İmam Mehdi aleyhis-selâm Hicri 255 yılında dünyaya geldi. Babası İmam Hasan Askeri aleyhis-selâmın şahadetinden sonra Abbasi saltanatının memurları, İmam Hasan Askeri aleyhis-selâmın evine saldırıp yerine geçecek olan İmamı aramaya koyuldular. Bu olay geleceğin İmamının canının ciddi bir şekilde tehlikede olduğunu gösteriyordu. İmamet silsilesi, ve nübüvvet soyunun devam etmesi ve beşeriyetin büyük kurtarıcısının canının korunması gerekiyordu. Bu nedenle İmam Mehdi aleyhis-selâm, Allahın emriyle gaybete çekildi.
İmam Mehdi aleyhis-selâmın gaybetiyle Şiiler oldukça güç bir döneme girmiş oluyorlardı. Böylesi bir durum karşısında dağılıp yok olmaları büyük bir ihtimaldi. Ancak, buna alışmaları, şüpheye düşmemeleri ve paniğe kapılmamaları için, Resulullah ve Ehl-i Beyt İmamları yıllar öncesinden gerekli tedbirleri almış, nurlu ve muhtevalı sözlerinde gaybet meselesini genişçe işleyerek düşünce ve insanları gaybet için hazırlamışlardı. Bu konuda nakledilen hadislerden birkaç örnek veriyoruz:
1- Resulullah (s.a.a) şöyle buyuruyor: Beni müjdeci olarak gönderen Allaha andolsun, benim evlatlarımdan olan Kaim (kıyam edecek olan Mehdi) bir ahd üzere gizlenecektir. O dönemde insanların çoğu: (hak yoldan saparak) Allahın Âl-i Muhammede ihtiyacı yoktur. diyecektir. Bir kısmı da onun doğumunda şüphe edecektir. Öyleyse, kim gaybet zamanını görse, dinini korusun ve şeytanının şüphe uyandırarak ona musallat olmasına ve anne babasını (Adem ve Havva) cennetten çıkardığı gibi onu benim dinimden çıkarmasına izin vermesin. Allah, şeytanı kafirlerin dostu olarak karar kılmıştır. [1]
2- Emir-ul Müminin Ali aleyhis-selâm şöyle buyuruyor: Yeryüzünde her zaman Allahın, dinini ayakta tutacak bir hücceti vardır. O ya görülüp bilinir, ya da (zalimlerin korkusundan) gizli bir halde yaşar ki, Allahın hüccet ve delilleri batıl olmasın. [2]
3- İmam Sadık aleyhis-selâm şöyle buyuruyor: İmamınızın gaybet haberi size ulaştığında onu inkar etmeyin. [3]
4- İmam Sadık aleyhis-selâm şöyle buyuruyor: Bu işin sahibi için kesinlikle bir gaybet dönemi olacaktır. Bunun bazı sebepleri vardır. Bu sebepleri açıklamamaya emrolunduk. Onun gaybetinin hikmeti, kendisinden önce gelen peygamberlerin gaybetlerinin hikmeti gibidir. Bunun asıl sebebi ortaya çıktıktan sonra bilinecektir. Nitekim Hz. Hızırın yaptığı işlerin hikmeti, Hz. Musa ondan ayrılıncaya kadar bilinmedi. Birbirlerinden ayrılınca, neden gemiyi deldiği, neden o genci öldürdüğü ve neden duvarı yaptığı bilindi. Bu iş, Allahın işlerinden, onun sırlarından ve gayblarındandır. Allah Tealayı hikmet sahibi bilen, onun bütün işlerinin hikmet ve maslahata uygun olduğunu da kabul eder, o işlerin sebebini bilmezse dahi. [4]
Şia Muhaddisleri, Hz. Mehdi aleyhis-selâm ve onun gaybetiyle ilgili Hadisleri Resulullah ve Masum İmamlardan sırasıyla nakletmiş ve kitaplarında kaydetmişlerdir. [5]
Bu hadislerde gaybetin özellikleri açıklanmıştır. Bilindiği üzere bu hadislerde vaat edilen gaybet dönemi 260 hicri yılından başlayarak bütün özellikleriyle birlikte gerçekleşmiş ve şimdi de devam etmektedir. Böylece Hz. Mehdi aleyhis-selâmın gaybeti, bu Hadislerin doğruluğunun delillerinden birisidir. Hadislerin doğruluğu da, vaat Edilmiş Mehdinin o olduğuna delildir. Çünkü bu gibi özellikler onun aleyhis-selâm dışında kimsede görülmemiştir.
