GERİ | İNDEKS | İLERİ |
254- Cahillerle arkadaşlık etmek, akılsızlığın alametlerindendir. /9299
255ـ لا تَتَّخِذَنَّ عَدُوَّ صَديقِكَ صَديقاً فَتُعاديَ صَديقَكَ/ 10342.
255- Asla dostunun düşmanıyla arkadaşlık etme; yoksa dostuna düşman olursun. /10342
256ـ لا عَيْشَ لِمَنْ فارَقَ أحِبَّتَهُ/ 10661.
256- Sevenlerinden ayrılan için hayat yoktur. /10661
257ـ لا خَيْرَ في صَديقٍ ضَنينٍ (ظَنينٍ) 10711.
257- Cimri dosttan hayır gelmez. /10711
258ـ لا يَكُونُ الصَّديقُ صَديقاً حتّى يَحْفَظَ اخاهُ في غَيْبَتِهِ وَنَكْبَتِهِ وَوَفاتِهِ/ 10821.
258- Gıyabında, dar günlerinde ve ölümünde arkadaşını gözetmeyen dost, dost değildir. /10821
259ـ لا تَقْطَعْ صَديقاً وَأنْ كَفَرَ/ 10196.
259- Nankör de olsa dosttan kopma. /10196
260ـ لا تَثِقْ بِالصَّديقِ قَبْلَ الخُبْرَةِ/ 10276.
260- Sınamadan önce dosta güvenme. /10257
261ـ لا تَعُدَّنَّ صَديقاً مَنْ لا يُواسي بِمالِهِ/ 10276.
261- Asla malıyla yardımcı olmayan kimseyi dost sayma. /10276
262ـ لا تَأمَنْ صَديقَكَ حتّى تَخْتَبِرَهُ وَكُنْ مِنْ عَدُوِّكَ على أشَدِّ الحَذَرِ/ 10301.
262- Sınamadıkça dostuna güvenme; düşmanından ise şiddetle kaçın. /10301
263ـ مَنْ أحسَنَ مُصاحَبَةَ الإخْوانِ اسْتدامَ مِنْهُمُ الوُصْلَةَ/ 8714.
263- Arkadaşlarıyla iyi dostluk eden aralarındaki bağı devamlı kılar. /8714
264ـ مَنْ بَصَّرَكَ عَيْبَكَ وَحَفِظَكَ في غَيْبِكَ فَهُوَ الصَّديقُ فَاحفَظْهُ/ 8746.
264- Ayıbın konusunda seni uyaran ve gıyabında seni gözeten kimse senin dostundur; o halde sen de onu gözet. /8746
265ـ مَنء لا صَديقَ لَهُ لا ذُخْرَ لَهُ/ 8760.
265- Dostu olmayanın hazinesi olmaz. /8760
266ـ مَنء دَعاكَ الى الدَّارِ الباقِيَةِ وَأعانَكَ علَى العَمَلِ لَها فَهُوَ الصَّديقُ الشَّفيقُ/ 8775.
266- Şefkatli dost, seni kalıcı yurda davet eden ve be uğurda amel etmeni sağlayan kimsedir. /8775
267ـ مِنْ سُوءِ الاختيارِ صُحْبَةُ الأشْرارِ/ 9308.
267- Kötü arkadaşlık, kötü seçimden doğar. /9308
268ـ ما تَأكَّدَتِ الحُرْمَةُ بِمِثلِ المُصاحَبَةِ والمُجاوَرَةِ/ 9528.
268- Hiçbir saygı, dostluk ve komşuluk konusunda onlar kadar vurgulanmamıştır. /9528
1ـ اَلأدَبُ أحَدُ الْحَسَبَيْنِ/ 1621.
1- Edep iki ölçüden biridir. /1621
2ـ اَلأدبُ في الإنْسانِ كَشَجَرَةٍ أصْلُها العَقلُ/ 2004.
