الصفحة الماضیة

Ric'atlE ilgili birkaç hüküm

next

 

Özel Ric'at

Ric'at, Allah Teala'nın şu iki buyruğu gereğince özel-dir:

]æíæãó äóÍÔõÑõ ãöä ßõáøö ÃõãÉò ÝæÌÇð[

"O gün her ümmetten bir grubu haşredeceğiz."[1]

]æÍÑÇãñ Úáì ÞÑíÉò ÃåáßäóÇåÇ Ãäåõã áÇ íÑÌöÚõæäó[

"Helak ettiğimiz bir ülkeye artık yaşamak haram-dır. Onlar bir daha geri dönemezler."[2]

Bu iki ayet hakkında daha önce de bahsetmiştik. İma-miyye kanalıyla rivayet edilen müstefiz rivayetlerin tama-mından ric'at=dönüş yapacakların mümin ve kafirlerden iki gurup olduğu anlaşılmaktadır. Örneğin İmam Sadık aleyhisselam'dan şöyle rivayet edilir:

((Åäøó ÇáÑÌÚÉ áíÓÊ ÈÚÇãÉ¡ æåí ÎÇÕÉ¡ áÇ íÑÌÚ ÅáÇø ãä ãÍÖ ÇáÅíãÇä ãÍÖÇð Ãæ ãÍÖ ÇáÔÑß ãÍÖÇð))

"Ric'at genel değildir; ric'at özeldir; ancak imanla-rında halis olanlarla şirklerinde halis olanlar ric'at edeceklerdir."[3] Bu iki grubun dışındakiler kıyamete kadar ric'at etmeyeceklerdir.

Ric'at Edecek Olanlar Kimlerdir?

Bu alanda nakledilen rivayetlerin tümünden Resulul-lah sallallah'u aleyhi ve âlih'in, Emirulmüminin Ali aleyhisse-lam'ın,[4] İmam Hüseyn aleyhisselam'ın[5] ve yine diğer Ehli-beyt İmamları ve peygamberlerin ric'at edecekleri anlaşıl-maktadır.[6]

Yine İmam Mehdi aleyhisselam'ın yardımcı ve vezirle-rinden, Ehlibeyt İmamlarının ashap ve izleyicilerinden bir grubunun,[7] şehitlerin ve müminlerin ric'at edecekleri,[8] diğer taraftan zalimlerin, Allah'ın, Resul-i Ekrem sallallah'u aleyhi ve âlih'in ve Ehlibeyt İmamları aleyhimusselam'ın düşmanlarının,[9] peygamberlerin ve müminlerin düşmanla-rının, hakla savaşanların ve münafıkların ric'at edecekleri rivayet edilmiştir.[10] Bunların hepsi yukarıdaki hadiste belir-tilen ric'at edecek iki grubun kapsamındadır.

Acaba İmam Mehdi'nin (a.f) Zuhurundan Sonra Ric'at Olacak mı?

İmam Mehdi aleyhisselam'ın döneminde ric'at hakkında birkaç yolla rivayet edilen bir çok hadis vardır. Şeyh Mufid, İmam Mehdi aleyhisselam döneminde ric'ati, o hazretin zuhur alametlerinden sayarak "İrşad" adlı kitabının "Zikr-u Alamat-il Kâim" bölümünde şöyle demiştir: Hadislerde, Hz. Mehdi aleyhisselam'ın zuhur döneminin alametleri, İmam Mehdi aleyhisselam'ın kıyamından önce vuku bulacak olaylar, nişane ve belirtiler açıklanmıştır; bunlardan birisi Süfyani'nin çıkışıdır... o dönemde ölüler kabirlerinden dışarı çıkarak dünyaya dönerler, dünyada tanınır ve ziyaret edilirler... Sonra İmam Mehdi aleyhisselam'ın zuhur ettiğini öğrenerek yardım etmek için ona doğru hareket ederler.[11]

