SUDE, KAHRAMAN BIR KADIN

Tarihte benzeri az bulunan, tas yürekli acimasiz bir adam olan Muaviye'nin ordu komutani Busr Ibn-i Ebi Ertât Imam Ali (a.s)'a olan kati düsmanligiyla ün yapmisti.

Hz.(a.s.) Ali ve Muviye'nin ordulari arasinda gerçeklesen Siffin savasi sona ermisti. Bu savasta Muviye ordusunun kesin bir yenilgiyle karsilasmasi üzerine Muaviye, askerlerinin Kur'an'i mizraklara vurarak baris istemelerini emretmis ve sonra da Hz Ali (a.s)'in ordusundaki bazi nüfuzlu kisilerin cahilliginden yararlanarak bir dizi komplo ve hilelerle bu savasin sonuçsuz kalmasini saglamistir. Bunun üzerine her iki ordu kendi yerlerine geri çekilmislerdi.

Iste bu savastan sonra Muviye, Busr'a 30 bin kisilik bir ordunun komutanligini vererek onu Hz. Ali'nin hakimiyeti altinda bulunan Hicaz ve Yemen saldirmakla görevlendirdi. Muaviye Busr'dan bu bölgelerde karsilastigi Hz. Ali dostlarini öldürmesini, onlarin malarini yagmalamasini ve bu hususta onlarin küçügüne de büyügüne de acimamasini istemistir.

Busr ilk önce, Medine'ye sonra Mekke'ye ve daha sonra Yemen'e saldirdi. Gittigi her yerde Hz. Ali'nin taninmis Sialarini acimasizca öldürüyor ve elinden gelen her türlü zulüm ve eziyeti yapmaktan geri kalmiyordu. Busr, sadece bes gün içinde, yolu üzerinde bulunanyerleri yakarak Muaviye'nin zulme dayali hakimiyetine boyun egmedikleri ve Hz. Ali' (a.s.)'in dostu olduklari için 30 bin kisiyi katletmistir..

Hz. Ali'(a.s.)'in sahadetinden sonra, Islam dünyasinin rakipsiz hükümrani durumuna gelen Muaviye artik kimseden çekinmeden istedigi cinayeti rahatça isliyordu. Muaviye'nin bu dönemindeki hunharca kararlarindan biri, vahset sembolü olan Busr bin Ertat'i Kufe'nin etrafinda yerlesip yasayan aslen Yemenli Hemdan kabilesine vali olarak tayin etmesi oldu.

Bu kabile, Hz. Ali'(a.s.)'in dost ve Siasi olarak taniniyorlardi. Zaten bunlar Hz. Ali'nin sahsinda Islam'i tanidiklari için manevi hayatlarini ona borçluydular. Peygamber (s.a.a) tarafindan Yemen'e teblig için gönderildigi dönemde Hz. Ali'(a.s.)'in Islam'i onlara sunmasi sonucu bir günde hepsi Müslüman olmuslardi. O günden bu yana bu kabilenin kadinli erkekli tüm fertleri, diger Yemen halki gibi Hz. Ali'nin samimi Sialarindan ve fedailerinden sayiliyorlardi.

Bu kabilenin Islam'i kabul edislerinden Muaviye'nin dönemine kadar geçen kisa süre zarfinda Islam'a çok parlak hizmetleri olmustur. Uveys Karani (Veysel Karani), Malik Ester, Kumeyl b. Ziyad ve Haris Hemdani gibi sahsiyetler de bu kabileye mensuptular. Busr b. Ertat bu kabilenin içerisine vali sifatiyla geldiginde, Hz. Ali ve onun Sialarina karsi tasidigi kin ve nefret duygusu yüzünden ve bu kabilenin Hz. Ali (a.s.)'a besledigi muhabbeti bildigi için gayri insani ve acimasiz çehresini gizlemeye çalismadan onlara karsi her türlü cinayeti islemekten geri kalmadi. Busr bir yandan agir vergiler altinda onlari ezmege çalistigi gibi, en ufak bir itirazda bulunani da vahsice öldürterek tüm mal varligina el koyuyordu.

