Back Index Next

Babası: Ebu Talib b. Abdulmuttalib b. Haşim.

Annesi: Fâtıma bint-i Esed b. Haşim b. Abdumenaf.

Künyesi: Ebu'l-Hasan, Ebu'l-Hüseyin ve Ebu Turab

Lakabı: Vasi ve Emirü'l-Müminin

Doğumu: Fil yılının 30. senesinde Kâ'be'de, Beytullah'ın içinde

dünyaya gelmiştir.[510]

Şehadeti: Haricîlerden olan Abdurrahman b. Mülcem Murâdî tarafından Kûfe şehrinde halife iken hicretin 40. yılı Ramazan ayında -namaz kılarken- şehit edildi, Kûfe dışında, Necef'te toprağa verildi.

2. İmam:

Hasan b. Ali b. Ebu Talib (a.s)

Annesi: Hz. Resulullah'ın (s.a.a) kızı Hz. Fâtımatü'z-Zehra.

Künyesi: Ebu Muhammed

Lâkabı: Sıbt- Ekber, Mücteba

Doğumu: Medine'de, hicretin 3. yılında ramazanının ortasında.

Şehadeti: Hicretin 50. yılının rebiyülevvel ayının bitimine 5 gece kala. Medine'de, Cennet-i Bakî denilen Bakî Mezarlığı'nda toprağa verilmiştir.

3. İmam:

Hüseyin b. Ali b. Ebu Talib (a.s)

Annesi: Hz. Resulullah'ın (s.a.a) kızı Hz. Fâtımatü'z-Zehrâ.

Künyesi: Ebu Abdullah.

Lâkabı: Sıbt, Şehid-i Kerbelâ.

Doğumu: Medine, hicretin 4. yılı mübarek şâban ayında.

Şehadeti. Hicretin 61. yılında muharrem ayının onunda dönemin halifesi (Yezid) tarafından Kerbelâ'da şehid edildi, yanında bulunan Resulullah'ın (s.a.a) Ehlibeyti'nin bütün erkekleri (bebekler de dahil) ve yakın ashabının tamamı acımasızca kılıçtan geçirildi. Bugünkü Irak'ın Kerbela şehrinde yatmaktadır.[511]

4. İmam:

Ali b. Hüseyin-i Şehid (a.s)

Annesi: Gazâle; "Şâh-ı Zenân" da denilmektedir.

Künyesi: Ebu'l-Hasan.

Lâkabı: Zeynelâbidin, Seccâd.

Doğumu: Medine, hicretin 33, 37 ya da 38. yılı.

Şehadeti: Hicretin 94. yılında Medine'de şehid edildi. Cennetu'l-Bâki'de amcası Hz. İmam Hasan'ın (a.s.) yanında yatmaktadır.[512]

5. İmam:

Muhammed b. Ali Seccad (a.s)

Annesi: İmam Hasan'ın (a.s.) kızı Ümmü Abdullah.

Künyesi: Ebu Cafer

Lâkabı: Bâkıru'l-Ulum (İlimleri Yaran)

Doğumu: Medine, hicrî 45.

Şehadeti: Hicretin 117. yılı. Medine'deki Bakî Mezarlığı'ında, babasının yanında yatmaktadır.[513]

6. İmam:

Cafer b. Muhammed Bâkır (a.s)

Annesi: Ümmü Ferve bint-i Kasım b. Muhammed b. Ebu Bekir.

Künyesi: Ebu Abdullah.

Lâkabı: Sâdık.

Doğumu: Medine, hic. 73.

Şehadeti: Hicrî 148'de Medine'de şehit olmuştur; Bakî'de, babasının yanında yatmaktadır.[514]

7. İmam:

Musa b. Cafer (a.s)

Annesi: Hamide Hatun

Künyesi: Ebu'l-Hasan

Lâkabı: Kâzım

Doğumu: Medine, hic. 128.

Şehadeti: Hicrî 183'te Abbasî halifesi Harunu'r-Reşid'in Bağdat'taki zindanında şehadete kavuştu. Bugün Irak'ın Bağdat şehrinin batısında

"Kâzımeyn" olarak bilinen şehirdeki Kureyş kabristanında yatmaktadır.[515]

8. İmam:

Ali b. Musa Kâzım (a.s)

Annesi: Hayzerân.

Künyesi: Ebu'l-Hasan.

Lâkabı: Rıza.

Doğumu: Hicrî 153, Medine.

Şehadeti: Hicrî 203, bugün İran'ın Meşhed olarak bilinen Horasan'ın Tus bölgesinde yatmaktadır.[516]

9. İmam:

Muhammed b. Ali Rıza (a.s)

Annesi: Sakine.

Künyesi: Ebu Abdullah.

Lâkabı: Cevad.

Doğumu: Hicrî 195, Medine.

Şehadeti: Hicrî 220, Bağdat, dedesi Musa b. Cafer'in yanında toprağa verilmiştir.[517]

10. İmam:

Ali b. Muhammed Cevad (a.s)

Annesi: Mağribli Semmâne.

