Sayfalar:  

[1][2][3][4][5][6][7][8][9]

 

Soru 5:
abdurrahman: es-selamu aleykum.. ben ehl-i sünnete mensup, hanefi mezhebini taklid etmeye çalışan bir müslümanım. sitenizi inceledim ve gercekten sizleri takdir ettim..allah calışmalarınızı zayi etmesin.. büyükdedem resulullah sav efendimizin ve dedelerim ehl-i beyt imamlarının şefaati üzerinize olsun. ehl-i sünnet ve ehl-i beyt arasında köprü olanlara ne mutlu..allah sizden razı olsun. acizane bir soru soracam.. benim annem zeynel abidin as soyundandır. bir kardeşimizle sohbetimizde bu konudan bahsettim ve bana "hayır senin annen seyyide değildir" "madem senin annen ehl-i sünnete mensup birisidir, o halde senin annen seyyide değildir" dedi. bana bu konuda bilgi verebilirmisiniz. esselamu aleykum..

Cevap:

Sayın Abdurrahman,
es-Selamu Aleykum,
Hakkımızdaki duaniz için size teşekkür ediyoruz.

Sorunuza gelince, Ehl-i Beyt mektebinin ulemasına göre bir insanın Peygamber (s.a.a)'in soyundan olduğunu ispatlanması şu yollardan olur:
1. İki adil şahidin şahitlik etmesi.
2. Kesin bilgi ve yakin getirecek derecede birinin bu soya mensup olduğunun meşhur (yaygın) olması; yalnız kendi şehrinde bile bu soya mensup olduğu meşhur olursa yeterlidir.
Ancak burada bazı noktaları size hatırlatmak istiyorum: Allah Teala kulunu verdiği nimet ölçüsünde sorumlu tutar. Şüphesiz Peygamber'e yakın olanla Peygamberden uzak olanların, bilenle bilmeyenin, varlıyla fakirin sorumluluğu bir değildir. Allah her kesi verdiği nimet ölçüsünde sorumlu tutar ve hesaba çeker. Peygamber'in soyundan olmak Kur'an ve hadislerden anlaşıldığı üzere büyük sorumluluğu gerektiren büyük bir nimettir.
Allah Teala hem yaratılış itibarıyla Peygamber ve soyuna bir çok üstünlükler tanımış ve hem de koyduğu ilahi kanunlar gereğince de onlara özel bir makam vermiştir. Örneğin zekat ve sadaka yemeyi baba tarafından Peygamber'in soyuna mensup onlara haram kılmış; karşılığında onlara Humus almayı caiz kılmıştır. Bu özellikler bir nimet olduğundan Peygamber'in soyundan gelen kimselerin (Yani Hz. Ali ve Fatıma'nın soyundan gelenlerin Çünkü Peygamber, kendi soyunun Hz. Fatıma'nın çocukalrı vasıtasıyla devam edeceğini bildirmiştir.) sorumluluğu diğer insanlara oranla daha fazladır. Bu sorumluluk Peygamber tarafından getirilen dinin korunması yolunda tüm varlklarıyla fedakarlığa hazır olmak ve bu dinin ihyası için elinden geleni yapmakta tecelli eder.
Tarih de bunu iyice göstermiştir. Peygamber'in (s.a.a) soyu ve Özellikle Ehl-i Beyt imamları bu dini her türlü tahrif ve sapmadan korumak için Allah yolunda çekmedikleri zahmet kalmamıştır. Nice eziyetlere ve zulümlere maruz kalmış ve Allah yolunda her şeylerini feda etmişlerdir.
Bakın Hz Hüseyin Kerbela'da nasıl bir zulüme maruz kalmıştır ve ancak bu yolla ceddinin dinini Yezid'in eliyle yıkılmasını önlemiştir. Ehli Beyt imamları ilk üç Halife ve sonraki emeviler döneminde o kadar zulüm ve işkenceye maruz kalmışlardır ki: Sizin kendi ceddiniz olarak bildiğiniz İmam Zeynelabidin (Allah'ın selamı ona olsun) bu hususta şöyle demiştir:
"Eğer Peygamber kendi ümmetine, benim Ehl-i Beytime benden sonra zulüm ve eziyet edin diye vasiyet edecek olsaydı ümmet Ehli Beyt hakkında bu yaptığından fazlasını yapamazdı."
Şimdi acaba siz kendinizden sordunuz mu ki Ehl-i Beyt bunca zulüm ve işlenceye kimler tarafından maruz kalmıştır? ve bu zülmü yapanların hedefi ve yol yordamları ne idi? Gidişat, tavır, fikir ve amel, fıkıh, akıdeyi Muaviye, Yezid, Mervan ve Harun Reşid gibi Ehli Beyt'e zülmedenlerden alıp kendinizi Ehli Beyt'e mensup bilmek bir nevi çelişki değil midir?. Resulullah'ın kalbini Ehli Beyt'ine yaptıkları zulüm ve işkencelerle parçalayan kimselerin desteklediği ve bu gün yaygın inanç haline getirdikleri yolu takip ederken nasıl kıyamette Peygamber'in kendinize şafaat etmesini bekleyebilirsiniz?
İrfan ehlinin bu konuda şöyle bir tabirleri vardır: Eğer bir kimse davranış, akıde ve amel yönünden Peygamber ve Ehl-i Beyt'ine benzer ve onların yolunu devam ettirirse, ve soy olarak Ehl-i Beyt soyundan olursa, o adam hem SİRETTE (davranış ve tutumda) ve hem de SURETTE peygamber'in evaldı sayılır. Ama bir insan davarnış ve tutum yönünden Ehli Beyt'in yoluna uymaz ve onalrın yolundan gitmez de sadece soy olarak Peygamber'e ve Ehli Beyt'ine bağlı olursa o adam surette evlattır ama sirette evlat değildir. Ümidimiz şu ki siz ve anneniz surette Peygamber'in Ehl-i Beyt'ine bağlı olduğunuz gibi sirette de Pyegamber'in Ehl-i Beyt'inebağlı olasınız. Sizin ve sizin gibi Ehli Beyt'in öğretisinden uzak düşüp mahrum kalan kimseler için, Allah'a yalvarıp dua etmekten başka bir şey elimizden gelmiyor. Selamlar

