MMARUFU EMRETMEK VE MÜNKERDEN SAKINDIRMAK

 Hükümleri

 

MARUFU EMRETMEK VE MÜNKERDEN SAKINDIRMAK

FARZ OLUŞ ŞARTLARI

S.1067: Marufu emretmek ve münkerden nehyetmek, marufu terkeden veya münkeri yapan kimsenin saygısına dokunmayı ve halkın önünde haysiyetinin kırılmasını gerektirdiği takdirde hükmü nedir?

C: Emir ve nehyin şart ve adaplarına uyulur ve onların sınırlarından dışarı çıkılmazsa bunun bir sakıncası yoktur.

S.1068: İslam hükümetinde halkın marufu emretme ve münkerden nehyetmeyi sadece dille yapmakla yetinmelerinin farz olduğu ve diğer kademelerinin sorumlulara düştüğü söylenmektedir; bu gِrüş devlete ait bir emir midir, yoksa fetva mıdır?

C: Fıkhî bir fetvadır.

S.1069: Münker (şer'an haram olan) bir işi yapan kimseyi bu işten uzak tutmak onu dövmeyi veya hapsetmeyi veya sıkıştırmayı ya da mallarını zayi etmeği gerektirirse hakimden izin almaksızın marufu emretmek ve münkerden sakındırmak câiz midir?

C: Bunun çeşitli durumları vardır; ama, genel olarak marufu emretme ve münkerden sakındırmanın çeşitli merhalelerini uygulamak münkeri işleyen kimsenin can ve malında tasarruf etmeye bağlı olmazsa hiç kimseden izin almaya gerek yoktur; hatta, bu iş bütün mükelleflere farzdır. Ancak, marufu emretme ve münkerden sakındırmanın dil ile emir ve nehiyden ziyade bir şeyi gerektirdiği durumlarda, İslam'ın hüküm ve nizamının hakim olduğu bir bölgede olur ve bu İslamî farizaya önem verilirse bu durumda emretmek hakimden izin almaya, o işin sorumlularına, mahallenin polis görevlilerine ve salih mahkemeye bağlıdır.

S.1070: Emir ve nehiy, muhterem canı korumak gibi gerçekten önemli olan yerlerde, karşıdaki adamın yaralanmasına veya ölmesine sebep olacak şekilde dövmeyi gerektirirse hakimden izin almak şart mıdır?

C: Muhterem canı korumak ve ölmesine engel olmak derhal şahsen müdahele etmeyi gerektirirse câizdir; hatta bu, muhterem nefsi savunma itibarıyla şer'an farzdır ve bu işte gerçek şer'î vazifesi yönünden hakimden izin almaya ve onun emrini beklemeye gerek yoktur. Ancak, muhterem nefsi savunmak, saldırganı öldürmeyi gerektirirse bunun çeşitli kısımları vardır ki, hükümleri farklıdır.

S.1071: Birisine, marufu emretmek veya münkerden nehyetmek isteyen kimsenin buna gücü yetmesi farz mıdır? Ve marufu emretme ve münkerden nehyetme ne zaman farz olur?

C: Marufu emreden ve münkerden nehyeden kimsenin maruf ve münkeri bilmesi, marufu terkeden veya münkeri işleyen kimsenin de bunu bildiğini ve buna rağmen ona kasten ve şer'î bir mazereti olmaksızın muhalefet ettiğini bilmesi farzdır. Böyle birisine marufu emretmenin ve münkerden nehyetmenin etkili olacağını ihtimal verirse ve -beklenilen zararla emretmesi gereken maruf veya nehyetmesi gereken münkerden hangisinin daha önemli olduğunu göz önünde bulundurarak- kendisinin bir zarara uğramayacağından emin olursa emir ve nehiy etmesi farzdır; aksi durumda, farz değildir.

S.1072: Günah işleyen ve günaha karşı lakayd olan akrabasıyla, akrabalık ilişkilerini korumak konusunda insanın vazifesi nedir?

C: Akrabalık ilişkilerini kesmesi, onun günahtan sakınmasına sebep olacaksa marufu emretme ve münkerden nehyetme açısından bu işi yapmak farz olur; aksi takdirde, akrabalık ilişkilerini kesmek câiz değildir.

S.1073: İşten atılma korkusuyla marufu emretme ve münkerden sakındırmada kusur etmek câiz midir? Mesela; üniversitede genç kesimle çalışan eğitim merkezlerinin sorumlularından biri şeriata aykırı olan işler yaptığı veya o mekanda günah işlemek için ortam hazırladığı durumlarda vazifemiz nedir?

