HZ. FATIMA (A.S)’IN YAŞANTISIYLA İLGİLİ HADİS VE RİVAYETLER

 

 

Birinci Bölüm: İbadet Meleği

1- Kalbinin İmanla Dolu Olma

Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki:

“Allah-u Teala, kızım Fatıma’nın kalbini ve bütün azalarını, kıkırdağına kadar imanla doldurmuştur; işte bundan dolayı kendini Allah’ın itaatine atamıştır.”[1]

2- Zehra Lakabıyla Adlanmasının Sebebi

Ravi diyor ki:

İmam Sadık (a.s)’a: “Neden Fatıma (a.s) “Zehra” lakabıyla adlandı?” diye sorduğumda şöyle buyurdular:

“Fatıma (a.s)’ın “Zehra” lakabıyla adlanmasının sebebi şudur ki; Fatıma (a.s) mihrapta ibadete durduğunda, yıldızların yeryüzü halkına nur saçtığı gibi onun nuru da gökyüzü ehline öyle saçılıyordu.”[2]

3- Fatıma (a.s)’dan Daha Çok İbadet Eden Yoktu

Hasan-ı Basri şöyle diyor:

“Bu ümmet arasında Hz. Fatıma (a.s)’dan daha abit (çok ibadet eden) biri yoktu. Namazda o kadar duruyordu ki, ayakları şişirdi.”[3]

4- Allah’tan Korkması

İrşad’ul- Kulub’da şöyle nakledilmiştir:

“Hz. Fatıma (a.s) namazında Allah korkusundan ard arda nefes alıyordu (nefes alıp vermesi güçleşiyordu).”[4]

5- Müminleri Kendisine Tercih Etmesi

 İmam Musa bin Cafer (a.s) buyurmuştur ki:

“Hz. Fatıma (a.s) dua ettiğinde, mümin erkek ve kadınlara dua ederdi ama kendisine dua etmezdi. ‘Ey Resulullah’ın kızı! Siz neden halk için dua ediyor ama kendiniz için dua etmiyorsunuz?’ dediklerinde  O: “Önce komşu, sonra ev halkı” buyuruyordu.”[5]

6- Kadir Gecesine Önem Vermesi

Hz. Ali (a.s) buyurmuştur ki:

“Fatıma (a.s) kadir gecesinde ev halkından hiç kimsenin yatmasına müsaade etmezdi; az yemek vermekle onların yatmamasını sağlıyor, kendisi de bu gecenin ihyası için hazırlanıyordu ve buyuruyordu ki: “Mahrum, bu gecenin bereketlerinden mahrum kalan kimsedir.”[6]

7- Duanın İsticabet Vaktini Gözetmesi

Hz. Fatıma (a.s) buyurmuştur ki:

“Ben, Resulullah (s.a.a)’den şöyle buyurduğunu duydum: “Cuma günü öyle bir saat vardır ki, kim onu gözetler de o anda Allah’tan hayır dilerse, Allah-u Teala istediği şeyi ona bağışlar... O vakit, güneşin yarısının battığı andır.”

Hz. Fatıma (a.s) hizmetçisine şöyle buyuruyordu: “Git tepenin üzerine çık, güneşin yarısının battığını gördüğünde dua etmem için bana haber ver.”[7]

8- Cebrail’in Öğrettiği İki Rek’at Namaz

İmam Sadık (a.s) buyurdular ki:

“Annem Fatıma (a.s)’ın sürekli kıldığı iki rekat namaz vardı; bu namazı Cebrail ona öğretmişti. İlk rekatta “Hamd” suresinden sonra yüz defa “Kadir” suresini, ikinci rekatta ise “Hamd” suresinden sonra yüz defa “İhlas” suresini okurdu.

