24. BÖLÜM

 

İMAM CAFER-İ SADIK

ALEYHİSSELAM’IN OĞLU İSMAİL HAKKINDAKİ HADİSLER VE KARDEŞİ İMAM MUSA-İ KAZIM ALEYHİSSELAM’IN İMAMETİ HAKKINDAKİ HADİSLER

1- İshak bin Ammar-ı Seyrefi şöyle der:

Kardeşim İsmail bin Ammar dinini ve inançlarını İmam Caferi Sadık aleyhisselam’a sunarak şöyle dedi. Şehadet ediyorum ki Allah’tan başka ilah yoktur ve Muhammed onun resülüdür. Sonra imamların adını tek tek sayıp İmam Caferi Sadık’tan sonra “Ve senden sonra İsmail’in imametine inanıyorum” dedi.

İmam buyurdu ki: “İsmail imam değildir.”

2- Feyz bin Muhtar şöyle der:

İmam Caferi Sadık aleyhisselam’a şöyle arzettim: Sana feda olayım. Zamanın sultanından bir zemin parçası aldım ve onu adamın birine kiraya verdim. Ve şöyle bir şart koştum: “Allah buraya bereket verirse ürünün yarısı, üçte biri biraz daha azı veya çoğu benim payım olacak.” Acaba bu şartım sahih midir?

İmam şöyle buyurdu: “Bunun sakıncası yoktur.” Oğlu İsmail şöyle arzetti: Ey babacağım! Unuttun.

İmam şöyle buyurdu: Ey oğlum! Topraklarımızı kiraya verdiğimiz adamlara da böyle şart koşmadık mı? Bu yüzden ben defalarca sana benim yanımda ol dediğim halde sen aksini yapıyorsun.” İsmail de kalkıp dışarı çıktı.

Ben şöyle arzettim:

Sana feda olayım. Neden İsmail sizinle pek oturup kalkmıyor. Babandan sonra imametle ilgili şeyler sana verildiği gibi, sen de imameti ona bırakmayacak mısın?

Şöyle buyurdu: Ey Feyz! İsmail'’n bana olan nisbeti benim babama olan nisbetim gibi değildir.

Şöyle arzettim: Sana feda olayım. Senden sonra halkın İsmail’e yöneleceğine dair hiç şüphem yoktu. Allah sana uzun ömürler versin ama senden sonra kime yönelelim?

İmam bana cevap vermekten kaçındı. Ben de onun dizinden öperek şöyle arzettim:

Benim yaşlılığıma acı. Çünkü cehennem ateşinden korkuyorum. Eğer senden önce ölseydim benim için birşey farketmezdi. Yalnız senden sonra yaşamaktan korkuyorum.

Şöyle buyurdu: Yerinde otur. Sonra kalkarak evindeki bir perdeden içeri girdi. Sonra şöyle buyurdu: Ey Feyz! İçeri gir. İçeri girdiğimde namaz kıldığı mekanda namazını bitirmiş ve kibleden dönmüş olarak gördüm. Ben de onun önünde oturdum. O sırada içeri Ebu’l Hasan Musai Kazım aleyhisselam girdi. O zamanlar o küçük yaştaydı ve elinde bir kamçı vardı. İmam, onu dizine oturttu ve şöyle dedi: Anam babam sana feda olsun. Bu elindeki kamçı nedir? Şöyle dedi: Kardeşim Ali’nin yanından geçiyordum. Elindeki kamçıyla koyunlara vuruyordu. Ben de elinden aldım.” İmam Caferi Sadık aleyhisselam bana şöyle buyurdu: Ey Feyz! Resulullah’a İbrahim ve Musa’nın sahifeleri verildi. O da Ali’yi onlara emin olarak karar kılar. Sonra Ali’de Hasan’ı emin kıldı. Sonra Hasan, kardeşi Hüseyn aleyhisselam’ı ona emin kıldı. Sonra Hüseyn, Ali bin Hüseyni ona emin kıldı. Ali bin Hüseyn de Muhammed bin Ali’yi ona emin kıldı. Babam da beni emin kıldı. Bu sahifeler benim yanımda idi ve ben de yaşının az olmasına rağmen bu oğlumu ona emin kıldım. Şu an sahifeler onun yanındadır.”

Ben imamın ne demek isediğini anladım. Şöyle arzettim: Sana feda olayım. Bana daha fazla lütufta blun Şöyle buyurdu: Ey Feyz! Babam duasını kabul olması için beni sağ tarafına oturtur ve dua ederdi. Ben de amin derdim, böylece duası kabul olurdu. Ben de bu oğluma aynı şekilde davranıyorum. Dün tam bu yerde sen aklıma geldin ve seni hayırla andım.

