GERİ İNDEKS İLERİ

3- Nice dermanlar var ki derttir. /5369

4ـ رُبَّما كانَ الدّاءُ شِفاءً/ 5370.

4- Nice dertler şifadır. /5370

5ـ مَنْ كَثُرَتْ أدْواؤُهُ لَمْ يُعْرَفْ شِفاؤُهُ/ 8138.

5- Derdi çok olanın dermanı bilinmez. /8138

6ـ مَنْ لَمْ يَحْتَمِلْ مَرارَةَ الدَّواءِ دامَ ألَمُهُ/ 9209.

6- Dermanın acılığına katlanmayanın acısı devam eder. /9209

7ـ لا دَواءَ لِمَشغُوفٍ (لِمشعوف) بِدائِهِ/ 10515.

7- Derdine gönül verenin dermanı olmaz. /10515

8ـ لا شِفاءَ لِمَن كَتَمَ طَبيبَهُ داءَهُ/ 10516.

8- Derdini tabibinden gizleyenin şifası olmaz. /10516

9ـ عَجِبْتُ لِمَنْ عَرَفَ دَواءَ دائِهِ فَلا يَطْلُبُهُ وَإنْ وَجَدَهُ لَمْ يَتَداوَ بِهِ/ 6271.

9- Derdinin dermanını bilip de onu istemeyene, dermanını bilip de onunla derdini tedavi etmeyene şaşarım! /6271

10ـ لِكُلِّ حَيٍّ داءٌ/ 7274.

10- Her canlının derdi vardır. /7274

11ـ لِكُلِّ عِلَّةٍ دَواءٌ/ 7275.

11- Her derdin dermanı vardır. /7275

12ـ اِمْشِ بِدائِكَ (بِدَأبِكَ) ما مَشى بِكَ/ 2317.

12- Derdin seninle yürüdükçe sen de onunla yürü.[33] /2317

DEVE

1ـ اُطْلُبُوا الخَيْرَ في أخْفافِ الإبِلِ طارِدَةً وَوارِدَةً/ 2537.

1- Hayrı, gidip gelen (veya eşya yüklenen) devenin pençelerinde arayın.[34] /2537

DEVLET

1ـ أماراتُ الدُّوَلِ إنْشاءُ الحِيَل/ 1230.

1- Devletler, yaptıkları hilelerle tanınır. /1230

2ـ مِنْ أماراتِ الدَّوْلَةِ التَّيَقُّظُ (اليَقْظَةُ) لِحِراسَةِ الأُمُورِ/ 9360.

2- İşlerin gözetilmesi için uyanık olmak devletin alametlerindendir. /9360

3ـ مِنْ أعْوَدِ الغَنائِمِ دَوْلَةُ الأكارِمِ/ 9381.

3- Uluların devleti/ yönetimi, en kazançlı ganimetlerdendir. /9381

4ـ مِنْ دَلائِلِ الدَّوْلَةِ قِلَّةُ الغَفْلَةِ/ 9410.

4- Gafletin azlığı devletin/ yönetimin nişanelerindendir. /9410

5ـ ما حُصِّنَ الدُّولُ بِمِثْلِ العَدْلِ/ 9574.

5- Devletler, adalet gibi (sağlam bir kaleyle) korunmamıştır. /9574

6ـ يُسْتَدَلُّ على إدْبارِ الدُّوَلِ بِأرْبَعٍ: تَضييعُ الأُصولِ، والتَّمَسُّكُ بِالغُرُورِ، وَتَقْديمُ الأراذِلِ، وَتأخيرُ الأفاضلِ/ 10965.

6- Dört şey devletin talihsizliğidir: Esasları zayi etmek, hileye başvurmak, rezil kimselere öncelik tanımak ve erdemli kimseleri geriye itmek. /10965

7ـ دَوْلَةُ الأوْغادِ مَبْنِيَّةٌ علَى الجَورِ وَالفَسادِ/ 5118.

7- Aşağılık insanların devleti, zulüm ve fesat üzere kurulmuştur. /5118

8ـ دَوْلَةٌ الأكابِرِ (الاكارِمِ) مِنْ أفْضَلُ المَغانِمِ/ 5112.

8- Uluların devleti en üstün ganimetlerdendir. /5112

9ـ لِكُلِّ دَوْلَةٍ بُرْهَةٌ/ 7285.

9- Her devletin belirli bir süresi vardır. 7285

DEYİM / ÖRNEK/İBRETLİ ÖYKÜLER/SÖZLER

1ـ للاِعْتِبارِ تُضْرَبُ الأمْثالُ/ 7330.

