GERİ İNDEKS İLERİ

1- Aşağılık biri, kendi ölçüsünden fazla bir makama eriştiği zaman kabalaşır. /1800

2ـ اَللَّئِيمُ يَجْفُو إذَا اسْتُعْطِفَ، وَيَلينُ إذا عُنِّفَ / 1824.

2- Aşağılık birinden şefkat dilendiği zaman cefa eder ve sert davranıldığında yumuşar. /1824

3ـ اَللَّئِيمُ لا يَتْبَعُ إلاّ شَكْلَهُ، وَ لا يَميلُ إلاّ إلي مِثْلِهِ / 1920.

3- Aşağılık kimse, ancak kendisine benzeyene uyar, kendisi gibi olana meyleder. /1920

4ـ اَللَّئِيمُ لا يُرْجي خَيْرُهُ، وَ لايُسْلَمُ مِنْ شَرِّهِ، وَلا يُؤْمَنُ مِنْ غَوائِلِهِ / 1930.

4- Aşağılık, hayrına ümit bağlanmayan, şerrinden korunulmayan ve eziyetlerinden güvende olunmayan kimsedir. /1930

5ـ اَللَّئِيمُ يُدْرِعُ العارَ، وَ يُؤْذِي الأحْرارَ / 1997.

5- Aşağılık kimse zilleti siper olarak giyer ve özgür insanlara eziyet eder. /1997

6ـ اَللَّئِيمُ يَري سَوالِفَ إحْسانِهِ دَيْناً لَهُ يَقْتَضيهِ / 2032.

6- Aşağılık kimse, geçmiş iyiliklerini alması gereken bir borç olarak görür. /2032

7ـ اَللَّئِيمُ إذَا احْتاجَ إلَيْكَ أجفاكَ، وَ إذاَ احْتَجْتَ إلَيْهِ عَنّاكَ / 2069.

7- Aşağılık biri sana ihtiyaç duyduğu zaman sana cefa eder ve sen ona ihtiyaç duyduğun zaman seni sıkıntıya sokar. /2069

8ـ اِحْذَرِ اللَّئِيمَ إذا أكْرَمْتَهُ، وَ الرَّذْلَ إذا قَدَّمْتَهُ، وَ السِّفْلَةَ إذا رَفَعْتَهُ/ 2604.

8- Aşağılık birine ikram ettiğin zaman ve rezil birini öne geçirdiğin zaman ve cimriyi yücelttiğin zaman kaçın. /2604

9ـ اَللَّئِيْمُ يُعْلي هِمَّتَهُ فيما جُنِيَ عَلَيْهِ مِنْ طَلَبِ سُوءِ الْمُكافاةِ / 2034.

9- Aşağılık insan himmetini, kendisine kötülük eden birini kötü bir şekilde cezalandırmak isteyerek yüceltendir. /2034

10ـ إيّاكَ أنْ تَعْتَمِدَ عَلَي اللَّئْيمِ ، فَإنَّهُ يَخْذُلُ مَنِ اعْتَمَدَ عَلَيْهِ / 2647.

10- Aşağılık birine güvenmekten kaçın, zira ona güveneni zelil eder. /2647

11ـ أصْعَبُ الْمَرامِ طَلَبُ ما في أيْدِي اللِّئامِ / 3044.

11- En zor istek, alçakların elinde olanı istemektir. /3044

12ـ اللِّئامُ أصْبَرُ أجْساداً / 593.

12- Alçak kişiler, cesetçe daha sabırlıdırlar. /593

13ـ اَللَّئِيمُ لامُرُوَّةَ لَهُ / 1012.

13- Aşağılık birinin mertliği olmaz. /1012

14ـ اَللَّئِيمُ لا يَسْتَحْيي / 1053.

14- Aşağılık kimse hayâ etmez. /1053

15ـ اَللَّئِيمُ مَنْ كَثُرَ اِمْتِنانُهُ / 1261.

15- Aşağılık, çok minnet koyan kimsedir. /1261

16ـ اَللَّئِيمُ إذا قَدَرَ أفْحَشَ ، وَ إذا وَعَدَ أخْلَفَ / 1529.

16- Aşağılık, kudret bulduğu zaman küfreder, söz verdiği zaman ise amel etmez. /1529

17ـ اَللَّئِيمُ إذا أعْطي حَقَدَ ، وَ إذا أُعْطِيَ جَحَدَ / 1533.