2- İnsanda edep ağaca benzer; kökü ise akıldır. /2004
3ـ أشْرفُ حَسَبٍ حُسْنُ الأدبِ/ 2949.
3- En güzel ölçü iyi edeptir. /2949
4ـ أفْضلُ الأدبِ حِفْظُ المُرُوءَةِ/ 2987.
4- Mertliği korumak en üstün edeptir. /2987
5ـ أفْضلُ الأدبِ ما بَدَأْتَ بِهِ نَفْسَكَ/ 3115.
5- En üstün edep, onunla kendini öne atmandır. /3115
6ـ أفضلُ الأدبِ أنْ يَقِفَ الإنسانُ عِندَ حَدِّهِ وَلا يَتَعدَّى قَدْرَهُ/ 3241.
6- En üstün edep, sınırları gözetmek ve haddi aşmamaktır. /3241
7ـ أحسنُ الآدابِ ما كَفَّكَ عَنِ المَحارِمِ/ 3298.
7- En güzel edep, seni haramlardan sakındırandır. /3298
8ـ أكرَمُ حَسَبٍ حُسْنُ الأدَبِ/ 3319.
8- En güzel ölçü, güzel edeptir. /3319
9ـ إنَّ بِذَوي العُقُولِ مِنَ الحاجَةِ الَى الأدبِ، كَما يَظْمَأُ الزَّرْعُ الَى المَطَرِ/ 3475.
9- Akıl sahiplerinin edebe olan ihtiyacı, ekinin yağmura olan ihtiyacına benzer. /3475
10ـ إنَّ النَّاسَ إلى صالحِ الأدبِ أحْوَجُ مِنْهُمْ إلى الفِضَّةِ وَالذَّهَبِ/ 3590.
10- İnsanların güzel edebe olan ihtiyacı, altına ve gümüşe olan ihtiyaçlarından daha fazladır. /3590
11ـ الأدبُ أفْضَلُ حَسَبٍ/ 286.
11- Edep, en üstün haseptir. /286
12ـ الآدابُ حُلَلٌ مُجَدَّدَةٌ/ 534.
12- Edepler, yeni giysilerdir. /534
13ـ الأدبُ أحسنُ سَجِيَّةٍ/ 967.
13- Edep, en güzel huydur. /967
14ـ الأدبُ صُورَةُ العَقلِ/ 996.
14- Edep, aklın göstergesidir. /996
15ـ الأدبُ كَمالُ الرَّجُلِ/ 998
15- Edep, erkeğin kemalidir. /998
16ـ إنَّكَ مُقَوَّمٌ بِأدَبِكَ، فَزَيِّنْهُ بِالحِلْمِ/ 3813.
16- Şüphesiz, edebinle değer kazanırsın; öyleyse onu sabırla süsle. /3813
17ـ إنَّكُمْ إلى اكْتِسابِ الأدَبِ أحْوَجُ مِنْكُم الَى اكْتِسابِ الفِضَّةِ وَالذَّهبِ/ 3835.
17- Sizin edebe olan ihtiyacınız, altına ve gümüşe olan ihtiyacınızdan daha fazladır. /3835
18ـ بِالأدَبِ تُشْحَذُ الفِطَنُ/ 4333.
18- Zekâ, edeple sivrilir. /4333
19ـ بِئسَ النَّسَبُ سُوءُ الأدَبِ/ 4411.
19- Ne kötü şeydir kötü edep! /4411
20ـ ثَمَرةُ الأدبِ حُسْنُ الخُلْقِ/ 4603.
20- Edebin meyvesi güzel ahlaktır. /4603
21ـ حُسْنُ الأدَبِ يَستُرُ قُبْحُ النَّسَبِ/ 4813.
21- Güzel edep, nesebin çirkinliğini örter. /4813
22ـ حُسنُ الأدبِ خَيْرُ مُوازرٍ وَأفضلُ قَرينٍ/ 4815.