Künyesi: Ebu'l-Hasan Askerî.

Lâkabı: Hâdî.

Doğumu: Hicrî 214, Medine.

Şehadeti: Hicrî 254, Irak-Sâmerra; aynı şehirde toprağa verilmiştir.[518]

11. İmam:

Hasan b. Ali Hâdî (a.s)

Annesi: Susen.

Künyesi: Ebu Muhammed.

Lâkabı: Askerî.

Doğumu: Sâmerrâ, hicrî 231.

Şehadeti: Samerra, 260; aynı şehirde toprağa verildi.[519] Buraya kadar kimliklerini özetle aktardığımız Ehlibeyt İmamları'ndan 11'inin mübarek kabirleri bugün İslâm âleminin ünlü ziyaret mekânlarından olup her yıl dünyanın dört bir yanından gelen Müslümanlar tarafından ziyaret edilmektedir. Medine'deki Cennetu'l-Bâki'de yatan 4 imam dışında, tamamının mübarek kabri kubbeyle kaplanmış, bargâh yeri yapılmıştır. (Cennetu'l-Bâki'nin durumu ise bütün Müslümanların içini parçalamakta ve kanayan bir yara olma durumunu sürdürmektedir.) Çünkü Vahhabîler, Medine'ye egemen olur olmaz ilk işlerinden biri, Cennetu'l-Bâki'de yatan Ehlibeyt'in dört imamıyla Hz. Resulullah'ın (s.a.a) eşlerinin ve diğer büyük sahabelerin kabirleri üzerindeki kubbe ve sundurmaları yıkmak oldu.

12. İmam:

el-Hüccet, Muhammed b. Hasani'l-Askerî

Annesi: Nergis hatun veya Siygel Hatun.

Künyesi: Ebu'l-Kasım ve Ebu Abdullah.

Lâkabı: Kâim, Muntazar, Halef, Sahibu'z-Zaman, Mehdi.

Doğumu: Hicrî 255, Sâmerrâ.[520]

Önemli Bir Uyarı

On ikinci İmam Hz. Mehdi (a.s), Hz. Resulullah'ın (s.a.a) bildirmiş olduğu halife ve imamların sonuncusu olup halâ hayattadır ve insanların arasında, tanınmadan yaşamını sürdürmektedir. Çünkü yukarıda da aktardığımız rivayetlerden birinde şöyle buyrulmaktadır: Bu ümmetin başına 12 halife geçecektir ki, tamamı Kureyş'tendir; onlardan sonra dünyanın düzeni bozulacak her yerde kargaşa ve anarşi kol gezecektir. Bir diğer rivayette ise şöyle buyuruluyor: Kureyş'ten 12 kişi imam ve halife olduğu sürece İslâm dini varlığını koruyacaktır. Onların iktidar dönemi sona erince dünya alt üst olacak ve her yana kargaşa egemen olacaktır. Bu rivayetlerden de anlaşılacağı üzere Hz. Resulullah'ın (s.a.a) on ikinci halifesinin iktidarından sonra dünyanın sonu gelecektir. Bu durumda, söz konusu 12 kişiden birinin ömrü, dünyanın sonu gelinceye değin sürecek demektir ki bu da, halihazırda Hz. Resulullah'ın (s.a.a) 12. vasi ve halifesi olan Hz. Mehdi Muhammed b. Hasanü'l- Askerî'nin (Allah onun zuhurunu çabuklaştırsın) durumuyla tamamen bağdaşmaktadır. Zira bu sahadaki bütün rivayetler sadece Ehlibeyt'in 12 imamına (a.s.) mutabık düşmektedir, başkalarına değil. Allah'a hamdolsun.

4. KONU

İKİ EKOL AÇISINDAN İMAMET VE HİLÂFET KONUSUNUN ÖZETİ

•İslâm'ın İlk Döneminde Hükümeti Ele Geçirmek İçin Gerçekleştirilen Tarihî Olaylar

•Hilâfet Ekolü'nün İleri Gelenleri Açısından Hilâfet

•Hilâfet ve İmamet Konusunda Hilâfet Ekolü'nün Görüşlerinin İncelenmesi

•İmam Ali'nin (a.s) Buyruğuyla İstidlal

•Günahkâr Lidere İtaatin Farz Oluşu ve Onu Makamından Almanın Haram Oluşu!

•Ehlibeyt Ekolü Açısından İmamet

• Resulullah'tan (s.a.a) Sonra On İki Halifesi

•On Üç Asır Boyunca Hâkim Gücün Tutumları

İSLÂM'IN İLK DÖNEMİNDE HÜKÜMETİ ELE GEÇİRMEK İÇİN GERÇEKLEŞTİRİLEN TARİHÎ OLAYLAR

İmamet ve hilâfet konusunda iki ekolün görüşlerini incelemeden önce İslâm'ın ilk döneminde bu alanda vuku bulan tarihî olaylara bir göz atmamız yerinde olacaktır. Olayların Başlangıcı Resulullah (s.a.a) kutlu ömürlerinin son anlarında hasta yatağında kendi eliyle ordu kumandanlığının bayrağını henüz bir genç olan kendisinin azat etmiş olduğu Usame adında kölesine verdi ve onu aralarında Ebu Bekir, Ömer, Ebu Ubeyde Cerrah ve Sa'd b. Ebî Vakkâs'ın da bulunduğu ensar ve muhacirlerden oluşan bir ordunun kumandanı etti. Usame, Curf denilen yerde karargah kurdu.

