ORUÇ HAKKINDA GENEL BİLGİLER

"Ey inananlar, oruç sizden öncekilere farz edildiği gibi size de farz edilmiştir ki, şayet sakınırsınız. (Oruç,) sayılı günlerdir. İçinizden biri hastalanır yahut yolculukta olursa,  (orucunu yer,) sonra başka günlerde onun sayısıca oruç tutar. Kime oruç zor gelirse (her gün için) bir yoksulu doyurur. Her kim çok hayır yaparsa bu onun için daha hayırdır. Fakat eğer bilseydiniz oruç tutmanız, sizin için daha hayırlıdır.

İbn-i Abbas'ın Hz. Resulullah (s.a.a.)'dan naklettiği bir hadiste şöyle buyuruyor:

Fazl b. Şazzan'ın Hz. İmam Rıza'dan (a.s) naklettiği bir hadiste İmam şöyle buyuruyor:

Demişlerdirki, açlık ve susuzluğun acısını kavrayıp bununla ahiret günü olacak yoksunluğa istidlal etsinler, ayrıca oruç tutan kimse huşu ve eziklikle bilinçli olarak, yalnızca Allah rızası için açlık ve susuzluğa sabredip sevaba liyakat kazanır, bundan başka oruç tutmada heva ve heveslerden sakınılır; bu ise onlara dünyadayken bir nasihat olması yanı sıra onlara farz olan hakları vermede bir alıştırma ve ahiret içinse bir delildir. Yine açlığın dünyada fakir ve yoksunlara olan zorluğunu anlayarak, Allah'ın onların malında farz etmiş olduğu hakları verirler."[1]

O halde, Şeriat dilindeki sevm kelimesiyle Türk dilinde oruç kelimesi aynı anlamı ifade ediyor.

Orucun Çeşitleri

Farz Oruçlar

1- Ramazan ayı orucu.

3- Keffaret orucu; bütün çeşitleriyle.

5- Nezir, ahd ve yemin dolayısıyla farz olan oruç.

7- İtikaf günlerinin üçüncü gününün orucu.

Müstehap Oruçlar

Hz. İmam Sadık'ın (a.s) Hz. Resulullah'dan (s.a.a) naklettiği bir hadiste şöyle buyuruyor: " Kim bir gün müstehap oruç tutarsa, Allah onu cennete dahil eder."[2]

"Oruçlunun uykusu ibadet, suskunluğu tesbih, ameli kabul ve duası müstecaptır."[3]

1- Her ayın ilk ve son perşembe günleriyle onuncu gününden sonra gelen ilk çarşamba günü. Bu günleri tutamayan kimsenin, onları kaza etmesi ve aslen tutma imkanı yoksa da her gün için bir mudd taaam veya 12, 6 nohut ağırlığında gümüş fakire vermesi müstehaptır.

3- Recep ve Şaban aylarının hepsini veya (bir gün bile olsa) bu  iki aydan bir kısmını.

5- Mübarek Kadir-Hum bayramı (18 Zihicce) günü.

7- Hz. Resulullah'ın (s.a.a) doğum günü (17. Rabi-ül Evvel).

10- Zikade ayının 25. günü.

"Oruçlu olan birisine mü'min bir kardeşi gelir de o, onun hatırına orucunu yerse, onun için iki kat sevap yazılır, biri oruç tutma niyeti olduğu için, diğeri de mü'min kardeşini hoşnut ettiği için."[4]

Haram Oruçlar

1- Ramazan ve Kurban bayramı günlerinin orucu.

2- Taşrik günleri olarak bilinen, zilhicce ayının on birinci, on ikinci ve on üçüncü günlerinin orucu; hac için Mina’da bulunan kimseye.

3- Şaban ayının sonuncu günü mü yoksa Ramazan ayının ilk günü mü olduğu belli olmayan günün Ramazan niyetiyle oruç tutulması.

4- Masiyet, günah nezrine vefa orucu, örneğin herhangi bir haram işi yapmaya veya farz olan bir işi terk etmeğe muvaffak olduğu takdirde oruç tutmayı nazretmişse, bu orucu tutmak haramdır.

5- Suskunluk orucu, gün boyu veya bir miktarında susmayı orucun bir cuz-i olarak niyet ederse, böyle bir oruca niyetlenmek haramdır.

6- Visal orucu, yani geceyi de sahura kadar oruç tutmayı niyet ederek veya arada iftar etmeksizin iki günü peşpeşe oruç tutmayı niyet ederek oruç tutmak haramdır.

7- Bayramlar dahil olmak üzere bütün yılı oruç tutmak.

Hz. İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: "Hz. Resulullah buyurmuştur ki, "Kadın ancak kocasının izniyle müstehap oruç tutabilir."[5]

9- Kul olan kimsenin efendisinin haklarını zayi edecek şekilde müstehap oruç tutması.

Ey Ali ........"Kul efendisinin izni olmaksızın müstehap oruç tutamaz..."[6]

10- Çocuğun  anne-babasına eziyet olacak şekilde müstehap oruç tutması.

11- Hastanın ve orucun kendine zararlı olan kimsenin oruç tutması.

12- Bazı durumlar hariç, yolcunun oruç tutması.

