13. BÖLÜM

 

HZ. MEHDİ ALEYHİSSELAM’IN VASIFLARI, VE KUR’ÂNDA ONUN HAKKINDA NAZİL OLAN AYETLER


1- Süleyman bin Bilâl der ki: İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam babasından o da dedsinden nakleder ki Hz. Hüseyn aleyhisselam şöyle buyurdu: Birgün adamın biri Emirülmüminin Ali aleyhisselam’ın yanına gelerek: “Ey Emirülmüminin! Bize şu Mehdi’nizden bahseder misin? Diye arzedince şöyle buyurdu: “Gitmesi gerekenler gidip de müminler azaldığında ve fitneciler gittiğinde işte orada (yani uzak bir yerde zuhur edecektir).

Dedi ki: Ey Emirülmüminin! Bu Mehdi kimdendir? Buyurdu ki: Benî Haşim’dendir, arapların yüce dağının zirvesinden. O öyle bir denizdir ki ona giren kaybolur. Kendisine sığınanlar için amandır, halk kinle dolduğunda onları pâk kılan mâdendir, ölüm nazil olduğunuda korkmaz, ölüm ona vardığında sarsılmaz, savaş meydanında saldırdığında asla geri çekilmez. Tecrübelidir, galiptir, muzafferdir, arslandır, sağlamdır, kavminin direğidir, cesurdur, Allah’ın kılıçlarından bir kılıçtır, reistir, herkesi etrafında toplar, yücelik ve şerefin kaynağı olan evde büyümüştür, onun yüceliği en asil yücelikten kaynaklanır. Hiçbirşey seni ona biat etmekten alıkoymasın, seni engelleyenler her zaman fitneye sığınanlardır. Eğer konuşurlarsa şerr konuşurlar, eğer susarlarsa fasit ve fasıktırlar.”

Sonra Mehdi aleyhisselam’ın sıfatlarını sayarak buyurdu ki: “İçinizdeki en geniş sığınaktır, içinizde ilmi en çok olandır, ve sılâ-i rahimi en fazla olandır. Allahım! Onun zuhurunu, hüzünlerin giderilmesine vesile kıl ve ümmetin dağınıklığını onunla topla! Eğer Allah seni muvaffak kılarsa onun biatına koş ve ondan asla vazgeçme. Eğer muvaffak olurda ona ulaşır ve hidayet olursan ondan asla vazgeçme. Âh – ve eliyele göğsünü göstererek – onu ne de çok görmek isterdim.”

2- Ebu Vâil der ki: Emirülmüminin aleyhisselam Hüseyn aleyhisselam’a bakarak şöyle buyurdu: “Benim bu oğlum seyyid (efendidir) ve Resulullah da onu seyyid diye adlandırmıştır. Ve Allah onun neslinden bir adam getirecek ki adı peygamberin adıdır. Hem yüzü hem de ahlakı peygambere benzer. Halkın gaflette olduğu ve hakkın ölüp zulümün ortaya çıktığı zamanda zuhur edecek. Vallahi eğer vaktinden önce zuhur ederse, onu öldürürler. Gökte olan ve yaşayanlar onun zuhuruyla ferahlayacaklardır. O öyle bir adamdır ki alnı geniştir, burnu hafif uzundur, karnı geniştir. Vücudu münasiptir. Sağ bacağında siyah bir iz vardır. Dişlerinin arası açıktır. Yeryüzü zulüm ve cefa ile dolduğu gibi, onu adâletle dolduracaktır.”

3- Humrân bin A’yân der ki: İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam’a şöyle arzettim: Sana feda olayım! Ben Medine’ye geldiğimden beri kesemde bin dinar var. Ben Allaha ahdettim ki ya benim soruma cevap ver ya da bu dinarları tek tek senin kapında halka dağıtacağım. Buyurdu ki: Ey Humrân! Sor, cevabını al. Dinarlarını sakın infak etme.”

Resulullah ile olan yakınlığın aşkına şöyle; Kıyam edecek olan emir sahibi (Mehdi) sen misin? Diye arzedince:

Hayır! Dedi.

Arzettim ki: Peki o kimdir, anam ve babam sana fedâ olsun. Şöyle buyurdu: O kumral renklidir, gözleri çekiktir, hilâl kaşlıdır, iki omuz arası geniştir. Alnında iz vardır, yüzünde ise ben. Allah Musa peygambere rahmet etsin.”

4- Humran bin A’yân der ki: İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam’a: Kâim sen misin? Diye sorduğumda şöyle buyurdu: “Ben Resulullahın evladıyım ve kanın intikamını isteyen benim. Ve Allah, istediğini yapacaktır.” Ben sorumu tekrarlayınca buyurdu ki: “Fikrinin nereye gittiğini biliyorum. Senin sahibin Mehdi geniş karınlıdır, alnında iz vardır, yüzü güzellerin evladıdır. (Yani yüzü güzeldir) Allah filancaya rahmet etsin.”

5- Ebu Basir der ki: İmam Muhammed Bakır veya Cafer-i Sadık aleyhisselam (tereddüt raviden kaynaklanıyor). Şöyle buyurdu: “Ey Ebu Muhammed! Kaim’in iki alâmeti (veya alâmetleri) vardır. Başında bir ben ve bir iz vardır ve iki kürek kemiğinin arasında bir ben vardır. Sol kürek kemiğinin sol alt tarafında bir yaparak vardır, tıpkı آس  yaprağı gibi.

6- Abdülaziz bin Müslim der ki: Mevlâmız imam Rıza aleyhisselam ile birlikte Merv’de idik. Biz bir cuma günü mescidde arkadaşlarımızla toplanmıştık. İmamet konusunda tartıştılar ve bu konudaki ihtilafların çokluğundan bahsettiler, ben de imam Rıza aleyhisselam’ın huzuruna giderek halkın tartışmasını ona arzettim. O da tebessüm ederek buyurdu ki: “Ey Abdülaziz! Halk farkında olmadan kendi görüşlerine kandılar. Doğrusu Allah azze ve celle, Resulünün vefatından önce dinini onun için kâmil kıldı ve ona içinde herşeyin açıklandığı Kur’anı nazil etti. Onda helali ve haramı hadleri ve hükümleri ve halkın ihtiyaç duyduğu herşeyi kemali ile açıkladı. Ve Allah azze ve celle buyurdu ki: “ما فرّطنا في الكتاب من شيء “Biz Kur’an’da zikredilmedik birşey bırakmadık.”[1] Ve onun ömrünün sonlarındaki vedâ haccında ona şöyle nazil etti: “Bugün sizin için dininizi kâmil kıldım ve sizlere nimetimi tamamladım, ve din olarak islama sizler için razı oldum.”[2] İmamet, dininin tamamlanmasıdır. Resulullah vefat etmeden önce ümmetine dinin maarifini açıkladı ve onlara yollarını aydınlattı ve onları hak din üzerine bıraktı ve Ali aleyhisselam’ı onlara bir bayrak ve imam olarak karar kıldı. Ümmetin ihtiyaç duyduğu herşeyi açıkladı. Öyleyse her kim Allah’ın, dini kamil kılmadığını söylerse; Allah’ın kitabını reddetmiştir ve o, kafirdir.

Onlar ümmetin içinde imametin yerini ve kadrini biliyorlar mı ki kendilerinin imam seçmelerini caiz görüyorlar? Şüphesiz imametin kadri yücedir ve şanı azimdir, en yüce mekandadır ve çevresi menolunmuştur, ona dalmak çok uzak ve imkansızdır ki halkın akıllarıyla ona ulaşmaları ve onun hakkında görüş belirtmeleri veya kendilerinden imam seçmeleri imkansızdır.

