SAHTE MEHDİLER

Mehdi'lik mevzuunun Peygamber'in (s.a.a) döneminden beri herkesçe bilinen bir mevzu olduğunun delillerinden biri de ardı ardına ortaya çıkmış ve isimleri tarihte kaydedilmiş sahte Mehdi’lerdir. Bu hususta bir fihrist sunmak istiyorum; işte birkaç örnek:

"Müslümanlardan bir grup Muhammed b. Hanefiyye’yi Mehdi sanmışlardır. Onun ölmediğine ve "Radva" dağında gaybete çekildiğine inanırlar, onlara göre Mehdi daha sonra zuhur edecek ve dünyayı adaletle dolduracaktır." [1]

Carudiye mezhebinden olan bir grup, Muhammed b. Abdullah b. Hasan’ı gaib Mehdi sanmış ve zuhurunu bekliyorlar. [2]

Navusiye mezhebi mensupları da Hz. İmam Sadık’ı Mehdi ve hayatta, gaib olarak kabul ederler. [3]

Vakıfiye mezhebi mensupları da İmam Musa b. Cafer’i sağ ve gaib imam olarak kabul eder ve sonradan zuhur edeceğine ve dünyayı adaletle dolduracağına inanırlar. [4]

İsmailiye mezhebinin bazı mensupları da gerçekte İsmail’in ölmediğine inanmakta ama takiyye ederek, onun öldüğüne inandıklarını söylemektedirler. [5]

Bakıriye mezhebi mensupları da Hz. İmam Bakır’ı sağ ve vaat edilmiş Mehdi olarak kabul ederler.

Muhammediye fırkası ise İmam Ali Naki’den (a.s) sonra oğlu Muhammed b. Ali’nin imam olduğuna inanmaktadır. Muhammed’i sağ ve vaat edilmiş Mehdi olarak kabul ederler, halbuki Muhammed henüz babası hayatta iken vefat etmişti!

Cevaziye mensuplarına göre Hüccet b. el-Hasan’ın bir oğlu vardı ve Mehdi odur." [6]

Haşimiye fırkasından bir grup ise Abdullah b. Harb-i Kindi’yi sağ ve gaybette sayar ve onun zuhurunu beklerler. [7]

Mübarekiye fırkasından bir grup da Muhammed b. İsmail’i sağ ve gaib imam olarak kabul etmektedirler. [8]

Yezidiye fırkası mensupları ise Yezid’in göklere yükseldiğine, sonra geri geleceğine ve yeryüzünü adaletle dolduracağına inanırlar. [9]

İsmailiye fırkasına göre rivayetlerde bahsedilen Mehdi, Muhammed b. Abdullah’tır. Bu adamın lakabı Mehdi’dir. Mısır ve Cezayir’de hüküm sürmüştür. Bu fıkra Peygamber’den şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: "Güneş üç yüz yılında batıdan doğacaktır." [10]

İmamiye’den bir grub ise şöyle diyor: İmam Hasan Askeri sağdır. Kâim (kıyam eden) de odur ve şu anda gaybettedir, sonradan zuhur edecek ve yeryüzünü adaletle dolduracaktır.

Başka bir grup ise şöyle der: O ölmüştür, ama dirilecek ve kıyam edecektir. Zira Kâim-in manası ölümden sonra kıyam etmektir. [11]

Karamati fırkası ise Muhammed b. İsmail’i Mehdi olarak kabul etmekte ve onun ölmediğine, Rum diyarında yaşadığına inanmaktadır. [12]

Ebu Müslimiye fırkası Ebu Müslim-i Horasani’yi sağ ve gaib olarak kabul eder. [13]

Bazıları da İmam Hasan Askeri’yi Mehdi olarak kabul ederler. Öldükten sonra dirildiğine ve şu anda gaybet halinde yaşadığına sonra zuhur edip dünyayı adaletle dolduracağına inanırlar. [14]

SUİİSTİMAL

Buraya kadar sayılanlar asr-ı saadette yakın zamanlara ait isimlerdir. Ama bu grup ve tarikatların çoğu zamanla yok olmuş ve tarih sayfaları dışında hiç bir eserleri kalmamıştır. O zamandan şimdiye dek de Haşimoğulları ve gayrisi arasında farklı belde ve ülkelerde kendini vaat edilmiş Mehdi olarak tanıtan bir çok kimse ortaya çıktı, bir çok savaşlar oldu, kanlar döküldü, fırkalar kuruldu ve sayısız acı olaylar meydana geldi. [15]

