GERİ İNDEKS İLERİ

65- Geride kalanlar, (kendilerinden öncekilerin ölüp gittiklerini gördükleri halde) günah işlemekten vazgeçmezler. /10595

66ـ لا وِزْرَ أعْظَمُ مِنَ الإصْرارِ/ 10659.

66- Günaha ısrardan daha büyük günah yoktur. /10659

67ـ لا وِزْرَ أعْظَمُ مِنَ التَّبَجُّجِ بِالفُجُورِ/ 10762.

67- Fücur işlemekten dolayı mutlu olmaktan daha büyük günah yoktur. /10762

68ـ مَنْ أصَرَّ على ذَنْبِهِ اجْتَرى على سَخَطِ رَبِّهِ/ 8764.

68- Günahında ısrar eden, Rabb’inin gazabına cesaret etmiştir. /8764

69ـ مَنْ تَلَذَّذَّ بِمَعاصِي اللهِ أوْرَثَهُ اللهُ ذُلاًّ/ 8823.

69- Allah’a karşı işlediği günahtan zevk alan kimseyi Allah zillete duçar eder. /8823

70ـ مَنْ كَثُرَتْ مَعْصِيَتُهُ وَجَبَتْ إهانَتُهُ/ 9093.

70- Günahı çoğalana, ihanet olunması (zillete düşmesi) vacip olur. /9093

71ـ ما زالَتْ عَنْكُمْ نِعْمَةٌ وَلا غَضارَةُ عَيْشٍ إلاّ بِذُنُوبٍ اجْتَرَحْتُمُوها، وَمَا اللهُ بِظَلاّم لِلْعَبيدِ/ 9629.

71- Nimetiniz yok olmuş, esenlik dolu hayatınız elinizden alınmışsa bu, sadece işlediğiniz günahlarla kazandıklarınız yüzündendir; Allah kullarına zulmetmez. /9229

72ـ ما مِنْ شَيْءٍ مِنْ مَعْصيَةِ اللهِ سُبْحانَهُ يَأتي إلاّ في شَهْوَةٍ/ 9667.

72- Şehvete meyletmedikçe Allah’a karşı işlenilen günahtan dolayı (kimseye) bir şey gelip çatmaz. /9667

73ـ مُداوَمَةُ المَعاصي تَقْطَعُ الرِّزْقَ/ 9771.

73- Günahları devam ettirmek rızkı keser. /9771

74ـ مُجاهَرَةُ اللهِ سُبْحانَهُ بِالمعاصي تُعَجِّلُ النِّقَمَ/ 9811.

74- Allah’ın huzurunda alenen günah işlemek (ilahi) intikamı hızlandırır. /9811

75ـ نَعُوذُ بِاللهِ مِنْ سَيِّئاتِ العَقْلِ (العَمَلِ) وَقُبْحِ الزَّلَلِ وَبِهِ نَسْتَعينُ/ 9975.

75- Akılların (veya amellerin) kötülüklerinden, sürçmelerin çirkinliğinden Allah’a sığınır, ondan yardım dileriz. /9975

76ـ هَيْهاتَ ما تَناكَرْتُمْ إلاّ لِما قَبْلَكُمْ مِنَ الخَطايا وَالذُّنُوبِ/ 10037.

76- Heyhat! Kendi yaptığınız hatalardan ve günahlardan dolayı kendinizi bilmezlikten, tanımazlıktan geliyorsunuz. /10037

77ـ كُلُّ عاصٍ مَتَأَثِّمٌ/ 6844.

77- Her asi günahkârdır. /6844

78ـ مَنْ عَصَى اللهَ ذَلَّ قَدْرُهُ/ 7821.

78- Allah’a isyan edenin değeri düşer. /7821

79ـ وَيْحَ العاصي، ما أجْهَلَهُ وَعَنْ حَظِّهِ ما أعْدَلَهُ/ 10094.

79- Yazıklar olsun asiye/ günahkâra! Onu bilgisiz kılan, ve (ahiret) kazancından alıkoyan şey nedir? /10094

80ـ وَيْلٌ لِمَنْ بُلِيَ بِعِصْيانٍ وَحِرْمانٍ وَخِذْلانٍ/ 10101.

80- İsyana, mahrumiyete ve zillete duçar olanın vay haline! /10101

81ـ اَلتَّهَجُّمُ عَلَى المَعاصي يُوجِبُ عِقابَ النَّارِ/ 2123.

81- Günahlara dalmak cehennem azabını farz kılar. /2123

82ـ اُذْكُرُوا عِنْدَ المَعاصي ذَهابَ اللَّذّاتِ، وَبَقاءَ التَّبَعاتِ/ 2504.

