El-Mizân
Tefsiri

Allame Muhammed Hüseyin TABATABAİ(r.a)
                             Cilt:3

                AL-İ İMRAN SURESİ

                             ( 1-120. Ayetler)

                                         İÇİNDEKİLER



98- De ki: "Ey kitap ehli, Allah yaptıklarınıza şahit iken, ne diye
Allah'ın ayetlerini inkar ediyorsunuz?"

99- De ki: "Ey kitap ehli, sizler şahitler olduğunuz halde ne diye
iman edenleri Allah yolundan -onda bir çarpıklık bulmaya yeltenerek-
çevirmeye çalışıyorsunuz? Allah, yaptıklarınızdan gafil
değildir."

100- Ey iman edenler, eğer kendilerine kitap verilenlerden
herhangi bir gruba boyun eğecek olursanız, sizi imanınızdan sonra
tekrar küfre döndürürler.

101- Allah'ın ayetleri size okunuyorken ve O'nun elçisi içinizdeyken,
nasıl oluyor da inkar ediyorsunuz? Kim Allah'a sımsıkı
tutunursa, artık elbette o, dosdoğru olan yola iletilmiştir.

AYETLERİN AÇIKLAMASI

Görüldüğü gibi, bu ayetler, surenin akışıyla birlikte değerlendirildiğinde
Ehl-i Kitabın (onlardan bir grubun, yâni Yahudilerin veya
Yahudilerden bir grubun) Allah'ın ayetlerini inkar ettiklerini, Allah



Âl-i İmrân Sûresi 1-6 ...............................................................................................317


'ın yolunu eğri göstermek, dosdoğru olmadığının propagandasını
yapmak suretiyle mü'minleri onun yolundan alıkoyduklarını göstermektedir.
Buna göre, onlar Allah'ın yolunu sapık, eğri ve çarpık
bir yola benzetiyorlardı. Bu amaçla mü'minlerin içlerine kuşkular
sokarak hakkı batıl ve kendi savundukları batılı da hak olarak
görmelerini sağlamaya çalışıyorlardı.

Bundan önceki ayetler grubu, Tevrat'ın inişinden önce bütün
yiyeceklerin helal olduğunu inkar etmek, Kudüs'teki Mescid-i
Aksa'ya yö-nelmenin neshedildiğini reddetmek şeklindeki sapıklıklarına
işaret ediyordu. Buna göre, tefsirini sunduğumuz ayetler
grubu, Tevrat'ın ini-şinden önce yiyeceklerin helal olduğunu ve Kâbe'nin
insanlar için kurulan ilk ev olduğunu anlatan ayetler grubunun
tamamlayıcısı konumundadır. Bu durumda ayetlerin hedefi,
Yahudilerin tutumlarını reddetmek, mü'minleri dinleri konusunda
kuşkuya düşürme amaçlı telkinlerinden dolayı onları kınamak,
mü'minleri de onların çağrılarına uymaları durumunda dinlerini
inkar etmiş olmaları uyarısında bulunmak ve Allah'ın ipine sarılıp
iman yolunu bulmaya, daimi hidayet üzere olmaya teşvik etmek
olduğu anlaşılıyor.

Suyuti'nin -söylendiğine göre-54 Lubab-un Nukul adlı eserde rivayet
ettiğine göre Zeyd b. Eslem şöyle demiştir: "Yahudi Şaş b.
Kays, bir gün Evs'ten ve Hazreç'ten oluşan bir grubun yanından
geçti. Bunlar aralarında sohbet ediyorlardı. Geçmişte düşman olan
bu kabilelerin bu şekilde kaynaşmış olmaları canını sıktı. Bir Yahudi
gence, gidip aralarında oturmasını, onlara "Buas" gününü (o
günde yapılan savaşı) hatır-latmasını söyledi. Yahudi genç söylenenleri
yaptı. Bunun üzerine Evs-lilerle Hazreçliler tartışmaya ve
karşılıklı olarak geçmişleriyle, kabileleriyle övünmeye başladılar.
Sonunda iki kişi öfkeyle ayağa fırladı. Biri Evs'ten Evs b. Kurazi,
diğeri de Hazreçten Cabbar b. Sahr'dı. Karşılıklı olarak ağız dalaşı


54- Tefsir-ul Menar, c.4, Âl-i İmrân suresi tefsiri.