17- Aşağılık kimse (birine bir şey) verdiğinde kinini içine atar, (ona bir şey) verildiğindeyse inkâr eder. /1533

18ـ إذا حَلَلْتَ بِاللِّئامِ ، فَاعْتَلِلْ بِالصِّيامِ / 4012.

18- Aşağılık insanlarla karşılaştığında onlara oruçlu olduğunu mazaret göster. /4012

19ـ إذا بَلَغَ اللَّئيمُ فَوْقَ مِقْدارِهِ تَنَكَّرَتْ أحْوالُهُ / 4097.

19- Aşağılık biri, kendi ölçüsünden fazla bir makama eriştiği zaman hareketleri çirkinleşir. /4097

20ـ أذا زادَكَ اللَّئيمُ إجْلالاً فَزِدْهُ إذْلالاً / 4130.

20- Aşağılık biri senin büyüklüğünü çoğalttığı zaman sen de onun zilletini çoğalt. /4130

21ـ دَوْلَةُ اللَّئيمِ تَكْشِفُ مَساوِيَهُ وَ مَعايِبَهُ /5107.

21- Aşağılık kimsenin yönetimi, kötülüklerini ve ayıplarını ortaya çıkarır. /5107

22ـ دَوْلَةُ اللِّئامِ مَذَلَّةُ الكِرامِ / 5113.

22- Alçakların devleti, büyük insanların alçalmasına neden olur. /5113

23ـ دُوَلُ اللِّئامِ مِنْ نَوائِبِ الأيّامِ / 5116.

23- Alçakların devleti, zamanın belalarındandır. /5116

24ـ طالِبُ الخَيْرِ مِنَ اللِّئامِ مَحْرُومٌ / 5993.

24- Hayrı aşağılık kimselerden talep eden mahrum kalır. /5993

25ـ ظَفَرُ اللَّئيمِ يُرْدي / 6043.

25- Alçağın zaferi helâke düşürür. /6043

26ـ ظَفَرُ اللِّئامِ تَجَبُّرٌ، وَ طُغْيانٌ / 6067.

26- Alçakların zaferi kibir ve isyandır. /6045

27ـ ظِلُّ اللِّئامِ نَكِدٌوَبِيٌّ / 6067.

27- Alçakların gölgesi karanlık ve belirsizdir. /6067

28ـ عادَةٌ اللِّئامِ اَلْمُكافاةُ بِالقَبيحِ عَنِ الإحْسانِ / 6238.

28- Alçakların huyları iyiliği kötülükle telafi etmektir. /6238

29ـ عادَةُ اللِّئامِ الْجُحُودُ / 6241.

29- Nankörlük aşağılık insanların adetidir. /6241

30ـ عادَةُ اللِّئامِ قُبْحُ الوَقيعَةِ / 6243.

30- Çirkin sözler söylemek aşağılık insanların adetidir. /6243

31ـ عادَةُ اللِّئامِ وَ الأغْمارِ أذِيَّةُ الكِرامِ وَ الأحْرارِ / 6246.

31- Alçakların ve cahillerin adeti kerim ve özgür insanlara eziyet etmektir. /6246

32ـ عِزُّ اللَّئيمِ مَذَلَّةٌ، وَ ضَلالُ العَقْلِ أشَدُّ ضِلَّةٍ / 6320.

32- Aşağılığın izzeti onun zilletidir ve aklın sapıklığı en büyük sapıklıktır. /6320

33ـ فِرُّوا كُلَّ الفِرارِ مِنَ اللَّئيمِ الأحْمَقِِ / 6572.

33- Kaçabildiğiniz kadar alçak ve aptal kişiden kaçın. /6572

34ـ فاقَةُ الكَريمِ أحْسَنُ مِنْ غَناءِ اللَّئيمِ / 6586.

34- Kerim insanın yoksulluğu alçak insanın zenginliğinden daha güzeldir. /6586

35ـ فَقْدُ اللِّئامِ راحَةُ الأنامِ / 6587.

35- Alçakların yokluğu, insanların rahatlığıdır. /6587

36ـ كُلَّمَا ارْتَفَعَتْ رُتْبَةُ اللَّئيمِ نَقَصَ الناسُ عِنْدَهُ، وَ الكَريمُ ضِدُّ ذلِكَ/ 7199.

36- Aşağılık insanın derecesi her ne kadar yükselse, insanların (nasibi) onun yanında azalır. Kerim ise bunun zıddıdır. /7199

37ـ مَنْ لَؤُمَ ساءَ ميلادُهُ / 7817.