Bu namazı kılıp selam verdikten sonra, Hz. Fatıma (a.s)’ın tespihini (zikrini) de söyle.”[8]

9- Dünyadan Daha Değerli Zikir

 “Hz. Ali (a.s) Hz. Fatıma (a.s)’a, Resulullah (s.a.a)’in yanına gidip O’ndan bir hizmetçi istemesini emretti (önerdi). Bunun üzerine Hz. Fatıma (a.s) Resulullah (s.a.a)’in yanına giderek şöyle dedi:

“Ya Resulellah! El değirmeni beni zahmet ve meşakkate uğratmıştır.” Bu esnada ellerindeki değirmen izini Resulullah (s.a.a)’e göstererek O’ndan kendisine bir hizmetçi vermesini istedi.

Resulullah (s.a.a) cevaben şöyle buyurdular:

“Ya Fatıma! -Hizmetçi yerine- dünya ve dünyada olan şeylerden daha hayırlı olan bir şeyi sana öğreteyim mi? Yatmaya gittiğinde otuz dört defa “Allah-u Ekber”, otuz üç defa “el-hamdu lillah” ve otuz üç defa da “Subhanellah” söyle.”[9]

10- Topraktan Olan Tesbihi

İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:

“Resulullah (s.a.a)’in kızı Fatıma (a.s)’ın tesbihi, tekbirler (34) sayısınca düğümlenen bir yün ipinden ibaretti. Hz. Fatıma (a.s), Hz. Hamza şehit oluncaya dek bu ipi elinde döndürerek tekbir ve tesbih diyordu. Hz. Hamza şehit olduktan sonra onun kabrinin toprağından bir tesbih yaptı. Artık ondan sonra tespih yapmak halk arasında yaygınlaştı.”[10]

İkinci Bölüm: Nurun Sâyesinde

11- Hatice’nin Yadigârı

Ravi diyor ki:

“Resulullah (s.a.a) Fatıma (a.s)’ı, onun zahit, abide ve Hatice’den de bir yadigâr olduğundan dolayı çok severdi.”[11]

12- Edep Kaynağı

Ümmü Seleme diyor ki:

“Ben Resulullah (s.a.a) ile evlendiğimde... kızı Fatıma’nın işlerini bana havale etti. Ben de ona yol gösterip onu eğitmek ve ona yaşayış adabını öğretmek istiyordum. Allah’a and olsun ki, o yaşayış adabını ve bütün şeyleri benden daha iyi biliyordu.”[12]

13- Resulullah’a Benzemesi ve Hazretin Ona İhtiramı

Aişe diyor ki:

“Allah’ın kulları arasında, konuşma ve söz söyleme açısından Fatıma (a.s) kadar Resulullah (s.a.a)’e benzeyen bir kimse görmedim. Resulullah (s.a.a)’in yanına geldiğinde, Resulullah (s.a.a) onun elinden tutarak onu öpüyor, ona hoş geldin diyor ve onu kendi yerinde oturtuyordu. Peygamber (s.a.a) de Fatıma (a.s)’ın yanına gittiğinde, Fatıma (a.s) ayağa kalkarak Hazrete hoş geldiniz deyip elinden tutarak onu öpüyordu.”[13]

14- Resulullah’ın Yolunu Beklemesi

Ravi diyor ki:

“Resulullah (s.a.a) sefere gidip döndüğünde, Resulullah’ın seferden dönme haberi Fatıma (a.s)’a ulaşınca, Fatıma (a.s) kapının önüne çıkarak Resulullah (s.a.a)’i bekliyordu. Resulullah (s.a.a)’i gördüğünde O’nu karşılamaya gidip yüzünden öpüyordu.”[14]

15- Resulullah (s.a.a)’i Savunması

Ravi diyor ki:

(Ebu Talib’in vefatından sonra) Kureyiş’in düşmanlığı Resulullah’a karşı şiddetlendiğinde, Fatıma (a.s) müşriklerin ve Kureyş ahmaklarının hile ve eziyetleri karşısında Resulullah (s.a.a)’i savunuyordu. Bir gün... (müşriklerden Amr As ve Ukbe gibi birkaç kişi) ceninin rahimdeki eşi denen deriyi kaldırarak, Resulullah (s.a.a)’in Ka’be’nin kenarında secde ettiği bir sırada O’nun başına bıraktılar. Bu durumu gören Fatıma (a.s) ağlar bir halde gelerek onu babasının başından kaldırıp bir kenara attı.”[15]