İmam Bâkır aleyhisselam'dan şöyle rivayet edilmiştir:

((ÃíÇã Çááå ËáÇËÉ: íæã íÞæã ÇáÞÇÆã¡ æíæã ÇáßÑÉ¡ æíæã ÇáÞíÇãÉ))

"Allah'ın günleri üçtür: Kâim'in -Mehdi'nin- kıyam ettiği gün, ric'at=dünyaya dönüş günü, Kıyamet günü."[12]

Bu hadis, İmam Mehdi aleyhisselam'ın zuhurundan sonra dünyaya dönüş olacağına delalet etmektedir. Ric'at rivayetlerinden, Emirulmüminin Ali aleyhisselam'ın dünyaya birkaç dönüş olacağı anlaşılmaktadır[13] ve yine İmam Hüseyin aleyhisselam'ın da İmam Mehdi aleyhisselam'ın zuhu-rundan sonra dünyaya döneceği vurgulanmaktadır.[14]

Seyyid Abdullah Şubber de bu alanda der ki: Genel olarak ric'ate ve bazı müminlerle bazı kafirlerin dünyaya döneceğine inanarak konunun ayrıntısını Ehlibeyt aleyhimusselam'a bırakmak farzdır. Emirulmüminin Ali ve İmam Hüseyin aleyhimaselam'ın ric'at edeceklerini bildiren hadisler mana bakımından mütevatirdirler. Diğer Ehlibeyt İmamlarının ric'ati konusundaki hadisler ise tevatüre yakındır; onların nasıl ric'at edecekleri, hepsinin birden mi yoksa sırayla mı ric'at edeceklerine gelince; bunların hepsini ancak Allah ve Allah'ın velileri bilebilir.

 

Ric'at'in Hükmü:

Acaba ric'at usul-u dinden midir? Ve acaba Müslüman olmak ric'ate inanmaya mı bağlıdır? Ve acaba İmamiyye ulemasının ric'at hakkındaki hükümleri nedir? Burada bu soruları cevaplandırmaya çalışacağız

.

Ric'at ve Usul-u İslam:

İslam fırkaları arasında İmamiyye Şiası, Ehlibeyt İmamlarından (aleyhimusselam) rivayet edilen hadisler gere-ğince ric'ate inanmaktadır; ancak bu, ric'at inancının İmamiyye Şiası'na göre usul-u dinden biri sayıldığı anlamına gelmez; dolayısıyla ric'at inancı Allah'a, Allah'ın birliğine, peygamberlerine ve kıyamete inanmak sevi-yesinde değildir; daha önce de dediğimiz gibi ric'at inancı, İmamiyye Şia'sının mezhebî zaruriyatındandır.

Ric'at inancı, İslam dininin hükümlerinden hiç birini inkâr etmeyi gerektirmez ve yine bu inançla İslam dininin temel ilkeleri arasında bir çelişki de yoktur.

Şeyh Muzaffer der ki: Fakat şu muhakkaktır ki ric'ate inanmak, ne tevhid inancına zıttır, ne nübüvvet inancına; hatta bu iki inancı kuvvetlendirir. Çünkü ric'at inancı, ölenlerin kıyamette dirileceği, Hazret-i Peygamber'den (sallallah'u aleyhi ve âlih) ve Ehlibeytinden zuhur eden mucizelere iman etmeyi pekiştirir. Bu inanç, İsa peygamberin (aleyhisselam) ölüyü diriltmesi mucizesinin aynıdır; hatta ondan da üstündür; çünkü burada ölülerin çürüdükten sonra dirilmeleri söz konusudur. Allah Teala Kuran-ı Kerim'inde buyurur:

]ÞÇáó ãóä íõÍíí ÇáÚöÙÇãó æóåí Ñóãíãñ * Þõáú íõÍííåÇ ÇáøóÐí ÃäÔÃåÇ Ãæáó ãÑÉò æåæ Èßõáøö ÎáÞò Úóáíãñ[.