22- Güzel edep, en iyi arkadaş ve en üstün birlikteliktir. /4815
23ـ حُسنُ الأدب ِأفْضلُ نَسَبٍ وَأشرَفُ سَببٍ/ 4853.
23- Güzel edep, en üstün nesep ve en değerli vesiledir. /4853
24ـ حَسَبُ الأدبِ أشرَفُ مِنْ حَسَبِ النَّسَبِ/ 4893.
24- Edep üstünlüğü, nesep üstünlüğünden daha değerlidir. /4893
25ـ خَيْرُ مَا وَرَّثَ الآباءُ الأبناءَ الأدبُ/ 5036.
25- Babanın çocuğuna bıraktığı en hayırlı miras, edeptir. /5036
26ـ سَبَبُ تَزْكِيَةِ الأخلاقِ حُسْنُ الأدَبِ/ 5520.
26- Güzel edep, ahlâk temizliğinin nedenidir. /5520
27ـ طالبُ الأدَبِ أحزَمُ مِنْ طالِبِ الذَّهَبِ/ 6006.
27- Edep isteyen altın isteyenden daha basiretlidir. /6006
28ـ طَلَبُ الأدَبِ جَمالُ الحَسَبِ/ 6007.
28- Edebe talip olmak, hasebin güzelliğidir. /6007
29ـ علَيكَ بِالأدبِ فإنَّهُ زَيْنُ الحَسَبِ/ 6096.
29- Edebe riayet et; zira edep, hasebin süsüdür. /6096
30ـ قليلُ الأدَبِ خيْرٌ مِن كَثِيرِ النَّسَبِ/ 6734.
30- Az edep, çok nesepten daha iyidir. /6734
31ـ كُلُّ شَيْءٍ يَحْتاجُ إلى العَقْلِ، والعَقلُ يَحتاجُ الى الأدبِ/ 6911.
31- Her şey akla; akıl ise edebe muhtaçtır. /6911
32ـ كُلُّ الحَسَبِ مُتَناهٍ إلاّ العَقْلَ وَالأدَبَ/ 6912.
32- Her faziletin bir sonu vardır; ancak, akıl ve edep müstesna. /6912
33ـ كَفاكَ مُؤدِّباً لِنَفْسِكَ تَجَنُّبُ ما كَرِهْتَهُ مِنْ غَيْرِكَ/ 7077.
33- Başkalarında görüp de hoşlanmadığın şeyden kaçınman, edep olarak sana yeter. /7077
34ـ لَنْ يَنْجَعَ الأدَبُ حَتّى يُقارِنَهُ العَقْلُ/ 7412.
34- Aklı olmayana edep fayda vermez. /7412
35ـ مَنْ قَلَّ أدَبُهُ كَثُرَتْ مَساوِيهِ/ 8089.
35- Edebi az olanın kötülüğü çok olur. /8089
36ـ مَنْ وَضَعَهُ دَناءَةُ أدَبِهِ لَمْ يَرْفَعْهُ شَرَفُ حَسَبِهِ/ 8142.
36- Kötü edebin düşürdüğü kimseyi hasebinin üstünlüğü kaldırmaz. /8142
37ـ مَنْ ساءَ أدَبُهُ شانَ حَسَبَهُ/ 8167.
37- Edebi kötü olanın hasebi de kötü olur. /8157
38ـ مَنْ قَعَدَ بِه حَسَبُهُ نَهَضَ بِهِ أدَبُهُ/ 8167.
38- Hasebin oturttuğu kimseyi edep kaldırır. /8167
39ـ مَنْ أخَّرَهُ عَدَمُ أدَبِهِ لَمْ يُقَدِّمْهُ كَثافَةُ حَسَبِهِ/ 8168.
39- Edebin geri ittiği kimseyi hasebinin ağırlığı öne geçirmez. /8168
40ـ مَنْ كَلَفَ بِالأدَبِ قَلَّتْ مَساوِيهِ/ 8271.