Hadislerde haberi verilen gaybet iki merhalede gerçekleşmiştir.
Hz. Mehdi aleyhis-selâmın geybete çekildiği ve Şiilerle irtibatını, seçtiği naiplerle sağladığı döneme Gaybet-i Suğra dönemi denir.
Gaybet-i Suğra İmam Hasan Askeri aleyhis-selâmın şahadet tarihi olan 8 Rebiulevvel 260 Hicriden başlayıp dördüncü ve son naibi Ali b. Muhammed Semurinin 15 Şaban 329 hicri yılında vuku bulan vefatına kadar sürdü.
Yukarıdaki açıklamaya göre, Hz. Mehdi aleyhis-selâmın Gaybet-i Suğra dönemi yaklaşık 70 yıl sürdü. Ama bazıları bu sürenin 74 yıl olduğunu söylüyorlar. [6] Onlar, Gaybet-i Suğranın başlangıcını İmam aleyhis-selâmın doğum tarihinden (Hicri 255) hesaplamışlardır. Gaybet-i Suğranın müddetinin 70 yıl olması daha doğru bir görüştür. Hz. Mehdi aleyhis-selâm her ne kadar babası aleyhis-selâm hayattayken gözlerden uzak idiyse de bu gizlilik Gaybet-i Suğradan sayılmamaktadır. Çünkü o zaman İmam Hasan Askeri aleyhis-selâm İmamdı. İmam Hasan Askeri aleyhis-selâm vefat ettikten sonra İmamet Hz. Mehdi aleyhis-selâma geçti ve gaybet dönemi başladı çünkü gaybet döneminden maksat her gaybet değil, İmametle beraber olan gaybettir. Buna göre Gaybet-i Suğra, özel naipler vasıtasıyla İmamla irtibat sağlanabildiği dönemine denir. Bu gaybet 8 Rebiulevvel 260tan başlayıp, 15 Şaban 329da bitmiştir.
Gaybet-i Suğra dönemi ve özel naipler vasıtasıyla sağlanan mektuplaşma döneminin bitmesinden sonra Gaybet-i Kübra dönemi başlamış, günümüze dek de sürmektedir. Bu gaybetin özelliklerini ileride daha geniş şekilde ele alacağız.
Resulullah (s.a.a) ve Ehl-i Beyt İmamlarından nakledilen birçok hadis, İmam Mehdi aleyhis-selâmın gaybetinin iki şekilde olacağını haber vermektedir.
Bu hadisler, bu konuda ileri sürülmüş olan bazı soru ve şüphelere de cevap olabileceği için bazılarını aşağıda zikrediyoruz:
1- İmam Cafer Sadık aleyhis-selâm şöyle buyurmuştur ki:
Kıyam edecek olan İmamın, biri kısa, diğeri uzun iki gaybeti olacaktır. İlkinde yalnızca has Şiiler onun yerini bileceklerdir. İkincisinde ise, sadece onun hizmetinde olan özel şahıslar yerlerini bileceklerdir. [7]
2- Yine İmam Sadık aleyhis-selâm şöyle buyurmuştur ki:
Kıyam edecek olan İmamın iki gaybeti olacaktır. Onların birinde (Büyük Gaybette) her yıl hacca gelecek ve halkı görecektir; ama halk onu göremeyecektir. [8]
3- Yine İmam Sadık aleyhis-selâm şöyle buyurmuştur:
Mehdinin iki gaybeti vardır. Onlardan birisi uzun olacaktır. Bazıları O öldü diyecekler; bazıları, Öldürüldü, bazıları da, Gitti diyecekler. Ashabından çok azının dışında kimse onun emrinde kalmayacaktır. Onun hizmetinde olan en yakın şahıstan başka evlatları veya diğerlerinden kimse onun yerini bilmeyecektir. [9]
İki çeşit gaybet hakkında birçok hadis nakledilmiştir. Sadece Gaybet-i Numani adlı eser de 9 tane hadis vardır. Söz konusu eserin yazarı olan Muhammed b. İbrahim Numani H. 4. yüzyılda yaşayan Şia alimlerdendir. O bu hadisleri naklettikten sonra şöyle diyor: Kaim aleyhis-selâmın iki çeşit gaybetini beyan eden Hadisler, sahih Hadislerdir.
