Mini Kur'an İndeksi 1.0

Abdest
  • Ayakları meshedin

 

 

 

Maide/6   

 

"Ey inananlar! Namaza durmak istediğiniz zaman, yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başınızın bir kısmını ve topuklara kadar ayaklarınızın bir kısmını meshedin..."

 

Akrabalık Bağı
  • Akrabalık bağı tek başına insanı ateşten kurtarmaz
Hud/45-6  

"Ve Nûh Rabbine niyâz edip dedi ki: Rabbim, oğlum da şüphe yok ki âilemdendi ve şüphe yok ki vaadin gerçektir senin ve sen, hükmedenlerin en hayırlısısın.De ki: Yâ Nûh, o, kesin olarak senin âilenden değil, çünkü o, kötü bir iş işledi. Artık bilmediğin şeyi isteme benden şüphe yok ki bilgisizlerden olmaman için öğüt vermedeyim sana. "

 

  • Peygamber Eşi olmak insanı ateşten kurtarmaz
Tahrim/10  

"Allah, kâfir olanlara, Nûh'un karısıyla ve Lût'un karısıyla örnek getirmededir; ikisi de, temiz kullarımızdan ikisinin nikâh altındaydı, derken onlara karşı hâinlikte bulundular da o iki temiz kul, hiçbir sûretle onları kurtaramadı Allah'ın cezâsından ve onlara girin denildi ateşe, girenlerle berâber."

 

Allah ve Peygambere Karşı Ge-lenleri Sevmemek ( Kim olursa olsun: Sahabe, Seyyid, Alim, Müftü,etc ) Mücadele/22  

"...Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim bulamazsın ki onlar, Allah'a ve Resulüne karşı başkaldıran kimselerle bir sevgi ve dostluk bağı kurmuş olsunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi aşiretleri (soyları) olsa dahi! Onlar öyle kimselerdir ki ( Allah ( onların kalplerine iman yazmış ve onları kendinden bir ruh ile desteklemiştir..."

 

Allah Görülmez (Ne Dünyada Ne de Cennette) En'am/103  

"Gözler O'nu göremez, ama O, bütün gözleri görür; O Lâtif (lütuf sahibi) ve her şeyden haberdardır."

 

Başörtüsü Allah'ın Emridir. Nur/31  

"Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler..."

 

Ehl-i Beyt masumdurlar. Ahzab/33  

"..Ancak ve ancak Allah, ey Ehl-i Beyt, sizden her çeşit pisliği, suçu gidermek ve sizi tam bir temizlikle tertemiz bir hale getirmek diler."

 

Evlilik ( Geçici ) Nisa/24     
  • Mut'a Nikahı
Nisa/24

 

"Mut'a ettiğiniz kadınların mihrini ödeyin" (yararlandığınız kadınlara ücret (mihir-lerini, tespit edildiği miktarıyla ödeyin).

 

Fatıma (as), Ali, Hasan, Hüseyin (as) ile ilgili bazı ayetler.
  • Mübahale Ayeti

 

 

Al-i İmran/61

 

“Artık sana gelen bunca ilimden sonra onun hakkında seninle çekişip tartışmalara girişirlerse, de ki: Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım, biz bizzat gelelim, siz de gelin. Ondan sonra karşılıklı lanetleşelim de Allah’ın laneti yalan söyleyenlerin üstüne olsun.” [2]

 

  • Tathir Ayeti
Ahzab/33  

Ey Ehl-i Beyt! Allah sizen her çeşit pisliği, suçu gidermek ve sizi tertemiz bir hale getirmek diler."[3]

 

  • Meveddet (Sevgi) Ayeti
Şura/23  

“De ki sizden, tebliğime karşılık bir ücret istemiyorum, istediğim ancak yakınlarıma sevgidir ve kim güzel ve iyi iş yaparsa onun güzelim mükafatını artırırız; şüphe yok ki Allah, bağışlayandır, iyiliğe mükafatla karşılık verendir."[4]

 

  • Ebrar Ayetleri
İnsan/5-31  

"İtâat eden ve iyilikte bulunanlar, şüphe yok ki kâselerle şaraplar içerler ki kâfûr ırmağının suyu da karıştırılmıştır bu şaraba.Allah'ın has kullarının içtiği bu şarap, bir kaynaktan çıkar ki onlar, diledikleri gibi, diledikleri yerlerde, onu akıtıp fışkırtırlar........."[5]

 

  • Allah'ın İpi
Al-i İmran/103  

"Hep birden Allah'ın ipine sımsıkı sarılın, bölük bölük olmayın ve anın Allah'ın size verdiği nîmeti, anın o zamanı ki düşmandınız birbirinize, kalplerinizi uzlaştırdı, nîmetiyle kardeş oldunuz. İçinde ateş dolu bir çukurun tam kenarındaydınız, sizi kurtardı oradan. Allah, doğru yolu bulursunuz diye delillerini böyle açıklar işte."[6]

