Kaygusuz Abdal
Kaygusuz Abdal Sultan, Hacı Bektaş-ı Veli okulunda yetişmiş ve çağdaşı olan Yunus Emre ile birlikte Alevî edebiyatının iki kurucusundan birisi sayılmıştır. Hayatı hakkındaki bilgileri menkıbelerden ve velayetnamelerden öğrenip, görüşlerini ve düşüncelerini mensur ve nesir eserlerinden anladığımız Kaygusuz Abdal Türk edebiyatının da kuşkusuz en büyük üstatlarından birisidir. Hayatı hakkında etraflı bilgiye sahip olmamakla birlikte, menkıbelerden ve velayetnamelerden yola çıkılarak günümüzde yapılan kimi çalışmalar, Onun hayatına ve çağına ciddi anlamda ışık tutmuştur ve bu eksikliği bir nebze de olsa gidermiştir.
Doğum Yeri ve TarihiKaygusuz Abdal, Teke İli’ne bağlı Alâiye Sancağı’nda doğmuş ve o muhitte yetişmiştir. Kaygusuz Abdal’ın yaşadığı devirde Antalya ve çevresinin hem siyasi, hem ekonomik ve hem de kültürel açıdan çok hareketli olduğu bilinmektedir. Kaygusuz Abdal’ın yaşadığı dönem hakkında olmasa da, doğum tarihi hakkında değişik görüşler vardır. Bunlar değişik delil ve kaynakların değişik şekillerde yorumlanması ile elde edilmiştir. Kaygusuz Abdal’ın doğum tarihini 1364 olarak hesaplayanlar[1] varsa da son yıllarda yapılan araştırmalarla Üstad’ın Dilgüşa adlı eserine dayanarak 1397 yahut 1398 olduğu ağırlık kazanmıştır.[2]
Adı ve MahlaslarıKaygusuz Abdal’ın asıl adı Gaybî’dir. Menakıbname’de Kaysuz Abdal’ın asıl adı Gaybî olarak defalarca zikredilmiştir. Bazı şiirlerinde ve vesikalarda gerçek adının “Alaiyeli Gaybi” anlamına gelen “Alâî Gaybî” olduğunu öğreniyoruz. A. GÜZEL, yaptığı bir araştırmada “Alâî” kelimesinin “Alâeddin” isminden bozma olduğunu iddia etmiş ve eserinin alt başlığını “Alâeddin Gaybî” olarak vermişse de[3] bize göre bu iddia geçerli olmayıp, “Alâî” kelimesi “Alaiyeli” kelimesinin bozulmuş şeklidir. Kaygusuz Abdal sınırlı olmakla birlikte, bazı şiirlerinde “Miskin Kaygusuz”, “Kul Kaygusuz”, “Sarayî”, “Miskin Sarayî” gibi mahlaslar kullanmıştır. Bir çok eski vesikada ise kendisinden “Baba Kaygusuz”, “Kaygusuz Baba”, “Kaygusuz Sultan”, “Kaygusuz Sultan Abdal” diye bahsedilmektedir. Bazı araştırmacılar ise iki tane Kaygusuz Abdal olduğunu iddia etmiş olup, kanaatimizce bu üzerinde durulması gereken bir konudur.
AilesiBütün eski ve yeni kaynaklar Kaygusuz Abdal’ın Teke İli’ne bağlı, Alaiye Beyi’nin oğlu olduğunda ittifak etmektedir. Kaygusuz Abdal’ın yaşadığı döneme bakarak bu dönemde üç tane Alaiye Beyi’nin yaşadığını belirten A. GÜZEL, en kuvvetli ihtimalin Hüsâmeddin Mahmud Bey üzerinde toplandığını belirtmektedir.[4] Kendisinin evlendiğine dair herhangi bir kayıt bulunmamaktadır.
TahsiliKaygusuz Abdal, bir bey oğlu olması hasebiyle Abdal Musa’ya intisab ettiği döneme kadar iyi bir tahsil aldığı kayıtlarda mevcuttur.[5] Abdal Musa’ya intisabından sonra tekke eğitimi görmüş ve yine kayıtlara göre kırk yıl boyunca bu dergaha hizmet etmiş, burada eğitim almıştır.
Gezdiği Yerler Kaynaklara göre hacca gitmek için yola çıkan Kaygusuz Abdal’ın Necef, Kerbelâ, Samarra gibi Alevî inancında mukaddes bilenen yerleri ziyaret ettiğini biliyoruz. Bunların haricinde Medine, Şam, Hama, Humus, Halep, Birecik, Bağdat, Hille, Musul ve Nusaybin’e de hacc yolculuğu sırasında uğradığı bilinmektedir. Ayrıca Mısır’da da kalan Kaygusuz Abdal, orada bir tekke kurarak Ehl-i Beyt mektebinin yayılmasını sağlamıştır.
Vefat Tarihi Kaygusuz Abdal’ın ölüm tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte, onun 15 asrın ilk yarısında öldüğü kesindir. Araştırmacılar Bektaşî şeyhlerinden Ahmet Sırrı Baba’nın hiçbir kaynağa dayanmadan verdiği 1444 tarihini muteber saymışlardır.
Mezarı Kaygusuz’a ait olduğu iddia edilen biri Mısır’ın Kahire’sinde, biri ise Elmalı’ya bağlı Tekke Köyü’nde olmak üzere iki tane mezarı vardır.
DiliYunus Emre ile birlikte Türk dilinin yaşamasında ve günümüze ulaşmasında büyük paya sahip olan Kaygusuz Abdal, Türk diline hakim, kelime hazinesi güçlü olan bir şairdir. Kaygusuz Abdal, Eski Anadolu Türkçesinin bütün özelliklerini gösterir. Aynı zamanda atasözlerini ve halk arasında kullanılan deyimleri de etkin biçimde eserlerinde kullanan Kaygusuz Abdal, tasavvufa ait sözcükleri de ustalıkla kullanmaktan geri kalmamıştır.
