www.EhlibeytKutuphanesi.com  |  www.IslamKutuphanesi.com

İçindekiler

 

                     4 - ALİ (A.S) YE UYMAYI GEREKLI KILAN HADİSLER

 

        Beni Hz. Ali (a.s)ye uymaya sevkeden önemli sebeplerlerden biri, Ehl-i sünnetin sihah'larında naklettikleri ve sahihliğini tasdik ettikleri hadislerdir. Bu hadisler haç kat fazlasıyla şia kaynaklarında da yeralınıştır. Ben yine burada sadece her iki fırkanın itlifak ve icma etlikleri hadisIere istimıd edeceğim.

        A - Resulullah (s.a.v) buyurmuş ki: "Ben ilmin şehriyim

201

 Ali onun kapısıdır."
(1)

        Tek başına bu hadis, Peygamber (s.a.v) den sonra uyulması gereken önderin taşhisi için yeterlidir. Çünkü alim uyulmaya daha layıktı alimden başka bir seçenek de yoktur zira alime uyulmadığı taktirde cahile uyulması Hizım gelir. Allah'u tea la buyuruyar ki: "De, bilenlerle bilmeyenler eşit olurlarmI2?"Ve bir başka yerde de buyuruyar ki: Halkı hakka hidayet eden mi uyulmaya daha layıktır, yoksa başkası hidayet etmeksizin hakka hidayet olmayan mı? Nasıl hükmediyorsunuz3?"

        Şüphesiz alim hidayet eder ve cahil hidayet olunur. Zira cahilin kendisi hidayete muhtaçtır.

        İmam Ali(a.s) nin sehabenin en bilgilisi olduğunu tarihten açıkça öğrenebiliriz. Ashap zor meselelerin çözümü için hep ona müracaat ediyorlardı. Ama Hz. Ali'nin şer'i bir mes'elenin çözümü için Resulullah'tan başkasına müracaat ettiğini kimse nakletmemiştir.

        Evet, Ebubekir açıkça "Allah beni Ali'nin bulunmadığl(onun4 ilminden istifade edemeyeceğim) bir sorunla karşılaştırmasın". demiştir; ve keza Ömer'in defalarca "Eğer Ali olmasaydı Ömer helak olurdus". dediği nakledilmiştir. Ve İbn'i Abbas da demiştir ki; "Benim ve
------------
1
- Müstedrek'i Hakim, c. 3. s. 127. - Tarih'i ibn'i Kesir. c. 7. s. 358. ve Ahmed
ibn'i Hanbel'in Menakib'i.
2- Zümer, 9-
3- Yunus, 35
4- Ehli sünnet alimleri kitaplarında Hz. Ali(a.s)nin ilim ve fazileti tüm sahabeden üstün olduğuna dair ittifak etmişler.Örnek olarak, "İstiyab'ın 3. cilt s. 38 ve 45'e bakın.
5. İsti'yab c. 3. s. 39 - Menakib'i Harezmi, s. 48. Erriyaz'un Nezire c. 2. s. ı 94-




202

Resulullah'm diğer ashabının ilmi, Ali'nin ilmi karşısında, yedi denizin suyu karşısında bir damla gibidir".

        Hz. Ali(a.s)nin kendisi de açıkça buyuruyordu ki: "Beni yitirmeden hangi mesele hakkında isterseniz benden sorun; andolsun Allah'a ki kıyamet gününe kadar olacak şeylerin hangisini sorarsanız size haber veririm. Allah'ın kitabından sorun; Allah'a andolsun ki ben bir ayetin gece mi yoksa gündüz mü, çölde mi yoksa dağda mı nazil olduğunu biliyorum". (1)

        Ama Ebubekr'den Abes süresindeki "Ve fakiheten ve ebben" ayetindeki "ebben" kelimesinin manasını sorduklarında şöyle demiştir: "Ben Allah'ın kitabında bilmeden konuşursam ne gök bana gölge yapar ve ne de yer beni üzerinde taşır".

        Ve Ömer söylemiştir ki: "Tüm halk hatta kadınlar dahi Ömer'den daha bilgilidirler". Bazen Ömer'in Allah'ın kitabından ona bir şey soram kendi. kanıyla boyayıncaya kadar sopayla düvdüğü 've :"Bildiğiniz taktirde hoşlanmayacağınız şeyleri sormayın" (2). dediği bile rıaklolmuştur. Ömer'den, Kur'anda zikredilen "Kelale"nin ne olduğunu sordular ama o bilmedi. Taberi kendi tefsirinde Ömer'in şöyle dediğini naklediyor: "Kelale'nin manasını bilmeyi, Şam'ın saraylarının benim olmasından daha çok severim".