 

  • Tutuklayın Onları
Saffat/24  

"Tutuklayın Onları.Çünkü onlar sorguya çekileceklerdir."[7]

 

  • Hak yola giren kimse
Taha/82  

"Bununla birlikte, Ben tevbe eden, iman edip yararlı işler yapan sonra da doğru giden kimse için çok bağışlayıcıyım, şüphesiz."[8]

 

Imam

İmamlar iki çeşittir:

a) Cennete Çağıran

 

Tevbe/119 "Ey iman edenler! Allah'tan sakının ve sâdık (doğru) olanlarla birlikte olun."**
  • Imamlar tayin edilmiştir.
Secde/24  

"İçlerinden de sabrettikleri zaman emrimizle doğru yola götürecek imamlar tayin ettik."***

 

  • Her zaman yeryüzünde bir imam olacak.

 

Isra/71  

"O gün, her topluluğu kendi imamı ile beraber çağıracağız. Gerçekten de kitabı, sağ eline verilenler, çekirdekteki kıl kadar bile zulüm görmeden kitaplarını okuyacaklar."****

 

  • Her topluluk kendi imamıyla çağrılacak

 

Isra/71  

"O gün, her topluluğu kendi imamı ile beraber çağıracağız. Gerçekten de kitabı, sağ eline verilenler, çekirdekteki kıl kadar bile zulüm görmeden kitaplarını okuyacaklar."****

 

  • Imamlara itaat etmek farzdır
Nisa/59  

"Ey  iman  edenler! Allah'a taat edin. Peygambere ve sizden olan emir sahiplerine ( Ulu'lemri minküm ) de itaat edin."*****

 

  • Allah'ın Tayin Ettiği İmamlar Zalim Olamaz, Masumdurlar
Bakara/124  

"Hani Rabbi, İbrahim'i birtakım türlü sınavlardan geçirmişti, o da bunları tam olarak yerine getirmişti. ( O zaman Allah, İbrahim'e:) "Seni, şüphesiz, insanlara imam kılacağım!" demişti. İbrahim "ya soyumdan olanlar?" deyince (Allah:) "Benim ahdim (bu imamet makamı) zalimlere erişmez. (Senin soyundan, ancak masum olanlar erişebilecektir bu makama.)"

 

b) Cehenmeme Çağıran

 

Kasas/41  

"Onları cehenneme çağıran önderler ( imamlar ) kıldık. Kıyamet günü de yardım edilmez onlara."******

 

Kur'an Tahrif Olmamıştır ve Olmayacaktır. Hicr/9  

"Hiç şüphesiz Kur'an'ı biz indirdik ve O'nu kesinlikle koruyacak olan da biziz!"

 

Peygambere Uymak* Haşr/7  

"Peygamber size ne (emir) verirse alın (emre uyun ve uygulayın). Sizi neden  sakındırırsa artık ondan sakının ve Allah'tan korkun..."

 

Şia
  • Taraftar anlamında kullanılmıştır. (Nuh-as-'ın Şiası)
Nuh /83 "Şüphesiz İbrahim de onun (Nuh) Şiası idi."
  • Taraftar anlamında kullanılmıştır. (İsa-as-ın Şiası)

 

Kasas/15  

"Bir de, halkının habersiz bulunduğu bir sırada şehre girdi, orada dövüşmekte olan iki adam buldu. Biri kendi kendi şiası (taraftarı) idi, diğeri düşmanlarındandı...."

 

Takiyye [0] Ali-i İmran/28  

"Müminler, müminleri bırakıp da kafirleri veliler edinmesinler. Kim böyle yaparsa Allah'tan kopmuş demektir; ancak, onlardan korunma gayesiyle sakınmanız ve takiyyede bulunmanız başka."

 

  Mü'min/28  

"Firavun ailesinden olup imanını gizlemekte olan mümin bir adam (Musa'yı savunmak için) dedi ki: Siz, "Rabbim Allah'tır diyen bir adamı mı öldürüyorsunuz?! Oysa o, size Rabbinizden apaçık belgelerle gelmiş bulunmaktadır!.

 

Tevessül [1] Nisa/64  

"...Onlar kendi nefislerine zulmettiklerinde şayet sana gelip Allah'tan bağışlanma dileselerdi ve peygamber de onlar için bağışlanma dileseydi elbette Allah'ı, "tevbeleri kabul eden ve esirgeyen" olarak bulurlardı."