C: Genel olarak, marufu emrettiği ve münkerden nehyettiği durumda kendisine bir zarar gelmesinden korkarsa ona emir ve nehiy farz değildir.

S.1074: Marufun terkedilip ve münkerin yaygınlaştığı bazı üniversite çevrelerinde, marufu emretme ve münkerden nehyetme şartları olursa; ancak, emir ve nehyeden kimse bekâr olursa bu yüzden marufu emretme ve münkerden nehyetme onun üzerinden kalkar mı?

C: Marufu emretme ve münkerden nehyetme mevzusunun ve şartlarının gerçekleştiği durumda bütün mükelleflere şer'î bir mükellefiyet, içtimai ve insani bir farzdır. Mükellefin evli veya bekâr olması gibi durumlarının bunda etkisi yoktur ve sırf bekâr olması sebebiyle bu mükellefiyet onun üzerinden kalkmaz.

S.1075: Güçlü sayılan bir şahsın günah ve münker işlediğini ve dürüst olmadığını gösteren bir takım nişaneler ortadadır; ancak, güç ve kudretinden korkmaktayız; bu durumda, ona karşı marufu emretmek ve münkerden nehyetmekte kusur edebilir miyiz, yoksa bir zarar gelmesinden korksak bile marufu emretme ve münkerden nehyetme farz mıdır bize?

C: Zararın gelmesinden korkmanın normal insanlarca tastik edilecek bir sebebi olursa bu durumda, marufu emretme ve münkerden nehyetmek farz olmaz ve bu nedenle vazife üzerinizden kalkar; ancak, mü'min kardeşini uyarma ve nasihat etmekte kusur etmek ve sırf marufu yapmayan ve münkerden sakınmayan kimsenin makamını görerek veya bu yüzden herhangi bir zarara uğrayacağını ihtimal vererek marufu emretme ve münkerden nehyetme farizasını yerine getirmemek hiç kimseye yakışmaz.

S.1076: Bazı durumlarda, marufu emredip münkerden nehyetmek günahkâr şahsın, İslamî farz ve hükümleri bilmediği için İslam'a karşı kötümser olmasına sebep oluyor ve eğer onu kendi haline bırakacak olursak diğerlerinin günah işlemesine ve ortamın bozulmasına zemin hazırlanmış olur; bu gibi durumlarda vazifemiz nedir?

C: Şartların bulunduğu yerlerde marufu emretme ve münkerden nehyetme İslam'ın hükümlerini ve toplumsal sağlığı korumak için umuma yönelik şer'î bir vazifedir ve sırf bazılarının İslam'a karşı kötümser olacağını düşünmek, gerçekten önemli olan böyle bir mükellefiyette kusur etmeye sebep olamaz.

S.1077: İslam hükümetinin görevlileri, fesadı önlemek için üzerlerine düşen görevi yerine getirmezlerse halkın kendisi bunu yapabilir mi?

C: Emniyet ve yargı görevlilerinin yetkileri dahilinde olan şeylerde şahsî tasarruflar câiz değildir; ancak, sınır ve şartlarını gözeterek halkın marufu emretme ve münkerden sakındırmasının sakıncası yoktur.

S.1078: Marufu emretme ve münkerden sakındırmada kişilerin vazifesi sadece dille yapılan emir ve nehiyle yetinmek midir? Sırf dille uyarmaları gerekirse bu, ilmihallerde ve özellikle Tahrir-ul Vesile'de bu alanda geçen hükümle çelişmektedir. Gerektiği durumlarda diğer aşamalara geçilebilecekse bu durumda Tahrir-ul Vesile'de zikredilen bütün aşamalara başvurulabilir mi?

C: İslam hükümetinin hüküm sürdüğü zaman dille yapılması gereken emir ve nehiyden sonraki aşamalarda, özellikle zora başvurmayı, münkeri işleyen kimsenin malını tasarruf etmeyi veya ona şer'î ta'zir uygulamayı ya da hapsetmeyi gerektiren durumlarda emniyet ve yargı yetkililerine müracaat etmenin mümkün olduğu dikkate alınarak marufu emretme ve münkerden nehyetmede mükellefin dille emir ve nehiyle yetinmesi ve zor uygulamaya gerek duyulduğunda emniyet ve yargı güçlerindeki sorumlulara müracaat etmesi farzdır; bu ise İmam Humeyni'nin bu alandaki fetvasıyla çelişmemektedir. Ancak, İslam hükümetinin yetkisi olmadığı ve hüküm sürmediği dönem veya yerlerde şartlar mevcut olursa mükelleflerin marufu emretme ve münkerden nehyetmede maksada ulaşıncaya kadar ilk merhaleden başlayarak sırayla sonraki merhaleleri uygulamaları farzdır.