Hemdan kabilesi baslangiçta bu canî adamin Muaviye tarafindan tüm yetkilerle vali sifatiyla gönderildigine itiraz ettilerse de çok geçmeden baska bir seçenek ve çarelerinin olmadiginin farkina vararak artik sikayetten vazgeçip sabir ve tahammül yolunu seçtiler. Umre kizi Sude Hemdan kabilesine mensup gönlü Hz. Ali'(a.s.)'in muhabbetiyle dolu, cesaretli ve konuskan bir kadindi. O Hemdan kabilesinde Busr'un cinayetlerine karsi direnecek bir yigidin kalmadigini görünce, bizzat kendisinin elinden geleni yapmasinin zamani geldigini düsündü. Ve sonunda bütün bu zulümlerin asil merkezi olan Muaviye'ye itirazda bulunmaya karar verdi..

Sam'a giderek Muaviye ile görüsme istegini bildirdi.

Muaviye Sude'nin ismini duyar duymaz onu tanidi ve girisi için izin verdi; Muaviye öteden beri bu kahraman kadina karsi kin ve nefret duygusunu kalbinde tasiyor ve ondan öç almak için bir firsat ariyordu. Sude Siffin savasina katilmis ve Hz. Ali'(a.s.)'in askerleri olan ogullarini savasa tesvik için etkileyici siirler okumustu. Muaviye bu siirleri hatirlayarak kendi kendine o siirin bazi misralarini mirildanmaya basladi.

Sude saraya girip Muaviye'nin karsisina dikilince de ona konusma firsati vermeden "Ey Sude" dedi, "Su siirleri okuyan sen misin?"

"Ey Amare'nin oglu savas meydaninda düsmanla karsilastiginda, secaatli baban gibi düsman ordularina bir anda saldir; Ali ve Hüseyin cephesine destek ol! Ciger yiyen Hind'in oglu Muaviye'nin burnunu yere sür! Önderimiz Muhammed Peygamber'in kardesi Ali'dir. O halkin hidayet bayragini tasiyandir; iman kalesidir.

Ey ogul! Orduyu arkada birak; ön safta yer al; yalin ve keskin kiliçla düsmana saldir; savas!

Sude hiç çekinmeden "Evet, bu siirleri ben söyledim," dedi; sonra söyle devam etti "Ben haktan vazgeçen ve söyledigim hak söz için özür dileyecek degilim."

Muaviye: "Siffin savasinda bu coskulu siirleri söyleyerek Ali'nin ordusunu bize karsi kiskirtmaktan maksadin ne idi?"

Sude: Hz. Ali'ye karsi kalbimde tasidigim muhabbet ve hakka bagliliktan dolayi bunlari söyledim.

Muaviye belki de böyle bir cevabi beklemedigi için, ne dedigini sasirarak "Ben Allah'a yemin ederim ki Aliye baglilik ve muhabbetten bir iz sende yoktur" diye karsilik verdi.

Sude bu tartismanin bosuna uzayacagini görünce:

"Ey Muaviye! Siffin savasi bitmistir. Artik Allah hakkina, geçmisi konusmaktan hatirlamaktan vazgeç" dedi.

Muaviye: Hayir! Ben geçmisi unutacak birisi degilim. Senin yaptiklarini ve Ali ile ilgili olaylari unutamam.

Sude: Ben senin geçmisi unutacagini söylemiyorum. Benim baska bir hedef için buraya kadar geldigimi söylemek istiyorum.

Muaviye: Söyle niçin geldin?

Sude "Ey Muaviye, simdi halkin yönetimi senin elindedir. Yarin kiyamette halkin haklarini çignedigin için Allah'in seni sorguya çekecegini hiç düsünmüyor musun? Ey Muaviye, bize gönderdigin valilerin yalanlariyla seni aldatiyor ve senden aldiklari güçle sürekli bize zulüm ediyorlar. Bugday basaklari gibi bizleri biçiyor ve bize hayat hakki tanimiyorlar. En son vali olarak gönderdigin bu kisi, Ebu Ertat oglu Busr, bizim içimize geldiginden beri, bir yandan yigitlerimizi katlederken, mallarimizi da zorla yagmalamaktadir. Eger seni gözetmek istemeseydik topluca baskaldirarak onun haddini kendisine bildirirdik. Ben buraya gelerek onun hakkindaki sikayetimizi sana iletmeyi düsündüm. Eger onu isinden alirsan sana tesekkür eder; ama bunu yapmazsan seni iyice tanimis oluruz" dedi.