Şüphesiz imamet öyle bir menzilettir ki Allah onu nübüvvet ve boşluktan sonra üçüncü mertebe olarak İbrahim Halil aleyhisselam’a mahsus kılmış ve vermiştir. Ve imamet öyle bir fazilettir ki İbrahim onunla şereflendirilmiş ve ona Kur’an’da şöyle değinerek buyurmuştur: “Doğrusu ben seni halka imam olarak karar kıldım.”[3] Halil’de sevinerek dedi ki: “Benim neslimden de (karar kıl)” Ama yüce Allah buyurdu ki: “Benim ahdim zalimleri kapsamaz.”

Bu ayet [kıyamete kadar] bütün zalimlerin imametini batıl kılmıştır. Böylece imamet seçkinlerdedir. Sonra Allah azze ve celle ona bir keramet daha vererek imameti onun pak ve seçkin neslinde karar kıldı ve buyurdu ki: “Biz ona İshâk’ı ve Yakubu ihsan ettik, hepsini de temiz ve iyi kişiler olarak karar kıldık. Ve onları öyle imamlar ettik ki emrimizle halkı doğru yola sevkederler; onlara hayırlı işleri, namaz kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik; onlar, bize ibadet eden kişilerdi.”[4]

Sürekli olarak onun neslinden olanlar ardı ardınca imameti miras olarak aldılar ta ki sonunda Resulullah sallallahu aleyhi ve alih miras olarak aldı. Allah azze ve celle buyurdu ki: “Doğrusu halkın içinde İbrahim’e en yakın olanlar ona uyanlarla bu peygamberdir ve iman edenlerdir. Allah, müminlerin velisidir.”[5]

İmamet sadece peygambere hâs idi. Sonra Allah’ın emriyle tıpkı Allah’ın farz kıldığı adet gereği Ali aleyhisselam imameti aldı ve böylece imameti kendilerine ilim ve iman verilen Ali’nin pak neslinde karar kıldı. Allah bu konuda buyurdu ki: “Kendilerine ilim ve iman verilenler dediler ki: Diriliş gününe kadar size Allah’ın (iliminin bulunduğu) kitabında mühlet verildi.”[6] Böylece imamet, kıyamete kadar Ali aleyhisselam’ın evlatlarındadır. Çünkü Muhammed (sallallahu aleyhi ve âlih)’den sonra peygamber yoktur. Peki bu cahiller nereden imam seçecekler?

Şüphesiz imamet, peygamberlerin manziletidir. Vasilerin mirasıdır. Şüphesiz imamet, Allah’ın hilafetidir ve Resulullah’ın hilafetidir ve Emirülmümin’in makamıdır. Hasan ve Hüseyn aleyhimusselam’ın mirasıdır.

Şüphesiz imamet, dinin rehberliğidir; müslümanların işlerinin düzenidir. Dünyanın maslahatıdır ve müminlerin izzetidir. Şüphesiz imamet islamın devamlı gelişen temelidir ve en uzun dalıdır. Namazın, zekâtın, orucun, haccın, cihadın, ganimet ve sadakaların, hadlerin ve hükümlerin imzalanmasının, sınırların ve çevrenin korunmasının kemâli ve olgunluğu imam iledir.

İmam, Allah’ın helâlini helâl kılar ve haramını haram kılar, Allah’ın hadlerini uygular ve Allah’ın dinini savunur, hikmet, iyi nasihat ve doyurucu deliller ile rabbinin yoluna davet eder. İmam; bütün alemi parlak nuru ile aydınlatan güneştir. Öyle ki hiçbir el ve göz ona ulaşamaz.

İmam, nûr veren aydır ve ışıklı meşaledir, geniş nûrdur; dehşetli karanlıklarda, kurak çöllerde ve korkunç dalgalarda insanlara yol gösteren yıldızdır. İmam, susuzluğu gideren tatlı sudur ve hidayete rehberlik eden [nur]dur ve helak olmaktan kurtarandır. İmam zirvedeki ateştir, yaklaşanları ısıtandır, uçurumlarda kurtarandır, ondan ayrılan helak olur.

İmam, yağmur yağdıran buluttur, sağanak yağmurdur, ışık veren güneştir, gölge vere gökyüzüdür, geniş arz’dır, çoşkun kaynaktır ve berekettir, reyhân dolu bağdır.

İmam, samimi dosttur, rahmetli babadır, rahmetle dolu kardeştir, küçük evladına sevgi besleyen anadır, büyük musibetlerde kulların sığınağıdır.

İmam halkın içinde Allahın eminidir, kullara olan hüccetidir, memleketlerdeki halifesidir ve Allah’a davet edendir, Allah’ın harîm’ini savunandır.

İmam, günahlardan paktır, ayıplardan uzaktır, ilim ona özeldir, hilimle vasıflıdır, dinin düzenidir, müslümanların izzetidir, münafıklara gazaptır, kafirlerın helakıdır.

İmam, asrının yeğanesidir, kimse ona yaklaşamaz, hiçbir âlim onunla yarışamaz, hiçkimse onunla değiştirilemez, ne eşi vardır ne de benzeri. Fazilet ona mahsustur. Hiçbirisi onun isteği ve çalışması ile değildir. Aksine bunu ona faziletler veren ve ihsan sahibi olan Allah bağışlamıştır.

Kim imamın marifetine ulaşabilir veya onu kendisi seçebilir? Asla, asla! Akıllar sapıttı, fikirler kayboldu, beyinler şaşırdı, gözler kaydı, yüce insanlar zelil oldu, hekimler hayrete düştü, halim olanlar yolunu kaybetti, hatiplerin dili tutuldu, akıllılar cahil oldu, şairler dilsiz oldu, edipler aciz oldu, beliğler de tökezlediler ve hiçbirisi imamın faziletlerinden  ve özelliklerinden birini dahi anlatamadılar. Hepsi de acizliklerini ve şaşkınlıkların itiraf ettiler.

Bu durumda imamın bütün vasıfları nasıl anlatılır, veya sıfatlarının hakikatına nasıl inilir veya onun emirleri ve şanı nasıl anlaşılır, veya onun yerine geçecek ve onun gibi gani olan biri nasıl bulunur? Hayır, asla. İmam ellerin veya onun anlatmak isteyenlerin bir türlü ulaşamadıkları yıldız gibidir. (Buna göre) bu, seçimle nasıl olur, akıllar onun neresine varır, onun gibisi nerede bulunur?

Bunun Muhammed’in Ehl-i Beytinden -aleyhimusselam- başkalarında bulunabileceyini mi zannederler? Vallahi kendilerine yalan söylüyorlar, batıl sözleri onları boş arzularına cezbetmiştir.

Böylece onlar kaygan ve sarp yerlere gittiler, yakında ayakları kayar ve uçuruma yuvarlanırlar. Bunlar aciz, şaşkın ve eksik akıllarıyla ve dalalete düşüren reyleri ile kendilerine bir imam yapmak istediler ve bununla da gerçek imamdan uzaklaşmaktan başka birşeye varamadılar. Doğrusu zor bir işe atıldılar, iftiralar attılar ve dehşetle dalalete düştüler. Gözleriyle gerçek imamı gördükleri halde şaşkınlığa düştüler. Şeytan da onların amellerini onlara süsledi ve onlar gerçeği gördükleri halde şeytan onların yollarını bağladı.