"Dedi ki: Çürümüş-gitmiş, dağılmış kemikleri kim diriltir? De ki: Onları ilk defa düzüp koşan, meydana getiren diriltir ve O, her çeşit yaratmayı bilendir."[15] ric'at inancı, bu ayet-i kerimeyi izah eder.[16]

Yine diyor ki: Ric'at inancı, imanın usulünden olma-dığı gibi bu hususta nazara, incelemeye de lüzum yoktur. Bizim ric'ate inancımız, Ehlibeyt aleyhimusselam'dan, gelen sahih hadislere dayanmaktadır ve biz, Ehlibeytin ismetine (yalan konuşmaktan masum olduğuna) iman etmişiz; gayba ait şeylerde, onların haberlerine inanmışız ve ric'atin vukuunu gayr-i mümkün görmüyoruz.[17]

 

Ric'atin Anlamında İhtilaf:

Bir grubun ölümden sonra dünyaya döneceği hususunda Resulullah'ın Ehlibeyti'nden (aleyhimusselam) elimize çok sayıda sahih hadis ulaşmasına ve İmamiy-ye'nin tümünün bu alanda nakledilen açık rivayetlere dayanarak buna inanmasına rağmen geçmiştekilerden bazıları ric'at konusunda nakledilen rivayetleri, zuhuru beklenen İmamın (İmam Mehdi aleyhisselam) zamanında, devletin, emir ve nehyin Ehlibeyt'e rücu edeceği tarzında yorumlamış, şahısların, ölenlerin ric'ati olmadığını söylemişlerdir. Şeyh Mufid de ric'ati inkâr eden bu kişilere işaret ederek şöyle demiştir: İmamiyye Şiası, bazıları ric'atin anlamında ihtilaf etmelerine rağmen, ölülerden bir çoğunun kıyametten önce dünyaya döneceğinde ittifak etmişlerdir.[18]

Allame Tabersi de, tefsirinin Neml suresinin 83. ayetinin tefsirinde bu ihtilafa işaret ederek demiştir ki: İmamiyye Şiası'ndan ric'ate inananlar bu ayetle ric'at inan-cının sahih olduğuna delil getirmişlerdir.[19]

Şeyh Ebu Zuhre ise bu ihtilafı şöyle beyan etmiştir: Ric'at inancının bu haliyle On İki İmam Şiası yanında ittifak edilen bir konu olmadığı ve bir grubun buna inan-madığı anlaşılmaktadır.[20]

Yine İmamiyye Şiası arasında ric'at inancını farklı yorumlayanlar var; bu grup, İmamiyye Şiası'nın çoğunlu-ğunun bu alanda nakledilen rivayetlere dayanarak kabul ettiği anlamda ric'ati inkâr etmiş, fakat onlardan hiç biri ric'ate inananların kafir olduğunu veya İslam dininden çıktığını söylememiştir; çünkü onlar ric'at inancını ve bu alanda nakledilen çok sayıdaki rivayetleri inkâr etmemek-teler.

İmamiyye Şiası'nın ileri gelenleri onlara çok kısa bir şekilde cevap vermiştir. Seyyid Murtaza, kendisine Rey'den ulaşan sorulardan bu husustaki bir sorunun cevabında şöyle demiştir: Ancak, İmamiyye Şiası'ndan, ric'ati, ölen şahısların ric'ati değil, devletin Ehlibeyt'e rücusu tarzında yorumlayanlara gelince; İmamiyye Şiası'ndan bir grubu ric'atin vuku bulacağını, bu inancın sahih olduğunu ve bunun teklifle çelişmediğini[21] savuna-mayınca, ric'atle ilgili nakledilen rivayetleri yorumlamaya kalkıştılar; oysa bu yorum doğru değildir. Çünkü ric'at, nakledilen rivayetlerin zahiriyle ispatlanmaz; böyle olursa tevile başvurulur. Sihhati kesin olan bir şey, insanı ilime ulaştırmayan ahad rivayetlerle nasıl ispatlanabilir?! Ric'atin ispatında dayanılan şey, İmamiyye Şiası'nın onun manası hususunda dayandığı icmadır. Şöyle ki, Allah Teala Hz. Mehdi'nin kıyamı döneminde dostlarından ve düşmanlarından bir grubu beyan ettiğimiz şekilde diriltecektir. Bu durumda belli olan bir şey nasıl tevil edilebilir?! O halde mana ihtimal ve tevil kabul etmez.[22]

