İBN-İ ZİYAD'IN KÜFE'YE VALİ TAYİN EDİLİŞİ

Abdullah b. Müslim-i Bahili, İmaret İbn-i Velid ve Ömer b. Sa'd Yezit'e bir mektup yazarak Müslim'in geldiğini bildirdiler ve Nüman b. Beşir'in Küfe valiliğinden azledilerek yerine bir başkasının atanmasını istediler. Yezit, Basra valisi olan Ubeydüllah b. Ziyad'a mektup yazarak Küfe valiliğini ona verdiğini bildirdi. Müslim ve Hüseyin'in (a) olayını da yazarak Müslim'i tutuklamasına ve öldürmesine dair kesin emir verdi. İbn-i Ziyad mektubu okuduktan sonra Küfe'ye gitmek üzere hazırlık

yapmaya koyuldu. Hüseyin (a), Yezit b. Mes'ud Nehşeli ve Münzir b. Carud-i Abdi gibi Basra büyüklerine mektup yazarak kendisine yardım ve emirlerine itaat etmeleri gerektiğini belirtmiş ve mektubu da kendi kölesi Süleyman'la göndermişti. Yezit b. Mes'ud Beni Temim, Beni Hanzele ve Beni Sa'd kabilelerini biraraya

toplayarak şöyle hitab etti:"Ey Temim oğulları, sizin aranızdaki makam ve mevkimi nasıl görüyorsunuz?" "Andolsun Allah'a ki çok iyi ve yüce bir makama sahipsin. Senin varlığınla kabilemiz varlığını korumuştur ve en büyük itfihar sana mahsustur. Herkesten yüce ve herkesten öncesin." Bunun üzerine Yezit b. Mes'ud şöyle devam etti sözlerine: "Sizi buraya toplamamın bir sebebi var. Sizinle istişarede bulunmak istiyor ve yardımınızı bekliyorum." Andolsun Allah'a, dediler; nasihat etmekten çekinmez ve düşüncelerimizi takdim ederiz. Şimdi amacını  söyle." Yezit b. Mes'ud dedi: "Ey Temimoğulları, öncelikle bilmelisiniz ki Muaviye öldü. Andolsun Allah'a, çok alçak ve değersiz bir ölüdür ki yokluğunda üzüntü duyulmaz. Bilin ki onun ölmesiyle zulüm ve günah kapıları kırıldı, zulüm temelleri sarsıldı.

Muaviye halktan biat alarak oğlu Yezit'in saltanatını sağlamlaştırmak istedi. Heyhat, böyle olamaz. Andolsun Allah'a, çalıştı ve çaba harcadı ama iş zaafa uğradı ve sarsıldı, hilakarlarla meşveret etti ama rezil oldu. Şimdi de içkici ve fasid oğlu Yezit onun yerine oturmuş ve halifelik iddiasında bulunmaktadır. Müslümanların rızasını almadan kendini onların emiri olarak tanıtmaktadır. Oysa ki ne sabrı var ne de ilmi. Hak yolundan ayağını koyduğu kadarını bile bilmez. Öyleyse ümmeti nasıl yönetebilir? Kat'i olarak Allah'a yemin ederim ki dini muhafaza etmek için Yezit'le savaşmak müşriklere karşı cihad etmekten daha hayırlıdır. Peygamberimizin kızının oğlu Hüseyin b. Ali (a) ise yüce, asil ve iyi düşünceli biridir. Fazileti vasfedilemez ve ilmi de sonsuzdur. O, hilafete daha layıktır, çünkü İslam'daki geçmişi parlak, yaşı olgun ve Resulullah'a (s) olan yakınlığı da herkesçe bilinmektedir. Küçüklere karşı şefkatli ve büyüklere karşı da iyilikle davranandır. O en güzel İmam ve önderdir ki Allah onunla hüccetini sizlere tamamlamış ve saadet yolunu göstermiştir. O halde hakkın nuru karşısında gözlerinizi kaybetmeyin ve hidayet yolunu tanımadan batıl kuyularına düşmeyin. Sahr b. Kays Cemel savaşında sizin itibarınıza gölge düşürdü, ancak bugün Peygamberin evladına yardımda bulunarak o lekeyi silebilirsiniz. Andolsun Allah'a, her kim ona yardım etmezse çocukları zelil olur ve yakınlarını kaybeder. Bilin ki ben savaş için kuşanmış ve zırhımı giymişim. Şunu da

bilmelisiniz ki her kim öldürülmezse nitekim ölecektir ve firar insanı kurtarmayacaktır. Allah sizleri bağışlasın. Sözlerime müsbet cevap verin." Beni Hanzele söze başlayarak şöyle dedi: "Ey Eba Halid, biz senin yayındaki oklar gibiyiz; hangi hedefe yöneltirsen oradan şaşmaz. Biz senin kabilenin süvari ve piyade askerleriyiz, bizi

hangi savaşa gönderirsen zafer ve fetih senin olacaktır. Andolsun Allah'a, hangi girdaba atılsan biz de seninle olacağız; hangi zorlukla karşılaşsan senin yanında yer  alacağız. Andolsun Allah'a, kendi kılıçlarımızla sana yardım edecek ve kendi bedenlerimizle seni koruyacağız. Şimdi ne yapmak istiyorsan gecikmeden yap."