"... Öyleyse sizden her kim hasta veya yolculukta olursa (bu günlerin sayısıca) ayrı günler oruç tutar..."[7] 

Mekruh Oruçlar

1- Arefe gününün orucu, o günün dualarını okumaktan zayıflatan kimseye veya o günün arefe veya bayram günü olduğundan şüphesi olan kimseye

2- Aşura gününün orucu

"İbn-i Mercane'nin orucundan mı soruyorsun? Ogün Ali Ziyad'ın neslinden babaları bilinmiyenler Hz. Hüseyin (a.s)'ı şehit ettikleri için oruç tutmuşlardır. Ogün, Muhammed'in (s.a.a) Ehl-i Beyt'inin ve İslam ehlinin uğrusuz saydıkları birgündür. İslam ehlinin uğursuz saydığı bir gün ise, ne oruç tutulur ne de mübarek kabul edilir..."[8]

3- Misafirin ev sahibinin izni olmaksızın oruç tutması.[9]

Orucun Niyeti

Ancak Ramazan ayı orucunda Ramazan olarak belirlemese bile, her gece yarının orucunu tutmak niyetini ederse, yeterlidir, hatta Ramazan ayı olduğunu bilmez veya unutur ve başka bir oruca niyet ederse Ramazan orucu olarak hesap olunur. Ama diğer oruçlarda hangi oruç olduğu bizzat niyette belirtilmelidir. Örneğin kaza veya adak orucu olduğu belirtilmelidir.

Hz. Resulullah'dan (s.a.a.)  nakledilen meşhur bir hadiste şöyle buyuruyor:

Ancak bu hüküm, yalnızca belirli bir vakti olan (Ramazan ayı veya belirli bir günde tutulması nezredilen adak orucu gibi) farz oruca, o da geceden yarın oruç tutulması gerektiği bilindiği taktirde, mahsustur. Dolayısıyla bu hükümden aşağıda sayacağımız bir kaç durum müstesnadır:

2- Yolcu olan bir kimse yolculuğundan dönerken orucu bozan bir iş yapmadan öğleden önce tarahhus haddine ulaşırsa o gün Ramazan ayı gibi oruç tutulması gereken bir gün ise, oruca niyet etmesi gerekir ve orucu sahihtir.

Hasta olan biri de bir şey yemeden öğleden önce iyileşirse hüküm aynıdır.

Bir hadiste Ammari Sebati Hz. İmam Sadık (a.s)'dan boynunda Ramazan ayı orucu olan bir kimse, onu kaza ederken ne zaman oruca niyet etmesi gerekir? diye sorunca; İmam şöyle cevap vermiştir: "O öğleye kadar muhtardır, öğle olunca eğer oruç tutmaya niyet etmişse, orucunu tutar ve eğer yemeye niyet etmişse yer. Bu sırada İmamdan yemeğe niyet ettiği halde öğleden sonra oruca niyet etmesi doğru olur mu? diye soruldu. İmam, "Hayır olmaz" cevabını verdi.[10]

Hz. İmam Sadık (a.s)dan nakledilen bir hadiste şöyle yazıyor:

Orucun Vakti

Allah'u Teala buyuruyor:

Orucun şartları, sıhhat ve farz olma şartı olmak üzere iki kısma ayrılır. Ancak bunların bir kısmı ortak şartlardır. Yani orucun sahih olmasında şart olduğu gibi farz olmasında da şarttır ve onlar olmaksızın oruç farz olmadığı gibi sahih de olmaz:

1- İslam: Müslüman olmayanın tuttuğu oruç sahih değildir. Dolayısıyla kâfir olan biri gündüz Müslüman olursa, öğleden önce bile olsa, oruç tutamaz. Yine Müslüman biri mürtet olursa, hemen tövbe bile etse orucu batıl olur.

"Ve and olsun ki, sana ve senden öncekilere vahyedildi ki; eğer şirk koşarsan amelin boşa çıkar ve elbette ziyana uğrayanlardan olursun."[11]

2- Sabah ezanına kadar kasten cünüp halinde veya kan kesilmiş, hayız veya nifas halinde kalmamak.

Ebu Besir'in Hz. İmam Sadık (a.s) dan naklettiği bir hadiste Ramazan ayında geceleyin cünüp olup kasıtlı olarak sabah oluncaya kadar gusletmeyi terkeden birisi hakkında İmam(a.s.) şöyle buyurmuştur:

Bir başka hadiste de Hz. İmam Sadık (a.s) hayızlı kadın hakkında şöyle buyuruyor:

3- Ramazan ayının gündüzü boyunca hayız ve nifas kanı görmemeli; dolayısıyla Ramazan ayı gündüzünde hayız veya nifas kanı görürse, akşam ezanından bir an önce bile olsa, o günün orucu batıl olur. Ama istihazeli kadın, üzerine farz olan gusülleri yerine getirdiği taktirde orucu sahihtir.

Abdurrahman b. Haccac da naklettiği bir rivayette şöyle diyor: "Ebu-l Hasan (a.s) dan ikindi vaktinden sonra doğum yapan bir kadının o günün orucunu tamamlaması mı yoksa yemesi mi? gerektiğini sordum. İmam şöyle buyurdu: Orucunu yer ve sonra o günün kazasını tutar.[12]

4- Hasta olmamalı ve hasta olma korkusu olmamalı. Eğer bir kimse hasta olur ve oruç tuttuğu takdirde hastalığından veya ağrısının fazlalaşacağından korkar ya da fiilen sıhhatli olduğu halde oruç tuttuğu taktirde hastalanacağından korkarsa, onun oruç tutması sahih değildir.