40- Edebe düşkün olanın kötülükleri azalır. /8271
41ـ مَنِ اسْتُهْتِرَ بالأدَبِ فَقَدْ زانَ نَفْسَهُ/ 8278.
41- Edebe düşkün olan, kendini süslemiştir. /8278
42ـ مَنْ زادَ أدَبُهُ على عَقْلِهِ كانَ كالرَّاعي بَيْنَ غَنَمٍ كَثيرَةٍ/ 8886.
42- Edebi aklından çok olan kimse, koyun sürüsü içindeki çobana benzer. /8886
43ـ مَنْ لَمْ يَكُنْ أفْضَلَ خِلالِهِ أدبُهُ كانَ أهْوَنَ أحوالِهِ عَطَبُهُ/ 8981.
43- En güzel huyu edep olmayanın en kolay hâli, helak olmaktır. /8981
44ـ مَنْ لَمْ يَصْلُحْ على ادَبِ اللهِ لَمْ يَصْلُحْ على أدَبِ نَفْسِهِ/ 9001.
44- Allah'ın edebiyle ıslah olmayan, kendi edebiyle ıslah olmaz. /9001
45ـ نِعمَ قَرينُ العَقْلِ الأدَبُ/ 9894.
45- Edep, akla ne de güzel dosttur. /9894
46ـ نِعْمَ النَسَّبُ حُسْنُ الأدَبِ/ 9895.
46- Ne iyi neseptir, güzel edep. /9895
47ـ لا حَسَبَ كالأدبِ/ 10462.
47- Edep gibi hasep yoktur. /10462
48ـ لا زينَةَ كالآدابِ/ 10466.
48- Edep gibi süs yoktur. /10466
49ـ لا مِيراثَ كالأدَبِ/ 10480.
49- Edep gibi miras yoktur. 10480
50ـ لا حُلَلَ كالآدابِ/ 10491.
50- Edep gibi elbise yoktur. /10491
51ـ لا شرَفَ مَعَ سُوءِ أدَبٍ/ 10530.
51- Kötü edeple şeref olmaz. /10530
52ـ لا أدبَ لِسَيّءِ النُّطْقِ/ 10596.
52- Kötü konuşanın edebi olmaz. /10596
53ـ لا حَسَبَ أرفَعُ مِنَ الأدَبِ/ 10616.
53- Edepten daha üstün hasep yoktur. /10616
54ـ لا عَقْلَ لِمَن لا أدَبَ لَهُ/ 10769.
54- Edebi olmayanın aklı da olmaz. /10769
55ـ لا يُرَأَّسُ مَنْ خَلا عَنِ الأدَبِ وَصَبا إلى اللَّعَبِ/ 10875.
55- Edebi olmayan ve boş eğlencelere dalan kimseden lider olmaz. /10875
56ـ ثلاثٌ لَيْسَ عَلَيْهِنَّ مُسْتَزادٌ: حُسْنُ الادَبِ ومُجانَبَةُ الرَّيبِ، والكَفُّ عَنْ المَحارِمِ/ 4659.
56- Üç şey vardır ki, onlardan da öteye bir şey istenmez: Güzel edep, şüpheden kaçınmak ve haramdan sakınmak. /4659
1ـ اَلأذى يَجْلِبُ القِلى/ 581.
1- Eziyet, düşmanlık doğurur. /581
2ـ مَنْ كَفَّ أذاهُ لَمْ يُعانِدْهُ أحدٌ/ 8001.
2- Eziyet etmeyene kimse düşman olmaz. /8001
3ـ مَنْعُ أذاكَ يُصْلِحُ لَكَ قُلُوبُ عِداكَ/ 9784.
3- (Başkalarına) eziyet etmemeye çalışman, düşmanlarının kalbini senden yana ıslah eder. /9784
1ـ قِلَّةُ الأكلِ مِنَ العَفافِ، وَكَثْرَتُهُ مِنَ الإسْرافِ/ 6747.