16- Sırrı Koruması

Aişe diyor ki:

“Fatıma, Resulullah’ın hastalandığı sırada onun ziyaretine geldi. Onun yürüyüşü sanki Resulullah’ın yürüyüşüydü. Resulullah (s.a.a) onun kulağına gizlice bir söz söyledi. Bunun üzerine Fatıma ağladı. Daha sonra yine Resulullah (s.a.a) onun kulağına gizlice bir şey söyledi. Bu defasında Fatıma güldü... Resulullah’ın ona ne dediğini sorduğumda: “Resulullah’ın sırrını açığa vurmam” dedi.[16]

Üçüncü Bölüm: Sade Yaşayışı, Kocasına Karşı Davranışı ve Eşliği

17- Mihriyesi

İmam Bakır (a.s) buyurmuştur ki:

“Hz. Fatıma (a.s)’ın mihriyesi; çizgili eski bir çarşaf (veya elbise) ve ağır bir zırh idi. Evinin sergisi ise, yere serdiklerdi ve üzerinde yattıkları bir koç pustu idi.”[17]

18- Hz. Ali (a.s) Açısından Hz. Fatıma

Hz. Ali (a.s) bir konuşmasında buyurmuştur ki:

“...Allah’a and olsun ki, ben Fatıma’yı asla öfkelendirmedim ve Allah onun ruhunu alana dek asla onu -sevmediği- bir işe zorlamadım. O da asla beni öfkelendirmedi ve hiçbir işte bana karşı çıkmadı. Ona baktığımda bütün gam ve üzüntüler benden gideriliyordu.”[18]

19- Ev İşlerinde Yardımlaşmaları

İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:

“-Ev işlerinde- Hz. Ali (a.s) su ve odun temin ediyordu; Fatıma (a.s) da buğdayı un yapıyor, hamur ediyor, ekmek pişiriyor ve yırtık elbiseleri yamıyordu.”[19]

20- İşlerin Bölünmesi

İmam Bakır (a.s) buyurmuştur ki:

“-Ev işlerinin taksiminde- Hz. Fatıma (a.s) ev içindeki işleri, (yani) hamur etmek, ekmek pişirmek ve evi süpürmek gibi işlerin sorumluluğunu üstlendi. Hz. Ali (a.s) da evin dışındaki yani odun getirmek ve yemek malzemeleri temin etmek gibi işleri üstlendi.”[20]

21- Marifet ve Fedakarlığı

Bir gün Hz. Ali (a.s) Hz. Fatıma (a.s)’a: “Evde bana verecek bir yemek var mı?” diye sordu. Fatıma (a.s) cevaben: “İki gündür ki -seni kendime, Hasan ve Hüseyin’e tercih ettiğim şeyden başka- evde herhangi bir yiyecek şey yoktur” dedi. Bunun üzerine Hz. Ali (a.s): “Neden, bir şey temin etmek için bu durumu bana bildirmedin?” dediğinde, Hz. Fatıma (a.s) cevaben: “Ya Ebe’l- Hasan! Temin edemeyeceğin bir şeyi sağlamakta zahmete düşmen hususunda Rabbimden utanıyorum” dedi.