"Allah'u Teala'nın "...herkim sizden hasta olur veya yolculukta olur, onun sayısıyla ayrı günlerden oruç tutar..."[13] ayeti gereğince sahibine ayrı günlerde oruç tutmayı farz kılan hastalığın haddi şudur ki, hasta olan kimse oruç tutamaz veya oruç tutmaya gücü yetse bile oruç tuttuğu taktirde hastalığının çoğalacağından ve canından korkar. Bu konuda emin onun kendisidir ve teşhisi ona bırakılmıştır. Hastalığı her ne olursa olsun, eğer zaaf hissediyorsa, orucunu yemeli, eğer oruç tutmaya gücü olduğunu görürse, oruç tutmalıdır.[14]

Hz. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Yolculukta Ramazan ayında oruç tutan kimse, aynen seferi olmadığı halde orucunu yiyen kimse gibidir." Sonra şöyle buyurdu: "Bir kişi gelip; "Ey Resulullah yolculukta Ramazan ayı orucunu tutayım mı dedi. Resulullah: "Hayır" buyurdu. O adam; "Ey Resulullah bu benim için çok kolaydır." dedi. Bunun üzerine Resulullah:

Evet bu hükümden farz oruçlardan aşağıda işaret edilen üç kısmı istisna edilmiştir:

3- Yalnızca yolculukta veya hem yolculukta ve hem de yolcu olmadığı zaman tutulması nezredilen oruç.

Buluğ ise, orucun sıhhat şartı olmayıp farz olma şartıdır. Yani oruç baliğ olmadan farz olmaz. Zira buluğ bütün tekliflerin genel şartıdır. Ama baliğ olmayan çocuğun tuttuğu müstehap oruçlar sahihtir.

Orucu Bozan Şeyler

1- Yemek ve İçmek

Allah Teala buyuruyor:

Oruçlu olan kimse, sehven bir şey yer veya içerse orucu batıl olmaz.

"Hz. Ebu Abdullah (İmam Sadık) (a.s) dan bir kimsenin unutarak bir şey yiyip içtiğini sonra da oruçlu olduğunu hatırladığını sorunca İmam şöyle cevap verdi: "Orucunu bozmaz o, ancak Allah'ın onu rızklandırdığı bir şey dir orucunu tamamlasın."[15]

2-Cima: İster önden olsun ister arkadan sünnet yeri kadar dahil olduğu taktirde her iki tarafın da orucunu batıl eder. Hatta hayvan ve ölüye bile yapılan orucu batıl eder. Ama eğer oruçlu olduğunu unutur veya onu bu işe zorlarlarsa, orucu batıl olmaz.

"Oruç gecesinde kadınlarınızla buluşmanız size helal edilmiştir. Onlar sizin için elbisedir, siz de onlar için elbisesiniz. Allah sizin nefislerinize ihanet ettiğinizi bildi ve size döndü ve sizi affetti. Şimdi onlarla buluşun ve Allah'ın size yazdığını dileyin..."[16]

3- İstimna

Abdurrahman b. Heccac diyor:[17]

4-Eğer oruçlu kimse bilerek kafasının tamamını suya daldırırsa, vücudunun geri kalan kısmı sudan dışarıda kalsa bile, orucu batıl olur. Ama eğer kafasının bir miktarı sudan dışarıda kalırsa, bedeninin tamamı suya girse bile orucu batıl olmaz. Muhammed b. Müslim bir rivayette şöyle diyor: "Ben Hz. İmam Muhammed Bakır (a.s)'ın şöyle buyurduğunu işittim: "Oruçlu kimse üç şeyden; yemek-içimek, kadın ve suya dalmaktan sakındıktan sonra yapacağı ayrı bir şey ona zarar vermez"."[18]

"Orucun sınırları dört şeydir:

5- Boğaza Yoğun Toz Kaçırmak

Bir hadiste İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor:

Bir ayrı hadiste de şöyle yazıyor: "...Eğer Ramazan ayında oruçlu olan kimse, evi süpürür ve burnuna ve boğazına toz giderse, iki ay peşpeşe oruç tutması gerekir. Zira bu da aynen yemek-içimek ve cima yapmak gibi orucu batıl eder."[19]

Eğer oruçlu kimse, sözle, yazıyla veya işaret etmek gibi bir yolla Allah'a Peygamber'e veya İmamlara yalan bir sözü isnad  ederse, -daha sonra hemen "yalan söyledim" veya "tövbe ettim" dese bile-  orucu batıldır. İhtiyat gereği olarak Hz. Zehra ile önceki peygamberler ve onların vasileri de aynı hükümdedirler.

6- Sabah Ezanına Kadar Hayız, Nifas ve Cünüp Halde Kalmak

Ebu Basir'in Hz. İmam sadık (a.s) dan naklettiği bir hadiste İmam(a.s.) Ramazan ayı gecesinde cünüp olup kasten sabah'a kadar gusletmeyen bir kişi hakkında şöyle buyurmuştur:

Bir rivayette İbni Bükeyr şöyle diyor: Hz. Ebu Abdullah  (İmam Sadık)(a.s.)'dan güneş doğuncaya kadar cünüp kalıp, günden bir süre geçtiktiği halde guslettikten sonra oruç tutmak istiyen bir şahıs hakkında soruldu. İmam şöyle cevap verdi "İsterse oruç tutabilir ve o öğleye kadar muhtardır."[20]

Hz. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Eğer kadın Ramazan ayında geceden hayzından  pak olur sonra da sabah oluncaya kadar tembellik ederek gusletmezse o günün orucunu kaza etmesi gerekir."[21]

İstihazeli kadının orucu ise ancak taharet bölümünde açıklandığı üzere üzerine farz olan gusülleri yerine getirdiği takdirde sahihtir aksi takdirde orucu batıldır.