1- Az yemek erdemden, çok yemek yemek israftandır. /6747
2ـ قِلَّةُ الأكلِ يَمْنَعُ كَثيراً مِنْ أعلالِ الجِسمِ/ 6768.
2- Az yemek, bedendeki çoğu hastalıkların önünü alır. /6768
3ـ كَمْ مِنْ أكْلَةٍ مَنَعَتْ أكَلاتٍ/ 6933.
3- Nice lokmalar vardır ki çoğu lokmalara mani olur. /6933
4ـ كَثرَةُ الأكلِ مِنَ الشَّرَهِ، والشَّرَهُ شَرُّ العُيوبِ/ 7110.
4- Çok yemek yemek tamahtandır; tamah ise, ayıpların en kötüsüdür. /7110
5ـ كَثرَةُ الأكلِ وَالنَّوْمِ تُفْسِدانِ النَّفْسِ وَتَجْلُبانِ المَضَرَّةَ/ 7120.
5- Çok yemek ve çok uyumak bedeni bozar, zararı çeker. /7120
6ـ كَثرَةُ الأكلِ تُذَفِّرُ (تُدْفِرُ)/ 7121.
6- Çok yemek yemek, koltuk altının kötü kokusunu ortaya çıkarır. /7121
7ـ كُنْ كالنَّحْلَةِ اذا أكَلَتْ أكَلَتْ طَيِّباً، وإذا وَضَعَتْ وَضَعَتْ طَيِّباً، وإذا وَقَعَتْ على عُودٍ لَمْ تُكَسِّرْهُ/ 7186.
7- Arı gibi ol; zira yemek yediğinde temiz yer, bir şey bıraktığında temiz bırakır ve bir dala konduğunda onu kırmaz. /7186
8ـ مَنْ قَلَّ أكْلُهُ صَفى فِكْرُهُ/ 8462.
8- Az yemek yiyenin düşüncesi temiz olur. /8462
9ـ مَنِ اقْتَصَرَ في أكْلِهِ كَثُرَتْ صِحَّتُهُ، وَصَلُحَتْ فِكْرَتُهُ/ 8803.
9- Yemeğinde sınır koyan kimsenin sıhhati artar, düşüncesi temiz olur. /8803
10ـ مَنْ كانَتْ هِمَّتُهُ ما يَدْخُلُ بَطْنَهُ كانَتْ قيمَتُهُ ما يَخْرُجُ مِنْهُ/ 8830.
10- Midesi için çalışan kimsenin değeri ondan çıkan kadardır. /8830
11ـ مَنْ كَثُرَ أكْلُهُ قَلَّتْ صِحَّتُهُ، وَثَقُلَتْ على نَفْسِهِ مَؤُونتُهُ/ 8903.
11- Çok yemek yiyenin sıhhati azalır; kendine olan zahmeti artar. /8903
1ـ خَرَقَ عِلْمُ اللهِ سُبْحانَهُ باطِنَ غَيْبِ السُّتَراتِ، وَأحاطَ بِغُمُوضِ عَقائِدِ السَّريراتِ/ 5053.
1- Allah'ın ilmi gizemlerle örtülü sırları yırtar, anlaşılmaz esrarlı düşünceleri kuşatır. /5053
2ـ كُلُّ مُسَمّىً بِالوَحْدَةِ غَيرُ اللهِ سُبْحانَهُ قَليلٌ، وَكُلَّ عَزيزٍ غَيرُهُ ذَليلٌ، وَكُلُّ قَويٍّ غَيرُهُ ضَعيفٌ، وَكُلُّ مالِكٍ غَيرُهُ مَمْلُوكٌ، وكُلُّ عالِمٍ غَيرُهُ مُتَعَلِّمٌ، وَكُلُّ قادِرٍ غيرُهُ يَقْدِرُ وَيَعْجِزُ/ 6877.