82- Günah işlerken lezzetlerin geçip gideceğini ve geriye neticesinin kalacağını anımsayın. /2504

83ـ اِتَّقُوا مَعاصِيَ الخَلَواتِ فَإنَّ الشّاهِدَ هُوَ الحاكِمُ/ 2524.

83- Gizli günahlardan kaçının; zira onların tanığı, Allah’ın ta kendisidir. /2524

84ـ اَلحَذَرَ الْحَذَرَ أيُّها الْمُسْتَمِعُ، وَالجِدَّ الجِدَّ أيُّها العاقِلُ، وَلا يُنَبِّئُكَ مِثْلُ خَبيرٍ/ 2610.

84- Kaç, uzaklaş (günahtan) ey (sesimi) işiten ve çalış, çabala ey akıl sahibi! (Zira halinden) haberdar olan kimse (Allah) gibi hiç kimse haber vermez sana. /2610

85ـ عَجِبْتُ لِمَنْ يَحْتَمِي الطَّعامَ لأذِيَّتهِ كَيْفَ لا يَحْتَمِي الذَّنْبَ لأَليمِ عُقُوبَتِهِ/ 6254.

85- Rahatsız eder diye yemek yemekten çekinip de elemli azaba yol açan günahtan çekinmeyene şaşarım doğrusu! /6254

86ـ اَلْمَعْصِيَةُ هِمَّةُ الأرْجاسِ/ 617.

86- Günah, çirkef insanların uğraşıdır. /617

87ـ بِئْسَ القِلادَةُ قِلادَةُ الآثامِ/ 4391.

87- Ne de kötü tasmadır günah tasması! /4391

88ـ في كُلِّ سَيِّئَةٍ عُقُوبَةٌ/ 6464.

88- Her kötülülükte bir azap vardır. /6464

89ـ اَلمُذْنِبَ على بَصيرَةٍ غَيْرُ مُسْتَحِقٍّ لِلْعَفْوِ/ 1516.

89- Bilerek günah işleyen bağışlanmayı hak etmez. /1516

90ـ اَلإنكارُ إصرارٌ/ 180.

90- (Günahı) inkâr etmek, ısrarın özüdür. /180

91ـ اَلمُذْنِبَ عَنْ غَيرِ عِلْم بَريءٌ مِنَ الذَّنبِ/ 1723.

91- Bilmeyerek günah işleyen günahtan berîdir. /1723

92ـ سِلاحُ المُذْنِبِ الاسْتِغْفارُ/ 5562.

92- Günahkârın silahı istiğfardır. /5562

93ـ عاصٍ يُقِرُّ بِذَنْبِهِ خَيْرٌ مِنْ مُطيعٍ يَفْتَخِرُ بِعَمَلِهِ/ 6334.

93- Günahını itiraf eden asi, ameliyle övünen itaatkârdan daha hayırlıdır. /6334

94ـ لا تُؤْيِسَنَّ مُذْنِباً فَكَمْ عاكِفٍ على ذَنْبِهِ خُتِمَ لَهُ بِالمَغْفِرَةِ، وَكَمْ مُقْبِلٍ على عَمَلٍ هُوَ مُفْسِدٌ لَهُ خُتِمَ لَهُ في آخِرِ عُمْرِهِ بِالنّار/ 10389.

94- Sakın günahkârı ümitsiz etme; zira nice günah işleyenler vardır ki sonu bağışlanmayla tamamlanmıştır ve nice (güzel) amele yönelenler vardır ki bu amellerini kendileri bozmuş, ömürlerinin sonu, cehennem ateşiyle noktalanmıştır. /10389

GÜNAHLARDAN TEMİZLENMEK

1ـ التَّنَزُّهُ عَنِ المعاصي عِبادَةُ التَّوابِيْنَ / 1758.

1- Günahlardan temizlenmek, tövbe edenlerin ibadetidir. /1758

2ـ اَلنَّزاهَةُ عَيْنُ الظَّرْفِ / 463.

2- Temizlik, akıllılık ve büyüklüğün kendisidir. /463

3ـ اَلتَّنَزُّهُ أوَّلُ النُّبْلٍ / 527.

3- Temizlik asaletin başıdır. /527

4ـ اَلنَّزاهَةُ آيَةُ العِفَّةِ / 831.

4- Temizlik iffetin alametidir. /831

5ـ اَلنَّزاهَةُ مِنْ شِيَم النُّفُوسِ الطّاهِرَةِ / 1434.

5- Günahlardan temizlik, pak nefislerin özelliklerindendir. /1434

6ـ كُنْ مُتَنَزِّهاً تَكُنْ تَقِيّاً / 7137.