"Hz. İmam Sadık (a.s) dan müstehaza kadının orucunu sordum. İmam şöyle buyurdu: "Hayız günleri dışında Ramazan ayı orucunu tutar, hayız günlerini ise sonradan kaza eder." [22]

Sıvı bir madde ile tenkiye yapmak çaresizlik yüzünden ve tedavi için olsa bile orucu batıl eder. Ama tedavi için fitil kullanmanın bir sakıncası yoktur. [23]

Oruçlu olan kimse kasten kusarsa, hastalık veya benzeri bir sebepten dolayı kaçınılmaz bile olsa, orucu batıl olur. Fakat farkında olmayarak veya elinde olmayarak kusarsa sakıncası yoktur. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:

Orucu Batıl Eden Şeylerin Hükümleri:

Hazreti İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:[24] [25]

Bu saydığımız şeyler kasıtlı olarak yapıldığında orucu batıl ettiği gibi keffareti de farz kılar. Ancak bunların bazısında keffaretin farz olması kesindir, bazısında da ihtilaf edilmiştir. Kesin olarak keffareti farz kılan, orucu batıl eden şeyler şunlardan ibarettir.

Hazreti İmam Sadık (a.s) Ramazan ayında kasten özürsüz olarak bir gün orucunu yiyen kimse hakkında şöyle buyurmuştur:

2- Cima

"O günün orucunu kaza etmeli ve bir köle azad etmeli, eğer buna gücü yetmezse, iki ay peş peşe oruç tutmalı, eğer buna gücü yetmezse altmış fakire taam vermeli, eğer bunu da bulamazsa, istiğfar etmelidir."[26]

Abdurrahman b. Haccac diyor Hz. İmam Sadık (a.s) dan ihramlı olduğu halde veya Ramazan ayında hanımıyla, kendilerinden meni gelinceye kadar cima yapmaksızın oynaşan bir kimse hakkında sordum İmam şöyle cevap verdi: Onların her ikisine de cima eden kimsenin keffareti farz olur."[27]

Ebu Basir'in naklettiği bir rivayette Hz. İmam Sadık (a.s) Ramazan ayında geceleyin cünüp olup sabah ezanına kadar kasıtlı olarak gusletmeyen bir kimse hakkında şöyle buyurmuştur:

Orucu batıl eden geri kalan şeyler hususunda ise ulema ihtilaf etmiştir. Bir grup onların da keffareti gerektirdiğini söylerken, diğer bir grup onların sadece kaza etmeği farz kıldığını kabul etmiştir. Dolayısıyla bunlarında keffareti farz kılıp kılmadığı hususunda zamanın a'lem müçtehidinin fetvalarına baş vurulmalıdır.

1- Ramazan ayının orucu; onun keffareti yukarıda geçen rivayetlerden de anlaşılacağı üzere üç şeyden biridir. Yani mükellef, ya bir köle azad etmeli veya iki ay peşpeşe oruç tutmalı ya da altmış fakire taam yedirmeli. elbette fakirlere taam yedirmek yerine onların her birine bir mudd yani yaklaşık on sir (750 gr) taam yani buğday, arpa veya benzeri şeyler de verebilir. Bunlara gücü yetmezse ya on sekiz gün oruç tutmalı ya da kaç mud elinden gelirse o kadar vemelidir. Eğer hiç verme imkânı yoksa istiğfar etmelidir. Yani Alalh'dan mağfiret dilemelidir.

Abdusselam b. Sahh-i Hivevi diyor; Hz. İmam Rıza (a.s)'a "Ey Resululah'ın oğlu hem senin babalarından Ramazan ayında cima eden veya bir şey yiyerek orucunu bozan kimsenin üç keffaret vemesi gerektiği nakledilmektedir, hem de bir keffaret vermesi gerektiği nakledilmektedir. "Bu iki tür hadisin hangisine amel edelim." diye sordum. İmam şöyle cevap verdi: "Her ikisine de. eğer Ramazan ayında bir kimse harem bir cima yapar veya haram bir şey yemekle orucunu bozarsa, her üç keffareti onun üzerine gelir. Bir köle azad etmeli, iki ay peş peşe oruç tutmalı, altmış fakire yemek vermeli ve o günün kazasını tutmalıdır. Ama eğer helal bir cima yaparsa, veya helal bir şeyi yemekle orucunu bozarsa, onun üzerine bir keffaret gelir. Eğer unutkanlıkla olursa da onun üzerine bir şey gelmez."[28]

Bureyd-i İcli'nin naklettiği rivayette Hz. İmam Muhammed Bakır (a.s) Ramazan ayı orucu kazasını tuttuğu halde hanımıyla ilişkide bulunan kimse hakkında şöyle buyurmuştur:

3- Belirli bir günde tutulması nezredilen orucu bozup nezre vefa etmemek keffareti farz kılar. Ancak onun keffaretinin de aynen Ramazan ayı orucu gibi olduğu yoksa yemin keffareti gibi olduğu hususunda ulama arasında ihtilaf vardır. Dolayısıyla bu hususta da zamanın a'lam müctehide başvurulmalıdır.