2- Allah'tan başka "teklik" ile isimlendirilen her şey azdır; ondan başka aziz olan her şey zelildir; ondan başka bütün güçlüler zayıftır; onun dışında bütün padişahlar köledir; ondan başka bütün bilginler öğrencidir ve ondan başka bütün kudret sahipleri acizdir. /6877
3ـ كُلُّ باطِنٍ عِندَ اللهِ جَلّتْ آلاؤُهُ ظاهرٌ/ 6890.
3- Nimetleri yüce Allah katında her giz, açıktır. /6890
4ـ كُلُّ سِرٍّ عِندَ اللهِ عَلانيَةٌ/ 6891.
4- Allah katında her sır, aşikârdır. /6891
5ـ مَنْ تَفَكَّرَ في ذاتِ اللهِ اَلْحَدَ (تَزَنْدَقَ)/ 8487.
5- Allah'ın zâtında düşünen bâtıla sapar. /8487
6ـ مَا كانَ اللهُ سُبْحانَهُ لِيُضِلَّ أحَداً وَلَيسَ اللهُ بِظَلاّمٍ لِلْعَبيدِ/ 9627.
6- Allah kimseyi saptırmaz; zira Allah, kullarına zulmetmez. /9627
7ـ ما أعظَمَ حِلْمَ اللهِ سُبْحانَهُ عَنْ أهْلِ العِنادِ، وَما أكْثَرَ عَفْوَهُ عَنْ مُسرِ في العِبادِ/ 9641.
7- İnatçılara karşı Allah'ın sabrı ne de büyük ve haddi aşanlara karşı affı ne de çok! /9641
8ـ ما أعْظَمَ اللّهُمَّ ما نَرى مِنْ خَلْقِكَ، وَما أصغَرَ عَظيمَهُ في جَنْبِ ما غابَ عَنّا مِنْ قُدْرَتِكَ/ 9646.
8- Allah'ım! Senin yarattıkların bize nasıl da büyük görünüyor ve kudretinden yana bize gizli olan şeyler katında onların azameti nasıl da küçük! /9646
9ـ ما أهْولَ اللّهُمَّ ما نُشاهِدُهُ مِنْ مَلَكُوتِكَ، وَما أحقَرَ ذلِكَ فيما غابَ عنَّا مِنْ عظيمِ سُلْطانِكَ/ 9647.
9- Melekutundan gördüklerimiz ne de ürkütücüdür ve bu, saltanatının azametinden bize gizli olan şeyler katında ne de küçüktür. /9647
10ـ هُوَ اللهُ الَّذي تَشْهَدُ لَهُ أعْلامُ الوُجودِ على قَلْبِ ذي الجُحُود/ 10045.
10- O, öyle bir Allah'tır ki tüm varlık alemi inkârcıların kalplerinden ona haber verir, tanıklık eder. /10045
11ـ لا تُدْرِكُ اللهُ جلَّ جَلالُهُ العُيُونُ بِمُشاهَدَةِ الأعيانِ، لكن تُدْرِكُهُ القُلُوبُ بِحَقائقِ الإيمانِ/ 10858.
11- Gözler Allah'a bakarak onu görmez; onu ancak kalpler iman hakikatleriyle görür. /10858
12ـ كَيفَ يَضيعُ مَنِ اللهُ كافِلُهُ؟!/ 6982.
12- Allah'ın kefil olduğu kimse nasıl heder olur? /6982
13ـ ما خلَقَ اللهُ سُبْحانَهُ أمْراً عَبَثاً فَيَلْهُوَ/ 9606.
13- Allah, oyun olsun diye boş bir iş yapmamıştır. /9606
14ـ ما ترَكَ اللهُ سُبْحانَهُ أمْراً سُدىً فَيَلْغُوَ/ 9607.