 Ehl-i Beyt Öğretisi


Soru 6:
Erkam Seydagil : Ehli Beyte murad :Hz. Muhammedin(asv)Sünneti seniyesine temesük etmektir. Eyer Hz Muhammedin sünneti seniyesine tabi degilse ehli Beyten olmıyacağı ehli ilimce belirlenmiştir.Ehli Beyte mensub olanlar : Başta Hz Ali Ks.Hz Hasan Hz Hüseyin Hz Fatma annemidir. Ayrıca Hz Muhammedin Hanımları da Ehli Beyt olarak kabul edilmiştir. Veselam...

Cevap:
Sayin Ekrem Seydagil Selam’un Aleykum, Yazinizda “Ehl-i Beyt’ten murad Hz. Muhammedin(asv) sünneti seniyesine temesük etmektir. Eger Hz Muhammedin sünneti seniyesine tabi degilse Ehl-i Beyt’ten olmiyacagi ehli ilimce belirlenmistir” diye açiklamaniz sizin Ehl-i Beyt terimi farkli bir anlamda kullandiginizi gösterir. Bizce Kur’an-i Kerim’de ve hadislerde geçen Ehl-i Beyt kelimesi sadece belirli sahislari ifade etmektedir. Bunlar su kisilerdir: 1. Hz. Muhammed (Allah’in salat ve selami ona ve Ehl-i Beyt’ine olsun) 2. Hz. Ali (Allah’in selami ona olsun) 3. Hz. Fatima (Allah’in selami ona olsun) 4. Hz. Hasan (Allah’in selami ona olsun) 5. Hz. Hüseyin (Allah’in selami ona olsun) 6. Hz. Zeynelabidin (Allah’in selami ona olsun) 7. Hz. Muhammed Bakir (Allah’in selami ona olsun) 8. Hz Cafer Sadik (Allah’in selami ona olsun) 9. Hz. Musa Kazim (Allah’in selami ona olsun) 10. Hz. Ali Er-Riza (Allah’in selami ona olsun) 11. Hz. Muhammed Taki (Allah’in selami ona olsun) 12 Hz. Ali Naki. (Allah’in selami ona olsun) 13. Hz. Hasan Askeri (Allah’in selami ona olsun) 14. Hz. Mehdi (Allah’in selami ona olsun) Ehl-i Beyt terimi Peygamber’e atfedilerek Peygamber’in Ehl- i Beyt’i olarak kullanildigi gibi, bazen Peygamber (s.a.a)’i de içine alacak sekilde genis bir anlamda kullanilir. Nitekim Peygamber (s.a.a), bazen kendisinden ve diger Ehl-i Beyt’inden “Biz Ehl-i Beyt” olarak söz etmistir. Kisacasi Ehl-i Beyt terimi sadece yukarida mübarek isimlerini zikrettigimiz kisileri ifade etrmektedir; baska hiç bir kimseyi degil; Bu terimi Peygamber’in soyundan gelenleri ifade etmek için kullanilan seyyit ve serif kelimelriyle karistirmamak gerekir. Ehl-i Beyt kelimesinin yukarida zikredilen belli kisiler anlamina geldigini isbatlayan bazi deliller söyledir: 1. Tethir Ayeti ve Kisa Hadisi: Tirmizi Sünen’inde (Hadis: 3129 ve 3719) Hakim Müstedrek’inde (c. 3 s. 146) ve Beyhaki Sünen’inde (c.2 s. 169) ve diger bir çok muhaddis Ummu Seleme’nin söyle dedigini nakletmislerdir: “Allah yalniz siz Ehl-i Beyt’ten her türlü kusur ve kötülügü gidermeyi ve sizleri tertemiz kilamayi irade etmistir…” ayeti benim evimde nazil oldu. O zaman evde Fatima, Ali, Hasan ve Hüseyin vardi. Resulullah bunlarin üzerine abasini örterek: “Bunlar