İÇİNDEKİLER

 

Back Index

 

Osman'ın evveliyatı hakkında şöyle yazmıştır:

Osman mülk ve emlaki bağışlamaya girişen ilk kişidir; nitekim Fedek'i Mervan'ın bağışlamıştır. Ve yine o umumi otlakları belli kişilere has kılan ilk kişidir; nitekim Rebeze'yi kendine has kılmıştır.

Muaviye'nin evveliyatı hakkında ise şöyle yazmaktadır:

Muaviye oturarak hutbe okuyan, bayram namazında ezan okuma bid'atini çıkaran, tekbirlerin sayısını azaltan, mescide kendisi için özel bir oda yapan ilk kişidir ve yine kendi hayatında halife diye oğlu (Yezid) için biat alan ilk kimsedir.

Ömer talak hükmünde Resulullah (s.a.a)'in sünnetinin aksine bir mecliste "üç defa talak verdim" sözüyle kadının üç talakla kocasından boşanmasını içtihad etmiştir![1292]

Ezanda "Hayye ala hayri'l - amel" söylenmesini yasaklamış ve sabah ezanında "es-salat-u hayru'n - mine'n - nevm" söylenmesini emretmiştir![1293]

Ve yine içtihad ederek musibete uğrayanların ölülerine ağlamalarını yasaklamış ve Resulullah (s.a.a) kendisini bu işten alıkoyduğu halde onları kırbaçlamıştır! Halbuki Resul-i Ekrem (s.a.a)'in kendisi ölüye ağlamış[1294] ve Müslümanlardan da Hz. Hamza'ya ağlamalarını istemişti.[1295]

Yine Resulullah (s.a.a) hiçbir zaman ikindi namazından sonra iki rekat sünnet namazı kılmayı terk etmediği halde Ömer onu yasaklamıştır.[1296]

Veya Osman, yolculukta iki rekat kılınması gereken dört rekatlık namazı, dört rekat kılmıştır.[1297]

Veya Muaviye'nin, Müslümanların bütün mescidlerinde, bütün minberlerinde Cuma ve bayram namazı hutbelerinde Emirulmüminin Ali (a.s)'a lanet okunmasını emretmesi ve bu çirkin sünnetin hicretin kırkıncı yılından Ömer b. Abdulaziz tarafından yasaklanıncaya kadar devam etmesi gibi.

Ya da halife Yezid'in yaptığı ameller gibi!!!

Halifelerin ve Hulefa Mektebinin ileri gelenlerinin Allah'ın Kitabı ve Resulullah (s.a.a)'in sünneti karşısında içtihadları bu şekilde baş alıp gitti. Çoğu zaman İslam hükümlerini değiştirip bu girişimlerini bir defasında "tevil" ve bir defasında da "evveliyat" diye adlandırdılar; fakat bunlardan daha meşhuru "içtihad"dır. Hepsinden daha acısı halifelerin amel ve sözlerini teyit etmek için uydurdukları şu rivayetlerdir:

Halifelerin Amellerine Geçerlilik Kazandırmak İçin Rivayet Uydurulması

Daha önce Kur'an-ı Kerim'in nassı ve Resulullah (s.a.a)'in sünneti karşısında halifelerin içtihadlarından ve İslam dininde çıkardıkları yeni kurallardan bazı örneklere değindik. Bunlardan daha şaşırtıcısı, bazı Hulefa Mektebi muhaddis ve ravilerinin sırf Allah rızası ve sevap kazanmak için Resul-i Ekrem (s.a.a) bu içtihadları teyit etmiştir diye o hazretin dilinden hadis uydurmalarıdır! Bu arada ayrıca Muaviye de halifelerini siyasetlerini teyit etmek için hadisler uydurup yaymıştır. Bütün bunları bu kitabımızda kendi yerinde açıklamıştık.[1298]

Halifeleri teyit etmek için Resul-i Ekrem (s.a.a)'in dilinden nakledilen bazı rivayetler şöyledir:

Resulullah (s.a.a)'tan, o hazretin halifelere karşı kıyam etmeyi yasakladığını ve her durumda Müslümanlara onlara itaat etmeyi farz kıldığını rivayet etmişlerdir. Örneğin:

Müslim, İbn-i Kesir ve diğerleri şöyle rivayet etmişlerdir (ifade İbn-i Kesir'indir): Medine halkı Yezid b. Muaviye'yi hilafetten alınca Abdullah b. Ömer çocuklarını ve ailesini toplayarak onlardan tanıklık aldıktan sonra şöyle konuştu:

Ama sonra; biz bu adama (Yezid'e) Allah ve Resulüne biat esası üzerine biat ettik. Ben Resulullah (s.a.a)'ten şöyle duydum: "Kim itaat etmekten vazgeçerse bu çirkin işinden dolayı bir mazereti olmaksızın Allah'ı mülakat edecektir! Üzerinde bir kişinin biati olmadan ölen kimse de cahiliye ölümüyle ölmüş olur." O halde sakın aranızdan biri Yezid'i hilafetten almasın veya bu konuda bir girişimde bulunmasın; kim böyle yaparsa benden değildir![1299]

Müslim de Huzeyfe'den Resulullah (s.a.a)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Benden sonra benim hidayetimle hareket etmeyen ve benim sünnetime uymayan imamlar gelecektir. Onların arasında insan bedeninde şeytan kalpleri olan kişiler olacaktır." Ben, "Ya Resulullah! Böyle bir zamanda yaşayacak olursam vazifem nedir?" diye sorum. O hazret, "Sırtına kırbaç vursalar ve malını yağmalasalar bile itaat et" buyurdu![1300]

Müslim kendi Sahih'inde şu rivayetleri kaydetmiştir:

1- Zeyd b. Veheb'den, Abdullah'tan şöyle rivayet edilmiştir: Resulullah (s.a.a), "Benden sonra bencil kişiler iş başına geçerek çirkin işler yapacaklardır!" buyurdu. "Ya Resulullah! Birimiz böyle bir günü görürsek ne yapmamızı emrediyorsun?" diye sordular. Resulullah (s.a.a), "Sorumluluğunuzu yerine getirin ve hakkınızı da talep edin" buyurdu.

2- Vail-i Hazremî'den şöyle rivayet edilmiştir: Seleme b. Yezid Resulullah (s.a.a)'ten, "Ey Allah'ın peygamberi! Eğer başımızdaki yöneticiler bizim hakkımızı gözetmedikleri halde bizden kendilerine itaat etmemizi isteseler ne yapmamızı emredersiniz?" diye sordu. O hazret şöyle buyurdu: "…Emirlerini dinleyin ve onlara itaat edin. Onlar kendi vazifelerinden sorumludurlar ve siz de kendi vazifenizden."

3- Ebu Hureyre ise Resulullah (s.a.a)'ten şöyle rivayet etmiştir: "Her kim itaatten çıkar ve cemaatten ayrılarak ölürse, cahiliye ölümüyle ölmüş olur…" İbn-i Abbas'tan da bunun benzeri bir hadis rivayet edilmiştir.

4- Avn b. Malik-i Eşcaî'den şöyle rivayet edilmiştir: Resulullah (s.a.a)'ten şöyle duydum: "Önderlerinizin en hayırlısı sizin kendilerini sevdiğiniz ve kendileri de sizi seven kimselerdir; siz onlara dua edersiniz, onlar da size. Önderlerinizin en kötüsü ise sizin kendilerine düşman olduğunuz ve kendileri de size düşman olan kimselerdir; siz onlara lanet edersiniz, onlar da size!"

Biz, "Ya Resulullah! Bu durumda onlarla savaşalım mı?" diye sorduk; o hazret, "Sizin aranızda namaz kıldığı sürece hayır; sizin aranızda namaz kıldığı sürece hayır!" buyurdu; "Eğer birisi birine yönetici olur da onun Allah'a karşı günah işlediğini görürse, Allah'a karşı işlediği o günahtan dolayı onlara yüzünü ekşiltsin! Evet; Allah'a karşı işlediği o günahtan dolayı onlara yüzünü ekşiltsin! Fakat ona itaat etmekten el çekmesin!"[1301]

 

 


 

 

 

 

 

 

 

 

 