1- Cünüp olan kimse, ikinci kez uykudan uyandıktan sonra, uyuduğu taktirde tekrar uyanacağını bilir veya ihtimal verir ve uyandıktan sonra gusletme kararıyla uyur ve sabah ezanına kadar uyanmazsa, o günün orucunu tamamlamalı ve ayrıca kazasını da tutmalıdır. İbn-i Yafur diyor; "Hz. İmam Sadık (a.s)'a Ramazan ayında cünüp olup uyuyan sonra uyanıp, sonra uyuyan sonra uyanıp sonra tekrar uyuyan ve sabah'a kadar uykuda kalan bir kimse'nin hükmü nedir? dedim. İmam şöyle cevap verdi: "O günün orucunu tamamlar ve (sonra) da ayır bir günde kazasını yapar, ama eğer hiç uyanmadan sabah'a kadar uykuda kalırsa o günün orucunu tamalar ve o onun için yeterlidir."[29]

Hz. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eğer oruçlu kasten kusarsa, o günün kazası ona farz olur, ama eğer, istemediği halde elinde olmayarak kusarsa, orucunu tamamlar."[30]

4- Ramazan ayında sabah olup olmadığını araştırmadan orucu bozan bir iş yapar sonra da sabah olduğunu anlarsa, veya araştırır ama sabah olduğunu zannettiği halde orucu bozan bir iş yapar sonra da sabah olduğunu anlarsa, o günün kazası farzdır. Ama araştırdıktan sonra sabah olmadığına yakin eder ve orucu bozan bir iş yaptıktan sonra sabah olduğunu anlarsa, o günün kazası farz değildir.

"Eğer önce araştırır ve fecrin doğmadığını görür ve yemek yer sonra da fecrin doğmuş olduğunu görürse, orucunu tamamlar ve yeniden tutması da gerekmez. Ama eğer önce yemeğin yer ve suyunu içer sonra da fecir olup olmadığına bakar ve fecrin doğmuş olduğunu görürse, o günün orucunu tamamlar ve ayrı bir günde de kaza eder. Zira araştırmadan önce yemeğe başlamıştır. Dolayısıyla onu yeniden tutması gerekir."[31]

Bir hadiste İbrahim b. Meymun şöyle diyor; "Hz. İmam Sadık (a.s) dan Ramazan ayı gecesinde cünüp olup sonra da gusletmeyi unutarak bir cuma geçinceye veya ramazan ayı bitinceye kadar böylece kalan bir kimsenin hükmünü sordum. İmam şöyle  cevap verdi:

6- Sabah olmamıştır diye birinin sözü üzere orucu batıl eden şeylerden birini yaptıktan sonra sabah olmuş olduğunu anlarsa,

7- Kendisine sabah oldu diyen kimsenin sözüne inanmayıp veya şaka yaptığını sanarak, orucu batıl eden şeylerden yaptıktan batıl eden şeylerden yaptıktan sonra sabah olmuş olduğunu anlarsa,

İmam "O kimse, (yemeğe devam eden) orucunu tamamlar sonra da kaza eder." cevabını verdi."[32]

Bir rivayette Şümaat şöyle diyor; Hz. İmam Sadık (a.s) Ramazan ayında akşam üzere bastıran bir siyah bulut nedeniyle akşam olduğunu zannederek iftar eden, sonra da bulut çekilince güneşin henüz batmamış olduğunu gören oruç tutmuş olan bir kitle hakkında şöyle buyurdu:

Yine Hz. İmam Sadık (a.s) havada bulut olduğundan dolayı güneşin battığını zannederek orucunu yiyen sonra da bulut çekilince henüz güneşin batmamış olduğunu gören bir kimse hakkında şöyle buyurmuştur:

9- Serinlemek için veya sebepsiz olarak gargara  eder yani ağzında su dolaştırır ve bu esnada boğazına su kaçırırsa, ama eğer oruçlu olduğunu unutarak suyu yutar veya farz namazın abdesti için gargara yaparken boğazına su kaçarsa, orucunu kaza etmesi gerekmez.

"O orucu kaza etmesi gerekir, ama eğer abdest alırken olsaydı sakıncası yoktu."[33]

10- Adil bir kimsenin akşam olduğunu haber vermesi gibi şer-i açıdan sözüne itimat edilmesi caiz olan bir kimsenin akşam olduğunu haber vermesi üzerine orucunu açar sonra da henüz akşam olmadığını anlarsa, Bu hususta ulamanın nazarı farklı olduğundan dolayı bu hususta gerekli olan şartların belirlenmesinde zamanın allem müçtehidinin fetvasına başvurulmalıdır.

1- İhtiyarlık dolayısıyla oruç tutması mümkün olmayan veya oruç tutması kendisine meşakkatli olan ihtiyar erkek ve kadına oruç tutmak farz değildri. Ancak meşakkatli olduğu taktirde ve hatta bazı müçtehitlerin nazarına imkanı olmadığı taktirde de her gün için keffare olarak bir mudd yakalşık 750 gr. buğday, arpa veya bunların benzerini fakire vermelidir.