S.1079: Bazı otobüs şöförleri haram olan müzik kasetleri çalıyor, nasihat ve irşatlara rağmen teyibi kapatmıyorlar; bu gibi yerlerde böyle kişilere karşı vazifemiz nedir? Ve acaba, onlara karşı sert ve katı davranmak câiz midir?

C: Münkerden nehyetmenin şartlarının bulunduğu durumda, münkerden dille nehyetmeden fazlası size farz değildir; ancak, etkili olmazsa haram müziği dinlemekten sakınmanız farzdır. Buna rağmen elinizde olmaksızın müzik sesi yine kulağınıza ulaşırsa bu hususta sizin bir mükellefiyetiniz yoktur.

S.1080: Ben bir hastanede hasta bakıcılığı yapıyorum. İş esnasında bazı hastaların haram müzik dinlediklerini görüyor ve bundan sakınmalarını nasihat ediyorum. Bir-iki defa nasihat ettikten sonra nasihatın faydasız olduğunu görünce kaseti teyipten çıkarıp içindekilerini sildikten sonra sahibine geri veriyorum; acaba, bu davranış câiz midir?

C: Haram olarak yararlanılmasını engellemek için kasetin içindekileri silmenin sakıncası yoktur; ancak, bu, kasetin sahibinin veya şer'î hakimin iznine bağlıdır.

S.1081: Bazı evlerden, câiz olup olmadığı belli olmayan kasetlerden çalınan müzik sesleri duyulmaktadır ve bazen müzik sesi mü'minleri rahatsız edecek derecede yüksek oluyor, buna karşı vazifemiz nedir?

C: İnsanların evlerinin içine taarruz etmek câiz değildir ve münkerden nehyetmek ise konuyu teşhis etmeye ve şartların bulunmasına bağlıdır.

S.1082: Doğru-dürüst tesettürleri olmayan kadınlara emir ve nehyetmenin hükmü nedir? Dil ile nehyetmesi şehvet duygularını uyandıracağından korkarsa hüküm nedir?

C: Münkerden nehyetme, yabancı kadına şehvetle bakmaya bağlı değildir, bütün mükelleflerin, bilhassa, münkerden nehyettiklerinde haramdan sakınmaları farzdır.

MARUFA EMRETMEK VE MÜNKERDEN NEHYETMENİN YOLLARI

S.1083: Mallarına farz olan humusu veya zekâtı vermeyen anne-babanın karşısında oğullarının veya kocasının karşısında eşinin vazifesi nedir? Acaba, oğlu veya eşi humus ya da zekâtı verilmemiş olduğu için harama karışmış olan maldan yararlanmaları câiz midir? Oysa ki, bu tür mallardan yararlanmak ruhun kirlenmesine sebep olduğu için bunları kullanmama hususunda çok tekid edilmiştir.

C: Anne-babasının veya kocasının marufu terkettiklerini veya münkeri işlediklerini görürlerse şartların mevcut olduğu takdirde oğul veya eşinin marufu emretmeleri ve münkerden nehyetmeleri farzdır. Ama, onların mallarından yararlanmalarının sakıncası yoktur; ancak, istifade ettikleri malın humus veya zekâtının verilmediğini kesin olarak bilirlerse bu durumda o miktar hususunda, humus ve zekât hakkında yetkili kimseden izin almaları farzdır.

S.1084: İtikatları kamil olmadığı için dinî mükellefiyetlerini yerine getirmeyen anne ve babanın karşısında oğullarının izlemesi gereken metod nedir?

C: Anne ve babanın saygılarını koruyarak onlara yumuşak dille marufu emretmesi ve münkerden nehyetmesi farzdır.

S.1085: Kardeşim dinî ve ahlakî kuralları gözetmiyor ve şimdiye kadar da yapılan nasihatların bir etkisi olmuş değil; bu gibi tutumlarını gördüğümde benim vazifem nedir?

