GERİ | İNDEKS | İLERİ |
5ـ رَأْسُ الفَضائِلِ مُلْكُ الغَضَبِ وَ إماتَةُ الشَّهْوَةِ / 5237.
5- Faziletlerin başı öfkeye hakim olmak ve şehveti öldürmektir. /5237
6ـ عِنْدَ تَعاقُبِ الشَّدائِدِ تَظْهَرُ فَضائِلُ الإنْسانِ / 6204.
6- Zorluklar peş peşe geldiğinde insanın faziletleri ortaya çıkar. 6204
7ـ عُنْوانُ فَضيلَةِ الْمَرْءِ عَقْلُهُ، وَ حُسْنُ خُلْقِهِ / 6343.
7- Kişinin aklı ve iyi ahlakı, faziletinin göstergesidir. /6343
8ـ غايَةُ الفَضائِلِ العَقْلُ / 6376.
8- Faziletlerin nihayeti akıldır. /6376
9ـ غايَةُ الفَضائِلِ العِلْمُ / 6379.
9- Faziletlerin sonu ilimdir. /6379
10ـ فَضْلُ الرَّجُلِ يُعْرَفُ مِنْ قَوْلِهِ / 6538.
10- Kişinin üstünlüğü sözünden anlaşılır. /6538
11ـ اَلفَضِيلَةُ بِحُسْنِ الكَمالِ، وَمَكارِمِ الأفْعالِ، لابِكَثْرَةِ المالِ وَ جَلالَةِ الأعْمالِ/1925.
11- Fazilet, kusursuzluğun güzelliği ve iyi işlerle olur, mal çokluğu ve amellerin büyüklüğüyle değil. /1925
12ـ اَلفَضيلَةُ غَلَبَةُ العادَةِ / 356.
12- Fazilet, (kötü) alışkanlığa galip gelmektir. /356
13ـ فَخْرُ الْمَرْءِ بِفَضْلِهِ لا بِأصْلِهِ / 6539.
13- Kişinin iftiharı faziletiyledir, soyuyla değil. /6539
14ـ فَضيلَةُ الإنْسانِ بَذْلُ الإحْسانِ / 6561.
14- Kişinin fazileti ihsan etmesidir. /6561
15ـ فازَ بِالفَضيلَةِ مَنْ غَلَبَ غَضَبَهُ، وَمَلَكَ نَوازِعَ شَهْوَتِةِ / 6579.
15- Kim öfkesine galip gelir, şehvetine engel olabilecek şeylere sahip olursa faziletle saadete erişir. /6579
16ـ كَفي بِالْمَرْءِ فَضيلَةً أنْ يُنَقِّصَ نَفْسَهُ / 7039.
16- Nefsi küçük saymak, kişiye fazilet olarak yeter. /7039
17ـ كَمالُ الفَضائِلِ شَرَفُ الخَلائِقِ / 7263.
17- Faziletlerin kemali kişiliklerin erdemidir. /7263
18ـ لِلإنْسانِ فَضيلَتانِ: عَقْلٌ، وَ مَنْطِقٌ، فَبِالعَقْلِ يَسْتَفيدُ، وَ بِالمَنْطِقِ يُفيدُ / 7356.
18- İnsan için iki fazilet vardır: Akıl ve mantık; aklından yararlanır, mantıkla da (düşüncelerini) ifade eder. /7365
19ـ لَيْسَتِ الأنْسابُ بِاالآباءِ وَالأُمَّهاتِ لكِنَّها بِالفَضائِلِ الْمَحْمُوداتِ / 7364.
19- Asalet anneler ve babalarla değildir; övülmüş faziletlerledir. /7364
20ـ مَنْ قَلَّتْ فَضائِلُهُ ضَعُفَتْ وَسائِلُهُ / 8677.
20- Fazileti az olanın vesileleri de zayıflar. /8677
21ـ مِنْ أحْسَنِ الفَضْلِ قَبُولُ عُذْرِ الجاني / 9294.
21- Suçlunun mazeretini kabul etmek, en üstün faziletlerdendir. /9294
22ـ مِنْ فَضْلِ الرَّجُلِ أنْ لا يَمُنَّ بِمَا احْتَمَلَهُ حِلْمُهُ / 9328.
22- Hilminin taşıyabildiği şeyle minnet koymamak, kişinin faziletlerindendir. /9328
23ـ مِنْ أفْضلِ الفَضائِلِ اِصْطِناعُ الصَّنايِعِ، وَبَثُّ الْمَعروُفِ / 9355.
23- İyilik yapmak ve yaymak en üstün faziletlerdendir. /9355
24ـ بِاكْتِسابِ الفَضائِلِ يُكْبَتُ الْمُعادي / 4368.
