Yaşamış ve Yaşayan Alevî Bektaşi Ozanları

Kemteri

Tarık Çimen

Tarih, büyük avlulu, kirli beyaz mermer taşlarla tüm güzel nakışların özenle işlenerek yapılan, eskiden zaviye, şu anda kütüphane olarak kullanılan ihtişamlı mekanların, rutubetin çürüttüğü ahşap kapıları ardında bulunan tozlu kitaplarda tüm esrarengizliğini saklamaktadır. Geçmişte yaşanan tüm sevgileri, kinleri, ihtirasları ve ihanetleri bu tozlu sayfalarda görmek mümkün olduğu gibi, toplumun sosyal düzenini bozmaya çalışan külhanbeyli sınıfları da, kendisini topluma feda etmiş kahramanları da bulmak mümkün. Bu kahramanlardan kimileri, damarlarında coşan kan ile; kimileri, sinelerinden taşan irfan ile; kimileri de, dillerinden akan dizeleri ile insanlık mektebine hizmet vermişler, tarihe beyaz sayfalar kazandırmışlar.

İnsanlara yapılacak en büyük haksızlık, zorla inançlarını asimle etmeye çalışmaktır. Tarihin tozlu sayfalarına kısa bir göz attığımızda, nice nice toplumların inançları yüzünden potansiyel suçlu kabul edildiklerini ve başlarına bin bir bela getirilerek asimle edilmeğe çalışıldıklarını, inancına sadık nice insanların sırf inancı, düşüncesi ve ideolojisi yüzünden zulme uğratıldığını, yurdundan barkından sürüldüğünü  ve hatta katledildiğini görmekteyiz.

Hem tarihin tozlu sayfalarına kısaca bir göz gezdirdiğimizde (aslında sayfaları çevirip de tozunu yutkunma zahmetine katlanmamıza da bir gerek kalmadan), hem de şöyle dönüp kendi etrafımıza bir baktığımızda Ehl-i Beyt mektebi kadar hiçbir inanç sisteminin ve Ehl-i Beyt mektebine bağlı insan toplulukları kadar hiçbir insan topluluğunun bu kadar bağnazca haksızlığa ve zulme maruz bırakıldığına şahit olamıyoruz. Her ne kadar bu baskılar, bu zulümler bazı inancında zayıf insanlar üzerinde etkin olmuş ve oluyorsa da, genellikle bu haksızlıklar ters etki yapmış ve yapmakta ve bu kitleler içerisinden Pir Sultan Abdal gibi kahramanları yaratmış ve yaratmaktadır. Bu kahramanlar da yapılan bütün baskılara inaden “dönen dönsün ben dönmezem Ali’den” gibi diller ezberi dizeleriyle tarihe ve insanların kalbine destan yazıyor ve yazmaktalar. Dolayısıyla, bu kadar zulüm ve baskılara rağmen Ehl-i Beyt mektebinin bu toplumların kalbinden sökülüp atılmamasına mani olan etkenleri araştırdığımızda bu etkenlerin başında bu kahramanların tarihin kalbine işledikleri şaheser niteliğindeki bu dizelerin geldiğini görmekteyiz

Aslında şiirleri sadece bu boyutuyla ele almak da doğru değildir. Ehl-i Beyt mektebine ait şahsiyetler de dahil olmak üzere birçok ilim ve irfan erbabının maariflerini nesir yerine şiir kalıbında aktarmayı tercih ettiğini görmekteyiz. Bu da şiir dilinin bu yüce anlamların inceliğini ifade etmek için daha uygun ve daha etkileyici olması hasebiyledir. Kimi zaman söylenmiş bir kaç dize, birçok hatibin minbere çıkarak okuduğu hutbeden veya yazılmış birkaç ciltlik nesir kalıbındaki kitaptan daha etkileyici oluyor, insanları derinden etkileyebiliyordu. Bazı beyitlerse, zulüm görmüş insanları zalimlere karşı ayaklandırabilecek keskinliği taşıyordu.

Pir Sultan Abdal, Yunus Emre, Mevlana ve Fuzuli gibi arifler zamanlarında etkileyici mısralarıyla takipçilerine çığır açmışlar ve bu yolun müdavimlerine istifade edebilecekleri büyük bir miras bırakmışlardır.