1- İbretli öyküler nasihat için anlatılır. /7330

2ـ لأهْلِ الاِعْتبارِ تُضْرَبُ الأمْثالُ/ 7629.

2- Nasihat ehli için ibretli öyküler anlatılır. /7629

3ـ لأهْلِ الفَهْمِ تُصَرَّفُ الأقْوالُ/ 7630.

3- Sözler, anlayanına göre değişir. /7630

4ـ ضُرُوبُ الأمْثالِ تُضْرَبُ لأُولِى النُّهى وَالألبابِ/ 5908.

4- Değişik örnekler akıl sahipleri ve bilirkişiler için kullanılır. /5908

DİKKAT

1ـ مَنْ قَلَّتْ مُبالاتُهُ صُرعَ/ 7900.

1- Dikkati az olan yüzüstü yere düşer. /7900

DİL

1ـ اَللِّسانُ مِعْيارٌ أرْجَحَهُ العَقْلُ، وَ أطاشَهُ الْجَهْلُ / 1970.

1- Dil bir terazidir; akıl onu ağırlaştırır, cehalet ise hafifletir. /1970

2ـ اُخْزُنْ لِسانَكَ، كَما تَخْزُنُ ذَهَبَكَ وَ وَرِقَكَ / 2295.

2- Altınını ve paranı sıkı tuttuğun gibi, dilini de sıkı tut! /2295

3ـ اِحْفَظْ رَأسَكَ مِنْ عَثْرَةِ لِسانِكَ، وَ ازْمُمْهُ بِالنُّهي وَ الْحَزْمِ، وَ التُّقي، وَ العَقْلِ / 2369.

3- Başını dilinin sürçmesinden koru; onu men ederek, tedbir davranarak, takva ve akıl ile bağla. /2369

4ـ اِحْبِسْ لِسانَكَ قَبْلَ أنْ يُطيلَ حَبْسَكَ، وَ يُرْديَ نَفْسَكَ، فَلا شَيْءَ أوْلي بِطُولِ سِجْنٍ مِنْ لِسانٍ يَعْدِلُ عَنِ الصَّوابِ، وَ يَتَسَرَّعُ إلَي الْجَوابِ / 2437.

4- Hapsin uzamadan (helâke) düşürmeden önce dilini hapset; çünkü hiçbir şey zindanda uzun kalmaya, doğruluktan yüz çeviren ve cevap vermekte acele eden dilden daha yeğ değildir. /2437

5ـ اِحْذَرُوا اللِّسانَ فَإنَّهُ سَهْمٌ يُخْطي / 2578.

5- Dilden korunun; zira o, hata eden bir oktur. /2578

6ـ إيّاكَ أنْ تَجْعَلَ مَرْكَبَكَ لِسانَكَ في غَيْبَةِ إخْوانِكَ، أوْ تَقُولَ ما يَصيرُ عَلَيْكَ حُجَّةً، وَ فِي الإسائَةِ إلَيْكَ عِلَّةً / 2724.

6- Dilini kardeşlerinin gıybetinde araç edinmekten veya aleyhine delil olacak sözlerden ve sana kötülük edilmesine sebep olacak işlerden kaçın. /2724

7ـ ألا وَ إنَّ اللِّسانَ بَضْعَةٌ مِنَ الإنْسانِ، فَلا يُسْعِدُهُ القَوْلُ إذَا مْتَنَعَ، وَلا يُمْهِلُهُ النُّطْقُ إذَا تَّسَعَ / 2773.

7- Bilesiniz ki gerçekten de dil, insandan bir parçadır; insan (konuşmaktan) kaçındığı zaman söz ona yardım etmez ve (konuşmaya) imkânı olduğu zaman konuşmak ona fırsat vermez. /2773

8ـ ألا وَ إنَّ اللِّسانَ الصّادِقَ يَجْعَلُهُ اللهُ لِلْمَرْءِ فِي النّاسِ خَيْرٌ مِنَ المالِ يُورِثُهُ مَنْ لا يَحْمَدُهُ / 2780.

8- Bilesiniz ki gerçekten de Allah,ın halk arasında birine bağışladığı doğru dil, O’na şükretmeyen birine miras bıraktığı maldan daha hayırlıdır. /2780

9ـ إنَّ لِسانَكَ يَقْتَضيكَ ما عَوَّدْتَهُ / 3419.

9- Şüphesiz dilin, senin alıştırdığını ister. /3419

10ـ اَللِّسانُ تَرْجُمانُ الجَنانِ / 262.

