Çıkarken

 

“Allah’ın rahmeti nereden geldiğini, nerede yaşadığını ve nereye gideceğini bilen insana olsun” buyuruyor, imamız Hz. Ali. Gerçekten de insana değer veren, onu saygın kılan sahip olduğu bilgisidir. Bilgisiz bir insanın bir değeri olmadığı gibi, bilgisiz bir toplum da saygınlıktan uzak olup barbar toplum muamilesi görür. Aslında insanı insan yapan ve ona saygınlık kazandıran sahip olduğu bilgi birikimi olduğu gibi, insan ve topluma ebedi hayat kazandıran da ortaya koyabildiği ilmi varlığıdır. İnsanlık tarihinde nice mal mülk sahibi insanlar ve topluluklar gelip geçmiş ki, hiç yaşamamış gibi unutulmuşlardır. Buna karşılık bilge insan ve topluluklar kıyamete kadar anılmakta ve insanlık alemi onların önünde saygıyla eğilmektedir. Ne de güzel demiş önderimiz İmam Ali öğrencisi Kümeyl’e: “Ey Kümeyl, mal biriktirenler diriyken ölmüşlerdir; bilge insanlar ise dünya durdukça yaşarlar. Bedenleri kaybolup gitse de onlar güzel örnekleriyle, insanların kalplerinde yaşarlar.” [1]

Evet Hz. Ali’nin ortaya koyduğu bu ölçü, birey için geçerli olduğu gibi toplum için de aynen geçerlidir. Tarih boyunca toplum içinde hep bilge insanlar ve topluluklar yücelik kazanmış, saygınlıkla anılmış ve anılmaktalar. Bilgi ve marifetten uzak olan insanlar ve topluluklar ise, ya tarihten silindikleri gibi zihinlerden de silinmişler ya da kötülükle anılmış ve anılmaktalar. Dünyevi hayatta böyle olduğu gibi dini hayatta da böyledir. İster din ve inanç alanında olsun, ister kültürel alanlarda olsun, ister diğer toplumsal konularda olsun, isterse de bilimsel ve teknolojik alanlarda olsun bu açıdan bir farklılık arz etmemektedir. Bilgiden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.  Dünya hayatımız bilgi esası üzerine kurulması gerektiği gibi, din ve inanç yaşamımız da bilgi ve marifet esasına dayanmalıdır. Aksi taktirde ne bilgiye temellenmeyen dünya hayatından bir yarar gelir, ne de bilgi ve marifet esasına dayalı olmayan bir din ve inanış, doğru bir din ve inanış biçimi olur. “De ki, benim yolum budur: Ben ve bana tabi olanlar, basiret üzere Allah’a davet ediyoruz...” [2]

Evet hayatın her alanı ve bütün boyutları bilgi, marifet ve basiret üzere kurulmalıdır. Allah’a inanıyorsak, basiret üzere inanmalıyız, belli bir dini kabul ediyorsak basiret üzere kabul etmeliyiz, din içinde belli bir anlayış şeklini seçiyorsak o da basiret üzere olmalıdır. Aksi taktirde anlamsız olur, körlük olur, cehalet olur.

Ehl-i Beyt yolu bu hususa her şeyden daha fazla önem vermiştir. Ehl-i Beyt yolu önce aklet sonra iman et der. Dolayısıyladır ki, Ehl-i Beyt yolunun ana hadis kaynaklarında akıl kitabı iman kitabından önde gelir. Ehl-i Beyt mektebine göre akıl, Allah Teala’nın yarattığı en yüce varlık ve en büyük hüccetidir.

