ÖNSÖZ

 

Hepimiz, hayatımızın samimiyet, sıcak kanlılık ve mutlulukla dopdolu olmasını istiyoruz.

İnsan hakları ve saygınlığının mahfuz kalmasını, sosyal ilişkilerimizin Kur’ân kültüründen ve İslam mektebinin talimatlarından neşet etmesini arzularız.

Bu, yani “mektebi bir yaşam.”

İnsanî ilişkilerin istikrarı ve sağlamlığı, toplum­daki bireylerin karşılıklı haklarından alınan nüktelere riayet etmeye bağlıdır.

Nasıl yaşama ve başkalarıyla nasıl bir di­yalog kurma hakkında, “sosyal ahlâk ilkeleri” kapsamına giren bazı nükteler vardır.

Batı kültürünün aksine, dinî kültürümüzün muh­teva ve ruhu; “ilişki”, “samimiyet”, “yardım­laşma”, “hemdert olma” ve “sevgi” üzerine kurulu­dur. Bu iftihar dolu kültürün cilveleri de İslam’ın ahlâkî talimatlarında görülmektedir.

Mektebî yaşayış, bu yol gösterici talimatların ta­nınması ve yaşamın değişik sahnelerinde uygulanması sayesinde mümkündür; slogan ve iddia ile değil.

Bizim yaşam ve sosyal ilişkilerimiz, dinimizin ahlâkî konulardaki bu çeşit yol göstericiliklerine ne kadar uygun ve bağlı olursa, hayatımız da o kadar “mektebî” olur.

Müslüman; dini kültürünün esas ve sünnetleri çerçevesinde öyle bir şekilde yaşamalı ki,  tam bir cesaret ve iftiharla, din imzasını bütün davranışlarına atabilmeli, yaşamı İslam etiketi olmalı, aile ve toplumda İslamî örneği kendi hayatına yansıtmalıdır.

Karşılaşma âdabı, görüşme ve ziyaretler, ailesel ve dostluk gidiş-gelişleri, değişik kesimlerle olan konuşma ve davranışlar, dostluk şekilleri ve onun sınır ve ölçüleri, başkalarının haklarını gözetmek, edep, teşekkür ve ihtiram, sosyal ahlâk il­kelerinin bariz örneklerindendirler.

Bu çeşit sosyal iliş­kiler, çeşitli unvanlarla ve çeşitli şartlarda ger­çekleşmektedir. Bunlar, akraba ve yakınlarla olan ilişkilerde bazen “sıla-yı rahim” şeklindedir. Hastalara karşı ba­zen “hastanın halini sorma” adıyla gerçekleşir. Bazen müslüman erkek ve kız kardeşlere, bazen komşulara ve ba­zen de yoksullara karşı “ziyaret” adını alır. Bazen ziyafet eksenli ve bazen de uzak ve ya­kın yolculuklar, hediye götürme ve yolculuk arma­ğanı getirme şeklindedir. Bazen de evlilik törenine katılma veya ağıt ve matem merasimlerine iştirak etme ve başsağlığı dileme şeklindedir

Her halükarda bütün bunlar, irtibatların ve sosyal ahlâkın görünümleri olup her insanın insanî ve ahlâkî kültürünün kaynağının göstergeleridir. İslam da bu konular hakkında birçok söz söylemiş ve kılavuzluklarda bulunmuştur. İşte bu kitapta, dinin bu konular hakkındaki maarif ve öğretilerinden bir kısmını gözden geçireceğiz.

Öz kültürümüzü ve dini hüviyetimizi korumayı, iftiharla ve başı dik bir şekilde yabancı kültürün sultasından kurtulmakla vahiy mektebinin armağan­ları vasıtasıyla hayatımızı ve ilişkilerimizi Kur’ân ve Ehl-i Beyt’ten alınmış değerler esasına göre düzenlemeyi ve gelecek nesillere de edep ve ahlâkı miras bırakmayı temenni ederiz.

İnsanlarla yapılan sosyal ilişkilerde, dinin ahlâki ilkelerinden toplanmış olan elinizdeki bu kitap, ilkin 1997-99 yılları arasında “Peyam-i Zen” isimli der­gide “Ahlâk-ı Muaşeret” konu başlığı altında yayın­lanmış ve tekrar gözden geçirilerek sizlere sunulmuş­tur.

                  Cevad Muhaddisi

Qom - Mart -1999

index