Allahın, resülünün ve Ehl-i Beyt’in seçtiğini bırakarak kendi seçtiklerine gittiler. Halbuki Kur’an onlara şöyle nida ediyordu:

“Rabbin istediğini yaratır ve seçer, onların seçme hakkı yoktur. Allah, onların şirk koştuklarından münezzehtir.”[7] Ve o azze ve celle buyuruyor ki:

“Allah ve resülü bir konuda hüküm verdiklerinde hiç bir mümkin erkek ve kadının bu hükümde seçme hakkı yoktur.”[8] Ve buyuruyor ki: “Ne oldu size, nasıl hükmediyorsunuz. Yoksa size mahsus bir kitap var da oradan mı okuyorsunuz. Orada neyi beğenir, isterseniz sizindir diye mi yazılı? Yoksa hükmü kıyamete dek sürecek yeminler mi ettik size, şüphesiz ne buyurursanız herhalde sizin hükmettiğiniz o şey olacak diye? Onlara sor, bunlara kefil olacak kimmiş diye? Yoksa ortakları mı var, doğru söylüyorlarsa ortaklarını getirsinler!”[9] Ve buyurdu ki: “Kur’anı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerinde kilitler mi var?”[10] Veya “Allah onların kalplerini mi mühürledi de anlamıyorlar.”[11] Veya: “Dediler ki işittik, amma onlar işitmediler. Doğrusu Allah katında en alçak canlı, düşünmeyen körler ve sağırlardır. Eğer Allah onlarda bir hayır olduğunu bilseydi, onlara mutlaka işittirirdi, eğer onlara işittirseydi de onlar geri dönüp kaçar ve vazgeçerlerdi.”[12] Veya: “Dediler ki, işittik ve isyan ettik.”[13] Aksine bu, Allahın bir fazlı ve lütfüdür ki istediğine verir. Ve Allah yüce ihsan sahibidir.

Onlar nasıl imamı kendileri seçebilirler? Halbuki imam asla cahil olmayan alimdir. Ve ümmeti koruyup şaşmayan hafızdır. Ve kutsallığın, paklığın, amellerin, zühdün, ilmin ve ibadetin kaynağıdır. Resulullah’ın daveti ve Betül (Hz. Fatıma)’nın pak nesli onlardır. Onun nesebi hakkında hiçbir şüphe yoktur. Hiçbir hasep ve nesep sahibi ona ulaşamaz.

Kureyş’in beytindendir. Haşim oğullarının zirvesindendir. Resulullah’ın itretindendir. Ve Allah azze ve cellenin rızasının tecellisidir. Şereflilerin en şereflisidir, Abdülmenaf boyundandır, ilmi çoğalandır, hilmi kâmildir, imamete hazırdır, siyaseti bilendir, ona itaat etmek farzdır, Allah azze ve celle’nin emri ile kaimdir. Allahın kullarına nasihat eder, Allahın dinini korur.

Doğrusu Allah, peygamberleri ve imamları (aleyhimusselam) muvaffak kılar; kimseye vermediği sonsuz ilminden ve hikmetinden onlara ihsan eder. Böylece onların ilmi kendi zamanında olanların ilminden daha üstün olur. Yüce Allah buyuruyor ki:

“Hakka hidayet eden mi uyulmaya daha layıktır yoksa kendisi hidayet olmadıkça hidayet edemeyen mi? Ne oluyor size, nasıl hükmediyorsunuz?”[14]

Ve buyuruyor ki: “Her kime hikmet verilirse, ona birçok hikmet verilmiştir.”[15] Ve Talut hakkında buyuruyor ki: “Doğrusu Allah onu içinizden seçti ve onun ilmini ve cismini (gücünü) çoğalttı. Ve Allah mülkünü dilediğine verir. Ve Allah çoğaltandır ve bilendir.”[16] Ve peygamberine sallallahu aleyhi ve alih buyuruyor ki: “Sana kitabı ve hikmeti nazil etti, ve daha önce bilmediklerini sana öğretti. Ve Allahın sana olan fazlı çok yücedir.”[17]

Ve peygamberinin Ehli Beyti, nesli ve evlatları olan (aleyhimmusselam) imamlar hakkında şöyle buyurdu: “Allahın onlara ihsan ettiği fazlı ve lütfu mu kıskanırlar? Halbuki biz daha önce Al-i İbrahim’e de kitab ve hikmet vermiştik. Ve onlara azim bir mülk vermiştir. Onlardan bazıları ona iman etti, bazıları ise onu engelledi, onun için cehennem alevi yeterlidir.”[18]

Ve doğrusu Allah kulunu diğer kullarının işleri konusunda seçerse, bunun için onun göğsünü genişletir. Ve onun kalbine hikmetin çesmelerini akıtır ve ona ilimi ilham eder. Ondan sonra hiçbir sorunun karşısında aciz kalmaz. Doğruya ulaşmak konusunda hayrete düşmez. O, masumdur ve onaylamştır. Muvaffaktır, korunmuştur. O, hatalardan, titremelerden ve yenilip devrilmekten korunmuştur.

Allah bu özellikleri o kullarına hüccet olsun ve yarattıklarına şahit olsun diye ona vermiştir; Bu Allah’ın fazlıdır, onu istediğine verir ve Allah yüce fazlın sahibidir.

Onlar böyle bir şeye kadirler mi de kendi kendilerine imam seçiyorlar? Ve onların seçtiklerinde bu hususiyet var mı ki onu öne geçiriyorlar? Allahın beytine andolsun ki hayır. Onlar sanki bilmiyorlarmış gibi Allahın kitabına sırt çevirdiler. Halbuki Allah’ın kitabında hidayet ve şifa vardır. Onu terkettiler, heva ve heveslerine uydular. Yüce Allah da onları kınadı, onları günahkar adlandırdı ve helak olacaklarını buyurdu. “Allah tarafından yönlendirilmeyen heva ve hevesine uyandan daha sapık kim vardır? Doğrusu Allah zalim kavmi hidayet etmez.”[19]

Ve buyurdu ki: “Helak olsunlar, amellerini boşa çıkardılar.”[20] Ve buyurdu ki: “Allah yanında ve iman edenlerin yanında bu ağır bir suçtur. Aynı şekilde Allah her zorba ve gururlu kalbi mühürler.”[21]

7- İshak bin Galip den:

İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam imamlar aleyhimusselam’ın hal ve vasıflarını anlatan bir hutbesinde şöyle buyuruyordu:

“Şüphesiz Allah, peygamberinin Ehl-i Beyt’inden olan hidayet imamları vasıtası ile dinini açıkladı. Apaçık yolu üzerinde bulunan perdeleri onların vasıtası ile ortadan kaldırdı ve ilminin batınındaki çeşmeleri onlar için açtı. Böylece Muhammed sallallahu aleyhi ve alih ümmetinden her kim hak imamın vacibini tanıdıysa, imanının tadını tatmıştır. Ve İslamın tadının faziletini bilmiştir. Çünkü Yüce Allah imamı halkına bayrak, kendisine itaat edenlere hüccet olarak karar kılmıştır. Allah ona vakar tacını takmış, ona cabbarın nurunu giydirmiş, onunla gök alemi arasında bir bağ kurmuştur. Allah’ın lütfu (ilhamları) ondan kesilmez, Allah’ın yanında olanlara sadece vesilelerle ulaşır. Allah, kulların ibadetini sadece imamı tanımakla kabul eder. İmam kendisine ulaşan karanlık sorunları ve gizli sünnetleri ve karışık fitneleri bilir. Yüce Allah halk için Hüseyn aleyhisselam’ın evlatlarından birbiri ardınca böyle imam seçer. Halkı için onlardan razı olmuş ve onları kendisi için razı kılmıştır. Onlardan her bir imam gittikçe Allah azze ve celle halkı için bir imam, açık bir bayrak, hidayet eden ve nûr veren, hakim bir imam ve alim bir hüccet seçer. Onlar Allah tarafından (seçilen) imamlardırlar, hak ile hidayet ederler ve hak ile adaleti sağlarlar. Allah’ın hüccetleridirler, Allah’a davet ederler, halkı yönetendirler, kullar onların hidayeti sayesinde dindar olurlar. Şehirler onların nûru ile aydınlanırlar, eski eserler onların bereketi ile ihya olurlar. Allah onları halka hayat ve karanlıklara meşale, (sözlere anahtar), islama direk olarak karar kılmıştır. İşte Allah’ın onlar hakkındakı kesin kaderi böyle yazılmıştır.