Bu ilkeden hareketle madam ki biz, Ehl-i Beyt diyerek Ehl-i Beyt’in nurlu yolunu kabul ettik ve İslam’in Ehl-i Beyt versiyonunu seçerek kendimize Ali Şia’sı, Alevi ve Caferi ismini taktık, bu yolu iyice kavramak, dayandığı delil ve ilkeleri iyice akletmek zorundayız. Aksi taktirde kendi inancımızla, kendi yolumuzla çelişmiş olmakla birlikte, Alevilik ve Caferilik adına birçok yanlışlara düşer, birçok sapmalara gideriz. Bu arada bulanık suda balık avlayan fırsatçılar da bize Alevilik ve Caferilikle ilgisi olmayan şeyleri Alevilik ve Caferilik olarak yutturmaya kalkışırlar.

Birileri, İslam’ın özü olan Aleviliğin İslam’la bir ilgisi olmadığını ve Aleviliğin Şamanizm veya Zerdüştlükten bir alıntı olduğunu iddia etme gafletinde bulunarak onu kendi ideolojik çıkarları için kullanmaya kalkışırken, bir diğer fırsatçı grup da her tarafından buram buram Ehl-i Beyt kokusu gelen ve İmam Cafer-i Sadık öğretilerini esas aldığı gün gibi ortada olan Aleviliğin aslında Sünnilik olduğunu iddia ederek kalbi Ehl-i Beyt aşkıyla yanan bu toplumu asimle ederek Ehl-i Beyt yolundan koparmaya çalışır. İşte bu gibi bulanık suda balık avlayan fırsatçılara meydan vermemek onların kabarık iştahlarına yem olmamak için inancımızı doğru öğrenmek zorundayız.  Neye inanıyorsak, neyi kabul ediyorsak basiret üzere inanmalı, basiret üzere kabul etmeliyiz.    

    İşte Erenler olarak böyle bir mukaddes dava için yola çıkmış bulunmaktayız. Hedefimiz inancımızı dayandığı ilkeleriyle ortaya koymak, basiret üzere hareket etmektir. Ehl-i Beyt düşüncesini yeniden keşfetmek niyetinde değiliz. Zira Ehl-i Beyt yolu apaçık ortadır. Ayrı değil, bir yolun devamıyız. Yönelimimiz, bir doğru üzerinedir. Bu doğru, inançların siyasete alet edildiği ve ticari bir mantıkla yaklaşıldığı bu süreçte, kendi olma duygularını yitirmiş olanların sığınacağı bir kale, bir sığınak olmaktır.

Erenler olarak kurumuş derelerden damla damla su toplayıp ana nehri oluşturma sorumluluğunun altına girmiş bulunmaktayız. Çünkü; Alevilerin bu gün içinde bulunduğu süreç, olumsuzlukların yaşandığı, Alevilere başka dinlerin arandığı ve ana eksenlerinde uzaklaştırılmaya çalışıldığı bir süreçtir. Bu süreci Aleviler yoğunlukla yaşamaktadırlar. Her dönemin her hayatın bir Hızır’ı; dilde gönülde ve ruhta da yol arkadaşı olmalı.

İşte kuşatıcılığın ve dayatmanın yıkıcılığa dönüştüğü, Alevilerin de bu kuşatmanın içinde dejenere olarak, Ehl-i Beyt inanç ve ekolünden uzaklaştırılmağa çalışıldığı bir dönemi yaşıyoruz. Alevilik adına yola çıkanların çoğu, siyaset pazarlarında Alevilik alıp, Alevileri pazarladıkları gün gibi ortada iken, ve her geçen gün biraz daha karanlık bir atmosfere doğru giderken, Aleviler cephesindeki olup bitenleri bütün çıplaklığıyla Alevi ve diğer kamuoyuna duyurmak sorumluğumuzun önemini açığa çıkartmaktadır.