Resulullah (s.a.a) onların Usame'nin kumandan olmasından rahatsız olduklarını öğrenince öfkelenerek minbere çıkıp Usame'nin bu makama lâyık olduğunu vurgulaması üzerine itiraz edenler karargaha geri döndüler. Bu olaydan sonra Resulullah'ın (s.a.a) hastalığı şiddetlendi. Usame Hz. Peygamber'in huzuruna çıkarak veda etti. Resulullah (s.a.a) da, "Usame'yi hemen hareket ettirin." buyurdu. Ama pazartesi günü harekete hazır olduklarında Resulullah'ın (s.a.a) ihtizar (ölüm) hâlinde olduğunu haber verdiler. Bu haberi alınca Medine'ye dönüp Resulullah'ın (s.a.a) yatağının etrafını sardılar. Tam o sırada Hz. Peygamber, "Kâğıt kalem getirin de benden sonra sapmamanız için bir şeyler yazayım." buyurdu. Ama orada bulunan Ömer bağırarak şöyle dedi: "Resulullah'a ağrıları galip gelmiştir. Sizin aranızda Allah'ın kitabı var. Doğrusu Allah'ın kitabı bize yeter!"

Gürültü ve tartışmalar yükselince Hz. Resulullah (s.a.a) onlara, "Çıkın dışarı buradan; Resulullah'ın (s.a.a) huzurunda tartışıp kavga etmek yakışmaz." buyurdu. İbn Abbas der ki: Orada bulunanlar birbirlerine bağırıyorlardı; oysa Resulullah'ın (s.a.a) huzurunda tartışmak ve kavga etmek edep kurallarına aykırıdır. Hatta daha ileri giderek, "Resulullah sayıklıyor." dediler! Bundan dolayı İbn Abbas ayağının altındaki kumlar  ıslanıncaya kadar ağladı.

Resulullah'ın (s.a.a) Vefatı ve Ömer'in Tutumu

Resulullah (s.a.a) vefat edince Ebu Bekir Sunuh'taydı. Ama orada bulunan Ömer devamlı diyordu ki: "Resulullah ölmedi; o, ümmetinin gözünden kırk gün kırk gece gayba çekilen Musa gibi Allah Teâla'nın yanına gitti ve yakında geri dönerek öldüğünü yayanların ellerini kesecektir! Resulullah'ın öldüğünü söyleyenin boynunu kılıcımla vururum!" O sırada biri, "Muhammed, yalnızca bir peygamberdir. Ondan önce nice peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölürse ya da öldürülürse, siz topuklarınız üzerinde gerisin geriye mi döneceksiniz?"[521] ayetini okudu.

Abbas b. Abdulmuttalib, "Peygamber öldü; Resulullah'tan kendi ölümü hakkında bir şey duymuş olan varsa söylesin." dedi. Fakat Ömer bu ayete ve Abbas'ın sözlerine aldırış etmeyerek etrafındakilere tehdit savurmaya devam ediyordu. Öyle ki, sonunda ağzından köpük çıkmaya başladı!

Ama Ebu Bekir yetişip yukarıdaki ayeti okuyunca Ömer susarak  bir köşeye çekildi; artık slogan atmıyordu!

Benî Sâide Sakifesi ve Ebu Bekir'e Biat

Resulullah'ın (s.a.a) cenazesini yerde bırakarak çekip gittiler; Hz. Peygamber'in ailesi, cenazesini yıkayıp kefenleyip defnetmek için orada yalnız kaldı. Ensar da Benî Sâide Sakifesi'nde toplanmış Hz. Resulullah'tan (s.a.a) sonra hükümete geçmesi için o zaman hasta olan Sa'd b. Ubâde'yi getirmişti. Sa'd, ensarın geçmişini hatırlatarak, "Hükümeti yalnız kendiniz elinize alın!" dedi. Ensar da, "Doğru söylüyorsun; biz bundan  vazgeç-meyeceğiz ve seni kendimize lider seçeceğiz." dedi. Ebu Bekir'le Ömer bu haberi duyunca dostlarıyla birlikte Sakife'ye koşarak onların arasında oturdular. Sonra Ebu Bekir ayağa kalkarak muhacirlerin geçmişinden bahsetti: Muhacirler, Resulullah'ın (s.a.a) dostları ve akrabalarıdırlar.