       
Yine ibni Mace kendi Sünen'inde Ömer'in şöyle dediğini naklediyor: "Peygamber'in hazır bulunup bu üç meseleyi çözmesini dünya ve dünyada bulunanlardan daha çok

-------------------
1- Riyazun'nezire, teberi, c. 2. s.198 - Tarih'ul Hülefa, Suyuti, s. 124 - El'itgan c. 2. s. 319. - Feth'ul Bari c. 8. s. 485. - Tenzib'ut Tehzib, c. 7. s. 338
2- Sünen'i Daremi, c. 1. s. 54 - Tefsir'i İbni Kesir c. 4. s. 232- Durrul mensur c.6. s. 111



severdim. "Kelale, Faiz, Hilafet". Sübhanellah! Haşa ki Resulullah bu üç meseleyi açıklamamış olsun!

B
- Resulullah buyurmuş ki: "Ya Ali, senin bana nisbet'in, Harun'un Musa'ya nisbeti gibidir; yalnız benden sonra Peygamber gelmeyecektir".

        Bu hadis, hilafet, vasilik ve vezirliğin Hz. Ali(a.s) ye mahsus olduğunu açıkça ifade etmektedir. Akıı sahibi bir kimsenin bu hususta tereddüt etmesi mümkün değıdir. Nasıl ki Harun Hz. Musa'nın veziri ve vasiyyi idiyse ve Hz. Musa kavminin arasında hazır olmadığı zamanlar yani Aııah'u tdUa ile munacat etmeğe gittiğinde onun halifesi idiyse Hz. Ali(a.s) de Hz. Harun gibidir tek farkı varsa nübüvvettedir ki onu da hadisin kendisi açıklamıştır.

        Ve yine bu hadisten Resulullah'tan sonra kimsenin Hz. Ali(a.s) den üstün olmadığı anlaşılmaktadır.

C - Resuıuııah buyurmuştur ki: "Ben kimin meylası isem, Ali onun mevlasıdır. Allahım
onu seveni sev, ona düşman olana düşman ol ona yardım edene yardım eyle, yardım etme)'ene yardımcı olma "e o hangi yÜne yÜnelse hakkı onunla birlikte o tarafa yönelt"

        Tek başına bu hadis, Peygamber'in kendisinden sonra mü'minlerin velisi olarak tayin ettiği ş.ıhıswn, Ebubekir, Ömcr ve Osman'ı Öne geçiren kimselerin iddifllarını balll etmek için yeterlidir.

        Bazılarının hadisdeki mevlayı dost ve yardımcı manasına tutmaları hiç bir delile dayanmamaktadır. Gerçekte, onlar bu tevillere başvurarak hadisi "zahir" hatta "nass" olduğu manasından çıkarmakla, sahabenin makam ve haysiyetini korumaya çalışmaktadırlar. Oysa ki Resuluııah'ın sahih nakillere göre halkı o şiddetli sıcak çölde hutbe okumak için taplaması ve orada toplanan onbinlerce insandan "Şehadet veriyor

204

musunuz ki, gerçekten ben müminlerin nefsine onların kendilerinden daha evlayım ve onların canları hakkında kendilerinden daha fazla yetkiliyim" buyurarak ikrar alması ve müslümanların hep birlikte "Şehadet veriyoruz" diyerek ikrar vermeleri, bunun üzerine Resulullah'm,"Öyleyse ben kimin mevlası idimse Ali'de onun mevlasıdır " buyurması ve bu vakia'nın Resulullah'm son haccında (Hecc'ul vida) da yani vefatına yakın bir dönemde vuku bulması ve onlarca diğer şahit, bu hadisin. Resulullah'm Hz. Ali'yi kendinden sonraki halifesi olarak tayin ettiğini, apaçık bildirdiğini göstermektedir.

        Görüldüğü gibi bu hadis Hz. Ali'nin Hz. Resulullah'tan sonra onun ilk halifesi ve vasisi olduğunu bildirmekte nassdır ve adalet. insaf ve akıl sahibi bir kişinin bu manayı kabul etmekten ve bazılarının yaptıkları te'vilIeri reddetmekten başka bir çaresi yoktur.

        Sahabenin makam ve haysiyetini korumak meselesine gelince gerçi bu hadis gösteriyor ki onlar Resululah hilafet hususundaki açık hükmünü bile - bile kendi yanlarında halife seçmekle, Allah'm ve Resulü'nün emirlerine muhalefete kalkışmışlardır ama şu nokta bilinmelidir ki Resulullah'm ve İslam'ın haysiyet ve makamını korumak, diğerlerinin haysiyetinden daha önemlidir. Çünkü yapılan bu te'vil, Resulullah'ın davranışını alaya almak olur; zira Resulullah o dayanılmayacak sıcakta sırf  "Ali mü'minleri seven ve onların yardımcısıdır" demek için halkı toplamış olabilir mi?

