Sürekli büyük ameller ve yüce teşebbüsler, yüce ruh sahipleri tarafından meydana gelir. İyiliğe iyilikle karşılık verdiğimiz ve başkasının güler yüzlülüğüne güler yüzlülükle cevap vermemiz, normal bir davranıştır.
Kerimane (yiğitlik ve cömertçe) karşılaşma; başkalarını da etkisi altına alan yüce tabiatı, yüce azimliliği ve yüce ruhiyeyi göstermektir. Kötülüğe iyilikle karşılık vermek, sertlik ve kabalığa karşı da muhabbet ve sevgi göstermek gibi.
Karşılaşmalarda cömertlik ve yiğitlik, sosyal ilişkilerde bu çeşit büyüklüklerden biridir; kendini görmemek ve başkalarının özel hayat kitaplarında kendine bir yer açmak, bir gönlü ele geçirmek ve yoksul düşen birisi için bir sığınak olmak!
Kırık gönüller, merhem olacak birinin peşinde bu tarafa ve o tarafa bakarlar. Sığınaksız garibanlar, yaşamın darlıklarında, özgür insanların himmet ve cömertliklerinin gölgesinde dinlenirler. Çilekeş mazlumlar, yiğit insanların yumuşak elleri ve okşamalarıyla sevinir, onların himaye ve yardımlarıyla neşeli ve ümitvar olurlar.
Eğer toplumda, kalplerinde mahrumların ve zayıfların aşkı olan özgür insanlar olmasalar, zalimler onların günlerini karartırlar ve dertsiz zenginler de fakirlere daha çok kara günler yaşatırlar.
Eski zamanlarda, yiğit ve mert insanların bulunmasının sırrı, insanlara hizmet etme, korumasızlara yardımda bulunma ve sığınaksızlara sığınak olma ruhiyesi olmuştur.
Merhum Feyz-i Kaşanî ne güzel söylemiştir:
Gel, birbirimizin munisi, dostu, dert ortağı olalım,
Birbirimizin can dostu, yıpranmış hastası olalım.
Gece olunca, birbirimizin mumu alalım ve birbirimiz için yanalım,
Gündüz olunca da, birbirimizin el ve ayağı ve çalışmada beraber olalım.
Birbirimizin devası, şifası, birbirimiz için, birbirimizin fedaisi olalım,
Birbirimizin kalbi, canı, canânı ve gönül dostu olalım.
Yiğitlik ve civanmertlik, bir insanın en güzel süsüdür. Emir’ül-Müminin Ali (a.s)’ın buyurduğu gibi:
“İnsan, yiğitlik ve civanmertlikten daha güzel hiçbir ziynetle süslenmemiştir.”[1]
Halkın vaziyetine, onların ihtiyaç, mahrumiyet ve mazlumiyetlerine karşı duyarsızlık ve endişesizlik, mertlik ve müslümanlıktan uzak bir durumdur. Bu yüzden, halkın gamını yemek, mazlumları korumak ve yoksullara yardım etmek müslümanlık ve mertliğin ta kendisidir.
Yiğitlik ve mertlik ilkeleri, kudret ve imkan sahibi olanların, mahrumların başlarını okşamalarını, onların kollarından tutmalarını, yataktan ve yerden kaldırmalarını, onlara izzet bahşetmelerini ve saygı göstermelerini gerektirir. Bu, gücün ve zenginliğin zekatıdır.
Mertlik, bir topluma onurlu bir yaşam bahşeden önemli ve değerli bir sıfattır. Başkalarıyla bir araya gelmelerde oluşan büyüklük ve asalet, mahrumları düşünmekle beslenen ve onların sevgilerini yüreklerinde taşıyan hür insanların yiğitlik ve civanmertliklerinden kaynaklanmaktadır. Böyle bilgelerden mahrum bir yaşamda ne lezzet, ne de güzellik vardır. Civanmertlerden mahrum olan bir toplum, ölüm tozları yüzlerinin üzerine konmuş demektir.
Bu seciye ve pratik hasletin kökü, ruha ve düşünceye dayanır ve oradan davranışa, sosyal ahlâka ve diyaloga sirayet eder.
İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor:
“İnsanın aşağılıktan uzak olması, civanmertliktir.”[2]
Zulüm ve hakaret, saygısızlık ve tekebbür, bencillik ve haksızlık, kin beslemek ve intikam almak, cimrilik ve kıskançlık, sertlik ve kötü davranmak, vefasızlık, yalan ve iki yüzlülükten başka aşağılık nedir.
Fedakarlık ve geçinmek, affetmek ve idare etmek, bahşetmek ve okşamak, çok sabırlı ve tahammüllü olmak, yüce himmet ve güzel ahlâk, tek renklilik ve vefalı olmak, sadakat ve teselli olmaktan başka da mertlik nedir?
Size göre; “namert”, “alçak” ve “hor-hakir” kimdir? Yiğitlik ve mertlik hangisidir?
Hace Abdullah Ensari şöyle der:
Suyun üzerinde gidersen çer çöp olursun,
Havada uçarsan bir sinek olursun,
Gönül kazan ki insan olasın.”[3]
Allah-u Teâla işte bunu beğenir, kabul eder ve mükafatlandırır. Çünkü kırık kalpler, Allah sevgisinin tecelli ettiği yer ve O’nun dergahına ümittirler. İşte civanmertlik, o kalplere sükunet bahşetmektedir.
Mevlana’nın dediği gibi:
Bin defa yaya olarak Ka’be’yi tavaf etsen,
Hak katında kabul olmaz eğer bir gönlü kırarsan![4]
Bir hadiste Emir’ül-Müminin Ali (a.s), mürüvvet ve civanmertliğin çerçevesi ve iskeletini, her şahısın sahip olduğu yiğitlik ölçüsünün değerini ölçüp biçebilecek bir miyar çizmiştir.
“Yiğitliğin düzeni, kardeşlerin sürçmelerine tahammül etmek ve komşulara iyi bakmaktır.”[5]
Ne yiğitlik iddia ile, ne de civanmertlik sözledir. Amel ve davranış, her insanın mertlik ve namertliğinin şahididir. Yiğitlik de sadece amelle olup, sevgiyle pekişen ve insanlar tarafından kabul görülen bir değerdir, söz ve şiarla değil.
Rivayetlerden gelen, yiğit ve mertlerin nişanelerinden bazıları şunlardır:
Yüce ruhlu insanlar, affeden ve bağışlayan bir ruha sahiptirler. Ama, hakir ve aşağılık kimseler, hemen intikam almak isterler.
Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır:
“İntikam almada acele etmek, büyük insanların ahlâklarından değildir.”[6]
Yine Hz. Ali (a.s)’ın sözlerinden öğrenelim:
“Affetmede acele etmek, büyük insanların ahlâklarındandır; intikam almada acele etmek ise, alçak insanların ahlâklarındandır.”[7]
Bazen, birisi insandan bir şey ister, insan da cevap verir. Ama civanmertlik ahlâkı, başkalarının onurunu muhafaza etmen ve sorunlarından önce, ihtiyaçlarını gidermen için çabalamandır. Bu haslet, mertlik ve yiğitliktir ve yüce bir ruhun nişanesidir. Hz. Ali (a.s)’ın tabiriyle:
“Kerim insan, ihsanı başlatandır.”[8]
3- Kötülüğe İyilikle Cevap Vermek
Yüce bir ruh ve büyük bir affetme kabiliyetini isteyen bu davranış, kötülük yapan ve kaba konuşanlara karşı senin iyilik yapman, ihtiram ve saygı göstermen ve senden yüz çevirip ilişkilerini kesenlerden ilişkilerini kesmemen ve bağları korumandır. Burada şu ulvi sözü kulaklarımıza küpe yapmamızın yeridir:
“Kerim (civanmert), kötülüğe iyilikle cevap veren kimsedir.”[9]
Evet… affetmede varolan lezzet intikamda yoktur.
Civanmert, kudretli olduğu ve intikam alabileceği vakit, vazgeçer ve affetmeyi tercih eder.