24- Faziletlerin kazanılmasıyla kavga ve düşmanlık bastırılır. /4368
25ـ جِماعُ الفَضْلِ فِي اصْطِناعِ الحُرِّ، وَ الإحْسانِ إلي أهْلِ الخَيْرِ / 4797.
25- Fazilet toplamak, özgür insana ve hayır ehline iyilik etmekle olur. /4797
26ـ حِفْظُ اللِّسانِ وَ بَذْلُ الإحْسانِ مِنْ أفْضَلِ فَضائِلِ الإنْسانِ / 4899.
26- Dili (günahtan) korumak ve iyilik etmek, insanın en üstün faziletlerindendir. /4899
27ـ كُنْ مُتَّصِفاً بِالفَضائِلِ، مُتَبَرِّءً مِنَ الرَّذائِلِ / 7150
27- Üstün sıfatlara sahip ol, rezil sıfatlardan uzak dur. /7150
28ـ أفْضَلُ الفَضائِلِ بَذْلُ الرَّغائِبِ، وَ إسْعافُ الطَّالِبِ وَ الإجْمالُ فِي الْمَطالِبِ / 3280.
28- Kıymetli şeyleri bağışlamak, istekte bulunanın ihtiyacını gidermek, terbiye ölçüleri içinde istemek en üstün faziletlerdendir. /3280
29ـ أفَضلُ الفَضائِلِ صِلَةُ الهاجِرِ، وَ إيناسُ النّآفِرِ، وَ الأخْذُ بِيَدِ العاثِرِ / 3357.
29- İrtibatı kesene dost eli uzatmak, ürküp kaçanla arkadaş olmak, tehlikede olanın kolundan tutmak en üstün faziletlerdendir. /3357
30ـ إنَّما يَعْرِفُ الفَضْلَ لأهْلِ الفَضْلِ أُولُوا الفَضْلِ / 3913.
30- Fazilet ehlinin fazlını ancak fazilet sahipleri bilir. /3913
31ـ يُسْتَدَلُّ عَلي فَضْلِكَ بِعَمَلِكَ، وَ عَلي كَرَمِكَ بِبَذْلِكَ / 10969.
31- Faziletin amelinle, cömertliğin de bahşişinle kanıtlanır. /10969
1ـ مَنْ سَرَّهُ الفَسادُ ساءَهُ الْمَعادُ / 8371.
1- Fesadın sevindirdiği kimseyi kıyamet hüzünlendirir. /8371
2ـ لاصَلاحَ مَعَ إفْسادٍ / 10537.
2- Fesatçılıkta hayır olmaz. /10537
3ـ مَنْ فَسَدَ مَعَ اللهِ لَمْ يَصْلُحْ مَعَ أحَدٍ / 8622.
3- Allah'a karşı fesat eden, hiç kimseye karşı dürüst olmaz. /8622
4ـ لاتُفْسِدْ ما يَعْنيكَ صَلاحُهُ / 10191.
4- Sana hayrı dokunan şeyler hususunda bozgunculuk etme. /10191
1ـ لَيْسَ كُلُّ غائِبٍ يَؤُوبُ / 7470.
1- Her yiten geri gelmez. /7470
2ـ مَنْ غافَصَ الفُرَصَ أمِنَ الغُصَصَ / 8063.
2- Fırsatları değerlendiren üzüntülerden güvende olur. /8063
3ـ مَنْ وَجَدَ مَوْرِداً عَذْباً يَرْتَوي مِنْهُ فَلَمْ يَغْتَنِمْهُ يُوشِكُ أنْ يَظْمَأ وَ يَطْلُبَهُ فَلا يَجِدُهُ / 8100.
3- Kim susuzluğunu giderecek tatlı bir su kaynağı bulur da onu ganimet saymazsa susuz kalması ve onu talep ettiğinde bulamaması yakındır. /8100
4ـ رُبَّ فائِتٍ لا يُدْرَكُ لِحاقُهُ / 5354.
4- Kaybedilen nice şeyler vardır ki bir daha ele geçmez. /5354
5ـ رُبَّ ساعٍ سَريعٍ نَجا، وَ طالِبٍ بَطيءٍ رَجا / 5620.
5- Nice atik, çalışkan insanlar vardır ki kurtulmuşlardır ve nice talep eden tembel insanlar vardır ki ümitleriyle kalakalmışlardır. /5620
6ـ عَوْدُ الفُرْصَةِ بَعيدٌ مَرامُها / 6340.
6- Kaçırılan fırsatın geri dönmesi uzaktır. /6340
7ـ غافِصِ الفُرْصَةَ عِنْدَ إمْكانِها فَإنَّكَ غَيْرُ مُدْرِكِها بَعْدَ فَوْتِها / 6443.