6- (Günahlardan) temiz ol ki takvalı olasın. /7137

GÜVEN / GÜVENLİK

1ـ رُبَّ آمِنٍ وَجِلٍ/ 5269.

1- Niceleri güvende oldukları şeyden korkar. /5269

1ـ ما مِنْ شَيْءٍ يَحْصُلُ بِهِ الأمانُ أبْلَغَ مِنْ ايمانٍ وَإحْسانٍ/ 9700.

2- Güvenliğin sağlanmasında iman ve ihsandan daha etkili bir şey yoktur. /9700

2ـ وَاللهِ ما مَنَعَ الأمْنَ أهْلَهُ، وَأزاحَ الْحَقَّ عَنْ مُسْتَحِقِّهِ إلاّ كُلُّ كافِرٍ جاحِدٍ، وَمُنافِقٍ مُلْحِدٍ/ 10132.

3- Allah'a ant olsun ki, inkârcı kâfir ve yoldan çıkmış münafıktan başka kimse güvenliği ehlinden almamış, hakkı hak sahibinden çekip çıkarmamıştır. /10132

3ـ لا تَغْتَرَّنَّ بِالأمْنِ، فَإنّكَ مَأخُوذٌ مِنْ مَأمَنِكَ/ 10293.

4- Asla güvenliğinle gururlanma; zira sen, güvende olduğun yerden alınacaksın. /10293

4ـ لا يَنْبَغي لِلْعاقِلِ أنْ يُقيمَ عَلى الْخَوْفِ إذا وَجَدَ إلى الأمْنِ سَبيلاً/ 10832.

5- Esenliğe doğru bir yol bulduğunda ürkütücü yerde kalmak, akıl sahibine yakışmaz. /10832

5ـ لا نِعْمَةَ أهْنأُ مِن الأمْنِ/ 10911.

6- Emniyetten daha ferah nimet yoktur. /10911

6ـ الأمنُ اغْتِرارٌ، الخَوفُ اسْتِظْهارٌ/ 173.

7- Güvence aldanış, korku destektir. /173

7ـ حَلاوَةُ الأمْنِ، تُنَكِّدُها مَرارَةُ الخَوْف وَالحذَرِ/ 4883.

8-Korku ve çekinmenin acısı, emniyette olmanın tatlılığını çekilmez eder. /4883

8ـ رُبَّ أمْنٍ انْقَلَبَ خَوْفاً/ 5287.

9- Nice güvenceler korkuya dönüşmüştür. /5287

9ـ رِفاهيَّةُ العيْشِ في الأمْنِ/ 5438.

10- Hayatın refahı güvenliktedir. /5438

1ـ مَنْ أمِنَ مَكْرَ اللهِ بَطَلَ أمانُهُ (إيمانه)/ 7764.

11- Allah'ın hilesinden güvende olanın güvencesi[51] olmaz. /7764

2ـ ما أمِنَ عَذابَ اللهِ مَنْ لَمْ يأمَنِ النّاسُ شَرَّهُ/ 9600.

12- Halkın şerrinden güvende olmadığı kimse Allah'ın azabından güvende olmaz. /9600

GÜZEL / GÜZELLİK

1ـ الْجَمالُ الظّاهِرُ حُسْنُ الصُّورَةِ/ 1193.

1- Dış güzellik, yüzün güzelliğiyledir. /1193

2ـ الْجَمالُ الْباطِنُ حُسْنُ السَّريرَةِ/ 1193.

2- İç güzellik, ahlakın güzelliğiyledir. /1193

3ـ جَمالُ الرَّجُلِ حِلْمُهُ/ 4718.

3- Kişinin güzelliği hoşgörüsüdür. /4718

4ـ جَمالُ الرَّجُلِ الوَقارُ/ 4744.

4- Kişinin güzelliği vakarıdır. /4744

5ـ جَمالُ الحُرِّ تَجَنُّبُ العارِ/ 4745.

5- Özgür kişinin güzelliği utanılacak şeylerden kaçınmaktır. /4745

6ـ زَكاةُ الْجَمالِ العَفافِ/ 5449.

6- Güzelliğin zekâtı iffetli olmaktır. /5449

GÜZEL

1ـ مَنْ كَثُرَ جَميلُهُ أجْمَعَ النّاسُ عَلى تَفْضيلِهِ/ 8407.

7- Güzel işleri çok olan kimsenin üstünlüğünde insanlar ittifak eder. /8407

GÜZELLİK

1ـ لا يَنْفَعُ الْحُسْنُ بِغَيْرِ نَجابَةٍ/ 10679.