10- Dil kalbin tercümanıdır. /262

11ـ اَللِّسانُ جَمُوحٌ بِصاحِبِهِ / 418.

11- Dil, sahibine karşı çok asidir. /418

12ـ اَللِّسانُ تَرْجُمانُ العَقْلِ / 526.

12- Dil aklın tercümanıdır. /526

13ـ اَلْمَرْءُ مَخْبُوءٌ تَحْتَ لِسانِهِ / 978.

13- Kişi dilinin altında saklıdır. /978

14ـ اَللِّسانُ سَبُعٌ إنْ أطْلَقْتَهُ عَقَرَ / 1219.

14- Dil yırtıcıdır, salıversen parçalar. /1219

15ـ اَللِّسانُ ميزانُ الإنْسانِ / 1282.

15- Dil insanın terazisidir. /1282

16ـ اَلألْسُنُ تُتَرْجِمُ عَمّا تَجُنُّهُ الضَّمائِرُ / 1376.

16- Diller, kalplerde saklı olan şeyleri tercüme eder. /1376

17ـ بَلاءُ الإنْسانِ في لِسانِهِ / 4428.

17- İnsanın belası dilindedir. /4428

18ـ حَدُّ السِّنانِ يَقْطَعُ الأوْصالَ، وَ حَدُّ اللِّسانِ يَقْطَعُ الآجالَ / 4897.

18- Keskin mızrak düğümleri, keskin dil ömürleri parçalar. /4897

19ـ حَدُّ اللِّسانِ أمْضي مِنْ حَدِّ السِّنانِ / 4898.

19- Keskin dil, keskin mızraktan daha kesicidir. /4898

20ـ رُبَّ لِسانٍ أتي عَلي إنْسانٍ / 5309.

20- Nice diller vardır ki döner dolaşır, insanın aleyhine çatar. /5309

21ـ زَلَّةُ اللِّسانِ أنْكي مِنْ إصابَةِ السِّنانِ / 5451.

21- Dilin sürçmesi mızrağın isabet etmesinden daha yaralayıcıdır. /5451

22ـ زَلَّةُ اللِّسانِ أشَدُّ مِنْ جُرْحِ السِّنانِ / 5479.

22- Dilin sürçmesi mızrak yarasından daha kötüdür. /5479

23ـ زَلَّةُ اللِّسانِ أشَدُّ هَلاكٍ / 5506.

23- Dilin sürçmesi en büyük helâktır. /5506

24ـ ضَبْطُ اللِّسانِ مِلْكٌ وَ إطْلاقُهُ هُلْكٌ / 5929.

24- Dili tutmak sultanlık, salıvermek helâk olmaktır. /5929

25ـ طَعْنُ اللِّسانِ أمَضُّ مِنْ طَعْنِ السِّنانِ / 6011.

25- Dil yarası, mızrak yarasından daha acıdır. /6011

26ـ عَوِّدْ لِسانَكَ حُسْنَ الكَلامِ تَأْمَنِ المَلامَ / 6233.

26- Dilini güzel sözlere alıştır ki kınanmaktan korunasın. /6233

27ـ قَلَّما يُنْصِفُ اللِّسانُ في نَشْرِ قَبيحٍ أوْ إحْسانٍ / 6724.

27- Kötülüğü veya iyiliği yaymada dilin insaflı olması ne de azdır! /6724

28ـ قَوِّمْ لِسانَكَ تَسْلَمْ / 6754.

28- Dilini düzelt; sağlam kalasın. /6754

29ـ كُلُّ إنْسانٍ مُؤاخَذٌ بِجِنايَةِ لِسانِهِ وَيَدِهِ / 6872.

29- Her insan dilinin ve elinin işlediği suçlarla yargılanacaktır. /6872

30ـ كَمْ مِنْ دَمٍ سَفَكَهُ فَمٌ / 6928.

30- Dilin akıttığı nice kanlar vardır. /6928

31ـ كَمْ مِنْ إنْسانٍ أهْلَكَهُ لِسانٌ / 6929.

31- Dilin helak ettiği nice insanlar vardır. /6929

32ـ لِسانُ العاقِلِ وَراءَ قَلْبِهِ / 7610.

32- Akıllının dili kalbinin arkasındadır. /7610

33ـ لِسانُ الجاهِلِ مِفْتاحُ حَتْفِهِ / 7611.

33- Cahilin dili helâk oluşunun anahtarıdır. /7611

34ـ لِسانُكَ يَقْتَضيكَ ما عَوَّدْتَهُ / 7614.