"(Yusuf'un kardeşleri, babalarına tevessülde bulunup onu aracı kılarak) "Ey babamız, bizim için günahlarımızın bağışlanmasını dile. Biz gerçekten hataya düşenler idik" dediler. (İhtiyar babaları Hz. Yakup (a.s) onların bu dileğini kabul ederek) "İleride sizin için Rabbimden bağışlanma dilerim, çünkü O, bağışlayandır,  esirgeyendir" dedi."

 

Muhammed (saa) Son Peygamberdir Ahzab/40  

"Muhammed, aranızdan hiçbirinin babası (babalığı) değildir, ancak o, Allah'ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur, Allah her şeyi bilendir (bu nedenle de gerekli her şeyi son peygamberinin emrine vermiştir)."

 

     

 

©m.ipek

"Mini Kur'an İndeksi 1.0"

 

Hiç Bir Hakkı Saklı Değildir

Bir

www.EhlibeytKutuphanesi.com

www.IslamKutuphanesi.com

www.NehculBelaga.net

Katkısıdır

englishteacher@mynet.com

 

 

 

Açıklamalar:

 

[0] Takiyye: Kişinin inancını tehlike ve korku gibi nedenlerden dolayı gizlemesidir.


 

[1]Tevessül konusu da şefaat konusu gibidir; maddi veya manevî bir sorunu olanlar, Allah'ın izniyle bu sorunlarının hallini  Allah Teâla'dan istemeleri için Allah'ın velilerine müracaat ederler.

Keza, tevessül, Evliyaullah'a ibadete de dönüşmemelidir; aksi takdirde bu da kesinlikle "küfür" ve "şirk" olacaktır. Zira onlar Allah Teâla'nın izni ve gücü olmaksızın herhangi bir zarar veya yarara malik değildirler: "De ki: Allah'ın dilemesi dışında kendim için yarardan ve zarardan (hiçbir şeye) malik değilim.."A'raf /188 [Inaçlarımız, Nasır Mekarim Şirazi]

 


[2]“Artık sana gelen bunca ilimden sonra onun hakkında seninle çekişip tartışmalara girişirlerse, de ki: Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım, biz bizzat gelelim, siz de gelin. Ondan sonra karşılıklı lanetleşelim de Allah’ın laneti yalan söyleyenlerin üstüne olsun.” (Al-i İmran/61)

Bütün İslam mezhepleri (hatta Hariciler dahi) Peygamber’in Necran Hristiyanları ile mübahale etmeye giderken kadınlardan Hz. Fatıma (a.s), evlatlarından Hasan ve Hüseyin (a.s), kendi nifislerinden ise değerli kardeşi ve O’na karşı Harun’un Musa’ya karşı olan nisbetini taşıyan Hz. Ali (a.s) dışında hiç kimseyi götürmediği hususunda ittifak etmişlerdir. Dolayısıyla da bu ayet-i şerifede kastedilenler ve de mübahele etmeye Peygamber ile gidenler sadece bu beş kişi idi. Bu ise hiç bir İslami fırkanın ve islam tarihinden azıcık haberdar olan bir kimsenin şüphe veya inkar edemeyeceği zaruri meselelerden sayılmaktadır[1]

Halbuki Peygamber’in (s.a.a) eşleri de O hazretin evinde hazır bulunuyorlardı. Ama onların hiçbirisini bu büyük iş için davet etmedi. Hakeza Peygamber’in (s.a.a) halası, cedlerinin yadigarı olan Safiyye’yi ve Peygamber’in (s.a.a) hüzün ve kederini gideren ve müslümanlar arasında inci gibi parlayan amcası Ebu Talib’in özel bir değer ve makama sahip kızı ümmü Hani’yi ve müslümanlar arasında şeref ve yücelik örnekleri sayılan diğer hiçbir kadını ve yine üç halifenin eşlerini ve diğer muhacir ve ensarın kadınlarından hiçbirini bu önemli mesele için davet etmedi.

Seçilmiş inciler mesabesinde olan Haşim oğullarından, cennet gençlerinin iki efendisi Hasan ve Hüseyin’den başka aralarında çok fazilete sahip olan o kadar ashabın evlatlarından hiçbirini seçmedi. Ali (a.s)’ı da Peygamber, canı ünvanıyla seçi. Hatta peygamberin yanında büyük bir makamı olan[2] Kureyş’in değerli şahsiyetlerinden sayılan ve de Haşimoğullarının büyüğü bilinen Peygamberin amcası Abbas’ı bile bu önemli iş için seçmedi.

Genel olarak Resulullah’ın (s.a.a) akrabaları ve yakınları ile diğer müslümanlar, hatta İslam’da, uzun ve parlak bir geçmişi olan kimseler dahi mübahale işine seçilmediler. Habluki hepsi de Peygamber’in (s.a.a) huzurunda ve müşahede ettiği bir yerde idiler.