Ali (a.s) şöyle buyuruyor:
“Kerim (civanmert ve cömert) insan, güç bulduğunda affeder; zengin olduğunda bağışta bulunur; kendisinden bir şey istenildiğinde, karşılar.”[10]
5- Mahrumların Dert Ortağı Olmak
Civanmertler; muhtaçlara bakarlar, onları himaye ve teselli ederler ve kendilerini başkalarının rahatlık ve sıkıntılarına ortak sayarlar.
Sadî’nin dediği gibi:
Sen ki başkalarının sıkıntılarından gamsızsın,
İsmini adam koymaları yakışmaz.
Birçok mertlik hikayeleri halkın diline düşmüş olan arif ve ünlü kahraman “Puryay-ı Veli”[11] bir rubaide şöyle demiştir:
Nefsinin başında emir isen, mertsin,
Başkasının üzerinde titiz değilsen mertsin.
Düşenleri ayakla ezmek, değil mertlik,
Düşenin elinden tutarsan, mertsin.”[12]
Civanmertlik; güzel huyluluk, affedicilik, halkçılık ve yoksullara bakmanın ta kendisidir. Bütün bunlar, Allah’ın vermiş olduğu kudret ve imkanlara karşı bir şükür ifadesidir. Hafız’ın dediği gibi:
Ey keramet sahibi! Selametin şükrü olarak,
Bir gün, sor zavallı dervişin halini.
Yiğitlik, büyüklük ve cömertçe davranma örneklerinin cilvelerini görmek, büyüklerin ve güzel ahlâklıların davranış aynasında daha görülmelidir. Bu güzel davranış ve tarihî numunelerden bazı örnekler sizlere takdim ediliyor:
Civanmert ve Kerimlerin Mektebinde
Yiğitlik ve civanmertlik; sosyal ilişkilerde cömertçe karşılaşmanın göstergelerinden biridir. Civanmertlerin ahlâk ve davranışlarında görülen örneklerin zikredilmesi daha çok etkili olduğundan, evliyaların davranışlarından birkaç tarihî örneğe işaret ediyoruz.
Ama, daha iyi bir zihni hazırlığımız olması için Hz. Ali (a.s)’ın bu konudaki sözüne istinat edelim. Hazret şöyle buyurmuştur:
“Üç şey mürüvvettendir:
- Darlıkla beraber cömertlik.
- Zilletsiz bir tahammül.
- Sual ve isteklerden uzak olmak.”[13]
Saib-i Tebrizî’nin dediği gibi:
Talep elini birinin önüne uzattığında,
Haysiyetinden geçmen için köprü kurmuşsun.
Yüce tabiatlılık, dilek, istek ve ihtiyaçları şunun-bunun yanında açmamak, yüksek ruhlu insanların nişanelerindendir. Yüzlerini tokatlarıyla kırmızı tutanlar ve yoksulluk ve darlıklarını, onurlarını korumak için başkalarına açıp söylemeyenler, bu gruptandırlar.
İslam tarihi ve büyüklerin biyografisinde, unutulmamış birçok birikimler vardır. Bunların her biri birer civanmertlik dersi ve gönül gözünü kendine çeken bir tablodur. Bu bölümde bu örneklerden birkaçına işaret edilecektir:
1- Peygamber ve Civanmertlerin Sözleşmesi
Allah Resulü’nün peygamberlikten önceki gençlik döneminin en seçkin kesimlerinden biri, bir sözleşmeye iştirak etmesi ve üye olmasıydı. Bir grup Kureyşli civanmert, mazlumların ve çaresizlerin haklarını müdafaa etmek için toplanıp ahitleştiler. Bu, “Hılf’ul-Fudul” olarak meşhur oldu. Bu grup, korumasız ve kimsesiz insanların hakları çiğnendiğinde, onların yardımına koşmak için kendilerini sorumlu biliyorlardı. Allah Peygamberi (s.a.a) bu sözleşmeden azamet, iyilik ve iftiharla bahseder ve onun değerini düşürmezdi.[14]
2- Allah Resulü (s.a.a) ve Genel Af
Peygamber (s.a.a)’in büyüklük, mürüvvet ve müdârâsından diğer bir örnek de, katı düşmanları olan Mekke müşriklerine karşı bile genel af ilan etmesiydi.