        Böyle sarih ve nass olan bu hadisi kendi büyüklerinin şahsiyetini korumak için te'vil etmeye çalışanlar, Resulullah'ın konuşmasından sonra Resu1ullah'm kendisinin düzenlediği tebrik merasimini nasıl te'vil ediyorlar?

        Resulullah(s.a.v) ilk önce müminlerin anneleri olan kendi zevcelerinin Hz. Ali'ye tebrik etmeleriyle başlattı ve sonra

205



Ebubekir ve Ömer gelerek «Hayırlı olsun, hayırlı olsun ya Ali, sen bugün tüm mümin ve müminelerin mevlası oldun" diyerek Hz. Ali'yi tebrik ettiler. Tarihi olaylar, bu sarih hükmü te'vil edenlerin yalanlarına şahiltir. Vayalsun bu tevillere başvuranlara kendi elleriyle yazdıkları ve Allah'a veya Resulüne nisbet verdikleri tevillerden ötürü.

        Allah'u Teaıa buyuruyar ki: "Onlardan bir grup var ki hakkı tanıyıp ve bildikleri halde onu gizliyorlar". (1)

        D
- Resulullah buyurmuştur ki:

        "Ali benden ve ben Ali'denim. Benim adıma kendim ve Ali'den başkası konuşamaz." (2)

         Bu hadisi şerif de ResuluııahCs.a.v) adına dini eda etmek hakkına yalnız Hz. Ali'nın sahip oldğunu apaçık bir şekilde ortaya koymuştur. Bu hadis gereğince dini eda etmek ve halka açıklamak hususunda sözleri Resulullah'ın sözleri gibi herkese hüccet olan tek kişi Hz. AliCs.a) dır. Bu sözü ResuluııahCs.a.v) Hz. Ali'yi Beraet süresini Ebubekir'in yerine hacda halka okuması için gönderdiğinde buyurmuştur. Bu vakiada ResuluııahCs.a.v) Ebubekr'in yarı yoldan geri dönmesini ve Hz. AliCa.s) nin bu mesuliyeti yapmasını emretmiştir. Ebubekir ağlaya ağlaya Resuluııah'ın yanına dönmüş ve "yoksa benim hakkımda bir şeymi nazil oldu? diye sormuş. ResulullahCs.a.v) cevabında şöyle buyurmuştur ki: "Allah'u Teala bana emir verdi ki ya kendim yahutta Ali benden taraf bir şeyi eda etsin".
----------------


1- Bakara, 146
2- Sünen'i İbn'i Mace,  c.1, s.44 -  Hesais'un Nisai, s. 20 - Sahih'i Tirmizi c. 5. s.300. - Cami'ul usul, İbn'i kesir, c. 9. s. 471. - Cami'us Sagir Suyuti'nin, c. 2. s. 56 - Riyaz'un nezire c. 2. s. 229.

206

        Bu hadis, Resulunah'ın başka bir yerde Hz. AliCa.s) ye hitaben buyurduğu "Ya Ali, benden sonra ümmetimin ihtilaf ettikleri şeyi sen açıklayacaksın" (1) sözüne benzemektedir.

        Resulunah'tan taraf konuşmaya ve Resuluııah'tan sonra ihtilafları halletmeye yetkili olan şahıs Hz. Ali ise, Kur'an'da geçen bazı kelimelerin zahiri manasını bile bilmeyen kişiler nasıl ondan öne geçebilirler?

        Böyle bir durum ümmete inen büyük bir müsibeııen başka bir şey değil; Öyle bir müsibet ki onda Hz, Ali'nin, Aııah'ın tayin ettiği vazifeleri üstlenmesine engeloldular. Bu işden ötürü "neüzu billah" Aııah'u Teala'ya ve ResulüneCs.a.v) ve Hz. Ali'ye hiç bir itiraz edilemez. Tüm mesuliyet, 'Allah'ın emirlerine uymayıp onun hükümlerini değiştirenlerin boynunadır. Allahu Teala buyuruyar ki: "Onlara, Allah'ın indirdiğine ve Peygamber'e gelin dendi mi; atalarımızın yapa geldikleri şeyler bize yeter, böyle bulduk biz derler, Fakat ya ataları da bir şey bilmiyorlardı ve doğru yolda gitmiyorlardıysa? (2)

E
- İNZAR HADİSİ

        Resuluılah Ali(a.s) ye işaret ederek buyurmuştur ki: "Gerçekten bu, benim kardeşim ve benden sonra vasim ve halifemdir; Onun sözlerini dinleyin ve ona itaat edin." (3)
----------------
1- İbni Esakir'in Tarih'i Dimeşki, c. 2. s. 488 - Menavi'nin kenz'ul hegaig'i s. 203 - Kenz'ul Ummal, c. 5. s. 33.
2- Maide, 4
3- Tarih'i Teberi, c. 1. s. 319 - Tarih'i İbn'i Esir c. 2. s. 62- Es'siret'ul Helebine, c. 1. s. 311- Şevahid'ut Tenzil, Heskani, c.1, s 371- Kenz'ul Ummal, c. 15. s. 15. -Tarih'i ibn'i Esakir c.1, s. 85. - Tefsir'ul Ğazin, Alauddin Şafii
, c. 3. s. 371.