Bu mirası iyi kullanan ozanlar, mektebin güzel öğretilerini şiirlerinde bir nakış gibi işlemişler ve bu mükemmellik binasına onlar da bir kerpiç koyabilmişlerdir. Ariflerin yetiştiği Ehl-i Beyt mektebinde herkes kendine göre bir erdem yolu buluyor ve bu vesileyle hak yolunda hizmet veriyordu. Kendi zamanının Ehl-i Beyt’i tanıyan ve tanıtanlarından olan pek değerli bir ozanı sizlere tanıtmaktan büyük keyif alıyor; bunu kendime bir vefa borcu görüyorum.

Bu sayıda “Erenler” okuyucusuna edebiyat köşesinde konuk olacak deyiş ve şiir üstadımız, Kemteri’dir. On dokuzuncu yüzyılda Raşit Ali adında bir Bektaşi olarak yaşayan Kemteri; Mızıka-i Hümayun denilen, saray müzik kurulundan emekli olmuş  ve Üsküdar’a yerleşmiştir. Tarikata Çamlıcalı Nuri Baba’dan el alarak girmiştir. Türkiye’de “Karagöz” yapımcısı olarak bilinen Rağıb Tuğtekin’in verdiği bilgiye göre; devrinin en iyi Karagöz oyununu oynatanlardandır. Bu Karagöz oyununa o devirde hayal oyunu, oynatanlara da hayali denirdi. Tarihte bu hayalilerin çoğunluğunun Bektaşi olduğu bilinmektedir. Son yıllarının radyoda karagöz oynatıcısı Hayali Küçük Ali’ye kadar Bektaşiler’in karagöz oynatıcılığında bir ağırlığı olduğunu görmekteyiz.

Kemteri gibi değerli deyiş üstatları, bu tür oyun vesileleriyle insanlara Ehl-i Beyt mektebinin erdemlerinden bahsetme fırsatı buluyor ve onları bu öğretilere aşina ediyorlardı.

Kemteri 1896 yılında vefat etmiştir. Selami Ali Efendi çevresine defnedilmiştir. Kemteri’nin yazma divanı, Sadeddin Nüzhet Ergun’un özel kütüphanesinde idi. Sadeddin Nüzgen Ergun’un bildirdiğine göre, bu divan 122 büyük sayfadan oluşmuştur. Bu divanda şairin 2100 beyti vardır. Alevilik neşesini dile getiren bu beyitlerin, Bektaşiler arasında özel bir saygınlığı vardır.

Kemteri’nin şiirleri baştan başa Ehl-i Beyt aşkı ve coşkusuyla doludur. Kemteri, aşağıdaki şiirinde Ehl-i Beyt uğruna her türlü baskı ve zulmü göğüslemeye hazır olduğunu ve her şeyini feda etse bile Ehl-i Beyt yolundan vazgeçmeyeceğini açıkça dile getiriyor:

 

Yâr elinden içmişem aşkın meyin çokdan beri

Ânın içün peşt ü pay urmaktayım[1] çün serseri[2]

Hubb-i Hayder’le[3] dolubdur gönlümün her bir yeri

Bende-i Âl-i Abâ’yım itimadım Caferî

Yüzseler cümle vücûdum kalmasa tende deri

Dönmezem bâb-ı Ali’den[4] Hayderîyem Hayderî

 

İhtedü bi’ş-şems[5] buyurdu cenâb-ı Mustafa

Bu hadi-i pâke[6] iman edene rûz-i ceza[7]

İdecek ağyâra[8] karşu Hak nice lutf u ata

Ehl-i Beyt’in halka begüş[9] bendesiyim zâhida[10]

Yüzseler cümle vücudum kalmasa tende deri

Dönmezem bâb-ı Ali’den Hayderîyem Hayderî

 

Ben beli dedim o şahın yoluna dönmem ebed

Bendesi hakkında lutf u şefkati var layuad[11]

Âşık-ı sâdık olanlara irer andan meded

Ta’n u teşni’le[12] çekerse önüme zühhâd sed

Yüzseler cümle vücûdum kalmasa tende deri

Dönmezem bâb-ı Ali’den Hayderîyem Hayderî

 

Men muhibb-i Hayder’im Şâh-ı Hasen iki gözüm

Ol Şehîd-i Kerbelâ’nın aşkına yansın özüm

Dergeh-ı Zeynel-Abâ’dan hîç çevirmem yüzüm

Çâk çâk[13] olsam da dönmem hâsılı budur sözüm

Yüzseler cümle vücûdum kalmasa tende deri

Dönmezem bâb-ı Ali’den Hayderîyem Hayderî

 