benim Ehl-i Beyt’imdir; Allah, bunlardan her türlü kusuru gider ve bunlari tertemiz kil” dedi.” Bu hadis Sia ve Ehl-i Sünnet kaynaklarindaki mütevatir olarak nakledilmistir. Üstelik bir çok senedi de sahihtir. Bizzat Tirmizi ve Hakim yukaridaki hadisin senet yönünden sahih oldugunu kaydetmislerdir. Mustadrek’us-Sahiheyn’in nakline göre hadisin sonunda su ifade yer almistir: “Ummu Seleme diyor ki: “Ya Resululah, ben Ehl-i Beyt’ten degil miyim? diye sordum; Resulullah: “Sen hayir üzeresin; ama Ehl-i Beyt’im bunlardir” diye ceap verdi.” Ahmet b. Hanbel’in naklinde de su ifade yer almistir: Ummu Seleme diyor ki: “Ben abayi kaldirarak onlarin yaninada yer almak istedim; Resulullah abayi benim elimden çekerek “Senin akibetin hayirlidir” buyurdu. Tehavi Müskil-ul Asar’da su hadisi nakleder: Umret’ul Hamdaniye diyor ki “Ben Ummu Seleme’nin yanina gelerek: “Ey Ümm’ül-Müminin, dedim, bu adam hakkinda bana bilgi ver; bazilari onu seviyor; bazilari ise onu sevmiyor. Maksadi Ali b. Ebitalip idi.” Ummu Seleme: “Sen nasil? onu seviyor musun? Yoksa ona düsman misin? diye sordu; Umre : “Ben ne onu seviyor ve ne de ona dusmanlik besliyorum” dedim. Bunun üzerine Ummu Seleme aba hadisini anlatarak söyle dedi Allah, “Sadece siz Ehl-i Beyt’ten her türlü kusur ve pisligi gidrermeyi ve sizleri tertemiz kilamayi irade etmistir...” ayetini indirdi; evde sadece Cebrail, Resulullah, Ali, Fatima, Hasan ve Hüseyin var idi. Ben Ya Resulullah, ben de Ehl-i Beyt’ten miyim? diye sordum. Resulullah Allah katinda senin için hayir vardir; dedi. Ben, soruma evet diye karsilik vermesini arzu ediyordum; o zaman evet diye cevap vermesi günesin dogup isigini saçtigi her seyi bana vermekten daha sevimli idi. (Müskül’ül-Asar c. 1 s. 336) Görüldügü gibi, Resulullah ayette geçen Ehl-i Beyt kelimesi hakkinda her hangi bir yoruma yer birakmamak için abasini Ehl-i Beyt’inin üzerine örterek bu Ehl-i Beyt’en maksadin kimler oldugunu açik bir sekilde ortaya koymustur. Resulullah’in bunlari bir abanin altinda toplamasi ve hatta bir çok nakilde yer aldigi üzere Ummu Seleme’nin bile onlarin yanina katilmasina engel olmasi Ehl-i Beyt’in kim olduklari hakkinda her türlü süpheyi ortadan kaldirmak içindir. Peygamber’in hanimlarindan hiç birinin bu ayetin kendisi hakkinda nazil oldugunu iddia etmemesi de bu ayette geçen Ehl-i Beyt kelimesinin açik bir sekilde Peygamber’in döneminde Hz. Ali, Hz. Fatima, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin’e tahsis edildigini göstermektedir. Ehl kelimesinin asil mana itibariyla de zevceye denilmedigini lugat kitaplarini incelemekle anlamak mümkündür; hatta Sahih Müslim’de varolan Zeyd