207



        Bu hadisi de Resulullah, Peygamberliğe meb'us oluşunun evvellerinde vuku bulan kesin bir vakiiida buyurmuştur. TariheHer Resulullah'ın risaletinin başlangıçında vuku bulan hadiseleri yazdıklarında bu hadisi de yazmışlar ve onu Resulullah(s.a. v)ın mücizelerinden saymışlardır.

        Ama siyaset tüm gerçekleri değiştirrneğe ve bu tür hakıkatleri müslümanlara unutturmaya çalışmıştır.
Buna da asla şaşmamak gerekir; çünkü yoğun zulüm ve eehaletin yaşandığı eski dönemlerde vuku bulan olaylar, günümüzde bile tekrarlanıyor. Mesela Hüseyin Heykel, hicri 1354 senesinde yayınlanan Hz. Muhammed(sallellahu aleyhi ve alih ve sellem) in hayatı adlı eserinin birinci baskısında (sayfa 104) de yukarıda naklettiğimiz bu hadisin hepsini eksiksiz nakletmiştir.

        Ama aynı kitabın ikinci baskısinda ve ondan sonraki baskılarında hadisin "Benden sonra (Ali) benim vasim ve halifemdir", cümlesini atmıştır. Yine Taberi'nin tefsirinin 19. cilt 121. sayfasında yeralan bu hadisin aynı cümlesi sözkonusu kitabın son baskılarından çıkarılmış ve yerine "bu benim kardeşimdir" cümlesi konulmuş ve başka şeyler eklenmiştir.

        Ama bu gafiller anlamamşlar ki, aynı cümleyi Teberi kendi tarihinde (c. 2. s. 319) eksiksiz nakletmiş bulunmaktadır. Bu yollarla onlar hakikatı gizlerneye veya tahrif etmeye çalışıyorlar. Yani Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar "ama Allah kendi nurunu tamamlayandır"....

        Bu
konuları araştırdığım zamanlar yukarıda zikreuiğim hususu bizzat tahkik etmek için Hz. Muhammed'in (saııaııahu aleyhi ve alihi ve selıem) Hayatı isimli kitabın birinci baskısına bulmağa çalıştım. Allah'a hamdolsun ki sonunda buldum. Ve
--------------------
208

        tahrif yapılmış olduğunu gözümle görünce yakinim daha bir arttı. Anladım ki, zalimler ve onlara uyanlar tarih boyunca hep aynı şivelere baş vurarak kendi aleyhlerine olan hakikatleri gizletmeye ve tahrif etmeye çalışmışlardır.

        İnsaflı bir araştırmacı, hakikatlerin böylece gizletilip tahrif edildiğini müşahede edince ister
- istemez, halkı yanıltmak ve hakikatı, neye malolursa olsun tahrif etmekten başka bir delilleri olmayan insanlardan daha da uzaklaşır. Tahrif şivesine belbağlayan kimseler bilindiği üzere günümüzde bir çok yazar kiralayarak, onlara istedikleri diploma ve lakabları veriyor sahabilerden hak - batd demeden mudafa etmek ve şiiiyı tekfir etmek hususunda kitaplar yazdırıyorlar.

        Bu tür kitapların ana hedefi, Resulullah'tan sonra haktan dönen sahabilerin, dokunulmaz olduklarını ve onların yaptıklarının İslam'da varolan ilke ve ölçülerle değerlendirmeye kimsenin hakkı olmadığını isbatlamaktır. (Sanki neüzu billah sözkonusu sahabiler İslam'la muhatap değillerdi de dinin emirleri onlardan aşağı sınıflar için gelmiştir. Başka bir tabirle, bu tür kitaplar, sahabenin, dinin emirlerine kı lı kılına uymakla yükümlü olan Peygamber(s.a.v) den bile daha üst bir imtiyaza sahip bulunduklarını isbatlamağal çalışıyor!)

        Allah'u Teala buyuruyor ki: "Önce gelenler de tıpkı onlar gibi söylediler; kalpleri birbirine benzemektedir. Hakikaten bizler (hakkı) bilmek isteyenlere ayetlerimizi açıkladık". (1)

----------------------------
1. Bakara,
118


209