Erenler olarak, yukarıda belirttiğimiz tablo içinde ne yaptığını ve ne yapacağını bilmek ve adımını ona göre atmayı bilmek zorundayız. Bu anlamda Erenler, bir maratonun başlama noktasıdır. Geleceğe koşmak için bütün değerlerimizi bizden sonraki kuşaklara aktarmak istiyoruz. Bu anlamda dergimizin istikametini belirleyen bir yolun ve yönün sapmaz yolcuları olmaya gayret göstereceğiz. Yükümüz ağırdır. Ancak kendimizi sorumlu bulduğumuzdan bu ateşten gömleği giyerek, bu kutsal yola katkıda bulunmayı gerekli bulduk.

Tüm mekanların azgın gürültülerle kuşatıldığı, yabancılaşma ve kimliksizleştirme bombardımanına tutulan Alevi toplumunu silik ve etkisiz hale getirme çabalarına karşın, Alevi, Bektaşi toplumuna kimlik kazandıracak, farklı kılacak yolu gösteriyor, Erenler.

Yeni bir dönemin başladığı kanısındayız. İçinde bulunduğumuz koşulların bütün olumsuzluk ve saplantılarından Alevi toplumunu kurtarıp geleceğe yönelik ve kendimiz olma çabasını yazarak, işlenmesi gereken konuları, Aleviler üzerine yapılan hesapları, istediğimiz durumları değiştirmek, toplumu bilgilendirmek için yazacağız. Yazmak değiştirmektir. Ehl-i Beyt inanç ve kültürü yolanda bir duruşun adıdır, Erenler.

Hz. Ali (a.s): “Dili şirin olanın kardeşi bol olur” buyurmuştur. Biz de bu sözü ilke edinerek, gördüğümüz olumsuzlukları uygun bir dil ve üslupla diğer kardeşlerimizi uyarmaya gayret edeceğiz. Kırmadan, incitmeden olumsuzlukları sergilemeye, yol göstermeye çaba sarf ederek, yolumuza devam edeceğiz. Bizler yaşamımızın doğasını adımlarla geçiyoruz. Zamanın en küçük biriminden en büyüğüne doğru bir bütün oluşturma çabasında olacağız. Elbette kirlenmiş bir dünyanın bekçileri değiliz. Güzel ve gerçeklerin kapısının kölesi olmaya namzetiz. Bu anlamda inancımızın gerektirdiği biçimde erdemin, onurun ve kişiliğin temsilcisi olmaya ve sahiplenmeye çalışacaktır, Erenler.

Alevilik İslam inancının içinde bir ekoldür. Allah’ın varlığına, sonsuzluğuna, yaratıcılığına inanan, ilahi emirlerin O’nun seçip gönderdiği önderler tarafından tebliği edildiğine inanır ve bu emirlere uymayı esas tutar. Ayrıca temeli Peygamber soyundan gelen imamların açıklamalarıyla kurulmuştur. Bunun dışında yapılan açıklamaların bu kutsal yola zarar verdiği ve Alevilerin İslam dışına çekildiği bir gerçektir. Yol arkadaşlarımızla, bizimle koşanlarla, yolu hakkıyla sürdürenlerle bu mantığa karşı olacağımızı ve bütün bu olumsuzluklar içinde yol verip yol gösterenlerle, kardeş ve erenlerle birlikte olmaya çalışacağız.

Emek harcanmamış, özümsenmemiş dolayısıyla yaşam biçimine dönüştürülmemiş bilgi, gereksiz bilgidir. Amacımız, inancımızı yaşamımıza uygulayarak yaşamaktır. Erenler, hedefi olan bir dergidir. Her faaliyetin temel bir ilkesi vardır. Asıl olan, tutulan bu yoldan sapmadan yürümeye çalışacağız. Bu yolun sevdalıları olarak büyük bir aşk ve coşku ile kalemlerimizi ve gücümüzü bu yolda kullanacağımızı inanan bir gönlün duyarlılığıyla duyurarak çıktık yola. Yolcuyuz, yürüdükçe çoğalacağımız inancıyla merhaba Erenler.

      
 



[1] - Nehc-ül Belaga, 147. kelam.

[2] - Yusuf/108.