-------------

[1]- Bu meseleyi tüm müslümanlar bilmektedir. Muhaddislerde ashabın büyüklerinden nakletmişlerdir. Bunlardan İmam Vahidi, Esbab-un Nüzul adlı kitabında Cabir b. Abdullah’tan nakletmiştir. Şaîbi de bu ayetin tefsirinde şöyle diyor: “Oğullarımız”dan maksat Hasan ve Hüseyin’dir. “Kadınlarımız”dan maksat Fatıma ve “kendimizden (nefislerimizden)” maksat ise Ali b. Ebu Talib’dir. (r.a) (Esbab-ın Nüzul s. 75)

Darkutni de nakletmektedir ki: “Ali (a.s) Şura günü delil getirerek şöyle buyurdu: Sizleri Allah’a yemin veririm ki söyleyin bakayım aranızda Allah’ın kendisini nebinin nefsi, çocuklarını nebinin çocuğu ve kadınlarını da nebinin kadınları karar kıldığı benden başka biri var mıdır? Oradakiler de “Hayır, Allah’a andolsun ki senden başka hiç kimse bu makama erişememiştir” dediler. (Sevaik-ul Muhrika 11. Bab 9. Ayet)

[2]-  Bağavi’nin Ebi Süfyan b. Haris’in şerh-i halinde babasından rivayet ettiği üzere (El-isabe/Abbas’ın şerh-i halinin altında)

 

( Kuran ve Hadisler Işığında Hz.Fatıma, Abdulhüseyin Serefuddin)


[3]Şüphesiz ki Allah’ın tertemiz kıldığı ve her türlü pisliği giderdiği şahıslardan maksat, beş zat yani “Al-i Abâ”dır. Bu da bu beş zatın mahlukatın en üstünü ve yeryüzündeki tüm insanların faziletlisi olduklarının en büyük delillerindendir. Bu beş değerli zat ise Resulullah (s.a.a) Hz. Ali (a.s) -ki Kur’an’da Resulullah’ın nefsi olarak vasıflandırılmıştır-, Pğeygamber’in bir parçası ve aynı zamanda rızası, Peygamber’in rızası: gazabı da peygamber’in gazabı olan Hz. Fatıma (a.s) ile nübüvvet bahçesinin iki gülü ve cennet gençlerinin efendisi ve şehid olan Hz. Hasan ve Hüseyin’den (a.s.) ibarettir. ( Kuran ve Hadisler Işığında Hz.Fatıma, Abdulhüseyin Serefuddin)

Ehi Beyt'in bu kişiler olduğu Ehl-i Sünnet'in en muteber kaynaklarında geçmektedir.

Bakınız:

Sahih-i Müslim, Kitap 031, Hadis no:5955 / 5923 ( ingilizce baskısı)

Savaik-ul Muhrika,s:324


[4]Ahmed ibn Abbas'tan rivayet eder:"Bu ayet nazil olunca, sahabeler:" Ey Allah'ın Resulü!! Akrabalarınız kimlerdir?" diye sorduklarında, Resulullah (saa):"Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'dir." diye buyurdu.

Savaik-ul Muhrika, S:380-381

-------

"İmamiyye (Caferi) mezhebinde ittifak ve icma edilmiştir ki ayetteki “Kurba”[27] (yakınlar)dan maksad Emir-el Mü’minin, Hz. Fatime ve evlatlarıdır. Ayetteki iyilikten maksad ise onları sevmek ve onlara muhabbet beslemektir. Ayetteki “gafur ve şekur” ise Allah’ın onları seven kimseleri bağışladığı ve de onları takdir ettiği manasınadır.

Bu, şia mezhebinin kesin inançlarından biridir. Bu hususta masum imamlardan bir çok mütevatir ve sahih hadis nakledilmiştir.

Ama burda şii olmayan tariklerden nakledilen rivayetlerden bazısını örnek olarak zikretmek istiyoruz:

Ehl-i sünnet büyüklerinden Ahmed b. Hanbel, Taberani, Hakim-i Nişaburi ve İbn-i Ebi Hatem, İbn-i Abbas’tan bir rivayet naklediyor ki mezkur ayet nazil olduğunda Peygambere (s.a.a) sevgisi bizlere vacib olan akrabanız kimlerdir?” diye sorulunca Resulullah (s.a.a) şöyle cevab verdi: “Ali, Fatime ve evlatları.”[28] Aynısına İbn-i Hacer de Sevaik-ul Muhrika kitabında tasrih etmiştir.[29]

Zamehşeri de “Keşşaf” adlı tefsirinde bu hadisi mürsel olarak zikretmiş ve hadisin muteber olduğunu ispatlamak için diğer bir takım rivayetleri de delil olarak getirmiştir:

1- Ali (a.s) şöyle buyuruyor: “İnsanların beni çekememesinden Resulullah’a (s.a.a) şikayette bulundum. Resulullah (s.a.a) şöyle byurdu: acaba sen cennete ilk önce girecek olan dört kişiden biri olmayı istemez misin? Bu dört kişi ben, sen, Hasan ve Hüseyin’dir.