İster büyük olsun, ister küçük, gaybetin hiç bir çeşidinde, 12. İmam Hz. Mehdi aleyhis-selâmın insanlarla ilişkisi tamamıyla kesilmemiştir. Çünkü her iki gaybette de niyabet müessesesi söz konusudur. Naiplerin vasıtasıyla İmam aleyhis-selâmın halkla irtibatı devam etmiştir.
İmam aleyhis-selâmın gaybetinin iki merhalesi olduğu gibi niyabetin de iki merhalesi olmuştur: Küçük Gaybette Özel Niyabet , Büyük Gaybette Genel Niyabet var olmuştur. [10]
Özel Niyabet şudur: İmam aleyhis-selâm, belirli ve müşahhas şahısları kendisine naip eder ve onları isimleriyle tanıtır. Nitekim İmam Hasan Askeri aleyhis-selâm da aynı işi yapmış ve şöyle buyurmuştu:
Amri (Osman b. Said) ve oğlu (Muhammed b. Osman) güvenilir insanlardır. Size ne getirseler, benden getirmişlerdir, size ne söyleseler, benden taraf söylüyorlar. [11]
Başka bir yerde de şöyle buyuruyor:
Şahid olun, Osman b. Said Amri (Birinci Naip) benim naibimdir. Onun oğlu Muhammed b. Osman (İkinci Naip) da benim oğlum ve sizin Mehdinizin naibidir. [12]
Genel Niyabet ise şudur: İmam aleyhis-selâm birtakım genel şart, sıfat ve özellikleriyle naiplerini belirler. Dolaysıyla her asırda bu sıfat ve özelliklere sahip olanlar, Hz. Mehdi aleyhis-selâmın Genel Naipleri olurlar. Bu genel şart ve özellikler Hadislerde belirtilmiştir.
Örneğin şu hadislerde genel naiplerin taşımaları gereken bu genel şartlara işaret olunmuştur.
Hz. Mehdi aleyhis-selâm, İshak b. Yakuba gönderdiği mektupta şöyle buyuruyor:
Gelecekte vuku bulacak olaylar için hadislerimizi nakleden alimlere başvurun. Çünkü onlar benim sizlere olan hüccetlerimdirler. Ben de Allahın onlara hüccetiyim. [13]
İmam Cafer Sadık aleyhis-selâm şöyle buyuruyor:
Avam (Fakih olmayan ve dini hükümleri çıkaramayanlar), günahlardan kendisini koruyan, dini hıfzeden, heva ve hevesine muhalefet eden ve Mevlasına itaat eden fakihleri taklit etmeleri gerekir. [14]
Dolayısıyla, Küçük Gaybet döneminde, Hz. Mehdi aleyhis-selâmın isim ve özellikleriyle tanıtılan naiplere özel Naiplerine Nuvvab-ı hassa (Özel Naipler) [15] ve Nuvvab-ı Erbaa (Dört Naip) denilmektedir. Bu makalenin yazılmasındaki asıl amaç da, bu muhterem naiplerin yaşantılarını açıklayıp anlatmaktır. Bu hususu makalenin devamında genişçe ele alacağız.
