Hz. İsa'dan (as) Piskopos Samuel Ruiz'e

İSEVÎ DİRENİS ÇİZGİSİ

TARIHIN IHYA EDICILERI, INSANLIGIN hidayet rehberleri olan nebiler, kesintisiz bir süreç ile Hz. Muhammed (s)'e kadar gelen temiz ve pak bir silsilenin halkalaridir. Her halka kendinden önceki nebinin bozulan, ifsad olan ögretilerini islah ederler. Bozulan, dejenere olan bu ilahi ögreti; Hz. Muhammed (s)'e kadar hep nebiler araciligiyla ihya edilmistir. Hz. Peygamberden sonra bu görev ümmetin alimlerine ve imamlarina tevdi edilmistir.

Tarihin en kesif noktasinda, Kur'an'in en çok isminden ve mücadelesinden bahsettigi Hz. Musa'nin bozulan, kuru bir sekilden ibaret hale getirilen ilahi ögretisi; yozlasmanin en sistemli bir hale geldigi, gücün imparatorlastigi, herseyin alinip-satilan bir meta gibi algilanip, belden asagi kültürün en igrençlestigi bir zamanda, gözlerin ve kulaklarin sehvet çigliklariyla doldugu, zevk ve sefanin kendinden sonraki tüm zamanlarda darb-i mesel olarak anlatildigi bir toplumun kendine gelmesi, fitri olani hatirlamasi, ilahi olana gönlünü ve kulaklarini açmasi öyle kolay kolay olacak gibi gözükmüyordu. Din tacirleri ( Yahudiler ) tüm tacirlere parmak isirtan bir maharetle, ellerindeki Musa(as)'in degerlerini hoyratça pazarliyorlardi. Dini ve ilahi olanin bu derece dindarlar tarafindan, din adamlari eliyle pazarlandigi Kur'an'i Kerim'de uzun uzun anlatilacakti. Kur'an'i Kerim Hz. Peygamber(s)'den sonra en olumsuz, en kötü ve en yozca seyin örneklerini israilogullari'nin ve din adamlarinin Hz. Musa'nin getirdiklerine yaptiklariyla örneklendirir. Israilogullari, Yahudiler, museviler gelecek nesiller için ibretle anlatilir Yüce Kitab'in sayfalarinda. Iste bu alacakaranlik kusagi, Yüce Yaratici tarafindan öyle bir ilahi çiglikla aydinlanmali ki; insanlar dikkat kesilsin, kulak kabartsin. Yeryüzü öyle bir sarsinti geçirmeli ki; insanlar ayaklaridan yerin kaydigini, baslarinda gögün yarildigini hissetsinler. Iste böyle bir sok dalgasiyla geldi Hz. Isa. Tarihin en olmayacak, akla hayale gelmeyecek çocugu, babasiz Isa (as) dünyaya geldi. Gelir-gelmez, Meryem (as)'in bakireligine sahitlik yapti: konustu!..

Hz. Isa (as) tarihin kalbinin ilahi olana dogru atmasini saglayan bir sok dalgasi olarak geldi. Tertemiz Meryem'in ve Nebi Zekeriya'nin gözetiminde yetisti. "Esseniler" onu Yahudiler'in ihya edicisi ve kurtaricisi, zulmün yokedicisi olarak çöllerde ve daglarda yetistirdiler.