Bütün bu olay ve hadiselerden de anlaşılmaktadır ki Mehdi'lik konusu ve gaybi bir kurtarıcının zuhuru kesin olan bir inanç idi. Müslümanlar da buna inanmış ve Hz. mehdi (a.s)'ın zuhur edeceği günü beklemişlerdir. Onun kesin zafere ereceğine inanıldığı için bazı kurnaz çıkarcılar halkın vahiyden kaynaklanan ihlas dolu inançlarından istifade etmeye kalkışmış ve kendilerini Mehdi diye tanıtmışlardır. Bunlardan bazısı kötü niyetli olmayabilir. Onlar bu vesileyle zalimlerden intikam almaya ve toplumu ıslah etmek istemiş olabilirler. Bunlardan bazısı ise Mehdi'lik iddiasında bulunmamış, ama halk cehalet ve çaresizlik sebebiyle Mehdi’nin zuhuru için acele ederek onları İslam’da vaat edilen Mehdi olarak nitelemişlerdir.

UYDURMA HADİSLER

Ne yazık ki bu ve benzeri olaylar neticesinde halk arasında zuhur alametleri ve Mehdi’yi tanıtma hususunda birtakım uydurma hadislerde ortaya çıktı. Bu tür hadisler de araştırma ve inceleme yapılmadan hadis kitaplarına kaydedildi. [16]



[1] - Milel ve Nihel-i Şehristani, 1.baskı, s.242; Fırak-üş Şia yazarı: Nevbahti, Necef baskısı, yıl: 1355, s.27.

[2] - Milel ve Nihel, c.1, s.256; Fırak-üş Şia, s.62.

[3] - Milel ve Nihel, c.1, s.273; Fırak-üş Şia, s.67.

[4] - Milel ve Nihel, c.1, s.278; Fırak-üş Şia, s.80-83.

[5] - Milel ve Nihel, c.1, s.279; Fırak-üş Şia, s.67.

[6] - Tenbihat-ul Celiyye fi Keşf-il esrar-il batıniyye, yazarı: Muhammed Kerim Horasani, s.40-42, Necef baskısı, yıl: 1351.

[7] - Milel ve Nihel, c.1, s.245.

[8] - Milel ve Nihel, c.1, s.245.

[9] - El-Yezidiyye, yazarı Saduk-ı Demlevici, Musil baskısı, yıl: 1368, s.164.

[10] - Tarih-u Ravzet-is Safa, Tahran baskısı, c.4, s.181. 

[11] - Milel ve Nihel, c.1, s.284; Fırak-uş Şia, s.96-97.

[12] - El-Mehdiyye fi'l Islam, s.170; Fırak-uş Şia, s.72.

[13] - Fırak-uş Şia, s.47.

[14] - Fırak-uş Şia, s.97.

[15] - Bu hususta daha fazla bilgi elde etmek için "Medhi ez Sadr-ı Islam ta Karn-ı Sizdehum" adlı kitab ile "Mehdiye fi'l Islam" ve diðer tarih kitaplarına başvurunuz.

[16] - Mehdilik iddiasında bulunanların durumu dikkatle incelenir ve hadis kitaplarına müracaat edilirse bunlar arasında bir takım uydurma hadislerin de olduğu görülecektir. Işte birkaç örnek:

 "Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: "Allah (c.c) Ehl-i Beyt'imden olan birini göndermedikçe kıyamet kopmaz. Onun adı benim adım ve babasının adı da babamın adının aynısıdır. Zulümle dolan yeryüzünü o adaletle dolduracaktır." (Fusul-ul Muhimme, s.274)

Bu hadiste Hz. Mehdi'nin (a.s) babasının adının Peygamber'in babasının adının (Abdullah) aynısı olduğu yer almıştır ki Hz. Mehdi'nin babasının adının Hasan olduğunu söyleyen sahih hadislerle çelişmektedir. O halde denilebilir ki Muhammed b. Abdullah b. Hasan'ın Mehdi olduğuna inananlar "Babasının adı babamın adının aynısıdır" cümlesini bu hadise eklemişlerdir. Muhammed b. Yusuf "El- Beyan" kitabında mezkur hadisi naklettikten sonra şöyle yazar: "Tirmizi de bu hadisi "Cami"de rivayet etmiştir. Ama "Babasının adı babamın adının aynısıdır" cümlesi orada yoktur. Ebu Davud da bu hadisi söz konusu cümle olmaksızın "Mu'zem-i Rivayat-il Huffaz-is Sikat" adlı kitabında nakletmiştir. O halde bu cümleyi sonradan ilave edilmiş olarak kabul etmek gerekir.