İmam, pakdır ve razı olunandır, hidayet edendir ve seçkindir, kıyam etmesi ümitle beklenendir, Allah onu bunun için seçmiş. Ve onu ruh aleminde ve cesed aleminde yaratırken en iyi şekilde yaratmıştır. O yaratılmadan önce Allah’ın arşının sağ tarafında gölge şeklinde idi. Ve Allah’ın gayıp ilminde ona hikmet verilmişti. Allah onu kendi ilmi ile, ismeti (paklığı) için seçti.

İmam, Adem’in hatırasıdır ve Nuh’un neslinin seçkinidir ve Al-i İbrahim’in safı’sidir, İsmail’in sülalesindendir ve Muhammed sallallahu aleyhi ve alih’in itretinin en seçkinleridirler. O sürekli olarak Allah’ın koruması ile korunur, Allah imamı, melekleri ile korur. Gecenin karanlıkları ve fasıkların fitneleri ondan bertaraftır. Kötü iftiralar ondan uzaktır, hastalıklardan beridir, afetlerden korunmuştur, hatalara karşı masumdur, bütün kötülüklerden mahfuzdur. Hayatının ilk yıllarında cömertlik ve iyilikle maruftur, ömrünün sonlarında ise şeref, ilim ve fazilete mensuptur.

Babasının emirleri ona ulaşır, babası hayatta olduğu sürece konuşmaz ve susar. Babasının ömrü sona erip de ilahi takdirler ona ulaşınca, Allahın iradesi ve Allah’ın istediği olunca, babasının müddeti sona erer ve Allahın emri olan imamet ona geçer. Allah dinini ona teslim eder ve onu kullarına hüccet olarak karar kılar. Onu şehirlere hakim kılıp kendi rûhu ile onu onaylar. Kendi ilminden ona verir ve sırrını ona emanet eder, yüce emrine doğru onu çağırır, (hakkı batıldan) ayıran ilminin beyanını ona bildirir, onu halkına bayrak olarak naspeder ve alemdekilere onu hüccet olarak karar kılar, dinine bağlı olanlara ışık, kullarına veli olarak karar kılıp halka imam olarak ondan razı olur. Ondan ilmini korumasını, hikmetini gizlemesini ve dinini muhafaza etmesini ister.

Allah imamın vasıtasıyla yollarını, farzlarını ve hudutlarını ihya eder. Cehalet ehli şaşkınlığa düşüp de tartışma ve inat ehli halkı sapmalara düşürünce; geniş nûru, yaygın şifası ile açık hak ve aşikar bir beyanla adaleti uygular ve O sadık babalarının gittiği yolu aynen izler. İşte böyle bir alimin hakkını sadece eşkiyalar bilmez, sapıklar dışında kimse inkar etmez, Allah’a cüret edenden başkası da onu bırakmaz.”

 

HZ. MEHDİ ALEYHİSSELAM’IN ESİR VE SEÇKİN CARİYENİN OĞLU

OLDUĞUNA DAİR

8- Yezid-ul Kunasi’den:

İmam Muhammed Bakır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum.

 “Doğrusu bu emrin sahibinde Yusuf’a bir benzerlik vardır. Esmer cariyenin oğludur. Allah azze ve celle onun halini bir gecede islah edecektir.” Yusufa benzerlikten “GAYBET” meselesini kastetmektedir.

9- …Abdürrahim-el Kasır’dan:

İmam Muhammed Bakır aleyhisselam’a şöyle arzettim: Emirülmüminin aleyhisselam’ın “En hayırlı cariyenin oğluna babam feda olsun.” Sözündeki cariye Fatıma’mıdır?

Buyurdu ki: Fatıma aleyhasselam hür olanların en hayırlısıdır. Emirülmuminin’in maksadı, karnı geniş olan ve rengi kırmızı ve beyaz olandır. Allah fılancaya rahmet etsin.”

10- …Ebu’s Sabbah’den:

İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam’ın yanına gittiğimde bana şöyle buyurdu: Geride ne bıraktın?

Arzettim ki: Amcan Zeyd’den kalan bir sevinç. O kıyam etti ve kendisinin esir kadının oğlu, ümmetin kaimi olduğunu ve kendisinin en hayırlı cariyenin oğlu olduğunu zannediyor.

Buyurdu ki: Hatta ediyor, dediği gibi değildir. Eğer kıyam ederse öldürülecektir.”

11- …Haris-ul A’ver-i Hamdani’den:

Emirülmüminin aleyhisselam şöyle buyurdu: “En hayırlı cariyenin oğluna babam feda olsun -yani kendi oğlu olan Kaim aleyhisselam’a- O onları zelil edecek ve acı bir kaseyi onlara tattıracak. Onları bozguna uğratacak olan kılıçtan başka birşey vermeyecek. O sırada Kureyş’in tacirleri dünyanın hepsinin kendilerinin olup da fidye verilmesini ve böylece affolunmayı temenni edecekler. Allah razı olan kadar onlardan el çekmeyeceğiz.”

12- …Yezid bin Ebi Hazim’den:

Ku’fe’den çıkıp da Medin’e şehrine gittiğimde İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam’ın yanına gettim ve ona selam verdim. Bana, gelirken senin yanında birisi var mıydı? Diye sordu. Evet! dedim.

Buyurdu ki: “Yolda gelirken konuşuyor muydunuz? “Evet, Muğayri’lerden[22] biriyle birlikte geldim, diye arzedince şöyle buyurdu: Ne diyordu o?

Arzettim ki: Muhammed bin Abdullah bin Hasan’ın kaim olduğunu zannediyordu. Delili ise onun adının peygamberin adı, babasının adının da peygamberin babasının adı olduğu idi. Ben de onun cevabında dedim ki: Eğer ölçün isimler ise, Hüseynin evlatlarından olan Muhammed bin Abdullah bin Ali’de öyledir!

Sonra o adam dedi ki: Senin dediğin cariyenin oğludur.

-Yani Muhammed bin Abdullah bin Ali- ama bu hürr kadının oğludur. -Yani Muhammed bin Abdullah bin Hasan bin Hasan-.

İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: Peki sen ne karşılık verdin? arşısında söyleyecek bir söz bulamadım.

Buyurdu ki: Kaim’in bir esir cariyenin oğlu olduğunu bilmiyor musunuz?

HZ. MEHDİ’NİN İZLEYECEĞİ YOL

13- …Abdullah bin Ata-i Mekki’den:

Fakihlerden bir şeyh-yani İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam-a Hz. Mehdi aleyhisselam hangi yolu izleyecek? Diye sorduğumda şöyle buyurdu:

“Resulullah sallallahu aleyhi ve alih’in yaptığını yapacak. Tıpkı Resulullah’ın cahiliyet dönemini yıktığı gibi kendinden önceki şeyleri yıkacak. İslam dinini yeni baştan ortaya koyacak.”