Mekke fethedildiğinde, müslümanlar galip olarak Mekke’ye girdiler. Mekkelilerin, O Hazreti ve müslümanları çok fazla incitmelerine, defalarca İslam’ı yok etmek için ordu sevk etmiş olmalarına ve kendileri de kendilerini her türlü intikam alınmaya müstahak görmelerine rağmen, büyüklük ve kerim bir tavırla karşılaştılar. Allah Resulü (s.a.a) hepsini bağışladı.[15] “Gidiniz, hepiniz özgürsünüz” cümlesiyle hepsini affetti, af ve geçinme suyunu, kin ateşinin üzerine döktü. Düşmana karşı bu çeşit davranışı da, onun yüksek ruhunun bir nişanesiydi.
3- Hz. Ali (a.s) Hendek Savaşı Meydanında
Hz. Ali (a.s)’ın yiğitlik ve civanmertliği tarihte numunedir ve numuneleri de çoktur. Hendek Savaşı’nda, “Amr b. Abduved” gibi şecaatli rakibiyle karşılaştığı ve onu yere serip öldürdüğünde, Amr’ın kız kardeşi, kardeşinin cesedinin yanına geldi ve onun kıymetli zırhını cesedinin üzerinde görünce, “Onun katili kimdir?” diye sordu. “Ali b. Ebi Talip” dediler. O zaman şöyle dedi: “Onu büyük ve yiğit birisi öldürmüştür.” Sonra kardeşinin yasında şu içerikte şiirler okudu:
“Eğer Amr’ı öldüren Ali’den başkası olsaydı, devamlı kardeşime ağlardım. Ancak, ne yapayım, onu öldüren öyle biridir ki, onu öldürmesinden Amr’a bir ayıp ve âr yoktur.”[16]
4- Hz. Ali (a.s)’ın Kendi Katiline Karşı Yiğitliği
Emir’ul-Müminin Ali (a.s), kendi katilinin, İbn-i Mülcem olduğunu bilmesine rağmen, ona dokunmadı, cinayetten önce kısas etmedi. Mertliği o dereceye ulaştı ki, oğlu İmam Hasan (a.s)’a: “O şu anda elinizde esirdir, onunla iyi geçinin, eğer ben dünyadan göçersem ona sadece bir darbe vurunuz” dedi. Aynı zamanda ona, kendi yemeği olan süt ve yemekten verilmesini de emretti.[17]
Düşman ve esirlerine bile bu şekilde muhabbet ve lütufta bulunuyordu. Şehriyar’ın dediği gibi:
Ali’den başka kim dedi ki oğluna; benim katilim,
Şu an senin esirin, esire iyi davran!
İşte Ali (a.s)’ın bu yiğitlikleriydi ki onu: “Ali’den başka yiğit yoktur...” lakabı ve iftiharına ulaştırdı.
Sıffin savaşında, Muaviye’nin ordusu Fırat nehrini ellerine geçirdiklerinde, Ali (a.s)’ın yaranlarının sudan istifade etmelerini engellediler. Susuzluk, Hz. Ali (a.s)’ın ordusunu (ölümle) tehdit ediyordu. O Hazret’in heyecan ve aşk veren konuşmasının ardından İslam askerleri düşmana amansız bir hamle yaptılar ve Fırat’ı ellerine geçirdiler. Onlar da aynı şekilde karşılık verebilir ve Muaviye askerlerini susuzluktan helak edebilirlerdi. Ama Ali (a.s), Muaviye’nin askerlerinin Fırat suyundan istifade edebilmeleri için bir yer açmalarını emretti.[18] Bu da, mütevaciz Şam ordusu ve Muaviye gibi bir düşman karşısında bile Hz. Mevla’nın civanmertliğinden bir örnek idi.
6- Aşura, Mürüvvetin Tecelligahı
Aşura hamaseti, keramet, büyüklük ve Ehl-i Beyt’in başkalarıyla kerimane davranış örnekleriyle doludur. Hürr’ün susuz askerleri gelip İmam’ın üzerine yolu kapattıkları vakit, Hüseyn b. Ali (a.s), o bin kişilik gruba, hatta atlarına da kendi sularından vermelerini emretti.[19]
Aşura günü, işte bu Hürr b. Yezid, batıl ordusundan ayrılmaya ve Hüseyin b. Ali (a.s)’a katılmaya karar verdiğinde, İmam onu kabul etti ve onun geçmiş hatalarını görmezlikten geldi. Hürr, İmam Hüseyin (a.s)’ın civanmertlik kucağına sığındı, tövbe etti ve tövbesi de kabul edildi.[20]
İmam Hüseyin (a.s) Kufe ordusuna şöyle buyurdu:
“Eğer dininiz yok ve ahiret gününden de korkmuyorsanız, en azından hür insanlar olun.”