34- Dilin, alıştırdığın şeyi senden ister. /7614

35ـ وَ قالَ (عَلَيْهِ السّلامُ) في َحقَّ مَنْ ذَمَّهُ: لِسانُهُ كَالشَّهْدِ وَ لكِنْ قَلْبُهُ سِجْنٌ لِلْحِقْدِ / 7618.

35- İmam (a.s), kendisini eleştiren biri hakkında şöyle buyurdu:

Dili bal gibidir, kalbi ise kininin zindanıdır. /7618

36ـ لِسانُ البَرَّ مُسْتَهْتَرٌ بِدَوامِ الذِّكْرِ / 7617.

36- İyi insanın dili, zikri sürdürmeye tutkundur. /7617

37ـ لِسانُكَ إنْ أمْسَكْتَهُ أنْجاكَ، وَ إنْ أطْلَقْتَهُ أرْداكَ / 7621.

37- Dilinin önünü alırsan seni kurtarır, salıverirsen helâke düşürür. /7621

38ـ لِسانُكَ يَسْتَدْعيكَ ما عَوَّدْتَهُ، وَنَفْسُكَ تَقْتَضيكَ ما ألِفْتَهُ / 7634.

38- Dilin ona alıştırdığın şeyleri (söylemeye) davet eder seni, nefsin ise onunla ülfet ettiğin şeyleri ister senden. /7634

39ـ مَنْ عَذُبَ لِسانُهُ كَثُرَ إخْوانُهُ / 7761.

39- Tatlı dilli olanın kardeşi çoğalır. /7761

40ـ مَنْ حَفِظَ لِسانَهُ أكْرَمَ نَفْسَهُ / 8005.

40- Dilini koruyan kendisini yüceltmiştir. /8005

41ـ مَنْ لَمْ يَمْلِكْ لِسانَهُ يَنْدَمْ / 8185.

41- Diline sahip olmayan pişman olur. /8185

42ـ مَنْ سَجَنَ لِسانَهُ أمِنَ مِنْ نَدَمِهِ / 8280.

42- Dilini hapseden pişmanlıktan korunur. /8280

43ـ مَنْ قَوَّمَ لِسانَهُ زانَ عَقْلَهُ / 8381.

43- Dilini düzelten aklını süslemiştir. /8381

44ـ مَنْ أمَّرَ عَلَيْهِ لِسانَهُ قَضا بِحَتْفِهِ / 8413.

44- Dilini kendisine âmir eden, kendi ölümüne hükmetmiştir. /8413

45ـ مَنْ أمْسَكَ لِسانَهُ أمِنَ نَدَمَهُ / 8514.

45- Dilini koruyan pişmanlığından güvende olur. /8514

46ـ مَنْ أطْلَقَ لِسانَهُ أبانَ عَنْ سُخْفِهِ / 9175.

46- Dilini (serbest) bırakan akılsızlığını ortaya koyar. /9175

47ـ مِنَ الإيمانِ حِفْظُ اللِّسانِ / 9277.

47- Dili korumak imandandır. /9277

48ـ ما عَقَدَ إيمانَهُ مَنْ لَمْ يَحْفَظْ لِسانَهُ / 9589.

48- Dilini korumayan imanıyla anlaşmamıştır. /9589

49ـ مَا الإنْسانُ لَوْلاَ اللِّسانُ إلاّ صُورَةٌ مُمَثَّلَةٌ أوْ بَهيمَةٌ مُهْمَلَةٌ / 9644.

49- İnsanda dil olmasaydı belli bir şekli olan varlıktan, yahut başı boş bırakılmış bir hayvandan başka ne olabilirdi ki? /9644

50ـ ما مِنْ شَيْءٍ أجْلَبَ لِقَلْبِ الإنْسانِ مِنْ لِسانٍ، وَ لا أخْدَعَ لِلنَّفْسِ مِنْ شَيْطانٍ /9699.

50- İnsan kalbi için dilden daha çekici, nefis içinse şeytandan daha aldatıcı bir şey yoktur. /9699

51ـ لا تُجْرِ لِسانَكَ إلاّ بِما يُكْتَبُ لَكَ أجْرُهُ، وَ يَجْمُلُ عَنْكَ نَشْرُهُ / 10305.

51- Dilini ancak sana mükâfat yazılacak ve senden güzellik yayacak şeyler dışında kullanma. /10305

52ـ لا تَجْعَلْ (لاتَجْعَلَنَّ) ذَرَبَ لِسانِكَ عَلي مَنْ أنْطَلَقَكَ، وَلا بَلاغَةَ قَوْلِكَ عَلي مَنْ سَدَّدَكَ / 10385.