22- Sade Yaşayışı

Hz. Fatıma (a.s) bir konuşmasında şöyle demiştir:

“...Ya Resulellah! Selman benim elbiseme şaşırıyor![21] Seni hak olarak gönderen Allah’a and olsun ki, beş yıldır ki benim ve Ali’nin, gündüzleri üzerine develer için ot döktüğümüz, geceleyin de serip üzerinde yattığımız bir koç postundan başka bir şeyimiz yoktur ve yastığımız da hurma lifiyle doludur.”[22]

Dördüncü Bölüm: Ev Hanımı

23- Kaynana ve Gelinin Yardımlaşmaları

Ravi diyor ki:

“Hz. Ali (a.s) annesi Esed kızı Fatıma’ya: “Anneciğim! Su getirmek gibi evin dış işlerinde sen Resulullah’ın kızı Fatıma’ya yardımcı ol. O da un öğütmek, hamur yapmak gibi evin iç işlerinde sana yardımcı olur” buyurdular.” [23]

24- Evdeki Hizmeti

Hz. Ali (a.s) buyurmuştur ki:

“...Hz. Fatıma (a.s) kırbayla o kadar su taşıdı ki, kırbanın başı göğsünde iz bıraktı; o kadar el değirmeniyle un öğüttü ki, elleri kabardı; o kadar evi süpürdü ki, tozdan dolayı elbisesi bozardı; kazanın altında o kadar ateş yaktı ki, elbisesi karalaştı.”[24]

25- Tahammülü ve Şükrü

Ravi diyor ki:

“Bir gün Resulullah (s.a.a.) Fatıma (a.s)’ı, üzerine deve çulu atıp elleriyle hamur ettiğini ve aynı zamanda da çocuğuna süt verdiğini görünce gözleri dolarak şöyle buyurdular:

“Kızım! Ahiretin tatlılığı için dünyanın tatsızlığına tahammül et.”

Fatıma (a.s) da cevaben: “Ya Resulellah! Allah’ın lütuf ve nimetlerine karşı O’na hamd ve şükürler olsun” dedi.[25]

26- Hizmetçilerine Karşı İnsafı

Ravi diyor ki:

“Resulullah (s.a.a) savaşların birinde -kızıl denizin sahilinde- bir grup insan esir aldı... Medine’ye döndüğünde Fatıma (a.s)’ı çağırtıp esir cariyelerden birinin elini onun eline bırakarak: “Ya Fatıma! Bu cariye senindir ama onu incitme; zira ben onun namaz kıldığını gördüm...” buyurdular.

Fatıma (a.s) Resulullah (s.a.a)’in o cariyeye olan teveccüh ve tavsiyesini görünce şöyle dedi: “Ya Resulullah! Bir gün ben çalışacağım, bir gün de o.” Resulullah (s.a.a) Fatıma (a.s)’ın bu sözünü duyunca gözleri yaşardı.”[26]

27- Adaletle Davranışı

Selman-i Farsi diyor ki:

“Bir gün Fatıma (a.s) el değirmeninin önünde oturup onunla arpa öğütüyor, değirmenin destesine elinin kanı akıyor ve Hüseyin de evin bir köşesinde ağlıyordu. Onun bu halini görünce: “Ey Resulullah’ın kızı! Elin yaralanmış, Fizze ise buradadır! (Neden ondan yardım almıyorsun?) dediğimde buyurdular ki:

“Resulullah (s.a.a) bir gün onun, bir gün de benim çalışmamı tavsiye etmiştir; işte dün onun çalışma sırasıydı!”[27]

28- Başörtüsü

İmam Bakır (a.s) buyurmuştur ki:

“Hz. Fatıma (a.s) cennet kadınlarının hanım efendisidir; onun başörtüsü bu kadardı (diyerek eliyle pazısına işaret etti)” [28]

Beşinci Bölüm: Örnek İnsan

29- Doğruluk ve Sadakati

Aişe diyor ki:

“Fatıma’dan -babası hariç- daha doğru konuşan ve daha sadakatli olan bir kimse görmedim.”[29]

30- Resulullah (s.a.a)’e Benzerliği

Aişe diyor ki:

“Vakar, hal-hareket, davranış ve oturup kalkma açısından Fatıma kadar Resulullah’a daha çok benzeyen bir kimse görmedim.”[30]

31- Şehitlerin Mezarına Gitmesi

İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:

“Hz. Fatıma (a.s), her Cumartesi sabahı şehitlerin mezarına gidip orada Hz. Hamza’nın kabrinin başucunda durarak onun için Allah’tan rahmet ve mağfiret diliyordu.”[31]

32- Şehid Eserini Koruması

İmam Bakır (a.s) buyurmuştur ki:

“Resulullah (s.a.a)’in kızı Fatıma (a.s) sürekli Hamza’nın kabrini ziyaret eder, onun kabrini onarır ve düzeltirdi; bir taşla da ona nişane koymuştu.”[32]

33- Cephe Arkasındaki Hizmetleri

Vakidî şöyle diyor:

“Muhammed bin Muslime, Hz. Fatıma (a.s)’ın da içlerinde bulunduğu on dört kadınla birlikte yaralıları tedavi etmek için Medine’den çıkıp savaş cephesine (Uhud’a) gelmişlerdi. Onlar omuzlarında yiyecek ve su taşıyorlardı; yaralılara su verip onları tedavi ediyorlardı.”[33]

34- Meleklerin O’nunla Konuşması

İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:

“Hz. Fatıma (a.s)’ın “Muhaddese” lakabıyla adlanmasının sebebi şudur ki, meleklerin gökten inip İmran kızı Meryem’i çağırdıkları gibi onu çağırarak şöyle derlerdi:

“Ey Fatıma! Allah Teala seni seçmiş, seni arındırmış ve seni bütün kadınlardan üstün kılmıştır. Ya Fatıma! Rabbine ibadet ve itaat et; O’na secde et ve rüku edenlerle beraber rüku et.”

O, meleklerle konuşuyor ve melekler de onunla konuşuyorlardı.”[34]

Altıncı Bölüm: Hüznü ve Dertleri

35- Ayrılık Derdi

Rivayet etmişlerdir ki:

“Hz. Fatıma (a.s), babası Resulullah (s.a.a)’ten sonra sürekli olarak şiddetli baş ağrısından dolayı başı sarıklı, cismi zayıf, organları çökmüş, gözü yaşlı ve kalbi yanık idi; saatten saate baygınlık geçiriyordu.”[35]

36- Çok Ağlayanlardan Biri Olması

İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:

“Çok ağlayanlar beş kişidir: Adem, Yakub, Yusuf, Fatıma ve İmam Zeyn’ul-Abidin (aleyhim’us- selam)...

Hz. Fatıma’ya gelince; o, Resulullah (s.a.a)’in ölümünden dolayı O’na o kadar ağladı ki, Medine halkı onun ağlamasından rahatsız olarak: “Çok ağlamanla bizi rahatsız ediyorsun” demeye başladılar. Fatıma (a.s) onların bu sözlerinden dolayı Uhud şehitlerinin mezarlarına doğru gidip orada istediği kadar ağlayıp sonra evine dönüyordu.”[36]

37- Yüzünün Gülmemesi

İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:

“Hz. Fatıma (a.s)’ın Peygamber (s.a.a)’in vefatından sonra tebessüm etmesi ve yüzünün gülmesi görülmemiştir. Her hafta iki defa yani Pazartesi ve Perşembe günleri şehitlerin mezarlığına giderek (geçmişleri hatırlayıp): “Peygamber (s.a.a) burada durmuştu, müşrikler ise orada durmuşlardı” diyordu.”[37]

38- Keder ve Hüznü

İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:

“Hz. Fatıma (a.s), Hz. Peygamber (s.a.a)’den sonra 75 gün yaşadı. Bu müddet içerisinde babasından ayrıldığından dolayı çok kederlenip mahzun oluyordu. Bundan dolayı Cebrail gelerek ona teselli veriyor ve babasının makam ve mevkisinden ve ondan sonra evlatları hakkındaki meydana gelecek olaylardan ona haber veriyordu; Hz. Ali (a.s) da onları yazıyordu.”[38]