37- Alçağın doğduğu gün de kötüdür. /7817

38ـ مَنْ كانَتْ لَهُ إلَي اللِّئامِ حاجَةٌ فَقَدْ خُذِلَ / 9182.

38- Alçak insanlara ihtiyacı olan muhakkak zelil olmuştur. /9182

39ـ مِنَ اللِّئامِ تَكُونُ القَسْوَةُ / 9253.

39- Taş kalplilik alçaklıktan doğar. /9253

40ـ مُصاحِبُ اللُّؤْمِ مَذْمُومٌ / 9751.

40- Aşağılığa eşlik eden kınanmışlıktır. /9751

41ـ مَنْعُ الكَريمِ أحْسَنُ مِنْ إعْطاءِ اللَّئيمِ / 9763.

41- Kerim insanın bağışlamaması, alçak insanın bağışından daha güzeldir. /9763

42ـ يُسْتَدَلُّ عَلَي اللَّئيمِ بِسُوءِ الفِعْلِ، وَ قُبْحِ الخُلْقِِ، وَ ذَميمِ البُخْلِ / 10967.

42- Kötü iş, çirkin ahlak ve kınanmış cimrilik alçak insana delil olarak getirilir. /10967

43ـ سُنَّةُ اللِّئامِ الْجُحُودُ / 5557.

43- İnkâr etmek alçakların  huyudur. /5557

AŞIK

1ـ قَدْ خَرَقَتَ الشًّهَواتُ عَقْلَهُ, وَ أماتَتْ قَلْبَهُ, وَ وَلَّهَتْ عَلَيْها نَفْسَهُ /6702.

1- (İmam (a.s) aşık için şöyle buyurdu:) Şehvetler aklını başından almış, kalbini öldürmüş, nefsini ona kaptırmıştır. /6702

AVAM

1ـ مُبايَنَةُ العَوامِ مِنْ أفْضَلِ المُرُوَّةِ /9775.

1-     Avamdan ayrılman en faziletli mürüvvettir. /9775

AYAK DİRETEN

1ـ رُبَّ قاعِدٍ عَمّا يَسُرُّهُ / 05330

1- Kendisini mutlu edecek şeye (ulaşmak için) tembellik eden niceleri vardır. /5330

AYIP / EKSİKLİK / KUSUR

1ـ أكْبَرُ العَيْبِ أنْ تَعيبَ غَيْرَكَ بِما هُوَ فيكَ /3167.

1- Ayıbın büyüğü kendindeki ayıpla başkasını ayıplamandır. /3167

2ـ أعْجَزُ النّاسِ مَنْ قَدَرَ عَلى أنْ يُزيلَ النَّقْصَ عَنْ نَفْسِهِ وَلَمْ يَفْعَلْ /3177.

2- En aciz kimse, kendindeki ayıbı gidermeye gücü yettiği halde onu ortadan kaldırmayandır. /3177

3ـ إنَّ لِلنّاسِ عُيُوباً, فَلا تكْشِفْ ما غابَ عَنْكَ, فَإنَّ اللهَ سُبْحانَهُ يَحْلُمُ عَلَيْها, وَاسْتُرِ العَوْرَةَ ما اسْتَطَعْتَ يَسْتُرِ اللهُ سُبْحانَهُ ما تُحِبُّ سَتْرَهُ /3505.

3- Halk için ayıplar vardır; senden gizli olan ayıpları aşikâr etme. Çünkü Allah ona karşı sabırlı olup onu rezil etmez. Öyleyse var gücünle kusuru ört, Allah da senin örtülmesini istediğin şeyleri örter. /3505

4ـ تَكادُ ضَمائِرُ القُلُوبِ تَطَّلِعُ عَلى سَرائِرِ العُيُوبِ /4486.

4- Vicdanların, ayıpların sırlarını bilmeleri yakındır. /4486

5ـ تَأَمُّلُ العَيْبِ عَيْبٌ /4489.

5- Ayıbı düşünmek dahi ayıptır. /4489

6ـ عَجِبْتُ لِمَنْ يُقالُ: إنَّ فيهِ الشَّرَّ الّذي يَعْلَمُ أنَّهُ فيهِ كَيْفَ يَسْخَطُ /6281.

6- Ayıbı olduğunu bilen kimseye, ayıbın var! denildiğinde öfkelenmesine şaşarım. /6281

7ـ عَجِبْتُ لِمَنْ يُوصَفُ بِالخَيْرِ الَّذي يَعْلَمُ أنَّهُ لَيْسَ فيهِ كَيْفَ يَرضى /6221.