Onlardan sonra Beni Sa'd şöyle başladı söze: "Ey Eba Halid, senin emrinden çıkmak ve sana muhalefet etmek bizim yanımızda en çirkin ve en kötü düşmandır. Fakat Sahr b. Kays, bizi savaş yapmamaya emretmiştir ve bizce en doğru olanı budur ve şimdiye kadar da savaş yapmadığımız için izzetimizi koruduk. Madem durum bundan ibaret, istişarede bulunmamız için bize mühlet ver. Daha sonra görüşümüzü bildireceğiz." Bu arada Beni Temim söze başladı:

"Ey Eba Halid, biz senin kabilendeniz ve seninle ant içmişiz. Eğer öfkelenirsen öfkelenecek ve sefere çıkarsan yanında olacağız. Emir senin elindedir, emret icabet ve itaat edelim." Yezit b. Mes'ud Beni Sa'd'a dönerek şunları dedi: "Ey Beni Sa'd kabilesi, andolsun Allah'a, eğer Hüseyin'e (a) yardım etmezseniz, Allah aranızdan fitne ve kan dökmeyi kaldırmayacak ve her zaman birbirinizle savaşacaksınız." Daha sonra Hüseyin'e (a) şu mektubu yazdı:

"Bismillahirrahmanirrahim,

Mektubunuzu ziyaret ettim ve beni emirlerinize itaat etme saadetine kavuşmak için davette bulunduğunuzu anladım. Allah, yeryüzünü, hayırda bulunan, kurtuluş ve saadete yönelten birinden boş bırakmaz. Siz Allah'ın insanlara hücceti ve yeryüzündeki emanetisiniz. Siz Tayyib Ahmedi (s) şeceresinin dallarısınız. Onun aslı Peygamber-i Hatem (s) ve siz de onun dallarısınız. Ferah ve neşat içinde bize gelin, çünkü ben Beni Temim'i size yardım etmek üzere hazırladım. Şimdi onların sana

yardımda bulunmak için olan meyilleri, suya doğru koşan çok susuz develerin suya meylinden daha fazladır. Beni Sa'd'ı da sana yardım etmeleri için hazırlamış bulunuyorum. Onların sinelerinde taşıdıkları kini, ateşin ve öğütle yoğrulmuş sözlerle yıkamışım. Hüseyin (a) bu mektubu okuyunca çok sevindi ve onun

hakkında şöyle dua etti:

"Allah, kiyametin korkutucu ve ürkütücü gününde seni korusun, aziz kılsın ve susuzluğun doruğa ulaştığı gün seni sirâb etsin."

Bu mektubu gönderen Yezit b. Mes'ud, Hüseyin'in (a) huzuruna gitmek ve yardımda bulunmak için hazırlandı. Fakat Basra'dan hareket etmeden önce Hüseyin'in (a) şehid edildiği haberini aldı, çok ağladı ve çok üzüldü. Yezit b. Mes'ud Hüseyin'in (a) mektubuna böyle yanıt verdi. Münzir b. Carud ise -onun kızı Bahriyye İbn-i Ziyad'ın zevcesi idi- Hüseyin'in (a) mektubunu görence İbn-i Ziyad'ın bir komplosu olduğunu düşünerek, mektubu da mektubu getireni de İbn-i Ziyad'a teslim etti. Ubeydullah b. Ziyad hiç bekletmeden elçiyi dar ağacına astı, kendisi minbere çıkarak hutbe okudu ve Basra halkına muhalefet ettikleri ve ayaklanma başlattıkları taktirde tehditler savurmaya başladı. O geceyi Basra'da geçirdi. Sabah olunca kardeşi Osman b. Ziyad'ı kendi yerine bıkarak hızla Küfe'ye yöneldi. Küfe'ye yaklaşınca bineğinden indi ve güneşin batmasını bekledi. Akşamın ilk saatlerinde Küfe'ye girdi. Hava karanlık olduğundan Küfe halkı Hüseyin'in (a) geldiğini

zannederek birbirlerine müjde verdiler. Ona yaklaştıklarında İbn-i Ziyad olduğunu görüp dağıldılar. İbn-i Ziyad da valilik sarayına girerek geceyi orda geçirdi.

Sabahın ilk saatlerinde dar'ül emâretten çıkarak vaaz kürsüsünde hutbe okudu ve halkı Yezit'e muhalefet etmekten sakındırdı ve onu itaat etmeleri için ihsan vaadinde bulundu.