Feyz şöyle der: Sevinçten ağlayarak ona şöyle arzettim: Ey efendim! Bana daha fazla lütfet. Şöyle buyurdu: Babam yolculuğa çıkarken bazen beni de yanında götürürdü. Babam devesinin üstünde uyurken devemi ona yaklaştırır ve kolumu ona doğru uzatırdım. Bir veya iki mil böylece giderdik o da uykusunu alırdı. Benim oğlum da bana aynı şekilde davranmaktadır. Arzettim ki: Canım sana feda olsun, biraz daha lütufta bulun. Şöyle buyurdu. Ey Feyz! Yakub’un Yusuf’ta bulduğu (üstün vasıfları) ben bu oğlumda buluyorum. Arzettim ki: Ey efendim! Biraz daha lütufta bulun. Şöyle buyurdu: Bu, dün senin sorduğun imamındır. Kalk ve onun imametine biat et. Ben de ayağa kalkarak onun elini ve başını öptüm. Ve Allah’a onun hakkında dua ettim. İmam Caferi Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: Senin sorduğun o ilk defada bana cevap vermem için izin verilmemişti. Şöyle arzettim: Sana feda olayım, artık onun imametini senin dilinden tebliğ etmeme izin verir misin? Şöyle buyurdu: “Evet, ailene evlatlarına ve arkadaşlarına bunu anlat.” Benim ailem ve evlatlarım ve dostlarımdan ise Yunus bin Zabyan yanımda idi. Ben durumu onlara bildirdiğimde Allah’a hamdettiler. O sırada Yunus şöyle dedi: Hayır vallahi bunu imamın kendisinden duymadıkça kabullenmem. Ve süratle evden çıktı, ben de onu takip ettim. Eve yaklaştığımızda İmam Caferi Sadık aleyhisselam bizden önce şöyle buyurdu: Yunus! Olay Feyz’in anlattığı gibidir. Sus ve kabul et.” Yunus, işittim ve itaat ettim dedi. Sonra içeri girdiğimde İmam Caferi Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: Ey Feyz! Onu kendinle götür. Ben de, emredersin dedim.”

3- Velid bin Sabih şöyle der: Eskiden beri benimle Abdüleclil adlı birinin arasında tartışmalar geçerdi. Bir gün şöyle dedi: “İmam Caferi Sadık aleyhisselam, oğlu İsmail’e vasiyet etti.” Ben de İmam Caferi Sadık aleyhisselam’n yanına giderek şöyle arzettim: Abdülcelil, ölümünden üçyıl önce İsmail’e vasiyet ettiğinizi söylüyor. İmam şöyle buyurdu: “Ey Velid! Hayır vallahi. Eğer ben vasiyet etseydim Musai Kazım’a vasiyet ederdim.”

4- Cemaat bin Sâiğ şöyle der: Mufazzal bin Ömer’in İmam Caferi Sadık aleyhisselam’a şöyle sorduğunu duydum: Allah halkın bir kula itaat etmesini emrettikten sonra, göğün haberlerini o kuldan gizler mi? İmam Caferi Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “Allah bir kula itaat olunmasını farz kılıp da sabah akşam gökte vuku bulan haberleri o kuldan gizlemekten münezzeh ve kerimdir.

Sonra bir anda içeriye Ebu’l Hasan Musai Kazım aleyhisselam girdi. İmam Caferi Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: Ali’nin kitabı yanında olan şahsı görmek seni sevindirir mi? Mufazzal şöyle arzetti: Evet, vallahi hiç bir şey beni bundan daha fazla sevindiremez. İmam şöyle buyurdu: İşte Ali’nin kitabı bunun yanındadır. Allah azze ve celle’nin hakkında şöyle buyurdu gizli kitap:

“Ona sadece pak olanlar dokunur.”[1]

5- Muhammed bin İshak, babasından şöyle nakleder: İmam Caferi Sadık aleyhisselam’ın huzuruna çıkarak kendisinden sonraki imamın kim olduğunu sordum. İmam şöyle buyurdu. Benden sonraki imam, kuzuların sahibidir. O sırada İmam Musai Kazım aleyhisselam çocuk yaşta evin kenarında oturmuş, Mekke kuzularından birine şöyle söylüyordu: Seni yaratan Allah’a secde et.”

6- Muaviye bin Veheb şöyle der: İmam Caferi Sadık aleyhisselam’ın huzuruna çıktım. O sırada üç yaşlarında olan imam Musai Kazım aleyhisselam Mekke kuzularından birinin boynuna ip takmış, seni yaratan Allah secde et, diyordu. Bunu üç kez tekrarladı. O sırad küçük bir çoçuk ona şöyle dedi: Ey serverim! Ona söyle ölsün. İmam şöyle buyurdu: Yazıklar olsun sana. Öldürüp dirilten ben miyim? Öldüren ve dirilten yalnız Allah’tır.”