52- Dilinin keskinliğini, seni konuşmaya kadir kılanın; sözünün etkinliğini ise seni doğru yola iletenin aleyhinde kullanma. /10385

53ـ لا تُمْلَكُ عَثَراتُ اللِّسانِ / 10719.

53- Dilin sürçmelerine sahip olunmaz. /10719

54ـ لا شَيْءَ‌ أعْوَدُ عَلَي الإنْسانِ مِنْ حِفْظِ اللِّسانِ، وَ بَذْلِ الإحْسانِ / 10860.

54- İnsana, dilini korumasından ve ihsan etmesinden daha yararlı bir şey yoktur. /10860

55ـ هذَا اللِّسانُ جَمُوحٌ لِصاحِبِهِ / 10051.

55- Bu dil, sahibine çok itaatsizlik eder. /10051

DİLEK/ HALKA EL AÇMAK

1ـ السُّؤالُ يُضْعِفُ لِسانَ المُتَكَلِّمِ، وَيَكْسِرُ قَلْبَ الشُّجاعِ البَطَلِ، وَيُوقِفُ الحُرَّ العَزيْزَ مَوْقِفَ العَبْدِ الذَّليلِ، وَيُذْهِبُ بَهاءَ الوَجْهِ، وَيَمْحَقُ الرِّزْقَ/ 2110.

1- Halktan bir şeyler istemek, konuşanın dilini zayıflatır; şecaatli kahramanın kalbini kırar; özgür ve saygın kimseyi aşağılık köle yerine koyar; insanın onurunu yok eder ve rızkını azaltır. /2110

2ـ المَسْئَلَةُ طَوْقُ المَذَلَّةِ، تَسْلُبُ العَزيزَ عِزَّهُ، وَالحَسيبَ حَسَبَهُ/ 2129.

2- Halktan bir şeyler istemek zillet tasmasıdır; izzetli insandan izzetini ve asaletli insandan asaletini alır. /2129

3ـ الذُّلُّ في مَسْئَلَةِ النَّاسِ/ 444.

3- Zillet, halktan bir şeyler dilemektedir. /444

4ـ المَسْئَلَةُ مِفْتَاحُ الفَقْرِ/ 1019.

4- Halktan bir şeyler dilemek, fakirliğin anahtarıdır. /1019

5ـ آفَةُ الطَّلَبِ عَدَمُ النَّجاحِ/ 3944.

5- Halktan bir şey dilemenin âfeti, başarısız kalmaktır. /3944

6ـ إذا أرَدْتَ أنْ تُطاعَ فَاسْألْ ما يُسْتَطاعُ/ 4051.

6- Sözünün yerine gelmesini istiyorsan, yapılabilecek olanı iste. /4051

7ـ لِيَكُنْ مَسْألَتُكَ ما يَبْقى لَكَ جَمالُهُ وَيُنْفى عَنْكَ وَبالُهُ/ 7379.

7- Öyle bir şey iste ki güzelliği sende kalsın ve vebalı senden uzaklaşsın. /7379

8ـ مَنْ أحْسَنَ المَسْألَةَ أُسْعِفَ/ 7693.

8- Güzelce istekte bulunan yardım edilir. /7693

9ـ مَنْ سَألَ غَيْرَ اللهِ اسْتَحَقَ الحِرْمَانَ/ 7993.

9- Allah'tan başkasına el açan mahrum olmayı hak etmiştir. /7993

10ـ مَنْ أكْثَرَ مَسْئَلَةَ النَّاسِ ذَلَّ/ 8154.

10- Halka çok el açan alçalır. /8154

11ـ مَنْ سَألَ ما لا يَسْتَحِقُّ قُوبِلَ بِالحِرمانِ/ 8538.

11- Hak etmediğini talep eden kimse, mahrum bırakılır. /8538

12ـ مَنْ تَكَرَّرَ سُؤالُهُ لِلنَّاسِ ضَجَرُوهُ/ 8574.

12- İkide bir halka el açan insandan halk bıkar. /8574

13ـ مَنْ سَألَ فَوقَ قَدْرِهِ اسْتَحَقَّ الحِرْمانَ/ 8579.

13- Miktarından fazlasını isteyen kimse, mahrum bırakılmayı hak etmiştir. /8579

14ـ مَنْ لَمْ يَصُنْ وَجْهَهُ عَنْ مَسْألَتِكَ فَأكْرِمْ وَجْهَكَ عَنْ رَدِّهِ/ 9068.