Esseniler

Hz. Isa, Ferisi ve Sadukiler'in yozlastirdigi, dejenere ettigi, Hz. Musa'nin ögretilerini özüne döndürmenin gayretisle ise baslar. Yahudi mezhepleri olan Saduki ve Ferisi'ler Roma'da dinin temsilcileri sifati ile zulmün tasdikçisi olarak varliklarini sürdüren, sahsiyetsiz ve onursuz insanlar sinifi olarak örgütlenmis, toplumu Tanri adina, Musa adina aldatan aldaticilardir. Esseni'ler, Hz. Musa'nin getirdiklerini koruyan, ona bagli olan, Roma'da anarsist ve bozguncu olarak taninan devlet düsmani gizli bir topluluktu. Roma devlet, Ferisiler ve saddukiler için Esseniler yok edilmesi gereken, kararli varliklardi. Esseniler'le ilgili bütün olumsuz propagandalar bu merkezlerden üretiliyordu. Hz. Isa'nin dogumundan sonra yetistirilmesi egitilmesi, Hz. Zekeriyya önderligindeki Esseni mektebinde gerçeklesti. Esseniler gerçek dinin ögreticileri olarak Roma'nin zulmünden Ferisiler'in tuzaklarindan korunmak için gizli olarak tebliglerini yürüten gençleri sehirlerden uzaklastirarak, daglarda ve çöllerde belli egitimlerden geçiren bir topluluktu. Hz. Zekeriya'dan sonra Hz. Yahya'nin (as) önderliginde Roma valilerini ve saraylarini tehdit edecek, onlarin uykularini ve rahatlarini kaçiracak bir güce ulastilar. Hz. Yahya (as) sehid edilmeden önce, 3I-4I yaslari arasindaki Hz. Isa'ya sirtindaki cübbesini vererek bundan sonraki mücadelenin merkezini ve önderini belirlemis oluyordu. Esseniler'le ilgili hiristiyan kaynaklardaki tüm sansürler bu gerçekleri gizlemeye yetmedi. Belki de ayri bir çalisma konusu olabilecek Esseniler'e kisaca degindikten sonra, simdi de Hz. Isa'ya geçelim.

Hz. Isa'nin Mücadelesi

Hz. Isa'nin mücadelesini incelerken, karsimiza iki boyutlu bir insan ve mücadele modeli çikiyor:

Birincisi; sevgi ve sefkatle dolu, uysal, bir yanagina vurunca digerini dönen bir Hz. Isa. Özellikle günümüz hiristiyan dünyasinin sahiplendigi, anlatageldigi, yazdigi, çizdigi, sembollestirdigi Hz. Isa, sevgi ve sefkatle dolu, sessiz bir Hz. Isa günümüz zulüm temsilcileri ve emperyalistleri için çok uygun düsmektedir. Hiristiyan dünya ile, zulmün, ahlaksizligin temsilcileri ayni dünyayi paylasiyorlar. Oysa Hz. Isa böyle bir dünyayi degistirmek için, bu dünyanin çirkeften direklerini ve desteklerini yikmak için geldigini söyler. Ikincisi; Hz. Isa'nin gelmis oldugu konum v sosyal ortam iyice incelendiginde varolan Inciller(Dört Incil), Pavlos'unkiler hariç, akl-i selimle okundugunda bile günümüz hiristiyan dünyanin çizdigi Hz. Isa portresiyle uyusmadigini görürüz. Ya da Hz. Isa'nin bir yönünün, bir boyutunun böyle oldugunu diger bir yönünün ise hayati boyunca mücadele eden zalimlere ve aldaticilara karsi direnen bir Hz. Isa görürüz. Hz. Isa sahte din tacirlerine karsi çok sert ve amansiz bir mücadele baslatmistir. Dört Incil bastan sona Hz. Isa'nin Ferisiler ve Sadukiler'le mücadelisini anlatir. Hz. Isa Ferisi ve Sadukiler'in yanlis din anlayislarini, Hz. Musa'nin getirdiklerini, az bir bedele, yada çok bir bedele karsilik ilahi ögretileri sattiklarini, zulmün, ihanetin yardakçilari olduklarini anlatir.(Bunun için Yuhanna'nin 7-45 ve Bölüm 8 okunabilir) Hz. Isa'nin en büyük düsmani yahudilerdir (Ferisiler). Inciller buna çok açik bir sekilde taniklik eder. Hz. Isa bunlara karsi en küçük bir taviz vermeden, tüm ihanet ve kötülüklerine sabirla direnerek karsi koymustur. Onlara karsi söylemleri sevgi ve sefkatten uzaktir.