7- İmam Caferi Sadık aleyhisselam’ın, kendi oğlu İsmail öldüğünde onun kabrinin başında durup şöyle buyurduğu meşhurdur: “Benim sana olan hüznüm, senden ayrıldığıma dair gerçekleşen hüznümden daha fazladır. Allahım! Benim vacib hakkım olan şeylerde İsmail’in kusurlarını bağışladım. Sen de senin vacip hakkın olup da İsmail’in kusur ettiği şeyleri bağışla.”

8- Zürare bin A’yan’ın şöyle dediği rivayet olunmuştur:

İmam Caferi Sadık aleyhisselam’a huzuruna çıktığımda evlatlarının serveri Musai Kazım aleyhisselam onun sağında oturmuştu. Tam karşısında üzeri örtülü bir kabir vardı. İmam Sadık aleyhisselam bana, ey Zürare! Davud bin Kesiri Rikki Hamran ve Ebu Basir’i getir, diye buyurdu. O sırada içeriye Mufazaal bin Ömer girdi. Dışarı çıkarak istediği şahısları huzuruna getirdim. O sırada halk peşpeşe içeri giriyordu ve bizler tam otuz kişiye ulaştık. Halk toplanınca imam şöyle buyurdu:

Ey Davud! Bana İsmail’in yüzünü göster. O da İsmail’in yüzünü açtı. İmam Caferi Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: Ey Davud! Bu diri midir, ölü mü? Davud, ey mevlam bu ölüdür! Diye arzetti. Evdekilere tek tek onun yüzünü gösterdi ve hepsi de onun ölü olduğunu tasdik ettiler. Sonra imam “Allah’ım şahid ol” dedi. Sonra imam onun cenaze guslü, hunut ve kefen işlerini yapmalarını emretti. Bu iş bittikten sonra Mufazal’a şöyle buyurdu: Ey Mufazzal! Bunun yüzünü aç. İmam şöyle buyurdu: “Bu yaşıyor mu yoksa ölmüş mü? Dedi ki: Ölüdür. Şöyle buyurdu: Allahım, bunlara şahit ol. Sonra İsmail’i kabire taşıdılar ve kabire koyduktan sonra imam şöyle buyurdu: Ey Mufazzal! Yüzünü aç. Sonra cemaate dönerek şöyle buyurdu: İsmail yaşıyor mu, ölü mü? Dediler ki: Ölüdür. Sonra şöyle dedi. Allah’ım şahid ol. Siz de şahid olun ki batıl olanlar şüphe edecekler. Allahın nürunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar dedi -ve Musai Kazım aleyhisselam’a dönerek- devam etti: Allah nürunu tamamlayacaktır. Müşrikler istemese bile” Sonra kabire toprağı döktük. İmam tekrar bize dönerek şöyle buyurdu: Bu hunûtlanıp kefenlenmiş ve kabire defnolunmuş olan ölü kimdir? İsmail’dir, dedik. Allahım şahit ol, diye buyurdu. Sonra İmam Musa aleyhisselam’ın elinden tutup şöyle buyurdu: Hakk o’dur ve Allah yeryüzüne istediğini verir yeryüzünde bulunduğu süre hakk ondandır.”[2]

* * * * *

Bu hadisi bunun dışında birçok kardeşlerimiz de naklederler. Yalnız Hasan bin Münzir’in Zürare’den naklettiğine göre İmam Caferi Sadık aleyhisselam sonunda şöyle buyurdu:

“Vallahi sonunda sahibiniz mutlaka zuhur edecek ve boynunda hiçkimsenin biatı olmayacak. Ve şöyle buyurdu: Yakin ehli şüphelenene dek sahibiniz zuhur etmeyecek. “De ki: O büyük bir haberdir ama siz onu reddediyorsunuz.”

Safvan bim Mehrani Cemmal şöyle der: Mansur bin Hazim ile Ebu Eyyübi Hazzaz, İmam Caferi Sadık aleyhisselam’a şu soruyu sordukların da ben de oradaydım: Allah bizleri sana feda kılsın. Nefesler her an kesilebilir? Senden sonraki imamımız kimdir? Şöyle buyurdu: Eğer öyle olursa bu’dur. Eliyle salih kul Musa aleyhisselam’ı gösterdi. O sırada o beş yaşlarındaydı ve iki beyaz elbise giymişti. Ve tekrar buyurdu ki. İşte budur. O gün Abdullah bin Cafer de evde hazırdı.”




[1]- Mübarek “Vakia” suresi 79. ayeti şerife..

[2]- Bu İbret verici hadisten de anlaşıldığı gibi zamanında imamlarımız hücceti tamamladığı halde bazı cahillerin ve inatçıların nasıl da kafir olduklarını ve imamlarımızın bu konuda Allah’ı şahit tuttuklarını görüyoruz. (Ç.)

index