Dolayısıyla hükümete geçmeye herkesten daha lâyıktırlar. Bu konuda zalimlerden başka kimse onlarla kavga etmez. Habbab b. Munzir el-Ensarî de kendi arkadaşlarına şöyle hitap etti: Ey ensar! Hükümeti kendiniz ele alın. Bu insanlar sizin topraklarınızda ve sizin ellerinizdedirler. Hiçbir azgın sizin emriniz karşısında baş kaldırma cüretini gösteremez. Eğer bunu kabul etmezlerse, biz kendimize bir lider seçelim, onlar da kendilerine!

Burada Ömer söze girerek dedi ki: Bu imkânsızdır. Bir kına iki kılıç sığmaz. Peygamberleri sizden olmayan Araplar da size itaat etmez. Bunun üzerine Habbab'la Ömer birbirlerini ölümle tehdit ettiler. O sırada ensarın hepsi veya bir grubu bağırarak, "Biz Ali'den başkasına biat etmeyiz." dediler. Bu slogan Ömer için bir tehlike alarmı sayılırdı ve kendi taraftarları arasında ihtilâf çıkmasından korkuyordu. Bu yüzden hemen Ebu Bekir'e, "Elini uzat da sana biat edeyim!" dedi. Ama Beşir b. Sa'd daha önce davranarak Ebu Bekir'e biat etti. Bunun üzerine Habbab bağırarak, "Ey bütün ailesinin nefretine uğrayan! Amcan oğlunun halife olmasını mı kıskandın?" dedi. Daha sonra Ömer ve Ebu Ubeyde Ebu Bekir'e biat ettiler. Evs Kabilesi, eğer Hazrec kabilesi iş başına geçer de hükümeti ele geçirirse sonuna kadar bize karşı övünür, bu fazileti başımıza kakar, bize de bir şey vermez diye Ebu Bekir'e biat etti. Hazrec kabilesi ve bu kabilenin reisi Sa'd b. Ubâde ise yenilgiye uğradı. Hasta olan Sa'd neredeyse emekleyerek yürüyecekti; o sırada arkadaşları, "Ey millet; dikkat edin, Sa'd ayaklarınız altında ezilmesin." diye bağırdılar! Ömer ise, "Allah canını alsın, öldürün onu." diye bağırarak Sa'd'ın üzerine yürüdü ve Sa'd'a, "Sağlam bir yerin kalmayacak şekilde ayaklarım altında ezmek isterim seni." dedi! Sa'd'ın yanında olan oğlu Kays yerinden fırlayarak Ömer'in sakalından tutup, "Vallahi onun başından bir tüyünü eksiltirsen ağzında sağlam

bir dişin kalmaz." dedi! Olayı izleyen Ebu Bekir, Ömer'e seslenerek, "Yavaş ol ey Ömer! Şimdi yumuşaklık zamanıdır." dedi! Ömer de susarak Kays'tan uzaklaştı. Arkadaşları Sa'd b. Ubâde'yi evine götürürken Ebu Bekir'in etrafındakiler de onu Sakife'den çıkarıp götürdüler. Bu arada Eslem kabilesi yetişerek Ebu Bekir'e biat edince Ebu Bekir onlardan güç aldı. Ebu Bekir'in taraftarları onu bir gelin götürüyormuş gibi gürültü çıkararak haşmetli bir şekilde mescide götürdüler. Ebu Bekir Resulullah'ın (s.a.a) minberine çıkıp oturdu. Halk salı gününe kadar bu gibi işlerle meşgulken Resulullah'ın (s.a.a) cenazesinden gafildi. Salı gününden sonra Benî Sâide pazarında kendisine biat edilen Ebu Bekir'le etrafındakiler tekrar mescide geldiler. Ebu Bekir çıkıp Resulullah'ın (s.a.a) minberine oturdu. O sırada Ömer yerinden kalkarak şöyle konuştu: Dünkü konuşmalarım ne Allah'ın Kitabı'ndan ve ne de Resulullah'ın (s.a.a) emriyle değildi; aksine, ümmetin bu sorununu Resulullah'ın kendisi şahsen hallettikten sonra vefat edeceğini sandım. Şimdi ise Allah Teâla aramızda bırakmış olduğu Kur'ân'la insanları hidayet edecektir. Şimdi Allah Teâla sizleri Resulullah'ın sahabesi ve yakın arkadaşıyla uzlaştırmıştır; o hâlde hepiniz kalkarak ona biat edin. Ömer'in bu sözlerinden sonra halk Sakife'deki biatlerinden sonra tekrar Ebu Bekir'e biat etti! Sonra Ebu Bekir bir hutbe okuyarak şöyle dedi: Ben sizlerden daha üstün olmadığım hâlde sizin halifeniz oldum. O hâlde işim iyi olursa bana yardım edin ve... Bu sahabeler pazartesi ve salı günü boyunca Hz. Resulullah'ın (s.a.a) toprağa verilmesinden gafil olup kendileriyle meşgul idiler! Bundan sonra grup grup gelerek hiç kimse kendilerine imamlık yapmaksızın Resulullah'ın (s.a.a) cenazesine namaz kıldılar! Resulullah'ın (s.a.a) ashabı onun cenazesini ailesiyle baş başa bıraktı ve onlar bu vazifeyi tek başlarına yapmak zorunda kaldılar. Ebu Bekir'le Ömer, Resulullah'ın (s.a.a) gusül, kefen ve defninde bulunmadı. Aişe bu konuda der ki: Çarşamba gecesi kürek sesleri duyuncaya kadar bizim Resulullah'ın (s.a.a) toprağa verildiğinden haberimiz yoktu! Ensar ve muhacirlerden bir grupla Hâşim Oğulları, Ebu Bekir'e biat etmeyip Ali'ye biat etmek istiyorlardı. Ebu Bekir taraftarları ise Resulullah'ın (s.a.a) amcası Abbas'a giderek onun da kendilerine uymasını istedilerse de Abbas onların bu önerisini kabul etmedi. Ebu Bekir'in muhalifleri olan Hâşim Oğulları, muhacir ve ensardan bir grup Hz. Fâtıma'nın (s.a) evine sığındılar. Ebu Bekir de Fâtıma'nın evine sığınanları oradan dışarı çıkarması için Ömer b. Hattab'ı gönderdi ve kılıç zoruyla da olsa itaat etmeyenlerin karşısında durmasını istedi! Ömer de eline bir meşale alarak Hz. Zehra'nın evini içindekilerle birlikte yakmaya kalkıştı. Hz. Fâtıma (s.a) Ömer'e hitaben: "Ey Hattab'ın oğlu! Bizim evimizi mi yakmaya geldin?!" dedi. Ömer, "Evet!" dedi, "(ya bu evi içindekilerle birlikte yakarım)