 

Ric'ati Tevil Edenlerin Hükmü

Buraya kadar söylediklerimizden, On İki İmam Şiası'na göre, ric'atin, mezhebin zaruriyatından olduğu açıklığa kavuştu. Geçmişte İmamiyye Şiası'ndan bir grubu, ric'at rivayetlerini tevil etmişse de, bu rivayetlerin var ve mütevatir olduğunu bildikten sonra, bunları inkâr etmenin, ric'ati bize bildiren Ehlibeyt İmamları'nı yalanlamak olacağının bilincinde olarak bu rivayetleri inkâr etmeye kalkışmamıştır.

Kısacası; ric'at inancı, diğer mezhebî zaruriyatlar gibidir. Ric'atin mezhebî zaruriyatlardan biri olduğunu kabul ettikten sonra ona inanmak farz olmasına rağmen ayrıntılarına inanmak farz değildir.

Mezhebin veya dinin zaruriyatından birini inkar etmenin hükmüne gelince, bu konuda akaid ve fıkıh kitaplarına müracaat etmek gerekir.

 

Ric'atten Hedef Nedir?

Ahir zamanda vuku bulacak olaylar gaybî konular olup bilinmemektedir; fakat bunun hükmünü de açıklaya-biliriz. Çünkü ilahî adalet mutlaktır; zaman ve mekan onu sınırlandıramaz. Geçmiş, şimdiki ve gelecek zamandaki olaylarda adalete hükmetmek asıldır. Eğer dünyanın ömründen ancak bir gün bile kalmış olsa, Allah, ahir zamanda Mehdi aleyhisselam ve ashabıyla gerçekleşecek olan gizli hayrını getirerek batıl kuruluşları, zulüm ve cevri yerle bir edip yeryüzünü zulüm ve cevirle dolduktan sonra adalet ve eşitlikle dolduruncaya kadar o günü uzatır. Allah Teala buyuruyor ki:

]æíÞæáæäó ãÊì åÐÇ ÇáÝÊÍõ Åä ßõäÊõã ÕÇÏöÞíäó * Þõáú íóæãó ÇáÝÊÍö áÇ íäÝÚõ ÇáøóÐíäó ßóÝÑõæÇ ÅíãÇäõåõã æáÇ åõã íõäÙÑæäó[

"Doğru iseniz bu fetih ne zaman? diyorlar. De ki: Fetih günü (gelince, şimdi) inkâr edenlere (o zaman) inanmaları fayda vermez ve kendilerine mühlet de verilmez."[23]

Şeyh Saduk, Muhammed b. Ebu Umeyr kanalıyla şöyle rivayet eder: Cafer b. Muhammed (İmam Sadık) aleyhisselam'ın şöyle buyurduğunu duydum:

((áßáøö ÃõäÇÓò ÏæáÉñ íÑÞÈæäåÇ    æÏæáÊäÇ Ýí ÂÎÑ ÇáÏåÑ ÊÙåÑõ))

"Muhakkak beklediği bir devlet var her milletin

Devleti, ahir zamanda zuhur edecek biz Ehlibeyt'in"[24]

 