7- İyi bir şekilde övüldüğünde, kendisinde böyle bir özellik olmadığını bildiği halde sevinen kimseye şaşarım. /6221

8ـ ذَوُوا العُيُوبِ يُحِبُّونَ إشاعَةَ مَعائِبِ النّاسِ لِيَتَّسِعَ لَهُمُ العُذْرُ في مَعائِبِهْم /5198.

8- Ayıp sahipleri halkın ayıplarının bilinip yayılmasını severler. Böylelikle okendi ayıplarına daha rahat mazeret getirirler. /5198

9ـ عَجِبْتُ لِمَنْ يُنْكِرُ عُيُوبَ النّاسِ وَ نَفْسُهُ أكْثَرُ شَيْءٍ مَعاباً وَ لا يُبْصِرُها /6267.

9- Kendisinin daha büyük ayıplarını görmeden halkın ayıplarını kınayana şaşarım. /6267

10ـ عَيْنُ الْمُحِبِّ عَمِيَّةٌ عَنْ مَعائِبِ الْمَحْبُوبِ, وأُذُنُهُ صَمّاءٌ عَنْ قُبْحِ مَساويهِ /6314.

10- Sevenin gözü sevdiğinin ayıplarına karşı kör, kulakları kötülüklerinin çirkinliğine karşı sağır olur. /6314

11ـ غِطاءُ العُيُوبِ السَّخاءُ والعَفافُ /6404.

11- Ayıpların perdesi cömert ve iffetli olmaktır. /6404

12ـ كَفى بِالْمَرْءِ شُغْلاً (شُغْلُهُ) بِمَعائِبهِ النّاسِ /7055.

12- İnsana halkın ayıplarıyla uğraşmaması için kendi ayıplarıyla meşgul olması yeterlidir. /7055

13ـ لِيَكُفَّ مَنْ عَلِمَ مِنْكُمْ عَنْ عََيْبِ غَيْرِهِ ما يَعْرِفُ مِنْ عَيْبِ نَفْسِهِ /7362.

13- Sizden alim olanın kendine ayıp olarak bildiği şeyden halkı alıkoyması gerekir. /7362

14ـ لِيَنْهَكَ عَنْ ذِكْرِ مَعائِبِ النّاسِ ما تَعْرِفُ مِنْ مَعائِبِكَ  /7359.

14- Kendinde var olduğunu bildiğin ayıplar, seni, halkın ayıbını söylemekten alıkoymalıdır. /7359

15ـ لِيَكُنْ آثَرُ النّاسِ عِنْدَكَ مَنْ أهْدى إلَيْكَ عَيْبَكَ وَ أعانَكَ عَلى نَفْسِكَ /7373.

15- Senin yanında en seçkin insan, ayıbını sana hediye edip nefsine karşı sana yardımcı olan kimse olmalıdır. /7373

16ـ لِيَكُنْ أحَبُّ النّاسِ اِلَيْكَ مَنْ هَداكَ إلى مَراشِدِكَ وَكَشَفَ لَكَ عَنْ مَعائِبِكَ /7374.

16- Senin katında en sevilen insan, seni doru yola hidayet edip ayıplarından perdeyi kaldıran kimse olmalıdır. /7374

17ـ لَيْسَ كُلُّ عَوْرَهٍ تَظْهَرُ /7462.

17- Her ayıp aşikâr olmaz. /7462

18ـ لَوْ عَرَفَ المَنْقُوصُ نَقْصَهُ لَساءَهُ ما يَرى مِنْ عَيْبِهِ /7580.

18- Kim ayıbını ayıp bilseydi şüphesiz kendi ayıbını gördüğünde ondan hoşlanmazdı. /7580

19ـ مَنْ طَلَبَ عَيْباً وَجَدَهُ /7753

19- Ayıp arayan onu bulur. /7753

20ـ مَنْ بَصَّرَكَ عَيْبَكَ فَقَدْ نَصَحَكَ /7765.

20- Seni ayıbına karşı basiretli kılan şüphesiz sana nasihat etmiştir. /7765

21ـ مَنْ عَلِمَ ما فيهِ سَتَرَ عَلى أخيهِ /8171.

21- Kendisinde olanı bilen, kardeşine karşı örter. /8171

22ـ مَنْ أبانَ لَكَ عَيْبَكَ فَهُوَ وَدُودُكَ /8210.

22- Senin ayıbını senin için aşikâr eden dostundur. /8210

23ـ مَنْ ساتَرَ عَيْبَكَ فَهْوَ عَدُوُّكَ /8211.