14- …Zürare’den:

İmam Muhammed Bakır aleyhisselam’a şöyle arzettim: Salihlerden birinin adını bana söylermisin?

Kaim aleyhisselamı kastediyorum.

-Onun ismi benim ismimdir.

-Resulullah sallallahu aleyhi ve alih’in üslubunu mu uygulayacak?

-Hayır, hayır ey Zürare! Onun üslubunu uygulamayacak.

Sana feda olayım, niçin diye arzedince şöyle buyurdu:

-Doğrusu Resulullah ümmetine minnet ile davrandı ve onlara müsamaha gösterdi. Kaim katlederek yolunu sürdürecek. Kendi yanında olan kitapta böyle emrolundu. O katledecek ve hiçkimseden tevbe etmesini istemeyecek. Ona düşmanlık edene eyvahlar olsun.”

15- …Ebu Hatice’den:

İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam İmam Ali aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu nakleder: “Ben savaşırken kaçanları öldürebilir ve yaralananların ölümünü tamamlayabilirdim; ama benim ashabımdan yaralananları öldürmesinler diye ben bu işten vazgeçtim. Yalnız Kaim kaçanları ve yaralıları öldürecektir.”

16- …Hasan bin Harun’dan:

İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam’ın yanında oturmuştum. O sırada Mualla bin Huneys ona şöyle sordu:

Kaim aleyhisselam kıyam ettiğinde Ali aleyhisselam’ın aksine bir üslup mu uygulayacak?

-Evet, çünkü Ali aleyhisselam minnet edip müsamaha gösterdi. Çünkü o kendisinden sonra başkalarının şiilere musallat olacağını biliyordu. Ama Kaim aleyhisselam kıyam ettiğinde kılıç ve esaret getirecek. Çünkü o, kendisinden sonra hic kimsenin şiilere musallat olmayacağını bilecektir.”

17- …Abdullah bin Ata’dan:

İmam Muhammed Bakır aleyhisselam’a Kaim aleyhisselam kıyam ettiğinde halkın içinde hangi üslubu uygulayacak? Diye sorunca şöyle buyurdu:

Resulullah’ın yaptığı gibi kendisinden öncekileri yıkacak ve islamı yeni baştan ortaya koyacak.”

18- Muhammed bin Müslim’den: İmam Muhammed Bakır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum:

“Eğer halk Kaim aleyhisselam zuhur ettiğinde halktan ne kadarını öldüreceğini bilselerdi, çoğu onu görmek istemezlerdi. Biliniz ki o, önce Kureyş’ten başlayacak. Onlara sadece kılıç ile zahir olacak. Ve onlara sadece kılıcı gösterecek. Öyle ki halkın çoğu şöyle söyleyecek: Bu Al-i Muhammed’den değildir, eğer Al-i Muhammed’den olsaydı merhamet eder ve acırdı.”

19- …Ebu Basir’den:

İmam Muhammed Bakır aleyhisselam şöyle buyurdu:

“Kaim yeni bir emir, yeni bir kitap, yeni bir hüküm ile kıyam edecek ve bu, araplara çok zor geçecek. Onun şanı, kılıçtan başka birşey değildir. Kimseden tevbe etmesini istemeyecek, Allah yolunda yaptıklarından dolayı, kınayanların kınamasına aldırmayacak.”

20- …Ebu Basir’den:

İmam Caferi Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:

“Niçin Kaim aleyhisselam’ın zuhur etmesi için bu kadar acele ediyorsunuz? Allah’a andolsun ki onun elbisesi hep sert ve kalındır, yemekleri hep lezzetsizdir, o kılıçtan başkası değildir ve ölüm kılıcın gölgesi altındadır.”

21- …Ebu Basir’den:

İmam Caferi Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “Kaim zuhur ettiğinde onunla araplar ve Kureyş arasında kılıçtan başka birşey olmayacak. Ve onlara kılıçtan başka birşey göstermeyecek. Öyleyse niçin Kaim’in zuhur etmesi için acele ediyorsunuz? Allah’a andolsun ki onun elbisesi hep sert ve kalındır, yemekleri hep lezzetsiz arpa ekmeğidir ve o, kılıçtan başka birşey değildir ve ölüm kılıçın gölgesi altındadır.”

22- …Ebu Hamzai Somali’den:

İmam Muhammed Bakır aleyhisselam’ı şöyle buyururken duydum:

“Ali Muhammed’in Kaimı-aleyhimusselam-zuhur ettiğinde Allah ona müsevvim, mürdif, münzel ve kerrüb meleklerle yardım edecektir. Cebrail, onun önünde olacak, Mikail sağında ve İsrafil ise solundan gelecektir. Ve korku bir aylık yoldan onun önünden, arkasından, sağından ve solundan ilerleyecek. (Allaha) yakın melekler de onun hizasında olacaklar. Onu ilk izleyecek olan Muhammed ikincisi ise Ali’dir[23] -Allahın selamı onlara olsun- Onun elinde bir yalın kılıç vardır. Allah ona Rum’u, Deylem’i, Sind’i, Hindistan’ı, Kabilşah’ı ve Hazar’ı fethettirecektir.

Ey Ebu Hamza! Kaim aleyhisselam sadece halkın şiddetli korku, zelzele, fitne ve belalar zamanında zuhur edecek ve bundan önce taun hastalığı ortaya çıkacak, arapların arasında keskin bir kılıç zuhur edecek ve halkın arasında şiddetli ihtilaflar, dinlerinde ayrılık ve tefrikalar çıkacak ve durumları çok değişecek. Öyle ki halkın dertlerinin büyüklüğünü ve birbirlerini yediklerini gören birçokları sabah-akşam ölmeği dileyecekler. Onun zuhuru ümitsizlik ve yeis esnasındadır.

Onun zamanında yaşayarak ona yardım edecek olanlara ne mutlu. Ona ve onun emrine karşı çıkıp da ona düşman olanlara ise gerçekten eyvahlar olsun. Sonra buyurdu ki:

Yeni bir emir, yeni bir sünnet ve yeni bir hüküm ile zuhur edecek bu da araplara çok zor ve şiddetli geçecek. Onun şanı sadece katletmektir, hiç kimseden tevbe etmesini istemeyecek ve Allah yolunda yaptıklarından dolayı onu kınayanların kınamasına aldırış etmeyecek.”

23- …Abdullah bin Şeriki Amiri’den: Bişr bin Galibi Esedi der ki: İmam Hüseyn aleyhisselam bana şöyle buyurdu: “Ey Bişr! Kaimi Mehdi geldiği zaman Kureyş’ten geride kalan beşyüz kişinin ellerini bağlıyarak boyunlarını vuracak. Sonra beşyüz kişinin ellerini bağlayarak boyunlarını vuracak. Sonra tekrar beşyüz kişinin ellerini bağlayarak boyunlarını vuracak.

Bişr der ki: “Allah sizin halinizi islah etsin. Bu sayıya ulaşacaklar mı?” diye arzettim. İmam Hüseyn aleyhisselam buyurdu ki: “Bir kavimi sevenler, onlardandır.”

Abdullah der ki: “Kardeşi Beşir bin Galip şöyle dedi: Şehadet ederim ki İmam Hüseyn aleyhisselam Kureyş’ten altı kişinin adını kardeşime saydı.”[24]

24- Haris bin Mugayre ve Zerihi Muharebe’den:

İmam Caferi Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:

“Bizimle araplar arasında zibh (kesmek)ten başka birşey kalmadı -eliyle boğazını gösterdi-.”

