35. Hutbe
Hz. Ali,
A.mr b. As'ın hakemeyn olayında Ebu Musa El-Eş’ariyi
kandırarak hileyle Muaviye'yi halife seçtiği haberini alınca Sıffin'den dönerken Nehrevan olayından önce üzgün
bir halde halka şöyle hitap etti:
"Zaman büyük ve çok
zor belalar indirse de hamd sadece Allah'a mahsustur. Şahadet ederim ki
Allah'tan başka ilah yoktur, tektir ve ortağı yoktur. O'ndan başka, O'nunla
birlikte olan ilah yoktur ve şahadet ederim ki Muhammed (s.a.a) Allah'ın kulu
ve elçisidir. Şüphesiz ki tecrübeli, her şeyi bilen, şefkatli bir nasihatçiye
isyan etmenin sonu hasret de pişmanlıktır. Ben bu hakem tayin etmek hususunda
görüşümü sizlere özede söyledim.
"Keşke Kasir'in
sözü dinlenseydi!"([1])
(Ama ne yazık ki)
isyancı-cefakâr muhalifler gibi emrime itaat etmediniz. Öyle ki sonunda öğüt
veren bile öğüdünden şüpheye" düştü, Ocakçı, ateş vermekten imtina etti.
Ben ve sizler Hevazin soyundan olan Dureyd b. Simme kardeşin ifade ettiği bir
hale düştük:
"Mün'araci'1-Liva
denilen yerde (mola vermeyelim diye) reyimi beyan ettim size; ancak ertesi gün
kuşluk vakti haklılığımı gördünüz (ki o zaman iş işten geçmiş Hevazin kabilesi
saldırarak, Abdullah'ı öldürmüş ve Dureyd b. Simme yaralı bir halde
canını zor kurtarmıştı.)
[1]- Bu Arapça bir deyimdir. "Sözünü dinleyen kim?"
anlamındadır. Deyimde adı geçen Kasir, Cüzeyme'nin akıllı bir müşaviriydi.
Kasir onu Zuba ile evlenmekten men ettiyse de Cüzeyme dinlemedi ve Zuba ile
evlendi. Ama sonunda Zuba'nın eliyle öldürüldü.