Kıyametten ve insanların büyük hesap için dirilişinden önce yeryüzünde ilahî adaletin uygulanması, zamanın İmamı Hz. Mehdi aleyhisselam'ın döneminin insanlarını kapsadığı gibi geçmiştekileri de kapsar. Geçmiştekiler ise bir kez daha dünyaya dönmelerine hükmedilen, seçkin mümin ve zalimlerden oluşan bir gruptur. Küfürlerinde halis olan zalimler, yaptıkları zulüm, fesadın, Allah'ın velileri ve halis kullarıyla savaşarak işledikleri günahın cezasını görmek, Allah'ın sınırlarını çiğneyip uygulamamaları ve hiçe saymaları, onları küfür ve tuğyana dönüştürmelerinden dolayı dünyada hakkettikleri azabı tatmaları için dünyaya döneceklerdir; fakat ahirette de çok daha şiddetli ve acılı bir azap beklemektedir onları.

İmanlarında halis olan müminler ise, dünyada kendilerine sulta kuran zalimler tarafından uzun zaman azap ve belaya uğradıktan sonra Allah'ın velilerine yardım etmek için dünyaya döneceklerdir. Bunu şu ayetten de anlamak mümkündür:

]æÍÑÇãñ Úáì ÞÑíÉò ÃåáßäóÇåÇ Ãäåõã áÇ íÑÌÚõæäó[

"Helak ettiğimiz bir ülkeye artık yaşamak haram-dır. Onlar bir daha geri dönmezler."[25] Küfür ve isyanla-rından dolayı bu dünyada azabı tadanlar bir daha dünyaya geri dönmeyeceklerdir; onlar ancak cehennemde azaba uğratılmak için kıyamette döneceklerdir. Dünyaya dönüş ise yeryüzünde fesat çıkaran, zulmeden ve kısasın acısını tatmayan diğer kafirlere hastır. Ayeti, "onlar kıyamette dönmeyeceklerdir" şeklinde anlamlandırmak doğru değil-dir; böyle bir manalandırmanın ne kadar yanlış olduğu açıktır.

Bu alanda rivayet edilen hadislere ve görüş sahibi kişi-lerin sözlerine dayanarak ric'atten üç hedefin izlendiğini söyleyebiliriz:

1- Din için savaşmak: Bununla ilgili İmam Muham-med Bâkır aleyhisselam'dan şöyle rivayet edilir:

((ßäÊ ãÑíÖÇð Èãäì æÃÈí(Ú) ÚäÏí¡ ÝÌÇÁå ÇáÛáÇã ÝÞÇá: åÇåäÇ ÑåØ ãä ÇáÚÑÇÞííä íÓÃáæä ÇáÃÐä Úáíß. ÝÞÇá ÃÈí(Ú): ÃÏÎáåã ÇáÝÓØÇØ¡ æÞÇã Åáíåã æÏÎá Úáíåã¡ ÝãÇ áÈËÊ Ãä ÓãÚÊõ ÖÍß ÃÈí(Ú) ÞÏ ÇÑÊÝÚ¡ ÝÃäßÑÊ Ðáß ææÌÏÊ Ýí äÝÓí ãä ÖÍßå æÃäÇ Ýí Êáß ÇáÍÇá.

Ëã ÚÇÏ Åáíøó ÝÞÇá: íÇ ÃÈÇ ÌÚÝÑ¡ ÚÓÇß æÌÏÊ Ýí äÝÓß ãä ÖÍßí¿ ÝÞáÊõ: æãÇ ÇáÐí ÛáÈß ãäå ÇáÖÍß¡ ÌÚáÊ ÝÏÇß¿

ÝÞÇá: Åäøó åÄáÇÁ ÇáÚÑÇÞííä ÓÃáæäí Úä ÃãÑò ßÇä ãóä ãÖì ãöä ÂÈÇÆß æÓáÝß íÄãäæä Èå æíÞÑæä¡ ÝÛáÈäí ÇáÖÍß ÓÑæÑÇð Ãäøó Ýí ÇáÎáÞ ãä íÄãä Èå æíÞÑøõ.