1- Asaleti olmayan güzelliğin faydası yoktur. /10679

GÜZEL KARŞILIK VERMEK

1ـ حُسْنُ السَّراحِ أحَدُ الرّاحَتَيْنِ/ 4852.

1- (İnsanlara) güzel karşılık vermek, iki rahatlıktan biridir. /4852

GÜZELLİK

1ـ نِعْمَ الدَّلالَةُ حُسْنُ السَّمْتِ/ 9897.

1- Güzel yol, (Allah'a ulaşmak için) ne de güzel kılavuzdur. /9797

GÜZEL-UYGUN TARZ / GİDİŞ / SÜNNET

1ـ إيّاكَ والإساءَةَ، فَإنَّها خُلْقُ اللِّئامِ، وَإنَّ المُسِيءَ لِمُتَرَدٍّ في جَهَنَّمَ بِإساءَتِهِ/ 2666.

1- Kötülük etmekten sakın; zira bu, aşağılık insanların huyudur. Şüphesiz kötü insan, kötülüğünden dolayı cehenneme düşmüştür. /2666

2ـ إنَّكَ إنْ أسَأتَ، فَنَفْسَكَ تَمْتَهِنُ،وَإيّاها تَغْبِنُ/ 3809.

2- Şüphesiz eğer kötülük edersen kendini zelil etmiş, aldatmış ve zarara uğratmışsındır. /3809

3ـ ضادُّوا الإسائَةَ بِالإحْسانِ/ 5924.

3- Kötülüğe ihsan ile karşı çıkın (karşılık verin). /5924

4ـ مَنْ شُكِرَ علَى الإسائَةِ سُخِرَ بِهِ/ 8321.

4- Kötülüğünden dolayı teşekkür edilen kimse, alaya alınmıştır. /8321

5ـ مَنْ أساءَ إلى رَعيَّتِهِ سَرَّ حُسّادَهُ/ 8328.

5- Halkına kötülük eden kimse, kendisine haset eden kimseleri sevindirir. /8328

6ـ مَنْ أساءَ اِجْتَلَبَ سُوءُ الجَزاءِ/ 8363.

6- Kötülük eden kötülük bulur. /8363

7ـ مَنْ عامَلَ النّاسَ بِالإساءَةِ كافَؤُوهُ بِها/ 8653.

7- Halk ile kötü muamelede bulunanı(n kötülüğünü) halk telafi eder. /8653

8ـ مَنْ جَرى في مَيْدانِ إساءَتِهِ كَبا في جَرْيِهِ/ 8720.

8- Kötülük meydanında koşan kimse, kötülük ederse yüzüstü yere düşer. /8720

9ـ لا تُسِئْ إلى مَنْ أحْسَنَ إلَيْكَ، فَمَنْ أساءَ إلى مَنْ أحْسَنَ إلَيْهِ مُنِعَ الإحْسَانُ/ 10401.

9- Sana iyilik edene kötülük etme; zira iyilik edene kötülük eden kimse bir daha bu iyiliği görmez. /10401

10ـ مَنْ أساءَ إلى أهْلِهِ لَمْ يَتَّصِلْ بِهِ تَأْميلٌ/ 8134.

10- Kendi ahalisine kötülükte bulunandan bir şey umulmaz. /8134

GÜZEL DAVRANIŞ

1ـ حُسْنُ اللِّقاءِ يَزيدُ في تَأَكُّدِ الإخاءِ / 4827.

1- Güzel davranış, kardeşlik bağını güçlendirir. /4827

2ـ حُسْنُ الْمَلْقاءِ (اللِّقاءِ) أحَدُ النُّجْحَيْنِ / 4850.

2- Güzel davranış, iki zaferden biridir. /4850

H

HABER / HABER VERMEK

1ـ لا تُخْبِرْ بِما لَمْ تحُِطْ بِهِ عِلْمَاً/ 10179.

1- Kapsamlı olarak bilmediğin bir şeyden haber verme. /10179

2ـ لا تُخْبِرَنَّ إلاّ عَنْ ثِقَةٍ فَتَكونَ كَذّاباً، وإنْ أخْبَرْتَ عَنْ غَيرِهِ فَإنَّ الكَذِبَ مَهانَةٌ وَذُلٌّ/ 10429.

2- Güvenmediğin kimseden bir şey hakkında asla haber verme, yoksa yalancı duruma düşersin; eğer onun dışında bir şeyden haber verecek olursan bilmelisin ki yalancılık alçaklık ve zillettir. /10429

3ـ لا تُسْرِعْ إلى النّاسِ بما يَكْرَهُونَ، فَيَقُولوا فيكَ ما لا يَعْلَمُونَ/ 10313.