Böyle bir hastalığı olan kimsenin de sonradan oruç tutması mümkün olursa, tutmadığını oruçları kaza etmesinin gerekip gerekmediği müçtehidiler arasında ihtilaflı olan bir meseledir. Dolayısıyla bu konuda da zamanın a'lem müçtehidine baş vurulması gerekir. Ayrıca böyle bir hastalığı olan kimsenin gün boyunca zaruri miktardan fazla su içmesinin caiz olup olmadığı konusu da müçtehitlerin ihtilaf ettikleri bir konudur. Dolayısıyla bu konuda da zamanın a'lem müçthdinin fetvasına göre amel edilmelidir. hz. İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur:

Hazreti İmam Sadık (a.s) "...ve onlara ki, o (oruç) zor gelirse her gün için bir fakirin yemeğini fidye vermelidir...." ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "(Yani) ihtiyarlamak veya susama hastalığı ve benzeri yüzden oruç tutmaları zor olan kimseler her gün için bir mudd (fakire) vermelidir."[34]

"Doğumu yaklaşan hamile kadınla sütü az olan süt emziren kadının Ramazan ayında oruçlarını yemelerinde bir mahzur yoktur. Zira onlar oruç tutmağın kendilerine zor olan kimselerdir. Ancak onların her biri oruç tutmadığı her gün için bir muda taam fakire vermelidir, sonra da oruç tutmadıkları her günü kaza etmeleri gerekir."[35]

6- Oruç tutmağın kendisine zararlı olan hastaya veya oruç tuttuğu taktirde hastalanacağından korkan kimseye oruç tutmak farz değildir. Ancak Ramazan ayı orucunda sonra iyileştiği zaman onun kazasını tutması gerekir. Ama eğer hastalığı sonraki yılın Ramazanına kadar devam ederse, tutmamış olduğu oruçların kazası da onun üzerine farz olamaz. Fakat her gün için bir mudd yaklaşık 750 gr. taam yani buğday, arpa ve benzeri bir şeyi, keffaret olarak fakire vermelidir.

7- Önce de işaret ettiğimiz gibi dört rekâtlı namazlarını iki rek'at olarak kılması gereken bir yolcuya oruç farz olmaz ve hatta oruç tutması haramdır bile.

Hz. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bunlar birdir; namazını seferi kıldığın her zaman orucunu da yersin ve (yolculukta) orucunu yediğin her zaman da namazını seferi kılarsın."[36]

Yolcu olan kimse, eğer orucu bozan bir iş yapmaksızın öğleden önce vatanına veya on gün kalmak istediği bir yere ulaşırsa o gün Ramazan ayı gibi oruç tutulması farz olan bir günse oruca niyet etmeli ve orucu sahihtir.

8- Önce de işaret ettiğimiz gibi orucun farz olma şartlarından bir diğeri de buluğa ermektir. Dolayısıyla buluğa ermemiş olan bir kimseye oruç farz değildir.

Ayrı bir hadiste de oğlan çocuğu, kaç yaşındayken oruç tutmaya emredilir? sorusuna karşılık şöyle cevap vermiştir:

9- Orucun farz olma şartlarından bir diğeri de aklın kâmil olmasıdır. Dolayısıyla deli olan bir kimseye diğer tekliflerde olduğu gibi oruç ta farz değildir.

"Her kime Allah galebe ederse, (Allah onu teklifi önleyici bir belaya müptela ederse) onun üzerinde bir yükümlülük yoktur."[37]

Tutulmamış olan farz bir orucun kazasının farz olmasının üç şartı vardır.

2- O orucu tutmayan kimse, akıllı olmalı, dolayısıyla deli ve baygın insana zayi olan farz oruçların kazası farz değildir.

3- O orucu tutmayan kimse Müslüman olmalı, dolayısıyla bir kâfir Müslüman olduktan sonra kafir olduğu zamanda tutmamış olduğu oruçların kazasını tutması farz değildir.

Orucun farz olma şartlarında insanın hasta olduğu zaman ve kadınların hayızlı ve nefse oldukları zaman oruç tutmağın farz olmadığı ve sonradan kazasını tutmaları farz olduğuna işaret etmiştik. Eğer bir kimse bu nedenlerle Ramazan ayında oruç tutmaz ve Ramazan ayı tamamlanmadan ölürse, tutamadığı bu oruçların kaza edilmesi gerekmez.

Babanın ölümünden sonra büyük oğula babasının kazaya kalan namaz ve oruçlarının kazasını yerine getirmesi farzdır. Annenin de kazaya kalan oruç ve namazlarının kazası büyük oğul üzerine farz olup olmadığı müçtehitlerin ihtilaf ettiği bir konudur. Bu konuda zamanın a'lem müçtehidinin fetvasına göre hareket edilmesi gerekir.

Bir özür nedeniyle Ramazan ayında oruç tutamayan kimsenin özrü Ramazan'dan sonra geçtiği halde kasten gelecek Ramazan'a kadar tutmadığı oruçların kazasını yerine getirmezse, bunların kazasına ilaveten her gün için keffaret olarak bir mudd yaklaşık 750 gr. buğday, arpa veya benzeri bir şeyi fakire vermelidir.

Eğer bir kimsenin hastalığı bir kaç yıl sürerse, iyi olduktan sonra gelecek Ramazan'a kadar vakit varsa, son Ramazan'dan kalan oruçları kaza etmeli, önceki yıllardan kalan her gün için ise bir mudd yaklaşık 750 gr. taam yani buğday, arpa veya benzeri bir şeyi fakire vermelidir.