Büyük Gaybetin başlamasından bu yana Masum İmamlar aleyhis-selâm tarafından belirlenen genel kaideye göre hareket ederek naip olanlara da Nuvvab-ı Âmme (Genel Naipler) denmektedir.
Gaybet-i Suğra döneminde Hz. Mehdi aleyhis-selâmın özel naibi olup, yaklaşık 70 yıllık bir dönem boyunca naiplik sorumluluğunu yüklenen Dört Naibin niyabet dönemi, Abbasi haliferinden el Mutemid Billah (256-279 h.), el-Mutazad Billah (279-289 h.), el-Muktefi Billah (289-295 h.), el-Muktedir Billah (295-322 h.), el-Kahir Billah (320-322 h.) ve er-Razi Billahın (322-329 h.) saltanatlarına rastlar.
Abbasilerin ilk halifesi Seffah (Kan dökücü) diye tanınan Ebu-l Abbas, [16] Hicri 132 yılının Rebiussani ayının 12. gününde Kufede başa geçti.
O, minbere çıkıp bir hutbe okudu. Bu hutbede kendisini ve ailesini Peygamber (s.a.a)in Ehl-i Beyti, yakınları ve akrabaları olarak tanıtıp, Ehl-i Beyt hakkındaki ayetlerin ve onlara ait hakların kendileri için olduğunu iddia etti.
Abbasiler, kendilerini Âl-i Muhammed diye tanıtarak hareketleri ve kargaşalıkları kendi lehlerini çevirmeyi becerebilmişlerdi. [17]
Sonunda Beni Abbas, Ehl-i Beyt aleyhis-selâm adına Benî Ümmeyeyi yıkıp, halifeliği ellerine geçirdiler. İlk zamanlarda halka ve Hz. Alinin soyundan olan seyyidlere iyi davranıyor, Ehl-i Beyt aleyhis-selâmın intikamını alma adına Benî Ümeyyeyi katlediyorlardı. Beni Ümeyye halifelerinin kabirlerini açıp bulduklarını ateşte yakıyorlardı. [18]
Ama uzun bir zaman geçmeden Benî Ümeyyenin yöntemini yani Ehl-i Beyte karşı zulüm ve düşmanlık yolunu tutmaya başladılar. Zulümde ve fesatta ellerinden geleni yapmaktan geri durmadılar. Hz. Alinin soyundan olanlara çeşitli zulümleri reva görüp grup grup katlediyorlardı; bir kısmının başlarını kesiyor, bir kısmını da diri diri toprağa gömüyorlardı. [19]
Abbasi halifelerinin bir takım ortak özellikleri vardır: Onlar kendi dönemlerinin en ayyaş insanlarından sayılıyor, şarap içiyor, hatta geceleri sabahlara kadar sazla sözle eğleniyorlardı, halkın sorunlarıyla ilgilenmiyorlardı. Bu hususlar tarihi açıdan ispatı gerektirmeyecek derecede açıktır.
Abbasi halifelerinin bir diğer özelliği, Ehl-i Beyte düşmanlık etmek, onlara karşı nefret duymak, onları sürgün etmek, zindana atmak, öldürmek ve baskı yapmaktı. Bu konuda halifeyle, Abbasilerin ileri gelenleri, ordu komutanları ve vezirleri arasında fark yoktu. Bu düşünce şekli, Abbasi halifelerinin hemen hepsinde göze çarpmaktadır. Ama bu düşünceyi uygularken bazen metotları değişik olmuştur.
Bu baskı ve zorbalıklar Gaybet-i Suğra dönemine yaklaştıkça artmaktadır. İmamlarımız aleyhis-selâm, özellikle Küçük Gaybete yakın zamanlarda çok yaşamamış ve birbiri ardınca şehit edilmişlerdir. İmam Cevad aleyhis-selâm Şia kaynaklarına göre Hicri 220 yılında Abbasi halifelerinden Mutasımın tahrikiyle, kendi karısı ve Memunun kızı tarafından zehirletilerek 25 yaşında şehit oldu. [20] İmam Ali Naki aleyhis-selâm da Hicri 254 yılında Abbasi halifelerinden Mutaz tarafından zehirletilerek 41 yaşında şehit edildi. [21] İmam Hasan Askeri aleyhis-selâm da Hicri 260 yılında 28 yaşında iken Abbasi halifelerinden Mutemid tarafından zehirletilerek şehit edildi. [22] İmamların çok yaşamamaları; halifelerin, İmamları ortadan kaldırma hedeflerinde ne derecede ciddi olduklarını göstermektedir.