7- İmkânı oldukça fırsatı değerlendirmesini bil, zira onu kaybettikten sonra bir daha bulamazsın. /6443
8ـ تَنَفَّسُوا قَبْلَ ضيقِِ الخِناقِ، وَ انْقادوُا قَبْلَ عُنْفِ السِّياقِ / 4539.
8- Boğazınız daralmadan önce nefes alın ve can verme sıkıntısından önce itaat edin. /4539
9ـ خُذُوا مَهَلَ الأيّامِ، وَ حُوطُوا قَواصِيَ الإسْلامِ، وَبادِروُ هُجُومَ الحِمامِ / 5063.
9- Günlerin fırsatlarını değerlendirin, İslam'ın sınırlarını koruyun ve ölümün ani saldırısına karşı önlem alın. /5063
10ـ رَحِمَ اللهُ امْرَءاً اِغْتَنَمَ المَهَلَ، وَ بادَرَ العَمَلَ، وَ أَكْمَشَ مِنْ وَجَلٍ / 5211.
10- Fırsatların değerini bilene, amelde öne geçene ve korkudan sımsıkı tutana Allah rahmet etsin! /5211
11ـ اَلفُرْصَةُ سَريعَةُ الفَوْتِ، وَ بَطيئَةُ العَوْدِ / 2019.
11- Fırsatın elden çıkması çabuk, geri dönmesi yavaş olur. /2019
12ـ السّاعاتُ تَخْتَرِمُ الأعْمارَ، وَ تُدْنِي مِنَ البَوارِ / 2030.
12- Saatler/ fırsatlar ömürleri yok eder ve ölüme yaklaştırır. /2030
13ـ اِرْتَدْ لِنَفْسِكَ قَبْلَ يَوْمِ نُزُولِكَ، وَ وَطِّ المَنْزِلَ قَبْلَ حُلُولِكَ / 2371.
13- İneceğin günden önce kendin için bir yer seç, ve (oraya) yerleşmeden önce yerini hazırla. /2380
14ـ اِجْعَل زَمانَ رَخائِكَ عُدَّةً لأيّامِ بَلائِكَ / 2380.
14- Rahatlıktaki saatlerini, belalı günlerin için azık et! /2380
15ـ اَلفُرَصُ خُلَسٌ / 165.
15- Fırsatlar çalınabilir. /165
16ـ اَلفَوْتُ غُصَصٌ / 166.
16- Fırsatları kaçırmak hüzün getirir. /166
17ـ اَلفُرْصَةُ غُنْمٌ / 194.
17- Fırsatlar ganimettir. /194
18ـ اَلفَوْتُ حَسَراتٌ مُحْرِقاتٌ / 877.
18- Fırsatları kaçırmak yakıcı pişmanlıktır. /877
19ـ اَلفائِتُ لايَعُودُ / 1018.
19- Kaçan fırsatlar geri dönmez. /1018
20ـ إضاعَةُ الفُرْصَةِ غُصَّةٌ / 1083.
20- Fırsatı zayi etmek hüzün getirir. /1083
21ـ أوْقاتُ السُّرُورِ خُلْسَةٌ / 1084.
21- Mutluluk saatleri geçicidir. /1084
22ـ اَلفُرَصُ تَمُرُّ مَرَّ السَّحابِ / 1143.
22- Bulutların geçip gittiği gibi fırsatlar da geçer gider. /1143
23ـ إذا لَمْ يَكُنْ ما تُريدُ فَأَرِدْ ما يَكُونُ / 3058.
23- İstediğin şey olmadığında olacak şeyi iste. /3058
24ـ إذا أمْكَنَتِ الفُرْصَةُ فَانْتَهِزْها، فَإنَّ إضاعَةَ الفُرْصَةِ غُصَّةٌ / 4124.
24- Fırsatı yakalayacak olduğunda onu ganimet say; şüphesiz fırsatı zayi etmek kederdir. /4124
25ـ اِنْتَهِزوُا فُرَصَ الخَيْرِ فَإنَّها تَمُرُّ مَرَّ السَّحابِ / 2501.
25- Hayırlı fırsatları ganimet sayın; şüphesiz bulutların geçip gitmeleri gibi fırsatlar da geçip giderler. /2501
26ـ أشَدُّ الغُصَصِ فَوْتُ الفُرَصِ / 3215.
26- Üzüntülerin en şiddetlisi fırsatları kaçırmaktır. /3215
27ـ إنَّ ماضِيَ يَوْمِكَ مُنتِقلٌ، وَ باقِيَهُ مُتَّهِمٌ، فَاغْتَنِمْ وَقْتَكَ بِالعَمَلِ / 3461.