Daha önce sahabe, tabiin ve özellikle halifelerin İslam hükümlerinde yaptıkları bir takım içtihadlarını, hükümetlerinin siyasetinin vs… gereğince Kur'an-ı Kerim'in apaçık nassı ve Resulullah (s.a.a)'in sünneti karşısında kişisel rey ve içtihadlarına göre davrandıklarını gördük. Ve yine Hulefa Mektebi izleyicilerinin bu içtihadları Allah'ın Kitabının açık nassı ve Resulullah (s.a.a)'in sünneti karşısından İslam hükümleri için bir kaynak olarak kabul ettiklerini, bu nedenle bazı Hulefa Mektebi fakihlerinin kıyas ve istihsan gibi reye göre hareket etmeyi içtihad konularından biri saydıklarını gördük. İşte bu nedenle Hulefa Mektebinde içtihad günümüze kadar Kur'an-ı Kerim ve Resulullah (s.a.a)'in sünneti gibi İslam hükümlerinin kaynaklarından sayılmıştır. Buradan Hulefa Mektebiyle kişisel rey ve içtihadlarına göre davranmayan ve sadece Allah'ın Kitabı ve Resulullah (s.a.a)'in sünnetinden elde edilen hükümlerle yetinen Ehlibeyt (a.s) Mektebi arasındaki fark ortaya çıkmaktadır; çünkü Ehlibeyt İmamları (s.a.a) Allah'ın Kitabından aldıkları ve Resul-i Ekrem (s.a.a)'den kendilerine miras olarak ulaşan sünnete uygun davranıyor, mekteplerinin izleyicileri olan fakihlere bunları öğreterek onları kendi reylerine, kıyas, istihsan ve içtihad denilen şeye -ilerideki incelemelerimizde bu konuyu ayrıntılı bir şekilde inceleyeceğiz inşallah-uymaktan sakındırıyorlardı.

İşte bu konu, (yani bir taraftan Allah'ın Kitabı ve Resulullah (s.a.a)'in sünnetine amel etmek ve bazı hükümlerde halifelerin yatığı içtihadlardan sakınmak ve diğer taraftan ise bu konularda halifelerin içtihadlarına amel etmek, Allah'ın Kitabı ve Resulullah (s.a.a)'in sünnetini terk etmek) Müslümanlar arasından ihtilaf çıkmasına neden oldu. Halife Ömer -örneğin- temettü umresini emreden Allah'ın Kitabı ve Resulullah (s.a.a)'in sünneti karşısında içdihad yaparak temettü umresini yasaklayınca ondan sonra Müslümanlar arasında ihtilaf ve farklı görüşler çıktı. Hanbeliler ve günümüzdeki Selefiler gibi bir grup Allah'ın Kitabı ve Resul-i Ekrem (s.a.a)'in sünnetine uyarak hacda temettü umresi yaparken bir grubu da halife Ömer'in bu konuda yapmış olduğu içtihada uyarak Allah'ın Kitabı ve Resulullah (s.a.a)'in sünnetini terk ettiler. Bu durumda Müslümanlar arasındaki bu ihtilafı giderip söz birliğine varmak için yapılması gereken nedir?

Müslümanların Sözbirliğine Varmalarının Yolu

Bu söylediklerimize binaen Müslümanlar söz birliğine şu iki yolla varabilirler:

1- Allah'ın Kitabı ve Resulullah (s.a.a)'in sünnetine dönüş, İslam hükümlerinde bunlara uymak, sahabe ve tabiinin ve yine onlardan sonra gelen müçtehidlerin içtihadlarına uymayı bırakmak; nitekim hicretin ikinci asrında Müslümanlar böyle yapmış, hadis yazma ve rivayet etme yasağı kalktıktan sonra var güçleriyle Resul-i Ekrem (s.a.a)'in hadislerini toplayıp yazmaya yönelmişlerdir. Oysa daha önce hadis yazmak ve rivayet etmek yasaklanmıştı.