Ol Muhammed Bâkiri’dir can katan bu cânıma

Câferu’s-Sâdîk’dür kuvvet veren îmânıma

Can feda etsem nola Kâzım gibi sultânıma

Gelse hançerler çeküb münkir Yezidan yânıma

Yüzseler cümle vücûdum kalmasa tende deri

Dönmezem bâb-ı Ali’den Hayderîyem Hayderî

 

Hazret-i Muse’r-Rıza’dır ehl-i aşkın rehberi

Hem Takî vü bâ[14] Naki’dir dü cihan[15] serverleri

Askerî’dir zümre-i nâciyyenin ser-askeri

Mehdi-i Sâhib livânın yoluna ey Kemterî

Yüzseler cümle vücûdum kalmasa tende deri

Dönmezem bâb-ı Ali’den Hayderîyem Hayderî

 

Kemteri, Hz. Ali’den bahsederken belki de hiçbir arifin varamayacağı nüktelere varıyor ve onun Ali’yi anlatan şiiri adeta insanları büyülüyor. Kemteri’nin Hz. Ali hakkındaki bir şiiri şöyledir:

 

Hâzin-i gencîne-i sırr-i Hudâsın yâ Ali

Vâris-ı zât-ı Peygamber Hel etâ’sın yâ Ali

 

Nokta-ı evvel bid3ayet her ulûmun bâbısın

Nûr-ı Haksın sırr-ı Bismillah’da bâsın yâ Ali

 

Yok bu ümmette nazîrin[16] hâsılı bir nûrsun

Lahmüke lahmi Habîb-i Kibriya’sın yâ Ali

 

Âstân-ı devletin darü’l-emandır âşıka

P3adişah-ı zât-i mutlak mültecâsın[17] yâ Ali

 

Sırr-ı vahdette olan nûr-ı meveddet[18] aşkına

Bendene şâhım meded kıl rehnümâsın[19] yâ Ali

 

Rû siyâhım şerm[20] ile geldim der-i ihsânına

Sen şefâat eyle ma’ruf-ı sehâsın[21] yâ Ali

 

Lutfuna muhtâcdır her vech ile bu Kemteri

Şefkat etmek mücrimîne[22] mübtelâsın yâ Ali

Kemteri, aşağıdaki Şiileriz adlı şiirinde, Alevilikle Şiiliğin ayrı ayrı şeyler olduğunu ve Alevilikte şeriata (Ehl-i Beyt fıkhına) önem verilmediğini sananlara cevap vermektedir. Kemteri’nin adı geçen şiiri şöyledir:

 

Ta ezel bezminde[23] ikrâr eyleyen Şiîleriz

Bunda ol ikrârı tekrâr eyleyen Şiîleriz

 

Doğrudan doğru riayet eyleriz yok hilemiz

Şer-i enver[24] ile reftâr[25] eyleyen Şiîleriz

 

İhtedü biş-şemsi emrine riayet eyledik

Ehl-i Beyt’i her dem ezkâr eyleyen Şiîleriz

 

Derd-i aşka dûş olub Lokmân’a minnet etmeyiz

Kendi derdimize timar[26] eyleyen Şiîleriz

 

Hak Muhammed’le Ali’nin sayesinde Kemterî

Nefs-i bed evhâmı bizâr eyleyen Şiîleriz.



[1] Ayak yere dövmekteyim

[2] Deli insan gibi

[3] İmam Ali (as.) sevgisi

[4] Ali’nin kapısından

[5] Güneşle yolu buldular

[6] Temiz kılavuza

[7] Kıyamet günü

[8] Yabancılara

[9] Kulağı sırgalı

[10] Ey zahid

[11] pek çok

[12] Kınama ve yerme

[13] Parça parça

[14] Beraber, birlikte

[15] İki cihan

[16] Benzer

[17] Sığınılacak yer

[18] Katıksız sevgi  nuru

[19] Yol gösterici, kılavuz

[20] Utanma, sıkılma

[21] Cömert

[22] Suçlu

[23] Ruhların yaratıldığı  zaman

[24] Nurlu şeriat

[25] Davranan, hareket eden

[26] Tedavi etme