12. BÖLÜM

 

ŞİİLERİN GAYBET ZAMANINDA İMTİHAN OLUNUP DAĞILACAKLARI VE İMAMLAR ALEYHİMUSSELAM’IN EMİRLERİNE GERÇEK MANADA ÇOK AZ İNSANIN UYACAĞINA

DÂİR RİVAYETLER


1- ...Ali bin Riâb der ki: İmam Ebu Abdullah Cafer-i Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: Osman’ın öldürülmesinden sonra Emirülmüninin Ali aleyhisselam’a biat edilince minbere çıkarak bir hutbe okudu ve şöyle buyurdu: “Allah’ın Resulullahı -sallallahu aleyhi ve alih- peygamberliğe gönderdiği gündeki musibetinize benzeyen musibet tekrar size dönmüştür. Ve onu hak üzerine gönderen Allaha andolsun ki, mutlaka imtihana tâbi tutulacak ve tasfiye olunacaksınız öyle ki en alcağınız en üstün olacak, en üstününüz de en aşağıya düşecek. Önceden geride kalanlarınız ileriye geçecek, ileriye gidenleriniz ve öne geçenleriniz ise geride kalacak. Allah’a andolsun ki hiçbir alâmeti saklamadım ve asla yalan söylemedim. Daha önceden bu makam bana verilmiş ve bu günün haberi (peygamber tarafından) bana bildirmiştir.”

2- Muammer bin Hallâd der ki: İmam Musa Kâzım aleyhisselam şöyle buyurdu: “Elif Lâm Mim. Halk iman ettik dedikten sonra kendi başlarına bırakılıp imtihana (fıtneye) tabi tutulmayacaklarını mı zannederler.”[1]

Sonra bana buyurdu ki: Fitne (imtihan) nedir bilir misin? Arzettim ki: Sana fedâ olayım. Bize göre fitne din konusundadır. Buyurdu ki: Eleneceksiniz, tıpkı altının elendiği gibi. Ve tıpkı altın gibi ayıklanıp sâf olacaksınız.”

3- Süleyman bin Salih’in bazı ricâlden naklettiğine göre imam Ebu Cafer Muhammed Bâkır aleyhisselam şöyle buyurdu: “Doğrusu sizin (Ehl-i Beyt konusundaki) sözlerinizden birçok kalpler çekinir. [Onlara bir nebze söyleyin] Eğer kabul ederse biraz daha ekleyin, eğer inkâr ederse onu(n peşini) bırakın. Doğrusu öyle fitneler (imtihanlar) olacak ki bütün yakınlarımız ve uzaklarımız[2] onda dökülecekler. Hatta bir kılı ikiye yaran dahi imtihanı kaybedecek, sonunda biz ve şiilerimizden başka hiçkimse kalmayacak.”

4- Abdullah bin Hammâd hicri 220 de ricalden birinden nakledir ki imam Ebu Abdullah Cafer-ı Sadık aleyhisselam’ın yanına gelen bazı ashabı şöyle arzetti: Sana fedâ olayım! Ben seni seviyorum ve seni sevenleri seviyorum. Ey efendim, şiileriniz ne kadar da çoktur. Ona buyurdu ki: Ne kadardır onlar? Çoktur, diye arzedince şöyle buyurdu: Sayabilir misin? Arzetti ki: Onlar saymakla bitmez.

İmam aleyhisselam ise şöyle buyurdu: Eğer üçyüz on(üç) kişi diye vasfolunanlar tamamlansaydı istediğiniz (kıyam) gercekleşirdir. Ama şiilerimizin sesleri kulaklarını aşmaz. Ve gazabı bedenini aşmaz (yani gazabıyla başkalarına zarar vermez) Açıkca bizi methetmez. Bize düşman olanla açıkça mücadele etmez. Bizim aybımızı arayanla oturmaz. Bize küfredenlerle oturmaz. Bize buğzedenleri sevmez, bizi sevenlere buğzetmez.