14- Allah, hiçbir işi askıya almadı ki onu ortadan kaldırsın. /9607
15ـ قَدْ أحاطَ عِلْمُ اللهِ سُبْحانَهُ بِالبَواطِنِ، وَأحصَى الظَّواهِرَ/ 6677.
15- Allah'ın ilmi bâtınları kuşatmış, zahirleri zaptetmiştir. /6677
16ـ قَدْ سَمَّى اللهُ سُبْحانَهُ آثارَكُمْ، وَعَلِمَ أعْمالَكُمْ، وَكَتَبَ آجالَكُمْ/ 6700.
16- Şüphesiz Allah, eserlerinizi adlandırmıştır; amellerinizi bilir, ecellerinizi yazar. /6700
17ـ لَمْ يَخْلُقِ اللهُ سُبْحانَهُ الخَلْقَ لِوَحْشَةٍ وَلَمْ يَسْتَعْمِلْهُمْ لِمَنْفَعةٍ/ 7554.
17- Allah, mahlukatını korkmaları için yaratmaz ve bir çıkar elde etmek için onları kullanmaz. /7554
18ـ لَمْ يَخْلُقْكُم اللهُ عَبَثاً، وَلَمْ يَتْرُكْكُمْ سُدىً، ولَمْ يَدَعْكُمْ في ضلالَةٍ وَلا عمى/ 7561.
18- Allah, sizi boş yere yaratmamış, başıboş bırakmamış, sapkınlığa ve körlüğe terk etmemiştir. /7561
19ـ اعْجِبُوا لِهذا الإنسانِ يَنْظُرُ بِشَحْمٍ وَيَتَكَلَّمُ بِلَحمٍ ويَسْمَعُ بِعَظْمٍ وَيَتَنَفَّسُ مِنْ خَزْمٍ/ 2566.
19- İbret alın şu insandan; (nasıl da) yağ parçasıyla görüyor, et parçasıyla konuşuyor, kemikle duyuyor ve bir delikten nefes alıyor. /2566
20ـ وَقالَ في توحيدِ اللهِ تعالى: غَوْصُ الفِتَنِ لا يُدْرِكُهُ وَبُعدُ الهِمَمِ لا يَبْلُغُهُ/ 6432.
20- Allah'ın birliği hakkında şöyle buyurdu: Derin düşünceler onu anlayamaz ve azmin yüksekliği onun künhüne varamaz. /6432
21ـ تَعْنُو الوُجُوهُ لِعَظَمَةِ اللهِ، وَتَجِلُّ القُلُوبُ مِنْ مَخافَتِهِ، وَتَتَهالَكُ النُفُوسُ على مَراضيهِ/ 4538.
21- Yüzler Allah'ın azametine boyun eğdi, kalpler onun heybetinden korktu ve canlar onun rızalığı için kendini helak etti. /4538
22ـ التَّوحيدُ حَياةُ النَّفْسِ/ 540.
22- Tevhid, nefsin hayatıdır. /540
23ـ اَلتَّوحيدُ أنْ لا تَتَوَهَّمَ/ 1163.
23- Tevhid, vehimlere kapılmaman demektir. /1163
24ـ قَدْ نَجا مَنْ وَحَّدَ (وَجَدَ، وُحِدَ)/ 6630.
24- Allah'ı bir bilen kurtulmuştur. /6630
25ـ وقال (ع) في تَوحيدِ اللهِ: قَريبٌ مِنَ الأشياءِ غَيرُ مُلابِسٍ، بعيدٌ مِنْها غَيْرُ مُبايِنٍ/ 6794.
25- Allah'ın sıfatları ve birliği hakkında şöyle buyurdu: Varlıklara yakındır, onlara karışmaz; onlardan uzaktır, ayrı olmaz. /6794
26ـ وقال (ع) في توحيدِ اللهِ سُبْحانَهُ: لَيسَ في الأشياءِ بِوالِجٍ وَلا عَنْها بِخارجٍ/ 7522.