Oruçluya Mekruh Olan Şeyler

1- Genç olan veya şehveti çabuk harekete geçen oruçlunun, meni getirme kastı olmaksızın kendi hanımını öpmesi veya onunla oynaşması, ama eğer meni getirme kastı olur veya bu oynaşmadan sonra meni gelmesi âdeti olursa haramdır.

İmam şöyle cevap verdi:

2- Sürme çekmek eğer tadı veya kokusu boğaza ulaşırsa

3- Güçsüzlüğe yol açacak şekilde kan aldırma ve diş çektirme gibi bir yolla bedenden kan çıkarma

"Hz. Emir-ül Müminin (a.s) oruçlunun baygınlık geçirerek orucunun batıl olması korkusu olduğundan dolayı onun kan aldırmasının mekruh olduğunu kabul ederdi."[38]

Muhammed b. Müslim diyor; Hz. İmam Muhammed Bakır (a.s) dan oruçlu olan bir kimsenin hamama girmesini sorudum. İmam; eğer zaaf geleceğinden korkusu olmazsa sakıncası yoktur. dedi"[39]

Bir hadiste şöyle yazıyor; Hz. İmam Sadık oruç tuttuğu zaman reyhanı (güzel kokulu bitkileri) kokulamazdı. İmamdan bunun nedeni sorulunca şöyle cevap verdi; "Ben orucumu bir lezzette katıştırmaktan hoşlanmıyorum."[40]

Hasan-i Saykal diyor; Hz. İmam Sadık (a.s) dan oruçlu ıslak elbise giyer mi? diye sordum. İmam "Hayır dedi.[41]

Yukarıda zikrettiğimiz şeylerden başka geniş kitaplarda zikredilen oruçluya mekruh olan başka şeyler de vardır.

Ramazan ayının orucuna başlanması, kaza Fıtır bayramı yapılması Ramazan ve Şevval ayının ilk gününün tesit edilmesini gerektirir. Ulama ayın ilk gününün tespiti için beş yol zikretmişlerdir.

Bir kimse Ramazan ayı hilalini görürse, diğer bütün insanlar oruç tutmasa bile, onun ertesi gün oruç tutması farzdır, kaza şevval ayının hilalini görürse, bütün halk oruç tutsa bile onun ertesi gün oruç tutması haramdır.[42]

2- Sözleri yakin getirecek bir grup ayı gördük derlerse halk arasında ayın görülmüş olduğunu yayılması gibi ayrı bir yolla insana yakin gelirse de hüküm aynıdır.

"Halk oruç tuttuğu zaman sen de oruç tut, halk bayram yaptığı zaman sen de bayram et. Zira Alalh'u Teala hilali vakit tayın edici kılmıştır"[43] [44]

"Ramazan ayının ilki bilinmediği zaman Şabanın sayısını otuz gün olarak tamamlayın ve otuz birinci günü oruç tutun..."[45]

4- İki adil erkeğin ayı gördüklerine tanıklık yapmalarıyla, ancak ayın durumunu birbirlerinin tersine açıklarlarsa veya "ayın iç kısmı ufuk tarafına doğruydu" gibi gerçeğe aykırı şahadette bulunurlarsa, onların tanıklığıyla ayın ilk günü tebit edilmiş olmaz. Ayrıca bu konuda kadınların tanıklığı geçersizdir.

Hz. Muhammed Bakır (a.s)'ın naklettiği bir hadiste de Hz. Emir-ül Mümin'in Ali (a.s) şöyle buyuruyor: "Hilali gördünüz mü veya Müslümanlardan adıl bir beyyine iki adil şahit buna şahadet verdimi Fıtır bayramı yapın"[46]

Oruçluya özellikle de Ramazan ayı orucu tutana müstehap olan şeyler çok fazladır ve tafsilatlı kitaplarda açıklanmıştır. Ancak Ramazan ayı orucu tutan kimse için en çok müstehap olan amellerden biri çokluca Kur'an'ı Kerim'i tilavet etmektir.[47]