Arzettim ki: Peki biz şii olduğunu iddia eden bu halk yığınlarıyla ne yapabiliriz? Buyurdu ki: “Onlar temizlenecekler, imtihan olunacaklar, değişecekler. Onları fani edecek yıllar gelecek ve onları öldüren kılıçlar (gelecek) ve onları helak edecek olan ihtilaflar (gelecek).

Doğrusu bizim şiilerimiz köpek gibi havlamaz. Kargalar gibi tamahlanmaz, açlıktan ölse dahi elini halka açmaz.” Arzettim ki: Peki senin sıfatlarını saydığın bu şiileri, ben nerede bulabilirim? Buyurdu ki: “Onları yeryüzünün kenarlarında ara. Onların yaşantıları sadedir, evleri sırtlarındadır, eğer hazır olsalar tanınmazlar, eğer kaybolsalar aranmazlar, hasta olsalar kimse onların ziyaretine gelmez, eğer evlenmek isteseler kimse onlara gelmez. Eğer ölseler cenazelerine kimse katılmaz. Onlar mallarını aralarında eşit olarak paylaşırlar ve birbirlerini kabirlerinde ziyaret ederler, ayrı şehirlerde olsalar dahi istekleri rep aynıdır.”[3]

5- Mihzem-i Esedi der ki: İmam Ebu Abdullah şöyle buyurdu: (Aynı hadisi nakleder yalnız orada şu cümlelerde mevcuttur.) Eğer bir mümini görürlerse ona ikramda bulunurlar, eğer bir münafık görseler onu kovarlar, ölüm yaklaştığında şikayette bulunmazlar, birbirlerini kabirde ziyaret ederler...”

6- Ebu Basir der ki: İmam Ebu Abdullah aleyhisselam şöyle buyurdu: “Araplardan Kâim aleyissselam’la birlikte olan çok az adam olacaktır.” Ona arzettiler ki: Onlardan Kaim’e yardım iddiasında bulunan birçokları vardır. Buyurdu ki: “Halk mutlaka tasfiye olunacaktır. Temizlenecek ve elekten geçirileceklerdir. Elekten birçok halk elenecektir.”

7- Abdullah bin Ebu Yâfûr der ki: İmam Ebu Abdullah Cafer-i Sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “Yaklaşan fitneden dolayı arapların isyankârlarına eyvahlar olsun.” Arzettim ki: Sana fedâ olayım, araplardan Kâim aleyhisselam ile birlikte kaç kişi olacaktır? “Çok az” diye buyurunca şöyle arzettim: Allaha andolsun ki onlardan Hz. Mehdiye yardım edeceğini iddia eden çok adam vardır.

Buyurdu ki: “Halk mutlaka tasfiye olunacaktır. Temizlenecek ve elekten geçirileceklerdir. Elekte birçok halk elenecektir.”

Aynı hadisi şeyhimiz Kuleyni (r.a) de nakleder.

8- Abu Basîr der ki: İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “Vallahi tasfiye olacaksınız, vallahı temizleneceksiniz, vallahi eleneceksiniz. Tıpkı buğdayın diğer zararlı bitkilerden elenip ayıklandığı gibi eleneceksiniz”.

9- Amîre bint-i Nufeyl der ki: İmam Hüseyn aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “Sizler birbirinizden berî (uzak) olduğunuzu söylemedikçe, birbirinizin yüzüne tükürmedikçe birbirinizi tekfir etmedikçe ve birbirinize lânet okumadıkça beklediğiniz (Hz. Mehdi’nin zuhuru) vuku bulmayacaktır. Arzettim ki: Öyleyse o zamanda hiçbir hayr yoktur. Buyurdu ki: “Hayrın hepsi o zamandadır. Kâim’imiz kıyam edecek ve bunların hepsini ortadan kaldıracaktır.”

10- Abdullah bin Habele’nin bazı ricalden naklettiğine göre imam Cafer-i Sâdık aleyhisselam şöyle buyurdu:

“Birbirinizin yüzüne tükürünce bu zuhur vuku bulacaktır. Öyle ki birbirinize lânet edeceksizin, hatta birbirinizi yalancı diye adlandıracaksınız.”