Böylesi baskılara rağmen Şia mektebi ümmetin parlayan yıldızlarının rehberliğinde bu buhranlardan sağlam olarak çıkıp, en küçük bir sapma olmadan kendisini koruyabilmiştir.
Şia mektebinin tarih boyunca kudret ve hükümet sahiplerinin geniş çaplı muhalefet ve düşmanlıklarına rağmen ayakta kalmasının sırrı, her şeyden önce bu mektebin hakkaniyeti, sonra da bu mektebin rehberlerinin zamanın şartlarına uygun akıllıca ve hekimane tedbirlerinde yatmaktadır. Bu tedbirlerden birisi, niyabet ve vekalet müessessisinin Küçük Gaybet döneminde sistemli bir şekildeki çalışmasıydı.
Hz. Mehdi aleyhis-selâmın naiplerinin iki temel hedefi vardı:
1- Zihinleri Büyük Gaybete hazırlamak, halkı yavaş yavaş Hz. Mehdi aleyhis-selâmın gizli yaşadığı döneme alıştırmak. İmam aleyhis-selâm eğer birdenbire gaybete çekilseydi, belki de insanlar tümüyle Mehdi aleyhis-selâmı inkar ederler ve hak yoldan saparlardı. Hz. Mehdi aleyhis-selâmın özel naipleri, Küçük Gaybet döneminde, halkı Büyük Gaybete hazırlamakla görevliydiler ve bu görevlerini hakkıyla yerine getirdiler. Bu nedenle de artık Küçük Gaybetin devam etmesine gerek kalmadı.
2- Şiilerin rehberliğini üstlenip onların toplumsal menfaatlerini korumak. Onlar, İmam aleyhis-selâmın gaybetinden dolayı Şia camiasında doğan boşluğu dolduruyorlardı. Hz. Mehdi aleyhis-selâm onların vesilesiyle toplum üzerindeki rehberliğini sürdürmüş, gaybetinden dolayı meydana gelebilecek zararları önlemiş, en zor şartlar altında çok karmaşık olan siyasi ve içtimai alanlarda taraftarlarına yol göstermiş ve Şiilerin dağılıp sapmasına engel olmuştur.
Özel Naiplerin vazifeleri, onların hayatlarının bütün yönlerini kapsayacak şekildeydi. Onlar hayatlarını baştanbaşa, Hz. Mehdi aleyhis-selâm tarafından üzerlerine yüklenen vazife ve faaliyetlere adamışlardı. İmam Mehdi aleyhis-selâmın bu vefalı yaranının hayatlarını inceleyenler, onların toplumsal, siyasi, kültürel, ilmi vb. alanlardaki ihlaslı çalışma ve çabalarını göreceklerdir.
Burada, onların hayat öykülerini anlatmaya geçmeden önce ortak faaliyetlerinden bazılarına kısaca değineceğiz:
Özel Naiplerin vasıtasıyla naklolunan Hadisler ve Hz. Mehdi aleyhis-selâm tarafından yine onların vasıtasıyla gönderilen mektuplardan, naiplerin vazifelerinin iki yönlü olduğu anlaşılmaktadır:
Bir yönden, İmam aleyhis-selâmın ismi ve yaşadığı yeri sadece düşmanlardan değil, hatta Şiilerden bile gizlemeyi ve onun aleyhis-selâm adını asla hiçbir yerde söylememelerini tembihliyorlardı. Böylelikle Şiileri, Abbasilerin tehlikesinden korumayı amaçlıyorlardı.