27- Şüphesiz geçen günün taşındı gitti, kalansa şüphelidir; o halde içinde bulunduğun vakti amelle değerlendir. /3461
28ـ إنَّ الفُرَصَ تَمُرُّ مَرَّ السَّحابِ فَانْتَهِزوُها إذا أمْكَنَتْ في أبْوابِ الخَيْرِ وَ إلاّ عادَتْ نَدَماً / 3598.
28- Fırsatlar bulutların geçmesi gibi geçip gider; öyleyse, hayır kapılarında mümkün olduğu kadar onu ganimet bilin. Aksi takdirde pişmanlık olarak geri döner. /3598
29ـ ثَمَرَةُ الفَوْتِ نَدامَةٌ / 4605.
29- (Fırsatları) kaybetmenin semeresi pişmanlıktır. /4605
30ـ لِكُلِّ شَيْءٍ فَوْتٌ / 7287.
30- Her şey geçip gider. /7287
31ـ مَعَ الفَوْتِ تَكُونُ الْحَسْرَةٌ / 9746.
31- Pişmanlık fırsatları kaçırmakla beraberdir. /9746
32ـ لاحَسْرَةَ كَالفَوْتِ / 10470.
32- Fırsatı kaçırmak (veya ölüm) gibi pişmanlık yoktur. /10470
33ـ لاتَنْفَعُ العُدَّةُ إذا مَا انْقَضَتِ المُدَّةُ / 10826.
33- Fırsat elden çıktıktan sonra hazırlık görmek fayda etmez. /10826
34ـ ماضي يَوْمِكَ فائِتٌ، وَ آتيِهِ مُتَّهَمٌ، وَ وَقْتُكَ مُغْتَنَمٌ، فَبادِرْ فيهِ فُرْصَةَ الإمْكانِ، وَ إيّاكَ أنْ تَثِقَ بِالزَّمانِ / 9840.
34- Geçen günün yok olup gitti, gelecek gününse şüphelidir; zaman senin için ganimetken fırsatı yakalamak için acele et, zamana bel bağlamaktan sakın. /9840
35ـ فِي الفَوْتِ حَسْرَةٌ وَ (أوْ) مَلامَةٌ / 6452.
35- Fırsatı kaçırmada pişmanlık ve kınanış vardır. /6452
36ـ في كُلِّ وَقْتٍ فَوْتٌ / 6456.
36- Her vakit geçip gider. /6456
37ـ قَدْ تُصابُ الفُرْصَةُ / 6648.
37- Kimi zaman fırsata ulaşılır. /6648
38ـ لَنْ تُدْرِكَ ما زُوِيَ عَنْكَ فَأجْمِلْ فِي الْمُكْتَسَبِ / 7440.
38- Elinden çıkanları asla yakalayamazsın, öyleyse kazandığına iyi sahip ol. /7740
39ـ لَيْسَ كَلُّ فُرْصَةٍ تُصابُ / 7468.
39- Her fırsat ele geçmez. /7468
40ـ مَنْ قَعَدَ عَنِ الفُرْصَةِ أعْجَزَهُ الفَوْتُ / 8404.
40- Fırsatı kaçıran onu yitirdiğinden ötürü aciz kalır. /8404
41ـ مَنْ أخَّرَ الفُرْصَةَ عَنْ وَقْتِها فَلْيَكُنْ عَلي ثِقَةٍ مِنْ فَوْتِها / 8795.
41- Elindeki fırsatı geciktiren onu kaybedeceğinden emin olmalıdır. /8795
42ـ مَنْ ناهَزَ الفُرْصَةَ أمِنَ الغُصَّةَ / 9239.
42- Fırsata ulaşan kederden güvende olur. /9239
43ـ ما كُلُّ غائِبٍ يَؤُوبُ / 9462.
43- Her yitik geri dönmez.[44] /9462
44ـ مَنْ تَقاعَسَ اِعْتاقَ / 7728.
44- Fırsatı kaçıran sonuca ulaşamaz. /7728
1ـ اَلفِتْنَةُ (القُنْيَة) مَقْرُونَةٌ بِالعَناءِ / 1059.
1- Fitne (veya mal biriktirmek) zorluk ile beraberdir. /1059
2ـ كُنْ فِي الفِتْنَةِ كَابْنِ اللَّبُونِ، لاضَرْعَ فَيُحْلَبَ وَ لا ظَهْرَ فَيُرْكَبَ / 7167.