11- Malik bin Zamra der ki: Emirülmüminin Ali aleyhisselam bana şöyle buyurdu: Ey Malik bin Zamra! Şiiler birbirleriyle şöyle ihitlâf ederse ne yaparsın? -Ellerini birbirine yaklaştırıp parmaklarını birbirine geçirdi- Arzettim ki: O zamanda hiç hayır yoktur.

Buyurdu ki: Hayırın hepsi o zamandadır ey Malik! O zamanda Kâim’imiz  kıyam edecek, Allahı ve resulünü inkâr eden yetmiş kişi çıkacak. O da onları öldürecek. Sonra Allah herkesi onun etrafında toplayacak.”

12- Abdullah bin Ömer-i Yemâni, bir ricalden nakleder ki imam Muhammed Bâkır aleyhisselam şöyle buyurdu: “Gözdeki sürmenin temizlendiği gibi temizlenecksiniz ey Âl-i Muhammed’in şiileri. Ve gözün sahibi sürmeyi gözüne ne zaman sürecegini bilir ama ne zaman sürmeyi sileceğini bilmez. İşte aynı şekilde sabahleyin bizim şeriatımıza ve emrimize uyan akşamleyin ondan çıkacaktır. Akşam bizim şeriatımıza ve emrimize uyan ise sabahleyin ondan çıkacaktır.

13- Mihzem bin Ebu Burde-i Esedi ve diğerleri naklederler ki İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “Allaha andolsun ki tıpkı camın kırılıp dağıldığı gibi dağılacaksınız. Cam dağıldığında tekrar birleştirilip (eski haline) dönebilir. Ama siz vallahi tıpkı testi gib kırılıp dağılacaksınız. Ve Allaha andolsun ki öyle tasfiye olacaksınız ki içinizde çok az adam kalacaktır.” Sonra (halka itina etmemek manasında) elini ters çevirdi.

* * * * *

Ey şia topluluğu! Emirülmüminin’den ve diğer imamlarımızdan nakledilen bu hadislere iyi bakın. Onların uyarılarına kulak verin, gerekli hassasiyeti gösterin ve faydalı şekilde düşünün. Bundan daha acı uyarı nasıl olabilir ki: “Sabahleyin bizim şeriatımıza ve emrimize uyan akşamleyin ondan çıkacaktır. Akşam bizim şeriatımıza ve emrimize uyan ise sabahleyin ondan çıkacaktır.”

Bunlar imamet düzenini terk etmeye ve inandığını bırakıp yoldan çıkmaya açıkça delâlet etmiyor mu? Ve yine imamımız buyuruyor ki: “Allaha andolsun ki tıpkı camın kırılıp dağıldığı gibi dağılacaksınız. Cam kırıldığında tekrar birleştirilip (eski haline) dönebilir. Ama siz vallahi tıpkı testi gibi kırılıp dağılacaksınız...” Yani imamiyye mezhebinde olan birisi fitneler yüzünden ondan çıkarda sonra Allahın lütfu sayesinde saadete ulaşır; yürümekte olduğu yolun karanlık olduğunu ve imamiyye yolunun pâklığını anlar; ölmeden önce tevbe edip tekrar hakka dönerse Allah da onun tevbesini kabul buyurur ve onu eski hidayetteki haline geri döndürür. Bu tıpkı kırılmış cam gibidir. Birleştirilir ve eski haline geri döner. Eğer birisi imamiyye nizamını terkeder, şekkini sürdürür, ölmeden önce tevbe etmez ve hakka dönmezse, o tıpkı kırılmış testiye benzer ki bir daha eski haline dönmez. Çünkü öldükten sonra ve o saatte tevbe edemez.

Allah’tan bizlerin bulunduğumuz hakk yolda sebâtımızı devam ettirmesini ve bize olan ihsanlarını artırmasını niyaz ederiz. Şüphesiz biz Allah’tanız ve Allah içiniz.