23- Ayıbını örten senin düşmanındır. /8211

24ـ مَنْ كاشَفَكَ في عَيْبِكَ حَفِظَكَ في غيْبِكَ /8260.

24- Sana ayıbını gösteren, yokluğunda seni korur. /8260

25ـ مَنْ داهَنَكَ في عَيْبِكَ عابَكَ في غيْبِكَ /8261.

25- Ayıbın konusunda sana yalakalık eden yokluğunda seni ayıplar. /8261

26ـ مَنْ أبْصَرَ عَيْبَ نَفْسهِ لَمْ يَعِبْ أحَداً /8389.

26- Kendi ayıbını bilen kimseyi ayıplamaz. /8379

27ـ مَنْ بَحَثَ عَنْ عُيُوبِ النّاسِ فَلْيَبْدَأْ بِنَفْسِهِ /8489.

27- Halkın ayıbını teftiş edenin önce kendi ayıplarından başlaması gerekir. /8489

28ـ مَنْ أنْكَرَ عُيُوبَ النّاسِ, وَرَضِيَها لِنَفْسِهِ, فَذلِكَ الأحْمَقُ /8865.

28- Halkın ayıbını inkâr edip kendisi için onlara razı olan ahmaktır. /8865

29ـ مَنْ أزْرى عَلى غَيْرِهِ بِما يَأتِيِه فَذلِكَ الأخْرَقُ /8866.

29- Kendi yaptığı hatayı diğerleri için ayıplayan kimse ahmaktır. /8866

30ـ مِنْ أشَدِّ عُيُوبِ الْمَرْءِ أنْ تَخْفى عَلَيْهِ عُيُوبُهُ /9290.

30- İnsanın en büyük ayıbı, ayıplarının kendisine gizli kalmasıdır. /9290

31ـ ما يَمْنَعُ أحَدَكُمْ أنْ يَلْقى أخاهُ بِما يَكْرَهُ مِنْ عَيْبِهِ إلاّ مَخافَةُ أنْ يَلْقاهُ بِمِثْلِهِ قَدْ تَصافَيْتُمْ عَلى حُبِّ العاجِلِ وَ رَفْضِ الآجِلِ /9675.

31- Sizleri kardeşinizi istenmeyen ayıptan dolayı yüzleşmenizden men eden korku ve onun da sizinle aynı şekilde (bir ayıp ile) yüzleşmesinden başka bir şey değildir. /9675

32ـ ما حَفِظَ غَيْبَكَ مَنْ ذَكَرَ عَيْبَكَ /9703.

32- Ayıbını söyleyen yokluğunda hakkını korumamıştır. /9703

33ـ ما أَلاكَ جُهْداً فِي النَّصيحَةِ مَنْ دَلَّكَ عَلى عَيْبِكَ وَ حَفِظَ غَيْبَكَ /9704.

33- Ayıbını sana söyleyip yönlendiren, yokluğunda onu koruyan, sana nasihat etmeyi ihmal etmemiştir. /9704

34ـ مَعْرِفَةُ الْمَرْءِ بِعُيُوبِهِ أنْفَعُ المَعارِفِ /9848.

34- İnsanın ayıplarını bilmesi en faydalı marifettir. /9848

35ـ لا تَتَّبِعَنَّ عُيُوبَ النّاسِ فَإنَّ لَكَ مِنْ عُيُوبِكَ إنْ عَقَلْتَ ما يَشْغَلُكَ أنْ تَعيبَ أحَداً /10295.

35- Halkın ayıplarını arayıp bulmaya çalışma! Zira başkalarının ayıpları uğraşamayacak kadar kendini meşgul edecek ayıbının olduğunu anlarsın. /10295

36ـ لا تَعِبْ غَيْرَكَ بِما تَأْتِيهِ, وَلا تُعاقِبْ (وَلا تُعاِتْب) غَيْرَكَ بِذَنْبٍ تُرَخِّصُ لِنَفْسِكَ فيهِ /10384.

36- Kendinin de yaptığın işte halkı ayıplama. Kendin için yapmana izin verdiğin günahla başkasını cezalandırıp kınama. /10384

37ـ تَتَبُّعُ العَوْراتِ مِنْ أعْظَمِ السَّوْآتِ /4580.

37- Halkın günahlarını ve ayıplarını aramak en çirkin huylardandır. /4580

38ـ تَتَبُّعُ العُيُوبِ مِنْ أقْبَحِ العُيُوبِ وَشَرِّ السَّيِّئاتِ /4581.