Öte yandan, itimat ettikleri insanlara İmam aleyhis-selâmın varlığını ispat edip, şüphe ve tereddüde düşmelerini önlemek için mektuplaşma ve İmam adına işleri yürütmek yoluyla ümmetle İmam arasındaki bağı sağlıyorlardı ve nerede olduğunu söylüyorlardı.
İmam Mehdi aleyhis-selâmın Naiplerinin önemli vazifelerinden biri de, İmam Hasan Askerî aleyhis-selâmın oğlu Hz. Mehdi aleyhis-selâmın İmametini açıklayarak Şiilerin bölünmelerine engel olmaktı. Bu hedefe ulaşmak için de Peygamber-i Ekrem sallâllâhu aleyhi ve alih ve Masum İmamlardan, İmamların 12 tane olduğu ve on ikincisinin gaybete çekileceğine delil olan Hadisler de hüccet ve delil olarak ortaya koyuyorlardı. [23]
Naipler, bu merhalede önemli başarılar elde etmiş, Şia camiasında meydana gelen gruplaşmaları önemli ölçüde azaltabilmişlerdi.
Özel Naiplerin bir işi de, Şiilerin fıkhi ve şeri sorularını Hz. Mehdi aleyhis-selâma sunup, cevabını almak ve onu halka ulaştırmaktı. İkinci Naip Muhammed b. Osmanın zamanında bir çok fıkhi sorular sorulmuş, bunlara Hz. Mehdi aleyhis-selâmdan gelen çeşitli ve uzun mektuplarda cevap verilmiştir.
Bu konuyu İkinci Naibin yaşamını anlatırken genişçe ele alacağımız için burada tekrarlamıyoruz.
Özel Naiplerin bir işi de, Şiilerin bölgesel naiplere verdikleri İmam aleyhis-selâma ait malları toplamaktı. Bu malları çeşitli yollarla İmam aleyhis-selâma ulaştırıyor, veya onun emriyle harcıyorlardı. [24]
Çeşitli bölgelerin işlerini idare etmek, Şiilerin İmamlarla irtibatını sağlamak için naip belirlemek, önceki İmamlar aleyhis-selâmın zamanında da var olan bir yöntemdi. Gaybet döneminde de Özel Naipler, bu yöntemden yararlanarak çeşitli bölgeler için naipler tayin ediyorlardı. Şiilerin yaşadıkları bölgeler belliydi. Her bölge için bir naip belirleniyor, bu vesileyle Şiilerle Özel Naiplerin irtibatı sağlanıyordu.
İmam Mehdi aleyhis-selâmın 70 yıldaki özel naipleri şunlardı:
1- Ebu Amr, Osman b. Said Amri
2- Ebu Cafer, Muhammed b. Osman b. Said Amri
3- Ebu-l Kasım, Hüseyin b. Ruh Nevbahti
4- Ebu-l Hasan, Ali b. Muhammed Semuri
İmamiye Şiası arasında bu konuda herhangi bir ihtilaf göze çarpmamaktadır. [25]
Bunlar, sırayla İmam aleyhis-selâmın naipliğini yapmışlardır. Bunları bizzat İmam aleyhis-selâm belirliyordu. İkinci, üçüncü ve dördüncü Naipleri bir önceki naibe mektup yazarak tayin etmiştir. Birinci naibi ise İmam Hasan Askeri aleyhis-selâm kendisi ve kendisinden sonraki İmam için naip olarak tayin etmiştir.
Özel naipler, bu dönemde Şiilerle İmam aleyhis-selâm arasındaki irtibat sağlıyorlardı. Sorularını, İmam aleyhis-selâma ulaştırıyor ve İmam aleyhis-selâmdan sözlü veya bazen de yazılı olarak aldıkları cevapları Şiilere ulaştırıyorlardı. [26]
Gaybet-i Suğra ve İmam (s.a)ın dört naibi hakkında inceleme yapanların veya bu konuda az bir bilgiye sahip olanların aklına şöyle bir soru gelmektedir: Naiplerin seçilmesindeki ölçü neydi? En Fakih ve en alim olmak mı ölçüydü, yoksa başka birşey mi?