14- Kendi hayâsını senden dilekte bulunarak korumayanı reddetmekten kendi hayânı koru. /9068

15ـ وَجْهُكَ ماءٌ جامِدٌ يُقَطِّرُهُ السُّؤالُ فَانْظُرْ مَنْ تُقَطِّرُهُ/ 10134.

15- Yüzünün suyu donmuştur; bir şey dilemekle erimeye, damlamaya başlar. O halde kimin önünde onu damlattığına iyi bak. /10134

16ـ لا تَسْألْ مَنْ تَخافُ مَنْعَهُ/ 10175.

16- Vermeyeceğinden korktuğun kimseden bir şey talep etme. /10175

17ـ لا تَرُدَّنَّ السَّائِلَ وَإنْ أسْرَفَ/ 10217.

17- İsraf bile etse, dilekte bulunanı reddetme. /10217

18ـ لا تَرُدَّ السَّائِلَ وَصُنْ مُرُوَّتَكَ عَنْ حِرْمانِهِ/ 10266.

18- İsteyenin isteğini reddetme ve mertliğini onu mahrum bırakmaktan koru. /10266

19ـ لا ذُلَّ كَالطَّلَبِ/ 10463.

19- İstekte bulunmak gibi zillet yoktur. /10463

20ـ لا شَيْءَ أوْجَعَ مِنَ الاِضْطِرارِ إلى مَسْئَلَةِ الأغْمارِ/ 10744.

20- Sonradan görmelerden bir şey istemek zorunda kalmak kadar acı verici bir şey yoktur. /10744

21ـ إنَّكُمْ الى إجْراءِ (جَزاءِ) ما أعْطَيْتُمْ أشَدُّ حاجَةً مِنَ السَّائِلِ إلى ما أخَذَ مِنْكُمْ/ 3832.

21- Sizler verdiğiniz şeyin karşılığına (mükâfatına) sizden bir şey isteyenin (fakirin, dilencinin) sizden aldığı şeye muhtaç oluşundan daha muhtaçsınız. /3832

22ـ إنَّكُمْ أغْبَطُ بِما بَذَلْتُمْ مِنَ الرَّاغِبِ إلَيْكُمْ فيما وَصَلَهُ مِنْكُمْ/ 3834.

22- Siz ihsan ettiğiniz şeyle size yönelip onu alandan daha sevinçlisiniz (veya daha kârlı ya da daha çok şevk içindesiniz). /3834

23ـ اِبْدَأِ السَّائِلَ بِالنَّوالِ قَبْلَ السُّؤالِ، فَإنَّكَ إنْ أحْوَجْتَهُ إلى سُؤالِكَ أخَذْتَ مِنْ حُرِّ وَجْهِهِ أفْضَلَ مِمّا أعْطَيْتَهُ/ 2457.

23- Sana bir şey istemeye gelen kimseye, daha o istekte bulunmadan ihsanda bulun. Çünkü sen onu senden bir şey dilemeye muhtaç koyarsan, ona vereceğin şeyden daha üstün olan yüzünün suyunu almış olacaksın. /2457

24ـ أُبْذُلْ ما لَكَ لِمَنْ بَذَلَ لَكَ وَجْهَهُ، فَإنَّ بَذْلَ الوَجْهِ لا يُوازِيهِ شَيْءٌ/ 2469.

24- Sana yüzünün suyunu bağışlayana sen malından bağışla; çünkü hiçbir şey insanın yüzünün suyuyla eş değer değildir. /2469

25ـ اِسْمَحُوا إذا سُئِلْتُمْ/ 2482.

25- Sizden bir şey istenildiğinde bağışta bulun. /2482

26ـ أشَدُّ مِنَ الْمَوْتِ طَلَبُ الحاجَةِ مِنْ غَيْرِ أهْلِها/ 3213.

26- Ölümden daha kötü olan şey, layık olmayan birisinden ihtiyaç gidermesini istemektir. /3213

27ـ بِئْسَ الشّيمَةُ الإلحاحُ/ 4397.

27- Bir şey istemekte ısrarlı olmak ne de çirkin bir huydur! /4397

28ـ بَذْلُ ماءِ الوَجْهِ فِي الطَّلَبِ أعْظَمُ مِنْ قَدْرِ الحاجَةِ وَإنْ عَظُمَتْ وَأُنْجِحَ فيهَا الطَّلَبُ/ 4442.

28- Her ne kadar istenilen şey büyük olsa ve elde edilebilse bile yüz suyu, harcamak istenilen şeyden daha büyük, daha değerlidir. /4442

29ـ بَذْلُ الوَجْهِ إلَى اللِّئامِ اَلمَوْتُ الأكْبَرُ/ 4446.