25- Sediri Seyrefi’den:

Arap yarımadasından bir adam (Kabeye) nezir (adak) ettiği bir cariyeyi Mekke’ye getirmişti. O adam dedi ki: Kabenin perdesinin sorumlularına olayı anlattığımda herbiri: “Cariyeyi bana getir, böylece Allah senin nezirini kabul eder” dediler.

Bu yüzden beni bir korku kapladı. Mekkede oturan ve bizden olan birine bu olayı anlattığımda: “Benim önerimi kabul eder misin?” Dedi: Ben önerisini kabul edeceğimi belirtince şöyle: Hacer-ül Esved’in karşısında oturan ve halkın da etrafında oturduğu o adama bak. O, Ebu Cafer, Muhammed bin Ali bin Hüseyn aleyhimusselam’dır. Onun yanına git ve durumu ona anlat. Ne söylerse kabul et ve onu uygula.” O adam der ki: Onun yanına gidip şöyle arzettim:

Allah sana merhamet etsin. Ben arap yarımadasından biriyim. Bir yeminden dolayı Allah’ın evine bir cariyeyi nezir ettim. Ve onu buraya getirdim. Kabenin perdesinin sorumlularının hapisine durumu anlattığımda bana şöyle dediler: “O cariyeyi bana ver, böylece Allah da senin nezirini kabul eder.” Bu yüzden beni bir korku kapladı. İmam Muhammed Bakır aleyhisselam şöyle buyurdu:

Ey Allah’ın kulu! Kabe ne yer, ne de içer. Cariyeni sat ve git bak bakalım bu evin haccına gelen hemşehrilerinden nafakası az olanlara bu parayı ver, böylece şehirlerine geri dönebilsinler.

Ben de aynısını yaptım. Sonra beni gören perde sorumlularının her birisi cariyeyi ne yaptığımı sordu. Ben de İmam Muhammed Bakır aleyhisselam’ın buyurduklarını anlattım. Onlar ise dediler ki: O yalancıdır, cahildir, ne yaptığını bilmez.

Ben de onların dediklerini imam aleyhisselam’a anlattığımda şöyle buyurdu:

Onların sözlerini bana ulaştırdığın gibi, benim sözlerimi de onlara ulaştırır mısın?

Evet, dediğim de şöyle buyurdu: Onlara de ki: Muhammed Bakır size şunu söyledi: Elleriniz ve ayaklarınız kesilip de Kabe’ye asıldığında ne yapacaksınız? Sonra size şöyle söylenecek: “Biz Kabenin hırsızlarıyız diye bağırın.” Tam kalkıp gideceğim esnada İmam Muhammed Bakır aleyhisselam şöyle buyurdu:

Bu işi yapacak olan ben değilim, bunu benden olan bir adam yapacak.”

HZ. MEHDİ ALEYHİSSELAM’IN

HÜKÜMLERİ

26- Cabir bin Abdullahı Ensari der ki:

Adamın biri İmam Muhammed Bakır aleyhisselam’ın huzuruna giderek şöyle arzetti: Allah seni korusun. Benim malımın zekatı olan bu beşyüz dirhemi alır mısın? İmam Muhammed Bakır aleyhisselam ise buyurdu ki: Bu parayı al ve müslüman komşularına ve mümin kardeşlerinden olan miskinlere ver. Sonra buyurdu ki: Ehli Beyt’in Kaimi kıyam ettiği zaman eşit olarak taksim edecek ve halkın içinde adaleti sağlayacak. Herkim ona itaat ederse Allah’a itaat etmiş, her kim de ona karşı çıkarsa Allah’a karşı çıkmış olur. O gizli bir emre doğru hidayet edeceği için, onun adı Mehdi’dir. Tevrat’ı ve Allah azze ve celle’nin sair kitaplarını Antakya’daki bir mağaradan çıkaracak, Tevrat ehli olanlar arasında Tevrat ile, İncil ehli olanlar arasında İncil ile, Zebur ehli olanlar arasında Zebur’la, Kur’an ehli olanlar arasında ise Kur’an ile hükmedecek.

Yerin içindeki ve dışındaki dünya malları ona doğru toplanacak ve halka diyecek ki: Uğrunda akrabalık bağlarını kestiğiniz, haram kanlar döktüğünüz ve uğrunda Allah azze ve celle’nin haram kıldığı şeyleri işlediğiniz bu dünya mallarına doğru gelin. Ve onlara önceden hiç kimsenin vermediği malları verecek. Ve yeryüzü zulüm, haksızlık, şerr ile dolduğu gibi onu adalet, eşitlik ve nûr ile dolduracaktır.”

27- …Abdullah bin Sinan’dan:

İmam Caferi Sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “Musa’nın asası cennet ağaçlarından birinin dalı idi ve o Medyen şehrine doğru gitmek isterken Cebrail aleyhisselam onu Musa’ya verdi. O asa, Adem’in tabutu ile birlikte Taberiyye gölündedir. Ne çürürler, ne de değişirler. Sonunda Kaim aleyhisselam kıyam ettiğinde o ikisini ortaya çıkaracaktır.”

HAZRETİN ÖZELLİKLERİ

VE YAPACAĞI İŞLER.

28- Ebul Carud Ziyad bin Münzir’den:

İmam Ebu Cafer Muhammed bin Ali aleyhimusselam şöyle buyurdu:

“Kaim aleyhisselam zuhur ettiğinde Resulullah sallallahu aleyhi ve alih’in bayrağı, Süleyman’ın yüzüğü, Musa’nın asası ve taşı ile zuhur edecektir. Sonra münadisine emredecek ve o, şöyle nida edecek: Biliniz ki içinizden hiçkimse yanına yemek, su ve herhangi bir yiyecek almasın. Bunu duyan ashabı diyecek ki: Bu adam bizi ve hayvanlarımızı açıktan ve susuzluktan öldürecek. Böylece yola çıkacak ve onlarda onunla gidecekler. Konaklayacakları ilk yerde o taşa vuracak; ondan yemek, su ve çeşitli yiyecekler çıkacak. Onlar da hayvanları ile birlikte yiyip içecekler ve sonunda Kufe’nin ardındaki Necef’e inecekler.”

29- Ebu’l Carud’dan:

İmam Muhammed Bakır aleyhisselam şöyle buyurdu:

“Kaim aleyhisselam Mekke’de zuhur ettiğinde bir münadi şöyle nida edecek: Biliniz ki hiçkimse yanında yemek ve su taşımasın. Ve yanında Musa bin İmran’ın taşını taşıyacak -ki o taş bir deve yükü kadırdır- konakladıkları her yerde taştan bazı kaynaklar çıkacak. Böylece aç olanlar doyacak ve susayanlar susuzluklarını giderecek. Hayvanlarını da sulayacaklar ve Kufe’nin arkasındaki Necef’e gidecekler.”

30- Humran bin A’yan’dan:

İmam Muhammed Bakır aleyhisselam şöyle buyurdu: Sanki bu dininizi kanlara bulanmış çırpınır bir halde görür gibiyim. Ve onu sizlere biz Ehl-i Beyt’ten olan biri dışında kimse geri döndüremeyecek. O size yılda iki kez hediye getirecek,  ayda iki kez size rızık verecek, ilim ve hikmet size onun zamanında verilecek. Öyle ki kadın kendi evinde yüce Allahın kitabı ve Resulullah’ın sünnetine göre hüküm verecektir.”