ya da ümmetin kabul ettiğini kabul edersiniz." Ebu Bekir ölüm yatağında buna değinerek şöyle demiştir: Dünyada üç şey dışında hiçbir şeye üzülmedim; keşke bu üçünü yapmasaydım: ...Keşke bana karşı savaş için kapanmış olan Fâtıma'nın evinin kapısını açmasaydım... Böyle bir durumda Ali (a.s) geceleyin Fâtıma'yı bir bir ensarın evlerinin kapısına götürerek onlardan yardım istedi. Fâtıma da Ali'ye yardım etmeleri için onları teşvik ediyordu. Fakat onlar diyorlardı ki: "Ey Resulullah'ın kızı! Biz bunlara biat ettik!! Amcan oğlu Ali, Ebu Bekir'den önce bize müracaat etmiş olsaydı biz ondan vazgeçmezdik." Ali (a.s) ise, Resulullah'a (s.a.a) gusül verip kefenlemeden onu evinde yalnız bırakıp hükümetini ele geçirmek için insanlarla kavga etmem gerektiğini mi söylüyorsunuz?!" şeklinde cevap veriyor, Fâtıma (s.a) da, "Ebu'l-Hasan'ın (Ali) yaptığı şey yapılması gereken iyi bir işti, bunların yaptıklarının hesabını ise Allah sorar." diyordu. Muaviye, bu hareketinden dolayı Ali'yi (a.s) kınayarak Hz. Ali'ye

şöyle bir mektup yazdı: Hatırlıyorum ki, dün halk Ebu Bekir-i Sıddık'a biat edince evindeki mahremini bir eşeğe bindirip Hasan'la Hüseyin'in

ellerini tutup sana yardım etmeleri için Bedir'dekilerin ve İslâm'ın öncülerinin hepsinin kapılarını çaldın. Eşinle onların evlerine gittin, iki oğlunu iki delil olarak onlara gösterip Resulullah'ın (mağaradaki) arkadaşı aleyhine tahrik ettin! Ama dört beş kişiden başka hiç kimse sana olumlu cevap vermedi. Seni kıyama teşvik eden Ebu Süfyan'a, "Emrimde iradeli kırk kişi olsaydı kıyam ederdim..." diye cevap verdiğini sen hatırlamıyorsan ben iyi hatırlıyorum... Buharî de, Resulullah'ın (s.a.a) kızıyla Ebu Bekir arasında geçen tartışmaları şöyle kaydeder: Fâtıma yüzünü Ebu Bekir'den çevirdi ve Resulullah'ın (s.a.a) vefatından sonraki altı aylık ömrü boyunca onunla konuşmadı. Ölümünden sonra da Ali, Ebu Bekir'e haber vermeden

onu toprağa verdi. Hz. Zehra'nın (s.a) varlığı halk arasında Hz. Ali'ye (a.s) saygı duyulmasına sebep oluyordu. Ama Hz. Fâtıma (s.a) ölür ölmez kabilelerin ileri gelenleri ona yüz çevirdiler. Ali altı ay Ebu Bekir'e biat etmedi; hatta Ali'ye uyarak Hâşim Oğulları'ndan bir kişi bile Ebu Bekir'e biat etmedi. Ancak Fâtıma'nın (s.a) ölümünden sonra, Ali (a.s) kendisini halkın arasında yalnız bulunca Ebu Bekir'le barışarak ona biat etmek

zorunda kaldı. Belazurî der ki: "Ali, Ebu Bekir'e biat etmeden önce hiç kimse düşmanla savaşa gitmeye razı olmuyordu." Ebu Bekir'e biat etmeyenler şunlardır: Ferve b. Amr, Halid b. Said, Aban b. Said ve Ömer b. Said Emevî. Bunlar Hâşim Oğulları'ndan sonra Ebu Bekir'e biat ettiler.