2- Peygamber şöyle buyurdu: Ehl-i beytime zulüm edenler ve itretime eziyet etmekle bana eziyet eden kimseye cennet haram kılınmıştır.”

3- Resulullah şöyle buyurmuştur:

“Her kim ölür de kalbinde Ehl-i beytimin sevgi ve muhabbeti olursa şehid olarak dünyadan göçmüştür. Her kim Muhammed’in Ehl-i Beyt’inin sevgisi ile ölürse günahları bağışlanmış olarak ölmüştür. Ehl-i Beytimin sevgisi ile ölen kimse dünyadan tevbe etmiş olarak göçmüştür. Her kim Muhammed’in Ehl-i Beytinin sevgisi ile ölürse imanı kamilleşenbir mümin olaak ölmüştür. Her kim Ehl-i Beytimin sevgisi ile ölürse Azrail ve sonra da Nekir ile Münker onu cennetle müjdelerler. Her kim Ehl-i Beytin sevgisi ile ölürse gelinin damadın evine uğurlanması gibi o da cennete uğurlanır. Her kim Ehl-i Beyt’in sevgisi ile ölürse kabirde onun için cennete iki kapı açılır. Her kim Ehl-i Beyt’in sevgisi ile ölürse Allah onun kabrini rahmet meleklerinin ziyaretgâhı haline getirir. Her kim Al-i Muhammed’in sevgisiyle ölürse peygamberin sünnetine ve hak cemaatın yoluna uyarak ölmüştür. Her kim de Ehl-i Beyt’in düşmanı olarak ölürse kafir olarak dünyadan göçmüştür. Her kim Ehl-i Beyt’e düşmanlık ettiği halde ölürse kıyamette mahşere geldiğinde alnına şöyle yazılacaktır: “Bu şahıs Allah’ın rahmetinden mahrumdur.”[30] "

(Ayetler ve Hadisler Fşığında Hz.Fatıma, Abdülhüseyin Şerefuddin)

----------------

[27]- “Kurba” kelimesi “zülfa” ve “buşra” kelimeleri gibi masdardır ve “yakınlık” manasınadır. Buradaki “istisna” ise “istisna-i muttasıl”dır. Dolayısıyla da manası şöyledir:

Sizlerden “yakınlarıma sevgi dışında hiçbir ücret istemiyorum.”

Buna şöyle bir basit örnek verebiliriz: Ali’den başka bütün arkadaşlarım ziyaretime geldi.

Bu istisnanın istisna-i munkati olması da mümkündür. O zaman da manası şöyle olr: Ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Velakin yakınlarımı sevmenizi istiyorum. Velhasıl hangisi olursa olsun Muhammed’in (s.a.a) ehl-i beyt’ini sevmek tüm müslümanlara farz olur.

[28]- Hakeza İbn-i Munzir, İbn-i Murdeveyh (Nebehani’nin “Erbain” kitabında naklettiği üzere), Mukrizi (Nebehani’nin Şeref-ul Müebbed kitabında naklettiği üzere) Begavi ve Sa’lebi (kendi tefsirlerinde) Celaluddin-i Suyuti (Nebehani’nin Şeref-ul Muebbed kitabnıd naklettiği üzere) Dürr-ul Mensur’da, Hafız Ebu Naim “Hilyet-ül Evliya’da Hamaveyni-i Şafii “Feraid” adlı kitabında ve diğer müfessir ve muhaddisler bu hadisi İbn-i Abbas’tan nakletmişler.

[29]- Sevaik-ul Muhrika / İbn-i Hacer 11. Bab 1. Fasıl 14. ayetin tefsirinde.

[30]- Bu ve benzeri hadislerde Al-i Muhammed (Ehl-i Beyt imamlarına şamildir. Zira Ehl-i Beyt imamları peygamberin (s.a.a) halifeleri, vasileri, ilim ve hikmet varisleri ve velileridir.

Bunlar peygamberin bıraktığı değerli emanet ve Kur’an’ın eşidirler. Peygamber-i Ekrem’in (s.a.a) buyurduğu gibi bu ikisi (Kur’an ve Ehl-i Beyt) birbirinden asla ayrılmazlar. O ikisine sarılanlar sapıklığa düşmezler. Onların birisinden bile yüz çeviren de hidayet bulamaz.