2- Fitne konusunda iki yaşındaki deve yavrusu gibi ol; ne sağılacak memesi, ne de binilecek sırtı vardır. /7167
3ـ مَنْ شَبَّ نارَ الفِتْنَةِ كانَ وَقُوداً لَها / 9163.
3- Fitne ateşini tutuşturan onun odunu olur. /9163
4ـ مِنْ أعْظَمِ المِحَنِ دَوامُ الفِتَنِ / 9275.
4- Fitnelerin devamı en büyük musibettir. /9275
5ـ قَدْ لَعَمْري يَهْلِكُ في لَهَبِ الفِتْنَةِ الْمُؤْمِنُ، وَ يَسْلَمُ فيها غَيْرُ الْمُسْلِمِ / 6685.
5- Gerçekten de kendi canıma ant olsun ki mümin, fitne ateşinde helak olur gider; Müslüman olmayansa onda sağlam kalır. /6685
1ـ مَنْ عَرَفَ الأيّامَ لَمْ يَغْفُلْ عَنِ الاِسْتِعْدادِ / 8942.
1- Zamanı tanıyan, hazırlanmaktan gafil olmaz. /8942
2ـ مَنْ أقْعَدَتْهُ نِكايَةُ الأيّامِ أقامَتْهُ مَعُونَةُ الكِرامِ / 9162.
2- Zamanın musibetleri kimi oturtursa kerim insanların yardımı onu ayakta tutar. /9162
3ـ ما أسْرَعَ السّاعاتِ فيِ الأيّامِ وَ أسْرَعَ الأيّامَ فيِ الشُّهُورِ وَ أسْرَعَ الشُّهُورَ فِي السَّنَةِ وَ أسْرَعَ السَّنَةَ فِي العُمْرِ / 9637.
3- Saatler günlerden, günler aylardan, aylar yıllardan, yıl da ömürden ne de çabuk geçip gitmede! /9637
4ـ اَلأيّامُ صَحائِفُ آجالِكُمْ فَخَلِّدُوها (فَجَلِّدُوها) أحْسَنَ أعْمالِكُمْ / 2409.
4- Günler ömürlerinizin sayfalarıdır; öyleyse onu en güzel amellerle ebedileştirin. /2409
5ـ اَلسّاعاتُ مُكْمَنُ الآفاتِ / 336.
5- Saatler afetlerin saklandığı yerdir. /336
6ـ السّاعاتُ تَنْهَبُ الأعْمارَ (الآجالَ) / 344، 708.
6- Saatler ömürleri (veya ecelleri) talan eder. /708 ve 344
7ـ اَلأيّامُ تُفيدُ التَّجارِبَ / 376.
7- Zaman tecrübe kazandırır. /376
8ـ اَلسّاعاتُ تُنَقِّصُ الأعْمارَ / 1067.
8- Saatler ömürleri azaltır. /1067
9ـ اَلأيّامُ تُوضِحُ السَّرائِرَ الكامِنَةَ / 1306.
9- Günler gizli sırları ortaya çıkarır. /1306
10ـ إنَّما أنْتَ عَدَدُ أيّامٍ فَكُلُّ يَوْمٍ يَمْضي عَلَيْكَ يَمْضي بِبَعْضِكَ، فَخَفِّضْ فيِ الطَّلَبِ، وَ أجْمِلْ فِي الْمُكْتَسَبِ / 3874.
10- Sen ancak günlerin sayısınca varsın, sana gelen her gün senin bazı şeylerini götürür; öyleyse istemeyi kıs ve kazancında ölçüyü sağla. /3874
11ـ إنَّما أبادَ القُرُونَ تَعاقُبُ الْحَرَكاتِ وَ السُّكُونِ / 3884.
11- Ancak hareket ve sükunların peş peşe gelmesi asırları yok etmiştir. /3884
12ـ بَكْرُ السَّبْتِ وَ الْخَميسِ بَرَكَةٌ / 4422.
12- Cumartesi ve Perşembe günün sabah vakti berekettir. /4422
13ـ زَمانُ العادِلِ خَيْرُ الأزْمِنَةِ / 5495.
13- Âdil insanın zamanı zamanların en hayırlısıdır. /5495
14ـ إنَّ أوْقاتَكَ أجْزاءُ عُمْرِكَ، فَلا تُنفِدْ (فَلا تُنْفِذْ) لَكَ وَقْتاً إلاّ فيما يُنْجيكَ (في غَيْرِ ما يُنجيكَ) / 3642.
14- Şüphesiz vakitlerin ömrünün parçalarıdır; o halde zamanını sadece seni kurtaracak şeylerde sarf et. /3642
15ـ في كُلِّ وَقْتٍ عَمَلٌ / 6458.