Sa'd b. Ubâde de Ebu Bekir'e biat etmeye yanaşmadı ve ensar, halifeye onu kendi hâline bırakmasını önererek onu öldürseler de biat etmeyeceğini, bütün evlâtları ve akrabaları da kendisiyle birlikte öldürülmedikçe öldürülemeyeceğini söylemesi üzerine onu kendi hâline bıraktılar. Ömer hilâfetinin başında Sa'd b. Ubâde'ye, "Komşusundan hoşlanmayan evini değiştirir." dedi. Bunun üzerine Sa'd, Şam'a gitti. Daha sonra Ömer bir adamı görevlendirerek şöyle dedi: "Ne pahasına olursa olsun Sa'd'dan biat etmesini iste; kabul etmediği takdirde onu idam etmede Allah'tan yardım al!" O adam Şam'a giderek Halep yakınındaki Havarin kasabasında Sa'd'la karşılaştı. Orada Sa'd'dan Ömer'e biat etmesini istedi. Sa'd kabul etmeyince kalbine gömdüğü bir okla onu öldürdü!

Ömer'e Biat

Ebu Bekir ölüm yatağında Osman'ı çağırarak ona şöyle yazmasını söyledi: Bismillahirrahmanirrahim Bu Ebu Bekir b. Ebu Kuhafe'nin  Müslümanla-ra yazısıdır. Ama sonra... (Ebu Bekir bunu söyledikten sonra bayıldı. Bunun üzerine Osman kendi başına mektubu şöyle tamamladı:) Ben kendi yerime sizin için Ömer b. Hattab'ı tayin ediyorum. Ben seçimimde sizin için hayırdan başka bir şey dilemedim. O sırada Ebu Bekir kendine gelerek gözlerini açtı. Osman kendi yazdıklarını Ebu Bekir'e okudu. Ebu Bekir de onun yazdıklarını onaylayarak imzaladı! Ömer de Ebu Bekir'in ölümünden sonra onun mektubunu yanına alıp mescide giderek şöyle konuştu: Resulullah'ın (s.a.a) halifesi Ebu Bekir'in emrini duyun ve ona itaat edin. Çünkü o sizin için hayırdan başka bir şey dilememiştir. İşte bundan sonra halk da Ömer'e biat etti!

Şûra ve Osman'a Biat

Ömer yaralanınca ona kendi yerine birini seçmesini söylediler. Bunun üzerine Ömer dedi ki: "Salim hayatta olsaydı kendi yerime onu seçerdim. Veya eğer Ebu Ubeyde hayatta olsaydı yerime onu seçerdim." Daha sonra dedi ki: "Halife seçimini altı kişilik bir şûraya bırakıyorum!" Ömer bunu söyledikten sonra şûranın bütün üyelerini Kureyş'ten seçti ve o şûraya ensardan bir kişiyi bile sokmadı. Daha sonra Ebu Talha Zeyd b. Sehl el-Hazrecî'nin ensardan elli kişinin kumandanlığını üstlenmesini, Suheyb'e de üç gün üç gece mescitte halka namaz kıldırmasını emretti. Üç gün sonra şûradakiler kendi aralarından bir kişinin halife olmasını kabul ederlerse muhalif olanı öldürmesini söyledi! Şûradakiler iki gruba ayrılır da her biri bir kişiyi seçerse, içlerinde Abdurrahman b. Avf'ın bulunduğu grubun görüşünün geçerli olduğunu, hatta eğer Abdurrahman b. Avf'ın kendisi

de aday olur ve bir elini diğerine vurursa onun izlenmesi gerektiğini, ona muhalif olanların ise başının vurulmalarını söyledi! Halife ölünce Abdurrahman şûradakilere, "Benim seçmem şartıyla benle Sa'd kenara çekiliyoruz." dedi. Hz. Ali dışında şûradakilerin hepsi Abdurrahman'ın bu önerisini kabul ettiler. Ali de Abdurrahman'a kendisini nefsinin heva ve heveslerine teslim etmemesine, hakkı göz önünde bulundurmasına, akrabalığı gözetmemesine dair yemin ettirdi. Abdurrahman yemin edince Ali ona, "Şimdi seç, Allah muvaffak etsin." dedi. Daha sonra şûradakiler mescitte toplandılar. Abdurrahman elini Ali'ye uzatarak, "Elini uzat da Allah'ın kitabı, Resulullah'ın sünneti ve Şeyheyn'in (Ebu Bekir'le Ömer'in) yönetim tarzı üzerine sana biat edeyim." dedi. Ali, "Aranızda elimden geldiği kadarıyla Allah'ın Kitabını ve Resulullah'ın (s.a.a) sünnetini uygulayacağım." dedi. Bunun üzerine Abdurrahman elini Osman'a uzatarak aynı sözleri tekrarladı. Osman da onların hepsini kabul etti. Abdurrah-