b. Arkam’in hadisi de bunu göstermektedir. Sahih Muslim’de nakledildigi üzere “Zeyd b. Arkam’den Ehl- i Beyt’ten kimler kast edilmistir? Acaba maksat Peygamber’in hanimlari midir? diye sorulunca, Hayir, Allah’a yemin ederim ki, hanim kocasiyla uzun bir dönem yasar sonra kocasi onu bosar ve o kendi babasina ve ailesine döner, dedi. (Sahih-i Müslim Hadis: 4425) Hz. Hüseyin (as)’in evlatlarindan olan yukarida mubarek isimlerini zikrtettigimiz diger dokuz Imam’in Ehl-i Beyt’en oluslari ise, bir önceki Imam’in kendinden sonra gelecek Imam’i sahsen tanitmasi ve Peygamber’in gelecegini bildirdigi on iki imam’dan ve Ehl-i Beyt’ten oldugunu açiklamasi ile sabittir. Söz konusu ayetin Peygamber’in hanimlariyla ilgili ayetlerin siyakinda yer alisina dayanarak bu ayetin Peygamber’in hanimlari hakkinda nazil oldugunu söylemek ise nassa karsi ictihat oldugundan geçersizdir. Yukaridaki açiklamalardan anlasildigi üzere bu ayetin Peygamber’in hanimlari hakkinda nazil oldugunu israrla söyleyen Ikrime ve Mucahit gibi kisilerin sözü temelsiz ve batildir. Bunlarin hadis uydurduklari hatta Ikrime’nin yalan olarak hadis uydurdugu için bir süre Abdullah b. Abbas’in oglu tarafindan tuvaletin kapisin baglandigi ve Mucahid’in Abbasi halifesi Mansur’a istediginiz konuda sizin için hadis uydurabilirim dedigi sabittir. Nesai Mucahid’i taninmis yalancilardan saymistir. Bu zatin Hz Ali’ye karsi düsmanligi da açiktir. (bkz. Vefeyat’ul-A’yan c.1 s.320; Delail’us-sidk c. 2, s95) 2. Selam Hadisi Sahih Tirmizi Musnet Ahmet ve Musnet Teyalisi ve Mustadrek’us-Sahiheyn’de Ust’ul-gabe’de yine Mecme’uz- Zavait, El-Istib ve bir çok diger hadis ve tefsir kaynaginda nakledilmistir ki: Resulullah (s.a.a) alti ay boyuncz sabah namazi için çiktiginda Hz. Fatima’nin kapidina ugrayarak söyle derdi: Namaz vaktidir Ey Ehl-i beyt! Gerçekten Allah sizden her türlü kusur ve kötüügü gidrmek ve sizleri tertemiz kilamak istemektedir. Hakim, Ma’rifet Ulumul- Hadis adli eserinde bu hadisin Abdullah b. Abbas ve baskalari yoluyla mütavetir olarak nakledildigini kaydetmistir. 3. Mubahele Olayi Muslim Sahihin’de kendi senediyle Sa’d b. Ebi Vakkas’tan söyle nakletmistir ki: “Gelin çocuklarimiz ve çocuklariniz kadinlarimizi, kendimizi ve kendinizi çagiralim ve sonra beddua edip yalvaralim da Allah’in la’netini yalancilarin üzerine okuyalim.” ayeti nazil olunca Resulullah (Allah’in salat ve selami ona ve Ehl-i Beyt’ine olsun) Ali, Fatima, Hasan ve Hüseyin’i çagirarak söyle buyurdu: Ey Allah’im! Bunlar benim Ehlimdir.” Ayni hadisi Tirmizi, Sünen’inde ve Ahmet b. Hanbel Müaned’inde rivayet etmislerdir. Ahmed’in naklinde hadisn sonu söyledir: “Bunlar