38- Halkın ayıplarını aramak en çirkin ayıp ve en kötü günahlardandır. /4581

39ـ مَنْ كَشَفَ حِجابَ أخيهِ اِنْكَشَفَ عَوْراةُ بَيْتِهِ (بَنِيهِ) /8802.

39- Kardeşinin perdesini kaldıranın evinin ayıpları açılır. /8802

40ـ مَنْ تَتَبَّعَ عَوْراتِ النّاسِ كَشَفَ اللهُ عَوْرَتَهُ /8798.

40- Halkın ayıp ve günahlarını araştıranın Allah ayıplarını açar. /8796

41ـ مَنْ تَطَلَّعَ عَلى أسْرارِ جارِهِ اِنْهَتَكَتْ أسْتارُهُ /8798.

41- Komşusunun sırlarını öğrenmeye çalışanın (sır) perdesi yırtılır. /8798

42ـ مَنْ بَحَثَ عَنْ أسْرارِ غَيْرِهِ أظْهَرَ اللهُ أسْرارَهُ /8799.

42- Başkasının ayıbını araştıranın Allah gizlediklerini açığa vurur. /8799

43ـ مَنْ تَتَّبعَ خَفِيّاتِ العُيُوبِ حَرَمَهُ اللهُ مَوَدّاتِ القُلُوبِ /8800.

43- Halkın gizli ayıplarını arayanın dostluğunu Allah kalplere haram eder. /8800

44ـ اُسْتُرْ عَوْرَةَ أخِيكَ لِما تَعْلَمُهُ فيكَ /2290.

44- Kendi ayıplarının bilinmesini nasıl istemiyorsan, kardeşinin ayıplarını da gizle. /2290

45ـ اُسْتُرِ العَوْرَةَ ما اسْتَطَعْتَ يَسْتُرِ اللهُ سُبْحانَهُ مِنْكَ ما تُحِبُّ سَتْرَهُ /2354

45- Elinden geldiği kadar ayıpları ve hataları ört. Böylelikle Allah örtülmesini istediğin şeylerin üstünü örter. /2354

46ـ أمْقَتُ النّاسِ اَلعَيّابُ /2909.

46- Halkın en iğrenci ayıp arayandır. /2909

AYRILIK / AYIRMAK

1ـ إيّاكَ وَ الفُرْقَةَ، فَإنَّ الشّاذَّ مِنَ النّاسِ لِلشَّيْطانِ / 2697.

1- Ayrılıktan uzak dur, zira halktan kopan azınlık şeytanındır. /2697

2ـ إيّاكُمْ وَ الفُرْقَةَ ، فَإنَّ الشّاذَّ عَنْ أهْلِ الحَقِّ لِلشَّيْطانِ، كَما أنَّ الشّاذَّ مِنَ الغَنَمِ لِلذِّئْبِ / 2747.

2- Ayrılıktan kaçının, zira sürüden ayrılan kurda yem olduğu gibi, hak ehlinden ayrılan da şeytana ait olur. /2747

3ـ بِئْسَ السَّعْيُ اَلتَّفْرِقَةُ بَيْنَ الأليفَيْنِ / 4412.

3- İki dostu birbirinden ayırmaya çalışmak ne de kötü uğraştır! /4412

4ـ لِكُلِّ جَمْعٍ فُرْقَةٌ / 7292.

4- Her topluluk için ayrılık vardır. /7292

5ـ اِلْزَمُوا الجَماعَةَ، وَ اجْتَنِبُوا الفُرْقَةَ / 2488.

5- Birlik olun, ayrılıktan kaçının. /2488

AZ

1ـ قَليلٌ يَدُومُ خَيْرٌ مِنْ كَثيرِ يَنْقَطِعُ / 6728.

1- Sürekli olan az, arkası kesilen çoktan daha hayırlıdır. /6728

2ـ اَلتَّقَلُّلُ وَ لا التَّذَلُّلُ / 362.

2- Zelil olmaktansa az olsun. /362

3ـ أقَلُّ شَيْءٍ الصِّدْقُ وَ الأمانَةُ / 3168.

3- (Halk arasında) en az olan şey, doğruluk ve emanettir. /3168

4ـ مَنْ قَلَّ ذَلَّ / 7656.

4- Az olan ezilir.[15] /7656

AZARLAMAK / KINAMAK

1ـ اَلاِفْراطُ فِي المَلامَةِ يَشُبُّ نارَ اللَّجاجَةِ / 1768.