man tekrar elini Ali'ye uzatarak aynı sözleri tekrarladı. Ali de aynı cevabı verdi. Daha sonra Osman'a dönerek sözünü tekrarladı; Osman da ilk verdiği cevabı verdi. Abdurrahman üçüncü kere Ali'ye aynı sözlerini söyleyince Ali dedi ki: Allah'ın Kitabı ve Resulullah'ın (s.a.a) sünnetinin başkalarının yönetim tarzına ihtiyacı yoktur. Sen hilâfetin bana ulaşmamasına çalışıyorsun. Abdurrahman İmam Ali'ye (a.s) cevap vermeden ilk önerisini Osman'a tekrarladı. Osman da önceki defalardaki gibi bütün şartları kabul etti. Bunun üzerine Abdurrahman, Osman'ın elini tutarak ona

biat etti. Bunun üzerine Hz. Ali (a.s) Abdurrahman'a şöyle buyurdu: Osman'a sevgini ve hizmetini tamamladın. Her şeyi ona verdin. Bu, bize karşı ilk birleşmeniz değil. Bundan sonra (bana düşen) güzel sabırdır. Sizin bu düzüp, uydurduklarınıza karşı (kendisinden) yardım istenecek olan Allah'tır. Vallahi Osman'ı hilâfete oturtmanın tek sebebi onun da sonunda hilâfeti sana bırakmasını ummandır. Fakat her gün Allah'ın bir cilvesi vardır!

Abdurrahman'ın Osman'a biat etmesinden sonra şûradaki diğerleri de ona biat ettiler. Ayakta durmuş olayı seyreden Ali, bu manzarayı  görüp öfkeyle mescidi terk edince Abdurrahman ona "Biat et."dedi: "Biat etmezsen boynunu vururum!" Abdurrahman bu tehdidi yaparken oradakilerin hiçbirinin üzerinde kılıç yoktu. Ali (a.s) mescitten dışarı çıktı. Şûradaki diğerleri koşup Ali'ye yetişerek, "Biat et, biat etmezsen seninle savaşırız." dediler. Bu konuda o kadar ısrar ettiler ki nihayet Ali'yi geri çevirdiler ve o da Osman'a biat etmek zorunda kaldı.

Emirü'l-Müminin Ali'ye (a.s) Biat

Osman öldürülünce Müslümanlar herkesin biatinden kurtuldular. Bunun üzerine Hz. Ali'nin (a.s) etrafında toplanarak ondan hilâfete geçmesini ve hükümetin işlerini eline almasını istediler! Aralarında Talha ve Zübeyir'in de bulunduğu ensar ve muhacir bir araya toplanarak Ali'nin evine gidip ona, "Sana biat etmeye geldik." dediler. Hz. Ali (a.s), "Benim size hükümet etmeye ihtiyacım yok. Ben de size yardım ederim. Gidin istediğinizi hilâfete oturtun; ben de sizin seçtiğinizi kabul ediyorum." buyurdu. Onlar, "Vallahi senden başkasını seçmeyiz." dediler. Osman'ın öldürülmesinden sonra hilâfeti kabul etmesi için defalarca Hz. Ali'ye (a.s) müracaat ettiler. Sonunda ona dediler ki: Birisi hükümet işlerini ele almadıkça halkın durumu düzelmez. Uzun zamandan beridir durum bozulmuştur. Sana biat etmedikçe hiçbir şey yapmayız ve bu konuda senden vazgeçmeyiz!

İmam Ali (a.s) onların bu ısrarını görünce şöyle buyurdu: O hâlde mescitte toplanın. Bana gizli olarak biat edilmemelidir. Bu iş halkın istek ve rızası olmadan yapılmamalıdır. Binaenaleyh, herkes mescitte toplanarak Ali'ye (a.s) biat için izdiham yarattılar. Minberin basamaklarından yukarı çıkıp onun elini tutarak biat eden ilk kişi Talha idi. Ondan sonra muhacir ve ensar ve onların peşinden de diğer halk Ali'ye (a.s) biat etti.[522]

* * *

Şimdi özetle iki ekolün imamet ve hilâfet konusundaki görüşlerini inceleyelim.