318........................................................................... El-Mîzân Fî Tefsîr-il Kur'ân – c.


na girdiler. Sonuçta iki grup da öfkeye kapıldı, savaşmak üzere
yerlerinden fırladılar.

Bu gelişmeler Peygamberimiz'e (s.a.a) duyuruldu. Peygamberimiz
geldi, onlara öğüt verdi ve iki tarafı barıştırdı. Onlar da Peygamberimi-
zin sözlerini dinlediler ve emirlerine uydular. Bunun
üzerine yüce Allah, Evs ve Cabbar adlı kişiler hakkında: "Ey iman
edenler, eğer kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir gruba
boyun eğecek olursa-nız..." diye başlayan ayeti, Şaş b. Kays hakkında
da: "Ey kitap ehli, ne diye... Allah yolundan... çevirmeye
çalışıyorsunuz?" ayetini indirdi."

Bu rivayet, Suyuti'nin ed-Dürr-ül Mensûr'da Zeyd b. Eslem'den
ayrıntılı olarak aktardığı rivayetin özeti, onun kısa bir çıkarsaması
niteliğindedir. Buna yakın bir rivayet de İbn-i Abbas'tan ve başkalarından
aktarılmıştır.

Dolayısıyla, ayetler, açık olarak görüldüğü gibi bu rivayette sözü
edilen olaydan çok bizim anlattıklarımızla örtüşüyor. Her şeyden
önce ayetlerde küfürden, imandan, Yahudilerin tanıklığından
ve mü'minlere Allah'ın ayetlerinin okunması gibi şeylerden söz
ediliyor. Bütün bunlar, bizim anlattıklarımızla daha çok uyuyor.
Bunu şu ayet de pekiştiriyor: "Kitap ehlinden çoğu, kendilerine
gerçek apaçık belli olduktan sonra, nefislerini kuşatan kıskançlıktan
dolayı, imanınızdan sonra sizi inkara döndürmek arzusunu
duydular." (Bakara, 109) Şu halde, bizim söylediğimiz doğrudur, ayetler,
önceki ayetlerin akışının bütünleyici unsuru konumundadır.

(Al-i İmran / 98) "De ki: "Ey kitap ehli... ne diye Allah'ın ayetlerini
inkar ediyorsunuz?"
"Ayetler"den maksat, -akış birliğini bir karine olarak
düşünürsek- Tevrat'ın inişinden önce yiyeceklerin helal olması ve İslam
dini ile birlikte Kâbe'nin kıble olmasıdır.

(Al-i İmran / 99) "De ki: Ey kitap ehli... ne diye Allah yolundan...
çevirmeye çalışıyorsunuz?... Bir çarpıklık bulmaya yeltenerek..."
Ayetin
orijinalinde geçen "sadd" kelimesi, çevirmek, alıkoymak demektir. Yine ayette geçen
"tebğûneha" kelimesi, "o yolu istiyorsunuz" demektir. "İvec" yanlı



Âl-i İmrân Sûresi 1-6 ...............................................................................................319


şa doğru eğilme, çarpıklık demektir. Demek iste-niyor ki: Siz Allah'
ın yolunun eğri, çarpık olmasını istiyorsunuz.