İmam aleyhis-selâmın naiplerinin hayatını incelediğimizde şu sonuca varıyoruz ki: Naibin belirlenmesindeki asıl ölçü; takva, züht, dindarlık, siyasi ve toplumsal meseleleri doğru ve derin bir şekilde anlamak, geçmişinin iyi olması, halkın tam olarak ona güvenebilmesi, korkusuz olması, zorluklar karşısında sabır ve tahammül gücüne sahip olabilmesi dostluğu ve düşmanlığının sadece Allah için ve Allah yolunda olmasıdır.
Şeyh Tusi şöyle yazıyor: Bize göre, İmam Hasan Askeri aleyhis-selâmın zamanında onun ashabından bazıları, onun oğlu olan Hz. Mehdi aleyhis-selâmı görmüşlerdir. İmam Hasan Askeri aleyhis-selâmın şahadetinden sonra da onlar, Hz. Mehdi aleyhis-selâmın naipliğini yapmış, Şiilerin İmam aleyhis-selâmla irtibatını sağlamışlardır. Bu naiplerin hepsi tanınmış ve meşhur kişilerdirler. Onlar dinin hükümlerini İmam aleyhis-selâmdan öğrenip, Şiilere ulaştırıyorlardı. Yazılı sorular olduğu zaman onları Hz. Mehdi aleyhis-selâma götürüyor, cevaplarını alıp, Şiilere getiriyorlardı. Şiilerin humus ve zekatlarını İmam aleyhis-selâmdan aldıkları vekaletle, topluyor sonra İmam aleyhis-selâma teslim ediyor veya onun izniyle harcıyorlardı. İmam Hasan Askeri aleyhis-selâm, onların adaletini onaylamış, onları Hz. Mehdi aleyhis-selâmın emin naipleri olarak tanıtmış ve kendisinden sonra mülklerinin bakımı ve işlerinin yürütülmesini onlara devretmişti. Bunlar, Ebu Amr Osman b. Said, onun oğlu Muhammed b. Osman ve diğerleridir. Bunların hepsi bilgili, dirayetli ve güvenilir kişilerdi. [27]
Seyyid b. Tavus Taraif adlı eserinde şöyle diyor: Hz. Mehdi aleyhis-selâmı, babasının aleyhis-selâm ashabından birçokları görmüş, ondan aleyhis-selâm hadis ve şeri hükümler nakletmişlerdir. Bunların dışında ayrıca İmam aleyhis-selâmın tanınan, bilinen keramet sahibi naipleri vardı. Onlar, Osman b. Said Amri, oğlu Ebu Cafer Muhammed b. Osman, Hüseyin b. Ruh Nevbahti ve Ali b. Muhammed Semuridir. [28]
Hz. Mehdi aleyhis-selâmın ilk özel naibi Osman b. Said Amridir.
Şeyh Tusi el-Gaybet adlı değerli eserinde şöyle yazıyor:
Masum İmamlar aleyhis-selâm tarafından iyilikle anılan naipler şunlardır: Birincisi İmam Ali Naki aleyhis-selâm ve İmam Hasan Askeri aleyhis-selâmın tasdik ettikleri Ebu Amri Osman b. Said Amridır. [29]
O, onuncu ve on birinci İmamın ashabından olup, güvenilir birisiydi. 11 yaşındayken, İmam Ali Naki aleyhis-selâmın hizmetinde olmuş, ondan aleyhis-selâm fıkıh, hadis ve ilim öğrenmiş, İmamet ve velayet gölgesi altında yetişmiştir. Onun kemal ve faziletlerini birkaç cümlede beyan etmek mümkün değildir.