HİLÂFET EKOLÜ'NÜN İLERİ GELENLERİ AÇISINDAN HİLÂFET

1- Ebu Bekir, Benî Sâide Sakifesi'nde şöyle dedi: Arapların önemli merkezi olan, soy ve aile yüceliği açısından en üst derecede bulunan Kureyş dışında hiçbir kabile hilâfet makamına geçmeye lâyık değildir! Dolayısıyla hilâfet için Ömer ve Ebu Ubeyde'den birisini öneriyorum. İstediğinize biat edin![523] Diğer bir rivayete göre Ebu Bekir şöyle dedi: Muhacirler ve Kureyş Resulullah'ın (s.a.a) dostları ve akrabalarıdırlar. Bu yüzden hilâfet konusunda diğerlerinden öncelikleri vardır. Bu konuda zalimlerin dışında hiç kimse onlarla savaşmaya kalkışmaz![524]

2- Ömer de o gün ensara hitaben şöyle dedi: Allah'a yemin ederim ki Arap sizin hüküm sürmenizi kabul etmeyecektir; çünkü peygamberleri siz(in kabileniz)den değildir. Ama Arap, hem peygamberlik ve hem de hükümetle şereflenen kimselerin hilâfete geçmesinde bir engel görmez. Bu alanda bizim sağlam bir delilimiz var ve o da şudur: Muhammed'in (miras bıraktığı) hükümet ve yöneticilik konusunda onun akrabaları olan bize, günaha bulaşmış helak içerisinde olan sapık ve isyankârlardan başka kimse muhalefet eder mi?![525] Ama bu sahabeye, ölümünden bir ay önce kendi hilâfeti döneminde falanca, "Emirü'l-Müminin ölürse falancaya biat edeceğim." dedi, diye haber verdiklerinde şaşırarak dedi ki: "Müslümanlarla müşavere etmeden birine biat eden kimseye ve biat alana itaat etmeyin. Çünkü halkı bu şekilde aldatmalarından dolayı her ikisi canını kaybedebilir."[526]

Kendisine suikast yaptıklarında ise altı kişilik şûradakileri belirterek, "Ebu Huzeyfe'nin azat ettiği Salim veya Ebu Ubeyde Cerrah'tan biri sağ olsaydı tam bir güvenle hilâfeti onlara bırakırdım!" dedi.[527] Yine, "Salim sağ olsaydı, hilâfeti şûraya bırakmazdım!" demiştir.[528]

3- Hilâfet Ekolü mensupları ise şöyle diyorlar:

Halife, bir önceki halife aracılığıyla seçilebileceği gibi ümmetin güvendiği emin kişiler tarafından da seçilebilir. Ebu Bekir'in, Resulullah'ın (s.a.a) diğer ashabının da muvafık olup olmadıklarını belirtmelerini beklemeden kendisinden sonra Ömer'i halife seçmesi birinci kısmın en bariz delilidir. İkinci kısımda ise bu şûranın kaç kişiden oluşması gerektiği konusu ihtilâflıdır. Bazıları, beş kişiden oluşması gerekir diyorlar. Çünkü Sakife'de Ebu Bekir'e biat edenler beş kişiydiler! Bazıları da altı kişi olması gerekir diyorlar; çünkü, Ömer şûra için altı kişiyi belirtmiş, beş kişinin altıncılarına halife olarak biat etmelerini söylemiştir! Ama çoğu insanlar bu iş için bir kişinin de yeterli olduğunu söylerler. Çünkü Abbas b. Abdulmuttalib Hz. Ali'ye, "Elini uzat da sana biat edeyim." demiştir. Abbas'ın bu sözü bir hüküm yerine geçer ve hükümde bir hâkimin hükmü de yeterlidir. Yine bazıları da derler ki: Kılıç zoruyla halka sulta kurar ve ona, "Emirü'l-Müminin" derlerse kıyamet gününe iman eden hiç kimse ona biat edip onu kendi önderi bilmeden akşamı sabahlamamalıdır! Bu halife ister salih ve takvalı, ister fâsık, günahkâr ve zalim bir kişi olsun fark etmez; çünkü o müminlerin emiridir! Yine Resulullah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: "Malını alsa ve sırtına kırbaç vursa bile emir ve önderine itaat et!" Ve yine, günah işlemesi, zulüm etmesi veya şer'i hadleri uygulamaması yüzünden, halife, istifa etmeye zorlanamaz veya makamından

alınamaz ve ona karşı kıyam da edilemez; aksine bize ulaşan hadisler gereğince ona nasihat etmeli, onu Allah'ın azabıyla korkutmalı ve onu hayıra hidayet etmelidir, derler! Bunlar hilâfet ve halife konusunda Hilâfet Ekolü'nün görüşleridir. Şimdi bu görüşleri incelemeye başlamadan önce bu konudaki birkaç ıstılahı incelememiz daha yerinde olacak. Istılahların Tanımı

1- Şûra

Arapça'da "et-teşavur" ve "el-muşavere" sözcüğü, bir kişinin başka birine müracaat ederek onun görüşünü istemesi anlamına gelir. Kur'ân-ı Kerim'de de bu anlamda kullanılmıştır. Meselâ, "İşleri kendi aralarında şûrâ ile olanlar" O hâlde bu kelime şer'î bir ıstılah değildir.

Back Index Next