39- Mazlumiyeti

Hz. Ali (a.s) buyurmuştur ki:

“Resulullah (s.a.a)’in kızı Fatıma (a.s), sürekli olarak mazlumdu; hakkından men edilmiş, mirasından uzaklaştırılmış, Resulullah (s.a.a)’in onun hakkındaki tavsiyesi gözetilmemiş ve Peygamber (s.a.a) ve yüce Allah’ın Fatıma’ya nispetle olan hakkına riayet edilmemişti. Allah Teala hakim ve zalimlerden intikam alıcı olarak yeter.”[39]

40- Ebedi Bir Öfke

Ravi diyor ki:

“İmam Hasan-ı Mucteba (a.s)’ın torunlarından Abdullah bin Musa’nın yanına gelerek ondan Ebu Bekir ve Ömer hakkında soru sorduk. Cevaben şöyle dedi:

“Ceddim (dedem) Abdullah bin Hasan’ın verdiği cevabı size vereceğim. Ceddimden bu soru sorulduğunda cevaben şöyle dedi:

Annemiz (Hz. Fatıma- a.s-) sıddika (doğru konuşan) birisi ve mürsel Peygamberin de kızı idi. O bir grup kimselere gazaplı olduğu halde vefat etti. Biz de onun (onlara karşı) gazap ve öfkesinden dolayı gazaplı ve öfkeliyiz.”[40]

*   *   *

Kaynakça:

1-      İhkak’ul- Hak, Kazi Şuşteri, Kitaphane-i Necefi-yi Mer’aşî, Kum, h. k. 1404.

2-      İrşad’ul– Kulub, Deylemî, Menşurat-i Rezî, Kum Bîta.

3-      Emalî, Şeyh Tusî, Muesseset’ul– Bi’set, Kum, h. k. 1414.

4-      Ensab’ul– Eşraf, Belazurî, Muesseset’ul– A’lemî, Beyrut, h. k. 1399.

5-      Tefsir-i Ayyaşî, Dar’ul– Kutub’ul– İslamiyye, Tahran, 1380.

6-      Tefsir-i Fırat-i Kufî, Vizaret-i İrşad, Tahran, h. k. 1410.

7-      Tehzib’ul– Ahkam, Merhum Şeyh Tusî, Matbaat’un– Nu’man, Necef, h. k. 1382.

8-      Cemal’ul– Usbu’, Seyyid bin Tavus, Müesseset’ul– Afak, H. Ş. 1371.

9-      El–Harâic ve’l– Cerâih, Kutb-i Ravendî, Müesseset’ul– İmam Mehdi (a.s), Kum h. k. 1409.

10-   Hısal, Merhum Saduk, Mektebet’us – Saduk, Tahran, h. k. 1389.

11-   Ed-Dürr’ul– Vakiye, Seyyid bin Tavus, Al’ul- Beyt, Kum, h. k. 1414.

12-   Deaim’ul- İslam, Kadı Nu’man Mısrî, Dar’ul– Ezvâ’, Beyrut, h. k. 1411.

13-   Delail’ul- İmamet, Taberi-yi İmamî, Müesseset’ul– Bi’set, kum, h. k. 1413.

14-   Şerh-i Nehc’ul– Belağa-i İbn-i Ebî’l– Hadid, Dar-u İhyâ’ut– Turas, Beyrut, h. k. 1387.

15-   Sahih-i Tirmizî, Dar’ul– Fikr, Beyrut, h. k. 1414.

16-   Ikd’ul- Ferid, İbn-i Abdurabbih, Dar-u İhya’ut – Turas, Beyrut, h. k. 1409.

17-   İlel’uş– Şerayi’, Merhum Saduk, Camia-yi Müderrisin, Kum.

18-   Kafî, Merhum Kuleynî, Dar’ul– Kutub’ul– İslamiyye, Tahran.

19-   Kaşf’ul- Ğumme, İrbilî, Beni Haşimî, Tebriz, h. k. 1381.