Ebu Hüreyre Peygamber'in (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakleder:

"Şüphesiz ki Mehdi'nin adı Muhammed b. Abdullah'tır. Dilinde de   tutukluk vardır."  (Mekatil-ut Talibiyyin, s.164)

Bu hadisi de Muhammed b. Abdullah b. Hasan'ın Mehdi olduğunu inananlar uydurmuştur. Nakledildiği üzere Muhammed b. Abdullah'ın konuşurken dilinde tutukluk vardı ve konuşmakta zorluk çekiyordu. Müritleri işte bu alameti Mehdiliğin alameti saymış ve bu esas üzere hadis uydurmuşlardır.

Ebu Abbas, Resulullah'ın (s.a.a) Abbas'a şöyle buyurduğunu nakletmektedir:

"Ahir zamanda zuhur edecek olan Mehdi senin soyundandır. Hidayet onunla yayılacak ve sapıklık ateşleri onunla sönecektir. Allah bu işi bizimle başlattı ve soyunla bitirecektir.  (Zehair-ul Ukba, s.206.)

Ibn-i Abbas yoluyla Peygamber'den şöyle nakledilmiştir:

Dört kimse biz Ehl-i Beyt'tendir: "Seffah bizdendir, Münzir bizdendir, Mansur bizdendir ve Mehdi bizdendir. Mehdi, amcam Abbas'ın soyundandır." (Sevaik-ul Muhrika, s.235; Zehair-ul Ukba, s.206.) Üstteki iki hadis ise Beni Abbas'ın uydurduğu hadislerdendir.

Yine Hz. Ali (as)'ın dilinden şu hadis rivayet edilmiştir:

"Horasan taraflarından gelen siyah bayrakları (taşıyanları) görünce onlara katılın. Zira Allah'ın halifesi Mehdi onların içindedir."  (Yenabi-ul Mevedde, c.1, s.157.)

Muhtemelen bu hadisi de Beni Abbas'ın veya Eba Müslim-i Horasani'nin taraftarları uydurmuştur. Zira Mehdi Horasan'dan gelmeyecektir. Nitekim siyah bayraklar da Beni Abbas'ın alametlerindendi. Keza aşağıdaki hadisin de Eba Müslim-i Horasani kıyamı sebebiyle uydurulmuş olması muhtemeldir. "Ehl-i Beyt'im ileride bir takım bela, azarlama ve terk edilmelere maruz kalacaktır. Ta ki doğudan siyah bayraklı bir kavim gelir. Bunlar hakkı ister ama kendilerine verilmez, sonra, savaşırlar ve galib gelirler. O zaman kendilerine istedikleri verilir, ama onlar kabul etmezler. Ta ki onu Ehl-i Beyt'imden olan birine verirler. O da yeryüzünü zulümle dolduktan sonra adaletle doldurur. Sizden her kim onların zamanına erişirse onlara katılsın. Velev ki karlar üzerinde sürünerek de olsa." (Isbat-ül Hüdat, c.7, s.189.)

Ebu Müslim ve Beni Abbas'ın tarihine müracaat edilirse bu ihtimalin geçerli olduğu görülür.

Bazıları da Ömer b. Abdulaziz'i Mehdi sanıyorlardı. Bu yüzden onun için bir takım hadisler uydurdular. Örneğin: Azremi, Muhammed b. Ali'den şöyle işittiğini nakleder:

"Nebi bizdendir Mehdi ise Abduşşems oğullarındandır ve o da Ömer b. Abdulaziz'den başkası değildir."

Ebu Yakub, Muhammed b. Ali'ye şöyle dediğini der: "Halk Mehdi'nin sizden olduğunu sanıyor." O dedi ki "Evet bu doğrudur. Ama o Abduşşems oğullarındandır. Ben onun Ömer b. Abdulaziz'i kasdettiğini sanıyorum." (Tabakat, c.5, s.333.)