C: Dine aykırı olan bu işleri yaptığında ona karşı hoşnutsuzluğunuzu belirtmeniz ve yararlı gördüğünüz her türlü metodla onu kardeşce uyarmanız farzdır; ancak, akrabalık bağlarını kesmeyin, çünkü akrabalık bağlarını kesmek câiz değildir.

S.1086: Geçmişte şarap içme gibi haram işler yapmış olan kimselerle ilişkilerimiz nasıl olmalıdır?

C: Ölçü, kişinin şimdiki durumudur; geçmişte yaptıkları işten tövbe etmişlerse onlara karşı diğer mü'minlere davrandığınız gibi davranmalısınız. Ancak, hâlâ haram işleyen kimseleri münkerden nehyetme yoluyla haramdan alıkoymak farzdır ve ilişkileri kesmek dışında haramdan sakınmazsa bu durumda onunla ilişkiyi kesmek farzdır.

S.1087: İslam ahlakına aykırı olan batı kültürü saldırısına uğramamız ve bazı gayr-i İslamî adetlerin yayılması neticesinde bazı erkekler boyunlarına altın haç takmakta veya bazı bayanlar dikkat çekici renkte elbiseler (manto) giymekteler, bazı erkek ve kadınlar örfen çirkin olan özel bir takım gözlük, bilezik ve saat kullanmaktalar ve bazıları marufu emretme ve münkerden nehyetmeden sonra bile bu işlerinde direnmekteler; bu gibi kişilere karşı nasıl davranmamız gerekir?

C: Altını boyuna asmak veya takmak erkeklere kesinlikle haramdır ve dikilişi, rengi v

S. açısından müslüman olmayanların saldırgan kültürünü taklit etme ve yayma sayılan elbiseleri giymek de câiz değildir. Ve yine İslam ve müslümanların düşmanlarına ait saldırgan kültürü taklit etme sayılacak şekilde bilezik, gözlük takmak câiz değildir ve bu tür tezahürleri dille münkerden nehyetme yoluyla ortadan kaldırmak diğerlerine farzdır.

S.1088: Bazı durumlarda, münkeri işleyen üniversite öğrencisi veya görevlisi defalarca irşad ve nasihat edilmesine rağmen o işi işlemekten çekinmiyor ve fakültede genel ortamın bozulmasına sebep olan kötü amellerini yapmaya ısrar ediyor, bu durumda onlara karşı bu işlerinin dosyalarına işlenmesi gibi bazı idari cezalandırmalara başvurulması gerekir mi?

C: İslam esaslarına göre fakültede yürürlükte olan dahili nizamı gözetmek kaydiyle bunun sakıncası yoktur. Aziz gençler marufu emretme ve münkerden nehyetme meselesini ciddiye almalı, onun şartlarını ve şer'î hükümlerini dikkatle ِğrenmeli, bunu yaygınlaştırmalı, marufu yapmaya teşvik etmek ve münkerin yapılmasına engel olmak için etkili ahlakî metodlardan yararlanmalı, bundan şahsi garazlar için istifade etmekten sakınmalıdırlar ve bilmelidirler ki bu, hayrın yayılması ve kötülüğün engellenmesinde en etkili ve en üstün metoddur. Allah Teala sizleri kendi rızası doğrultusunda muvaffak etsin!

S.1089: Bir münkeri işleyen kimseyi bu işinden sakındırmak için selamını almamak câiz midir?

C: Münkerden nehyetme kastıyla selamın cevabını almamaya, ِrfen münkerden men ve nehyetme deniliyorsa bu iş câizdir.

S.1090: Bazı yetkililer, emirleri altında çalışanlardan bazılarının namaz farizasını hafife aldıklarını (önemsemediklerini) veya terkettiklerini kesin olarak bilseler, nasihat ve irşad etmenin de bir faydası olmazsa bu kişilere karşı vazifeleri nedir?

C: Buna rağmen, şartlarını gözeterek sürekli olarak yapılan marufu emretme ve münkerden nehyetmenin tesirinden gafil olmamalıdırlar; onlara karşı marufu emretmenin etkili olmasından ümit kesilirse, bu durumda, o kişileri gِrevlerinin sağladığı imkan ve haklardan mahrum etmeyi öngören kanun varsa haklarında bu kanun uygulanmalı ve onlara bu ilahi farizayı yerine getirmede gevşek davrandıklarından dolayı böyle bir uygulamanın yapıldığı da ayrıca hatırlatılmalıdır.