Öyleyse Hz. Isa ne günümüz hiristiyan dünyanin; insanüstü gibi algiladigi hayattan uzak, realitelerden bihaber meleksi bir nebi ne de Kazançakis'in haddinden fazla beserlestirdigi Nasirali Isa'dir. Bizce Hz. Isa'nin mücadeesi iki boyutta ele alinmasi gereken bir olgudur. Birincisi; aynen günümüzde algilanan hiristiyan dünyanin bayraklastirdigi hosgörü abidesi bir nebidir. Hz. Isa'nin bu yönü halka dönük yüzüdür. Ilahi mesaja çagirdigi Nasirali, Kudüslü, Romali, Filistinli halka bir sefkat abidesi, sevgi pinari olarak çagildar. Vahye muhatab olan, yoksun birakilmis, kandirilmis halk Hz. Isa (as) için çok önemlidir. Onlari sefkatle kucaklamak zorundadir. "Onlara yumusak davranmalisin. Sefkat kanatlarini onlarin altlarina sermelisin. Eger kötü davranirsan onlar çekip giderler". ilahi düstur, Hz. Isa'da böyle tecelli eder. Ikinci yönü; özellikle günümüzde anlasilmayan, gözardi edilen, bilinmeyen ve bizce üzerinde asil durulmasi gereken tarafi: Hz. Isa'nin egemen Roma zorbalarini rahatsiz eden sahte din tacirlerini engerekler gibi üstüne saldirtan, devrimci dienisçi yönüdür. Zulmün merkezi roma ile Hz. Isa'nin vermis oldugu mücadele, hiç öyle gözardi edilecek bir olay degildir.

Zulüm Imparatorlugu Roma ile Hz. Isa

Muhammed Ataurrahim, degerli ve özlü çalismasi olan "Bir Islam Peygamberi Hz. Isa" adli eserinde, hiristiyan ve Batili kaynak ve vesikalara dayanarak öyle ilginç bir veri sunar ki, günümüze kadar ki Hz. Isa ile ilgili zihinlerdeki bilgileri tepetaklak eder. Ataurrahim; Hz. Isa'nin; Yahya'dan sonraki mücadeleyi yüklenip silahli direnise dönüstürdügünü yazar. Bizce olay bu derecek olmusmudur bilmiyoruz ama inkari mümkün olmayan gerçek Hz. Isa'nin Romalilar'la arasinin hiç iyi olmadigi kogusturuldugu, takip edildigi, Roma için sahte Yahudi Ferisi ve Sadukiler için Hz. Isa'nin bir kabus oldugu, sok dalgasi oldugu kesindir. Ferisi ve Sadukiler bahsi çok açik oldugu için Roma ile Hz. Isa'nin mücadele grafigine bakalim.

Hz. Isa, Roma kültür ve zulüm devletine kesinlikle bir direnis sergilemis, sevgi dalgalari ve mucizatla olusturdugu müminleri, Roma'nin sirret sütunlarini yerle bir edecek tevhidi bir yapinin temellerini Son Nebi'ya kadar tasiyacak bilinç ve kararliliktadirlar.

Eger bu böyle degil de tersi istikamette olmus olsa idi; Hz. Isa'nin irtihalinden sonraki dönemde gelisen olgularin farkli bir düzlemde seyretmesi gerekirdi. Ki onlarin iddiasi gibi Isa'yi çarmiha germediler.

"O'nu ne öldürdüler ne de çarmiha gerdiler" (Nisa, 4/155)

Hz. Isa Sonrasi Isevi Direnis Çizgisi

Hz. Isa hayati boyunca iki merkezle kiyasiya mücadele etmis, bu zulmün ve aldaticilarin temsilcisi Roma ve Ferisiler için kabus atmosferi olusturan bir kitle olusturmustur. Roma egemenleri Hz. Isa'dan sonra bu direnis çizgisinin kesilmeyecegini, bitmeyecegini, Ferisiler'in zailiyetini gördüklerinde (Hak gelince batil zail olur.) direnisin bitmesi için en akilli olan yolu seçtiler: isevi anlayisi ve direnisi içsellestirmek/ uysallastirmak ve bu anlayisa resmi misyon yüklemek. Paul ya da bilinen Pavlos, Roma'nin hiristiyanlastirilmasi ya da Hiristiyanlik'in Romalilasmasini saglayacakti. Ama Pavlos Mesih'i hiç bir zaman Hz. Isa olmayacakti. Kalenin içten fethi kadar kolay ve kötü bir is yoktur. Bir ögreti ancak içten mümessilleri eliyle dejenere olur. Hz. Musa'nin basina gelen, Hz. Isa'nin da basina gelmisti. Tarih bu oyunu Hz. Muhammed'in ögretisine de oynayacakti. H. Hatemi Hoca yerinde olan bir tesbiti ile "Her ümmetin bir Pavlos'u vardir. Bu ümmetin (islam) Pavlos'u da Muaviye'dir." Diyerek bu gerçegi en veciz bir dille ifade eder. Ama Pavlos'un tüm çabalari, Roma'nin hile ve düzenleri, isevi direnis hattini silemedi. Direnis çizgisi kirilmadi. Nasil islam ümmetinin geçirdigi evrelerde Muhammedi çizgi kirilmadan günümüze kadar gelmisse, bir taraftan Pavloslar üretilirken; diger taraftan Hüseyinler, Ebu Hanifeler, Imam Rizalar varolagelmistir. Hz. Isa'nin direnis çizgisinin kirilmadigini, korundugunu, Pavlos'un yaptigi tüm zararlara ragmen Roma için kabusun bitmedigini Burucu suresini okurken müsahade ediyoruz.