15- Her vaktin bir ameli vardır. /6458
16ـ يَأْتي عَلَي النّاسِ زَمانٌ لا يَبْقي مِنَ القُرْآنِ إلاّ رَسْمُهُ، وَ لا مِنَ الإسْلامِ إلاّ اسْمُهُ، مَساجِدُهُمْ يَوْمَئِذٍ عامِرَةٌ مِنَ البُني (البِناءِ)، خالِيَةٌ (خرّابٌ) عَنِ الْهُدي / 11044.
16- İnsanlara bir zaman gelecek ki Kuran'ın ancak görünümü, İslam'ın ise ancak ismi kalacak; camileri o gün yapı açısından mâmur, hidayetten ise mahrum olacaktır. /11044
17ـ يَأْتي عَلَي النّاسِ زَمانٌ لا يُقَرَّبُ فيهِ إلاّ الماحِلُ، وَلا يُسْتَظْرَفُ فيهِ إلاّ الفاجِرُ، وَلا يُضَعَّفُ فيهِ إلاّ الْمُنْصِفُ، يَعُدُّونَ الصَّدَقَةَ غُرْماً، وَصِلَةَ الرَّحِمِ مَنّاً، وَ العِبادَةَ اسْتَطالَةً عَلَي النّاسِ، وَ يَظْهَرُ عَلَيْهِمُ الْهَوي، وَ يَخْفي بَيْنَهُمُ الْهُدي / 11045.
17- Bir zaman gelecek ki o gün sadece düzenbazlar (halka) yakın olacaklar; günahkârlar zarif, insaflı insanlar zayıf sayılacaktır. Sadakayı borç, akrabalık bağını minnet, ibadeti insanlara karşı göstermelik olsun diye yapacaklar. Heves onlara galip gelecek ve hidayet (doğru yol) aralarında gizli kalacaktır. /11045
18ـ هَدَرَ فَنيقُ الباطِلِ بَعْدَ كَظُومٍ، وَ صالَ الدَّهْرُ صِيالَ السَّبُعِ العَقُورِ / 10040.
18- Bâtılın nazlı (değerli) devesi suskunluktan sonra feryat etti ve zaman yırtıcı, saldırgan bir hayvan gibi saldırıya geçti. /10040
19ـ وَالَّذي فَلَقَ الْحَبَّةَ، وَ بَرِيءَ النَّسَمَةَ، لَيَظْهَرَنَّ عَلَيْكُمْ قَوْمٌ، يَضْرِبُونَ الْهامَ عَلي تَأوِيلِ القُرْآنِ كَما بَدَأَكُمْ مُحَمَّدٌ عَلي تَنْزيِلِهِ، ذلِكُمْ حُكْمٌ مِنَ الرَّحْمنِ عَلَيْكُمُ في آخِرِ الزَّمانِ / 10102.
19- Tohumu yarıp bitirene, bedeni yaratana ant olsun; bir toplum çıkacak ki önceden Muhammed (s.a.a), nasıl Kuran'ın tenzili için savaştıysa, o toplum da tevili için başlarınıza vuracak ve bu, size Rahman'ın hükmüdür, ahir zamanda olacak. /10102
20ـ لا تَقْتَحِمُوا مَا اسْتَقْبَلْتُمْ مِنْ فَوْرِ (نارِ) الفِتْنَةِ وَ أميطُوا عَنْ سَنِنَها، وَخَلُّوا قَصْدَ السَّبيلِ لَها / 10379.
20- Size yönelen fitne ateşine hemen atılmayın, onun yollarından uzaklaşın ve yakın (fitne yolunun) ortasından çekilerek onu boş bırakın. /10379
21ـ يَعْطِفُ الْهَوي عَلَي الْهُدي إذا عَطَفُوا الْهُدي عَلَي الْهَوي، وَ يَعْطِفُ الرَّأْيَ عَلَي القُرْآنِ إذا عَطَفُوا القُرآنَ عَلَي الرَّأْيِ / 11043.
21- İnsanlar hidayeti bırakıp heva ve heveslerine uyduğunda, o (imam) hava hevesi hidayete çevirir; onlar kendi reylerini Kuran'a tercih verdiğinde, o insanların kendi reylerini bırakarak Kuran'ın hükümlerine yönelmelerini sağlar. /11043
22ـ نَسِيتُمْ ما ذُكِّرْتُمْ، وَ أمِنْتُمْ ما حُذِّرْتُمْ فَتاهَ عَلَيْكُمْ رَأْيُكُمْ، وَ تَشَتَّتَ عَلَيْكُمْ أمْرُكُمْ / 9990.