2- Bu hadislerin ravileri ve onları çok büyük külliyatlarda toplayanlar masum olmadıklarından ve yine bu kitaplarda Resul-i Ekrem (s.a.a)'ten çelişkili hadisler rivayet edildiğine şahit olduğumuz için bir hadis alimini Resulullah (s.a.a) gibi ve yine bir hadis kitabını Allah'ın Kitabı gibi hata ve sürçmelerden masun görmemiz doğru olmaz. Çünkü Allah'ın Kitabı, batılın hiçbir zaman kendisine yol bulmadığı tek kitaptır. Baştan sona kadar tümü sahih olup artırıp eksiltmeden güvende kalan yegane kitap Kur'an-ı Kerim'dir.

Dolayısıyla, Müslümanların söz birliğine varmaları için küfür ve çirkin sözlerden uzak bir şekilde ve edep kurallarını gözeterek herhangi bir kitapta geçen herhangi bir hadisin metin ve senedini tanımak için tamamen bilimsel bir inceleme yapmamız gerekiyor. Müslümanları söz birliğine vardıracak yegane yol budur.

 

Dualarımızın sonu: Hamd alemlerin Rabb'i Allah'a hastır.

 

Okuyucuların Kitapla İlgili Görüşleri

Üstad Cezairî'nin Mektubu

Serverim ve Büyük Alim Allame Askerî'ye -Allah sayesini başımızdan eksiltmesin-

Selamun aleykum ve rahmetullahi ve berekatuh

Bir süredir değerli mektubunuzu almış bulunuyorum. Fakat İsveç'ten ayrılıp İsviçre'ye gibi başka bir gurbet yurduna hareket edişim mektubunuzu hemen cevaplamama engel oldu. Buna rağmen mazeretim kabahatimden daha büyüktür.

Mealimu'l - Medreseteyn ve Abdullah b. Sebe kitabının bir nüshasını bana gönderdiğiniz için teşekkür ederim. Şunu bildireyim ki birinci derecede Allah'ın lütfü ve ikinci derecede sizin Mealimu'l - Medreseteyn adlı kitabınızdaki istidlal gücünüzle hak yol ve Ehlibeyt (a.s) Mektebiyle şereflenen birkaç kardeşimizle birlikte onları inceledik. Rabbiniz tüm hayırlarıyla sizi mükafatlandırsın. Şimdi biz dört gözle sizin diğer yararlı eserlerinizi beklemekteyiz; çünkü hakikat peşinde olanlar o kadar kolay doymazlar.

Serverim ve velinimetim! Biz başlangıç olarak Mealimu'l - Medreseteyn kitabının birinci cildini tercüme ettirmek için Fransızca'yı çok iyi bilen iki kardeşimize müracaat ettik. Yakında bu kitabın tercümesinin bitmesini ve Batı insanlarının ondan yararlanmalarını umarım. Ben bu kitabın tanıtımı için el-Cezayir gazetelerinde ve asil düşünceye zıt olmayan dergilerde bir makale yazarak bu kitabı tanımayanları bunu okumaya yönlendirmek istiyorum.

Gerçekten eğer bu kitap yayınlanacak olursa büyük alim Abdulhüseyin Şerefuddin'in çok güzel ve akıcı bir üslupla sunduğu el-Muracaat adlı kitabından daha yaralı olacağına inanıyorum. Çünkü o tek başına bir şey ve sizin Mealimu'l - Medreseteyn adlı kitabınız da başlı başına bambaşka bir şeydir….

 

Efendim! Tahran'a gelerek sizi yakından ziyaret etme nimetinden yararlanmak ve bu vesileyle içime gölge düşüren bazı hayret ve şaşkınlıklarımı gidermek, sizin ilim okyanusunuzdan az da olsa susuzluktan kuruyan ağzıma alıp susuzluğumu gidermek isterdim. Fakat maddi gücümüzün kısıtlı olması ve meşguliyetimizin çokluğu yapmayı arzuladığım şeyleri engelliyor. Gurbetin de kendine has hükümleri vardır. İnşallah Allah Teala yakında sizi ziyaret edip huzurlarınızdan yararlanmayı bana nasip eder. Gerçekten O'nun her şeye gücü yeter.

Bir kez daha göndermiş olduğunuz nefis kitaplarınızdan dolayı teşekkür ederim. Allah Teala size bereketli ömrüler versin. Dört gözle onların gerisini bekliyorum.