Hz. Isa'nin yarenleri ve Ashab-i Uhdud filmi canlaniyor gözümüzün önünde... Ates çukurlarina doldurulanlarin Isevi direnisçilerden baskasi olmadigini buruk bir sevinçle görüyoruz. Pavlos, Hz. Isa'yi ve ögrettiklerini silememis, Roma'nin zulmü Isa'yi (as) öldürememis... Kehf Suresi de sahitlik eder buna. Allah'a inanan gençleri, Roma kayserlerinin zulmünü okuyoruz... Tarsus'a ya da Efese'e gidip görüyoruz, zulüm imparatorlugunun Isa'nin yarenlerine yaptiklarini ve Allah'in onlari korumasini... Roma'nin, Hz. Isa'yi ve ögretilerini silemedigini, Pavlos'un tahripkar adimlarinin buna yetmedigini Kur'an'i Kerim'in sahitligi ile okuyoruz. Ayrica gezip görmemizi isteyen, ibret alin diyen Yüce Kitab'in emri dogrultusunda Anadolu'nun çesitli yelerindeki yeralti sehirlerinde, Roma'nin sedid zulmünden kaçan ve tevhidi anlayislarini yeryüzü olmamissa yeraltinda koruyan muvahhid Iseviler'i görüyoruz. Iman edenlere sevgice en yakin olanlarin, kendierine "Biz hiristiyanlariz." (Maide/32) diyenler oldugunu buyuran ilahi emir, Son Nebi'nin ilahi mücadelesinde, hiristiyanlari müttefik görür. Habesistan, Son Nebi için bir nevi üs görevini görür. Necasi, "Ben hiristiyanim." Diyen bir mü'min olarak ölür. Cenazesini Hz. Peygamber kildirir. Isevi ögreti, hem sosyal alanda, hem Iznik Konsülü'ne, hem de Pavlos'un bütün hilekarliklarina ragmen, özü korunarak Hz. Muhammed'e kadar gelir. Barnaba Incili, hala hiristiyan dünyanin basini agritan bir sorun olarak varligini sürdürür. Barnaba, Pavlos'un, zulmün payandasi yaptigi sapkin bir inanç haline dönüstürdügü hiristiyan ögretiyi günümüze kadar koruyan çizginin ilk temsilcisidir. Sonraki dönemlerde tevhidi Iseviler, Roma'nin akla hayale gelmedik iskenceleri altinda yakilarak, kaziklara oturtularak, derileri yüzülerek can verdiler. Zalimler ve aldaticilar, hiristiyanlarin büyük bir çogunlugunu ehlilestirip, Tanri'nin koyunu olmaktan, kendi koyunlari yaptilar. Çobanlari ise, hep zalim yönetimler ve yöneticiler oldu. Ilahi olanla en ufak bir bagi bulunan, Kur'an'i Kerim'in anlattigi hiristiyanlar hiç bitmedi. Tarih seridinde yerlerini hep aldilar.

Büyük sehid Lucian (ö.312), Sehidler Kilisesi'nin kurucusu Aziz Danatus, Afrika hiristiyanlarinin lideri tevhidci düsüncenin babasi Arius (ö.336), reformisti Calvin'in ihbari sonucu yakilarak öldürülen Ispanya Engizisyonu'na karsi çikan tevhidci Servetus (ö.1513), F. David (ö.1579), ve ...