1- Azarlarken aşırıya kaçmak inat ateşini körükler. /1768

2ـ أهْوَنُ شَيْءٍ لائِمَةُ الجُهّالِ / 3286.

2- En aşağılık şey, cahillerin azarlamasıdır. /3286

3ـ إذا ذَمَمْتَ فَاقْتَصِرْ / 3984.

3- Kınadığın zaman kısa tut. /3984

4ـ رُبَّ مَلُومٍ وَ لاذَنْبَ لَهُ / 5339.

4- Nice azarlananlar vardır ki hiçbir suçu yoktur. /5339

5ـ عِنْدَ كَثْرَةِ العِثارِ وَ الزَّلَلِ تَكْثُرُ المَلامَةُ / 6219.

5- Kötülük ve sürçmeler çoğaldığında kınanma da çoğalır. /6219

6ـ قَدْ يَنْجَعُ المَلامُ / 6653.

6- Bazen kınamak fayda verir. /6653

7ـ اَلتَّقْريعُ أحَدُ العُقُوبَتَيْنِ / 1430.

7- Kınama, iki cezalandırmadan biridir. /1430

8ـ إعادَةُ التَّقْريعِ أشَدُّ مِنْ مَضَضِ الضَّرْبِ

8- Kınamayı iade etmek,en acı vuruştur. 1318

9ـ كَثْرَةُ التَّقْريعِ تُوغِرُ اللقُلُوبَ، وَ تُوحِشُ الأصْحابَ / 7112.

9- Kınamanın çokluğu kalplerde kinleri tutuşturur, dostları ise ürkütür. /7112

10ـ مَنْ كَثُرَ لَوْمُهُ كَثُرَ عارُهُ / 8431.

10- Çok kınayanın çirkinliği artar. /8431

11ـ لا يَلُمْ لائِمٌ إلاّ نَفْسَهُ / 10152.

11- Kınayan ancak kendi nefsini kınasın. /10152

12ـ إيّاكَ أنْ تَكْونَ علَى النّاسِ طاعِناً, وَ لِنَفْسِكَ مُداهِناً, فَتَعْظُمَ عَلَيكَ الحَوْبَةُ, وَتُحْرَمَ المَثُوبَةَ /2711.

12- Halkı azarlarken kendine karşı kayıtsız kalmayasın sakın; yoksa günahın çoğalır ve mükâfattan mahrum kalırsın. /2711

13ـ مَنْ عَيَّرَ بِشَيْءٍ بُلِيَ بِهِ /7859.

13- Bir şeyden dolayı (başkalarını) azarlayan, ona müptela olur. /7859

AZAT ETMEK

1ـ إذا مَلَكْتَ فَأعْتِقْ /3990.

1- Sahip olduğunda azat et. /3990

AZIK

1ـ ألا وَقَدْ اُمِرْتُمْ بِالظَّعْنِ، وِدُلِلْتُمْ عَلَى الزَّادِ، فَتَزَوَّدُوا مِنَ الدُّنيا ما تَحُوزونَ (تَحْرُزُونَ) بِهِ أنْفُسَكُمْ غَداً/ 2783.

1- Bilesiniz ki sizler ayrılığa emrolunmuş ve azık için irşat edilmişsiniz. Öyleyse yarın (kıyamet)  için size yetecek kadar dünyadan azık alın. /2783

2ـ إنَّ مِنَ الفَسادِ إضاعَةَ الزَّادِ/ 3398.

2- (Kıyamet) azığını zayi etmek de bir çeşit fesattır. /3398

3ـ تَزَوَّدُوا مِنْ أيّامِ الفَناءِ لِلبَقاءِ، فَقَدْ دُلِلْتُمْ علَى الزَّادِ، وَاُمِرْتُمْ بِالظَّعْنِ، وَحُثِثْتُمْ عَلَى المَسيرِ/ 4518.

3- Şu fani günlerden ebedî hayat için azık toplayın; (zira) azık hakkında irşat edilmişsiniz, yolculuğa emrolunmuşsunuz ve gitmeye teşvik edilmişsiniz. /4518

4ـ تَزَوَّدُوا مِنَ الدُّنيا ما تَحْرُزُونَ (تَحُوزُونَ) بِهِ أنْفُسَكُمْ غَداً، وَخُذُوا مِنَ الفَناءِ للبَقاءِ/ 4535.