Muhaddis olan Şeyh Abbas Kummi Sefinet-ul Bihar adlı değerli eserinde şöyle yazıyor: Ebu Amr Osman b. Said Amri dört naibin ilkidir. Onun büyüklüğü, adaleti ve emanettarlığı anlatılmayacak derecededir. O, öyle büyük bir insandı ki, benim gibi birisi onu tanıtamaz. [30]
O, Şiilerin içinde güvenilirlik ve adaletle tanınırdı. Kimse onun azamet ve yüceliğinden şüphe etmezdi. İmam Hasan Askeri aleyhis-selâmın şahadetinden sonra, İmam Mehdi aleyhis-selâm tarafından özel naipliğe seçilmiş ve İmam aleyhis-selâmla Şiiler arasında vasıta olmuştu.
[1] - Hürr-i Amili, İsbat-ul Hudat, c. 6, s. 386, 97. Hadis.
[2] - Nehc-ul Belağa (Feyz-ul İslam), Kelimat-ul Kısar, 139. Söz.
[3] - Kuleyni, Usul-ul Kafi, c. 2, Babun fi-l Gaybet, 15. Hadis.
[4] - Kamil Süleyman, Yevm-il Halas, s. 105; Bihar-ul Envar, c. 52, s. 91; İlzam-un Nasip, c. 1, s. 427.
[5] - Kemal-ud Din, s. 256 ve sonrası.
[6] - Fazl b. Hasan Tabersi, İlam-ul Vera, s. 416; Yevm-il Halas, s. 147.
[7] - Muhammed b. İbrahim Numani, Kitab-ul Gaybet, s. 170, 1. Hadis; Beşaret-ul İslam, s. 164; Usul-ul Kafi, c. 2, s. 140, Babun Fi-l Gaybet; Muntehab-ul Eser (Babun fi-l Gaybet), s. 251, 26. Bab.
[8] - Usul-ul Kafi, c. 2, Babun fi-l Gaybet, 12. Hadis.
[9] - Muhammed b. Hasan Tusi, el- Gaybet, s. 162, 120. Hadis; Gaybet-i Nu mani, s. 171, 5. Hadis.
[10] - Muhammed Rıza Hakimi, Hurşid-i Mağrib, s. 44.
[11] - Usul-ul Kafi, c. 2, Babun fi Tesmiyeti Men Reahu (a.s), 1. Hadis.
[12] - El-Gaybet, s. 356, 317. Hadis.
[13] - Muhammed b. Ali b. Babeveyh Saduk, Kemal-ud Din, c. 2, s. 483, 4. Hadis; el Gaybet, 247. Hadis; Tabersi, İhticac, c. 2, s. 469.
[14] - Bihar-ul Envar, c. 2, s. 88
[15] - Gaybet hakkında ilk asırlarda yazılan kitaplarda bu şahıslara, Nuvvab (Naipler) denildiği gibi Sufera (Sefirler)ve Vükela (Naipler) de denilmiştir.
[16] - Abdullah b. Muhammed b. Ali b. Abdullah b. Abbas b. Abdulmuttalib.
[17] - Ali Ekber Feyyaz, Tarih-ul İslam, s. 207
[18] - İmaduddin İsmail Ebu-l Fida, el-Muhtasar fi Ahbar-il Beşer.
[19] - Seyyid İsa Sadr, Teşeyyü ve Zaliman-ı Tarih, s. 149; Tarih-i Yakubi c. 3, s. 198den naklen.
[20] - Usul-ul Kafi, c. 2, s. 413.
[21] - a.g.e. s. 432, c. 2.
[22] - Muhammed b. Muhammed b. Numan Mufıd, El İrşad, s. 345.
[23] - Tarih-i Siyasiy-i Gaybet-i İmam-ı Devazdehum, s. 140.
[24] - Mehdi Pişvai, Sire-i Pişvayan, s. 686.
[25] - Tarih-ul Gaybet-il Suğra, s. 395.
[26] - Bahsün Havlel-Mehdi, s. 69.
[27] - Bihar-ul Envar, c. 51, s. 303; Mehdi-i Mevud, s. 458.
[28] - et-Taraif fi Marifeti Mezheb-it Tavaif, c. 1, s. 183-184.
[29] - Kitab-ul Gaybet, s. 355.
[30] - Şeyh Abbas Kummi, Sefinet-ul Bihar , c. 6, s. 143.