"Sizler görüp bildiğiniz halde..." Yâni, siz biliyorsunuz ki, Tevrat'ın
inişinden önce yiyecekler helaldi, kıblenin Kâbe olarak değiştirilmesi
peygamberliğin bir özelliğidir. Önceki ayette, yüce Allah'ın
kendisinin onların fiilleri ve küfürleri üzerinde şahit olduğunu belirtmesine
karşılık olarak bu ayette, bizzat onlar şahitler kategorisine
sokuluyorlar. Bu, son derece latif, incelikli bir ifade tarzıdır.
Bundan da anlaşılıyor ki, onlar inkar ettikleri şeyin hak olduğuna
tanıklık ediyorlar. Allah da onların inkarlarına ve küfürlerine tanıktır.
Bu ayette şahitlik onlara nispet edildiği için, önceki ayetin sonunda
yer alan: "Allah yaptıklarınıza şahittir." ifadesi bu ayetin
sonundaki: "Allah yaptıklarınızdan gafil değildir." ifadesiyle değiştirilmiştir.
Bununla, onların hakka, yüce Allah'ın da tümüne tanıklık
ettiği anlatılmıştır.

(Al-i İmran 100 / 101) "Ey iman edenler... O'nun elçisi içinizdeyken..." Ayetin
orijinalinde geçen "Farig=grup"tan maksat, Yahudiler ve onların içindeki bir
gruptur. "Allah'ın ayetleri size okunuyorken ve O'nun elçisi içinizdeyken..."
yâni sizin hakka sarılıp bu tür art niyetli girişimlerden korunmanız mümkündür.
Allah'ın ayetlerini can kulağıyla dinler, onların üzerinde derin düşünür, gereği
gibi etüt edememekten dolayı size kapalı olan kısmını veya baştan itibaren tümünü Resule
götürürseniz, gerçek olanca çıplaklığıyla ortaya çıkar. Çünkü
Allah'ın Resulü içinizdedir, sizinle onun arasında bir engel yoktur.
O size uzak da değildir. Peygambere başvurmak suretiyle gerçeği
ortaya çıkarmak, Yahudilerin kafalarınızı karıştırmak amacıyla
ortaya attıkları kuşkuları bu şekilde bertaraf etmek, Allah'ın ayetlerine
ve Resulüne sarılmak, ikisine sıkıca yapışmak Allah'a sarılıp
yapışmak demektir. Kim Allah'a sarılıp yapışıyorsa, o dosdoğru
yolu bulmuştur.

Şu halde: "Nasıl oluyor da inkâr ediyorsunuz?" ifadesinin orijinalinde
geçen "küfür"den maksat, imandan sonra küfre sapma


320........................................................................... El-Mîzân Fî Tefsîr-il Kur'ân – c.


durumudur. "Allah'ın ayetleri size okunuyorken." ifadesi, Allah'ın
ayetlerini ve Resulünü inkar etmekten kaçınma imkanının olduğuna
yönelik kinayeli bir anlatımdır. "Allah'a sımsıkı tutunursa"
ifadesi, bu amaca yönelik külli büyük önerme (kübra) konumundadır.
Doğru yola yöneltilmiş olmaktan maksat, değişmez imana
iletilmedir. Bu ise, farklılaşmayan, amaca ulaştırma bakımından
geri kalmayan bir yoldur. Bu yolu izleyenler dosdoğru bir çizgide
hareket ederler. Yoldan çıkıp sapmazlar.

"iletilmiştir" ifadesinde mazi fiilin kullanılması, buna rağmen
failin hazfedilmesi, fiilin failinin farkına varılmadan gerçekleştiğini
gösterir.

Bu ayetten anlaşılıyor ki, insanların sapmaları muhtemel olan
her türlü gerçeği bulmak için Kur'an ve sünnet yeterli kanıtlardır.


Âl-i İmrân Sûresi 1-6 ...............................................................................................321

---------------------------

Değerli Kardeşlerim Mizan Tefsiri'ni ve diğer Ehlibeyt eserlerini
www.islamkutuphanesi.com
www.mizantefsiri.com
www.ehlibeytkutuphanesi.com
sitelerinden indirebilirsiniz.
islamkutuphanesi@islamkutuphanesi.com