Açıktır ki burada Al-i Muhammed’den maksad peygamber-i Ekrem’in tüm evlatlarının tek tek fertleri değildir. Zira bu yüce makam Allah’ın evliyasından başkasına yakışmaz. Yani onların geneline hükmedilmiştir; fert ferdine değil.

Evet Ehl-i Beyt’in pensinin ve özellikle de evlatlarının sevgisi (zira onlar ile nisbetleri vardır) vaciptir. Onların sevmek insanın Allah’a yakın olmasına ve peygamberin (s.a.a) şefaatına mazhar olmasına sebep olur.

 


[5]Şii müslümanlar kendi masum imamlarına uyarak üstteki mezkur ayetin Hz. Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin (a.s) hakkında nazil olduğunda ittifak etmişlerdir. Bu da şia mezhebinin kesin kabul ettiği şeylerdendir. Bu hususta Ehl-i Beyt imamlarından birçok hadis nakledilmiştir.

Vahidi, Ebu İshak-ı Sa’lebi, Muvaffak b. Ahmed vb. birçok meşhur Ehl-i Sünnet alimleri de bu inançtadırlar.[38]

Zemahşeri de Keşşaf adlı tefsirinde mezkur ayetleri tefsir ederken İbn-i Abbas’tan şu rivayeti nakletmektedir:

“Günün birinde Hasan ve Hüseyin (a.s) hastalandılar. Resulullah bir grup ashabıyla onları ziyaret etti. Daha sonra Peygamber Ali’ye dönerek şöyle buyurdu: “Oğulların için bir şey nezret de şifa bulsun.”

Bunun üzerine Hz. Ali, Fatıma ve cariyeleri Fizze, Hasan ve Hüseyin iyileştiği taktirde üç gün oruç tutmaya nezrettiler.

Hasan ve Hüseyin iyileştiler. Dolayısıyla onlar da kendi nezirleri ile amel etmeyi ve üç gün oruç tutmayı kararlaştırdılar.

Emir-ül Müminin üç sa’ (her sa’ takriben 2.917 kg.dır) arpa borç aldı. Fatıma (a.s) da arpayı el değirmeniyle un ettikten sonra beş tane etmek pişirdi.

İlk gün o ekmekler ile iftar etmek isterlerken aniden bir fakir kapılarını çaldı. Kapıyı açtıklarında fakir şahıs şöyle dedi: “Selam olsun size ey Peygamber’in Ehl-i Beyti, ben müslüman bir fakirim. Bana bir şeyler verin, yiyeyim. Allah da sizlere cennet nimetlerini nasip etsin.”

O beş ekmeğin hepsini o fakire verdiler. Kendileri de sadece su ile iftar ttiler.

Ertesi gün yine oruç tuttular. O akşam da bir yetim geldi ve kendi ve kendi yiyeceklerini o yetine verdiler. Ertesi gün de bir esir geldi ve yiyeceklerini esire verdiler. Bu üç gün oruç tuttular ve sadece su ile iftar ettiler. Ertesi gün Hz. Ali, Hasan ve Hüseyin’in elinden tutarak hep birlikte Peygamber’in huzuruna vardılar. Hazret o iki nur topu torunlarının açlıktan solmuş yüzünü görünce şöyle buyurdu: “Bu ne haldir ki sizlerde müşahade ediyorum.” Sonra onları da alarak hep birlikte Hz. Fatıma’nın (a.s) evine gittiler. Eve girdiklerinde Hz. Fatıma’nın ibadet etmekte olduğunu gördüler. O büyük hanımın melekuti çehresinde açlık ve zayıflık eseri görülüyordu.

Peygamber (s.a.a) bu durumu görünce çok üzüldü. Bu esnada Cebrail nazil oldu ve bu süreyi indirerek Peygamber’e (s.a.a) şöyle dedi: “Allah’ın Ehl-i Beyt’e gönderdiği bu hediye onlara mübarek olsun.”

(Ayetler ve Hadisler Fşığında Hz.Fatıma, Abdülhüseyin Şerefuddin)

 


[6]Allah-u Teala Mü'minlere hitaben Kur'an'da:" El birliğiyle Allah'ın ipine sarılın, bölük pörçük olmayın..."buyurmuştur.

Sa'lebi, bu ayetin tefsirinde, Imam Cafer Sadık (as)'dan şöyle rivayet eder:

"Biz Ehl-i Beyt Allah'ın şol ipiyiz ki Allah-u Teala Kur'an-ı Kerimde hakkımızda." El birlik Allah'ın ipine sarılın, dağılmayın" buyurmuştur."

Savaik-ul Muhrika, s:343

 


[7]Deylemi'nin Ebu Said el-Hudri'den rivayetine göre,Resulullah (saa) bir hadisinde:"Ve onları hapsedin.Çünkü onlar Ali'yi kendilerine dost edinmediklerinden sorumludurlar." diye buyurdu.