ÝÞáÊ: æãÇ åæ¡ ÌÚáÊ ÝÏÇß¿

ÞÇá: ÓÃáæäí Úä ÇáÃãæÇÊ ãÊì íÈÚËæä ÝíÞÇÊáæä ÇáÃÍíÇÁ Úáì ÇáÏíä)).

"Mina'da hastaydım; o sırada babam yanımdaydı. Bir hizmetçi gelerek, bir grup Iraklı içeri girmek için izin istiyor, dedi. Babam, onları çadıra al, dedi ve kalkarak onların yanına gitti. Çok geçmeden babamın güldüğünü duydum; bu bana çok garip ve tuhaf geldi.

Babam dönünce bana, ey Eba Cafer! Güldüğümü duy-dun mu? diye sordu.

Ben, fedanız olayım; sizi güldüren şey nedir? dedim.

Babam, bu Iraklılar bana senin babalarının ve atala-rının inanıp ikrar ettiği bir konuyu sorunca, insanlar arasında buna inanıp ikrar eden var diye sevinçten benin gülesim geldi, dedi.

Ben, fedanız olayım; nedir o? diye sordum.

Bunun üzerine babam, onlar benden, ölülerin din üzere dirilerle savaşmak için ne zaman dirileceklerini sorudular, dedi.[26]

2- Allah'ın, Resulü'nün ve Ehlibeyt'in düşmanlarıyla savaşmak: Bu hususta Emirulmüminin Ali b. Ebutalib aleyhisselam'dan şöyle rivayet edilir:

((ÇáÚÌÈ ßáø ÇáÚÌÈ Èíä ÌãÇÏì æÑÌÈ)). ÝÞÇã ÑÌá ÝÞÇá: íÇ ÃãíÑÇáãÄãäíä¡ ãÇ åÐÇ ÇáÚÌÈ ÇáÐí áÇ ÊÒÇá ÊÚÌÈ ãäå¿ ÝÞÇá: ((æÃíø ÚÌÈ ÃÚÌÈ ãä ÃãæÇÊ íÖÑÈæä ßáø ÚÏæ ááå æáÑÓæáå æáÃåá ÈíÊå¡ æÐáß ÊÃæíá åÐå ÇáÂíÉ ]íÇ ÃíøõåÇ ÇáøóÐíä ÂãäõæÇ áÇ ÊÊæáóæÇ ÞóæãÇð ÛÖÈó Çááåõ Úáíåöã ÞÏ íóÆÓõæÇ ãöäó ÇáÂÎÑÉö ßãÇ íÆÓó ÇáßõÝøÇÑõ ãöä ÃÕÍÇÈö ÇáÞõÈõæÑö[ )).

"Hayret, hayret; Cemadi ayıyla Receb ayı arasındaki olaylara." Birisi, ey Emirulmüminin! Sizi bu kadar hayrete düşüren nedir? diye sorunca buyurdu ki: "Ölü-lerin, Allah'ın, Resulünün ve Ehlibeyti'nin düşmanlarıyla savaşmasından daha hayret verici ne var; bu, şu ayetin yorumudur: "Ey inananlar, Allah'ın gazabettiği kimse-lerle dostluk etmeyin. Kafirler, mezarlık halkından nasıl ümidi kesmişse onlar da ahiretten öyle ümidi kesmişlerdir."[27]

3- Kısas ve adaletin uygulanması: Bu konuda İmam Musa b. Cafer aleyhisselam'dan şöyle nakledilir:

((áÊÑÌÚäøó äÝæÓ ÐåÈÊ¡ æáíÞÊÕäøó íæã íÞæã¡ æãä ÚõÐøÈ íÞÊÕø ÈÚÐÇÈå æãä ÃõÛíÙ ÃÛÇÙ ÈÛíÙå¡ æãä ÞõÊöá ÇÞÊÕø ÈÞÊáå¡ æíÑÏø áåã ÃÚÏÇÄåã ãÚåã ÍÊì íÃÎÐæÇ ÈËÃÑåã¡ Ëã íÚãøÑæä ÈÚÏåã ËáÇËíä ÔåÑÇð¡ Ëã íãæÊæä Ýí áíáÉ æÇÍÏÉ ÞÏ ÃÏÑßæÇ ËÃÑåã¡ æÔÝæÇ ÃäÝÓåã¡ æíÕíÑ ÚÏæøåã Åáì ÃÔÏ ÇáäÇÑ ÚÐÇÈÇð¡ Ëã íæÞÝæä Èíä íÏí ÇáÌÈøÇÑ ÚÒøó æÌá ÝíÄÎÐ áåã ÈÍÞæÞåã)).

"Giden nefisler dönecekler ve (Kâim'in) kıyam günü kısas edilecekler;[28] azap edilen azabıyla kısas edecek, öfkelenilen, öfkesiyle kısas edecek, öldürülen, öldürülme-siyle kısas edecek. İntikamlarını almaları için de düşman-ları onlarla birlikte -dünyaya- döndürülecek. Sonra onlardan sonra otuz şehir imar edecekler ve sonra da intikamlarını aldıkları ve kalplerinin teskin bulduğu bir gecede hepsi ölecekler ve düşmanları azabı en şiddetli olan ateşe girecekler. Sonra Allah Teala'nın huzuruna çıkacaklar ve onların hakları alınacak."[29]

Şeyh Mufid bu alanda şöyle diyor: Allah Teala ölülerden bir grubunu dünyadaki suratlarında dünyaya döndürecek, onlardan bir bölümünü aziz, diğerlerini ise zelil edecektir. O zaman hak olanlar batıl olanlara ve mazlumlar da zalimlere karşı zafer elde edecekler; bu ise Âl-i Muhammed'in Mehdi'sinin (aleyhisselam) kıyamında olacaktır. Dünyaya dönecek olanlar iki gruptur: Biri, iman derecesi yüksek, salih amelleri çok olması ve azaba sebep olan büyük günahlardan kaçınarak dünyadan göçmesi nedeniyle dünyaya dönecek olanlardır ki, Allah Teala bu gruba hak devleti göstererek onları aziz edecek ve dünyada temenni ettikleri şeyi onlara verecektir. Diğeri ise, fesatta zirveye ulaşan ve hak üzere olanların aksi istikametinde en sona varanlar, Allah'ın velilerine zulümleri artan ve günahın kendilerini kapsadığı gruptur. Dolayısıyla Allah Teala ölümden önce hakkını çiğnediği kişiyi ona galip edecek, reva gördükleri beladan dolayı gazaplarını onunla yatıştıracak ve sonra da her iki grup ölecektir. Sonra Kıyamette dirilerek hakkettikleri sevap veya azabın devamını göreceklerdir. Kur'an-ı Kerim bunu doğrulamış ve hadisler de desteklemiştir. İmamiyye Şiası'nın, hadisleri anlattığımızla farklı olan bir şekilde yorumlayan az bir bölümü dışında tümü bu görüşe sahip-tir.[30]



[1] - Nelm, 83.

[2] - Enbiyâ, 95.

[3] - Muhtesar-u Besair-id Deracat -Hasan b. Süleyman-, s.34. Bihar-ul Envar, c.53, s.39/1.

[4] - Kummi tefsiri, c.2, s.147. Gaybet-u Nu'mani, s.234/22. el-Heraic-u ve'l Ceraih -Kutb-u Ravendi-, c.2, s.848. Muhtesar-u Besair-id Deracat, s.17, 24, 26, 28, 29. Bihar-ul Envar, c.53, s.39/2, 42/10, 12 ve 46/19 ve 56/33 ve 91/96.