Yüce bir ruh ve civanmertlik hasletine sahip olan İmam Hüseyin (a.s), düşmanı da mertliğe, savunmasız olan kadınlar ve çocuklara hücum etmekten sakınmaya davet etti.
Kerbela’nın yiğit bayraktarı ve İmam Hüseyin (a.s)’ın vefalı kardeşi Hz. Ebu’l- Fazl (a.s), yiğitlik ve civanmertliğin en büyük örneğiydi. Özellikle, susamış dudaklarla Fırat nehrine gidip su tulumunu suyla doldurduğunda, o berrak sudan içmek isterken, İmam Hüseyin ve çadırdaki çocukların susuzluğunu hatırladığından onu içmekten vazgeçerek kendine hitaben şöyle dedi: “Ey nefs! Hüseyin’den sonra hayatta kalmayasın! O ve yaranları ölüm ve şahadet üzeredirler ve sen akan ırmağın soğuk suyundan içmek mi istiyorsun?...” Hz. Ebu’l- Fazl, avcına aldığı suyu tekrar nehre döktü ve susamış dudaklarla Fırat’tan dışarı çıktı ve şahadete kavuştu.[21]
Hz. Ebu’l- Fazl (a.s), yiğitlik meydanında bir pehlivan, gayret ve civanmertlik soyundan şanlı bir fertti.
Irmağa ayak bastı, kuru dudakla dışarı çıktı
Mürüvvete bak, civanmertlik gör, gayreti seyret!
7- İmam Hasan (a.s) ve Şamlı Adam
Muaviye’nin propagandalarının tesiriyle Ehl-i Beyt düşmanı olan Şamlı bir adam, Medine’de İmam Hasan (a.s)’ı görünce, küfür ve lanet etmeye başladı.
İmam Hasan (a.s) ona herhangi bir karşılık vermedi. Sözleri bittiğinde, Hazret ona selam verdi ve gülümseyerek şöyle buyurdu:
“Herhalde yabancısın! Bizden bir şey istiyorsan sana verelim, kılavuz istiyorsan sana yol gösterelim, istersen yükünü maksadına ulaştıralım, açsan seni doyuralım, çıplaksan seni giyindirelim, muhtaç isen ihtiyacını giderelim, kovulmuşsan ve sığınacağın bir yer yoksa sığınak verelim, ihtiyacın varsa karşılayalım, evimize gelirsen, gidene kadar seni misafir edelim ve…”
Şamlı adam, bu sözleri işittiğinde ve bu davranışı gördüğünde ağladı ve şöyle dedi: “Şehadet ederim ki, sen Allah’ın yeryüzündeki halifesisin. Allah, kendi risaletini nerede karar kılacağını daha iyi bilir. Sen ve baban benim nazarımda en nefret edilen insanlardınız. Ama şimdi, sen benim yanımda en sevgili insansın.”
Sonra İmam’ın evine gitti, orada bulunduğu sürece Hazretin misafiri idi ve Ehl-i Beyt dostlarından oldu.[22]
Bu, düşmanı bile dosta çeviren kerimane davranışın mucizesidir.
8- İmam Seccad (a.s) ve Civanmertlik
Hişam b. İsmail, Emeviler’in devlet adamlarından ve Medine hakimi idi. Hükümeti döneminde, çok zulümler yaptı; özellikle Ali taraftarları ve onların o dönemde büyükleri olan İmam Seccad (a.s)’a yapmıştı. Azledildiği vakit, yeni hakimin fermanıyla onu Mervan-ı Hakem’in evinin önüne götürerek, ondan zulüm görmüş ya da ondan bir çirkinlik işitmiş olan herkesin gelip intikam almasını duyurdular.