Abdula'la Mevla âl-i Sam şöyle der: "Ben Ebu Abdullah (a.s) ile birlikte dışarı çıktım. "Revha" menziline gelince istirahat için durduk verdik. Imam üzerinde olduğu halde Revha dağına işaret ederek şöyle dedi: "Bu dağı görüyor musun ? Bu dağın adı Radva dağıdır. (Eskiden) Farsların dağıydı. Ama bizi sevdiğinden Allah onu bizlere verdi. Bu dağda her türlü yemişli ağaçlar ve nimetler var. Iki defa gizlenene (Mehdi'ye) sığınaktır. Bu emrin sahibi (Mehdi) iki defa bu dağda gaybete çekilecektir ki birisi kısa sürecek diğeri ise uzun." (Isbat-ül Hudat, c.7, s.5.)

Üstteki hadisin de Muhammed b. Hanefiye'nin sağ olduğuna Radva dağında gizlendiğine ve de onun Mehdi olduğuna inananlarca uydurulduğunu söylemek mümkündür.

Fazl, Musa b. Sa'dan'dan, o da Abdullah b. el-Kasım el-Hazremi'den Ebu Said el- Horasani'nin şöyle dediğini nakleder: "Ebu Abdullah (a.s)'a "Mehdi niçin Kâim olarak adlandırılmıştır?" diye sordum. şöyle buyurdu: "Zira o öldükten sonra (dirilip) kıyam edecektir. O büyük bir iş için, Allah'ın emri için kıyam edecektir." (Isbat-ül Hudat, c.7, s.27.)

Muhtemelen üstteki hadisi de Vakıfiye fırkası veya Imam Hasan Askeri'nin öldüğüne ama sonradan dirilip kıyam ederek alemi ıslah edeceğine inananlarca uydurulmuştur. Bu hadis sened açısından zayıftır. Mamekani, Musa b. Sa'dan hakkında şöyle der: "Onun hadisleri zayıftır. O Gulattan idi" Abdullah b. Kasım hakkında da şöyle yazar: "O bir yalancı, Gulattan ve Vakifiye fırkasındandır. Rivayetleri makbul değildir".

Hadis doğru olsa da yorumlanabilir. Zira bu hadis aynı senetle başka bir keyfiyetle nakledilmiştir ki aslında bu hadisi tefsir etmektedir. Fazl b. Şazan, Musa b. Sa'dan'dan, o da Abdullah b. el-Kasım Hazremi'den Ebi Said el-Horasani'nin şöyle dediğini rivayet eder: "Ebu Abdillah (a.s)'a "Mehdi ve Kâim aynı kimseler midir?" diye sordum, "Evet" dedi. Ben, "Hangi sebepten ötürü Mehdi olarak adlandırılmıştır?" diyince şöyle buyurdu: "Zira insanları her türlü gizli şeye doğru hidayet etmektedir. "Kâim" denilmesinin sebebi de öldükten sonra (dirilip) kıyam edeceði hasebiyledir. Yani adı ve zikri akıllardan silinecektir ve daha sonra büyük bir iş için kıyam edecektir." (Isbat-ül Hüdat, c.7, s.34.)

Ulemanında bildiği gibi bu iki hadis aynıdır. Ama ikinci hadiste ölmesi, adının ve zikrinin unutulması şeklinde tefsir edilmiştir.

Yine Muaviye b. Ebu Süfyan Hz. Resulullah'tan (s.a.a) şu mealde uzun bir hadis nakleder: "Benden sonra Endülüs adındaki bir takım adalar fethedilecektir. Sonra yine kafirlerin eline düşecek t ki uzak batıdan Resulullah'ın kızı Fatıma'nın soyundan olan birisi kıyam edecektir. Bu Mehdi'dir. Ahir zamanda kıyam edecektir. O zaman bu kıyametin ilk belirtilerindendir." (Isbat-ül Hüdat, c.7, s.242.)

Bu hadisi de muhtemelen batı taraflarında devlet kurmuş olan Ismailiye fırkası uydurmuştur. Ama bilindiði üzere bütün bunlar haber-i vahid türünden rivayetler olup, yakin ifade etmemektedir. Dolayısıyla da va'dedilmiş Mehdi'yi güzel bir şekilde tarif ve tavsif eden sayısız mütevatir hadislerle boy ölçüşemez. Böyle olunca da elbette ki hiç bir değer ve itibarı yoktur.