"Ey insanlar; Allah'ın ayı bereket, rahmet ve mağfiretle size gelmek üzeredir. O Allahın katında ayların en afdalıdır, Onun günleri en afdal günlerdir, onun geceleri en afdal gecelerdir, onun saatleri en afdal gecelerdir, onun saatleri en afdal saatlerdir, o öyle bir aydır k, onda Allah'ın ziyafetine davet edilmişsinizdir. Onda Allah'ın ikram ettiği kimselerden kılınmışsınızdır. Onda nefesleriniz tespih etmek sayılır, onda uykunuz ibadet sayılır, onda yaptığınız ameller kabul edilir, dualarınız müstecap olur, dolayısıyla sadık niyetlerle ve pak kalplerle Rabbiniz olan Allah'tan sizleri onda oruç tutmaya ve Kitabını tilavet etmeğe muvaffak kılmasını isteyen. Zira şaki (bedbaht) bu büyük ayda Allah'ın mağfiretinden mahrum kılınan kimsedir. Onda olan açlık ve susuzluğunuzla kıyamet gününün açlık ve susuzluğunu hatıra getirin. Fakirlerinize yardım edin, büyüklerinize ağırlayın, küçüklerinize rahmetin akrabalarınızı ziyaret edin, dilinizi koruyun, gözlerinizi bakılması helal olmayan şeylere bakmaya kapatın, kulaklarınızı dinlenmesi helal olmayan şeyleri dilemeye kapatın, halkın yetimlerine karşı şefkatli olun ki sizin de yetimlerinize karşı şefkatli olunsun. günahlarınızdan Allah'a dönüp tövbe edin. Namaz vakitlerinde ellerinizi dua etmek üzere (göğe) yükseltin. zira bu zamanlar en afdal saatlerdir, Allah bu saatlerde kullarına rahmet gözüyle bakar, onlar, o'nu sesiz olarak seslediklerinde onlara cevap verir, nida edip çağırdılar mı da onlara lebbeyk der, onlar bir şey isterlerse onlara verir onlar ona dua ederlerse icabet eder. Ey insanlar nefisleriniz (ruhlarınızı) amellerinizin tutsağıdır, onu istiğfar etmekle tutsaklıktan kurtarın, Sırtlarınıza günahlarınızın ağırlığı yüklenmiştir, uzun secdelerinizle, sırtınızın yükünü hafifletin, bilin ki Allah'u Teala namaz kılanları ve secde edenleri azap etmemeğe ve onları halkın alemlerin rabbinin huzuruna geleceği gün olan kıyamet günü ateşle korkutmamağa kendi izzetine and içmiştir. Ey insanlar sizden her kim bu ayda oruç tutan bir mümine iftar verirse, bu amelinden dolayı onun için Allah katında bir köleyi azat etme sevabı yazılır ve geçmiş günahları bağışlar. bu sırada Resulullah'a "hepimizin buna gücü yetmiyor" denildi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: "bir hurmanın yarısıyla bile olsa cehennem ateşinden korunmağa çalışın. Bir içim suyla bile olsa, cehennem ateşinden korunmağa çalışın.

Ey insanlar, bu ayda cennetlerin kapıları açıktır. Allah 'dan onları sizin yüzünüze kapatmamasını isteyin ve cehennemlerin kapıları bağlıdır, Rabbinizden onları sizin yüzünüze açmamasını isteyin, Şeytanlar bağlıdır, Rabbinizden onları size musallat kılmamasını isteyin." Hz. Emir-ül Müminin Alı (a.s) diyor, bunun üzerine ben kalkıp, "Ey Resululah bu ayda en afdal amel nedir?" dedim. Resulullah; [48]

"Ey Eb-ul Hasan bu ayda en afdal amel Allah'ın haramlarından sakınmaktır" dedi."[49]

Allah-u Teala'dan sizleri ve bizleri bu ayda bu mübarek hutbenin muhtevasına amel etmeğe muvaffak kılmasına dilerim.


[1]- Vesail-üş Şia, c.7, s.4. Naklen Uyun-u Ahbarı Rıza

[2]- Bihar-ül Envar, c.96, s.96. Naklen Savab-ül amal s.47.

[3]- Bihar-ül Envar, c.96, s.96. Naklen Savab-ül amal s.46

[4]- Bihar-ül Envar, c.97, s.125. Naklen ilel-üş Şeragi, c.2, s.74

[5]- Vesail-ş Şia, c.7, s.393.

[6]- Vesail-ş Şia, c.7, s.396

[7]- Bakara/185-186.

[8]- Vesail-ş Şia, c.7, s.340

[9]- Furu-i Kaf, c.4, s.86

[10]- Vesail-üş Şia, c.7, s.6.

[11]- Zümer/65.

[12]- Vesai-üş Şia, c.7, s.164.

[13]- Bakara/184-185.

[14]- Bihar-ül Envar c.96, s.329. Naklen Deaim-ül İslam

[15]- Furu-u Kafi, c.4, s.101

[16]- Bakara/187.

[17]- Vesai-üş Şia, c.7, s.25

[18]- Vesai-üş Şia, c.7, s.19

[19]- Vesai-üş Şia, c.7, s.48.

[20]- Vesai-üş Şia, c.7, s.47.

[21]- Vesai-üş Şia, c.7, s.48.

[22]- Furu-u Kafi, c.4, s.135

[23]- Vesai-üş Şia, c.7, s.26.

[24]- Vesai-üş Şia, c.7, s.33.

[25]- Vesai-üş Şia, c.7, s.33

[26]- Vesai-üş Şia, c.7, s.31

[27]- Vesai-üş Şia, c.7, s.43

[28]- Vesai-üş Şia, c.7, s.35.

[29]- Vesai-üş Şia, c.7, s.41.

[30]- Vesai-üş Şia, c.7, s.61.

[31]- Vesai-üş Şia, c.7, s.82.

[32]- Vesai-üş Şia, c.7, s.85.

[33]- Vesai-üş Şia, c.7, s.50

[34]- Vesai-üş Şia, c.7, s.151

[35]- Vesai-üş Şia, c.7, s.153

[36]- Vesai-üş Şia, c.7, s.130

[37]- Vesai-üş Şia, c.7, s.161.

[38]- Vesai-üş Şia, c.7, s.55.

[39]- Vesai-üş Şia, c.7, s.57.

[40]- Vesai-üş Şia, c.7, s.67

[41]- Vesai-üş Şia, c.7, s.23

[42]- Vesai-üş Şia, c.7, s.185

[43]- Vesai-üş Şia, c.7, s.212

[44]- Vesai-üş Şia, c.7, s.212

[45]- Vesai-üş Şia, c.7, s.192

[46]- Vesai-üş Şia, c.7, s.208

[47]- Vesai-üş Şia, c.7, s.218.

[48]- Vesai-üş Şia, c.7, s.226

[49]- Vesai-üş Şia, c.7, s.226