Piskopos Samuel Ruiz

Bugün Roma Imparatorlugu'nun günahkar devamcisi, Garaudy'nin deyimiyle 'Ser Imparatorlugu', Imam Humeyni'nin deyimiyle 'Büyük Seytan' olan Amerika'dir. Amerika, varligini zulüm ve soykirimla baslatan 'Vahset Imparatorlugu' olarak tarih sahnesine çikan, kötülügün günümüz temsilcisidir. 1492, Amerika'nin kesfi diye tarihe geçen o ugursuz gün, milyonlarca Kizilderili'nin yokolmasi, kendi ülkelerinden, topraklarindan sökülüp atilmasi ve nesillerinin bitmesi anlamina geliyordu. Amerika, ciltlerce anlatilacak zulüm uygulamalariyla kuruldu. Varligi kana endeksli vampirler gibi, zulme, sömürüye ve vahsete endeksli çapulcularin olusturdugu bir medeniyet (!), varligini bunlarla devam ettirdi. Dünya sömürüsüne en yakinindaki Latin Amerika'daki yerli halktan basladi ve dünyaya yayildi. Amerikan sömürüsünü, zulmünü ve seytanligini engelleyecek, durduracak güç, vahyi bir ögretinin hayat sahnesine çikmasiyla mümkündür. Bu güç, en belirgin bir sekilde 1979 Iran Islam Devrimi ve son Nebi'nin meltem esintisiyle gelen ihtiyar önderi eliyle gerçeklesti. Ama Amerika, Latin Amerika'yi yagmalayip sömürürken, kendi atalari Kizilderili yerlileri katlederken, Kizilderililer'i savunan ve yillarca Colomb'un zulmünü anlatan Pisikopos Barteleme de Las Cesas'dan sonra Meksika'da Amerikan vahsetine ve zulmüne karsi direnen "Zulme ancak karsi konur; boyun egilmez!" diyen Zapatalar, tüm ezilen Latin ülkeleri için ümit oldu. 1914'de baslayan bu direnis hareketi, Latin Amerika ülkelerindeki direnis hareketlerinin ilk kivilcimi ve ilhamcisidir. Salvador, Guetamala, Ispanya gibi i93I'larda baslayan direnis hareketleri, hep Zapatalar'dan ilham alir.

Bir köylü direnisi olan Zapatistler'in lideri S. Zapata, okuma-yazma bilmeyen saf ve temiz bir köylü olarak yapilan insanlik disi zulme ve vahsete karsi direnis tohumlarini Meksika'da eker. Sol söylemi ve emperyalist ABD'yi en çok sasirtan, belki de bu temiz köylülerin direnisinden çok, Piskopos Samuel Ruiz'dir. Piskopos S. Ruiz, bir din adamidir, hiristiyandir ve Meksika'da 1951'lerden sonra Zapatalar'i açiktan destekleyen bir tavirla gündeme gelir. Roma'ya karsi süren direnis hatti, Latin Amerika'da, Meksika'da ortaya çikar.

Aslinda Polonya direnisinde de papazlarin direnis saflarinda yeralislarini beyaz perdede seyretmestik. Ama Meksika'da las Casas'dan sonra S. Ruiz Amerikan kuklasi hükümete karsi siddet kullanilmasini ve Zapatistler'in hakliligini savunarak zulüm ve vahset Hz. Isa'nin taraftar olmadigini, sessiz kalmadigini, 1968'de Latin Amerika Piskoposlar toplantisi'nda Hz. Isa'nin, devrimci ve direnisçi bir peygamber oldugunu deklare eder. Hz. Isa, zulme, sömürüye ve ahlaksizliga sessiz kalan bir nebi degil, bizzat bunlara karsi gönderilen, serrin yokedicisi bir peygamberdir. S. Ruiz'in, Papa tarafindan bu olaylardan sonra görevinden azli, halkin yogun destegiyle geri çekilir. Yerliler'in tahrikçisi diye kara listeye alir. S. Ruiz ise, "Hakikat su ki, yerli halk, hükümetlerin vaadlerinden yoruldu. Silaha sarilmaktan baska çikis yolu kalmadigini gördü. Onlar, sabirlarini sonuna kadar kullandilar. Silaha sarilmak onlarin en dogal hakkidir." Diye yanit verdi. Amerika, ilk yerli sömürü agini Meksika'da kurdu. Pilot bölge olarak burayi seçti. Latin Amerika'nin kalbi olarak Meksika seçildi. Sömürü için bütün altyapi burada konuslandirildi. Meksika bunun için önemlidir, S. Ruiz bunun için önemlidir. Tanri'nin seçtigi bir devlete karsi, tanri adina insanlara zulmeden, onlari sömüren otoriteye yine Tanri'nin bir adami olan piskopos karsi koyuyordu. Bu, hiristiyan dünya ve ögreti için bir isikti ve Latin Amerikada'dan dogmustu.