29- Aşağılık insan karşısında yüz suyu dökmek, büyük ölümdür. /4446

DİLSİZLİK

1ـ الْخَرَسُ خَيْرٌ مِنَ الكِذْبِ/ 283.

1- Dilsizlik yalancılıktan daha hayırlıdır. /283

DİN/ ŞERİAT

1ـ الدّينُ أشرفُ النَّسَبَيْنِ/ 1622.

1- Din, iki kısım nesebin en değerlisidir. /1622

2ـ الدّينُ واَلأدَبُ، نَتيجَةُ العَقْلِ/ 1693.

2- Din ve edep aklın neticesidir. /1693

3ـ أصْلُ الدّينِ أداءُ الأمانَةِ، وَالوَفاءُ بِالعُهُودِ/ 1762.

3- Dinin temeli emaneti iade etmek, ahitlere vefa göstermektir. /1762

4ـ اِعْلَمْ أنَّ أوَّلَ الدّينِ التَّسليمُ، وآخِرَهُ الإخلاصُ/ 2339.

4- Bilesin ki dinin başı teslimiyet, sonu ise ihlastır. /2339

5ـ ألا وَإنَّ شَرايِعَ الدِّينِ واحِدَةٌ، وَسُبُلَهُ قاصِدَةٌ، فَمَنْ أخَذَ بِها لَحِقَ وَغَنِمَ، وَمَنْ وَقَفَ عَنْها ضَلَّ وَندِمَ/ 2785.

5- Bilesiniz ki dinin buyrukları bir, yolları kısadır; o halde kim o yolu izlerse hedefine ulaşır, kazançlı çıkar ve kim izlemez de yerinde kalırsa sapar ve pişman olur. /2785

6ـ أيْنَ تَذْهَبُ بِكُمُ المَذاهِبُ؟/ 2817.

6- (Seçtiğiniz farklı farklı) yollar (dinler) sizi nereye götürmede? /2817

7ـ إيْنَ تَتِيهُ بِكُمُ الغَياهِبُ، وَتَخْتَدِعُكُمُ الكَواذِبُ؟/ 2818.

7- Saptırıcı karanlıklar dikkatinizi ne yöne çekmiş öyle? Halbuki (peşinden koştuğunuz) yalancı önderler sizi kandırıp durmada! /2818

8ـ أيْنَ تَضِلُّ عُقُولُكُم، وَتَزيغُ نُفُوسُكُمْ، أتَسْتَبْدِلُونَ الكِذْبَ بِالصِّدقِ، وَتَعْتاضُونَ الباطِلَ بِالحَقِّ؟/ 2820.

8- Akıllarınız ne yöne sapmada, nefisleriniz nereye meyletmede öyle? Yoksa yalanı doğruyla değiştirip hak ile bâtılı takas mı ediyorsunuz? /2820

9ـ أفْضَلُ السَّعادَةِ اِسْتِقامَةُ الدّينِ/ 2869.

9- En üstün saadet dinin doğruluğudur. /2869

10ـ يَسيرُ الدّينِ خَيرٌ مِنْ كَثيرِ الدُّنيا/ 10983.

10- Dinin azı dünyanın çoğundan daha hayırlıdır. /10983

11ـ أدْيَنُ النّاسِ مَنْ لَمْ تُفْسِدِ الشَّهْوَةُ دينَهُ/ 3207.

11- Halkın en dindarı, şehvetin dinini bozamadığı kimsedir. /3207

12ـ أفْضَلُ الدِّينِ قَصْرُ الأمَلِ، وَأعْلَى العِبادَةِ إخْلاصُ العَمَلِ/ 3315.

12- En faziletli din arzuyu kısa tutmaktır; en güzel ibadet ise ihlasla yapılan ameldir. /3315

13ـ إنَّ اللهَ سُبْحانَهُ يُعْطِي الدُّنيا مَنْ يُحِبَّ وَمَنْ لا يُحِبُّ، وَلا يُعْطِى الدِّينَ إلاّ مَنْ يُحِبُّ/ 3521.

13- Allah dünyayı hem sevene, hem sevmeyene verir; ama dini, sadece sevene verir. /3521

14ـ إنَّ اللهَ تعالى لا يُعْطِى الدِّينَ إلاّ لِخاصَّتِهِ وَصَفْوتِهِ مِنْ خَلْقِهِ/ 3523.

14- Şüphesiz Allah dini, yaratıkları arasından sadece has ve seçkin kullarına bağışlar. /3523

15ـ إنَّ أفْضَلَ الدِّينِ الحُبُّ فِي اللهِ، وَالبُغْضُ فِي اللهِ وَالأخْذُ فِي اللهِ، وَالعَطاءُ فِي اللهِ سُبْحانَه/ 3540.