4- Dünyadan yarın (kıyamette) kendinizi koruyacak kadar azık toplayın; geçici (dünyadan) sonsuz (ahiret) için (bir şeyler) alın. /4535

5ـ زادُ المَرْءِ إلَى الآخرَةِ الوَرَعُ، وَالتُّقى/ 5489.

5- İnsanın ahiret azığı, günahtan sakınması ve takvasıdır. /5489

6ـ عَلَيْكَ بِحُسْنِ التَّأهُّبِ وَالاسْتِعْدادِ، والاستِكْثارِ مِنَ الزَّادِ/ 6136.

6- Sana, güzelce hazırlıklı olmanı ve (kıyamet azığını) çoğaltmanı öneriyorum. /6136

7ـ عَجِبْتُ لِمَنْ عَرَفَ أنَّهُ مُنْتَقِلٌ عَنْ دُنياهُ كَيْفَ لا يُحسِنُ التَّزَوُّدَ لأُخراهُ/ 6275.

7- Şaşarım dünyadan göçeceğini bilen kimseye; nasıl olur da ahireti için güzel azık hazırlamaz? /6275

8ـ كُلُّ امْرِءٍ عَلى ما قَدَّمَ قادِمٌ وَبِما عَمِلَ مَجْزِيٌّ/ 6882.

8- Her insan önceden gönderdiğine doğru gidicidir ve (her insan) amel ettiğiyle mükâfatlandırılacaktır. /6882

9ـ كَما تُقَدِّمُ تَجِدُ/ 7215.

9- Gönderdiğin gibi bulacaksın. /7214

10ـ كَما تَزْرَعُ تَحْصُدُ/ 7215.

10- Ektiğin gibi biçersin. /7215

11ـ لِيَكُنْ زادُكَ التَّقوى/ 7387.

11- Azığın takva olsun. /7387

12ـ مِنَ الفَسادِ إضائَةُ الزَّادِ/ 9273.

12- Azığını zayi etmek de bir tür fesattır. /9273

13ـ ما قَدَّمْتَ اليَومَ تَقْدِمْ علَيْهِ غَداً، فَامْهَدْ لِقَدَمِكَ، وَقَدِّمْ لِيَومِكَ/ 9609.

13- Yarın (kıyamette) bugün gönderdiğinin üzerine basacaksın; öyleyse ayağın için sergi aç ve kıyamet için (azık) gönder. /9609

AZİM / KARAR

1ـ مَنْ أظْهَرَ عَزْمَهُ بَطَلَ حَزْمُهُ /7980.

1- Azmini açığa vuran basiretini hiç eder. /7980

2ـ مَنْ ساءَ عَزْمُهُ رَجَعَ عَلَيْهِ سَهْمُهُ /8315.

2- Azmi kötü olanın oku kendine döner. /8315

3ـ لا تَعْزِمْ عَلى ما لَمْ تَسْتبِنَ الرُّشْدَ فيهِ /10183.

3- Gelişme görmediğin şeye azmetme. /10183

4ـ لا خَيْرَ في عَزْمٍ بِلا حَزْمٍ /10682.

4- Basiretsiz kararda hayır yoktur. /10682

AZİM / KARARLILIK / GAYRET

1ـ أبْعَدُ الهِمَمِ أقْرَبُها مِنَ الكَرَمِ / 2962.

1- En yüce azim, cömertliğe en yakın olandır. /2962

2ـ بِقَدرِ الهِمَمِ تَكُونُ الهُمُومُ / 4277.

2- Sıkıntı ve kederler, azimlerin ölçüsü kadardır. /4277

3ـ خَيْرُ الهِمَمِ أعْلاها / 4977.

3- En hayırlı azim, en büyük olanıdır. /4977

4ـ كُنْ بَعيدَ الهِممِ إذا طَلَبْتَ، كَريمَ الظَّفَرِ إذا غَلَبْتَ / 7161.

4- Bir şey istediğinde azmin yüksek olsun; galip geldiğinde ise cömert ol (intikam alma). /7161

5ـ مَنْ كَبُرَ هِمَّتُهُ كَبُرَاهْتِمامُهُ / 7850.

5- Azmi büyük olanın özeni de büyük olur. /7850

6ـ مَنْ صَغُرَتْ هِمَّتُهُ بَطَلَتْ فَضيلَتُهُ / 8019.

6- Azmi küçük olanın üstünlüğü de düşer. /8019

7ـ مَنْ شَرُفَتْ هِمَّتُهُ عَظُمَتْ قيمَتُهُ / 8320.

7- Azmi büyük olanın değeri de büyük olur. /8320

GERİ İNDEKS İLERİ