31- …Mufazzal’dan:

İmam Caferi Sadık aleyhisselam’dan duydum ki şöyle buyurdu.

Bu emrin sahibinin bir evi vardır ki o eve “Hamd Evi” derler. O evde öyle bir mesale vardır ki doğduğu günden kılıcla kıyam edeceği güne kadar asla sönmez.”

32- Sa’dân bin Müslim’in bazı ashaptan naklettiğine göre İmam Caferi Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:

Kaim aleyhisselam yanı başında durup emir ve nehyler eden adamı döndürün diyecek, onu döndürüp ayaklarının önüne getirecekler. Sonra onun boynunun vurulmasını emredecek. Böylece doğuda ve batıda olan herkes ondan korkacak.”

33- …Hişam bin Salim’dan:

İmam Caferi Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:

Kaim’in yanıbaşında emir ve nehiyler eden birinin boynunun vurulmasını emredecek. Böylece doğuda ve batıda olan herşey ondan korkacak.”

HZ. MEHDİ ALEYHİSSELAM’IN

FAZİLETİ.

34- …Salim-ul Eşell’dan:

İmam Muhammed Bakır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum:

“Hz. Musa bin İmran, Tevratın birinci bölümünde Ali Muhammed’in Kaim’ine (aleyhimusselam) verilen kudret ve faziletleri görünce dedi ki: “Rabbim, beni Ali Muhammed’in Kaim’i olarak karar kıl”.

Ona şöyle söylendi: Doğrusu o, Ahmed’in neslindendir.

Sonra Tevrat’ın ikinci bölümüne bakınca aynı şeyi gördü. Aynı sözü tekrarladı ve ona aynı cevap verildi. Sonra üçüncü bölümde de aynı şeyleri görünce aynı sözleri tekrarladı ve aynı cevabı aldı.”

 

KUR’AN-I KERİMDE HZ. MEHDİ

ALEYHİSSELAM HAKKINDAKİ

AYETLER.

35- …Ebu Basir’den:

İmam Caferi Sadık aleyhisselam, Allah azze ve celle’nin bu ayeti hakkında “Allah sizden iman edip iyi işlerde bulunanlara onlardan önce gelip geçenleri nasıl yeryüzüne sahip ve hakim kıldıysa onları da mutlaka yeryüzüne sahip ve hakim kılmayı ve onlara, razı oldukları dini nasip edip o dini bütün dinlerden üstün etmeyi, korkularını emniyetle tebdil etmeyi vaadetmiştir, bana kulluk etsinler ve hiçbir şeyi bana eşit tutmasınlar, işte bundan sonra karşı çıkanlar, fasıkların ta kendisidir.”[25] Şöyle buyurdu: “Bu ayet Kaim ve ashabı hakkında nazil olmuştur.”

36- …İshak bin Abdülaziz’den:

İmam Caferi Sadık aleyisselam “Onların uğrayacakları azabı sayılı bir ümmete dek ertelersek[26] ayeti hakkında şöyle buyurdu:

Azap, Kaim aleyhisselam’ın kıyamıdır. Sayılı bir ümmet ise Bedir’de savaşanların sayısı kadar olan ashabıdır.”

37- …Ebu Basir’den:

İmam Caferi Sadık aleyhisselam “Hayırlı işlere doğru koşun, nerede olursanız olun Allah hepinizi birden toplar, birleştirir[27] ayeti hakkında şöyle buyurdu: “Kaim ve ashabı hakkında nazil olmuştur. Allah onları vaatsiz olarak biraraya toplayacaktır.”

38- …Ebu Basir’den:

İmam Caferi Sadık aleyhisselam “Zulme uğradıklarından dolayı savaşanlara izin verildi. Ve şüphesiz Allah onlara yardım etmeğe gadirdir[28] ayeti hakkında şöyle buyurdu ki:

“Bu ayet Kaim aleyhisselam ve ashabı hakkında nazil olmuştur.”

39- …Ebu Basir’den:

İmam Caferi Sadık aleyhisselam “Suçlular çehrelerinden tanınacak[29] ayeti hakkında şöyle buyurdu: Allah onları tanır, lakin bu ayet Kaim hakkında nazil olmuştur. Onları çehrelerinden tanıyacak ve ashabı ile birlikte onları darmadağın edecek.”

HZ. MEHDİ ALEYHİSSELAM’I

TANITICI VESİLELER

40- Haris bin Muğayre-i Nasrı der ki: İmam Caferi Sadık aleyhisselam’a İmam ne ile tanınır? Diye arzedince şöyle buyurdu:

Heybet ve vakar ile.

Başka ne ile tanınır? Ayrıca helal ve haram ile, halkın ona olan ihtiyacı ile ve onun hiçkimseye muhtaç olmamasından  tanınır, onun yanında Resulullah’ın silahı bulunur.

Arzettim ki:- Vasi veya vasinin oğlundan başka biri olamaz mı? Şöyle buyurdu:- Vası veya vası’nin oğlundan başkası olamaz.”

41- …Ebu’l Carud der ki:

İmam Muhammed Bakır aleyhisselam’a: Ehli Beytten olan herhangi bir Kaim imamdan sonra gelecek olan imam ne ile tanınır? Diye arzedince şöyle buyurdu:

“Hidayet ve heybeti ile ve Ali Muhammed’in onun faziletlerini ikrarı ile. Ayrıca doğu ile batı arasındakı şeyler hakkındaki tüm sorulara cevap verir.”

HZ. MEHDİ ALEYHİSSELAM’IN GÖMLEĞİNİN ÖZELLİKLERİ

HAKKINDA.

42- Yakup bin Şuayb’dan:

İmam Caferi Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: Kaim aleyhisselam’ın kıyam ederken giyeceği gömleği sana göstereyim mi? Evet! Diye arzettiğimde, bir sandığı getirmelerini emretti sonra sandığı getirdiler. İmam sandığı açtı. İçinden bir gömlek çıkardı ve onu yere yaydı. Ansızın onun sol astarında kan olduğunu gördüm.

Buyurdu ki: Bu Resulullah sallallahu aleyhi ve alih’in gömleğidir. Dişleri kırıldığı gün, bu gömleği giymişti. Ve Kaim, bu gömlekle zuhur edecektir.

Ben de o kanı öptüm ve yüzüme sürdüm. Sonra İmam Caferi Sadık aleyhisselam gömleği katlayarak kaldırdı.”

HZ. MEHDİ ALEYHİSSELAM’IN ORDUSU VE ATLARININ ÖZELLİKLERİ HAKKINDA.

43- …Abdurrahman bin Kesir’den:

İmam Caferi Sadık aleyhisselam Allah azze ve celle’nin  “Allahın emri geldi, öyleyse acele etmeyin” [30] ayeti hakkında şöyle buyurdu:

Bu, bizim Kaim’imiz ile ilgilidir. Allah azze ve celle emretti ki: Acele etme, ta ki (Allah) seni üç ordu ile onaylasın: Melekler, müminler ve korku. Onun kıyamı tıpkı Resulullah’ın kıyamı gibidir. İşte Allah azze ve celle buyuruyor ki: “Tıpkı rabbinin seni evinden hak ile çıkardığı gibi. Ve şüphesiz müminlerden bir grub (bundan) hoşlanmayacaklardır.”[31]

44- …Ali bin Ebu Hamza’dan:

İmam Caferi Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:

“Kaim -Allah’ın salatı ona olsun- zuhur ettiğinde Bedir’deki meleklerle nazil olacaktır. Onlar beşbin adettirler. Onların üçtebiri gri atlara, üçte biri siyah beyaz atlara, üçte biri ise (huvv) atlara binecekler. Arzettim ki: Huvv nedir?