20-   Kenz’ul– Ummal, Muttaki-yi Hindî, Müesseset’ur – Risale, Beyrut, h. k. 1399.

21-   Müsned-i Ahmed bin Hanbel, Dar-u Sadr, Beyrut, Bîta.

22-   Maktel’ul– Hüseyin, Harezmî, Mektebet’ul– Mufid, Kum, Bîta.

23-   Meanî’l– Ahbar, Merhum Saduk, Mektebet’us – Saduk, Tahran, h. k. 1379.

24-   Mekarim’ul– Ahlak, Tabersî, Müesseset’ul– A’lemî, Beyrut, h. k. 1392.

25-   Menakıb-i Âl-i Ebî Talib, İbn-i Şehraşub, İntişarat-i Allame, Kum.

26-   Vesail’uş- Şia, Şeyh Hürr-i Amilî, Dar’ul– Kutub’ul– İslamiyye, Tahran.

27-   Vefâ’ul– Vefâ’, Semhudî, Dar-u İhya’it– Turas, Beyrut, h. k. 1401.

 

 


[1] - Delail’ul- İmamet, S. 139,H. 47.

[2] - İlel’uş- Şerayi, C. 1, S. 215.

[3] - Menakıb, C. 3, S. 341.

[4] - İrşad’ul- Kulub, S. 105.

[5] - İlel’uş- Şerayi, C. 1, S. 216.

[6] - Deaim’ul- İslam, C. 1, S. 282.

[7] - Meani’l- Ahbar, S. 399.

[8] - Cemal’ul- Usbû’, S. 173.

[9] - Kenz’ul- Ummal, C. 2, S. 57.

[10] - Vesail’uş- Şia, C. 4, S. 1033.

[11] - Müstedrek-i Avalim, C. 1, S. 450.

[12] - Delail’ul- İmamet, S. 82.

[13] - Ikd’ul- Ferid, C. 3, S. 230.

[14] - Keşf’ul- Ğumme, C. 1, S. 145.

[15] - İhkak’ul- Hak, C. 25, S. 289; Şerh-i Nehc’ul- Belağa, C. 6, S. 282.

[16] - Müsned-i Ahmed bin Hanbel, C. 6, S. 282.

[17] - Kafî, C. 5, S. 378.

[18] - Keşf’ul- Ğumme, C. 1, S. 363.

[19] - Kafî, C. 8, S. 165.

[20] - Tefsir-i Ayyaşî, C. 1, S. 171. İşlerin taksimi, Esed kızı Fatıma’nın Hicri 4. Yılda vefatından sonra gerçekleşmiştir.

[21] - Nakledildiğine göre, o elbisenin on iki yamağı varmış!

[22] - Dürr’ul- Vakiye, S. 275.

[23] - Ensab’ul- Eşraf, C. 2, S. 37, H. 36.

[24] - İlel’uş- Şerayi, C. 2, S. 65.

[25] - Menakıb, C. 3, S. 342.

[26] - Maktel’ul- Hüseyin (a.s), S. 69.

[27] - Haraic ve Cerâih, S. 530.

[28] - Mekarim’ul- Ahlak, S. 94.

[29] - Menakıb, C. 3, S. 341.

[30] - Sahih-i Tirmizi, C. 5, S. 466, H. 3898.

[31] - Tehzib, C. 1, S. 465.

[32] - Vefa’ul- Vefa, C. 3, S. 932.

[33] - Şerh-i Nehc’ul- Belağa, C. 15, S. 36

[34] - İlel’uş- Şerayi, S. 216.

[35] - Menakıb, C. 3, S. 362.

[36] - Hisal, S. 272, H. 15.

[37] - Kafi, C. 6, S. 561.

[38] - Kafi, C. 1, S. 458.

[39] - Emalî- yi şeyh Tusî, S. 155.

[40] - Şerh-i Nehc’ul- Belağa, C. 6, S. 49.

index