benim Ehl-i Beytimdir.” Peygamber (s.a.a)’nin mubahele olayinda hanim ve yakinlarindan hiç birini kendisiyle götürmemesi ve sadece Ali, Fatima, Hasan ve Hüseeyin’i kendi yanina alip bunlar benim Ehl-i Beyt’imdir diye buyurmasi yine Ehli Beyt’in yalniz bunlardan ibaret olduguna delildir. Yukaridaki açiklamalar üzerinde iyice dikkat edilirse anlasilir ki, Ehl-i Beyt’en maksat yalniz yukarida isimlerini zikrettigimiz belirli kisilerdir. Buna göre Ehl- i Beyt’ten olmak için falan sart gerekir demek yersiz olur. Evet Ehl-I Beyt kelimesinden Resulullah’in akraba ve yakinlari veya soy olarak Resulullah (s.a.a)’in soyundan olan her kes kast edilirse ve buna hatta Peygamber’in hanimlari da eklenirse o zaman “Birisinin Ehli-i Beyt’ten olabilmesi için Peygamber’in sünnetine uymasi gerekir Eger Hz Muhammedin sünneti seniyesine tabi degilse ehli Beyten olmiyacagi ehli ilimce belirlenmistir.” demek bir anlam ifade eder; ama biz yukarida açikladigimiz gibi Ehl-i Beyt kelimesi Kur’an ve Hadislerde böyle bir anlam ifade etmemektedir. Ehl-i Beyt sadece yukarida ismi geçen sahsiyetlerdir. Bunlarin ise sünnetin gerçek açiklayici ve koruyuculari olduklari, ilim ve takvada kendi dönemlerinde her kesten üstün olduklari tarihini inceleyen her kes için süphe götürmeyen bir hakikattir. Biz arastirmaci kardeslere ip ucu vermek gayesiyle Ehl-i Beyt imamlarinin kimler olduklarini açikça yazan ve hatta onlarin faziletleri beyan eden bazi Ehl-i sünnet alimlerinin isimlerini kaydediyoruz: 1-Semsuddin b. Tulun Bu zat Ehl-i Beyt imamlarinin fazileti hakkinda Eleimme el-Isna aser kitabini yazmistir. 2- Sablenci Safii Ehl-i Beyt hakkinda Nur’ul Ebsar kitabini yazmistir. 3- Semsuddin Zehebi Siyer A’lam en-Nubela’da 4- Fazl b. Ruzbehan Bu zat on iki Ehl-i Beyt imaminin fazileti ve onlara salavat getirimekle ilgili olarak bir kitap yazmistir. 5- Ibn-i Hacer Mekki, Bu sahis sözüm ona Rafizilerin reddiyesi olarak yazdigi Es- Sevaik el- Muhrika adli eserinde on iki imami sayarak bunlarin kendi zamanlarainda Peygamber’in soyundan gelen en faziletli kisiler olduklarina itiraf etmistir. 6- Muhyiddin Arabi Futuhat-i Mekkiye’sinde on iki Ehl-i Beyt imamini sayarak bunların yüce sahsiyetlerini açiklamistir. 7- Kunduzi Hanefi On iki imam’in faziletleriyle ilgili olarak kaleme aldigi degerli ve kapsamli eseri Yenabil Mevedde’de Ehl-i Beyt’in yukarida saydiklarimiz oldugunu ve bunlarin ilahi makam ve faziletlerini sahih senetli hadislerle isbatlamistir. 8- Ebu reye El-Ezva Alessünnetunnebeviyye adli eserinde. Allah’a hamd olsun bizi bu yüce gerçege hidayet ettigi için; Eger bizi hidayet etmeseydi bizler hakki bulamazdiz.  