Muaviye dayanamayarak "Ey Sude! dedi, beni tehdit etmeye bile kalkistin ve kendi kabilenin topluca baskaldirmasiyla beni korkutmak mi istiyorsun? Simdi bunca küstahligina karsilik seni eli ayagi bagli olarak bir deveye bindirip Busr b. Ertat'in yanina götürmelerini emredecegim. O nasil isterse sana öyle muamele eder."

Sude, bu sözleri duyunca basini yere dikerek biraz öylece kaldi. Sonra aglar vaziyette basini kaldirip kendi kendine su siirleri okumaya basladi:

"Hakkin selami o engin ruha olsun ki topraklarin altinda birakildiginda, gerçekte adalette onunla gömüldü.

O hak ve adalet çizgisinden asla ayrilamayacagina dair Hakka yemin etmisti; o sürekli adaletle beraberdi."

Muaviye: Kimden bahsediyorsun? dedi.

Sude: Hz. Ali b. Ebi Talib'ten diye cevap verdi.

Muaviye: Neden Ali'yi hatirladin?

Sude: Hz. Ali ile ilgili bir olayi hatirladim. Bir yil Hz. Ali, zekatlari toplamak için kabilemize bir memur gönderdi. Bu adam bize karsi sert ve insafsizca bir tutum sergilemisti. Ben dayanamayarak Hz. Ali'nin yanina sikayet için gittim. Ulastigimda Hz. Ali namaza baslamak üzere idi. Ama beni görünce ve halktan birinin sikayet için huzuruna gelmek istedigini anlayinca, namaza baslamadi ve beni kabul etti. Sonra tam bir sefkatle bir ihtiyacin mi var diye sordu?

Evet dedim.

"Bizim kabileye gönderdigin memur bize haksizlik ediyor; ben onu sikayet etmek için buraya geldim."

Hz. Ali benim sözlerimi duyunca aglamaya basladi ve sonra ellerini göge kaldirarak söyle dedi: "Ey Allah, ben bu hatakar görevlilere, halka haksizlik yapmalari, hak ve adalet çizgisinden çikmalari hususunda asla izin vermedim. Sonra bir deri parçasi cebinden çikarip üzerine su ayetleri yazdi:

"Rahman ve Rahim Allah'in adiyla"

"...Size Rabbinizden açik bir delil gelmistir; artik ölçüyü tartiyi tam yapin. Insanlarin esyalarini eksik vermeyin Düzeltilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayin. Eger inananlar iseniz bunlar sizin için daha hayirlidir."(A'raf: 85)

"Eger mümin iseniz, Allah'in biraktigi sizin için daha hayirlidir. Ben üzerinize bir bekçi degilim." (Hud: 86)

Mektubun sonuna da söyle yazdi: "Bu mektup sana ulastiginda yerine bir baskasini tayin edinceye ve gelip elindeki mallari senden devir alincaya kadar elinde bulunan Beytu'l-mali koru."

Hz. Ali gerçekte bu mektupla o adami görevden aldi.

Muaviye bu olayi duyunca kendi katibine "Bu kadina bir emir yazarak Busr b. Ertat'in onun hakkinda insaf ve adaletle davranmasini iste" dedi

Sude: Bu emri sadece benim için mi yaziyorsun, yoksa benim kabilem de bunda ortaklar mi?

Muaviye: "Bu sadece senin içindir," dedi.

Sude: "Böyle bir emri kabul etmek benim için utanç vesilesi ve ayiptir. Eger her kesin hakkinda geçerli olacak adilane bir emir çikarirsan, ben bunu kabul ederim; aksi taktirde birak ben de kabilemin kaderinde onlarla ortak olayim." dedi

Muaviye: Bu durum karsisinda katibine "Yaz ki, buna ve kabilesine dokunmasinlar ve bunlardan alinan mallar geri verilsin" dedi.

Sonra saskinlikla Sude'ye bakarak sözlerine sunlari ekledi:

"Ali'nin sözleri sizleri ne kadar güçlendirmis, cesaretlendirmis ki benim huzurumda çekinmeden böylesine konusuyorsunuz," dedi.[1]


[1]- Ikdu'l-Ferid, c.1, s.19; A'lamu'n-Nisâ, s.18.