Salvador Direnisi'nde önceleri sessiz kalan cizvit papazlari, direnise verdikleri destek dolayisiyla, sonralari ülkeden atildilar. Salvador'da Cizvit Papazlari, zulme sessiz kalmadilar ve direnise Isa adina destek verdiler. Pavlos'un mesih'i, Latin Amerika'da yavas yavas ölüyordu. Barnaba'nin Isa'si ise diriliyordu. Salvadorlu kadin direnisçi Martinez'in anilarinin yasandigi bir ülkede, ilahi olan, vahyi bagi kesilmeyen bir anlayissessiz kalamazdi. Egitimin ustalari Cizvit papazlari da burda sessiz kalmadilar. Pavlos'un büyüsü, yavas yavas bozuluyordu.

Latin halklarin onurlu ve insani direnisleri, "Biz hiristiyanlardaniz!" diyenlerin ruhlarinda, halklara duyulan Isa'ca sevgiyi canlandirdi. Sevgi pinari Hz. Isa, zulme karsi çarmihini boynuna dolayarak, "Çarmihini almayan, gelmesin benimle!" diye yola çikti. Amirakan ser imparatorlugu ve kapitalizmin azgin ruhu, insanligi yerle bir ederken, ahlaki degerleri hoyratça tüketirken, siyonist bir bencillikle ilahi olani sekülerlestirirken, ilahi ögreti iddiasindaki hiristiyanlarin ve Isa dostlarinin yeniden oturup düsünmeleri, akl-i selimle Inciller'i yeniden okumalari gerekmektedir.

Meksika'da S. Ruiz'in 'devrimci Isa'si, Peru'da Rahip Guttierez'in 'kurtulus çagrisi', Brezilya'da Rahip Leonardo Boff'un 'kurtarici Isa'si, Arjantin'de Enrico Dussel'in, Salvador'da Cizvit Aloysius'un onurlu ve orijinal çikislari, hiristiyan dünya için Hz. Isa'yi ve incilleri, güçlülerin, zalimlerin elinden kurtarma belirtilerini veriyor. Latin Amerika'daki bu insani ve izzetli isevi dalga, yavas yavas hiristiyan dünyaya yayiliyor. Kimbilir, Musa Sadar gibi, 'ortak kelime'ye çagiranlar çogaldikça, bu çagriya ilk koyanlarin Iseviler oldugunu görecegiz. Samuel Ruizler çogaldikça , Vatikan'in isi daha bir zorlasacak; Pavlos'un büyüsü, direnis asalariyla yutulacak. Latin Amerika'daki hiristiyan anlayis ve gelisme üzerinde ciddi olarak durulmasi gerekir. Piskopos'un dedigi gibi: " O halde kim, zulme destek olan bir sessizlik hiristiyanligindan söz edebilir?" S. Ruiz, Latin Amerika'daki hiristiyanlastirma adi altinda yapilan zulüm, sömürü ve lanetli seçilmis halk anlayisina, Isa'nin Ferisiler'e verdigi cevapla seslenir:

"ENGEREKLER!"

Kim bilir, Hz. Isa'nin müjdesi yankisini bulur; son Nebi'nin Kutlu Yolu'nda bulusuruz...

 

Kaynak: Evrensel Mesaj Aylik Dergisi Sayi :2 Mart 1999