DİĞER HÜKÜMLER

S.1091: Kız kardeşim bir müddettir namaz kılmayan bir kişiyle evlidir; bizimle birlikte kaldıklarından bu şahısla konuşmak ve muaşeret etmek zorundayım, hatta bazı zamanlar isteği üzerine bazı işlerinde ona yardımcı oluyorum; sorum şu: Onunla konuşmam, muaşeret ve bazı işlerinde ona yardım etmem câiz midir? Ona karşı vazifem nedir?

C: Bu hususta şartları varsa, marufu emretme ve münkerden nehyetmeden başka vazifeniz yoktur. Onunla muaşeretiniz ve ona yardım etmeniz namazı terketmesine teşvik etmezse sakıncası yoktur.

S.1092: Büyük alimlerin, zalimlerin ve zalim yِneticilerin yanına gidip gelmeleri ve onlarla muaşeret etmeleri onların zulümlerinin azalmasına sebep olursa bu iş onlar için câiz midir?

C: Bu gibi durumlarda zalimle ilişkide olmasıyla zulmü engellemede ve münkerden nehyetmede etkili olacağını teşhis ederse veya önem verilmesi gereken bir mesele söz konusu ise sakıncası yoktur.

S.1093: Bir kaç yıldır evliyim; dinî ve şer'î meselelere çok ِnem veriyor ve İmam Humeyni'yi taklit ediyorum; ancak, eşim maalesef dinî meselelere çok önem vermiyor ve bazen aramızda çıkan tartışmadan sonra bir kere namaz kılıyorsa defalarca da namaz kılmıyor, bu ise gerçekten bana acı veriyor; bu gibi durumda vazifem nedir?

C: Vazifeniz, mümkün olan her yolla onu ıslah etmek için ortam hazırlamak, kötü ahlak ve uyumsuzluğu gösteren her türlü sertlikten kaçınmaktır; şunu da biliniz ki, dinî toplantı ve merasimlere katılma ve dindar ailelerle karşılıklı gidip gelmenin insanın ıslahında büyük bir etkisi vardır.

S.1094: Müslüman birisi, bazı nişanelere dayanarak karısının -bir kaç çocuk annesi olmasına rağmen- iffete aykırı olan gizli işler çevirdiğini bilir; ancak, bunu ispatlamak için (şahitlik yapacak bir şahidin olması gibi) şer'î bir delili olmazsa; bu durumda, çocuklarının bunun gibi bir kadının eli altında yaşadıkları dikkate alındığında karısına karşı nasıl davranması gerekir? Ve İlahî hükümlere aykırı olan böyle çirkin bir ameli işleyen kişi veya kişileri tanıdıktan sonra aleyhlerine şer'î mahkemeye sunacak delil bulunmazsa onlara karşı nasıl davranmalıdır?

C: Kِtü zandan, zanna dayalı belirtilerden ve nişanelerden kaçınmak farzdır; şer'an haram olan bir şeyin yapıldığı kesin olursa uyarı, nasihat ve münkerden nehyetmek yoluyla onu engellemek farzdır. Münkerden nehyetme etkili olmazsa, elinde kesin deliller olursa salih yargı yetkililerine müracaat edilebilir.

S.1095: İslamî ölçülere bağlı kalmayı gözeterek bir kızın yabancı bir erkeği irşat etmesi, derslerinde ve benzeri işlerinde ona yardımcı olması câiz midir?

C: Sorudaki şekliyle sakıncası yoktur; ancak, şeytanî aldatı ve vesveselerden ciddi olarak kaçınmak gerekir ve bu hususta yabancı bir erkekle yanlız bir yerde kalmamak gibi dinî hükümleri gözetmek farzdır.

S.1096: Dâire ve müesseselerde çalışanlar, üst derecedeki sorumlu veya sorumlularının idarî görevlerine ve şeriata aykırı işler yaptıklarını gördüklerinde vazifeleri nedir? Münkerden nehyettiğinde üst sorumlu veya sorumlular tarafından kendisine bir zarar gelmesinden korkan kimsenin üzerinden vazife kalkar mı?