[5] - Kâfi -Kuleyni-, c.8, s.206/250. Muhtesar-u Besair-ud Derecat -Hasan b. Süleyman-, s.24, 28, 29. Bihar-ul Envar, c.53, s.39/1, 43/14 ve 89/90.

[6] - Kummi tefsiri -Kuleyni-, c.1, s.25 ve 106; c.2, s.147. Ayyaşi tefsiri, c.1, s.181/76. Muhtesar-u Besair-id Derecat, s.26 ve 28. Bihar-ul Envar, c.53, s.41/9 ve 45/18 ve 54/32 ve 56/38 ve 61/50.

[7] - Rical-ul Keşşi, s.217/391. Kâfi -Kuelyni-, c.8, s.50/14. Ayyaşi tefsiri, c.2, s.32/90 ve s.259/28. Delail-ul İmame -Taberi-, s.247 ve 248. Ravzet-ul Vaizin -Fetal-, s.266. ez-Zuhd -Hüseyin b. Said, s.82. Bihar-ul Envar, c.53, s.40/7 ve 70/67 ve 76/81 ve 76/82 ve 92/102.

[8] - Ayyaşi tefsiri, c.1, s.181/77 ve c.2, s.112/139. Muhresar-u Besair-id Derecat -Hasan b. Süleyman-, s.19. el-Heraic-u ve'l Ceraih -Kutb-u Ravendi-, c.3, s.1166/64. Bihar-ul Envar, c.53, s.65/58 ve 70/67.

[9] - Kitab-u Zeyd-i Nursi, Usul-u Sitte-i Aşer, s.43-44. Bihar-ul Envar, c.53, s.54/32.

[10] - Delail-ul İmamet -Taberi-, s.247. Kummi tefsiri, c.1, s.385. Muhtesar-u Besair-id Derecat, s.194.

[11] - el-İrşad, c.2, s.368-370.

[12] - el-Hısal -Saduk-, s.108/75. Meani-l Ehbar -Saduk-, s.365/1.

[13] - Muhtasar-u Besair-id Derecat, s.29. Bihar-ul Envar, c.53, s.74/75 ve 98/114 ve 101/123.

[14] - Ayyaşi tefsiri, c.2, s.326/24. Muhtasar-u Besair-id Derecat, s.48. el-İhtisas -Mufid-, s.257.

44- Yasin, 78-79.

[16] - Akaid-ul İmamiyye, s.109 ve Yâsîn suresi, 78-79. ayetler.

[17] - Akaid-ul İmamiyye, s.113

[18] - Evail-ul Mekalat, s.46.

[19] - Mecma-ul Beyan, c.7, s.366.

[20] - el-İmam Sadık -Şeyh Muhammed Ebu Zuhre-, s.240.

[21] - Altıncı bölümde bu sorunun tam cevabına değineceğiz.

[22] - Resail-u Şerif Murtaza, c.1, s.126.

[23] - Secde, 28-29.

[24] - Emali-i Saduk, s.578/791.

[25] - Enbiyâ, 95.

[26] - Muhtasar-u Besair-id Derecat -Hasan b. Süleyman-, s.20 ve 24. Bihar-ul Envar, c.53, s.67/62.

[27] - Bihar-ul Envar, c.53, s.60/48. Mumtehine suresi, 13.

[28] - İmam Mehdi (aleyhisselam) kıyam edince.

[29] - Muhtasar-u Besair-id Derecat -Hasan b. Süleyman-, s.28 ve Bihar-ul Envar, c.53, s.44/16.

[30] - Evail-ul Mekalat, s.77. Burada işaret edilen tevilden kastedilen şudur: Daha önde de değindiğimiz gibi, bazıları ric'atle ilgili hadisleri, kişilerin değil, İmam Mehdi'nin (aleyhisselam) döneminde devletin Ehlibeyt'e döneceği şeklinde yorumlamışlardır.

 

 

index