3- Halkın hoşlanmadığı şeylerde acele etme; yoksa senin hakkında bilmediklerini söylerler. /10313

4ـ اعْقِلُوا الْخَبْرَ إذا سَمِعْتُمُوهُ عَقْلَ دِرايَةٍ لا عَقْلَ رِوايَةٍ، فَإنَّ رُواةَ العِلْمِ كَثيرٌ، ورُعاتَهُ قَليلٌ/ 2552.

4- Bir haber işittiğiniz zaman anlamak ve bilmek için kavrayın; rivayet etmek ve nakletmek için değil; çünkü ilmi rivayet edenler çok, ama ona riayet edenler azdır. /2552

5ـ لَنْ يُصْدَقَ الْخَبَرُ حَتّى يَتَحَقَّقَ العَيانُ/ 7418.

5- Haber, gözle görülmedikçe doğru olmaz. /7418

HAC

1ـ وَالْحَجَّ تَقْوِيَةً لِلدّينِ/ 6608.

1- (Allah) haccı, dini kuvvetlendirmek için (vacip kıldı). /6608

HİDDET

1ـ الْحِدَّةُ ضَرْبٌ مِنَ الْجُنُونِ، لأنّ صاحِبَها يَنْدَمُ، فإنْ لَمْ يَنْدَمْ فَجُنُونُهُ مُسْتحْكَمٌ/ 2040.

1- Hiddet, bir çeşit deliliktir; zira hiddetli kimse pişman olur; pişman olmayacak olsa, deliliği daha da artar. /1040

2ـ دَعِ الْحِدَّةَ، وَتَفَكَّرْ في الْحُجَّةِ، وتَحَفَّظْ مِنَ الْخَطَلِ تَأمَنِ الزَّلَلَ/ 5136.

2- Hiddeti bırak, hüccetti düşün; boş konuşmaktan uzak dur ki hatadan güvende olasın. /5136

HACETLER / HACET GİDERMEK

1ـ إنّ حَوائجَ النّاسِ إلَيْكُمْ نِعْمَةٌ مِنَ اللهِ عَلَيْكُمْ فَاغْتَنِمُوها ولا تَمَلُّوهَا فَتَتَحَوَّلَ نَقْماً/ 3599.

1- Şüphesiz halkın size olan ihtiyaçları Allah tarafından sizler için nimettir. Öyleyse onları ganimet bilin, onlardan bıkıp usanmayın, yoksa Allah’ın intikamına dönüşür. /3599

2ـ لا تُؤَخِّرْ إنالَةَ الْمُحْتاجِ إلى غَدٍ، فَإنَّكَ لا تَدْري ما يَعْرِضُ لَكَ وَلَهُ في غَدٍ/ 10364.

2- Muhtaç olanın ihtiyacını gidermeyi yarına atma; çünkü yarın başına ne geleceğini, ne olup biteceğini bilmiyorsun. /10364

3ـ عَلَيْكُمْ في قَضاءِ حَوائِجِكُمْ بِكِرامِ الأنْفُسِ والأُصُولِ تُنْجَحْ لَكُمْ عِنْدَهُمْ مِنْ غَيْرِ مَطالٍ ولا مَنٍّ/ 6158.

3- Hacetlerinizin giderilmesi için soylu ve değerli kimselerden isteyin ki size minnet etmeden ve ertelemeden yerine gtirsin. /6157

4ـ عَلَيْكُمْ في طَلَبِ الْحَوائِجِ بِشِرافِ النُّفُوسِ ذَوي الأصُولِ الطَّيِّبَةِ، فَإنّها (فَإنّهُ) عِنْدَهُمْ أقْصى وَهِيَ (وَهُمْ) لَدَيْكُمْ (لَدَيْهِمْ) أزْكى/ 6162.

4- Şerefli ve soylu insanlardan ihtiyaçlarınızın giderilmesini isteyin. Çünkü onlar bu ihtiyaçları daha çabuk ve temiz giderirler. /6162

5ـ عَجِبْتُ لِرَجُلٍ يَأتيهِ أخُوهُ الْمُسْلِمُ فِي حاجَةٍ، فَيَمْتَنِعُ عَنْ قَضائِها ولا يَرى نَفْسَهُ لِلْخَيِر أهْلاً، فَهَبْ أنَّهُ لا ثَوابَ يُرْجى ولا عِقابَ يُتَّقى، أَفَتَزْهَدُونَ في مَكارمِ الأخْلاقِ/ 6278.