15- Şüphesiz dinlerin en üstünü Allah için sevmek, Allah için kin gütmek, Allah için almak ve Allah için vermek (bağışta bulunmak)'tir. /3540

16ـ إنَّ الدّينَ كَشَجَرةٍ أصْلُها اليَقينُ بِاللهِ، وَثَمَرُها المُوالاةُ فِي اللهِ وَالمُعاداةُ فِي اللهِ سُبْحانَهُ/ 3541.

16- Şüphesiz din, ağaca benzer; kökü Allah’a yakin etmek, meyvesi ise Allah için sevmek ve Allah için düşman olmaktır. /3541

17ـ إنَّ اللهَ سُبْحانَهُ قَدْ أنارَ سَبيلَ الحَقِّ، وَأوْضَحَ طُرُقَهُ، فَشِقْوَةٌ لازِمَةٌ، أوْ سَعادةٌ دائِمَةٌ/ 3583.

17- Şüphesiz Allah hak yolu aydınlatmış, yollarını aşikâr kılmıştır; (artık seçim sizindir): Ya hak edilen mutsuzluk ya da ebedî saadet. /3583

18ـ الدِّينُ يَعْصمُ/ 1.

18- Din korur. /1

19ـ الدِّينُ يُجِلُّ ، الدُّنيا تُذِلُّ/ 3.

19- Din yüceltir, dünya zelil eder. /3

20ـ الدِّينُ حُبُورٌ/ 67.

20- Din mutluluktur. /67

21ـ الدِّينُ نُورٌ، اَليَقينُ حُبُورٌ/ 213.

21- Din nur, yakin ise mutluluktur. /213

22ـ الدّينُ أفْضَلُ مَطْلُوبٍ/ 323.

22- Din en üstün murattır. /323

23ـ الدّينُ أقْوى عِمادٍ/ 489.

23- Din en sağlam direktir. /489

24ـ الشَّريعَةُ رِياضَةُ النَّفْسِ/ 543.

24- Din nefsin tezkiyesidir. /543

25ـ الشَّريعَةُ صَلاحُ البَريَّةِ/ 698.

25- Din halkın salahıdır. /698

26ـ اَلدّينُ ذُخْرٌ/ وَالعِلمُ دَليلٌ/ 1224.

26- Din birikim, ilim kılavuzdur. /1224

27ـ اَلدّينُ شَجَرَةٌ، أصْلُها التَّسليمُ وَالرِّضا/ 1255.

27- Din bir ağaç, kökü ise teslimiyet ve rızadır. /1255

28ـ اَلدّينُ يَصُدُّ عَنِ المَحارِمِ/ 1295.

28- Din insanı haramlardan alıkoyar. /1295

29ـ اَلدّينُ لا يُصْلِحُهُ إلا العَقْلُ/ 1341.

29- Akıldan başka bir şey dini düzeltmez. /1341

30ـ إنْ جَعَلْتَ دينَكَ تَبَعاً لِدُنياكَ أهْلَكْتَ دينَكَ وَدُنْياكَ، وَكُنْتَ فِي الآخِرَةِ مِنَ الخاسِرينَ/ 3750.

30- Dinini dünyana uydurursan hem dinini, hem de dünyanı helâke atar; ahirette de ziyan edenlerden olursun. /3750

31ـ ثَمَرَةُ الدّينِ الأمانَةَ/ 4594.

31- Dinin meyvesi emanettarlık (güven kazanmak)'tır. /4594

32ـ ثَمَرَةُ الدّينِ قُوَّةُ اليقينِ/ 4635.

32- Dinin meyvesi yakinin güçlülüğüdür. /4635

33ـ ثَلاثٌ هُنَّ شَيْنُ الدّينِ: اَلفُجُورُ، وَالغَدْرُ، والخيانَةُ/ 4677.

33- Üç şey dinin ayıbıdır: Fücur, vefasızlık ve hıyanet. /4677

34ـ ثَلاثٌ هُنَّ جِماعُ الدّينِ: اَلعِفَّةُ، والوَرَعُ، وَالحيَاءُ/ 4679.

34- Üç şey dini bütünleştirir: İffet, Allahtan korkmak ve hayâ. /4679

35ـ ثَلاثٌ هُنَّ كَمالُ الدّينِ: الإخلاصُ، واليَقينُ ، والتَّقَنُّعُ/ 4685.

GERİ İNDEKS İLERİ