Şehid Mutahhari şöyle yazıyor:
“Hişam, herkesten daha çok, Ali b. Hüseyin (a.s) ve Alevilerden endişeliydi. Kendisi, bütün o zulümlere, kötülüklere ve büyük babalarına okuduğu lanetlere karşı, Ali b. Hüseyin (a.s)’ın intikamının öldürmekten az olmayacağını düşünüyordu. Ancak diğer taraftan, İmam (a.s) Alevilere şöyle buyurdu:
“Düşene tekme indirmek ve düşman zayıf düştüğünde ondan intikam almak bizim ahlâkımız değildir. Aksine, bizim ahlakımız, düşenlere yardımda bulunmaktır.”[23]
İmam (a.s) kalabalık bir Alevi topluluğuyla Hişam b. İsmail’in yanına geldikleri vakit, onun yüzünün rengi attı. Her an ölümü bekliyordu. Ancak, onun beklentisinin aksine, İmam (a.s), bir müslümanın normal olarak bir müslümanla karşılaştığı gibi yüksek bir sesle şöyle buyurdu: “Es-selam-u aleyküm.” Sonra onunla musafaha etti, onunla ilgilendi ve şöyle dedi: “Eğer yapabileceğim bir iş olursa, hazırım.” Bu olaydan sonra, Medine halkı artık onu azarlamadılar.
Dost ve düşmana karşı cömert davranış ve civanmertlik örnekleri, özellikle İslam mektebinin önderleri ve onların sahabelerinin hayatlarında geniş bir yer kaplamaktadır.
Bu konuya, İmam Seccad (a.s)’ın Sahife-i Seccadiye’deki duasının bir bölümüyle son verelim. Bu dua, İmam (a.s)’ın ruhî yüceliğini ve O’nun kerimane şahsiyetinin tecellisini göstermektedir:
“Allah’ım, Muhammed ve âline salat eyle ve beni; beni aldatana karşı dürüst ve samimi davranmaya; beni terkedene iyilikle karşılık vermeye; benden esirgeyeni bağışla ödüllendirmeye; benimle ilişkisini keseni, ilişkide bulunmakla mükâfatlandırmaya; gıybetimi edene, güzellikle anmakla muhalefet etmeye ve iyiliğe teşekkür edip kötülüğe göz yummaya muvaffak eyle.…”[24]
Bu çeşit cömert davranış, ahlâk, büyüklere yaraşan tavır, yiğitlik ve civanmertlikten bir kısmının bizim yaşamımızda da tecelli etmesini, toplumun ve halkın sosyal ilişkilerinin yüzünü güzelleştirmesini ümit ederiz.
[1] Gurer’ul-Hikem, c. 6, s. 96, Danişgah baskısı
[2] a. g. e, c. 3, s. 260
[3] Münacat, Hace Abdullah Ensari, Mekalat bölümü, s. 35
[4] Külliyat-ı Şems, bölüm.6, s. 298
[5] Gurer’ul-Hikem, c. 6, s. 185
[6] a. g. e, c. 5, s. 81
[7] Mizan’ul-Hikme, c. 8, s. 367
[8] a. g. e, 365
[9] a. g. e
[10] Gurer’ul-Hikem, c. 7, s. 346
[11] Ferheng-i Farsi, Muin, A’lam bölümü
[12] Çekide-i Endişeha, c. 2, s. 257
[13] Mizan’ul-Hikme, c. 9, s. 113
[14] Furuğ-i Ebediyet, c. 1, s. 151
[15] Meğazî-yi Vakıdî, c. 2, s. 835
[16] Zindegani-yi Hz. Muhammed, Resulî Mehellatî, s. 453
[17] Bihar, c. 42, s. 289
[18] Şerh-i İbn-i Ebi’l- Hadid, c. 3, s. 331
[19] Hayat’ul-İmam el-Huseyn, c. 3, s. 74
[20] A’yan’uş-Şia, c. 1, s. 603
[21] Maktel’ul-Huseyn, Mukarrem, s. 336
[22] Menakıb, İbn-i Şehraşub, c. 4, s. 19
[23] Dastan-i Rastan, c. 1, s. 74
[24] Sahife-i Seccadiye, 20. Dua