14- İbrahim bin Hilâl der ki: İmam Ebul Hasan Masâ-i Kâzım aleyhisselam’a şöyle arzettim: Sana fedâ olayım! Babam kıyam etmenizi bekleyerek dünyadan göçtü. Gördüğün gibi yıllar geçti ve ben de artık öleceğim. Ama sen hâlâ bir haber vermedim. “Ey Ebu İshak! Acele mi ediyorsun?” diye buyurunca şöyle arzettim: Evet vallahi acele ediyorum. Nasıl acele etmeyeyim ki? Gördüğün gibi artık yaşlandım ve yakında öleceğim! Buyurdu ki: Allaha andolsun ki ey Ebu İshâk! Sizler tasfiye olup ayıklanmadıkça bu iş olmaz. Öyle ki içinizden çok azı kalacaktır.” Sonra ellerini ters çevirdi.

15- Safvan bin Yahya der ki: İmam Rıza aleyhisselam şöyle buyurdu: “Allaha andolsun ki sizler tasfiye olup ayıklanmadıkça boynunuzu uzatıp beklediğiniz (kıyam) vuku bulmayacaktır. Öyle ki içinizde çok azınız geride (sağlam) kalacaktır.”

16- Muhammed bin Mansur-i Saykel, babasından nakleder ki birgün imam Muhammed Bâkır aleyhisselamın huzurunu çıktım. Biz yanımızdakilerle konuşuyorduk, imam da bir cemaate doğru dönmüş konuşuyordu. Sonra ansızın bize doğru dönerek buyurdu ki: “Siz ne diyorsunuz.[4] Hayır, hayır sizler tasfiye olunmadıkça boynunuzu uzatıp beklediğiniz bu iş olmaz. Hayır, hayır sizler temizlenmmedikçe boynunuzu uzatıp beklediğiniz bu iş olmaz. Sizler elenmedikçe boynunuzu uzatıp beklediğiniz bu iş olmaz. Sizin boynunuzu uzatıp beklediğinizi bu iş, ancak ümitsizlikten sonra olacaktır. Şakîler şaki olmadıkça ve saadete erecekler de saadete ermedikçe boynunuzu uzatıp beklediğinizi bu (zuhur) vuku bulmayacaktır.”

Aynı hadisi şeyhimiz Kuleyni de nakleder. Yalnız orada şöyle geçer: “Sizin gözlerinizi dikip beklediğiniz bu zuhur...”

17- Esbağ bin Nebate der ki: Emirülmüminin Ali aleyhisselam şöyle buyurdu: “Tıpkı kuşların içindeki arı gibi olun. Bütün kuşlar o arının bir şeye yaramadığını ve zayıf olduğunu zannederler. Eğer kuşlar o arıda bulunan bereketlerin varlığını bilselerdi ona böyle iyi davranmazlardı.

Halkın içine diliniz ve bedeninizle girin, ama kalpleriniz ve amellerinizle onlardan ayrılın. Nefsimin elinde olduğu Allah’a andolsun ki birbirinizin yüzüne tükürmedikçe ve birbirinize “yalancı” demedikçe istediğiniz (zuhur) vuku bulumayacaktır.

Öyle ki sizden –veya siz şiilerden- sadece gözdeki sürme kadar veya yemekteki tuz kadar kalacaktır. Ve ben size bir örnek vereceğim: Adamın birinin bir miktar buğdayı vardır. Onu temizler ve bir eve koyar, uzun bir süre sonra geri döndüğünde onun kurtlandığını görür, onu tekrar ayıklar ve temizler sonra tekrar evin içine koyar. Uzun bir süre sonra döndüğünde onun tekrar kurtlandığını görür. Tekrar onu ayıklar ve temizler ve hep aynı işi tekrarlar. Sonunda kurtların hiç zarar veremediği çok az sağlam buğday kalır. İşte siz de böylesiniz. Sonunda içinizde fitnelerin asla zarar veremediği çok az bir grup kalacaktır.”

Aynı hadisi Ahmet bin Muhammed bin Said de nakleder.