Sizi Allah'a emanet ediyorum. Gerçekten siz O'nun vaadlerini zayi etmediniz

Muhammed Fazil Hasanî Cezairî

10 / 12 / 1990

 

* Cezayirli Üstad Muhammed Fazil şair, edebiyatçı, yazar ve Cezayir'in meşhur bilginlerinden biridir. Cezayir'in çok okunan gazete ve dergilerinde makalelerinin oldukça taraftarı vardır. (müt)

Üstad Ebu Zeyben Rubeyî'nin Yazara Mektubu

Bismillahirrahmanirrahim

Ham Allah'a mahsustur; salat ve selam Allah'ın yarattıklarının en hayırlısı Muhammed b. Abdullah'a ve onun tertemiz Ehlibeytine olsun.

Mısır'da Ehlibeyt (a.s) kültürünün yayılışıyla ilgili gördüklerimin özetidir.

Mısır'da bu alanda biraz faaliyet gösterdikten sonra bu bereketli bölgeden şu sonuçları aldım:

1- Mısır bölgesinde tüm yönlerini inceleyip dikkatli bir şekilde Ehlibeyt (a.s) kültürünü yaymaktan başka hiçbir şeye ihtiyaç yoktur; bunu en güzel bir şekilde gerçekleştirebilecek olanlar bu konuda derin tecrübe sahibi olup dürüstlük ve niyetinin temizliği denenmiş olan kimselerdir. Allah'a şükürler olsun ki Mısır'da bu özelliğe sahip üniversite hocaları, doktorlar, mühendisler, hakimler, düşünürler, yazarlar vs.nin sayısı oldukça fazladır. vardır. Daha sonra bu konuda geniş bir şekilde konuşacağım.

2- Tecrübe ve amelle gerçekte mektebimizin hizmetinde olan kitapların Allame Askerî, Allame Şerefuddin gibi kişiler tarafından yazılan güvenilir kitapların olduğunu anladım.

Meailmu'l Medreseteyn kitabının birinci ve ikinci cildi gerçekte dalalet ve körlüğün tepesine inen keskin bir kılıçtır ve gerçekten bu konuda söylenmesi gerekenleri söyleyip batılın kalbinden hakkı çıkardığı söylenebilir. Bu kitap makul ve menkul delillere güvenen üniversite ortamı, bilimsel ve İslamî toplantılarda kabul edilen bir delildir.

3- Bu kitabın Mısır'da oldukça fazla bir şekilde bulunması gerekir; özellikle Allah Teala'nın, kendilerini şirk ve müşriklerin baş düşmanları olduklarını ve sadece kendilerinin muvahhid olduklarını dile getiren kimselerin yüzünden maskeyi düşürdüğü bu günlerde buna daha fazla ihtiyaç vardır. Müşriklerin baş düşmanı olduklarını iddia eden bu kişiler bir taraftan sürekli Ehlibeyt (a.s) Mektebi izleyicilerini müşrik sayarken diğer taraftan var güçleriyle Allah ve insanlık düşmanlarına yardım etmekte, slogan ve yalanları kulakları sağır etmektedir. Öteden beri ilerlememize engel olanlar işte bunlardır.

Fakat şimdi çaba ve faaliyet meydanı açık ve Allah'ın ayetleri parlaktır ve bu yolda hareket etmek için bu susuz topraklara ve bu toprakların susuz insanlarına asıl kaynakları ulaştırmaktan başka hiçbir şeye gerek yoktur. Ben onları hak mektebe hizmet etmek için en fedakar, ülkelerinin konumunu en iyi bilen, en güçlü kişiler olarak gördüm.

O halde siz böyle bir münasip fırsatı, uygun mekanı ganimet bilerek hakkın yardımına koşun. Ve zafer ancak Allah'tandır. Hamd başta da sonda da Allah'a hastır.

Ehlibeyt (a.s) hadimi

Rubeyî

 

* Ustad Ebu Zeyneb Rubeyî Mısır'da Ehlibeyt Mektebinin ileri gelen alimlerinden ve faal mübelliğlerinden olup bu mektebi tebliğ etmek için yaptığı değerli faaliyetlerinden dolayı Mısır'da iki yıl zindana atılmıştır. (müt)

 

Back Index