26- Allah'ın sıfatları ve birliği hakkında şöyle buyurdu: Varlıklara nüfuz etmemiştir; onların dışında da değildir. /7522
27ـ لَوْ كانَ لِرَبِّكَ شَريكٌ لأتَتْكَ رُسُلُهُ/ 7575.
27- Eğer rabbinin ortağı olsaydı, şüphesiz, resulleri seni davete gelirdi. /7575
28ـ مَنْ وَحَّدَ اللهَ سُبْحانَهُ لَمْ يُشَبِّهْهُ بِالخَلْقِ/ 8648.
28- Allah'ı bir bilen, onu yaratıklarına benzetmez. /8648
29ـ لَمْ تَرَهُ سُبْحانَهُ العُقُولُ فَتُخْبِرَ عَنْهُ، بَلْ كان تعالى قَبلَ الواصِفينَ بِهِ لَهُ/ 7556.
29- Akıllar onu görmedi ki ondan haber versinler. Bilakis Allah, onu tanıtanlardan önceydi. /7556
30ـ لَمْ يُطْلِعِ اللهُ سُبْحانَهُ العُقُولَ عَلى تَحديدِ صِفَتِهِ، وَلَمْ يَحْجُبْها عَنْ واجِبِ مَعرِفَتِهِ/ 1353.
30- Allah, akıllara vasıflarını sınırlamalarını bildirmedi ama, onu tanımanın vacipliğine de engel olmadı. /1353
31ـ لَمْ يَتَناهُ سُبْحانَهُ في العُقُولِ فَيَكُونَ في مَهَبِّ فِكْرِها مُكَيِّفاً وَلا في رَوِيَّاتِ خَواطِرِها مُحَدَّدَاً مُصَرَّفاً/ 7559.
31- Allah, akıllarda sınırlı değildir ki, düşüncelerin estiği yerde bir nitelenen; görüş belirtilen yerde zihinlerdeki tasarruf edilen ve sınırı çizilen bir şey olsun. /7559
32ـ لَمْ يَحْلُلِ اللهُ سُبْحانَهُ في الأشياءِ فَيكُونَ (فَيُقالَ هُوَ فيها كائِنٌ)/ فيها كائناً ولَمْ يَنْأ عَنْها فَيُقالَ هو عَنْهَا بائنٌ/ 7562.
32- Allah, varlıklarda hulûl etmemiştir ki orada kendine yer edinsin; onlardan uzak da değildir ki onlardan ayrıdır densin. /7562
33ـ مَنِ اسْتَأذَنَ علَى اللهِ أذِنَ لَهُ/ 8291.
33- Kim Allah'tan giriş izni isterse, Allah da ona izin verir. /8291
1ـ اَلأُمُورُ بالتَّقديرِ لا بِالتَّدبيرِ/ 1947.
1- Allah'ın işleri onun takdiriyle gerçekleşir, kulların tedbiriyle değil. /1947
2ـ اِستَدِلَّ على ما لَمْ يَكنْ بِما كانَ فإنَّ الأُمُورَ أشباهٌ/ 2373.
2- Henüz olmayan şeyi olanla ölç; zira işler, birbirine benzer. /2373
3ـ أنجَحُ الأُمُورِ ما أحاطَ بِهِ الكِتْمانُ/ 3284.
3- En kazançlı iş, gizli tutulan iştir. /3284
4ـ إنَّ الأُمورَ إذا تَشابَهَتْ اُعْتُبِرَ آخِرُها بِأوَّلِها/ 3458.
4- İşler birbirine karıştığında sondaki baştakiyle ölçülür. /3458
5ـ الأُمُورُ بِالتَّجرِبَةِ/ 36.
5- İşler, tecrübeyle olur. /36
6ـ الأُمُورُ أشباهٌ/ 132.
GERİ | İNDEKS | İLERİ |