İmanını temizleyen hidayet olmuştur. /10015

56ـ هَمُّ المؤمِنِ لآخِرَتِهِ، وَكُلُّ جِدِّهِ لِمُنْقَلَبِهِ/ 10052.

56- Müminin uğraşı ahireti içindir; bütün çabasını oraya harcar. /10052

57ـ لا يَشبَعُ المُؤْمِنُ وَأخُوهُ جايعٌ/ 10691.


GERİ İNDEKS İLERİ