Bu ayetin tefsirinde Vahidi der ki:"Yani onlar Ali ile Ehl-i Beyt'in sevgisinden sorumludurlar."der.Ve ehl-i beyt ile ilgili bir çok hadise değinir:Onlardan biri, Müslimden rivayet ettiği şu hadistir:

"Size iki emanet bırakıyorum.Biri Allah'ın Kitabı,Kur'an-ı Kerim.Diğeri Ehl-i Beytimdir.Ben Ehl-i Beytim hakkında sizlere Allah-ı hatırlatıyorum."

Savaik-ul Muhrika, s:337-338

 

 


[8]Sabit el-Benani der ki:"Bu ayette geçen, hak yola girenden maksat, Peygamber(saa)'in Ehl-i Beytinin sevgisine hidayetlenmiş kimse demektir."

Deylemi, Hz. Paygamber (saa)'den nakleder:"Ancak, Allah-u Teala, Fatıma'yı ve onun dostlarını cehennem ateşinden menettiği için, onu "Fatıma" adıyla adlandırdım."

Ahmet bin Hanbel'in rivayetine göre: Resulullah (saa) Hasan ve Hüseyin'in ellerinden tutup, şöyle buyurdu:"Beni ve bu her ikisini ve onların baba ve annelerini seven kimse, kıyamet gününde benimle beraber derecemde olacakloardır."

Savaik-ul Muhrika, s:347

 


 

*

Bugün bazı insanların, "Kur'an bize yeter, sünnete gerek yok" demelerine en güzel cevap Allah-u Teala'nın kitabında mevcuttur.


 

**

Imam Ali Rıza (as) diyor ki:

" Sadıklar, Ehl-i Beyt Imamlarıdır."

 

Peygamber (saa)'e Sadıkları sordular:

"Sadıklar:Ali, Fatıma, Hasan, Hüseyin ve kıyamete kadar gelecek tertemiz zürriyetleridir." buyurdu.

 

Ayet indiğinde Selman (aoro), Hz.Pygambere (saa) şöyle sordu:

"Ya Resulullah, bu ayet herkesi mi yoksa belirli kişileri mi kastediyor?"

Resulullah (saa):

"Ayette memur olan mü'minler genel olarak kastedilmiştir.Onların hepsinin Sadıklara uymaları emredilmiştir. Sadık olanlar ise belirli kişilerdir ki. onlar, kardeşim, vasim Ali ve ondan sonra gelecek vasileridir."

 


 

***

Imam Muhammed Bakır (as) şöyle buyurmuştur:

"Bu ayet hususi olarak Fatıma'nın evladı hakkında inmştir."

 

Imam Zeynel Abidin (as) şöyle diyor:

"Kur'an'da kılavuzlar iki çeşittir. Biri adaletle hükmeder diğeri ise zulümle.Adaletle hükmeden kılavuzlar Allah'ın emri ile hükmederler. Zalim olan kılavuzlar ise Allah'ın emri ile değil de kendi nefislerine uyarak hareket ederler ve bu gibi kılavuzlar hakkında Allah şöyle buyuruyor:"Onları, cehenneme sevkeden, götüren kılavuzlar kıldık." Bunu Allah'ın emirlerine muhalif olmalarından böyle yaptık.

 


 

****

Bu ayet indiğinde, müslümanlar Peygamber (saa)'e sordular:

" Ya Resulullah, bütün insanların imamı sen değil misin?" Peygamber Efendimiz (saa) buyurdu ki:"Ben bütün insanlara Allah tarafından gönderilmiş bir peygamberim. Lakin benden sonra insanların üzerine Ehl-i Beytimden imamlar olacaktır, fakat bunu küfür ve dalalet ehli taraftarları ile birlikte tekzib edip, onlara zulmedeceklerdir!!!. Her kim Ehl- Beyt imamlarını (as) sever, onlar tabi olup tasdik ederse işte o kişi bendendir ve benimle beraber olup beni bulacaktır!!! He kim onları tekzib eder ve onlara zulmederse benden değildir ve ondan uzak olacağım.

 

Imam Cafer Sadık (as) diyor ki:

"Şanı yüce olan Allah, bu ümmeti asrının içinde bulunan imamı ile çağıracaktır.Rasulullah (saa) kendi asrı ile gelecek.Ali (as) kendi asrı ile gelecek.Hasan (as) kendi asrı ile gelecek ve her imam vefat ettiği srın insanları ile gelecektir."