C: Marufu emretme ve münkerden nehyetmenin şartları bulunursa, marufu emretmeleri ve münkerden nehyetmeleri onlara farzdır; aksi durumda (şartlar olmazsa), bu hususta onların vazifesi yoktur; mesela bu yüzden kendilerine bir zarar ulaşmasından korkarlarsa vazife üzerlerinden kalkar; İslam hükümlerinin hakim olmadığı yerlerde hüküm budur; ancak, bu farizaya ِnem veren, ilgilenen İslam hükümetinde marufu emretme ve münkerden nehyetmeden aciz olan kimsenin hükümet tarafından bu işlerle ilgilenmesi için tayin edilen yerlere bildirmesi ve fasid veya ifsad eden köklerin kazınmasına kadar meseleyi izlemesi farzdır.

S.1097: Devlet dâirelerinin birinde beytulmalda gayr-i meşru bir tasarruf edilir, bu tasarruf sürekli devam ederse ve bir kimse bu sorumluluğu kendi üzerine aldığında durumu düzelteceğini bilirse ve o da bu mesuliyeti kendisine bırakması için özel bir kişiye rüşvet vermesi dışında gerçekleşmezse bu durumda -fasit bir şeyle efsedi (fesadı daha büyük olan şeyi) ortadan kaldırmak gayesiyle- beytulmalda su istimal edilmesini engellemek için rüşvet vermek câiz midir?

C: Şeriata aykırı işler yapıldığını bilen kimselerin üzerine şer'an gerekli olan şey, şartlarını ve şer'î kurallarını gِzeterek münkerden nehyetmektir ve hiç bir iş için, hatta mefsedeleri engellemek için bile olsa rüşvet ve kanuna aykırı metodlara başvurmaları câiz değildir. Evet; bu iş İslam hükümetinin hakim olduğu bir yerde olursa sırf şahsen marufu emretme ve münkerden nehyetmeden aciz olmakla halkın vazifesi bitmez; aksine, meseleyi o işlerle ilgilenen yerlere bildirmeleri ve meseleyi bu yolla izlemeleri farzdır.

S.1098: Acaba, münkerleri nisbî (değişken) sayarak üniversite muhitini mevcut en kötü ortamlardan bilmek ve neticede bu çevrede haram veya münker sayılmayan bazı münkerlerden nehyedilmemek doğru mudur?

C: Münkerler, münker olmaları açısından nisbî şeyler değildirler; ancak, bazı münkerler diğer bazı münkerlere göre daha şiddetli bir haram olabilir; her durumda, şartlara sahip olan kimsenin münkerden nehyetmesi şer'an farz olup bunu ihmal etmesi câiz değildir. Bu alanda münkerler ve yine üniversite ortamıyla diğer yerler arasında da fark yoktur.

S.1099: İslam beldesinin bazı müesseselerinde çalışan bazı yabancı uzmanlarda bulunan alkollü içkilerin hükmü nedir? Onlar, bu içkileri evlerinde veya özel yerleşim bölgelerinde içiyorlar; yine onların domuz eti getirterek yemelerinin hükmü nedir? Halk yanında iffet ve değerlere aykırı işleri yapmalarının hükmü nedir? Onlarla ilişkisi olan fabrika müdürlerinin ve diğer kimselerin vazifesi nedir? Meseleyi fabrikanın sorumlularına bildirdikten sonra bu hususlarda onlar hakkında hiç bir girişimde bulunmazlarsa bizim vazifemiz nedir?

C: İlgili sorumluların, onlara şarap içme ve haram eti (domuz etini) yemek gibi işleri açıkta yapmamalarını ve onu açıkça yememelerini emretmeleri farzdır; ancak, umumum iffetiyle uyuşmayan davranışlarına göz yummak câiz değildir; Herhalukârda, bu hususla ilgili sorumluların girişimde bulunması gerekir.

S.1100: Bazı kardeşler marufu emretme, münkerden nehyetmek, nasihat ve irşad için tesettürsüz kadınların toplandıkları yerlere gidiyorlar; acaba, onların tesettürsüz kadınlara bakmaları câiz midir?

C: Kasıtsız olan ilk bakışın sakıncası yoktur; ancak, kasıtlı olarak yüz ve ellerin dışına bakmak marufu emretme maksadıyla olsa bile câiz değildir.

S.1101: Erkek ve kız öğrencilerin karışık olduğu üniversitede mü'min gençlerin karşılaştıkları bazı münkerler (günahlar) karşısında görevleri nedir?

C: Bu günahlara bulaşmaktan sakınmanın yanısıra şartların bulunduğu ve güçlerinin yettiği takdirde marufu emretmek ve münkerden nehyetmek farzını yerine getirmeleri farzdır.