5- Şaşarım, Müslüman kardeşinin hacetini gidermesi için yanına gelip gidermeyene ve kendini hayır ehli görmeyen kimseye. Ümit edilen sevabın, korkulacak azabın olmadığını da farz etsek, acaba güzel hasletlere de mi rağbetleri yoktur? /6287

6ـ فَوْتُ الحاجَةِ خَيرٌ مِنْ طَلَبِها مِنْ غَيرِ أهْلِها/ 6582.

6- İhtiyacın giderilmemiş olması, ehli olmayandan istemekten daha iyidir. /6582

7ـ بَذْلُ الجاهِ زَكاةُ الجاهِ/ 4440.

7- Makam vermek (yani makam sahibi olduğunda hacetleri gidermek) makamın zekâtıdır. /4440

8ـ تَعْجيلُ السَّراح نَجاحٌ/ 4491.

8- Kurtarmakta (ihtiyacı olanı zorluktan kurtarmak) acele etmek, başarıdır. /4491

9ـ لا يَسْتَقيمُ قَضاءُ الحوائجِ إلاّ بِثَلاثٍ: بِتَصْغيرِهُا لِتَعْظُمَ، وَسَتْرِها لِتَظْهَرَ، وَتَعْجيلِها لِتَهْنَأََ/ 10863.

9- Hacetleri gidermek ancak üç şeyle olur: Küçük saymak ile onun kendisi büyür, gizletilirse kendisi aşikâr olur, acele etmek ile lezzet alınır. /10863

10ـ كُلُّ مُؤَجَّلٍ يَتَعَلَّلُ بِالتَّسْويفِ/ 6903.

10- Her süreli olan, ertelemeyle oyalanırk. /6903

11ـ سَبَبُ زَوالِ اليَسارِ مَنْعُ المحتاجِ/ 5526.

11- Zenginliğin elden gitmesinin nedeni, muhtacı olanı ondan mahrum etmektir. /5526

HAFİFLİK

1ـ اَلطَّيْشُ يُنَكِّدُ العَيْشَ /789.

1- Hafiflik (veya çabuk sinirlenmek) yaşamı zorlaştırır. /789

HAİN

1ـ الخائِنُ مَنْ شَغَلَ نَفْسَهُ بِغَيرِ نَفْسِهِ، وَكانَ يَوْمُهُ شَرّاً مِنْ أمْسِهِ/ 2013.

1- Hain, nefsini başkasıyla meşgul eden ve bugünü dününden daha kötü olandır. /2013

2ـ الْمُزيعُ وَالخائِنُ سَواءٌ/ 564.

2- Sırrı açığa vuran ile hain eşittir. /564

3ـ اَلخائِنُ لا وَفاءَ لَهُ/ 888.

3- Hainin vefası olmaz. /888

4ـ مِنْ عَلاماتِ الخِذْلانِ اِيتمانُ الخُوّانِ/ 9279.

4- Hainlere güvenmek, (Allah'ın) yalnız bırakıp yardımı esirgeme(si)nin alametlerindendir.[52] 9279

HAK

1ـ الْحَقُّ سَيْفٌ قاطِعٌ/ 548.

1- Hak, keskin kılıçtır. /548

2ـ الْحَقُّ أفْضَلُ سَبيلٍ/ 589.

2- Hak, en üstün yoldur. /589

3ـ الْحَقُّ أقْوىَ ظَهيرٍ/ 716.

3- Hak, en kuvvetli dayanaktır. /716

4ـ الْحَقُّ أوْضَحُ سَبيلٍ/ 745.

4- Hak, en açık yoldur. /745

5ـ الْحَقُّ أحَقُّ أنْ يُتَّبَعَ/ 1215.

5- Hak, uyulmaya en layık olandır. /1215

6ـ التَّعاوُنُ عَلى إقامَةِ الحَقُّ أمانَةٌ وديانَةٌ/ 1327.

6- Hakkı ikame etmek üzere yardımlaşmak, emanettarlık ve dindarlıktır. /1327

7ـ الْحَقُّ سَيْفٌ عَلى أهْلِ الباطلِ/ 1444.

7- Hak, bâtıl ehline karşı kılıçtır. /1444

8ـ الْحَقُّ مَنْجاةٌ لِكُلّ عامِلٍ (وحُجَّةٌ لِكُلِّ قائلٍ)/ 1445.

8- Hak, amel edenin kurtuluşu (ve her konuşanın burhanı)dır. /1445

9ـ بالْحَقِّ يَسْتَظْهِرُ الْمُحْتَجُّ/ 4235.