18- Ebu Basîr der ki: İmam Muhammed Bakır aleyhisselam şöyle buyurdu: “Bizim şiilerimiz tıpkı içinde buğday bulunan eve benzer. İçine böcekler düşmüş ve o buğdayları yemektedir. Sonra ayıklanıp temizlenir, ama tekrar böcekler onları yerler. Öyle ki sonunda böceklerin hiç zarar veremediği az buğday kalacaktır. İşte bizim şiilerimizde böyledir. Temizlenecek ve ayıklanacak, öyle ki içlerinde fitnelerin asla zarar vermediği bir topluluk kalacaktır.”

19- Fazl bin Ebu Kuran-i Tiflisi’nin, İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam’dan naklettiğine göre babası İmam Bâkır aleyhisselam şöyle buyurdu: “Müminler belalarla imtihan olurlar. Allah da onları o anda ayırıp seçer. Şüphesiz Allah müminlere sürekli belalar ve acılar gönderir. Ama bunun karşısında onları ahirette körlükten ve şakilikten korur. Sonra buyurdu ki: İmam Zeynelabidin aleyhisselam (Kerbelâ’da) şehitlerin cenazesini toprakların üstünde dizdikten sonra şöyle buyurdu: Bizim katillerimiz, peygamberlerin katilleridirler.”

20- Ali bin Ebu Hamza der ki: İmam Ebu Abdullah Cafer-i Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “Kâim aleyhisselam kıyam ettiğinde halkın çoğu onu inkar edecektir. Çünkü o reşit bir genç olarak zuhur edecetir. Onu, sadece zerr aleminde Allahın ahit aldığı müminler kabullenecektir.”

Bu hadiste, ibret alanlar için bir ibret ve uyarıyı kabullenenler için bir ihtar vardır: “O, reşit bir genç olarak zuhur edecektir. Onu sadece zerr aleminde Allahın ahit aldığı müminler kabullenecektir.”

Bu hadis açıkça delâlet ediyor ki halk bu kadar uzun ömürü kabullenmeyecek ve zuhur vakti halkın nazarında uzayacak ve onun tehirini inkar edip ondan ümitlerini keserek sağa sola dağılacaktır. Ve imamlarımızın da buyurduğu gibi çeşitli mezhepler onları dağıtacak ve fitneler onları tefrikaya sürecektir. Ve fitnecilerin sözleri onları seraplarla kandıracaklardır. İşte yıllar sonra normalde iyice yaşlanıp beli bükülmesi gereken birisi reşit bir genç olarak zuhur edince kalbinde hastalık olanlar onun Hz. Mehdi olduğunu inkar edecek, ama Allahın hüsn-i niyet bağışladığı müminler ise inançlarında sabit kalacaklardır. İşte Allahın muvaffak edip ilim verdiği ve sadık imamlarımızın bu kutsal hadislerini duyan ve bunlarla amel edenler; iblisin ve onun taraftarlarının saçma ve aldatıcı sözlerine uymazlar. Allahın tedbiri sayesinde ne şekke düşerler ne de tereddüt ve şüphe edip hayrete düşerler.

Bize ihsan edip nimetler veren ve Ehli Beyt ilmi sayesinde bizi başkalarına muhtac etmeyen Allaha hamdolsun. Yüce Allah bizlere minnetler ve mahsus hediyeler vermiştir, sonsuz nimetlerinden dolayı ona hamdolsun ve hakkını eda etmeyi bize nasip etsin.



[1]- Mübarek “Ankebut” süresi 1-2. ayet-i şerife.

[2]- Yani Ehli Beytin sırlarını taşıyan alimler dahi bu fitnelerden korunamayacaklardır.

[3]- İmamlarımızın zamanında bu gibi vasıflar şiilerde gerçekten mevcutidi. Yalnız zamanın ilerlemesiyle şii toplumunda bu gibi konularda önemli gelişmeler görülmüştür. (Ç.)

[4]- İmam Bâkır aleyhisselamın sözünden de anlaşıdığı üzere onlar o sırada Hz. Mehdi ve onun kıyamı hakkında konuşuyorlardı.

index