ŞAHSİYETİ

 

Şüphesiz Seyyid Sistani ile birlikte olan, onu tanıyan ve onunla irtibatı olanlar; onun Ehl-i Beyt Aleyimusselam’ın buyurduğu manevi özelliklere sahip, örnek bir şahsiyet olduğunu bilirler. İşte o ve onun gibi büyük alimler “Rabani alim” kelimesinin ve imam aleyhisselam’ın “işlerin yürümesi Allah’ın helali ve haramında emini olan alimlerin eliyledir” sözünün tecellisidirler.

Konuyu tamamlamak için derslerine katıldığımda kendi gördüğüm özelliklerinden bazılarını naklediyorum:

A- İNSAF VE KARŞI GÖRÜŞLERE SAYGI

Seyyid Sistani, ilim ve maarif aşkı ile dolu, hakikate ulaşmaya istekli, yapıcı görüşlerin özgürlüğüne inançlı olduğu için çok okuyup araştırır, çeşitli görüşleri hatta ilmi sevyede kendisiyle aynı düzeyde olanların görüşlerini de öğrenmeye çalışır; bazen derslerde kendi üstadı olmayanların dahi önemli görüşlerini belirterek naklederdi. Örneğin, Muhammed Rıza Muzaffer’in “Usul-ü Fıkh” kitabındaki görüşünü nakleder.

Onun bu tavrı başkaların görüşlerine olan saygısını gösterir.

B- SÖYLEŞİDE EDEB

Necef şehrinin üstadları ile talebeleri arasındaki ilmi bahislerin ciddiyeti meşhurdur. Bu talebenin ilimde güçlü olduğununda göstergesidir. Ama bazen bu söyleşiler, boş mücadeleye dönüşmekte, hedefe ulaşmamakla birlikte talebeyi ilmi havadan uzaklaştırmaktadır. Seyyid Sistani’nin bahisleri ise cedel, susturma, saygısızlıktan kesinlikle uzaktır. O, üstadları veya başklarının görüşleri konusunda alimlerin ve büyük şahsiyetlerin saygınlığını koruyan edepli, olgun kelimeler kullanır. Hatta karşı tarafın görüşleri bariz bir şekilde zaaf içinde olsa dahi. Hatta talebesine cevab verirken ona yol gösterici, irşad edici cevablar verir. Eğer talebe içerikten uzak bir münakaşaya doğru gitse dahi Seyyid cevabı ilmi bir şekilde tekrarlar, talebenin israrı karşısında ise susmayı konuşmaya tercih eder.

C- EĞİTİM AHLAKI

Eğitim, resmi bir görev veya bir miktar mal karşısında yerine getirilen bir memuriyet değildir. Bu durumda üstad, öğrencisini hiç bir zaman istenilen ilmi sevyeye ulaştıramaz, öğrencinin eğitiminde beklenen başarıyı elde edemez. Aynı şekilde eğitim sadece öğrenciye yol göstermek için ilmi bir çaba da değildir. Aksine eğitim, incelikli- hassas bir risalet olup öğrenciye muhabbet, şefkat, merhamet ruhu vererek ilme ve ilmi edeplere teşvik etmektir. Eğer ilmi merkezlerde ve buraların dışında eğitim ve öğretim konusunda bazı ihlaslı olmıyan kimselere rastlanılsada bu ilmi merkezlerde birçok ihlaslı üstad eğitimi bir semavi risalet olarak bilirler; öğrenciye teorik ve pratik olarak kamil bir inayet gösterirler. Eğitim ahlâkına sahip en büyük örneklerden biri Seyyid Hekim (r.a) dir. Seyyid Hui (r.a) de aynı ahlâka sahiptir. Ben aynı huyu Seyyid Sistani’nin şahsiyetinde de gördüm. O öğrencilerine; üstadlara, alimlere ve fakihlere saygı göstermelerini öğütler tartışmalarında üstadları karşısında tavırlarına dikkat ederek saygılı olmalarını tavsiye eder ayrıca kendi üstadlarının ruhi hallerini, ahlaki yapılarını onlara anlatırdı.

Bütün bunlar onun yüce şahsiyetinin göstergesidir.

D- TAKVA

Necef’in bir çok büyük alimlerinin ilmi bahisleri, fitne ve karmaşalardan uzaktır. Ama bu durum bazılarına göre menfi olup, gerçeklerden ve kutsal şeriatın tavrını ortaya koymaktan kaçış olarak nitelenmektedir. Ama biraz düşünecek olursak bu durumun müsbet genel maslahat için kaçınılmaz ve şeriatın tavrı olduğunu anlarız. Şeiatın asıl tavrını ortaya koymak için uygun şartların varlığı zaruridir.

İslami bir toplumda veya ilmi merkezlerde ortaya çıkan bazı karmaşalar, islam şeriatındaki bazı temel mefhumların asıl manasını gizliyorsa ilk önce islam uleması şüpheleri gidermek ve gerçekleri ortaya koymak zorundadır. Eğer ortaya bid’atlar çıkarsa islam uleması ilmini ortaya koymalıdır. Aksi takdirde hadiste zikredildiği gibi iman nuru ondan çıkar gider. Ama eğer bu günde olduğu gibi fitneler ve taasuplar bir merciin üzerinde toplanmış ve sadece onun hedef almışsa, islam alimleri ve bu cümleden Sayyid Sistani sükütu, vakarı, bu karmaşalardan uzak durmayı tercih ederler. Tıpkı Seyyid Burucerdi (r.a) ve Seyyid Hekim (r.a) in vefatlarından sonraki durumlar gibi.

Bugün de aynı hal lakap, şöhret, makam, cüzi ihtilaflar devam etmektedir; Seyyid Sistani zühd ve tevazu içinde, kiralık evinde sade eşyaları olduğu halde Irak’ta yaşamını sürdürmektedir.

E- DÜŞÜNSEL NETİCE

Seyyid Sistani, sadece bir fakih değil aynı zamanda bir kültür adamı olup çağdaş kültürleri yakından tanıyan ve çok iyi bilen bir kimsedir. Çeşitli medeni düşünceleri öğrenmiş, dünya düşünce sistemleri arasında hem siyasi hem de ekonomik açıdan basiretli bir görüşe sahip olmuştur. Onun toplumsal ve idari konularda olgun görüşleri vardır.

Ve Seyyid Sistayni’ye göre, fetva, islam toplumunun hayır ve salâhı için bir yoldur.


index