9- Hakkı delil gösterenin sırtı sağlam olur. /4235

10ـ بالْعُدُولِ عَنِ الْحَقِّ تَكُونُ الضَّلالَةُ/ 4266.

10- Sapıklık, haktan dönmekle olur. /4266

11ـ بِلُزُومِ الْحَقِّ يَحْصُلُ الاسْتِظْهارُ/ 4352.

11- Haktan ayrılmamak sırtı sağlamlaştırır. /4352

12ـ حَقٌّ وباطِلٌ، ولِكُلٍّ أهْلٌ/ 4915.

12- Bir hak vardır, bir de bâtıl; her birinin ehli vardır. /4915

13ـ حَقٌّ يَضُرُّ خَيرٌ مِنْ باطِلٍ يَسُرُّ/ 4917.

13- Zarar veren hak, sevindiren bâtıldan daha iyidir. /4917

14ـ خُضِ الغَمَراتِ الَى الْحَقِّ حَيْثُ كانَ/ 5066.

14- Dal hakkın tufanlarına; nasıl olursa olsun! /5066

15ـ رَحِمَ اللهُ رَجُلاً رَأى حَقّاً فأعانَ عَلَيْهِ، وَرَأى جَوْراً فَرَدَّهُ وكانَ عَوْناً بالْحَقِّ عَلى صاحِبِهِ/ 5215.

15- Hakkı görüp ona yardım edene, zulmü görüp onu reddedene ve haklıya yardımcı olana Allah rahmet etsin. /5215

16ـ رَحِمَ اللهُ امْرَءاً أحْيى حَقّاً، وَأماتَ باطِلاً، وأدْحَضَ الْجَوْرَ، وأقامَ العَدْلَ/ 5217.

16- Hakkı diriltip bâtılı öldüren, zulmü ortadan kaldırıp adaleti yaşatan kimseye Allah rahmet etsin. /5217

17ـ رَأسُ الْحِكْمَةِ لُزُومُ الْحَقِّ، وَطاعَةُ الْمُحِقِّ/ 5258.

17- Hikmetin başı, haktan ayrılmamak ve haklı olana itaat etmektir. /5258

18ـ طَلَبُ التّعاوُنِ عَلى إقامَةِ الْحَقِّ دِيانَةٌ وأمانَةٌ/ 603.

18- Hakkı yaşatmak için yardım istemek, dindarlık ve emanettarlıktır. /603

19ـ عَلَيْكُمْ بِمُوجِباتِ الْحَقِّ فَالْزَمُوها، وإيّاكُم ومُحالاتِ التُّرَهاتِ/ 6154.

19- Hakka uyun, ondan ayrılmayın ve bâtıla dönüşenlerden uzak durun. /6154

20ـ عَوْدُكَ إلى الْحَقِّ خَيرٌ مِنْ تَماديكَ في الباطِلِ/ 6286.

20- Hakka dönmen, bâtıla itilmenden daha iyidir. /6286

21ـ عَوْدُكَ الى الْحَقِّ وإنْ تَعِبْتَ خَيرٌ مِنْ راحَتِكَ مَعَ لُزُومٍ الباطلِ/ 6287.

21- Zorluğa düşmene rağmen hakka dönmen, bâtıla uymanın verdiği rahatlıktan daha iyidir. /6287

22ـ في لُزُومِ الْحَقِّ تَكُونُ السَّعادَةُ/ 6489.

22- Saadet, hakka bağlı olmaktadır. /6489

23ـ فارِقْ مَنْ فارَقَ الْحَقَّ إلى غَيْرِهِ، وَدَعْهُ وَما رَضِيَ لِنَفْسِهِ/ 6578.

23- Haktan ayrılıp ondan başkasına yönelenden uzak dur ve onu nefsinin beğendiği şeyle baş başa bırak. /6578

24ـ قَليلُ الْحَقِّ يَدْفَعُ كَثيرَ الباطِلِ كَما أنَّ القَليلَ مِنَ النّارِ يُحْرِقُ كَثيرَ الْحَطَبِ/ 6735.

24- Az ateş çok odunu yaktığı gibi, hakkın azı da bâtılın çoğunu öylece def eder. /6735

25ـ قُولُوا الْحَقَّ تَغْنَمُوا، واسْكُتُوا عَنِ الباطِلِ تَسْلَمُوا/ 6778.

25- Hakkı söyleyin, ganimet kazanın; bâtılda susun, sağlam kalın. /6778

26ـ لِلْحَقِّ دَوْلَةٌ/ 7317.

26- Hakkın gücü vardır. /7317

27ـ لِيَكُنْ مَوْئِلُكُ اِلى الْحَقِّ، فَإنَّ الْحَقَّ أقْوى مُعِينٍ/ 7381.