 

Yine Imam (as) buyuruyor ki:

Kıyamet gününde bir münadi şöyle nida edecek: Her toplumun bu yere dünyada tabi oldukları imamları ile geleceklerine dair, Rabbinizin adaleti ile sizlere bildirilmedi mi? Hazır olanlar, diyecekler ki:"Evet, bildirildi Ey Rabbimiz!!" Şöyle seslenilecek:"Her toplum imamı ile gelsin.!!!" Sonra her imam teker teker gelecek Denilecek ki: Ebu Bekir ve Şiası gelsin!! Ömer ve Şiası gelsin!! Osman ve Şiası gelsin!! Ali ce Şiası gelsin!!"

 


*****

Muhammed Bakır (as) şöyle buyurdu:

"Ayette zikredilen emir sahipleri:Muhammed (saa) ve Ehl-i Beytidir."

Imam Cafer Sadık (as) şöyle buyurdu:

"Mü'minlerin emiri Ali bin Ebi Talib'e itaat etmek, Resulullah (saa)'e itaat edilmesi farz olduğu gibi farzdır.

Nitekim Şanı Yüce Allah şöyle buyurdu: (Resulullah (saa)'e itaat eden Allah'a itaat etmiş olur.) Nisa/80."

Eshabın büyüklerinden olan Cabir bin Abdullah el-Ansari Anlatıyor:

Şanı yüce olan Allah:"Ey imam edenler, Allah'a itaat edin. Peygambere ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin." ayetini indirdiğinde, Resulullah (saa)'in huzuruna gidip şöyle sordum:

-"Ey Resulullah, Allah'ı ve Resulünü tanıdık, lakin Allah'ın ve Resulü'nün taati ile eş tutulan, itaat edilmesi gereken emir sahiplarini bilmiyoruz, bunlar kimlerdir?"

Resulullah (saa) buyurdu ki:

-"Ey Cabir! Onlar benim halifelerim ve benden sonra müslümanların imamlarıdır.Birincileri Ali bin Ebi Talib, sonra Hasan sonra Hüseyin, sonra Hüseyin'in oğlu Ali, sonra Ali'nin oğlu Muhammed'dir ki Onun adı Tevrat'ta Bakır olarak geçmektedir ve sen Onun zamanına kadar yaşayacaksın, benim selamımı ona ilet. Sonra Muhammed'in oğlu Cafer Sadık, sonra Cafer'in oğlu Musa, sonra Musa'nın oğlu Ali, sonra Ali'nin oğlu Muhammed, sonra Muhammed'in oğlu Ali, sonra Ali'nin oğlu Hasan, sonra da adı ve künyesi,yeryüzünde Allah'ın hücceti ve kulları arasındaki bakiyesi olan Hasan'ın oğlu gelir. (Mehdi (as)). Kendisi o kişidir ki, şanı yüce olan Allah, onunla zikrini doğuya ve batıya saçıp açacaktır.Kendisi o kişidir ki, kendisini insanlardan gizleyecek ve gizlenişi sırasında ona ancak Allah'ın kalplerini imam ile imtihan ettikleri kulları inanacaklardır."

Ben dedim ki:

-"Ya Resulullah, onun gizlenişi sırasında şisına bir faydası olabilecek mi?

Resulullah (saa) bana buyurdu ki:

"Beni peygamber gönderenin hakkı için, şiası onun nuru ile aydınlanacak ve onun vilayeti ile faydalanacaklardır. Tıpkı insanların bulutlar ile kaplı güneşten faydalanmaları gibi!!!. Ey Cabir!!! Bu Allah'ın en gizli sırrından ve haznedilmş en derin ilmindendir. Söylediklerimi ehli olmayanlardan gizle ve onlara söyleme."


******

Imam Zeynel Abidin (as) şöyle diyor:

"Kur'an'da kılavuzlar iki çeşittir. Biri adaletle hükmeder diğeri ise zulümle.Adaletle hükmeden kılavuzlar Allah'ın emri ile hükmederler. Zalim olan kılavuzlar ise Allah'ın emri ile değil de kendi nefislerine uyarak hareket ederler ve bu gibi kılavuzlar hakkında Allah şöyle buyuruyor:"Onları, cehenneme sevkeden, götüren kılavuzlar kıldık." Bunu Allah'ın emirlerine muhalif olmalarından böyle yaptık."


©m.ipek

"Mini Kur'an İndeksi 1.0"

 

Hiç Bir Hakkı Saklı Değildir

Bir

http://nehculbelaga.tripod.com

Katkısıdır

 

 


 

 

Faydalanılan Bazı Eserler

 

Kur'an'da Ehl-i Beyt

Savaik-ul Muhrika

Kuran ve Hadisler Işığında Hz.Fatıma

Inançlarımız

Sahih Buhari

Sahih Müslim

Kuran Meali (A.Gölpınarlı)

Kur'an Meali (Shakir)

Kur'an Meali (Elmalili)