SanatıKaygusuz Abdal, hem şiir ve hem de nazım türünde eserler bırakmıştır. Nazım türündeki eserlerinin ekserisi irfani risaleler şeklinde kaleme alınmıştır. Şiir türündeki eserlerinin çoğunluğu da dini ve irfani konulardadır. Kaygusuz Abdal, şiirlerinde hem hece ve hem de aruz veznini kullanmıştır. Aruz ile yazdığı eserleri, gazel, mesnevi, kaside, mestezad şekillerinde hece ile yazdığı eserleri ise ilahi, şathiye ve nutuk şekillerinde değerlendirmek mümkündür.[6] Üstad Kaygusuz Abdal eserlerinde Allah’tan, sıfatlarından, Peygamberlerinden, Hz. Muhammed’den, Ehl-i Beyt’ten, meleklerden, kutsal kitaplardan, ahiretten, namazdan, oruçtan, ahlaki ilkelerden bahsetmekte, eserlerindeki ifadeleri ayet ve hadislerle desteklemektedir.
EserleriKaygusuz Abdal hem mensur, hem manzum ve hem de iki türün de bulunduğu karışık eserler bırakmıştır. 1- Manzum Eserleri a- Divan b- Gülistan c- Mesnevî,i Baba Kaygusuz 2- Mensur Eserleri a- Budalamane b- Kitab-ı Miğlate c- Vücûtname 3- Diğer (hem manzum ve hem de mensur) Eserleri a- Sarayname b- Dilgüşa
Şiirlerinden Örnekler
1. Dost senin yüzünden özge Ben hıble-i can bilmezem Pirin hüsnünü severim Bir gayri iman bilmezem
Bana derler ki, şeyatin Senin yolunu azdırır Ben şu zerrak sofilerden Gayrı bir şeytan bilmezem
Sufi-i salus sendedir Hüsne münkir geçindiği Ne acep bela geliptir Şu ki ben dosttan bişmezem
O şah-ı hüsnün aşkına Özümü viran kılmışam Kaygusuz Abdal’dır adım Cübbe vü kaftan bilmezem.
2. Bu adem dedikleri El ayakla baş değil Adem manaya derler Suret ile kaş değil
Gerçi et ü deridir Cümlenin serveridir Hakkın kudret sırrıdır Gayre bakmak hoş değil
Adem manayı mutlak Ademdedir nutk-ı Hak Ademden gafil olma Hefsi de serkeş gibi
Ademdedir külli hal İlm ü hikmet güft ü kal Adem katında alem Dane-i haşhaş gibi
Adem odur ey hoca Gıdası mana ola Maksud ademden ahi Hayal ile düş değil
Kendi özünü bilen Maksudun bulan kişi Hakk’ı bilen doğrudur Yalancı kallaş değil
Bu Kaygusuz Abdal’a Aşık demen dünyada Nakş u suret gezetir Maksudu nakkaş değil
3. “Aşk eri odur ki: Aklı mizan ede, aşkı delil ede, nefzi zelil ede ki tamahkarlık eylemeye. Özünü bile, arif ola. Hakkı kendi vucudunda bula. Hulkı Mustafa’ya benzeye, huyu Ali’ye benzeye. Deniz gibi derin ola, yer gibi sakin ola, ateş gibi çiği pişirici ola, su gibi daima bir yola vara, yel gibi her yeri seyran eyleye.”
[1] Rıza NUR, “Kaygusuz Abdal, Gaybi Bey, Kahire’de Bektaşi Tekkesi’nde bir Manuskırı”, Türk Bilik Revüsü, No:5, Yıl: 1935. [2] Etraflı bir çalışma için bkz.: Doç. Dr. Abdurrahman GÜZEL, Kaygusuz Abdal, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ank. 1981, s. 57-70 [3] GÜZEL, aynı eser, s. 76 [4] GÜZEL, aynı eser, s. 72 [5] Menakıbname’de şöyle der: “… gayet akıllı, arif, amîl, kâmil ve tüvâne idi. Onsekiz yaşında onunla kimse mukabele durup, bahs edemezlerdi. Zira çok kitaplar okumuştu, ilimleri bir tamam bilirdi.” [6] GÜZEL, aynı eser, s. 169 vd.
KAYNAKLAR: Abdal Musa Sultan ve Velayetnamesi, (Hazırlayan Adil Ali ATALAY), Can Yay., İst. 1977 Nihat Sami BANARLI, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, İst., 2001. Turgut KOCA, Bektâşi-Alevî Şairleri ve Nefesleri, İst. 1990, İstanbul Maarif Kitaphanesi, Mehmet ŞİMŞEK, dede Korkut Ve Ahmet Yesevî’den Günümüze Uzanan Alevî Ozanlar, İst. 1996 Rıza NUR, “Kaygusuz Abdal, Gaybi Bey, Kahire’de Bektaşi Tekkesi’nde bir Manuskırı”, Türk Bilik Revüsü, No:5, Yıl: 1935. Doç. Dr. Abdurrahman GÜZEL, Kaygusuz Abdal, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ank. 1981, Abdulbaki GÖLPINARLI, Kaygusuz Abdal-Kul Himmet-Hatayi, Varlık Yayınevi, İst. 1953 Dr. Ömer ULUÇAY, Kaygusuz Abdal Sultan, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İst. 1994 Muhtar Yahya DAĞLI, Kaygusuz Abdal, İst. 1941 |