27- Hakkı sığınak edin; zira hak, en kuvvetli yardımcıdır. /7381

28ـ لَنْ يُدْرِكَ النَّجاةَ مَنْ لَمْ يَعْمَلْ بالْحَقِّ/ 7430.

28- Hakka amel etmeyen asla kurtuluşa ermez. /7430

29ـ مَنْ عَمِلَ بالْحَقِّ غَنِمَ/ 7650.

29- Hakka amel eden kazançlı çıkar. /7650

30ـ مَنْ عَمِلَ بالْحَقِّ رَبِحَ/ 7694.

30- Hakka amel eden kazanır. /7694

31ـ مَنْ عَمِلَ بالْحَقِّ نجَا/ 7739.

31- Hakka amel eden kurtulur. /7739

32ـ مَنْ عَمِلَ بالْحَقِّ أفْلَحَ/ 7811.

32- Hakka amel eden esenlik bulur. / 7811

33ـ مَنْ صارَعَ الْحَقَّ صُرِعَ/ 7813.

33- Hakla güreşen tuş olur. /7813

34ـ مَنْ قالَ بالْحَقِّ صُدِّقَ/ 7813.

34- Hakkı söyleyen onanır. /7841

35ـ مَنْ غالَبَ الْحَقَّ غُلِبَ/ 7881.

35- Hakla savaşan mağlup olur. /7881

36ـ مَنْ حارَبَ الْحَقَّ حُرِبَ/ 7882.

36- Hakka savaş açanla savaşılır. /7882

37ـ مَنْ عانَدَ الْحَقَّ قَتَلَهُ (صَرَعَهُ)/ 7889.

37- Kim hakla inatlaşırsa, hak onu öldürür. /7889

38ـ مَنْ عانَدَ الْحَقَّ لَزِمَهُ الوَهْنُ/ 8077.

38- Hakla inatlaşan, tembelleşir. /8077

39ـ مَنْ عانَدَ الْحَقَّ كانَ اللهُ خَصْمَهُ/ 8109.

39- Hakla inatlaşanın Allah düşmanı olur. /8105

40ـ مَنْ لَمْ يُنْجِهِ الْحَقُّ، أهْلَكَهُ الباطِلُ/ 8191.

40- Hakkın kurtarmadığı kimseyi bâtıl helak eder. /8191

41ـ مَنْ تَعَدَّى الْحَقَّ، ضاقَ مَذْهَبُهُ/ 8222.

41- Hakkı aşanın yolu daralır. /8222

42ـ مَنِ اعْتَزَّ بالْحَقِّ أعَزَّهُ الْحَقُّ/ 8433.

42- Hak, onunla izzet arayana izzet verir. /8433

43ـ مَنْ أبْدى صَفْحَتَهُ لِلْحَقِّ هَلَكَ/ 8486.

43- Hakla karşı karşıya gelen helak olur. /8486

44ـ مَنِ اتَّخَذَ الْحَقَّ لِجاماً اتَّخَذَهُ النّاسُ إماماً/ 8560.

44- Hakkı kendine dizgin edineni, halk kendisine imam eder. /8560

45ـ مَنْ عَمِلَ بالْحَقِّ مالَ إليهِ الْخَلْقُ/ 8651.

45- Kim hakka amel ederse, halk ona yönelir. /8646

46ـ مَنِ اسْتَحْيى مِنْ قَوْلِ الْحَقِّ فَهُوَ أحْمَقُ   8650.

46- Hak sözden utanan kimse ahmaktır. /8650

47ـ مَنْ جاهَدَ عَلى إقامَةِ الْحَقِّ وُفّقَ/ 8650.

47- Hakkı yaşatmak için mücadele eden başarılı olur. /8651

48ـ مَنْ نَكَبَ عَنِ الْحَقِّ ذُمَّ عاقِبَتُهُ/ 8655.

48- Haktan dönenin akıbeti kötü olur. /8655

49ـ مَنِ اسْتَسْلَمَ لِلْحَقِّ، وأطاعَ الْمُحِقَّ كانَ مِنَ الْمُحْسِنينَ/ 8851

49- Hakka teslim olan ve ona uyan iyiler sınıfındandır. /8851

50ـ مَنْ جَعَلَ الْحَقَّ مَطْلَبَهُ، لانَ لَهُ الشَّديدُ، وَقَرُبَ عَلَيْهِ البَعيدُ/ 8899.

50- Hakkı kendine gaye edinene zorluklar kolaylaşır, uzaklar yakınlaşır. /8899

GERİ İNDEKS İLERİ