Ehl-i Beyt Öğretisi

Soru 7:
yavuz selim: caferi mezhebine göre 1-takiyye nedir 2-kader ve cüz i
ihtiyari ye ye bakış tarzı nasıldır 3-nikah-ı mut'a
nedir beni aydınlatan bir arkadaşa şimdiden teşekkürler

Cevap:

Sayın Yavuz Selim:
Selam ile...

Takiyye'nin ne olduğunu sormuşsunuz.
Takiyye ve takva aynı kökten olup Arapça itteka ve veka kökünden alınmışlardır ve korunmak ve sakınmak anlamınadırlar. Şu farkla ki takiyye genelde insanlardan korkmak, sakınmak anlamında kullanılır.
Takiyyenin fikhi anlamına gelince, Ehlibeyt mektebinin büyük fıkıh alimlerinden olan Şeyh Ansari Takkiye adli risalesinde Takiyye'yi söyle tarif etmiştir: "Takiyye başkasından gelebilecek zarardan korunmak için, ona hakka uygun olmayan bir söz veya davranışla uyum sağlamaktır." Başka bir ifadeyle takiyye bir kafir veya zalimin korkusundan kendi inancını gizleyip zahirde onunla uyum sağlamaya denir.
Takiyye'nin meşru olduğunun delilleri:
1. Kur'an:
Allah Teala şöyle buyuruyor:
"Firavun ailesinden olup imanını gizleyen bir adam şöyle dedi: Siz bir adam 'Rabbim Allah'tır diyor,' diye öldürecek misiniz..."(Gafir Suresi: 28)
İmanı gizlemek takiyye ile mümkün olur ve bu ayette bu tavır övgü ile anılmıştır.
Yine buyurmuştur ki:
"Müminler müminleri bırakıp da kafirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa artık onun Allah nezdinde hiçbir değeri yoktur; ancak kafirlerden gelebilecek zarardan korunarak yaptığınız dostluk başkadır." (Ali İmran: 28) Yine buyurmuştur ki:
"Kim iman ettikten sonra Allah'ı inkar ederse -kalbi iman ile dolu olduğu halde (inkara) zorlanan başka- fakat kim kalbini inkara açarsa, işte Allah'ın gazabı bunlaradır..." Nahl 106
Bu ayetlerde takiyyenin meşru olduğu açıkça beyan edilmiştir.
Gerçi bu ayetler kafirlere karşı takiyye konusunda nazil olmuştur, ancak hiç şüphesiz zalimlere karşı takiyyenin de meşruluğunu ispatlamaktadır. Çünkü her ikisinde de zalimden gelebilecek bir zarardan korunmak için kendi inancını gizlemek ölçüsü mevcuttur. Küfürle zulmün bu hükümde değişecek bir yönü yoktur.
2. Hadis:
Resulullah (s.a.a)'den nakledilen ve "Ümmetten iztirar (çaresizlik) durumlarının günahı kaldırılmıştır" diye nakledilen sahih hadis yine takiyye'nin meşruluğunu hiçbir kuşkuya yer bırakmadan ispatlamaktadır.
İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Takiyye müminin siperidir. Takiyyesi olmayanın imanı yoktur."
Ehlibeyt imamlarından takiyyenin meşru olduğu hatta yerine göre (canı korumak vb. durumlarda) asla terk edilmemesi gereken bir farz olduğuna dair bir çok sahih hadis mevcuttur. İsteyen Kafi kitabını 2. cildine ve Vesailuşşia kitabının 16. cildine müracaat edebilir.
Ehlibeyt mektebinin uleması arasında takiyyenin meşruluğu hakkında görüş birliği vardır.
Şunu da hatırlatmak gerekir ki Şeyh Ensari'nin de takiyye adlı risalesinde açıkladığı üzere takiyye hüküm olarak beş kısama ayrılır:
1. Farz takiyye (Korunması farz olan bir canı korumak için yapılan takiyye)
2. Haram takiyye (Kendi canını korumak için başka birinin kanını dökmek durumundaki takiyye.)
3. Müsatehap takiyye (riayet edilmediği taktirde fiili bir zarar söz konusu olmayan ama ileride zarara maruz kalmaya zemin hazırlayan takiyye)
4. Mekruh takiyye
5. Mubah Takiyye
Takiyyenin hükümleri teferruatıyla Ehlibeyt mektebinin fıkıh kitaplarında yazılmıştır. İsteyenler bu fıkhi kaynaklara müracaat edebilirler.

Diğer sorularınızın cevabını ise yazı çok uzamasın diye ikinci bir fırsata bırakıyoruz, inşaallah...Selamlar.  

Ehl-i Beyt Öğretisi