Buyurdu ki: Kızıl atlardır.”

45- …İbn-i Ebu Hamza’dan:

İmam Caferi Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “Kaim kıyam ettiği zaman gökten harp kılıçları inecek. Her kılıca şahısın ve babasının isimleri yazılmış olacak.

* * * * *

Ey Allahın akıl ve basiret verdiği ve iyiyi kötüden ayırma gücü verdiği insanlar! Allahın Hz. Mehdi aleyhisselam’a hediye ettiği şu özellikler hakkında bir düşünün, Allah ona faziletler vermiş, onu melekleri ile onaylamıştır. O Allah’a itaat yolunda nefsini adamış, sert ve kalın elbiseler giyer, lezzetsiz yemekler yemektedir. Ona Allah yolunda cihad verilmiş; zulmü, haksızlığı ve tuğyanı yokederek. Ona adalet, insaf ve ihsan sıfatları hediye edilmiştir. Ve yine hadislerde zikrolunan üçyüzonüç kişilik ashabının özelliklerine bir bakın. Onlar Hz. Mehdi’nin yeryüzündeki hakimleri ve velileridirler. Allahın onayladığı meleklerle birlikte yeryüzünün doğusunu ve batısını işte bu ashabı vesilesi ile fethedecektir.

Bu yüce makam ve mevkiye bir bakın. Bu öyle bir menzilet ve özelliktir ki Hz. Mehdi’den önceki imamlar aleyhimusselam’a verilmemiştir. Hz. Mehdi’yi dinin kamil olması için karar kılmıştır. Böylece islam, bütün dinler karşısında muzaffer olacak, müşrikler de yokolacak ayrıca Allahın Resulullaha vaadettiği-Müşrikler istemesede islamın heryerde galip gelmesi-vaadi Hz. Mehdi’nin eliyle yerine gelecektir.

Bakınız İmamımız Caferi Sadık aleyhisselam şu rivayette kendisi ve Hz. Mehdi hakkında ne buyuruyor:

46- …Hallad bin Saffar’dan:

İmam Caferi Sadık aleyhisselam’a Kaim aleyhisselam dünyaya geldi mi? diye sorduklarında şöyle buyurdu:

Hayır, ama eğer onun zamanında yaşasaydım ömrüm boyunca ona hizmet ederdim.”

Daha sonra batıl fırkaların iddialarının ve bid’atçı taifelerin iftihar ettikleri şu konularda tefekkür edin: Durumu, sıfatları ve Allah azze ve celle’ye menzileti yakın olan bu Mehdi bizim sahibimiz ikinci Fatimî halifesi Muhammed bin Abdullahdır, diyorlar. Halbuki iddia ettikleri bu adamın dörtyüzbin atlısı ve evinde dörtbin Rum ve Sakalibe’li hizmetçisi var. Peki peygamberimiz ve imamlar aleyhisselam’ın böyle vasıfları olan bir adamın Mehdi olduğunu söylediklerini hiç duydun mu, gördün mü veya sana böyle bir rivayet ulaştı mı?

Bu adam kırk yıllık hükümeti boyunca sadece Ebu Yezidi Emevi ile savaştı. Bazen onu yendi, bazen de yenildi. Hadislerde Hz. Mehdinin gücü ile doğudan batıya kadar her yer de hüküm süreceği buyuruluyor. Halbuki dünyanın su andaki durumuna bir bakınız!

Siz selim aklınız ve heva ile hevesten uzaklaşmış olan şuurunuzla çok iyi biliyorsunuz ki Allah’ın hakkı ile kıyam edecek olan ve Allah’ın dinine yardım edecek, Allahın yeryüzündeki halifesi ve Muhammedi sünnetin müceddidi olan birisi hiç böyle kör, sağır ve hayretler içinde olan birisi olabilir mi?

Rahman’ın halifesi, bütün dinlere karşı muzaffer, insanlara ve cinlere karşı kendisine yardım olunan, ilim ve beyan ile mahsus olan, Kur’anın ve Furkan’ın ilimlerini hifzeden, tenzili ve teveli, muhkem ile müteşabihi, husus ile umumu, zahir ile batını ve Kur’anın sair manalarını, tefsirlerini, ilminin dakikliğini, sırlarının derinliğini ve Allahın Kur’andaki yüce isimlerini bilen birine böyle sıfatlar hiç yakışır mı? Halbuki İmam Caferi Sadık aleyhisselam onun hakkında şöyle buyurmuştur: “Doğrusu ben, eğer onun zamanında yaşasaydım, ömrüm boyunca ona hizmet ederdim.” Velayetin güzelliğinden ve hidayet nurundan dolayı alemlerin rabbine sonsuz hamd ve şükürler olsun. Keramet ve lütfü ile onun bizlere daha fazla minnet göstermesini niyaz ederiz.

 


[1]- Mübarek “Enâm” suresi 37. ayet-i şerife.

[2]- Mübarek “Mâide” suresi 5. ayet-i şerife.

[3]- Mübarek “Bakara” suresi 124. ayet-i şerife.

[4]- Mübarek “Enbiyâ” suresi 73 ve 74. ayet-i şerifeler.

[5]- Mübarek “Âl-I İmrân” suresi 68. ayet-i şerife.

[6]- Mübarek “Rum” suresi 56. ayet-i şerife.

[7] Mübarek “Kasas” süresi 68. ayet-i şerife.

[8] Mübarek “Ahzab” süresi 36. ayet-i şerife.

[9] Mübarek “Kalem” suresi 36-42. ayet-i nerifeler

[10] Mübarek “Muhammed (s) süresi 24. ayet-i şerife.

[11] Mübarek “Tevbe” suresi 87. ayet-i şerifeden.

[12] Mübarek “Enfal” suresi 21-23. ayet-i şerifeler.

[13] Mübarek “Bakara” suresi 93. ayet-i şerife

[14] Mübarek “Yunus” süresi 36. ayet-i şerife.

[15] Mübarek “Bakara” suresi 269. ayet-i şerife.

[16] Mübarek “Bakara” suresi 247. ayet-i şerife.

[17] Mübarek “Nisa” suresi 113. ayet-i şerife.

[18] Mübarek “Nisa” suresi 54-55. ayet-i şerifeler.

[19] Mübarek “Kasas” süresi 50 ayet-i şerife.

[20] Mübarek “Muhammed” (s) suresi 8 ayet-i şerife.

[21] Mübarek “Gafir” (Mümin) suresi 35 ayet-i şerife.

[22]

[23]- Önceki cümlelerden de anlaşıldığı üzere Hz. Resulullah ve Hz. Ali’nin kutsal ruhları onu teyid ederek onu destekleyecek ve ona yardım edeceklerdir. (Ç.).

[24] Yani o boynu vurulanlar, bu altı kişiyi sevdiklerinden dolayı bu cezaya müstehak olacaklardır.

[25] Mübarek “Nur” suresi 55 ayeti şerife.

[26] Mübarek “Hud” suresi 8 ayeti şerife.

[27] Mübarek “Bakara” suresi 149 ayeti şerife.

[28] Mübarek “Hacc” suresi 39 ayeti şerife.

[29] Mübarek “Rahman” suresi 41 ayeti şerife.

[30] Mübarek “Nahl” suresi 1 ayeti şerife.

[31] Mübarek “Enfal” suresi 5 ayeti şerife.

index