22- (İmama uymanız hususunda) size hatırlatılanları unuttunuz ve korkutulduğunuz şeylerden güvende oldunuz; o halde görüşleriniz karıştı, işleriniz dağıldı. /9990
23ـ هَلْ تَنْظُرُ (تُبْصِرُ) إلاّ فَقيراً يُكابِدُ فَقْراً، أوْ غَنِيّاً بَدَّلَ نِعَمَ اللهِ كُفْراً، أوْ بَخيلاً اِتَّخَذَ البُخْلَ بِحَقِّ اللهِ وَفْراً أوْ مُتَمَرِّدا، كَأنَّ بِأُذُنَيْهِ عَنْ سَماعِ (سَمْعِ الْمَواعِظِ) الحِكْمَةِ وَقْراً / 10049.
23- (Dilediğin tarafa bak); yoksulluktan acı çeken fakirden, Allah'ın nimetini küfre değişmiş zenginden, Allah'a ait hakları malını çoğaltmak için vermekten sakınan hasisten, kulağı öğütlere sağır olmuş inatçıdan başka bir kimseyi görebilir misin? /10049
24ـ وَالَّذي بَعَثَ مُحَمَّداً (ص) بِالْحَقِّ لَتُبَلْبَلُنَّ بَلْبَلَةً، وَ لَتُغَرْبَلُنَّ غَرْبَلَةً، وَلَتُساطُنَّ سَوْطَ القِدْرِ، حَتّي يَعْلُوَ أسْفَلُكُمْ أعْلاكُمْ، وَ أعْلاكُمْ أسْفَلَكُمْ، وَ لَيَسْبِقُنَّ سابِقُونَ، كانُوا قَصَّرُوا، وَ لَيُقَصِّرَنَّ سابِقُونَ كانُوا سَبَقُوا / 10143.
24- Muhammed (s.a.a)'i hak üzere gönderene ant olsun ki karışacaksınız ve sınanma kalburunda altüst olacaksınız; kaynayan kazandaki yemek gibi kepçeyle ayrılacaksınız; birbirinizden kopacaksınız; sonunda en aşağınız, en yüce makama yükselecek; en yüceniz, en aşağıya alçalacak. Herkesi geçenler, ileri gidenler, geri kalacaklar; geri kalmışlar ilerleyecekler, öne geçecekler. /10143
25ـ اَلرَّعِيَّةُ لا يُصْلِحُها إلاّ العَدْلُ / 1342.
25- Halkı ancak adalet düzeltir. /1342
26ـ قيلَ لَهُ (عَلَيْهِ السّلامُ): إنَّ أهْلَ الكُوفَةِ لايُصْلِحُهُمْ إلاّ السَّيْفُ، فَقالَ (عَلَيْهِ السّلام): إنْ لَمْ يُصْلِحْهُمْ إلاّ إفْسادي فَلا أصْلَحَهُمُ اللهُ / 3758.
26- İmam'a (a.s) "Gerçekten de Kûfe halkını ancak kılıç adam eder" denildiğinde şöyle buyurdu: Eğer sadece benim yanlışlığım (onlara kılıç çekmem) onları düzeltecekse Allah onları ıslah etmesin. /3758
27ـ آفَةُ الرَّعِيَّةِ مُخالَفَةُ الطّاعَةِ / 3934.
27- Halkın afeti itaate muhalefet etmektir. /3934
28ـ كَمْ مِنْ ذي ثَرْوَةٍ خَطيرٍ صَيَّرَهُ الدَّهْرُ فَقيراً حَقيراً / 6924.
28- Nice büyük servet sahipleri vardır ki zaman onları fakir ve hakir etmiştir. /6924
29ـ كَيْفَ تَبْقي عَلي حالَتِكَ وَ الدَّهْرُفي إحالَتِكَ ؟! / 6989.
29- Nasıl olur da şimdiki halinle yetinirsin; halbuki zaman seni değiştirmektedir. /6989
30ـ مَنْ عَتَبَ عَلَي الدَّهْرِ طالَ مَعْتَبُهُ / 8570.
30- Zamanı kınayanın kınanması uzar. /8570
31ـ ما قالَ النّاسُ لِشَيْءٍ طُوبي إلاّ وَقَدْ خَبَأَلَهُ الدَّهْرُ يَوْمَ سُوءٍ / 9616.
