İÇİNDEKİLER


Kur’an’ın Şifresi İsimli Kitap Hakkında

 

Cevap-: Muhterem kardeşim, Kur’an’ın zahirinin dışında bir takım batini bilgileri ve hakikatleri de içerdiği bir gerçektir. Bunu destekleyen bir çok ayet ve hadisler de vardır ki bunlara birkaç örnek vermekle yetiniyoruz:

Örneğin Resul-i Ekrem (s.a.a)’den  şöyle nakledilmiştir: “Allah Azze ve Celle’nin indirdiği her ayetin zahiri vardır, batını vardır. Her harfin bir sınırı ve her sınırın bir çıkış noktası vardır.” (Kenz-ül Ummal, Hadis: 2461)

İmam Zeyn-ül Abidin (a.s)’dan ise şöyle rivayet edilmiştir: “Allah Azze ve Celle’nin kitabı dört şey üzere düzenlenmiştir: İbaret, işaret, incelikler ve hakikatler. İbaret, avam içindir, işaret havas (özel) kişiler içindir, incelikler veliler içindir, hakikatler ise peygamberler içindir.” (Bihar-ül Envar, C.92, S.20)

İmam Caferi Sadık (a.s)’dan nakledilen hadis ise şöyledir: “Ben Gökte ve yerde olanları biliyorum; cennette ve cehennemde olanları biliyorum. Gelecekte vuku bulacakları biliyorum. Bütün bunları Allah’ın kitabından bilmekteyim. Zira Allah-u Teala buyuruyor ki: “Biz kitabı sana, her şeyin açıklayıcısıdır olarak indirdik.” (Nahl, 89) (Besair-üd Derecat, S.128)

Demek ki Kur’an’da her şeyin bilgisi mevcuttur ve bunların bir kısmı zahirdir ve her kesin anlayacağı şekilde beyan edilmiştir, bir kısmı ise batınidir ve bu konudaki bilgiler Kur’an’ın ve hadislerin tabiriyle Kur’an’ın tevilleridir ki bunları ancak ehli olanlar (Peygamber ve onun ilminin gerçek varisleri olan imamlar) kesin bir şekilde anlayabilirler. Ama başkalarının bu konularda ortaya koydukları ise sadece bir tahminden ibarettir; tutabilir de tutmayabilir de. Kur’an’ın her kelimesi, hatta her harfinde bile bir takım sırlar yatmış olabilir ki dediğimiz gibi bunları ancak kesin bir şekilde ilimde rusuh edenler biliyorlar.

Bahsettiğiniz şahsın ve diğerlerinin iddialarını da aynı çerçevede değerlendirmek gerekir. Kaldı ki bu adamın söylediklerinde bir sürü tutarsızlıklar mevcuttur ki ayrıyeten değerlendirmek gerekir. Örneğin bahsettiği rakamsal formüllerde her yerde aynı ölçü takip edilmemektedir. İşine geldiği yerde miladi takvim baz alınmakta, işine gelmediği yerde hicri takvim. Kaldı ki İslam’ın kitabı olan Kur’an’da, yine İslami takvim olarak bilinen hicri takvim değil de doğruluğu bile tartışılan miladi takvimin baz alınmasının bir mantığı olmasa gerek. Yine çoğu ahiretle ilgili olduğunda hiçbir şüphe olmayan ayetleri bu dünyada vuku bulacağı söylenen olaylara uyarlamak da o kadar mantıklı gelmiyor insana. Her halükarda biz bu söylenenlerin çoğunu saçma bulmakla birlikte nadiren de olsa bazı konularda isabet edebileceği ihtimalini de reddetmiyoruz.