31- İnsanların güzel saydığı şey için zaman mutlaka kötü bir gün gizlemiştir. /9616
32ـ إنَّكُمْ في زَمانٍ اَلْقائِلُ فيهِ بِالحَقِّ قَليلٌ، وَ اللِّسانُ فيهِ عَنِ الصِّدْقِ كَليلٌ، وَ اللاّزِمُ فيهِ لِلْحَقِّ ذَليلٌ، أهْلُهُ مُتَعَكِّفُونَ عَلَي العِصْيانِ، مُصْطَلِحُونَ عَلَي الإدْهانِ، فَتاهُمْ عارِمٌ، وَ شَيْخُهُمْ آثِمٌ، وَ عالِمُهُمْ مُنافِقٌ، وَ قاريهِمْ مُمارِقٌ، لايُعَظِّمُ صَغيرُهُمْ كَبيرَ هُمْ، وَلايَعُولُ غَنِيُّمْ فَقيرَهُمْ / 3857.
32- Şüphesiz sizler öyle bir zamandasınız ki hakkı söyleyen onda az, dil doğru konuşmaktan aciz ve hakka uyan zelildir. Zamanın ehli isyana düşmüş, birbirlerine karşı ikiyüzlülük içindeler; gençleri kötü ahlaklı, yaşlıları günahkâr, alimleri münafık, (Kuran) okuyanları dinden çıkmışlardır; küçükleri büyüklerini saymaz, zenginleri de fakirlerine yardım etmezler. /3857
33ـ إنَّكُمْ سَتُعْرَضُونَ عَلي سَبِّي وَ البَرائَةِ مِنّي، فَسُبُّوني، وَ إيّاكُمْ وَالبَرائَةَ مِنّي / 3858.
33- Şüphesiz sizler bana sövmek ve benden nefret etmek zorunda kalacaksınız; o halde bana sövün, ama benden nefret etmekten kaçının. /3858
34ـ قَدْ أصْبَحْنا في زَمانٍ عَنُودٍ، وَ دَهْرٍ كَنُودٍ، يُعَدُّ فيهِ الْمُحْسِنُ مُسيئاً، وَ يَزْدادُ الظّالِمُ فيهِ عُتُوّاً / 6704.
34- İnatçı mı inatçı bir zamanda sabahladık, nankör mü nankör bir zamana kaldık. Bu zamanda iyi insan kötü sayılmada; zalim, zulmünü artırdıkça artırmadadır. /6704
35ـ قَدْ تَواخَي النّاسُ عَلَي الفُجُورِ، وَ تَهاجَرُوا عَلَي الدّينِ، وَ تَحابَبُوا عَلَي الكِذْبِ، وَ تَباغَضُوا عَلَي الصِّدْقِ / 6706.
35- Hakikaten insanlar kardeşlerini günah işlemeye teşvik ettiler, dindarlık hususunda birbirlerinden koptular, yalan yere birbirlerine muhabbet ettiler ve doğruluk hususunda birbirlerine düşman kesildiler. /6707
36ـ فَاتَّقُوا اللهَ تَقِيَّةَ مَنْ أنْصَبَ الْخَوْفُ بَدَنَهُ، وَ أسْهَرَ التَّهَجُّدُ غِرارَ نَوْمِهِ، وَ أظْمَأَ الرَّجاءُ هَواجِرَ يَوْمِهِ / 6591.
36- Düşüncelerin gönlünü sardığı, korkunun bedenini yorduğu, gece namazlarının uykusunu haram ettiği, ümit gündüzlerini susuzlukta geçiren, akıllı-fikirli kişinin korkuttuğu gibi korkun Allah'tan! /6591
37ـ فَيا عَجَبا وَ مالِيَ لا أعْجَبُ مِنْ خَطاءِ هذِهِ الأُمَّةِ (الفِرَقِ) عَلَي اخْتِلافِ حُجَجِها في دِياناتِها (دينِها)، لا يَقْتَصُّونَ أثَرَ نَبِيٍّ، وَ لا يَقْتَدُونَ بِعَمِلِ وَصِييٍّ، وَ لايُؤْمِنُونَ بِغَيْبٍ، وَ لا يَعِفُّونَ عَنْ عَيْبٍ، يَعْمَلُونَ فِي الشُّبَهاتِ، وَ يَسيرُونَ فِي الشَّهَواتِ، اَلْمَعْروُفُ فيهِمْ ما عَرَفُوا، وَالْمُنْكَرُ عِنْدَهُمْ ما أنْكَرُوا، مَفْزَعُهُمْ فِي الْمُعْضَلاتِ إلي أنْفُسِهمْ، وَتَعْويلُهُمْ فِي الْمُبْهَماتِ عَلي آرائِهِمْ، كَأنَّ كُلاًّ (كُلُّ امْريءٍٍ) مِنْهُمْ إمامُ نَفْسِهِ، قَدْ أخَذَ فيما يَري بِغَيْرِ وَثيقاتٍ بَيِّناتٍ، وَلا أسْبابٍ مُحْكَماتٍ / 6607.
GERİ | İNDEKS | İLERİ |